Müzik Dinlemek İle İlgili Konuşma

 

Müzik Dinlemek İle İlgili Konuşma


“Müzik hayatın neşesi ruhun sevinci ve her şeyidir.” der  Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Çünkü müziğin içinde hayat vardır. Hayatın acı günleri, tatlı günleri, özlemli günleri kısacası her şeyi vardır. İnsan müzik dinlediği zaman kendini daha iyi hisseder ve farklı duygulara kapılır gider. Örneğin sevme duygusu, aşk duygusu, ayrılık duygusu, vatanseverlik, özlem duygusu gibi.

 

Sevgili Öğretmenim

Müzik dinlediğim zaman içimdeki sıkıntılar müziğin türüne göre değişiyor. Mesela hüzünlü bir müzik dinlediğim zaman duygulanıyorum ve savaştaki çocukları , depremde hayatını kaybeden insanları düşünüyorum ve bağıra bağıra ağlamak istiyorum. Beni mutlu eden, hareketli bir müzik dinlediğim zaman ise dünyanın barış içinde, kardeşlik içinde olduğunu hissediyorum ve daha çok mutlu, daha enerjik hissediyorum. Müzik bende  öyle güçlü bir etki bırakıyor ki bunu ancak müzik dinleyenler anlar.

 

Müzik dinlemek benim için su içmek, yemek yemek kadar doğal bir ihtiyaçtır. Çünkü müzik benim ruhuma iyi geliyor ve müzik sayesinde kendimi daha güçlü hissediyorum. Gün içindeki olumsuz duygularımdan dinlediğim şarkılar sayesinde kurtuluyorum. Bunun için müzik bence dünyanın en güzel sanatıdır. Dinlediğim şarkılar sayesinde, türküler sayesinde yaratıcılığım artıyor ve daha çalışkan, daha sorumluluk sahibi bir insan oluyorum. Kendimi başka insanların yerine koyarak empati kurabiliyorum ve o insanların ne gibi acılar çektiğini ruhumda hissedebiliyorum. Müzik dinleyerek daha az yiyorum, bedensel ağrılarım azalıyor. Egzersiz eşliğinde müzik benim egzersizi daha iyi yapmamı sağlıyor.

 

 Çok yorgun bir günün sonunda uyumak istediğim zaman beni dinlendiren sakinleştirici şarkılar dinleyerek de huzur içinde uykuya dalabiliyorum. Bence müzik, kendi başına bir ilaç ve hangi kültürden olursak olalım insanlığın kendini anlatabilmesinin en iyi yoludur. diye boşa dememiş  Billy Joel. Gerçekten müzik insanlığın evrensel dili, hayatın anlamı, coşkusu, her şeyidir diyebilirim. Konuşacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim öğretmenim.

Çay, Kahve Gibi İnsanlarımızın Çok Tükettiği İçeceklerin Günlük Hayatımızdaki Yerini Anlatan Bir Yazı Yazınız. Yazınıza Uygun Bir Başlık Belirleyiniz.

 

Çay, Kahve Gibi İnsanlarımızın Çok Tükettiği İçeceklerin Günlük Hayatımızdaki Yerini Anlatan Bir Yazı Yazınız. Yazınıza Uygun Bir Başlık Belirleyiniz.


Milli İçecekler Sevgidir, Dayanışmadır, Biz Anlayışıdır.


Milli içeceklerimiz arasında çay, ayran, kahve en başı çeker. Çünkü bu içecekler bizimle bağdaşmış içeceklerdir. İnsanlarımız bu içecekleri tüketerek hayatın tadını çıkarmayı çok da iyi bilir. Bunların en başında çay ve kahve gelir. En çok tüketilen içecek ise çaydır. Sabah kahvaltısından başlayıp yatana kadar çay içen  insanları  tanıyorum. Çünkü çay ile hayatın daha lezzetli olduklarını söylüyorlar. Bir bardak çay bazen bizi hüzünlendirir, bazen arkadaşımızla dertlerimizi paylaşmamızı sağlar. Bazı zamanlar da mutluluğumuzu paylaşırız çayla. Çünkü çayın bizim kültürümüzdeki yeri çok farklıdır.

