Müzelerin Önemi İle İlgili Özdeyişler

 

Müzelerin Önemi İle İlgili Özdeyişler

 

Kazılarda bulunan yapıtların, sanata ve bilime ilişkin nesnelerin, sanat ve bilim yapıtlarının, budun, bilimsel vb. nesnelerin bir arada ya da ayrı ayrı sergilendiği, saklandığı, korunduğu yapı. Müze gezisi yapmak çocuklara hem görsel yönden fayda sağlar, hem de çocukları tarihi bir yolculuğa çıkarır. Oradaki eserlere dokunması çocuğun yaparak yaşayarak öğrenmesine katkı sağlar.

Müze gezisi yapmanın önemi ile ilgili özlü sözler şunlardır:

“Müzeler toplumların hafızasıdır. Bir ülkede aydınlanmayı, demokrasiyi ve adaleti esas kılacaksanız, atacağınız ilk adım müzecilik alanında olmalıdır.” (Sunay Akın)

“Çok az müzesi olan bir ülke hem maddi, hem de ruhsal açıdan fakirdir. Tiyatrolar ve kütüphaneler gibi müzeler de özgürlük için bir araçtır.” (Wendy Beckett)

 

“Sanata en iyi giriş bir müze gezmektir. Ne kadar çok sanat eseri görürseniz, kendi zevkinizi tanımlamayı o kadar çok öğrenirsiniz.” (Jeanne Frank).

“Müzeler, sadece bir şeyler görmekle kalmayıp soru sorduğunuz yerler olmalıdır.” (William Thorsell).

“Burada sadece eserler sergilenmez. Burada fikirler sergilenir.” (Jeanie Kahnke)

 Müze, hiçbir şeyin kaybolmadığı, yeniden keşfedildiği bir yerdir. (Nanette L. Avery)

 

“Bir müze ziyareti, hayatımızda güzellik, gerçek ve anlam arayışıdır. Müzelere olabildiğince sık gidin.” (Maira Kalman)

“Bir müzedeyken yavaş yürü ama yürümeye devam et.” (Gertrude Stein).

“Mücadele etmeden mutlu olunmaz, her mutluluk az çok bir çaba ister. Kitap okumak, müze ziyareti, ormanda dolaşmak hep bir teşebbüs gerektiren zevklerdir.” (Jules Payot).

Dünya Barışı İle İlgili Konuşma

 

Dünya Barışı İle İlgili Konuşma


“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır.” der büyük yazar Yaşar Kemal. Çünkü insanlığın kurtuluşu barış sayesinde olacak, insan kendini barış sayesinde değerli hissedecek ve savaşlar yok olacaktır.

Sevgili öğretmenim,

Barış, insanın kendi kendiyle barışık olmasını içeren bireysel, daha sonra ailesel ve nihayet toplumsal ve evrensel bir gereksinimdir fakat on dört bin yıllık insanlık tarihine baktığımızda sürekli çatışma, kriz ve savaş içinde bir dünyada yaşadığımızı görmekteyiz. Oysa barış olsa ve dünyada kötülük son bulsa her şey daha güzel olacak, dünya bir cennete dönüşecektir. Dünyada barış sağlandığı zaman insanlar ölmez. Özellikle de savaş zamanında en çok korkan, en çok hayal kırıklığı yaşayan ve üzülen kişiler çocuklar olmaktadır. 


Hiçbir yetişkinin sırf başka ülkeleri işgal etmek için sınırlarını zevkten işgal etmesi doğru değildir. Hiçbir gücün çocukları savaşla korkutmaya, yıldırmaya hakkı yoktur. Dünya  barışının sağlanması için savaşlara bir an önce son verilmeli, çocuklar bir an önce eskiden olduğu gibi gülen gözleri ve elindeki çikolatası ile sevinç çığlıkları içinde okuluna gitmelidir. Acı çığlıkları içinde savaşlarda ölmemeli, yaralanmamalıdır.

 

Sevgili öğretmenim,

Dünya barışının daimi olması için ön yargılar kırılmalı, insanlar birbirine karşı hoşgörülü olmalıdır. İnsanlar arasında beyaz siyah ayrımı diye insan onurunu ayaklar altına alan bir ayrım yapılmamalıdır. Her insanın biricik ve değerli olduğu bilinmeli, dünya kardeşliği, dünya barışı ancak böyle sağlanmalıdır. Evrensel anlamda bir günü, dünya barış günü olarak ilan etmek ve sadece sorunları tartışmak  bu anlamda yeterli olmayacaktır. 


