Konuşma örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konuşma örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Acındırırsan Arsız Olur, Acıktırırsan Hırsız Olur Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Acındırırsan Arsız Olur, Acıktırırsan Hırsız Olur Atasözü İle İlgili Konuşma


Koruma altına alınan kişinin kendisini devamlı olarak acındırmasına izin verilirse o kişi bir süre sonra arsız ve pişkin olmaya başlar. Emeğinin karşılığı tam olarak verilmeyen kişi de bir süre sonra hırsız olur. Bunun için de atalarımız acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur sözünü söylemiştir.


Sevgili Öğretmenim,

Bu atasözü daha çok çocuklarla ile ilgili söylenmiş atasözüdür. Çünkü korunmaya alınan kişiler genelde anne ve babanın egemenliği altında büyüyen çocuklardır. Aile çocuğunu yetiştirirken onu iyi yetiştirme çabası içinde olmalıdır. Onun her istediği yerine getirmemeli, onu sürekli acındıracak duruma düşürerek çocuğun kişisel gelişimine zarar vermemelidir. Sürekli acındırılan çocuk bir süre sonra ezik davranışlar içine girer ve devamlı onay bağımlısı, kendini zavallı durumuna düşüren kişiye dönüşür. Bunun sonucunda dışarıya eziklik, aşırı acındırma çocukta arsızlığa, pişkinliğe neden olur. Bundan dolayı acındırmak değil sevgi ve ilgi ile çocuğu yetiştirmek normal olanıdır.

 

Sevgili Öğretmenim,

Bir çocuğu ya da koruma altında olan herhangi bir kimseyi  acıktırırsan, yani ona gerçekten ihtiyacı olan şeyleri vermezsen, o kişiyi başkalarına muhtaç edersin ve o kişi kötü alışkanlıklara sahip olur ve bunun sonucunda da hırsız olur. Her insana emeğinin karşılığı tam anlamı ile verilmelidir. Emeğinin karşılığını alamayan insan daha kötü yollara başvurursa istenmeyen sonuçla ortaya çıkabilir. 


Örneğin; Çocuğumuza yeteri kadar bakmıyorsak, onu harçlıktan mahrum bırakıyorsak, ona bir ayakkabıyı, bir abur cuburu çok görüyorsak o da çözümü başka yerlerde arayabilir. Çocuklarımızı kimseye el açtırmak zorunda bırakmamalıyız. Bunun için acıktırmadan, muhtaç olmadan en başta gereksinimler karşılanmalıdır Bunun için ne acındırıp arsız edelim, ne de acıktırıp hırsız edelim. Her ikisi de olmasın. Olması gereken olsun.  Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim öğretmenim.

Bir Hayvan Olsaydın Hangi Hayvan Olurdun? Neden?

 

Bir Hayvan Olsaydın Hangi Hayvan Olurdun? Neden?


Her hayvanın kendine göre özellikleri vardır. Kuşlar, koyunlar, inekler, tavuklar, maymunlar vb. gibi. Ben hayvanları içinde uçanlardan olmak isterdim. Bunun için de yükseklerden uçan kartal olmak isterdim. Karta kimseye minnet eylemeyen, kendi gücünü kendinden alan bir hayvandır. Ben de kartal gibi olmak isterdim. Kartal; özgürlüğün sembolü olup çok iyi avcıdır. Kartallar  genel olarak diğer uçan yırtıcılardan daha iri ve daha güçlü  olduğu için bu hayvanı çok seviyorum. Bir kere korkak bir hayvan değildir.

 

Diğer yırtıcı kuşlar gibi eğri gagaları, kaslı bacakları ve güçlü pençeleri vardır. Eğri gaga yapısı avlarının etlerini söküp almaya yardımcı olurken, kaslı bacakları ve kilitlenebilen pençeleri sayesinde kendilerinden daha ağır avları bile uçarak taşıyabilirler. Bu da muhteşem bir diğer özelliğidir. Kartalların görme yetenekleri çok gelişmiştir. Yüksek yerlerde  süzülürken yeri tarayarak avlarını hissettirmeden tespit edebilirler. Gözbebeklerinin kafataslarına oranla çok büyük oluşu, gelişmiş görme yeteneklerinin anahtarıdır. Ayrıca kartallar diğer kuşlara göre çok daha yüksekten uçarlar. Bu gibi muhteşem güzel özelliklere sahip oldukları için bende kartal gibi olmak isterdim. Güçlü olduğum için kimse bana kolay kolay saldırmaya cesaret edemezdi.

 

Ayrıca gökyüzünün maviliği içinde uçmak, özgür olmak, istediğim yerlere gidebilmek çok eğlenceli ve çok güzel olurdu. Aynı zamanda, güçlü kanatlarım sayesinde hızlı ve çevik olurdum. Bu da beni, diğer hayvanlar arasında özel kılardı. Güçlü olmak, özgür olmak, diğer hayvanlara göz dağı vermek, kimsenin beni ezmesine izin vermemek güzel olurdu. Bunun için kartal gibi özgür ve güçlü bir insan olmak isterdim. Hayvan olarak da kartal gibi özgürce ülke ülke dolaşmak isterdim

En Sevdiğiniz Şarkıcı Hakkında Konuşun

 

En Sevdiğiniz Şarkıcı Hakkında Konuşun


En sevdiğim şarkıcı Barış Manço’dur.  Barış Manço hayatını kaybedeli yıllar olmuş ve ama yazdığı eserler yediden yetmişe herkesin dilinde olan eserlerdir. Çocukların dilinden çok iyi anlayan, çocuk sevgisi ile tanınan, yardımsever ve güzel yürekli bir adammış Barış Manço. Onun eserlerini okurken çok mutlu oluyorum ve iyi ki de böyle biri dünyadan gelip geçmiş diyorum. Arkadaşım Eşek, Bal Böceğim, Yaz Dostum ve daha çok sayıdaki şarkısını dinlerken  kendimi çok iyi hissediyorum. Çünkü yazdığı eserlerde insanlara güzel mesajlar da vermiştir. Çocuklar için çeşitli yarışmalar düzenlemiş ve onlara çok değer vermiştir. Ülke ülke gezen Barış Manço kültürlü bir insandır. Japonlar onun şarkısına hayran bir millettir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli dinleyiciler!

Çünkü o hoşgörülü, geniş bilgi birikimine sahip gerçek bir sanatçı olarak hayat sürmüştür. Barış Manço ülkemizin büyük bir gururdur. Onun hakkında bildiklerim ve araştırdıklarım  diğer bilgiler ise şunlardır: Mehmet Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde  İstanbul Üskürdardaki  Zeynep Kâmil Hastanesi'nde doğdu. Manço ikinci dünya savaşı yıllarında doğduğu için barışa olan hasretten dolayı adını Barış koymuşlardır. Türk sanatçı, televizyon programı yapımcısı ve sunucusu, aranjör, şarkıcı, besteci, söz yazarı ve kültür elçisidir. Yani çok yönlü bir sanatçıdır.