 

Her şeye illaki bir çay katarız. Hadi bir çay koy da sonra konuşmaya devam edelim deriz. Çünkü çay sohbettir, sevgidir, dayanışmadır, birlik ve beraberliktir. Sıkıldığımız zaman elimize aldığımız bir kitabımız bir de kupaya koyduğumuz sıcak çayımız bizim en yakın dostumuz olur bazı zamanlarda ve çok da iyi olur. Bayramlarda, özel günlerde hep çay vardır bizde. Bir başka içeceğimiz ise kahvedir. Kahve eskiden daha seyrek yapılırdı ama son zamanlarda kahve tüketimi de artmaya başladı. Eskiden sadece misafir geldiğinde, özel günlerde tüketilirdi ve herkesin evinde de bulunmazdı. Kahveye daha farklı bir anlam katılmıştır, daha bir elittir kahve içmek. Çünkü kahve içilen ortamda insan kendini daha farklı hisseder, daha özel hisseder bence.

 

 Bir fincan kahve nice dostlukların kurulmasını sağlamıştır. Aslındaki oradaki kahve ya da çay değil var olanı paylaşma duygununun güzelliğidir. Çünkü bunlar ancak eş ve dostlarla içildiği zaman anlam bulur. Örneğin tek başına çay içmek ya da kahve içmek de çok güzeldir ama sevdiklerimizle içtiğimizde o çayın, o kahvenin tadı daha bir başka oluyor. Çünkü orada bir olma, sosyalleşme vardır. Konuşmalar, kahkahalar, anılar vardır. Yine bir diğer içeceğimiz ise ayrandır.  Sıcak yaz günlerinin kurtarıcısı buz gibi soğuk ayrandır. İçince rahatlatır ve hafif de uykunuzu getirir ve ama iyi gelir insana. Kurban Bayramında, Ramazan Bayramında etli yemeklerin yanında illa bir bardak ayran arkasına çay içeriz. Çünkü bir başka güzeldir bu özel ve anlamlı günler. 


Köydeki teyzelerin yanına gidin ve kapısını çalın. Hemen size diyecekleri ilk söz şudur: "Çay mı içersin, kahve mi yavrum. Hadi kızım sen git de önce bir bardak ayran getir bakalım misafirimize deyiverirler. İşte bunlar paylaşmanın güzelliğidir, biz olmanın anlamıdır. Bencilliğin olmadığının göstergesidir bu güzel gelenek ve görenekler. Çay içelim, kahve içelim, ayran içelim, bir olalım, beraber olalım ve eski neşeli günlerimizi, samimi günlerimizi tekrar getirmeye çalışalım. Milli içecekle bahane amaç bir olma istediği, beraber konuşma, dertleşme gereksinimdir.

Yaşadığınız Yöreye Ait, Hikâyesi Olan Türküleri Araştırınız.

 

Yaşadığınız Yöreye Ait, Hikayesi Olan Türküleri  Araştırınız.


Yaşadığım yöre Sivas’tır. Sivas ozanları ile ünlü olan bir şehirdir ve daha birçok farklı özelliklere sahiptir. Yaşadığım şehir olan Sivas’ta hikayesi olan türkülerden bir tanesi şudur:  Yıllar yıllar önce Sivas’tan  bir kervancı Halep'e gider ve oradan mal getirir. Üç yol boyunca kervancılar ana vatanından ayrı kalmış,  memlekete hasret kalmışlardır. Kervancılar Halep’ten çıkarak aylarca yol almışlar,  en sonunda, karlı fırtınalı bir kış günü Sivas'la Kayseri arası yıkık bir Selçuk hanına girmişler ve yorgunluktan kendilerini oraya atıvermişlerdir. Handa gecelemeye karar verip, yüklerini çözmüşler fakat daha sonra karar değiştirmişlerdir. 