Dünya barışına katkıda bulunacak,  çatışma, kriz ve savaşları önleyecek, bir organizasyona gereksinim vardır. Savaşların son bulması için, dünya barışının sağlanması için insanlar arasında  radikal milliyetçilik ve ideoloji, din, ırk, cinsiyet ve partizanlık maskesi altında  ayrıştırılmalar yapılmamalıdır. Dünya barışına herkes katkı  sağlamalı ve barış daim olmalıdır.

Toplumların İlerlemesinde Kadın Mı Erkek Mi Daha Önemlidir Konulu Münazara

 


Toplumların İlerlemesinde Kadın Mı Erkek Mi Daha Önemlidir Konulu Münazara


Toplum ilerlemesi için insanların çalışması, üretmesi, buluşlar yapması ve yaşadığı dünyaya bu şekilde fayda sağlaması gerekir. Toplumların ilerlemesinde erkeğin  ve kadının birlikte etkili olduğunu düşünüyorum. Yaratılış itibarı ile hem fiziksel hem de  ruhsal olarak  erkek daha güçlüdür ve ağır işleri daha iyi yapabilirler. Erkekler yaptıkları işe  duygusallığı fazla katmazlar, oysa kadınlar hem daha narin oldukları için hem de yaptıkları işe bazen duygularını kattıkları için bu durumda işlerde verimlilik olmayabilir ve gelişme daha yavaş seyreder. Genel anlamda baktığımızda ise her ikisinin payı ortaktır diye düşünüyorum. Çünkü erkeğin yapacağı işler  vardır, kadının yapacağı işler vardır. Erkekler kadınların yaptığı bazı işleri yapamazlar, kadınlar da erkeklerin yaptığı bazı işleri yapamazlar. Çünkü her ikisinin de yaratılışı farklıdır.

 

Erkeği dünyaya getiren, onun iyi bir insan, iyi bir aydın ya da önder olmasını sağlayan, onu topluma kazandıran ve dünyada büyük işler yapmasını sağlayan kişilerin ise kadınlar olduğunu düşünüyorum. Ülkemizin kurucusunu yetiştiren de bir kadın değil midir?  Mustafa Kemal Atatürk’ü yetiştire onun iyi bir lider olmasını sağlayan, vatansever olmasını sağlayan  ve ona güzel ahlakı öğreten kişi Zübeyde Hanımdır. Elbette babasının da katkısı çoktur ama babalar anne kadar etkili olamamaktadır diye düşünüyorum. İşte bunun içindir ki toplumların ilerlemesinde kadınların da rolü oldukça fazladır.


 Günümüzde kadının iş yaşamına girmesi ile girişimci ve başarılı kadınlarımız çoğu erkeğe göre daha iyi işler çıkarmıştır. Zekaları ve hünerleri ile dünyaya meydan okuyan kadınlarımız toplumların gelişmesinde her daim öncü olmuşlardır. Kadın ve erkek gücü birleşerek topluma daha iyi hizmet sağlanmış ve toplumlar daha çok gelişmeye ve ilerlemeye başlamıştır. Bugün ülkemizde çok sayıda kadın öğretmenimiz, polisimiz, savcımız, doktorumuz, hakimimiz vardır. Eskiden erkek daha çoktu ama kadınlarımızın sayısı da bir hayli fazladır ve toplum kadın ve erkeğin gücü ile iyi yerlere gelmeye başlamıştır.

Müzeleri ve Tarihi Eserleri Gezdiğimizde Neler Hissederiz, Oraları Gezmek Bize Neler Sağlar Konulu Konuşma

 

Müzeleri ve Tarihi Eserleri Gezdiğimizde Neler Hissederiz, Oraları Gezmek Bize Neler Sağlar Konulu Konuşma


Her deneyim insan yaşamında farklı bir iz bırakır. Deneyimlerin yaşandığı yerlerden biri de müzelerdir. Çocukların eğitiminde müzeler eğitim ortamı olarak kullanılabilecek mekânların başında gelmektedir.

