İsrail’in Masum Filistin Halkına Zulmü İle İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İsrail’in  Masum Filistin Halkına Zulmü İle İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Filistinli masum halkı hedef alan ve dün gece Gazze’yi vurup çok sayıda insanın ölmesine ve çok sayıda  insanın yaralanmasına neden olan hain İsrail yaptığı zulümlere aynı hızıyla devam etmektedir.  Her yıl Ramazan ayında bu zulmünü sergileyen İsrail yaptığı zalimlikten zevk almakta ve Filistinlileri yok etmeye çalışmaktadır. Kudüs’ü kendilerinin zanneden ve Mescid-i Aksa’da namaz kılan cemaate saldırıdan terörist İsrail’in bunca zalimliğine rağmen  ne yazık ki dünya ülkelerinden bir kaçı dışında diğerlerinden ses yok.  Başka zaman insan hakları, adalet, eşitlik diyen Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler ne yazık ki bu zulmü tıpkı film seyreder gibi seyretmektedirler.


Acımasızca çoluk çocuk demeden, genç , yaşlı demeden  bombalarını masum halkın üzerine yağdıran bu zulme ne zaman bir cevap verilecek, ne zaman güçlü bir duruş sergilenecek ? Bu da ayrı bir tartışma konusu elbette. Yıllardır bitmek bilmeyen zulmü yeni bir boyuta taşıyan İsrail Filistin halkına sert müdahalelerde bulunmaya ve zalimliğini pekiştirmeye devam etmektedir. Kudüs’te iki üç gündür yaşanan bu gerilimin sonucunda masum Filistin halkı bir araya gelerek Gazze’de İsrail’i protesto etmeye başladı ve bunun sonucunda İsrail  Gazze’ye bomba  yağmuruna tuttu.


Kadir Gecesi’ni Mescid-i Aksa’da ibadet ederek  geçirmeyi düşünen Filistinli canlarımız, kardeşlerimiz teravih namazını kıldıktan sonra Şam kapısında toplandı. Filistinlilere ses bombası ve tazyikli su ile müdahale edildi. Müslüman bir ülke  bu kadar acı  ve ıstırap çekerken  diğer Müslüman ülkelerin çoğunun bu duruma kayıtsız kalması nedendir acaba ? Türkiye, Katar ve  bir kaç ülke dışında herkes Filistin’de ölen çocukları, yaralanan çocukları tıpkı bir film şeridi gibi izlemektedirler. Bizler rahat yatağımızda uyurken  hayatını kaybeden masumların , yetimlerin, öksüzlerin hakkını kim koruyacak. Müslüman ülkeler olarak hepimiz bu durumda suçluyuz. Bu duruma sadece  tepki göstermek değil gerekeni yapmaktır en büyük Müslümanlık ve elbette ki en büyük insanlık....




Dünyadaki tüm Müslüman ülkeler İslam  dininin gereklerini en iyi şekilde yerine getirmiş olsaydı, ilim ve İslam yolunda en iyi şekilde ilerlense ve bilim ve teknolojide dünya harikası ülkeler haline gelseydik değil terörist İsrail hiç bir Allah’ın kulu Müslümanlara saldıramaz ve hiç bir Müslümanın canı yanmak zorunda da kalmazdı.  İslam’ı gerçek anlamda öğrenmediğimiz için, yaşayamadığımız için, yaşatmadığımız için bu durumda değil miyiz zaten. Nerde Suudi Arabistan, nerede Mısır,  ve diğer Arap ülkeleri... Maşallah sorsak hepsi Müslüman, hepsi insan. Türkiye de bu duruma gerekli olan en ağır tepkiyi vermeli ve gerekirse İsrail’e askerlerimiz yollanmalıdır. Ülkemizdeki devlet yöneticileri  bu konuda Birlemiş Milletlere gerekli ültimatomu  göndermeli ve acil çözüm bulunması için gereken bir an önce yapılmalıdır, yoksa daha çok kan akacak ve terörist İsrail’in şeytanlıkları ne yazık ki son bulmayacaktır.

Dünya ülkeleri bu zulme sessiz kalmamalıdır. İnsan hakları, adalet, eşitlik diye bağıran ülkeler şimdi sinsi bir şekilde  olup bitenleri izliyor.


 İnsanlığın yok olduğu , bittiği noktayız. Müslümanlar aynı zulmü İsrail’e yapsa adımız  Barbara, zalime çıkar. Soykırım yapmış oluruz. Ama iş İsrail’e gelince  her nedense hiç kimse ses çıkarmıyor. Bunun hesabını verecek olan ve bu durumdan sorumlu olan tüm dünya ülkelerine sesleniyorum. Burnu kanayan, yaralanan  ve ölen her bir bebekten, çocuktan, yaşlılardan ve kadınlarımızdan , onların bu duruma düşmesinden tüm insanlık suçludur.  Bu hain zulme bir an önce son verilmeli ve taraflar büyük devletlerin uzlaştırma  yaklaşımı ile masaya oturmalı, Kudüs’ün Filistin’e ait olduğu, Mescid-i Aksa’nın ilk kıblemiz olduğu ve Müslümanlara ait olduğu hain İsrail’e kabul ettirilmelidir. Filistinli yarenlerimiz, canlarımız, bacılarımız , kardeşlerimiz unutmayın ki Türkiye olarak her zaman arkanızda olmaya devam edeceğiz. Allah yar ve yardımcımız olsun, zafer Müslümanların olsun inşallah. Kahrolsun hain, zalim, terörist İsrail! Allah'ım sen zalimleri zulmüne uğrat inşallah....

Korona Virüs İle İlgili Hikaye Yazınız.

 

Korona  Virüs İle İlgili Hikaye Yazınız.

 

Bu sabah uyandığımda kendimi bir tuhaf hissediyordum. Daha dün arkadaşlarımla  buluştuğum zaman hiçbir şeyim yoktu. Boğazım gıcıklanıyor, boğazımda yanma oluyordu. Eklem ağrıları her yanımı sarmıştı. Bir yandan durmadan terler içinde kalıyordum. Ateşim inmek bilmiyordu. Ateşim otuz dokuzlara hatta kırklara çıkıyordu. Ne oluyordu bana Allah aşkına , neden böyle kötü bir sabaha uyanmıştım bugün? Bir türlü anlam veremiyordum tüm bu olup bitenlere. Derken kuru bir öksürük ve hiç geçmeyen baş ağrısı başladı. Annemin yaptığı ekmeğin tadını ve kokusunu dahi alamıyordum. Oysa bir gün önce nasıl da eğlenmiştim yurt dışından gelen arkadaşlarımla.