 

Türkiye’de rock müziğinin öncülerinden olan Barış Manço Anadolu  rock türünün kurucuları arasında yer alır. İki yüzün üstünde bestelediği seri vardır.  Bu başarılarından dolayı Barış  Manço’ya on iki altın ve bir platin albüm ve kaset ödülü  verilmiştir. Çünkü bunu kendi emeği ile hak etmiş, eşsiz bir sanatçıdır Manço. Şarkılarının bir bölümü daha  sonra Almanca, İngilizce, İspanyolca, Arapça, İbranice, Yunanca, Bulgarca ve Flekemenkçe olarak yorumlanmıştır. Televizyon programları sayesinde dünyanın farklı ülkelerine gitmiş ve bu nedenle kendisine “Barış Çelebi” denilmiştir. Hazırladığı televizyon programları sayesinde dünyanın pek çok ülkesine gitmiş, bu nedenle "Barış Çelebi" olarak adlandırılmıştır. 1991 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı verilmiştir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür etmeden önce Barış Manço'ya ait sözler ile konuşmamı noktalamak istiyorum:

“Ben ne çağdaş Türk ozanı ne çağdaş Dede Korkut ne de günümüzün Nasrettin Hoca’sıyım. Sadece 20. yüzyılda yaşamış ve o yüz yıla damgasını vurmaya çalışan bir Türk’üm. 20.yüzyılın Türk müziğini yapıyorum.”

Güçlü ve Zayıf Yönlerimizi Bilmek Niçin Önemlidir Konulu Konuşma

 

Güçlü ve Zayıf Yönlerimizi Bilmek Niçin Önemlidir Konulu Konuşma


İnsan güçlü ve zayıf yanlarını iyi bilmelidir. Bunun için de ilk olarak kendini tanımalı, keşfetmelidir. Nelerde iyiyim, neler de daha duygusal, daha alıngan ya da daha yetersizim diyebilmelidir. İnsan iyi ve kötü yanlarının neler olduğunu bilirse kendini olumlu yönde değiştirebilir. Güçlü ve zayıf yönlerini bilen insan her zaman birkaç adım önde olur. Bireyin başarıya ulaşmasında çeşitli alternatifleri olur.  Güçlü ve zayıf yönlerimizin neler olduğunu bir kağıda yazmalıyız. Daha sonra yazdığımız olumlu ve olumsuz özelliklerimizi değiştirmek için harekete geçmeli ve hayata aktif bir şekilde katılmalıyız.

 

Sevgili Öğretmenim,

Mesela güçlü yanın empati kurabilme becerinin çok iyi olduğu olabilir. Maddi durumun iyi olması güçlü yanlarından biri olabilir.  Çünkü maddi durumun iyi olunca kendini geliştirebileceğin çok sayıda alternatifin olabilir. İnsan güçlü yanlarının neler olduğunu bildiği zaman kendini daha mutlu ve daha güvende hissediyor ve daha özgüvenli oluyor. Ne zaman ki zayıf yönlerimizi yaşamda karşımıza çıktığı zaman kendimizi kötü hissediyoruz ve üzülmeye başlıyoruz. Güçlü yönlerimiz görünsün ama zayıf yönlerimiz halının altına süpürülsün istiyoruz  Çünkü insan zayıf olan yönü ile yüzleşmek istemez. 


Onun için zayıf olan yanlarını ya bastırır, ya da kimseye belli etmemeye çalışır. Oysa  birey; zayıf tarafını ne kadar iyi bilirse o zayıf alanında gelişme kaydetmek için hemen harekete geçer ve o yönde çalışmaya yoğunlaşır. Böylece zayıf olan yönünü güçlü hale getirebilir. Zayıf olan yönlerimizden kaçmaya çalışırız ve korkarız.

 

Oysa korkmak bize bize bir fayda sağlamaz. Önemli olan korkularımızı yenebilmek, başarısız olduğumuz bir şeyde tekrar denemeye çalışmak ve başarılı olana kadar mücadeleye devam edebilmektir. Kendimizi tanımalı ve bir işi gerçekten yapıp yapamayacağımız defalarca denemeliyiz. İşte o zaman sonuç başka bir boyut olacaktır. Güçlü ve zayıf yönlerimizi öğrendiğimiz zaman daha özgüvenli oluruz ve kendimizi daha iyi geliştirme yolunda gayret ederiz. Hedeflerimiz ve hayallerimizi gerçekleştirmek için güçlü yönlerimizi daha iyi hale getirmeli, zayıf yönlerimizin ise üstesinden gelmeye çalışmalıyız. Anlatacaklarım, araştırdıklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

En Sevdiğiniz Hayvanı Özellikleri İle Birlikte Anlatınız

 

En Sevdiğiniz Hayvanı Özellikleri İle Birlikte Anlatınız.


Hayvanlar insanların dostu olan, insanların bakımına muhtaç olan, eziyet edilmek için değil sevilmek için dünyamızı paylaştığımız masum canlılardır. Bunun hayvanlara iyi davranmalıyız ve vicdansızlık yapmamalıyız.

 

Sevgili  Öğretmenim,

Benim en sevdiğim hayvan attır. Atların o görkemli duruşu, gücü, asaleti bende farklı izlenimler bırakır. Ata bindiğim zaman kendimi çok mutlu ve güçlü hissediyorum. Kültürümüzde de atın ayrı bir önemi vardır. Çünkü at; At, Türk kültür ve inancında gücün, kuvvetin, asaletin, zarafetin, zenginliğin, zaferin, dostluğun, yoldaşlığın, güvenin, özgürlüğün, sadakatin, yaşamın, ölümün, muradın simgesidir. Atların özellikleri şunlardır:  Atın erkek olanına aygır, dişi olanına ise kısrak denir. Genç olan atlara ise tay denilir. Yetiştirme, bakım ve çevreye bağlı olarak modern  atların ömrü ortalama 25 ila 30 yıl  arasındadır. 


İstisna olarak kırk yaşına kadar yaşayan atlar da vardır. Atlar otçul ve tek mideli hayvanlardır. Geviş getirmezler.  Kendilerine özgü kişneme sesleri vardır. Atlarda vücut üzerindeki renkler ya da renk karışımları “don” denilir. Atın insan ile arasındaki en büyük fark, insanlarda köprücük kemiği olarak adlandırılan kemiğin atlarda olmamasıdır. Atlarda toplam 36 diş bulunur. At fazla zeki bir hayvan değildir.

 

Sevgili Öğretmenim,

   Atlar çok hassas hayvanlardır ve iyi bir hafızası vardır. Ata binen  binici atın bu özelliklerinden bütün eğitim ve çalışma süresince yararlanmayı bilmelidir. Bir hareketi başardığında okşanır ve sevilirse bunu hiç unutmaz. Verilen cezayı da hatırından çıkarmaz. Bu sebeple ata ceza vermekten mümkün olduğundan kaçınılmalıdır. Yoksa at sizin ile ilgili deneyimi kötü sonuçlanabilir ve sırtından bir anda yere attığında şaşırır kalırsınız. 


At zeki değildir ama öğrendiğini asla unutmaz. Kaldığı yer çok uzaklarda da olsa yerini eninde sonunda bulur. Yetişkin atlar bir günde yaklaşık üç saat uyurlar. Yeni doğan bir tay sık sık kestirmek için uzanır ve yaklaşık üç aylık olana kadar günün yaklaşık yarısını uykuda geçirir. Çok sevdiğim hayvan olan atlarla ilgili anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Doğayı Niçin Sevmeli ve Korumalıyız Konulu Konuşma

 

Doğayı Niçin Sevmeli ve Korumalıyız Konulu Konuşma


İçinde yaşadığımız dünyada başka gidebileceğimiz bir gezegen , başka yaşayacağımız bir gezegen yoktur. Onun için bize armağan olarak verilmiş olan doğayı korumak ve onu sevmek gerekir. Çünkü biz insanlar ne alıyorsak topraktan alıyoruz, doğanın eşsiz hazinesinden faydalanıyoruz. Bunun için doğaya saygılı olmak gerekir. Doğaya en büyük zararı biz veriyoruz ama doğayı bu çıkmazdan kurtarmanın  yolu da yine biz insanlara düşüyor. Bundan dolayı bilinçli doğa severler olmalıyız ve bilinçli insanlar yetiştirmeliyiz.