Sevgili öğretmenim,

Müzeler, insanlara medeniyetlere ait eserleri bir arada sunarak, onlar arasındaki ilişkiyi sorgulamalarına ve o değerleri fark etmelerini sağlar. Medeniyetlere ait kültür değerlerini fark etme önyargıları ortadan kaldırır. Böylece birey ile diğer kültürler arasında önyargısız bir iletişim kurulmuş olur. Ön yargısız olan yerde de hoşgörü olur ve bu da diğer medeniyetler ile aramızdaki iletişimin daha güçlü ve daha iletişime açık olmasını sağlar.

 

 Müzeleri ve tarihi yerleri gezdiğimiz zaman geçmişe kısa bir yolculuk yapmış oluruz. O dönemde yaşamış insanların bize bıraktığı eserlerin neler olduğunu inceleriz, kendimizi onların yerine koyarak empati kurarız ve içimizde farklı bir heyecan  ve farklı bir mutluluk olur. Hem kendi geçmişimizi, hem de başka milletlerin geçmişlerini, milletler arası ilişkileri müzeleri ve tarihi eserleri gezerek daha iyi kavramış oluruz ve böylece tarih bilgimiz, coğrafya bilgimiz kısaca genel kültür bilgimiz de artmış oluruz.

 

Zaferlerimizde duygulanır, yenilgilerimizde hüzünleniriz ama yine de bize ait bir parça eserlerin kalması bizi güçlü kılar ve geçmişi öğrenmeye daha meraklı, daha araştırmacı ve daha gözlemci olmaya başlarız. Müzeleri ve tarihi eserleri gezmek, sanatsal eserleri ve tarihi nesneleri görme imkanı sunar ve bu da bireyin estetik duygularını geliştirmeye yardımcı olabilir. Müze ve tarihi eserleri gezmek çocukların gözlem, eleştirel düşünme, sonuç çıkarma, yaratıcılık gibi becerilerini geliştirir.

 

Sevgili öğretmenim

 Müzeleri gezmek, tarihi yerleri gezmek, çocukların kültürel değerlerine sahip çıkmayı ve kültürel bilincini geliştirmeyi sağlar. Müzeler çocukları geçmişle tanıştırır ve geçmişle günümüzü karşılaştırma olanağı verir. Aynı zamanda gelişimin ve değişimin kaçınılmaz olduğunu, geleceğin de bugünden farklı olacağını gösterir. Çocuklara tarihsel olaylar ve dönemlerin yaşam nesneleri ile ilişki kurma olanağı sağlar. 


Müzelerin böylelikle çocuklarda tarih bilincinin gelişmesine de yardımcı olacağı ifade edilmektedir. Buraları gezmek bizi  farklı düşüncelere sürükler ve geçmişimize olan ilgimiz daha çok artmaya başlar, daha çok sorgulayıcı ve analitik düşünmeye başlayan bireyler oluruz. Her bir nesneye dokunarak yaparak yaşayarak öğrenme de sağlamış oluruz. Müzelerin önemi ile ilgili Sunay Akın'ın şu sözü de çok anlamlıdır: Müzeler toplumların hafızasıdır. "Bir ülkede aydınlanmayı, demokrasiyi ve adaleti esas kılacaksanız, atacağınız ilk adım müzecilik alanında olmalıdır." (Sunay Akın). Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür derim.

Ben Bir Köy Öğretmeniyim Hikaye

 

Ben Bir Köy Öğretmeniyim Hikaye


Öğretmenliğimin yeni günleriydi henüz. Yeni atanmıştım. İlk öğrencilerimin karşısına çıkacaktım. Ağrının Doğubeyazıt İlçesi’nin bir köyüne atanmıştım. Gittiğim köy küçük ama çok şirin bir köydü. İnsanları ise samimi ve doğaldı. Sınıfa ilk girdiğimde birinci sınıf öğrencilerinin ne kadar da küçük olduğunu gördüm ve  o kadar masum ve tatlı duruyorlardı ki onların her birini öpesim geldi.


Sınıfa girdiğimde okulun hizmetlisi henüz gelmediği için soba kurulmamış, sınıf çok soğuktu. O küçük masumlar üşümeye başlamıştı. Hemen diğer bir öğretmen arkadaşımla birlikte olup sınıfa soba kurduk ve sınıf çok güzel ısınmaya başladı. Sonra sırayla minik öğrencilerimle tanışmaya başladım. Her biri bahar güneşi gibi tertemiz , dünyanın rengarenk çiçekleri gibi çok güzeldi.  Onlarla tanıştıktan sonra  her biri ile çok güzel ilgilenmeye ve onlara günden güne daha çok bağlanmaya başladım. 