  Sivas çok yakında olduğu için  kervancılar  hemen evlerine, ocaklarına gitmek istemişler ve gece yola çıkmışlardır. Sabırsızlanırlar kervancılar ama dışarda çok kötü bir fırtına ve tipi vardır. Gözü  gözü görmüyordur dışarıda. Yine de çıkarlar yola.  Sabırsızlıkları, çabuk kavuşma özlemleri onlara pahalıya mal olmuştur. Fırtına yüzünden kervancıların kervanı yolda kara ve fırtınaya teslim olur, oracıkta ne yazık ki tüm kervancılar hayatını kaybeder ve memlekete kavuşmak nasip olmaz . Onların hayatını kaybettiği yere de kervankıran denir. Bu olay üstüne Anadolu insanları, türlü türlü türküler çıkarmışlardır. Sivas’ın Yollarına türküsü de bu hikayeden yola çıkarılarak yazılmıştır ve  dilden dile söylenmeye devam eder. Yüreğe dokunan hüzünlü bir türküdür.  Türkü şu şekildedir:


Sivas’ın Yolları

Siyah saçım dolam dolam
Boynun da kurbanın olam
Eğer başka yar seversen
Bu ellerde nasıl duram

Sivas'ın yollarına
Çıkayım dağlarına
Bırak ben beni vuram
Ölüm gitmez zoruma

Selvi boylum salın da gel
Bir bakışın ömre bedel
İkimizi ayırdılar
Körolası zalım kader

Sivas'ın yollarına
Çıkayım dağlarına
Bırak ben beni vuram
Ölüm gitmez zoruma

 

Mümin Sekman’ın Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Mümin Sekman’ın Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler

Çocuklara ilgi gösterildiği zaman, merhamet gösterildiği zaman ve çocukla koşulsuz sevildiği zaman başarılı olur. Onlara kendilerini ifade etme özgürlüğü tanımalıyız. Onun tercihlerine saygılı olmalıyız. Yeri geldiğinde disiplinli olmasını yeri geldiğinde esnek davranmasını bilmeliyiz ama onlarla bağlarımızı hiçbir zaman koparmamalıyız. Okunması gereken güzel bir kişisel gelişim kitabıdır. 


Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler Şunlardır:


“Bir çocuğun başarısı, eğitim sistemine teslim edilemeyecek kadar önemlidir. Kitaplar bunun için var!”

“Sıcak ve ilgili bir anne çocuğa "güvendesin, sorun yok" sinyali gönderiyor. Kaygılı anneden bebeğe giden mesaj ise "tetikte ol, tehlikedesin!" Sürekli tetikte olan beynin odaklanma kapasitesi zayıflıyor.”

"Zekaya övgü değil, çabaya övgü başarı getirir."

" Zeki ama çalışmıyor dediğiniz çocuklar belki de  zeki dediğimiz için çalışmıyor."

“Eski fikirler yeni gerçekleri anlamaya yetmiyor.”

“Anne babanın başarı beklentisi de çocuğun başarı seviyesini yükseltiyor.”

“ Çocuğun başarısı ile ilgilenmek onun başarısı artırıyor.”

“Madem alışkanlıklarımızın kölesiyiz , o zaman iyi alışkanlıklar edinmeliyiz.. “(Aristoteles)

“Ön yargılı öğretmenler düşük potansiyeli olduğunu düşündükleri öğrencilere karşı daha dogmatik ve daha katı davranıyorlar.”

"Bilirsiniz başa konan taç eğilip yerden yeni şeyler almayı zorlaştırır."

“Başarılı ve mutlu çocuklar , televizyondan çok kitapların açık olduğu evlerden çıkıyor.”

" Yapılan araştırmalara göre bir alışkanlığın oturması için geçen süre 66 gündür."

" Anlaşılan o ki, bir çocuğa kırk kez aptal dersen aptal olabildiği gibi, kırk kez zeki dersen de aptallaşabiliyor."

"Bir araştırmaya göre, çocuklara kitap okumak, sohbetten daha fazla kelime öğretiyor."

“Kitap okumak, hayatını kontrol etme imkanı sağlıyor.”

“Spor çocuğunuz için profesyonel bir meslek olmasa bile , sağlıklı bir alışkanlık olarak hayat boyu fayda sağlayacaktır. Üstelik spor zihnini güçlendirerek , okul başarısına da katkıda bulunur. Sağlam kafa , spor yapan vücutta bulunur.”