Sevgili Öğretmenim, Değerli Dinleyiciler,

Sanayi Devrimi ile birlikte  Çevre Kirliliği  kavramı gözle görülür bir şekilde artmıştır. İnsanların yoğun olarak yaşadığı büyük  ve gelişmiş şehirlerde  çevre kirliliği de artmıştır. Hava, toprak, su kimyasallarla zehirlenmeye başlamış ve doğamız da bundan büyük zarar görmüştür.. Bu sorunlara çözüm bulmak için de çevre kirliliğini, başta azaltıcı daha sonra da önleyici girişimler hız kazanmaya başlamıştır. Peki, çevreyi başta biz insanlar ve diğer canlılar için korumak zorundaysak, o zaman kimden korumak zorundayız. Cevap basit, maalesef yine biz “İnsanlardan”. Çünkü doğayı kötü hale getiren biz insanlarız. Onu yeniden yapılandırmak, yeniden temiz ve berrak haline dönüştürmek de  yine bize düşer. Bunun için doğa dostu adımlar atmalıyız. Havayı, suyu, toprağı kirletmemeliyiz. Tüketim çılgını olmamalıyız, enerji kaynaklarını bilinçli kullanmamalıyız ve doğamıza sahip çıkmalıyız. Doğanın ekolojik dengesini bozmaya çalışmamalıyız. Yoksa doğanın afeti bizim sonumuzu getirir.

 

Sevgili Öğretmenim,

Kızılderililerin doğa ile ilgili çok güzel bir sözü vardır. Bu söz doğayı neden sevmemiz gerektiğini biz çok iyi anlatır: “Doğa bizim için değildir, o bizim bir parçamızdır. Onlar senin dünyasal ailenin parçalarıdır.   Yani doğa bizden biridir. O bizim ailemizdir, o bizim her şeyimizdir. Bunun için doğayı korumalı, doğanın doğal akışına müdahale etmemeliyiz. Doğanın kaynakları tükendiği zaman bizim de sonumuz gelir. Bunun için doğa ile dost olmalı, onunla iyi geçinmeliyiz.

En Çok Hürriyet Nerede İse En Çok Eğitim De Oradadır Sözü İle İlgili Konuşma

 

En Çok Hürriyet Nerede İse En Çok Eğitim De Oradadır Sözü İle İlgili Konuşma

 

Bilim ve fen  özgür ortamda gelişme sağlar. Özgürlüğün olmadığı yerde insanlar kendilerini kapana kısılmış gibi hissederler. Çünkü özgürlüğün olmadığı toplumlarda yeni düşüncelere, yeni eserlere izin verilmez. Yeni bir fikir ortaya atan insanlar en ağır cezalara mahkum edilir. Bu da toplum içinde yeni bir şeyler yapmak isteyen diğer kişileri korkutur. Çünkü özgürlük yoktur. Oysa en çok hürriyet nerede ise en çok eğitim de oradadır. Eğitimin kaliteli olması için, geleceğin bilim insanlarının ortaya çıkması için her insanın özgür olmaya önem vermesi gerekir.

 

 

Sevgili Öğretmenim,

Kimse kimsenin düşüncelerine gem vurmamalı, herkes herkesin düşüncelerine saygılı olmalıdır. Toplumlar özgürlüklerinin elinden gitmemesi için her türlü mücadeleyi yapmalıdır. “Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve  çöküş vardır.” der Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Çünkü hürriyet yoksa yeni fikirler  henüz ortaya çıkmadan, filizlenmeden ölmüştür, toplum gerilemeye başlamış ve cahil insan sayısı da artmaya başlamıştır. Böyle bir yer karanlık bir yerdir ve burada ilim, bilim gelişmez. Böylece o toplumları yıkmak çok kolay olur.

 

Oysa hürriyetin olduğu yerde eğitim gelişir, yeni düşünceler hayata geçirilir ve insanlık büyük buluşlara imza atar. Bunun için özgürlüğün kıymeti bilinmelidir. Özgürlüğün elden gitmemesi için akıl ve bilimi kendimize rehber  edinmeliyiz. Özgür bilim varsa özgür düşünceler olacak bu da bilim ve teknolojinin daha çok gelişmesini sağlayacaktır. İnsanlık olumlu yönde ilerlemeye devam edecektir. Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Akbabaya Taş Atan Onmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Akbabaya Taş Atan Onmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Yaşlı kimselere kötü davranan, yaptıklarının cezasını muhakkak görür. Yaşlı insanlar hayatın son demlerini yaşamakta olan, deneyimleri ile biz gençlere yol gösteren bilge kişilerdir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım,

Yaşlılara kötü davranan bir kimseyi insan olarak görmüyorum. Güzel ahlaklı olan, yüreğinde sevgi ve merhamet duygusu taşıyan kişi kendinden daha güçsüz olan, hele hele bir de kendinden yaşça büyük olan  yaşlı büyüklerimize saygısızlık etmemelidir. Kötü niyetli kimseler yaşlı insanlarımıza  eziyet ediyorsa tüm bu olanları gören bir Allah olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü Yüce Allah zalimlik yapanlara karşı sessiz kalmaz ve yaşlı kimselerin ahı kötü kimselerden çok feci bir şekilde çıkabilir. Onun için yaşlı insanlara değil eziyet etmek ses tonumuzu azıcık yükseltmek bile terbiyesizliktir. Çünkü Yüce Allah güzel ahlaklı olanları, büyüklerine saygılı olanları sever ve onların işi rast getirir. Alma mazlumun ahını, çıka aheste aheste  der bir atasözümüz.

 

Masum olan, savunmasız olan yaşlılarımıza eziyet eden muhakkak belasını bulur ve aklı başına geldiğinde de iş işten geçmiş olur. Para için yaşlı annesini, babasını döven ve onların kolunu bacağını kıran, vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar oluşmasına neden olan, hırsızlık için girdiği yaşlı insanlara eziyet ede kimseler hem bu dünyada hem de öte dünyada  mutlu olamaz ve kendileri de mutlaka ve mutlaka belasını bulur. Unutmayın ki "Ne yaparsın kendine, edersin kendi kendi kendine." sözünü unutmamak gerekir.


İşte bunun için yaşlı kimselere karşı sevgi beslemeliyiz. Onların gücü yetmediği işlerde onlara yardımcı olmalıyız ve gençliğin gücünü de kullanarak onların rahat etmesini, mutlu olmasını sağlamalıyız. Sevmeliyiz onları, kırmamalıyız kalplerini. Yaşlılar; yaşı ilerledikçe çocuk gibi olmaktadırlar. Anlamalıyız, dinlemeliyiz ve sevgiyle sarılmalıyız  o bilge ve aydın kimselere. Ancak böyle daha iyi bir genç, örnek bir insan ve ahlaklı insan olabiliriz. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

En Sevdiğiniz Mevsim Hakkında Konuşun

 

En Sevdiğiniz Mevsim Hakkında Konuşun

 

İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış mevsimleri ülkemde belirgin olarak yaşanmaktadır. Benim en çok sevdiğim mevsim ise toprak ananın yavaş yavaş uyanmaya başladığı, çiçeklerin açtığı, böceklerin uçtuğu, dağların yeşermeye başladığı ilkbahar mevsimidir. İlkbahar mevsimi benim için yeniliği, hayata yeniden yeni umutlarla bakmayı ifade eder. Umutlu olmayı ve amaçlarımı hayata geçirmem için çalışmaya başlamamam gerektiğini ifade eder. Bunun için ilkbahar mevsimini çok seviyorum.