Onlar benim her şeyimdi. Ailemdi, arkadaşlarımdı, çocuklarımdı. Yıllar geçmeye başladı ve böylece o birinci sınıf çocuklarını dördüncü sınıfa kadar getirdim. Hepsi kendine güvenene, güzel ahlaklı ve  başarılı çocukla rolmuştu. Onlar da beni çok seviyor ve beni gördükleri zaman gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Nihayet bu şirin köyde görevim sona ermiş ve artık kendi memleketim olan Kayderi2ye gitme vakti gelmiş ve tayinim oraya çıkmıştı. 


Öğrencilerim ve velilerim benim için kocaman çiçek yaptırmışlar, bir sürü ev yemekleri hazırlamışlar ve birçok zahmet içine girerek okula getirmişlerdi. Çok duygulanmıştım. Sevilmek, ait olmak, öğretmen olmak –böyle bir şeydi galiba. Her birine sarıldım, gülüştük, ağlaştık ve veda vakti geldiğinde oradan üzülerek ayrıldım ama vicdanım rahattı. Çünkü hiçbir  çocuğumu dört yıl boyunca üzmemiştim, onları diğer arkadaşlarının yanında rencide etmemiştim ve çok ama çok sevmiştim. Biliyordum ki onlar da başka insanları incitmeyecek, her şeyden önce insan olacaklardı.

Ailesi ve Arkadaşları Tarafından Dışlanan Engelli Bir Çocuğun Başarı Hikayesi

 

Ailesi ve Arkadaşları Tarafından Dışlanan Engelli Bir Çocuğun Başarı Hikayesi

 

Alican  konuşma engelli olduğu için kendini çok iyi ifade edemiyor ve ailesi tarafından, arkadaşları tarafından dışlanıyordu. Özel eğitim almaya yeni başlayan on iki yaşındaki Alican ailesinin ve arkadaşlarının onu dışlamasına dayanamıyor, gece yatağına yattığı zaman hıçkırarak ağlıyordu. Kimi insanların ona acıyan gözlerle bakması onu daha da kahrediyordu. Çünkü onun düşüncelerine göre o da normal bir insandı. İnsanın fiziki kusurlarının yeterli olmayışı onun kalbinin olmaması anlamına mı geliyordu, neden anlamıyorlardı ailesi, arkadaşları ve yakın çevresi, neden diyor neden diyor ve bu duruma bir anlam veremiyordu.

 

Özel eğitime yakın bir zamanda yeni bir öğretmen gelmişti. Adı da Esra Öğretmendi. Esra Öğretmenin de kendi yakın çevresinde de engelli bireyler olduğu için bu öğretmenliği yapmaya başlamış, sabırlı, azimli, kararlı ve öğrencilerini koşulsuz seven bir öğretmendi. Alican’ı daha ilk günden çok sevmiş, onun sabrını, derse olan ilgisini, çabasını başarı ile takdir etmişti. Alican’ın güveni işte o zaman gelmişti ve öğretmeni ile beden dili ile iyi bir iletişim kurmaya başlamış, sürekli kitap okumaya başlamış ve zihnini sürekli kitaplarla meşgul etmeye başlamıştı. Alican günlerce odasına kapanıyor, durmadan çalışıyordu. Bir sabah Esra Öğretmen okula geldiğinde Alican ona bir şey göstereceğini beden dili ile ifade etmeye çalıştı. Öğretmeni heyecanlanmıştı. Alican bir yıldır yazdığı engelli bir bireyin yaşamı diye roman yazmış ve edebi dili ustalıkla kullanmış, engelli çocuklar ile ilgili duygularını ifade eden muhteşem bir kitap yazmıştı. Öğretmen bunu hemen okul müdürüne söyledi.