Merhaba ben Merve . Henüz on yaşındayım. Her yıl olduğu gibi bu yıl da nisan ayının yirmi üçünde yurt dışından gelen arkadaşlarla kutladık bayramımızı. Ne bilirdik bu yılın bu kadar ağır ve kötü geçeceğini. İstanbul’da yaşıyorum. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını geçirmek için yurt dışından gelen çocuklarla arkadaş olduk, onları evimizde misafir etik ve bir gün öncesine kadar her şey o kadar güzeldi ki anlatamam, ta ki korona virüs adını duyana kadar…

 

Bendeki değişim ailemde de başlamıştı. Onlar tıpkı benim gibi öksürmeye başladı. Hepimizde boğaz ağrısı, yüksek ateş ve eklem ağrısı şeklinde gösterilen bu belirtilerin hepsi meğer ki korona adındaki virüsün yüzünden olmuş. Yurtr dışından evimize misafir gelen Sophia ve Maria adındaki arkadaşlarımdan bizlere,  bu acı ama gerçek olan hain virüs geçmiş. Çünkü korona adındaki virüs nefes yoluyla, ağızdan çıkan damlacıklar yoluyla bulaşabiliyormuş ve soğuk havalarda belli bir süre havada asılı kalabiliyormuş.  Misafirlerimizi uğurladıktan sonra başlamıştı zaten tüm bu olanlar.

 

Annem, babam, kardeşlerim ve hepimiz neredeyse yere yığılmak üzereydik. Hastaneye zor kavuştuk. Hastaneye gittiğimizde hemen teste tabi tuttular ve virüs testimiz ne yazık ki pozitif çıkmıştı. Ülkemizde de yeni yeni görülmeye başlayan bu hain virüs ilk bizi esir almaya başlamıştı sanırım. Nefes darlığı çekmeye başlamıştım. Hemen hava verdiler bana. Babam ve annem de aynı şekilde nefes darlığı çekmeye başlamıştı. Kardeşlerim Esra ve Zehra ise bize göre daha hafif geçiriyordu hastalığın belirtilerini. Ne olmuştu, ne bitmişti bir türlü anlam veremiyorduk fakat akşam olup hastanede haberleri açınca korona adlı virüsün yurt dışı kaynaklı olduğu ve ülkemizde bizim gibi çok sayıda insana bulaştığı söyleniyordu. Ölümcül olabileceği, kalıcı hasarlar bırakacağı gibi söylentiler de dolaşıyordu ortada. 


Çok korkmuştum sadece kendim için değil ailem için de çok endişeleniyordum. Derken İstanbul’daki bir devlet hastanesinde hemen karantinaya alındık ve on dört günlük bir tedavinin ve zorlu sürecin ardından Allah’a şükürler olsun ki hastaneden taburcu olduk. O geçirdiğim ağrıları, yaşadığım sancıları ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim. Hayatımda yaşadığım en zor gündü ve bu günleri asla unutmayacağım. Hastanede on dört gün kalmak, sürekli antibiyotiklerle, ilaçlarla, serumlarla ayakta kalmaya çalışmak nasıl da yormuştu küçücük bedenimi ve kardeşlerimin minik bedenlerini. On dört gündü ama ne on dört gündü ah ah! Zorlu günlerin ardından şükürler olsun ki sağlığıma geri kavuşmuştum ve aile bireyleri de sağlığına kavuşmuştu. Bundan sonraki yaşamımda maske, mesafe ve hijyen her zaman ön planda olacak, misafir ağırlama virüs sona erene kadar bir süreliğine ertelenecekti.


Günler günleri, aylar ayları kovaladı ve ne benim ülkemde ne de dünyada bu hain virüs ne yazık ki sona ermedi. Hem ülkemin çok sayıda insanlarının canını aldı hem de dünyada milyonlarca can aldı korona virüs.


Ne yazık ki korona halâ sona ermedi. İnşallah tamamen sona erer ve eski günlerimize, mutlu ve aydınlık yarınlarımıza tekrar kavuşuruz. Elbette bu süreçte yaşlı çınarlarımızı kaybettik, gencecik anne adaylarını ve bebekleri, yetişkinleri ve çok sayıda sağlık çalışanlarımızı ve daha binlerce canlarımızı kaybettik. Bilinçli olursak, sosyal mesafeye dikkat edip hijyene de önem verirsek inşallah bu hain virüs yok olur ve çocukluğumuzu yaşamaya, sarılmaya, sevmeye, sevilmeye yine doyamayız ve yine güzel günler, güneşli günler bizimle olur. Şu an ne mi yapıyorum?


 Şu anda evimden mümkün olduğunca çıkmamaya ve kimseyle yüz yüze iletişim kurmamaya çalışıyorum. Dışarda işim olduğu zaman kesinlikle maskemi takıyorum, kolonyamı cebime koyuyorum ve en sevdiğim yakınlarımın evine dahi gitmiyorum. Unutmayın ki her şeyden önce sağlık gelir. Yakınlarımız kaybetmemek için, sevdiklerimizin bu dünyadan ayrılmaması için  bilinçli oluyorum ve  güzel günleri evimde sabırsızlıkla bekliyorum. İnşallah virüs son bulur, insanlık tekrar eski haline kavuşur.

“Herkes Ulusal Görevini Ve Sorumluluğunu Bilmeli, Memleket Meseleleri Üzerinde O Düşünceyle, Düşünüp Çalışmayı Görev Edinmelidir.” Atatürk’ün Bu Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 

“Herkes  Ulusal Görevini Ve Sorumluluğunu Bilmeli, Memleket Meseleleri Üzerinde  O Düşünceyle, Düşünüp Çalışmayı Görev Edinmelidir.” Atatürk’ün Bu Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.


 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk vatanına ve milletine bağlılığı ile, sevgisi ile diğer dünya liderlerinde örnek olmuş büyük bir insandır.  Atatürk milletinin her bir ferdinin ulusal görevini  yerine getirmesini istemiştir. Vatana ve millete bağlılık, cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkmak, vatanın ilerlemesi ve kalkınması için her türlü çalışmayı yapmak ve ilim ve fen yolunda ilerleyerek yolumuza devam etmek bizim en büyük  ulusal görevlerimiz olmalıdır. İnsan haklarına saygı, adalet, eşitlik, özgürlük ve bağımsızlık olmazsa olmazlarımızdan olmalıdır.

 

Vatan toprakları üzerinde yaşayan herkes memleket meseleleri üzerine kafa yormalıdır. Ülkemizi  dünya ülkeleri arasında en iyi konuma getirmek için ilk olarak kendi içimizde güçlü olmalıyız. Bunun için de devlete çok büyük görevler düşer. Devlet işi olmayan insanlara iş vermeli, açta, açıkta kalanlara yardım etmeli, zor durumda olanların elinden tutmalı ve o kimselerin de  ulusal görevlerini yerine getirmesini sağlamalıdır. Maddi imkanı olmayan bir kimsenin ulusal görev, memleket meselesi gibi bir kaygısı da olmaz. Çünkü o kimse ya da kimselerin ilk olarak temel gereksinimlerinin karşılanması gerekir.