“Dünyayı değiştirenler kitaplar değil , onları okuyanlardır...”

“Sevgili Öğretmen, Ben toplama kampından kurtulmuş bir kişiyim. Gözlerim, hiçbir insanın tanık olmaması gereken şeyler gördü: Eğitimli mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, eğitimli doktorların mahkûm ettiği çocuklar, eğitimli hemşirelerin öldürdüğü bebekler, lise ve üniversite mezunlarının kurşuna dizdiği kadın ve bebekler... Bu nedenle eğitim konusunda kuşkularım var. Sizden ricam şu: Öğrencilerinizin daha çok insan olmasına yardım edin. Çabalarınız sonucunda ortaya eğitimli canavarlar, başarılı psikopatlar (...) çıkmasın. Okuma, yazma ve aritmetik ancak çocuklarımızın daha iyi insan olmasına katkıda bulunduğu sürece önemlidir.”

“Neredeyse tüm insanlar zorluklara dayanabilir fakat bir insanın karakterini sınamak istiyorsanız, ona güç verin..” (Lincoln).

 

“Les Brown şöyle der : ölüm döşeğinde olduğunu hayal et. etrafında dönen hayaletler, gerçekleştiremediğin potansiyelini temsil ediyor. hiç yapmadıklarını. kullanmadığın yeteneklerini. dönüp sana derler ki , biz sana gelmiştik, çünkü sen bizi hayata geçirebilirdin. oysa şimdi beraber mezara gidiyoruz... kendinize ciddi yatırım yapın, kendinizi keşfedin!"

“Şaşırmaya hazır mısınız? Sorunun cevabı, evdeki yüksek kitap sayısı! Evinde daha çok kitap olan ailelerin çocukları hem daha fazla eğitim görüyor hem de daha çok kazanıyor. İyi bir kütüphane, hem akıl hem de para getiriyor! Dev araştırmadan çıkan en heyecan verici sonuç şu: Evdeki kitap sayısının, hangi ülkede doğduğundan, ailenin eğitim düzeyinden, ülkenin refah seviyesinden, babanın mesleğinden ve ülkedeki politik sistemden daha önemli olduğu ortaya çıkmış!”

“Araştırmalara göre , günümüzde bir çocuğun tam 15 bin saati okulda geçiyor. İnsan ömründen bu kadar zaman alan okulların, çocukları doğal eğilimleri doğrultusunda eğitmek yerine, ellerindeki standart programa/kalıplara göre hepsine aynı şekli kazandırmaya çalışması bir dramdır.”

“Çocukların başarı davranışları, okul öncesi dönemde ailelerinden, ilkokul yıllarında öğretmenlerinden, ergenlik döneminde de arkadaşlarından daha fazla etkileniyor.”

“Çocuklar ve hayvanlarla zaman geçirmek , insan beyninde düşünme esnekliği ve farklı açılardan bakma yeteneğini geliştirir.”

“Thomass Henry : bir insanın sahip olabileceği en iyi kişilik özellikleri bunlardır : 1. yapmanız gerekeni yapın 2. bunları yapılması gereken zamanda yapın 3. o anda isteseniz de istemeseniz de yapın.”

“Bülent Eczacıbaşı "başarılı bir çocuk yetiştirmek için ne yapmak gerektiğini" soran gazeteciye cevabı. "Bu o kadar çok şeye bağlı ki... En üst düzeyde eğitimin önemine inanmak ama genel kültür sahibi olmanın önemini de anlamak. Kendine güvenmek ama kendini başka insanlardan üstün görmemek. Azimli ve başarı için hırslı olmak ama şükretmesini ve yetinmesini de bilmek. Yaptığı işi ciddiye almak ama kendini çok fazla ciddiye almamak."


“İnatçı çocuk, zemininde petrol olan tarlaya benzer; üzerinde bir şey yetiştirmek zor görünür ama asıl değeri derindedir!”

“Hayal edenler ile hak edenler arasındaki farkı, samimi çaba, geliştirici vizyon ve disipline edilmiş yetenek belirliyor.”