 

Sevgili Öğretmenim,

Yağmurların yağması ve yağan yağmurun altında ıslanarak özgürlük diyerek gökyüzüne bakmak ve baharın o mis kokusunu içime çekmek beni mest eder. Kışın o soğuk yüzü artık yoktur ve yüreğimizdeki sıkıntılar da karamsarlıklar da ilkbaharın gelmesi ile ortadan kalkar. İlkbahar mevsimi benim için  mutluluktur, heyecandır. Güneş ile yavaş yavaş iç içe olmaya başlamaktır. Annesinden yeni doğan kuzuların meleme seslerinin kulağımda yankılanışıdır. Yaylaların bir başka güzel olması, ormanların bir başka güzel olması demektir. Bunun için ilkbahar mevsimini çok seviyorum.

 

Bereket, bolluk, yeniden doğma, yenilenme gibi kavramları zihnimde çağrıştırmaktadır. Anneler için detaylı bir ev temizliğine başlama, çocuklar için dışarıda doya doya oynama, yaşlılar için dışarı çıkıp güneşlenme ve yürüyüş yapma, gençler için sevdiği kişi ile kırlarda gezme vb gibi güzelliklerin yaşanmasıdır ilkbahar mevsimi. İlkbahar ile anlatacaklarım ve hissettiklerim bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

En Sevdiğiniz Yazar Hakkında Konuşun.

 

En Sevdiğiniz Yazar Hakkında Konuşun.


Yazarlar yazdıkları eserler ile bizlere doğru yolu gösteren, bizlere ön ayak olan bilgili kimselerdir. En sevdiğim yazar;  çocuk kitapları yazan ve yetişkinlerin yanlış hareketlerini eleştiren, onların nasıl yetişkinler olması gerektiğini anlatan kişi olduğu Şermin Yaşar’ı çok seviyorum. Şermin Yaşar çocukların dilinden anlayan, onların seviyelerine inen, ön yargılardan uzak duran ve çocukları sadece çocuk olduğu çok seven kaliteli bir yazardır. Şermin Yaşar’ın kitaplarını büyük keyifle okudum.

 

Sevgili Öğretmenim,

Okurken hem güldüm, hem duygulandım ve hem de çok şey öğrendim. Şermin Yaşar 1982 yılında Almanya’nın başkenti Berlin’de dünyaya gelmiştir. Aslen Bilecikli olan yazar göçmen bir ailenin kızıdır.. Çocukluk yıllarında ailesi ile birlikte Türkiye’ye dönen yazar memleketi Bilecik’in Kınık ilçesine yerleşmiştir. Lisans eğitimini Isparta’da bulunan Süleyman Demirel Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlamıştır. Lisansüstü eğitimini Gazi Üniversitesi’nde tamamlayan yazar bir süre reklam metin yazarlığı yapmıştır. 

 

Sevgili Öğretmenim,

Bana göre Şermin Yaşar çocukların ortak duygu ve düşüncelerini, dertlerini yazan ve biz çocukları çok iyi anlayan bir yazardır. Onunla tanışmayı, onunla konuşmayı çok isterim. Şermin Yaşar kitap piyasasında çocuklar için oyun önerisinin az olduğunu fark ederek çocukların hayal dünyasının gelişmesini sağlayan, onlarla diyalog kurulabilen, el becerilerini geliştiren ve kişisel gelişimine katkıda bulunan aktiviteler yazmaya başlayarak yazın hayatına adım atmıştır.


 İyi ki yazar olmuştur. Çünkü onun eserlerini yetişkinler de okumakta ve çocuk eğitimi ile ilgili çok güzel bilgiler öğrenmektedirler. Eserlerinde yetişkinleri mizahi bir şekilde eleştiren Şermin Yaşar çok iyi bir anne, çok iyi bir yazar ve çok iyi bir eğitimcidir. Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

İnsan Hakları ve Dünyamız Konulu Konuşma

 

İnsan Hakları ve Dünyamız Konulu Konuşma

 

İnsan hakları konusunda uluslararası alanda en temel belge olan bu  İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 10 Aralık  1948 yılında Birlemiş Milletler tarafından imzalanmıştır. Buna göre insan hakları ; ırk, renk, din, cinsiyet, dil, siyasi veya diğer görüşler, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler sebebiyle ayrımı gözetmeksizin hepimizin doğal insan haklarına sahip olduğunu vurgular. Yaşama hakkımız başta olmak üzere tüm haklarımıza insan onuruna yaraşır bir şekilde erişmemizi amaçlamıştır.

 Sevgili Öğretmenim, 

 İnsan haklarında amaç her insanın insan onuruna yaraşır şekilde yaşaması, haklarından faydalanması olurken dünyamızda insan haklarının ne yazık ki yaşandığını söyleyemeyeceğim. Çünkü güçlü olan devletler insan haklarını kendi kafasına göre uygulamaktadır. Eğer ki insan hakları hakkı ile uygulansaydı dünyada şu anda savaşlar olmayacak ve binlerce çocuk ölmeyecekti. İnsan hakkından bahsediliyorsa çocuk katliamlarına dur denmelidir. Bugün İsrail Filistin’i yerle bir ederken insan haklarından bahseden ülkeler ne yazık ki bu duruma seyirci kalmakta da bununla kalmayıp Amerika Birleşik Devletleri gibi ekonomik açıdan güçlü ve zengin ülkeler İsrail’e  her türlü maddi ve manevi desteği sağlamakta ve kimsenin de sesi çıkmamaktadır. Böyle insan hakları olmaz, olamaz. Bu insan hakkı değil, bu insan yaşamına son vermedir. Sözde insan hakları olmaz. İnsan haklarının olması için insan ahlakının olması şarttır.

 

Güçsüz ve zavallı çocukları öldürerek, bir şehir bombalarla yerle bir ederek insan haklarından bahsedilemez. Uygulamaya geçmedikten sonra imzalanan antlaşmaların ne yazık ki geçerliliğinin olmadığına  bugün şahit olmaktayız. Dünyada savaşlar oluyorsa ve insan hakları ihlali gerçekleşiyorsa bunda hepimizin suçu vardır. Buna bir an önce dur denmesi gerekiyor. Yoksa güçlü olan güçsüzü yok etmeye devam edecek. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Vatana, Millete Hayırlı Evlat Nasıl Olunur Konulu Konuşma

 

Vatana, Millete Hayırlı Evlat Nasıl Olunur Konulu Konuşma


Bu vatan topraklarımız atalarımın kanları ile kazanılmış olup bize onlar tarafından emanet edilmiştir. Bu uğurda nice gençler can vermiş, şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Allah bu vatan için can veren canlarımızın, Mehmetçiklerimizin şehadetini kabul etsin diyerek konuşmama başlamak isterim:


Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Bu vatana hayırlı evlat olmak için iyi bir insan olmalı, güzel ahlaklı, doğru, dürüst ve güvenilir biri insan olmamız gerekir. Vatan söz konusu olduğunda hayatını tehlikeye atma cesaretini gösterebilen, düşmanla çarpışmaktan  korkmayan, cesur kimseler olmalıyız. Vatanını en iyi seven vatanına karşı görevini en iyi şekilde yapandır Mustafa Kemal Atatürk. Bizim de vatana karşı en büyük görevimiz derslerimize iyi çalışmak, başarılı öğrenciler olmak, ülkemizi başarılı olduğumuz alanlarda dünyaya tanıtmak ve  vatanımızı en iyi yerlere getirmektir. 