 



Maddi sıkıntılar çözüldükten sonra  insanlar bilinçlendirilmeli, nitelikli eğitime tabi tutulmalı ve her bir insanımız bilinçli, vatansever, memleketin geleceği için  fikirler üreten, aydın düşüncelere sahip olan kimseler olmalıdır. Böylece vatanımız, ülkemiz daha gelişmiş ve daha kalkınmış bir ülkeye dönüşür. Her insan eğitimli ve bilinçli olduğu zaman üzerine düşen sorumlulukları en iyi bir şekilde yerine getirir ve memleketi için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapar. Yeter ki insanlarımızın işi olsun, yeter kimse açta açıkta kalmasın, yeter ki insanların temel gereksinimleri karşılansın. İşte tüm bunlar olduğu zaman vatanı için elinden gelen her şeyi yapan bir nesil ortaya çıkar.

Anneye Mektup Konulu Yazı Yazı Yazınız.

 

Anneye Mektup Konulu Yazı Yazı Yazınız.


Benim dünyaya gelmemi sağlayan ve daha dünyaya gelmeden önce ve dünyaya geliş sıramda dahi acılar çeke,   sancılar çeken  ve evladı için her türlü zorluğa, yokluğa katlanan benim fedakar ve cefakar annem!


Sen ki bana Yüce Allah’ın gönderdiği bir meleksin. Sen ki bu yaşamda, bu acımasız dünya şartlarında beni koşulsuz seven ve hiç düşünmeden benim için canını feda edecek olan tek kanatlı meleksin.


Sevgili ve kıymetli anneciğim! Bu yıl korona virüs sürecinden dolayı bir arada olamıyoruz. Yanına gelip sana sokulup senin o mis gibi sıcak kokunu içime çekmek isterdim. Bu günü seninle geçirmek ve seninle güzel anılar bırakmak isterdim fakat ne yazık ki bu yıl virüs sadece beni değil  çoğu kişiyi ailesine kavuşturmuyor. Oraya gelirsen virüslü olabilirim diye korkuyorum ve sana virüs bulaştırmak istemiyorum. Duygusallığı bir kenara bırakıp bu yıl mesafeli kutluyorum anneciğim gününüzü.

 

Canım anam! Çok sayıda evladın var ve bir gün olsun da ben size baktım, sizin için şu kadar emek ettim, acı çektim diye yüzümüze asla söylemedin. Babamın maaşı bize yetmediğinde el işlemeleri yaptın, halılar dokudun, meyveler kurutup sattın ve bizi ele güne muhtaç etmedin. Babamla birlikte olup bizi bugünlere getirdiniz. İkinizin de hakkını asla ödeyemem kıymetli anacığım.


Biliyorum beni seni çok özlediğim gibi sen de beni özledin ve sen de bana sarılmak ve evlat hasreti gidermek istiyorsun. Allah’ın izni ile elbette bu günler de geçecek, bu virüs de sona erecek ve ben de sana kavuşacağım sen de bana...


Sana kavuşmayı hasretle bekliyorum . Seni çok seviyorum ve ömrümün sonuna kadar da sevmeye senin için elimden gelen her türlü hizmeti etmeye , bir dediğini iki etmemeye devam edeceğim.





Buradan tüm annelerin gününü kutlamak için şu güzel sözle mektubu bitirmek istiyorum.

Doğurmuş, doğurmamış, doğurduğunu  bağrına basmış, doğurduğunu bağrına bile basamamış, kendi anne anne olan, yüreği anne olan, vicdanı ve ruhu anne olan bütün kocaman yürekli kadınların ve şehit ve gazi analarının anneler gününü en içten dileklerimle kutlarım. Nice güneşli ve güzel günlerde aydınlık yarınlara ulaşmak amacı ile sevgi ile kalın annem, annelerimiz, anneler...

“Ağzı Kulaklarına Varmak” Deyimi İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.

 

“Ağzı Kulaklarına Varmak” Deyimi İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.


Bu sabah hafta sonu olduğu için geç kalkmıştım. Annem kahvaltıyı hazırlamış , hepimizi sofra başında bekliyordu. Hemen elimi , yüzümü yıkayıp babam, kardeşim Kerim ve ben hep birlikte kahvaltıya oturduk. Kahvaltıda en sevdiğim  yiyecek olan peynirli yufka böreği vardı. Annem  yanına da çay koymuş, zeytin koymuş, reçel koymuş  ve ekmek kızartmıştı. Babam bana dönerek ;  Ekrem oğlum bugün okulun yoksa bana arabayı temizlemede biraz yardımcı ol dedi. Ben de tamam babacığım  dedim. Kahvaltıyı yaptıktan sonra hemen aşağıya inerek babamla birlikte arabamızı bir güzel köpükledik ve tertemiz ettik. Annem de arabanın içini sildi, camlarını sildi ve arabamız gıcır gıcır oldu.


İlkbahar mevsimi geldiği için babamın hafta içi aldığı tohumları bahçeye ekmeye başladık. Marul tohumu, dere otu tohumu, tere, roka gibi tohumları bir güzel ektik. Daha sonra çok yorulduğumuz için soluklanıp annemin yaptığı o muhteşem köpüklü ayranı kana kana içtik. Yorulduğumuz için oturduk ve o sırada babamın telefonu ısrarla çalmaya başladı. Babamı arayan iş yerinden arkadaşı Cüneyt Amcaydı. Babam ve Cüneyt Amca bir okulun kantininde hizmet vermekteydiler. Virüsten dolayı okulların kapanacağını ve işsiz kalacaklarını babama söyledi. Babam bu telefon görüşmesinden sonra üzüntüsünü bize belli etmese de hayal kırıklığı yaşamıştı. Hepimiz bu duruma çok üzülmüştük. Babamın maaşı olmasa ne yer ne içerdik hiç bilmiyorduk. O akşam evde hüzünlü bir gün geçti. Ertesi sabah babam evde olmaya başladı ve işi olmadığı için de canı sıkılmaya başlamıştı. Biraz sonra kapımız çalındı ve gelen komşumuz Doktor Nevzat Amcaydı.


 Babamın işten çıktığını öğrendiği için bu duruma çok üzülmüştü  ve babama haber vermek için gelmişti. O özel hastanede çalışan Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzmanı bir doktordu. Hastanede hizmetliye ihtiyaç vardı. Bunun için de hastane sahibine babamı ve arkadaşı Cüneyt Amcayı önermişti. Babam bu haberi duyunca mutluluktan ağzı kulaklarına varmıştı. Hiç beklemiyorduk böyle güzel bir haber. Doktor Amca bizden ayrıldıktan sonra babam hemen arkadaşı Cüneyt Amca’yı aradı ve ona da bu güzel haberi verdi. O da mutluluktan havalara uçmuştu ve sesi çok gür ve mutlu geliyordu. Babam ve arkadaşı o özel hastanede göreve başladı. Çok şükür ki babam işsiz kalmamıştı ve işinden ayrılmak zorunda olan insanlar için de dua ediyordu.