“Hayatta her zaman pozitif ve destekleyici bir çevre içinde yaşayamayacağız. Eğer büyük bir hayalimiz varsa; bize inanmayacaklar, bizimle alay edecekler, hatta bazen bizi dışlayacaklar, bizi yoldan çıkarmaya çalışacaklar.”

“Tamamen başkasına bağımlı yaşamayı seçen bir kadının, kendi kendine yeten, bağımsız beyinli bir çocuk yetiştirmesi de çok zor.”

“Özgün insanlar bağımsız beyinlidir. Yalnız kalmak çoğunlukla kendi tercihleridir. Onlar seçilmiş yalnızlıktan yakınmaz aksine beslenir. Bu insanlar için yalnızlık kişisel bir yıkım değil, yaratıcı bir inşaat sürecidir. Yalnızlık onlar için kafes değil kariyer kaldırıcıdır. Bu insanların çevre ile ilişkisi çok popüler olmayabilir ama kendileriyle sağlam bir ilişkileri vardır. Dış ilişkileri zayıf olabilir ama iç ilişkileri güçlüdür. İçlerindeki derinlik özgün üretimin temelidir.”

" Çocuğunuzun kendi zirvesine ulaşma yaşı, seçtiği mesleğe göre değişebilir."

"Diktiğin bir fidanın kök tutup tutmadığını her gün yerinden söküp bakarsan, hiçbir zaman kökleri toprağa geçmeyecektir. Sen yapman gerekeni yap ve sonrası için hayata güven!"

Hayvanlara Yardım Amacıyla Kurulmuş Bir Dernekte Çalışıyor Olsanız Onlara Hangi Alanlarda ve Nasıl Yardım Ederdiniz?

 

Hayvanlara Yardım Amacıyla Kurulmuş Bir  Dernekte Çalışıyor Olsanız Onlara Hangi Alanlarda ve Nasıl Yardım Ederdiniz?


Hayvanlara yardım amacıyla kurulmuş olan  Türkiye Hayvanları Koruma Derneğinde çalışmayı çok isterim. Çünkü orada hayvanlar için her türlü yardım vardır ve hayvana eziyete dur denilmektedir ve onların da canlı olduğu, sevgiye ve şefkate gereksinimleri olduğu unutmamalıdır. Orada çalışıyor olsaydım hayvanların yaralarını sarmakla ilgili kurslara gider ve oraya gelen hayvanların yarasını sarmaya başlardım. 


Sahibi olmayan soka hayvanlarının barınaklara yerleştirilmesini için elimden gelen her türlü özveriyi gösterirdim. Kış mevsiminde soğuktan hasta olmuş, aç kalmış hayvanlara yem toplama kampanyaları düzenlerdim ve onların barınaklara getirilmesini sağlardım. Böylece onlara hem sıcak yuva hem de karınlarını doyuracak bir alanları olmasını sağlardım. Onların rahat etmesi beni çok mutlu ederdi. Yaz mevsiminde susuzluktan halsiz düşmüş bir güvercine su verirdim ve onun kana kana su içmesini göz yaşları içinde izler ve ona yardım edebildiğim için Allah'a şükrederdim. Aşılarının düzenli yapılmasını takip ederdim


 Barınağa yeni gelen hayvanlara şefkatli olurdum ve onlara sevgimi veririm. Başlarını okşar, kucağıma alır ve onlarla sevgi ile konuşmayı tercih ederdim. Eziyet görmüş bir hayvan varsa önce onun yaralarını temizler, sonra karnını doyurur ve daha sonra ona yatacak bir yer hazırlar ve rahatça uyumasını , dinlenmesini ve yaralarının günden güne iyileşmesini sabırla beklerdim ve onlar için her türlü fedakarlığı yapardım.

Sizce Doğadaki Diğer Canlıların Bizim Sevgimize İhtiyaçları Var Mı? Neden?

 

Sizce Doğadaki Diğer Canlıların Bizim Sevgimize İhtiyaçları Var Mı? Neden?