Bunun için de bilimi rehber edinmeliyiz ve bilim yolunda giderek ülkemizin her alanda gelişmesine gençler olarak öncü olmalıyız. Bizler gençler olarak bu vatan topraklarına, bağımsızlığımıza sahip çıkmalıyız. Vatanımızın parçalanmasına, dağılmasına göz yummamalıyız. Milli benliğimize, kültürümüze, ana dilimize sahip çıkmalıyız. Dini inançlarımızı yaşamalı ve yaşatmalıyız. Aile kurumuna zarar vermemeliyiz.  İleride iyi bir anne, iyi bir baba olmalıyız ve gelecek nesillere ahlaklı bireyler yetiştirmeliyiz. Geçmişini tanıyan, geçmişine saygılı olan, geçmişinden ders çıkarak gençler olmalıyız. Ülkemizi tehdit eden her türlü terör örgütlerine karşı çıkmalıyız,  birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmalı vatanın bölünmesine izin vermemeliyiz. 


Sürekli çalışmalı, yerli üretime geçmeliyiz. Yerli malın kullanımını artırmak için emek etmeliyiz. “Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur.”  der Mustafa Kemal Atatürk. İşte bizlerde böyle vatan çocuklarından olmalıyız ve vatana hayırlı, vatana katkı sağlayan gençler olarak vatanı hak ettiği yere çıkarmalıyız.

 

Okuduğunuz Bir Kitaptaki Favori Karakterinizi Tanıtın ve Neden Onu Sevdiğinizi Açıklayınız.

 

Okuduğunuz Bir Kitaptaki Favori Karakterinizi Tanıtın ve Neden Onu Sevdiğinizi Açıklayınız.

 

Son zamanlarda okuduğum ve çok beğendiğim kitabın adı  Zülfü Livaneli’nin ele aldığı Balıkçı ve Oğlu adlı kitaptır. Kitabı okuduğumda çok duygulanmıştım ve aynı zamanda çok da mutlu olmuştum. Kitapta en sevdiğim karakter ise balıkçı olan Mustafa’dır. Mustafa’nın iyi yürekli ve vicdanlı olması, denizde bulduğu bebeği kendi kısmeti olarak görmesi ve o bebekten hiçbir zaman umudunu kaybetmemesi beni çok etkilemiştir. Diğer balıkçılara göre doğaya olan duyarlılığı da ayrı etkilemişti.

Sevgili Öğretmenim,


Denizle iç içe bir hayat süren  balıkçı Mustafa’nın tek evladı olan  Deniz adı gibi denizde boğularak yaşamını kaybetmiştir.  Bu olaydan sonra Mustafa eskisi kadar neşeli değildir ve içine kapanık biri olmuştur.. Mustafa her gün sabah erken saatlerde denize açılır, kendini Ege’nin eşsiz denizine, doğasına bırakır. Denizde teknesi ile giderken bir bebeğin su yüzeyinde olduğunu görür. Denizde birçok göçmen cesetleri de vardır.  Cesetleri tekneye alır ve jandarmaya haber verir ama çocuğu söylemez. Çocuğun yaşayıp yaşamadığından emin olmak için teknede yiyecek bir şey arar ve çikolata bulur. Bu çikolatayı çocuğun ağzına sürer, çocuk bunu süt gibi emmeye başlayınca Mustafa çok mutlu olur. Onu kurtardığı için sevinir. Çocuğa kanı kaynar ve onu ölen oğlunun yerine koymaya başlar. Allah bir denizimi aldı yeni bir deniz verdi diye kendi kendine sevinir ve bulduğu çocuğun kendi kısmeti olduğunu söyleyerek hiç umudunu kaybetmez. Çocuğu devlete teslim etmek istemez ama olay eninde sonunda duyulur ve çocuk Mustafa’dan alınır.

 

 Eşi de Mustafa da bu duruma çok üzülür ama elden bir şey gelmez. Mustafa tüm bunlara rağmen umudunu yine kaybetmez ve iyi ki de kaybetmez. Çünkü olayların gidişatı değişecektir. Bir sabah ansızın Mustafaların kapısı vurulur. Gelen bu kişilerin gelme sebebi bir zamanlar sahiplendikleri Samir bebekle ilgilidir. Samir bebeğin annesi çocuğuna bulunduğu göçmen şartlarından dolayı iyi bakamayacağını bundan dolayı çocuğunu Mesudelere vermek istediğini söyler. Mesude gelenlerden bu durumu öğrenince çok mutlu olur. Hemen eşi Mustafa’nın yanına gider durumu anlatır. Mustafa da çok mutlu olur. Beraber çocuğu almaya giderler. Bu olaydan sonra mutlu mesut bir şekilde hayatlarını sürdürürler. Burada Mustafa’nın çocuğu sahiplenişi, umudunu kaybetmemesi, umutlarına dört elle sarılması ve içindeki inancı kaybetmemesi beni çok etkilemiştir. Onun için Balıkçı ve Oğlu kitabı bende farklı bir izlenim bırakmış, Mustafa karakteri  beni kendine bağlamıştır.

Mutlu Bir Çocukluk Geçiren İle Mutsuz Bir Çocukluk Geçiren Bireyin Farklarını Yazınız.

 

Mutlu Bir Çocukluk Geçiren İle Mutsuz Bir Çocukluk Geçiren Bireyin Farklarını Yazınız.


Mutlu bir çocukluk geçiren kimseler aile temeli iyi atılmış olan, aile içinde sevgi, saygı, ilgi, yardımseverlik ve dayanışma, birlik ve beraberlik olan kimselerdir. Mutlu ailelerde koşulsuz sevgi verilmiştir çocuğa. Çocuk sevgiyi iliklerine kadar hissettiği için başka yerde sevgi ve mutluluk aramaz ve bunun için de her önüne çıkan kişiye hemen  inanmaz. Özgüvenli bireyler olurlar. Kendilerine özsaygısı olur mutlu ailelerde yetişen çocukların. Mutlu anne ve babalar mutlu çocuklar da yetiştirir. Mutlu ailelerde her şey mükemmel olmak zorunda değildir. 


Mutlu ailelerde hatalara göz yumulur, hoşgörü vardır, esneklik payı vardır ve kararlar birlikte alınıp verilir. Baskı, zorlama ve şiddet yoktur. Bunun için birey ileriki yaşamında yaşadığı herhangi bir basit olay karşısında  kendini suçlu hissetmez ve kendini değersiz hissetmez. Mutlu ailelerde saygı vardır, samimiyet vardır, birlikte geçirilen zaman vardır ve bu da onların daha da çok mutlu olmasını sağlar. Burada yetişen çocuklar ileriki yaşamında mutlu olur, kendine güvenir ve başarılı olur.

Sevgili Öğretmenim,


Mutsuz ailelerde yetişen çocuklar ileriki yaşamında çeşitli zorluklar çeker. Mesela en basit bir hatada hemen kendi suçlar ve büyük suç işlemiş gibi utanca boğulur. Yani kendine olan güveni yoktur. Güveni olmadığı için, sevilmediği için, saygı görmediği için, şiddete maruz kaldığı için korkar olur, kendilerini savunması savunması zor olur. Her ne kadar maddi durumu iyi olursa olsun yaşayamadığı mutsuz çocukluğu içinde büyük bir yara olarak kalır ve bunu şatafatlı yaşam olarak, gösterişli yaşam olarak dışarıya sunmaya çalışır. Yani özünü doldurmaya çalışmaz Oysa mutlu ailelerin çocuklarında öz vardır. Tıpkı cevizin kabuğu ve içindeki öz gibi. Mesela sadece ceviz kabuğu bir işe yarar mı yaramaz. İçindeki ceviz tanesi ile değerlidir o ceviz. İşte mutlu ailelerde yetişen çocukla o öz gibi olur ve kendilerini değerli ve mutlu hissederler. Mutsuz ailelerde büyüyen is o özden uzak kalır. Çünkü mutsuz ailelerde büyüyen çocuğa hak ettiği değer, hak ettiği sevgi ve saygı verilmemiş, hissettirilmemiştir. 