 

 Okul Müdürü de bunu Milli Eğitim Bakanı’na gönderdiğinde yazılan eseri Bakan da çok beğenmişti ve bu kitabın en kısa zamanda ülkenin her kütüphanesine ve her okuluna gönderilmesini emretmiş, Alican kısa zamanda ünlü olmuştu. Ailesi, arkadaşları ona güvenmeyerek büyük hata ettiklerini anlamışlardı ama Alican bunlara  aldırmıyordu artık. Çünkü o bir yazar, o bir kendine güvenen, kendini kanıtlamış diğer insanlardan farkı olmayan bir çocuktu. Biricikti, değerliydi, insandı her şeyden önce. Keşke herkes de önce ona insan olduğu için değer verseydi.

Cumhuriyet, Millet, Bağımsızlık, Cihan, Öğrenciler, Aslı, Hayal, Gerçek, Okul, Tören, Başarı, Sınıf, Milli Egemenlik Kelimelerinden Kısa Bir Hikaye Örneği

 

Cumhuriyet,  Millet, Bağımsızlık, Cihan,  Öğrenciler, Aslı, Hayal, Gerçek, Okul, Tören, Başarı, Sınıf, Milli Egemenlik Kelimelerinden Kısa Bir Hikaye Örneği


Aslı bugün çok heyecanlıydı. Çünkü yarın cumhuriyetin ilan edilişinin 100. yılıydı. Onun için öğretmenleri  100. yıla özgü güzel bir program hazırlamış, ortaokul ikinci sınıf öğrencisi olan Aslı da bu programda  cumhuriyet ile ilgili şiirini okulda okuyacaktı. Onun için hem mutlu hem heyecanlıydı. Akşam olduğunda babası gelmiş, annesi sofrayı kurarak hep birlikte yemeğe oturmuşlardı. Hem yemek yeniyor, hem de televizyonda yarın kutlanacak olan cumhuriyet ile ilgili reklamlar şimdiden yapılmaya başlanmıştı. 


Aslı’nın babası bu reklamları izleyince duygulanmış ve şunları söylemişti: Ne zorluklar çekmiş Mustafa Kemal Paşa, silah arkadaşları ve kahraman vatan evlatları. Bağımsız olmayacaktık. Onlar olmasaydı bu millet de olmayacaktı belki. Köle olacaktık başka milletlerin egemenliği altında. Ama olmadık işte hayalini gerçekleştirmişti Mustafa Kemal. Kimse ona inanmamış, o kendine inanmış, kendi gerçeklerinin peşinden koşmuş ve cumhuriyeti ilan etmişti dedi. 


Aslı, babası ve annesi hem duygulandılar hem de sevinçle yemeklerini yiyip herkes odasına gitti. Aslı erkenden uydu ve sabah erkenden kalktı. Okula vardığında tüm öğrenciler oradaydı. Kutlama birazdan başlayacaktı ve Aslı çok ama çok heyecanlıydı. Beyaz bir gömlek, kırmızı bir pantolon giymiş, saçını özenle taramıştı. Bugüne özel çok güzel olmuştu Aslı. 


Arkadaşı Cihan onu görmüş ve ne kadar güzel olmuşsun Aslı dediğinde Aslı heyecanlanmış ve utanmıştı. Çünkü Cihan da onunla aynı şiiri okuyacaktı. Dört kıtasını Aslı dört kıtasını Cihan okuyacaktı. Cihan da siyah bir takım giyinmiş ve çok yakışıklı olmuştu. Program başlamış ve sıra iki arkadaşa gelmişti. İkisi de heyecanla kürsüye doğru gitti ve çok güzel sesleri ile görü bir şekilde Cumhuriyet şiirini okudular. Şiiri şu şekildeydi:

 

Yaşanmıştı önünde altı asır zorluk,
Yıkıldı bir kavak gibi büyük imparatorluk.
Yankılandı her tarafında vatanın
İşitince sevindi Türkler varlığını "Ata"nın.

Bağırdı kadın, erkek; savaşımız var, savaşımız!
"İndirilemez ay-yıldızlı bayrağımız",
Herkes çareler aradı kendi yolunda
Tek bir çözüm vardı; savaşmak vatan uğruna!

Döndü bulutlar yurtta yağmura,
Can verdi yıkılan kavağım vatan yolunda
Kökü sağlamdı, dallarında yaprak,
Kavağın canlanması, çınlattı; Batı'ya kulak!

Çektiler Mehmetçikler kılıçları kınından
Kahramanca çarpıştılar, Kurtuluş Savaşı'nda
Artık geri dönülmez bir parola;
İstiklâl, cumhuriyet ve hürriyet yolunda!