Doğa tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Elbette insana akıl veren Allah insanı canlıların en şereflisi olarak yaratmıştır ama insan aklını kullanarak kendisini iyi yola da kötü yola da sürükleyebilir. Yani merhametli olup canlılara iyi de davranabilir, merhametsiz olup cani davranışlarda da bulunabilir. Oysa doğadaki tüm canlılar Yüce Allah’ın bize emanetidir. Biz emanet olan, bizim sevgimize muhtaç olan hayvanlar, ağaçlar, bitkiler hepsi sevilmeye ve korunmaya layık olan canlılardır. Doğadaki canlıların bizim sevgimize ihtiyaç vardır. Çünkü her şey sevgi ile iyi olur, bir çiçek bile sevgi ile bakıldığında , bakımını güzel bir şekilde yapıldığında çok daha güzel ve canlı görünebiliyor. 


 Rahmetli Doğan Cüceloğlu annesi vefat ettikten sonra eve gelen üvey annesine pek ısınamamış ama ilk ısındığı anı şöyle anlatıyor:” Annem öldüğünde 10 yaşındaydım. Babam okuması yazması olmayan bir Yörük kadınıyla evlendi ve o kadın sapanla kuşa taş attığımı görünce bana, “Atma yavrum, kuşu vurma!” dedi. Annesini kaybetmiş 10 yaşındaki bir çocuğun öfkesiyle, “Ne var! Bannak gibi güpgüccük kuş!” dedim. “Canın büyüğü küçüğü olur mu? Allah her birine bir can vermiş. Vurma yavrum, günah!” dedi. Taşı atmadım ve yıllar sonra bu okuma-yazma bilmeyen köylü kadınının ne dediğini anladım. İyi olan cana saygılı davranmaktır, doğru olan taş atmamaktır, adil olan hem yaşamak hem de yaşatmaktır. 


İşte burada bize muhtaç olan canlılar vardır ve bizim onlara ilgi göstermemiz, şefkat göstermemiz gerekir. Bunu yaptığımız zaman insan oluruz, bunu yaptığımız zaman vicdan sahibi oluruz ve Allah’ın sevdiği bir kul oluruz. Doğadaki tüm canlıların sevilmeye, korunmaya ihtiyacı vardır. Onların da bu dünya üzerinde hakkı vardır ve onların yaşam hakkını elinden almak ise hem günahtır hem de insan onuruna yakışmayan, kötü ve çirkin davranıştır Onları sevmeliyiz ve onlarla iç içe yaşamalıyız. Dünya ancak bu şekilde daha iyi bir yer olur.

İnsanlara Ön Yargılı Davranmak Niçin Doğru Değildir?

 

İnsanlara Ön Yargılı Davranmak Niçin Doğru Değildir?


İnsanlara ön yargılı davranmak onları tanımadan onlar hakkında kesin hüküm vermemize neden olur. Kendi dar kalıplarımız içinde bir insan hakkında kesin hüküm vermek ise insanlığa yakışmayan bir davranıştır. Tanımadan karar vermek, bir insanı dışlamak, aşağılamak kişinin henüz şahsiyet sahibi olmadığını, erdemli bir insan olmadığını gösterir. Ön yargı yüzünden daha başlamamış bir ilişki sona erer ve insanları gerçek anlamda tanıyamayız. 


Ön yargı olunca ortamda hoşgörü diye bir şey olmaz. Ön yargı;  insanlar arasında samimiyetin oluşmamasına neden olur ve arada soğukluk olur. Oysa ön yargılı olmadan insanları olduğu gibi kabul etsek, kimsenin geçmişte neler yaşadığını bilmeden o insan hakkında yorum yapmasak daha doğru olur. Böylece hem kimse hakkında kötü konuşmamış oluruz hem de kalbimizi yok yere kirletmemiş oluruz. Ön yargı; sevgi ve saygı ortamını yok eder, yabancılaşmaya neden olur, iletişim sorunları ortaya çıkar, hoşgörü olmaz, toplumda ayrışmaya neden olur, toplumsal çatışmaya neden olur, başka insanları yanlış tanımamıza neden olur. İnsanlara ön yargılı davranmamalıyız ve ön yargının ne kadar yanlış olduğunu şu sözle bir kez daha hatırlamalıyız:


“Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur .” der. Şems-i Tebrizi. Bunun için gelin yıkalım ön yargıları ve farklılıklarımızla zengin bir hazine olduğumuzun farkında olalım.