Bu zorlu günde bize yardım eden ve babamın iş bulmasını sağlayan Doktor Nevzat Amcaya çok şey borçluyduk. O gece hepimiz mutluluktan sabaha kadar uyumamıştık. Çünkü hepimizin mutluluktan ağzı kulaklarına varmıştı:)  İnsanlara yardım etmek, zor durumda olanın elinden tutup kaldırmak ve onun mutlu olmasını sağlamak ne büyük erdemdi bilemezsiniz.

Anneler İçin Söylenmiş Güzel Özlü Sözler

 

Anneler İçin Söylenmiş Güzel Özlü Sözler


Annelik Yüce Allah’ın kadınlara verdiği en özel ve en anlamlı duygulardan biridir. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren ve her türlü cefayı çeken koca yürekli, kahramanlarımızdır annelerimiz. Çocuğunu her hali ile olduğu gibi kabul eden ve onu koşulsuz  seven  tek kişidir annelerimiz. Onları çok sevmeli, saymalı ve onlara çok değer verilmelidir.


* ”Annesinin gönlünü kıran büyük günah işlemiş olur."  Hz. Muhammed Mustafa.


* “Annene hizmet et çünkü cennet annelerin ayakları altındadır. “ Hz. Muhammed (sav.)


* “Gençlik geçer aşk söner arkadaşlık yaprakları dökülür fakat bir annenin gizli ümitleri baki kalır.”  Oliver Wendell Holmes.


* “ Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. Atatürk.


* “  Geceleri kalkmayı kabul ettin.” Doğru. Beşiğin yanına uykuda gezer gibi gidiyor, o küçücük , o mükemmel oğlumu alıyorum ve o küçük emen ve balık gibi bana yapışırken içim doluyor.” Sara Davidsen.





* “ Ne kadar bağlı olursanız olun, kariyerinizi analiz etmeniz gerekir. Anneliğe karşı karışık duygular besleyip beslemediğinizi tartmanız ve çocuklarla hayatınızın nasıl zenginleşeceğini ama aynı zamanda da  fedakarlık yapmaya hazır olduğunuzu da kendinize sormanız gerekir.”  Marian Faux


* “ Yaşamdaki güzel şeylerin çoğu ikişer, üçer , düziznelerce ve yüzlercedir. Sayısız yıldız , gül, kardeş ve halâ kuzen vardır ama anne tektir.”  Kate Douglas Wiggin.


* “ Kadınlar zayıftır ama analar kuvvetlidir.” Victor Hugo


* “ Anne kalbi, çocuğun okuludur.” Henry Ford


* “ Bir kadın, anne olana kadara çocuktur.” A Strinberg


* “ Bana okuduğum kitapların hangisi en en güzel derseniz, söyleyeyim: Annemdir.” Abraham Lincoln.


* “Hiçbir süs ve makyaj bir kadını, analık sevgisi kadar güzelleştiremez. Emile Brachvogel.


* “Terazinin bir köşesine bütün dünyayı, öbür kefesine annemi koyacak olursak, dünya avucunu yalardı. -Lord Langdale


* “  Annem elinden gelenin daha iyisini yaptı. Onun annesi de en iyisini yaptı. Herkesin annesi  ondan beklenenden daha iyisini yapar. Doğrusu bu.  June Jordan.


* “Savaşan annemdi. Savaşan! Beni büyütmek için! Okumamı ve ilerlememi sağlamak için savaşan! Adımı hak ettiğimi düşündüğü büyük harflerle yazdırmak için. Sağlığımı korumak için trenlerin sıcaklığı ile savaştı. İki yakasını bir araya getirmek için, özellikle de her hafta otomatik olarak kendisine bağımlılara yolladığı paradan sonra eline bir şey kalmayınca. Yenilmez! Bu onu en iyi açıklayan sözcük.  Elsie Janis.


 * “Anne olmaya bayılıyorum… Her şeyin daha çok farkındayım. Daha derin bir düzeyde hissediyorum. Vücudumu, bir kadın olmayı daha iyi anlıyorum.”  Shelley Long


“Annelik, bütün kılıkları ve değişikleri ile bir bilim değil sanattır.” Mellinda M.Marshall.

* “Çocuğun gelecek yazgısı her zaman annesinin emeğidir.”  Napolyon Dean Howells.


* “Bir annenin yüreği, dibinde her zaman bağışlamayı keşfedeceğimiz derin bir uçurumdur.”  Honore de Balzac.


* “Düştüğüm zaman kim koşar yardım etmeye, ve anlatır güzel bir hikaye, yada iyileşmesi için öpmeye? Annem.”  Ann Taylor.


Anneler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Anneler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Mayıs ayının ilk haftası Anneler Günü olarak kutlanmakta olup günler öncesinden annelere hediyeler hazırlanır ve onlara sevgi ve saygı en güzel bir şekilde her zaman olduğu gibi bu günde de gösterilir. Aslında anneler günü gibi bir gün olmasına gerek yoktur fakat annelere olan ilginin, sevginin daha da anlam kazanması için, onların fedakarlıklarının, çektiği cefaların daha çok bilinmesi için böyle bir gün ilan edilmiş olur. Annelerimiz bizim başımızın her zaman tacıdır  ve tacı olmaya da devam edecektir.





Çocuğu için her türlü zorluklara göğüs geren, gecesini gündüzüne  katan, aç kalan, yeri geldiğinde susuz kalan , seni bu dünyada koşulsuz seven kişiye anne denilir. Annelik öyle kutsal bir görevdir ki Yüce Allah bu güzel ve özel duyguyu anne olmak isteyenlere nasip etsin. Çocuğunu olduğu gibi kabul eden, eksikleri ile fazlası ile, onu yargılamadan, başka çocuklar ile kıyaslamadan sadece çocuğu olduğu için seven kişidir anne.

 

Hem ev hanımı olan anneler, hem çalışıp hem de evlerinin işini görüp geri kalan zamanını çocuğuna veren annelerimiz elleri öpülesi, değerli kimselerdir. Bizler bebekken yanımızdan bir türlü ayrılmayan, acaba karnı doydu mu, sütüm yavruma yetiyor mu diye gece gündüz durmadan bizleri düşen, bizim sağlıklı olmamız için hayatları boyunca mücadele eden emekçi, fedakar ve cüretkar kadınlarımızdır annelerimiz. Tabi ki annelik sadece doğurmakla olmaz. Öyle anneler vardır ki çocuk doğrumadan başka çocuklara yürekten bakan ve onları koşulsuz seven, öyle anneler de vardır ki kendi doğurduğu  çocuğu bırakıp giden ve içinde sevgi ve merhamet duygusu olmayan…..