Çocukluğunda mutlu olmayan hiçbir zaman mutlu olamaz aslında. İşte burada da anne ve balara büyük görevler düşer. Anne ve babalar bakamayacaksa çocuk dünyaya getirmemeli, o çocukların hayatını mahvetmemelidir. Eğer ki sevgi, saygı ve dayanışma içinde olunacaksa aile kurulmalı ve o ailede yetişen her çocuk da hak ettiği değer ve ilgiyi görmelidir. Tolstoyun şöyle bir sözü vardır ya: “Bütün mutlu aileler birbirine benzer. Her mutsuz ailenin ise kendisine özgü bir mutsuzluğu vardır." der Lev Tolstoy". Gerçekten de durum bundan ibarettir. Lütfen çocukları sevelim, hiç bir çocuk mutsuz olmasın. İleride çocuklar bir yetişkin olacaktır. Anne ve babalar bunun bilinci ile çocuk yetiştirmeli ve mutlu çocuklar yetiştirilmelidir. Anlatacaklarım ve bildiklerim bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum sevgili öğretmenim ve değerli arkadaşlarım.

Mutlu Bir Hayat İçin Neler Gereklidir Konulu Konuşma

 

Mutlu Bir Hayat İçin Neler Gereklidir Konulu Konuşma


Her insan mutlu bir hayatı olsun, maddi olarak rahat etsin, manevi olarak hayattan doyum alsın ister. Çünkü insanoğlunu rahatına düşkün bir varlıktır ve her insan da mutlu hayatı hak eder ama bu da ancak çalışma ile, alın teri dökerek gerçekleşir. Bazen bunlarda tek başına yeterli olmayabilir.


Sevgili Öğretmenim,


Mutlu bir hayat için ilk olarak şikayeti bırakmalıyız. Kendi içimizde yaşadığımız kesiklikleri, sorunların  suçlusu olarak yakınlarımızı, çevremizdeki kimseyi ya da dünyayı suçlayarak basit bir savunma mekanizması içinde olmamalıyız. Çözüm odaklı olmalıyız. Zararın neresinden dönülürse kârdır anlayışı ile hareket etmeliyiz. Mutlu olmak için sevdiğimiz işi yapmalıyız. İnsan sevdiği işle meşgul olunca zaman çabuk geçer ve sıkılma diye bir kavram bize uzak kalır. Olumsuz duygulara değil olumlu duygulara odaklanmalıyız. Kendimizi ve ailemizi ihmal etmemeliyiz. Abartılı fedakarlıklardan kaçınmalıyız. Biri bizden yardım istediğinde yapmalıyız ama bizim iyi niyetimizi kullanmak isteyen kendini akıllı zanneden sinsi insanlara karşı da gözümüzü açmalıyız ve onlara kendimizi kullandırmamalıyız. Kimseye dinin ne, hangi partiyi tutuyorsun, ne kadar para kazanıyorsun gibi insanların özel kararlarını sormamalıyız ve onların özel yaşamına müdahale etmemeliyiz. Yani saygılı olmalıyız ve bizi ilgilendirmeyen şeylere bunumuzu sokmamalıyız.


Yaşadığımız her anın kıymetini bilmeliyiz ve mutluluğu gelecekte gelecek diye kendimizi kandırmamalıyız. Anın tadını çıkarırsak mutluluk da gelecektir zaten. İçimizde intikam duygusu olmamalı, kin ve nefretten uzak durmalıyız. Hoşgörülü olmalıyız ve affetmesini bilmeliyiz ama bize yapılan büyük hataları affetsek de bize bir daha aynı kötülüklerin yapılmasına izin vermemeliyiz. İnsanlara iyilik yaparken beklenti içine girmeden yapmalıyız. Böylece hayal kırıklığı yaşamamış oluruz ve kendime olan saygımdan dolayı ben bu olduğum için o iyiliği yaptım diyerek kendimizi güçlü hissetmeliyiz. Sağlığımız yerindeyse, elimiz ayağımız tutuyorsa, sevdiklerimiz yanındaysa mutlu olmasını bilmeliyiz. Sevdiklerimizden kimilerini kaybetmiş olabiliriz ama yine hayata tutunmaya çalışmalıyız. Çünkü kaybettiğimiz kimseler de bizim mutlu olmamızı isterdi. Kendi maddi durumumuzu, fiziksel özelliklerimizi, duygusal özelliklerimizi başkaları ile kıyaslamamalıyız. Bu kendimize olan özsaygımızı artırır ve bizim daha başarılı ve daha da mutlu olmamızı sağlar. Kendimize, zevklerimize, ilgi ve isteklerimize zaman ayırmalıyız. 


Sadece ben değil biz düşüncesi ile hareket eden, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmayı da seven kimselerden olmalıyız. Hayvanlara iyi davranmalıyız ve onlarla vakit geçirmeliyiz. Bir müzik aleti öğrenmeliyiz, bir spor dalına yazılmalıyız ve güzel alışkanlıklar edinmeliyiz Örneğin her gün bir saat kitap okumak gibi. Sorun yaşadığımız kimselerin arkasından konuşmak yerine sorunlarımızı ilgili kişi ile konuşmalıyız. Böylece hem korkak olmamış oluruz hem de dürüst ve güvenilir olduğumuz için insanlar bizi netliğimiz ile tanır. İki yüzlü olmadığımız için de mutlu oluruz. Tutumlu olmalıyız. Bütçemizi iyi hazırlamalıyız. Tüketim çılgını kimselerden olmamalıyız. 


Paranın kolay kazanılmadığının farkında olarak harcama yapmalıyız. Geleceği de düşünmeli ve ona göre plan yapmalıyız. Allah’ın yarattığı her şeye hoşgörü ile yaklaşmalıyız ve her canı sevmeliyiz. İnsanları olduğu gibi kabul etmeliyiz ve kimseyi kendi istediğimiz gibi bir kalıba sokmaya çalışmamalıyız. Savaştan değil, barıştan yana olmalıyız. Merhametli olmalıyız, vatansever olmalıyız, şükretmesini bilmeliyiz, güzel ahlaklı olmalıyız, kültürlü olmalıyız. Tüm bu özelliklere sahip olduğumuz amana mutlu oluruz. Anlatacaklarım ve aklıma gelenler bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

Geçtiğimiz Yıl Covid 19 Pandemisi Dünya Genelinde Etkili Oldu Bu Konuda Düşünceleriniz Nelerdir Pandemi Dönemi Size Neler Ögretti?

 

Geçtiğimiz Yıl  Covid 19 Pandemisi Dünya Genelinde Etkili Oldu Bu Konuda Düşünceleriniz Nelerdir Pandemi Dönemi Size Neler Ögretti?  

