Büyük Mimar Koca Sinan Metninde Geçen Aşağıdaki Sözcükleri Anlamlarının Başına Yazınız.

 Büyük Mimar Koca Sinan Metninde Geçen Aşağıdaki Sözcükleri Anlamlarının Başına Yazınız.


Dülger: Yapıların kaba ağaç işlerimi yapan kişiye dülger denilir.


Kervan:  Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı.


 Yeniçeri:  Osmanlılarda, devletten  ödenek alan, sürekli görev yapan askerlerden oluşan kapı kulu teşkilatının  yaya olarak savaşan askeri sınıfıdır.


Gurbet: Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer.


Künk: Pişmiş topraktan ya da çimentodan yapılmış, kalın su borusu.


Sadrazam:  Osmanlı Devleti’nde başbakan, veziriazam.


Vezir: Osmanlılarda devletin bakanlık, valilik gibi yüksek görevlerinde bulunan ve paşa sanını taşıyan kimselere verilen ad.


Irgat:  Tarım ya da yapı işçisi. Diğer bir anlamı ise şudur: Gemilerde ve yapılarda kullanılan, yatay kolları olan ve birkaç kişi tarafından çevrilen bocurgat.


Medrese: İslam ülkelerinde, genellikle İslam dini kurallarına uygun bilimlerin okutulduğu yerdir.





Ferman:  Osmanlı Devleti’nde padişahın  verdiği, uyulması gerekli hükümleri taşıyan yazılı buyruk.


 Sefer: Genellikle ülke dışına  yapılan  askeri harekât.


Bent: Su biriktirmek için  akan suyun önüne yapılan set.


Heybet: Büyüklük, ululuk; gösteriş, görkem.


Çırak: Zanaat öğrenmek için  bir ustanın yanında çalışan kimsedir.


Mahzen: Yapılarda bodrum bölümünde bulunan depo, yeraltı deposu.

Çocukların Şiddet Oyunları Oynamasına İzin Verilmeli Midir? Bu Konu İle İlgili Bir Tartışma Yazısı Yazınız.

 Çocukların Şiddet Oyunları  Oynamasına İzin Verilmeli Midir? Bu  Konu İle İlgili Bir Tartışma Yazısı Yazınız.


 

Geleceğimizi emanet ettiğimiz, hayatımıza neşe getiren ve biz yetişkinlerin mutluluk kaynağı olan çocuklarımız bu dünyadaki en değerli varlıklarımızdır. Çocuklar  elbette bizim mutluluğumuzdur ama zamanı gelince onlar da bir çocuk olmaktan çıkacak ve ileride yetişkin bir bireye dönüşecektir. Onun için çocukları daha küçük yaştayken iyi yetiştirmek ve ruh halinin sağlıklı olmasına özen göstermek gerekir. Çocuklar için olsun, yetişkinler için olsun şiddetin her türlüsü  tehlikeli ve insan için olumsuz bir olaydır.



 Çocuklar için hazırlanmış, şiddet içeren oyunların olması ise çocukların psikolojisine, bedenine,  büyük zarar verir. Oyun adında başlayan bu gizli ve sinsi plan bir zaman sonra çocukları içine çekmeye başlar ve çocuklar oynadıkları bu şiddet içerikli oyunları normal yaşamların da uygulamaya başlarlar. İşte sorun da burada çıkar. Gerçek olmayan bir şeyin gerçekmiş gibi yaşama aktarılması, çocukların bir zaman sonra ruh halinin bozulmasına ve insanlar arası iletişimlerinin de olumsuz şekilde olmasına neden olur. 








Çocukların şiddet içerikli oyunlar oynamasına izin verilmemelidir.  İzin verilmediği zaman da izlenmeyen o kötü oyunlar bir zaman sonra yok olur. Çünkü o oyunları hazırlayan kimseler bundan bir gelir elde edemeyeceği izin şiddet içerikli oyunlar da hazırlanmamaya başlar. Şiddet içerikli oyunların çocuklarımıza verdiği zararlar ise şunlardır. Bunlardan birincisi fiziksel zararlardır. Yüksek kan basıncı, gözlerde görme bozuklukları, yanlış oturuştan dolayı çıkan boyun ağrısı,  bel ağrısı ve tutulmaları, az oluşmuş kaslar vb.  gibi fiziksel zararlardır. 