Futbolda Şiddete Hayır Konulu Konuşma

 

Futbolda Şiddete Hayır Konulu Konuşma Hazırlayınız

Şiddet hiçbir zaman barışı ortamını doğurmaz ve şiddet yine şiddete neden olur. Ankaragücüspor ve Rizespor arasında hakeme  yumruk atılması sonucunda hakemin gözünde morluklar ve şişlikler oluştu. Bu şiddet olayı futbola yakışan bir olay değildir. Ülkemizi dünyada bu şekilde temsil etmek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yakışmayan kötü bir davranıştır. Hele bir de yumruğu atan kişi de sporla ilgilenen biriyse bu çok kötü bir durumdur. Kimsenin kimseye hiçbir şekilde fiziksel ya da sözel saldırısı  kabul edilemez. Herkesin görüşleri farklı olabilir, tartışmalar yaşanabilir ama çözüm yolu şiddet olmamalıdır.


Sevgili Öğretmenim,


Çözüm yolu karşılıklı konuşmak ve anlaşmak olmalıdır. Futbol insanları bir araya getirir. Birlik, beraberlik ve dayanışmayı sağlar.  Örnek olması gereken kişiler şiddeti başlatıyorsa bu durum daha da kötü olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk Ben sporcunun zeki, çevik ve güzel ahlaklısını severim demiştir.” Futbola yakışan en güzel hareket de güzel ahlaktır. Güzel ahlaklı olmayınca en ufak şeyde şiddete başvurulunca bu durum birliğimize ve kardeşliğimize zarar verir. Şiddet kesinlikle kınanmalı ve bir daha böyle bir durumun yaşanmaması için gereken önlemler alınmalıdır.

 

Yüzüne yumruk yiyen hakem şu anda hayatta olamayabilirdi, beyninde kalıcı hasarlar oluşabilirdi. Herkesin ailesi var. Kimsenin kimseyi üzmeye, kimsenin kimseye şiddet uygulamaya kesinlikle hakkı yoktur. Futbolda şiddete hep birlikte hayır denmeli ve şiddeti uygulayanlara gerekli cezalar verilmelidir ki başka insanlara da emsal olsun. Şiddet hiçbir zaman insani bir davranış değildir ve insan olan da şiddete başvurmamalıdır. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür derim.

6 Tane Özdeyiş ve Anlamları

 

6  Tane Özdeyiş ve Anlamları


1) Yurtta barış, dünyada barış ( Mustafa Kemal Atatürk):  Mustafa Kemal Atatürk zorunlu olmadığı sürece savaşın bir cinayet olduğunu sürmüş ve bunun için de yurtta barış dünyada barış demiş ve barıştan yana tavır almış, savaşın insanlığa fayda getirmeyeceğini söylemiştir.

 

2) Aile hayatının güzelliği gibi hiçbir şey yoktur: (Oscar Wilde): Mutlu bir aile için karşılıklı sadakat, güven ve sevgi olması gerekir. Bunlar olduğu zaman ailede huzur ve mutluluk vardır. O ailede yetişen çocuklar da  geleceğin  mutlu yetişkinleri olur. Bu kuşaklar boyunca devam edebilir. Yeter ki ailede huzur için karşılıklı anlayış olsun, sevgi olsun, saygı olsun. Aile hayatı demek sıcak bir yuva, koşulsuz sevgi demektir. Onun için ailemizin kıymetini bilmeliyiz.

 

3) Aşkın gelişi, aklın gidişidir: (Antonıne Bert): İnsan aşık olduğu zaman aklını kaybetmiş gibi olur ve kafası yerinde olmadığı için gözü aşktan başka hiçbir şey görmez ve mantıksız işler yapabilir. Aşk insanı baştan sona değiştirir ve onu farklı birine dönüştürebilir.