 

Korona virüs hastalığı 2019 (COVID-19);   Şiddetli akut solunum sendromu korona virüsünün neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. İlk vaka   Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan  kentinde  Kasım ayında ortaya çıkmıştır. Televizyonda yolda gördüğümüz insanların bir anda yere düşüp düşüp ölmesini, baygınlık geçirmesini izlediğimizde gülüp geçiyorduk ve bunun bir efsane olduğunu söylüyorduk ta ki ülkemize de bu salgının girmesi ile olayın hiç de komik bir tarafının olmadığını  nice kayıplar vererek anladık. Acı olaylara, acı kayıplara  acı bir şekilde şahit olduk. Korona virüs  o zamandan bu yana yayılmaya devam etmiş ve dünya genelinde pandemiye neden olmuştur. Ancak bu pandemi geçtiğimiz yıl birçok ülkede sona ermiştir. Dünyada çok sayıda insan bu virüs yüzünden yaşamını kaybetmiştir.

 

Virüsün en önemli belirtileri şunlar olmuştur:  Ateş, öksürük, yorgunluk, vücuttaki kemiklerin aşırı bir şekilde ağrıması ve ağrıyı her yerinizde hissetmek,  nefes almada zorluk, koku alma duyusunda sıkıntılar yaşama, tat alma duyusunda kayıp vb gibi belirtileri vardır. COVID-19 genellikle, solunum yoluyla bulaşmaktadır; enfekte kimsenin öksürmesi, hapşırması, konuşması veya nefes alması ile bulaşabilir. Bizim ülkemizde insanlarla sarılmayı, tokalaşmayı, birbirine yakın oturmayı çok sevdiği için bu virüs insanların birbirleri ile aralarına zorunlu olarak mesafe koydurmayı sağlamıştır.  Evlerimizden çıkmamak, yakınlarımızla yakın temas kurmamak, yeri geldiği zaman işimize gitmemek ve evde hapishanede gibi yaşamak, çocukların eğitimden mahrum kalması birçok sosyal ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kimi insanlar virüsten dolayı işinden çıkarılmak zorunda kalmıştır. Ülke ekonomisi de salgından dolayı olumsuz etkilenmiştir. Hastaneler dolmuş, taşmış  ve çok vahim tablolar ortaya çıkmıştır. Dünya olarak içler acısı bir duruma düştük ve ders almamız gereken çok şeyler yaşadık. İnsanlar birbirlerinden hızla uzaklaşmaya, yakın temas kurmamaya dikkat etmeye başlamışlardır. Bu virüs kronik hastalığı olanların canını almış, genç, yaşlı, çocuk ayrımı yapmamıştır. Canlarımız yanmış, üzüntülerimiz ve endişelerimiz artmıştır.

 

Sevgili Öğretmenim,

Pandemi dönemi bana çok şeyler öğretmiştir. Sağlığın her şeyden daha önemli olduğunu, gereksiz şeylere kafamı takmanın boş bir uğraş olduğunun farkına vardım. Yakın akrabalarım bu virüs yüzünden hayatını kaybetti, çok yakın akrabalarımdan ise entübe olan oldu ve buna  o yıllarda çok üzüldüm ve kendimde de panik atak belirtileri oluşmaya başladı. Kötü bir haber alacağım korkusu ile zihnim allak bullak olmuştu. Anneme, babama, kardeşlerime bir şey olura ben nasıl yaşarım diye paniklemeye başladım ve kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı, korkularım arttı ve kendime gelmem uzun bir süre oldu.  Bu salgın başlamadan iki yıl önce ağır bir zatürre geçirdiğim için bu  salgına yakalanırsam kesin ölürüm endişesi içimde sürekli devam etti ve çok şükür ki bana virüs bulaşmadı. Bu salgın bana sevdiklerimin ne kadar kıymetli olduğunu anlattı. Sevdiklerimizi onlar yaşarken daha çok sevmeliyiz, sevgimizi onlara göstermeliyiz ve ufacık sorunlar yüzünden onları üzmemeliyiz, kimsenin kalbini kırmamalıyız. Çünkü yarına çıkacak zamanımız olmayabilir hatta bir saniye sonramızın bile garantisi yok. Okulumu, öğretmenlerimi, arkadaşlarımı çok özledim. Bazı zamanlar okula gitmek istemezdim ve hep evde aylak aylak yatmak isterdim. İşte bu dönemde devamlı yatmanın, boş olmanın ne kadar kötü olduğunu anladım.

 

Doğa ile iç içe olmanın önemini, temiz havanın, temizliğin önemini anladım. Keşke bir müstakil evimiz olsaydı da onun bahçesinde oturabilseydim dedim ve buna çok üzüldüm. Çünkü müstakil evi olanlar dışarı çıkabiliyor ve en azından bizden daha şanslı olabiliyorlardı. Apartmanda yaşadığımı için komşularımıza gitmemek beni çok üzdü ve onlarla eskisi gibi sohbet etmeyi özledim ve onların çocukları ile oynamayı özledim. Kısacası eki hallerimizi özledim ve şikayet ettiğim ne varsa hepsinin aslında ne kadar değerli şeyler olduğunu anladım. Şu anda aklıma gelenler bunlardı. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim sevgili öğretmenim. Umarım bir daha böyle salgınlar yaşanmaz ve umarım acı kayıplarımız olmaz. Bu arada dünyamızın başı sağ olsun,  Yakınlarını kaybeden dünya insanlarına da sabırlar diliyorum

Öfke Problemi İle İlgili Konuşma

 

Öfke  Problemi İle İlgili Konuşma

 

Öfke aslında hayatta yaşadığımız sorunlar ile ilgili  verdiğimiz doğal tepkidir. İnsanın doğasında tepki vermek, öfkelenmek vardır. Bu normaldir ama öfke şiddete dönüşüyorsa, saldırganlığa dönüşüyorsa bu normal değildir. Öfkemizi konuşarak kontrol altına almasını bilmeliyiz. Kontrol altına alınmayan öfke birçok olumsuz sonuçlar doğurabilir. Öfke; tehditlere karşı doğal ve içgüdüsel bir tepkidir.

Sevgili Öğretmenim,


İnsan öfkesini kontrol etmesini bilmelidir. Kontrolden çıkan öfke istenmedik olayların yaşanmasına neden olur. İş işten geçtikten sonra gelen pişmanlıksa bir işe yaramaz. Öfke kontrol bozukluğunun belirtileri şunlardır:  Sürekli kızgın hissedilmesi ve devamlı bir endişe hali olması, bireyin  çevresindeki kişiler ile sürekli tartışma, bağırma, çağırma hali, kin beslemek ve sürekli intikam alma düşüncesi, Öfkeliyken saldırgan olunması ya da saldırgan olmaya dair düşünülmesi, aileler tarafından kişinin öfkeli olduğuna dair bilgi alınması öfke kontrol bozukluğunun belirtileri arasında yer alır.

 

Sevgili Öğretmenim,

Öfke probleminin nedenleri ise şunlardır:

Zayıf iletişim becerileri, depresyon,  aile sorunları, stres, madde kullanımı ve alkolizm, yakın birini kaybetmenin verdiği sonucu oluşan yas durumu, ekonomik sorunlardır. Öfkenin nedenleri bilinip ona yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Asıl sebep nedir önce o araştırılmalıdır. Öfke kontrolünün sağlanması için kişi önce düşünmeli, sonra harekete geçmelidir. gevşeme becerileri geliştirilmelidir,  egzersiz yapılmalıdır,  kısa molalar verilmeli ve zamanın geçmesi beklenmelidir. Tüm bunlar yapıldığı zaman öfke problemi de zaman içinde ortadan kalkacaktır. Yeter ki bilinçli olalım ve anlık tepkiler ile başka insanlara zarar vermeyelim. Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

 

Yeni Yıldan Beklentilerim Konulu Konuşma

 

Yeni Yıldan Beklentilerim Konulu Konuşma


Yeni yıl demek yeni umutlar, heyecanlar, istekler, ihtiyaçlar demektir. Her insanın  yeni yıla dair yeni umutları olur. Benim de yenil yıl ile ilgili beklentilerim, umutlarım vardır.