 

İşte  bu iki farklı anne arasındaki farkı da anlamak gerekir. Ama kimi zorunlu nedenlerden dolayı çocuğuna bakamayıp, ona istediği hayatı yaşatamayan ve  zorluklar çeken annelerimizi de eleştirmeden, onlara karşı ön yargılı olmadan bu düşüncelerimizi anlaşılır şekilde ifade ettiğimizde o düşünceler daha anlam kazanır. Çünkü kimi anneler gerçekten çocuğunu çok sevdiği halde maddi ve manevi zorluklardan dolayı çocuğuna bakamayabilir, ya da çeşitli zorbalıklara maruz kalarak çocuğu elinden alınmış olabilir. İşte bu ince noktaları da düşünmek ve ön yargılı olmadan hareket etmek gerekir. Kırmadan, anlamadan , bilmeden kimseyi suçlamamak ve incitmemek gerekir.

 

Her türlü maddi sıkıntıya göğüs germiş, çok sayıda çocuk dünyaya getirmiş ve çocukları için elinden gelen her türlü çabayı göstermiş Anadolu anneleri Anadolu kadınları !  Sizler ki çocuklarının arkasında dağ gibi duran ve onların geleceğine ışık tutan birer nefersiniz. Bir çocuğa eğitim ilk olarak anne tarafından verilir.  Bugün çevremizde güzel  ahlaklı,  saygılı ve  kültürlü çocuklar varsa bunlar başarılı ve mücadeleci annelerin eseridir. Bugün çoğu bilim adamının, ilim adamının arkasında, İslam alimlerinin arkasında, hoşgörülü, merhametli, affetmeyi bilen çocukların arkasında muhakkak  güzel ve güzel yürekli analar vardır. Çünkü o çocukları yetiştiren ve bugünlere getiren kahraman analardır unutmayalım.

Biz evlatlar da analarımıza layık kimseler olmalıyız. Onların bize yaptığı onca fedakarlığı unutmamalı, annelerimizi her zaman yükseklere çıkarmalı ve bizler de onları koşulsuz sevmeliyiz. Çocuk dünyaya getirmiş olsun, getirmemiş olsun, içinde çocuk sevgisi olan, herhangi bir yetim ve öksüz çocuğa, ya da yurtta olan çocuklara sahip olmuş olan tüm yürekli kadınlarımızın anneler gününü kutlar hepsinin ellerinden öperim . İyi ki varsınız, iyi ki….. Sizler olmasanız bizler olmazdık koca yürekli kahraman anneler!

Korona Virüse Mektup Yazmak İsteseniz Ne Yazardınız?

 

Korona Virüse Mektup Yazmak İsteseniz Ne Yazardınız.


2019 yılında hayatımıza giren ve dünyayı etkisi altına alan korona virüs yaşamımızı olumsuz etkilemiştir. Dünya genelinde ve ülkemizde çok sayıda insanın canını alan bu hain virüs  henüz sona ermemiştir. Korona virüse mektup yazmak istesem şunları yazarım: 

Hayatımız girip hayatımızı  felç eden, çoluk çocuk demeden herkesin içine giren ve akciğerlerimize yapışan ve  bir an önce yok olmanı istediğimiz virüs türü korona!  Her yere hızla yayıldın ve şiddetli bir akut solunum yetmezliğine sebebiyet verdin ey korona!  Dünyayı görünmez savaş haline çevirdin. Genç, yaşlı, çoluk çocuk demeden çoğumuzun evine istenmeyen misafir oldun. Sevdiklerimizden ayırdın bizi, sevdiklerimizi aldın yanı başımızdan. Senin yüzünden sevdiğimiz insanlara gidemez, onları göremez olduk. Sevdiğimiz insanlara, eşe, dosta sarılamaz, hasret gideremez olduk.

Senin yüzünden insanlar daha kaygılı ve daha asosyal bir yaşam alanına kilitledi kendini.  Kimi insanların ciddi travmalar geçirmesine ve  intihar girişimine bulunmalarına neden oldun. Korku, panik ve çeşitli psikolojik ve sosyolojik sorunlara neden oldun hain korona!  Sadece korku ve panik ile de kalmayıp sağlıkçılarımızı da çok yordun. Sağlıkçılarımızın gücü senin yüzünden bitme noktasına geldi. Onlara hiç dinlenme fırsatı vermeden yayılmaya ve can almaya acımasızca devam ediyorsun. Emniyet güçlerimizi, ülkemizin faydası için ülkemize emek eden herkesi polisinden tut, hizmetlisine kadar herkesi yordun bıktırdın korona. Herkes evinde ve kimseyle iletişime geçemiyor. Belki telefonda tablette iletişim kuruluyor ama hiç biri insanın yüz yüze kurduğu iletişim kadar güzel ve anlamlı olmuyor.

 

Senin olumsuz etkilerin tüm dünyayı kasıp kavuruyor. İnsanlarda aşırı hastalık korkusu, alkol kullanımının artması gibi çok sayıda kötü alışkanlıkların artmasına neden oldun. Boşanma olayları arttı, aile içi problemler arttı ve daha çok sayıda kötü işler açtın başımıza ey korona!

Dünya genelinde sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlara yol açtın. Senin yüzünden çocuklar okula gidemez, arkadaşları ile hoş sohbet edemez oldu. İnsanlar işlerinden çıkarılmak zorunda kaldı ve çok sayıda ailenin maddi durumunu kötüye çevirdin. İnsanlar işsiz kaldı, iletişimsiz kaldı ve en önemlisi de ruhsuz kaldı. Tüm bunların tek sebebi sensin  zalim korona virüs! Çok sayıda fabrikanın üretimi durdu, çalışmalar durdu ve çok ekonomik sorunlar yaşanmaya başladı. Dünya genelinde büyük ekonomik sıkıntılar yarattın.

 

Senin yüzünden binlerce sağlık çalışanı yaşamını kaybetti. Binlerce çocuk annesiz ve babasız kaldı, kimileri anneannesini, dedesini, babaannesini, halasını, teyzesiniz vb senin yüzünden kaybetti. Sen bize çok can borçlusun, çünkü çok canımız yaktın ve çok sayıda sevdiğimizi bizden aldın götürdün korona. Çok sevdiğimiz, en değerlilerimiz , koca çınarlarımızı aldın bizden.

Ey korona! Bir an önce ülkemizden ve dünyamızdan git, yok ol hatta ve bir daha asla geri dönme. Git ki sevdalılar  sevenlerine kavuşsun, git ki yeni yeni kötü olaylar yaşanmasın ve yeni canlar bu dünyadan ayrılmak zorunda kalmasın.