 

4) Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan iyidir. (Roosevelt):  Burada insanın boş durmaması gerektiğini, bedennini, zihnini bir işle meşgul etmesi gerektiğine vurgu yapar. Oturmaktansa hareket halindeyken ölmek daha iyidir. Çünkü bu dünyadan boş biri olarak değil çalışan biri olarak ayrılmak, dolu dolu ayrılmak kişiyi daha mutlu ve daha nitelikli bir kimse yapar.


5) Arkadaşını yalnızken ikaz et; başkalarının yanında öv (Publıus Cyrus): Gerçek arkadaş sevdiği dostunu başkalarının yanında uyarmaz. Çünkü başkalarının yanında uyarmak onu küçük düşürmek ve aşağılamaktır. Başkaları da arkadaşımıza aynı sertlikte davranabilir ve ona kötü davrandığımızı sanarak sevinebilir. Bunun için arkadaşımızla baş başa kaldığımızda onu uyarırsak bu daha samimi ve daha dürüst bir uyarma olur. Böylece arkadaşımız ile ilişkilerimiz de daha iyi ve daha samimi olur.

 

6) Aklın ve ilmin üç büyük düşmanı vardır: Kötülük, bilgisizlik ve tembellik ( Haeckel): Aklın ve ilmin düşmanları kötülük, bilgisizlik ve tembellik insanı insanlıktan uzaklaştırır ve onu daha cahil biri yapar. O kimse aydın bir insan olamaz ve kendini geliştirmediği için kendi karanlık dünyasında boğulmaya devam eder . Onun için kötülükten uzak durmalıyız. Çok okuyup çok gezip bilgi sahibi olmalıyız. Boş oturmamalı devamlı bir işlerler uğraşmalıyız. Böylece daha mutlu ve daha başarılı bir insan olabiliriz.

Yiğit, Kerpiç, Kağnı, Yonca, Diyar, Aş Kelimelerinden Kısa Bir Hikaye Yazınız.

 

Yiğit, Kerpiç,  Kağnı, Yonca, Diyar, Aş Kelimelerinden Kısa Bir Hikaye Yazınız.

 

Osman sabahın erken saatlerinde kalkmıştı. Bugün kağnılar ile tarla sürülecek ve tarla ekime hazır hale getirilecekti. Kolay değildi bu işler. Onun için de çok çalışması gerekirdi Osman’ın. Hem annesi, hem babası depremde hayatını kaybetmiş, onlardan kalan küçük bir tarla ise Osman ve kardeşlerine kalmıştı. Osman’ın kardeşlerine bakabilmesi için ise bu tarlayı ekip biçmesi gerekiyordu. Osman tarlanın yakınına da kerpiçten küçük bir ev yapmış, yorulduğu zaman o evin içine girer ve dinlenirdi.

 

Şanlıurfa’da yaşıyordu Osman. Henüz yirmili yaşlarının başında yiğit bir delikanlıydı. Kardeşlerini bırakıp başka yerlere gitmemiş, gencecik yaşında onlar için kendini feda ediyor ve durmadan çalışıyordu. Başka diyarlara gitmek olmazdı şimdi. Çünkü kardeşleri ona, ana ve babasının emanetiydi. Evine ekmek, aş getirmek zorundaydı. Kardeşleri de büyüdükçe ona yardımcı olmaya başladılar ve hep birlikte tarladan çok güzel ürünler elde ettiler. Bir yıl yonca ekiyorlar, bir yıl pamuk, bir yıl ise  mercimek ekiyorlardı. Böylece kimseye muhtaç olmuyorlardı.

 

Daha sonra kardeşler okumaya da karar verdiler ve okuldan kalan günlerde tarlada çalışmaya devam ettiler. Hem okudular hem çalıştılar ve hepsi de iyi bir öğretmen oldu. Üç kardeşin üçünün de tayini Şanlıurfa’ya çıktı. Böylece hem memleketinin öğretmeni, hem de çiftçisi oldular ve maddi olarak da rahat ettiler. Çevresinde yardıma muhtaç olan yoksullara yardım ettiler ve yılın örnek öğretmenleri, örnek çiftçileri oldular.