Köküdür kavağımın cumhuriyet,
Dallarında istiklâl ve hürriyet.
Artık hiç eksik olmaz kavağımda;
Türk genci var oldukça yurdumda!

Güvenmiştir Atatürk Türk gencine;
Yücelt, koru, sahip çık vatanına diye
Asla terk etme cumhuriyeti;
Türk genci korumalı hürriyetini!

Atasını seven gençler
Filizlenmeli yurdumda
İhtilal çıktığı anda,
Koş, hiç düşünmeden vatan yoluna!

Türk genci şehitlerini anmalı
Gazilerine yardımda bulunmalı
Tarihi hatırlamalı, bundan ders çıkarıp,
Türk istiklâl ve cumhuriyetini sonsuza dek hatırlamalı!  (Canan AYHAN)


Şiirlerini okuyan iki genç alkışlar eşliğinde sınıflarına uğurlandılar. Tören bittikten sonra öğretmen cumhuriyetin nasıl önemli bir erdem olduğunu, cumhuriyetin milli egemenlik olduğunu, kadına verilen değer olduğunu, eğitim olduğunu, akıl ve bilimi temel aldığını anlattı öğrencilere. Başarılı bir şekilde şiirlerini okudukları için Cihan ve Aslı2ya da teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı. Böylece 100 yıllık dev çınar cumhuriyetin d devam etmesi için hep birlikte farklı şiirler, şarkılar okundu ve güzel bir gün geçmiş oldu.

Hoşgörü Sözleri

 

Hoşgörü Sözleri


Hoşgörülü insanlar empatisi gelişmiş, içinde sevgi ve saygı olan kimselerdir. Hoşgörünün temeli ailede başlar. Bunun için aileler çocuklarına hoşgörü ile yaklaşmalı ki orada yetişen çocuklar da topluma hoşgörülü olsun, farklı inançlara, farklı kültürlere hoşgörü ile bakabilsin.

Hoşgörü ile ilgili özlü sözler şunlardır:

Hoşgörü, yapılan her şeyin kolayca kabul edilip onaylanması değildir. Hoşgörü, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusudur. Macintosh

Hoşgörü, en iyi dindir. Victor Hugo

Gel, gel yine her neysen, kimsen yine gel; Kafirsen, ateş ve put seversen yine gel; Girmez ki, umutsuzluk dergahımıza...(Mevlana Celalaeddin Rumi)

 

Başka türlü davranmak gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut.(Xsentius)

Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikatımın da son maddesidir.(Mahatma Gandi)

Dünyayı savaş tehlikesinden koruyacak tek bir yol vardır; dünya çapında yetkiye sahip olacak ve dünyada bütün silahların tekelini elinde bulunduracak bir tek otoritenin kurulması.(Bertrand Russell)

İnsanlığın kurtuluşunu sağlayacak en büyük erdem hoşgörüdür. H.Wilhelm Van Loon

Toplumsal hayatta en yararlı erdem hoşgörüdür. Dale Carnegie

İnsanlar, din, mezhep, ırk, millet, renk, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak etmektedirler. Madem ki insanoğlu ruh yönüyle Allah’tan gelmektedir; öyleyse insanlar hiçbir şekilde birbirlerinden bu anlamda ayrılamazlar.(Yunus Emre)

 

Başkası düştü mü “çürük tahtaya basmasaydı” deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük olmasından şikayet ederiz. (Cenap Şehabettin)

Benim ülkem dünyadır; benim vatandaşlarım tüm insanlardır.(William Lloyd Garrison)

Başka birinin sizin kadar iyi yapabileceği bir şeyi bırakın o yapsın, siz yapmayın.(Andre Gide)

Çok yumuşak davranmak, çok sert davranmak kadar kötüdür.(Eric Vebster)

Çevremizdeki insanların Hatalarına Hoşgörüyle Yaklaşmak Neler Sağlar Konulu Konuşma

 

Çevremizdeki insanların Hatalarına Hoşgörüyle  Yaklaşmak Neler Sağlar Konulu Konuşma


Hoşgörülü insanlar ön yargılı olmayan, kendilerini dar kalıplara sokmayan, yaşanılan her şeyde  katı olmayan, sevgisiz olmayan, kin tutmayan kimselerdir. Çevremizdeki insanlara hoşgörülü ile yaklaşmak öncelikle bizi daha iyi bir insan, daha olgun kişi yapar. Hoşgörülü insanların empati kurma becerisi gelişmiştir.