17 Günlük Kapanma Sürecinde Evde Nasıl Vakit Geçirmeliyiz? Konulu Metin Yazınız.

 

17 Günlük Kapanma Sürecinde Evde Nasıl Vakit Geçirmeliyiz? Konulu  Metin Yazınız.


 Korona virüsten dolayı bir açılıp bir kapanan okullar virüsün daha hızlı artması ve mutasyonlu virüslerin çoğalması sonucunda okullar tekrar kapatıldı. Çoğu iş yerlerinin  de geçici süreliğine kapatılması gerekti. Daha fazla can kaybı olmasın diye, daha fazla insan hasta olmasın diye kapanan  çoğu yer zorunluluktan dolayı kapanmıştır. İnsanlar sosyal mesafeye daha çok dikkat etseydi, hijyene ve temizliğe daha çok dikkat edilseydi virüs bir an önce son bulurdu fakat bilinçsizlik yüzünden virüs hızla artmaya devam etmektedir.

 

17 günlük kapanma sürecinde evde sıkılmamak için yapmamız gereken bir takım sorumluluklar ve hobiler olmalıdır. Bu süreci aile bireyleri birbirleri ile iletişim halinde olarak, sevgi ve saygı temelinde geçirmeye dikkat etmelidir. Çalışan anne ve babalar bu süreçte çocuklarına daha fazla zaman ayırmalı ve geçmiş günlerin telafisi yapılmalıdır. Ev hanımı olan anneler de işi gücü az da olsa bırakmalı ve sadece çocukları ile vakit geçirmeli, onlar ile oyunlar oynamalı, çeşitli etkinlikler yapmalı ve daha bir çok güzel etkinlikler yaparak bu on yedi günün su gibi akıp geçmesi sağlanmalıdır.

 




 Çocuklar da bu dönemde gördüğü konuları genel olarak tekrar etmeli denemeler ve testler çözülmelidir. Uzaktan eğitim devam etse de  kalan sürede  çalışmaya ve okumaya mutlaka zaman ayrılmalıdır. Bu on yedi gün bir tatilmiş gibi düşünülmemelidir aksine daha çok çalışılmalı ve eksiklikler giderilmeye çalışılmalıdır. Uzaktan eğitim veren öğretmenlerimiz öğrencileri için ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapmaktadır. Öğrenciler de bu süreçte derslere girmeli ve  derslerini ihmal etmemelidir. Komşuya gidip gelinmemeli,  sağlığımız için kalabalık ortamlardan uzaklaşılmalıdır.

 

Her anı  iyi geçirmeye çalışmalıyız ve zamanın kıymetini bilerek hareket etmeliyiz. Bu zor günlerin de geçeceğine inanmalıyız ve umutla güneşli günlerin bizim olacağını dört gözle beklemeliyiz ve sarılacağımız günleri sabrederek, sosyal mesefaye dikkat ederek geçirmeliyiz.

Kıskanç Olmamak İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Kıskanç Olmamak İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanın içini yiyip bitiren, en çok da kişinin kendine zarar vermesine neden olan kötü duygulardan biri de kıskançlıktır. Kıskançlık etrafındaki her şeyi yakar , yıkar ve küle döndürür.  Kıskançlık doğaldır. Normal düzeyde kıskançlık  kişiye zarar vermezken başkalarının her şeyini kıskanan, insanların mutluluğuna göz diken ve  başkalarının mutlu olmasını istemeyen aşırı kıskanç insanlar hem kendilerine zarar verir hem de çevresindeki insanlara olumsuz enerji yayar.




Çok fazla kıskanan insanlar aslında kendine güveni olmayan kimselerdir. Çünkü böyle kimselerde diğer insanların kendilerinden üstün olma düşüncesi hakimdir. Kıskançlığı sadece aşk, eşler arası kıskançlık olarak düşünmemek gerekir. Kendine güvenmeyen, kendini yeterince tanımamış olup özüne bakmayan ve  kendini yetersiz hisseden kimseler başkalarının başarısını, mutluluğunu kıskanır fakat eline kötü duygudan başka hiçbir şey geçmez. Çünkü kıskançlık kişinin sağlığını bozar ve kıskanç kişinin ruh hali darmadağın olur. 


Kıskançlık kontrol  altına alınmadığı zaman çok büyük felaketlere neden olabilir. Kıskanmak yerine örnek almayı denersek daha üretken, daha başarılı ve daha mutlu olabiliriz. Mesela başarılı insanı tebrik etmesini ve bunu kibar bir şekilde ona ifade etmesini bilmeliyiz, ama içten tebrik etmeliyiz, samimi ve gerçek…


Başka insanların çalışmasını, zaferlerini stres yapmak yerine o kimselerin başarısını dikkate incelemeliyiz ve öğrenmeliyiz. Kıskanmak yerine yardımcı olmalıyız, sevmeliyiz, sevilmeliyiz ve yardımsever olmalıyız, dayanışma içinde hareket etmeli ve insanların işlerinim bir ucundan da biz tutmalıyız. Kendi işlerimize de özen göstermeliyiz ve yaptığımız işin kaliteli ve topluma faydalı olmasına dikkat etmeliyiz. 


Çalışmalıyız, emek etmeli, alın teri dökmeliyiz. Başarılı insanlara gıpta etmeliyiz ve biz de onlar gibi kendi ayaklarımızın üstünde durmak ve dünyaya faydalı olmak için kıskanmak yerine üretmeyi denemeliyiz. Kıskanmak yerine tebrik etmesini, kötü duygular yerine temiz, saf, insani duyguları benimsemeliyiz. İşte tüm bunları yaptığımız sürece de insan olabilmenin vasfına ermiş oluruz.

“Birlikten Güç Doğar.” Atasözünü Açıklayınız.

 

“Birlikten Güç Doğar.” Atasözünü Açıklayınız.


İnsanların yalnız yapacağı ve  birlikte yapacağı işler vardır. Örneğin; sağlıklı bir birey elini, yüzünü yıkayabilir, yemeğini kendi yiyebilir ya da gündelik işlerini yapabilir. Bir de yalnız yapamayıp birlikte yapılan işler vardır. İnsan sosyal bir varlık olduğu için hayatı boyunca tek başına yaşayamaz ve birlik, beraberliğe ihtiyaç duyar. İşbirliğine, başkaları ile iletişim kurmaya, zorlukları yardımlaşma ve dayanışma sayesinde aşmaya gereksinim duyar. Çünkü zorluklar, dikenli yollar ancak ve ancak birlik ve beraberlik sayesinde aşılabilir ve rahat bir nefes alabiliriz.