Diğer bir zarar ise şudur:  Beyinde hasarlar ortaya çıkar. Sürekli şiddet içeren oyunları oynayan çocukta bir süre sonra sevgi yoksunluğu görülür. Empati yoksunluğu görülür. Dikkat eksikliği ortaya çıkar. Çocuklar sabırlı olmamaya başlar , çeşitli öğrenme bozuklukları ortaya çıkar. Çocuklarda sinirli bir ruh hali ortaya çıkar. Bağımlılık ile birlikte gelen bu ruh hali çocuğun kendisine ve çevresine karşı zarar vermesine neden olur. Bununla birlikte akademik başarıda düşüş olur, uyku problemleri ortaya çıkar,  sosyal ilişkilerde gerileme başlar, zihinsel sorunlar ortaya çıkar. Şiddet oyunlarının çoğunda kötü alışkanlıkların olduğu da bilinir.



 Alkol kullanımı, sigara kullanımı gibi çocukların sağlığını da tehlikeye atacak kötü alışkanlıkların çocuklarımızın daha da kötü olmalarına ve hayatlarının baharının kararmasına neden olur. İşte tüm bunlar için gerek ülkemizde gerekse dünyada çocuklar için yapılmış olan şiddet içerikli oyunlar kesinlikle yasaklanmalı ve  çocuklar bu kötü emeller için de kullanılmamalıdır. 



Şiddet oyunlarına hep birlikte hayır demeli ve çocuklarımızı ilim yolunda, fen yolunda geliştirmek ve ilerletmek için daha yapıcı ve daha geliştirici oyunlar hazırlanmalıdır. Çocuklara sevgiyi öğreten, empati kurma becerisini kazandıran, çocukların sosyal yaşamdan kopmamasını sağlayan, çocuklara insan sevgisini, hayvan sevgisini öğreten oyunlar hazırlanmalı ve sevgi ve barış dolu bir dünyada çocuklarımızın çocukluğunu zedelemeyen güzel oyunlar hazırlanmalıdır.

Kar Yağdığında Oynadığınız Oyunlar Hakkında Sınıf Arkadaşlarınızla Konuşunuz.

 Kar Yağdığında Oynadığınız Oyunlar Hakkında Sınıf Arkadaşlarınızla Konuşunuz.


Kar yağdığı zaman çocukların en büyük amacı hemen dışarı çıkmaktır. Kar demek çocuklar için mutluluk demek, yeni maceralara atılmak demektir. Çocukların arkadaşları ile bir araya gelmeleri, sevinçlerini paylaşmaları demektir. Kar çocuklara eğlence getirir, mutluluk verir. Kar yağdığında oynanan oyunlar şunlardır: Kahvaltı bile yapmadan heyecanla dışarıya çıkmak isterler çocuklar. İlk işleri yağan karın üzerine boylu boyunca uzanmaktır. Karda izim çıkmış deyip bakarlar ve bundan büyük keyif alırlar. 





Daha sonra ise arkadaşları ile bir araya gelerek bir kar topu savaşı başlar ama bu savaş öyle kötü savaşlara benzemez. Burada mutluluk vardır, acı yoktur. Kar topu savaşına giren çocuklar elleri donana kadar, burunları akana kadar kar topu oynarlar. Kar topu oynadıktan hemen sonra evlerinin önüne kocaman bir kardan adam yaparlar. Evden getirdikleri zeytini, kömürü, havucu o anda evde ne varsa onu getirip kardan adamlarını tamamlarlar. Kardan adamları ile fotoğraf çekilip güzel bir an geçirmiş olurlar. Kardan büyük toplar oluşturulur ve ve o toplar çocukların değerli hazinesi gibi olurlar ve çocuklar çok mutlu olurlar.


Babalar, dedeler çocuklar ile ilgili güzel bir kızak keyfi yaparlar. Yokuştan aşağı kayan çocuklar bu anın tadını hayatları boyunca unutamazlar. Ağaçların üzerindeki kar sallayarak üzerlerine dökerek bundan da büyük zevk alırlar ve daha birçok güzel oyunlar oynarlar.

 

 

“Kişinin Kendi Nefsine Göstereceği Saygı, Saygıların En Büyüğüdür.” Beydeba’nın Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kişinin Kendi Nefsine Göstereceği Saygı, Saygıların En Büyüğüdür.”  Beydeba’nın Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



İnsanın en büyük düşmanı da en büyük dostu da nefsidir. Kişi nefsinin kötü isteklerine  uyduğu zaman, kötülük düşündüğü zaman, sabırsız olduğu zaman, hoşgörüsüz olduğu zaman en büyük zararı yine kendisine verir. Kişi nefsinin  iyi isteklerine uyduğu zaman da hem kendisine iyilik etmiş olur hem de çevresine. İnsan nefsine hakim olmasını bilmeli ve kendini kontrol edebilmelidir. Mesela  her canımızın istediğini yemek, karnımızı tıka basa doyurmak kısacası  nefsimize hakim olmamak kişinin sağlığına çok büyük zararlar verir. Kişide bir zaman sonra şeker hastalığı, kalp hastalığı, obezite gibi sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlar.