Sevgili öğretmenim,


“Hoşgörü, yapılan her şeyin kolayca kabul edilip onaylanması değildir. Hoşgörü, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusudur.” der Macintosh. Gerçekten de hoşgörü her şeyi hemen kabuk etme değil, insanları anlamaya çalışma, onları yargılamama demektir. Çevremizdeki insalanra hoşgörü ile yaklaştığımız zaman daha çok sevilen ve sayılan biri oluruz. Farklı kültürden insanlarla arkadaş, dost oluruz. Kendi işlerimizde bile  hoşgörülü olmanın faydasını görebiliriz. Hoşgörü insanları bir araya getirir. Sıcak bir iklim oluşmasını sağlar. Birlik, beraberlik ve dayanışma gücünü artırır. İnsanların arasındaki iletişim sorunlarını ortadan kaldırır ve daha samimi bir ortam doğar. Hoşgörü yanlış anlamaları ortadan kaldırdığı için karşılıklı sevgi, saygı ve  anlayış ortaya çıkar.


Sevgili öğretmenim,


Konuyu kısaca özetleyecek olursam hoşgörülü insanlar psikolojik yönden daha sağlıklı olur. İlişkilerinde hoşgörülü davranmaları daha mutlu ve huzurlu olmalarını sağlar. Daha sakindir, kolay sinirlenmez. Yaşamın bütün alanlarında başarıya daha kolay ulaşırlar. Kendilerine güveni olan insanlardır. Farklı düşünen insanları düşman gibi görmez, nefret etmez. Daha olgun ve dengelidir. Toplum içinde daha çok sevilir, değer verilir. Diğer insanları daha kolay anlar ve daha rahat iletişime girer. Yalnız kalmaz, sosyal çevresi geniştir. Böylece çoğu zaman mutlu olurlar, güzel arkadaşlıklar, sağlam dostluklar edinirler. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Umarım kendimi bu konuda güzel bir şekilde ifade edebilmişimdir.

Bir Köy Öğretmeni Olan Şefik Sınığ’ın Son Sözleri Olan Dünyanın Bütün Çiçekleri Adlı Şiiri ve Öğretmenin Başına Gelen Olayı Araştırınız.

 

Bir Köy Öğretmeni Olan Şefik Sınığ’ın  Son Sözleri Olan Dünyanın Bütün Çiçekleri Adlı Şiiri  ve  Öğretmenin Başına Gelen Olayı Araştırınız.


Bir köy öğretmeni olan Şefik Sınığ  Gönen Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra, Afyon’un Dinar  ilçesine bağlı Sütlaç  köyünde öğretmenlik yapmıştır. Öğretmenimiz öğrencilerine aşk ile bağlı bir öğretmenmiş. Şefik Sınığ,  Bostancı  köyündeki öğretmen arkadaşı ile birlikte patlayan bir futbol topunu tamir ettikleri sırada yıkılan okul duvarının altında kalarak hayatını kaybetmiş ve onun ölümüne öğrencileri, köylüler ve  duyan herkes çok üzülmüştür. 


 Öğretmenin   cenaze merasimine katılan bir üniversite öğrencisi, onun söz sözlerini Ceyhun Atuf Kansu’ya anlatmış; Kansu, kendisini çok etkileyen bu ölüm üzerine Şefik öğretmenin ağzından yazılmış bu şiiri kaleme alarak Yanık Hava adlı kitabında yer vermiştir. Şiirin Adı ise Dünyanın Bütün Çiçekleri adlı muhteşem bir şiirdir. Okuyunca duygulanacak ve şiirde kendinizi, öğrencilik yıllarınızı bulacaksınız. Şiir şu şekildedir:


Dünyanın Bütün Çiçekleri

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçekleri getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin getirin…ve sonra öleceğim.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,

Geniş ovalarda kaybolur kokuları…

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,

Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,

Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini

Bacımın suladığı fesleğenleri,

Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,

Avluların pembe entarili hatmisini,

Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.

Aman Isparta güllerini de unutmayın

Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.

Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

Ne güller fışkırır çilelerimden,

Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kopdağına göçen,

Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.

Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.

Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,

Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,

Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.

Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,

Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,

Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,

Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,

Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,

Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

 

Ceyhun Atuf Kansu