Sevgili Öğretmenim,


Yeni yıldan beklentilerim şunlardır:

Öncelikle sağlıklı olmak, hasta olmamak ve kendimi iyi hissetmek. Yeni yılda ülkemin ekonomik anlamda daha iyi yerlere gelmesini istiyorum. Ülkemiz bilim ve teknolojide daha iyi yerlere gelsin, başka ülkelerden daha az ürün alıp, daha fazla ürün satalım istiyorum.Yeni yılda ailem yanımda olsun, arkadaşlarımla küs kalmayalım, öğretmenlerimizle güzel anılarımız olsun istiyorum. Vatanımızın kahraman askerlinin şehit olmamasını, terör örgütlerinin yok olmasını istiyorum.  Sağlık, huzur , mutluluk ve para istiyorum. Kimseye muhtaç olmak istemiyorum. Babamın işi düzenli olarak devam etmesin, babam işten çıkarılmasın istiyorum.

 

Sevgili Öğretmenim,

Dünyadaki İsrail- Filistin savaşının son bulmasını umut ediyorum. Dünyada barış olsun, çocuklar ölmesin ve hiçbir çocuk da anne, babasız kalmasın istiyorum. Dünyada yeni salgın hastalıklar olmasın, insanla hastalıktan dolayı hasta olmasın istiyorum. Depremler ve diğer afetler son bulsun, küresel ısınma azalsın istiyorum. Yakın zamanda depremde hayatını kaybeden insanlarımızın yaraları tamamen sarılsın istiyorum. Ailelerde huzur olsun, sadakat olsun, güven olsun, anne ve babalar çocuklarını bırakmasın istiyorum. Sevenler sevdiğine kavuşsun, hasret son bulsun istiyorum. Barış, yardımseverlik, dayanışma daim olsun istiyorum. Mutlu ve zengin sofralar olsun, kimse aç kalmasın istiyorum. Beklentilerim ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bir Bitki Hakkında Konuşma Hazırlayınız.

 

Bir Bitki Hakkında Konuşma Hazırlayınız.


Ben bugünkü konuşmamda patatesten bahsedeceğim ve patates hakkında bilgi vereceğim.

Sevgili Öğretmenim,

 

Patates, tek yıllık bir kültür bitkisi olup, yumru veya tohum ile çoğalırlar. Patates yetişme mevsimi boyunca ortalama 15- 18°C bir sıcaklık ister. Patates bitkisi kuraklığa pek çok bitkiden daha az dayanıklıdır. Patates bitkisi;  hava rutubetini de sever, hava neminin yaklaşık %70 veya daha fazla olduğu bölgelerde iyi gelişir, verimli olur. Patates kuru  havayı sevmez ve sürekli esen rüzgarlardan hoşlanmaz. Kuru ve devamlı esen rüzgarlar nem kaybına yol açtığı için  böyle durumlarda sulamaya önem verilmelidir. Patates ılıman ve serin iklim bitkisidir. ülkemize 150 yıl kadar önce Rusya ve Kafkaslar üzerinden doğu bölgelerimize, bir asır kadar önce de Avrupa üzerinden batı yörelerimize girmiştir. Bugün yurdun hemen her yerinde yetiştirilebilmekle beraber, özellikle Orta Anadolu’da önemli durumdadır.

Sevgili Öğretmenim,

 

Patates ilk olarak, Amerika Kıtası topraklarında ortaya çıkmış, orada yetiştirilmeye başlanmıştır. Patates toprak altında sessiz sedasız büyüyen bir sebzedir. Aynı zamanda yediğimiz gıdalar içerisinde en ucuz olanlardan biri de patatestir. Dünyada çok sayıda insanın karnı patatesle doymaktadır. Çünkü en vazgeçilmez yiyeceklerimizden biridir. Patates kıtlık zamanlarının da en büyük ilacıdır. Patates sadece karın doyurmamaktadır. Aynı zamanda insan sağlığı için de ön önemli faydaları vardır. Patatesin faydaları vardır ama kızartılmış patates insan sağlığı için zararlıdır.  İçerisinde aminoasitler vardır. Bu aminoasitlerin neredeyse tamamı bebek mamalarında kullanılmaktadır. C vitamini açısından da zengin bir gıdadır. Ayrıca patatesin içinde karbonhidrat, B vitamini, bakır,  potasyum, demir, kalsiyum gibi vitaminler de bulunur. Patates yüksek tansiyonu olan insanların tansiyonunu düşürmede önemli bir etkendir. 


Kalp krizine, damar tıkanıklığına iyi gelir. Böbrek sorunları olanlara da patatesin iyi geldiği söylenir. Astım, eklem romatizması kronik sorunlara da iyi geldiği bilinir. Yorgunluğumuz alır ve ağzımızdaki mikropları da öldürür. Yeter ki patatesi nasıl yenileceğini bilelim. Suda haşlayıp yemek, közde pişirmek, fırında yemek, sulu yemeğini yapmak en sağlıklı olanıdır. Patates bitkisi hakkında anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

İnsanlar Birbirini Severse Birbirine Kötülük Etmez Konulu Konuşma

 

İnsanlar Birbirini Severse Birbirine Kötülük  Etmez Konulu Konuşma

 

Sevgi her türlü kıskançlığın, nefretin, ön yargıların üstesinden  gelen, insanlara şifa dağıtan ve insanları birbirine yaklaştıran en önemli değerlerden biridir. Sevgi ile insanlar iyi olur, kendilerini biricik ve değerli hissederler. Sevgi ile her türlü kötülüğü ortadan kalkar ve dünya barışı, dünya kardeşliği sağlanır.


Sevgili Öğretmenim,

İnsanlar birbirini sevmede samimi oldukları zaman, birbirlerinin hatalarını hoş gördükleri zaman ve gerçek anlamda birbirlerini kabul ettikleri zaman  işte orada sevgi ortaya çıkar ve birbirlerine karşı olan olumsuz tutumları da ortadan kalkar. Birbirini sevmek zor bir şey değildir ama sadece insanoğlunun içindeki hırs, aşırı rekabet, ben daha iyi olayım üstünlüğü onların gözünü kör etmektedir. Oysa dünya herkese yetecek kadar nimetler dolu zengin bir hazinedir. Herkes gerçek anlamda birbirini sevdiği zaman, kendisi kadar başka insanların da ihtiyaçlarını, isteklerini bildiği zaman yani empati kurduğu zaman daha iyi bir insan olmak için çaba gösterir. Birbirini seven insanların çok olduğu dünyada bilim ve teknoloji gelişir, insanlık gelişir ve herkes mutlu olur, herkes her şeyden faydalanır ve dünyada açlık olmaz, susuzluk olmaz, savaşlar yok olur ve insanlık yaşamaya devam eder.

 

Sorun da zaten birbirimizi sevmediğimizden dolayı ortaya çıkar.  Gerçek anlamda sevgi olduğu zaman kimse kimseye kulluk etmez, herkes kendini değerli ve özgüvenli hisseder. Kimse kimseye boyun eğmez, kibir olmaz. Yardımlaşma, dayanışma var olur ve sevginin gücü herkesi iyileştirir. Sevginin gücü, insanların birbirini sevmesi ile ilgili şu özlü söz de çok kıymetlidir: “Sevgi insanları iyileştirir, hem verenleri hem de alanları. der  “Dr. Kari Menninger. Bunun için sevmeye, aklımızdaki kötü düşünceleri de sevgi ile yok etmeye çalışmalıyız. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.