 

Birlik ve beraberliğin olduğu yerde güç vardır, umut vardır, başarı vardır. Buna en güzel örnek olarak Kurtuluş Savaşı yıllarını verebiliriz. Kurtuluş Savaşı yıllarında vatan savunması için canını feda etmeye hazır olan kahramanlarımız, analarımız, babalarımız, dedelerimiz bir yandan da yoksullukla, sefaletle mücadele etmiştir. Bağımsızlık elden gitmesin diye, namus, onur elden gitmesin diye açlığa bile dayanan bu iman dolu göğsü gibi zırha sahip olan Anadolu insanı  zorlu süreçte birlik, beraberlik içinde olup düşmanı yurttan atmasını bilmiştir. Çünkü birlikten, birbirine arka çıkmaktan güç doğmuş, iman gücü ve inancı sayesinde vatan toprakları düşmana teslim edilmemiş olup rahat bir nefes alınmıştır.


 Birlikten güç doğar atasözüne verilebilecek en güzel örneklerden biridir Kurtuluş  Savaşı. Bu atasözüne daha çok sayıda örnek verebiliriz. Ülkemizde yaşanan depremler sonucunda ülkemizin güzel yürekli insanlarının bir araya gelip depremzedelerin yarasını sarması vb. gibi. 



 

Dayanışmanın olduğu yerde huzur ve mutluluk beraberinde gelir. Böylece sevgi, saygı ve insan olabilme iklimi de ortaya çıkmış olur. Yeter ki zorluklarda bir olmasını beraber olmasını bilelim gerisi teferruattan öte değildir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 


23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı  hem ülkemizin çocukları için hem de dünya çocukları için çok önemli ve anlamlı bir gündür.  23 Nisan 1920 yılında  Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Millet Meclisi açılarak egemenlik millete ait olmuştur. Egemenlik demek, yönetme yetkisi demektir. Egemenlik demek yönetme yetkisinin  ulusa yani millete ait olması demektir.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu  Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ülkenin bağımsızlığı ve milletin egemenliği için hayatı boyunca çok çalışmış ve çok mücadele etmiştir.  Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’dan yola çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır. Samsun’dan Amasya’ya, Amasya’dan Erzurum’a ve  Sivas’a gelmiştir. Bu şehirlerde vatanı kurtarmak ve büyük kararlar almak için çeşitli kongreler ve toplantılar yapmıştır. Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi gibi.

 

Vatanımın dört bir tarafından gelen milletvekilleri (temsilciler) Ankara’da 23 Nisan 1920 tarihinde toplanmışlardır.  Böylece  de büyük meclisimiz, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış olup  Kurtuluş Savaşı ile ilgili tüm kararları alınmıştır. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile egemenliğin millete ait olduğu kabul edilmiştir. Vatan düşman işgalinden temizlenmiştir. 23 Nisan 1920 tarihi milletin yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Yani bugün milli egemenlik bayramıdır.


23 Nisan  dünyada kutlanan ilk çocuk bayramı olması açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Yüreği çocuk sevgisi ve vatan sevgisi ile dolu olan büyük komutan Gazi Mustafa Kemal bu anlamlı ve özel günü çocuklara bayram olarak hediye etmiştir. Çocuklara bayram olarak hediye edilen bu güzel ve özel gün çocuklar için çok büyük bir öneme sahiptir.

 

Çünkü yarınlarımız çocuklarımız ve onların yapacaklarıdır. Her 23 Nisan günü geldiği zaman içimizi sevinç ve mutluluk kaplar. Biz yetişkinler bile bu günde çocuklar gibi şen ve şakrak oluruz. Sınıflar ve okullar ay yıldızlı al bayrağımız ile Atatürk resimleri, İstiklal Marşı görselleri ile, balonlarla ve daha bir çok çeşit desenlerle süslenir ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı anlamlı bir şekilde kutlanmış olur.



 

Önceden dünya çocukları ülkemize gelir ve kendi ülkelerinin danslarını, şarkılarını, türkülerini, bizim türkülerimizi, danslarımızı ederdi. Çocuklarımız bir çiçek gibi rengarenk olur ve bu günde çok mutlu olurdu. Yabancı misafirler evde ağırlanır ve günlerce misafir edilirdi. Bu yıl virüsten dolayı bunlar yapılamamış olsa da umudumuzu kaybetmemeliyiz ve gelecek yıla bunları yapacak düşüncesi ile umutlu ve mutlu olmaya devam etmeliyiz.


Korona virüsten dolayı bu yıl bayramı okullarımızda sınıflarımızda kutlayamayacak olsak da bu geleneğimizi, bu milli bayramımızı evlerde kutlamaya devam etmeliyiz. Evimizin camlarına Türk bayraklarını, Atatürk resmini, balonları ve çeşitli süslemeleri asarak bayramı sevinçle kutlamalı ve bu özel günde çocuklarımıza özel bir armağan almayı da unutmamalıyız. Unutmayalım ki çocuklarımız geleceğimizi emanet ettiğimiz yarınlarımız, genç fidanlarımızdır.

“Felaket Başa Gelmeden Evvel Önleyici Ve Koruyucu Tedbirleri Düşünmek Lazımdır, Geldikten Sonra Dövünmenin Yararı Yoktur.” Atatürk’ün Bu Sözünü Açıklayınız.

 

“Felaket Başa Gelmeden Evvel Önleyici Ve Koruyucu Tedbirleri  Düşünmek Lazımdır, Geldikten Sonra Dövünmenin Yararı Yoktur.” Atatürk’ün Bu Sözünü Açıklayınız.


 Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük lideri olan ve asla unutulmayacak olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk yukarıdaki sözü ile ne kadar ileri görüşlü ve aydın bir kimse olduğunu da ispatlamıştır aslında.


 Ülkelerin, toplumların başına her türlü felaketin nerede, nasıl ve ne zaman geleceği bir anda belli olmasa da o felaketin ipuçları, yakınlaştığı az çok anlaşılır. Çünkü insanlar o felaketin geleceğini yaptıkları eylemler ile az buçuk tahmin ederler. Önemli olan felaket gelmeden, kötü olaylar yaşanmadan  önleyici ve koruyucu tedbirler alınmasıdır. Önceden alınmayan tedbirler toplumların başına bela olur.


Bir ülkenin insanları ülkesini geliştirmek için en ufak bir çaba harcamadıysa, ülkesi ile ilgili hiçbir şey umursamıyorsa o ülke gerilemeye ve yıkılmaya mahkum kalır. Hal böyle olunca da  bağımsızlık ve hürriyet de elde gitmiş olur. Keşke ülkeme sahip çıksaydım, çok çalışsaydım, ülkem için faydalı vatandaş olsaydım gibi boş laflarla dövünmenin, dizlere vurmanın da hiçbir anlamı olmaz. Çünkü her şey zamanında yapılmalıdır ve  kötü olaylar da zamanında önlenmelidir.


Başka bir örnek verecek olursak  şunu verebiliriz: Ülkemizde korona vakaları ne yazık ki  çok yüksek seviyedir. İnsanların bilinçsiz olması,  sosyal mesafe



ye dikkat edilmemesi ve  yöneticilerin de bu konuda tam anlamıyla yeterli tedbiri almaması sonucunda  ülkemiz virüs bakımından dünyada ikinci sıraya yükselmiştir. Başlandığı gibi  sosyal mesafeye, hijyene dikkat edilseydi şu anda bu kadar vaka patlak vermemiş olurdu. Burada en önemli görev de devlet yöneticilerine düşmektedir.  Bunun için de en sert tedbirlerin bir an  önce alınması gerekir.


Şu anda keşke okullar kapanmasaydı, herkes işine rahat rahat gidebilseydi, insanlar sevdikleri ile eskisi gibi güzel vakitler geçirseydi, daha dikkatli olsaydık demenin bir anlamı yoktur. Bunu önceden tahmin etmek ve vakaların bu boyuta geleceğini tahmin etmek gerekirdi. Bunun için felaketler başa gelmeden önce  önlemler alınmalı ve  olması gereken en iyi bir şekilde yapılmalıdır. Başa bela geldikten sonra ah demenin, vah demenin ne kişiye ne de topluma faydası olur.


Oruç İbadetinin Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Oruç İbadetinin  Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


On bir ayın ardından gelen Ramazan Ayı yine geldi. Evlere oruç tutmanın verdiği neşe ve mutluluk tekrar yayıldı. Oruç tutmak, nefsi terbiye etmek, aç olan insanların yerine kendini koyarak empati kurma becerisine sahip olmak, kimsesizlere, yoksullara, bu ayda daha çok yardım etmek ve daha duyarlı hale gelmek oruç ibadetinin  kişiye daha çok katkı sağlamasını sağlar ve Yüce Allah da bundan dolayı öbür dünyada böyle insanları mükafatlandırır.

 

Her ne kadar bu yıl korona virüsten dolayı eskisi gibi misafirlikler olmayacak fakat yine orucun verdiği manevi sevinç insanı oruç tutmaya yönlendirmeye devam eder. Virüsten dolayı aylarca evlerinde kapalı olanlar, sevdiklerini göremeyenler oruçta da kalabalıkta olmamalıdır. Ne yazık ki ülkemizde virüs hızla artmış ve vakalar patlak vermeye başlamıştır. Ülkemizin daha kötü hale gelmemesi için, daha çok canların gitmemesi için Ramazan ayını evde geçirmeliyiz ve sadece kendi ailemizle birlikte vakit geçirip oruç ibadetimizi yapmalıyız. 


 Orucun faydası şunlardır:


* Kalp sağlığını korur.

*Hücreleri onarır.

* Mide ve bağırsaklara iyi gelir.

* Hafızayı daha güçlü yapar.

* Yaşlanmayı geciktirir.

* Kötü alışkanlıkların bırakılmasında yardımcı olur.

* Karaciğerin dinlenmesine yardımcı olur.

* Sabırlı olmayı öğretir.

* Cildi temizle.

* Kanseri önlemeye yardımcı olur.

* İnsülin direncini azaltır.

* Zihinsel işlevleri artırır.


Oruç tutmanın işte bunun gibi çok sayıda faydası vardır.

Oruç tutmanın önemi ile ilgili Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed  Mustafa şunu söylemiştir:

 “ Oruç tutanın uykusu ibadet, susması tesbih, ameli kabul ve  duası müstecab olur.”

Dünya Otizm Farkındalık Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Dünya Otizm  Farkındalık  Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Otizm genelde ilk 3 yaşta başlayıp yaşam boyu süren, bireyin çevresi ile sözel ve  sözel olmayan bir şekilde iletişim kuramaması sonucu oluşan gelişimsel bozukluğun genel  adıdır. Otizmin neden kaynaklandığı tam olarak bilinemese de genelde kalıtım yolu ile olduğu uzmanlar tarafından söylenmektedir. Erkek çocuklarında kız çocuklarına nazaran daha sık görülür.


Otizmli olan çocukların yüzde yetmişinde zeka geriliği varken yüzde onunda ise üstün zeka görülmektedir. Otizmli yavrularımız her ne kadar  zorluklar yaşasa da eğitim yoluyla  onları sosyal yaşama katma, onlarla iletişim kurma ve onları koşulsuz sevme hepimizin ortak çabasıdır. Çünkü tüm çocuklar bizim en değerlimiz ve baş tacımızdır.

 

Otizmli yavrularımızda dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, duygu durum değişiklikleri gibi  durumlar görülebilir. Yanındaki yada karşısındaki kişilerle göz teması kurmazlar, çevreleri ile ilgilenmezler, adı ile seslenince  cevap vermezler, insanlarla iletişim kurmaz cansız varlıklarla iletişim kurarlar, konuşmayı bilseler bile hep  aynı kelimeleri tekrar ederler.


 Kucaklama, öpme, elinden tutma gibi fiziksel temaslardan hoşlanmazlar. Sürekli aynı oyunları oynarlar, sosyal ortama girdiklerinde aşırı korku tepkisi verirler, acıya ve tehlikeye karşı duyarsızdırlar, kendi düzenleri vardır, düzenleri bozluduğu zaman hırçınlaşabilirler ve daha bir çok özellik görülebilir.

 

Önemli olan çocuklarımızı yaşama katmak, onlar için gerekli mücadeleyi edebilmektir. Özellikle de anneler  otizmli yavruları için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapar ve sabırlı olurlar. Çocukları için yapmayacakları şey yoktur. Otizmli çocukları olan anne ve babalara da elimizden gelen her türlü yardımı yapmalıyız.




 

Otizmli çocuklar ile iletişim kurarken onları rahatsız etmeden iletişim halinde olmalıyız. Onları istediğimiz oyunlara zorlamamalı ve onun istediği oyunları oynamaya dikkat etmeliyiz. Zorbalıkla değil sevgiyle, saygıyla, kendimizi onların yerine koyarak yani empati kurarak hareket etmeliyiz. Çevremizde böyle arkadaşlarımız varsa onları koşulsuz  sevmeliyiz, onların ailelerine destek olmalıyız ve bu zorlu süreçte birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket ederek insanı, insanlığı yaşatmalıyız.


Otizm  ile ilgili şu güzel sözleri de unutmamalıyız:

* “Otizm bir trajedi değildir. Cehalet trajedidir.”

* “Otistik çocuklar renkli, genellikle çok güzel ve gökkuşağı gibi öne çıkıyorlar.”  - Adele Devine

* “Otistik bir çocuğu yetenekli, ilginç ve değerli olarak göremezsek, üstüne kattığımız hiçbir eğitim veya terapi önemli olmayacaktır. - Ellen Notboh.

* “Otizmli çocuklar çok dikkatlidir, bu yüzden onlara karşı tutumunuz da dahil olmak üzere her şeyi fark ederler.” Trevor Pacelli.

* “Otistik bir çocuğun yapamayacağı şey yerine, neler yapabileceğine çok daha fazla önem verilmesi gerekiyor.” Dr. Temple Grandin.