 Kendisine, kendi bedenine kıymet veren kişi, kendisine de saygılı olmuş olur. İnsan önce kendini sevmeli ve kendine değer vermelidir. Sürekli başkalarını mutlu etmeye çalışmaktan çok kendimizi mutlu etmeyi başlamalıyız ilk önce. Bunun yolu da kendimize göstereceğimiz saygı ile olur. En ufak bir tartışmada öfkelenmeden, öfkelensek bile kendimize, çevreye zarar vermeden sorunlarımızı çözdüğümüz zaman, olaylara daha hoşgörülü yaklaştığımız zaman daha iyi bir insan olmuş oluruz. Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeli ve sevmeliyiz. Kendi eksikliklerimizin, fazlalıklarımızın farkında olarak yaşama tutunmalıyız.  Nerede ne konuşacağımızı bilmeli, insan ilişkilerinde nasıl davranılması gerektiğini öğrenmeliyiz.  



Zorluklar ile karşı karşıya kaldığımız zaman sebat etmesini bilmeliyiz ve durmadan, yorulmadan çalışmaya devam etmeliyiz. Kendisini sevmeyen, kendisine saygılı olmayan insan  aile yaşamında da , sosyal yaşamında da mutlu olamaz. İşte bunların olmaması için önce kendini sev, kendine inan ve kendine saygı göster . Gerisi her türlü gelir. Kendimize göstereceğimiz saygı, sabır, sevgi bizi daha da insan yapar ve olgun insan olma yolunda da ilerletir.

10 Tane Fazla Bilinmeyen Atasözü Ve Anlamları

 10 Tane   Fazla Bilinmeyen Atasözü Ve Anlamları


1. Yiğit arkasından vurulmaz:  İnsanı arkasından vurmak yiğitliğe yakışmaz. Kimsenin arkasından kötülük  düşünmemeliyiz.


2. Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz: Kurt ile koyun bir arada olamaz. Çünkü kurt koyunu gördüğü anda yok eder. Silah ile de oyun olmaz. Bundan dolayı da birbirlerine zararlı olacak nesneleri bir arada tutmamalıyız.


3. Elin iyisi, ormanın çalısından çoktur:  İçinde yaşadığımız toplumda iletişim kurabileceğimiz çok sayıda iyi insan vardır. Bunun için de herkesi kötü olarak görmemeli, iyi insanların da olacağını düşünmeliyiz ve iyi insanlar ile de iletişim kurmalıyız.






4.  Deveye burç gerekirse boynunu uzatır:  Devenin boynu uzundur. Boynu uzun olduğu için de canı istediği zaman  ağaç dallarına uzanır. İhtiyaçlarımız başkalarını kullanarak değil kendi emeğimiz ile karşılamalıyız.


5. Anamızı rüşvet ile işret ağlatır: Bir toplumu yıkan toplum içinde rüşvetin yayılması, aşırı eğlencelerin olmasıdır. Bunlar olduğu zaman o toplum yıkılmaya mahkum kalır ve dağılır. İşte bunların olmaması için rüşvete hayır demeliyiz, aşırı eğlencenin, zararlı alışkanlıkların olduğu yerden hızla uzaklaşmalıyız ve bunlara hayır demesini bilmeliyiz.


6. Görenedir görene, köre ne denir, köre ne?: Bir şeyi gördüğü halde görmezlikten gelen ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyen  kimselere hoşgörülü olunmamalıdır. Gördüğümüz şey ile ilgilenmeli ve üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz.


7.  Sağ kuşun eti yenmez: Sağ kuş canlı olduğu için onun eti yenmez. Bu durum insanlar için de geçerlidir. Yaşayan insanın malı sağlığında paylaşılmaz.


8. Yılan sokan uyumuş, aç kalan uyumamış:  Yılan sokması kötü bir durumdur fakat aç kalmak yılanın sokmasından bile rahatsız edici bir durumdur. Bunların olmaması için de toplumsal adalet sağlanmalı ve hiç kimse açlık ile imtihan edilmemelidir.


9. Yetim malı ateşten gömlektir: Yetimin malını çalan, yiyen kişi başına büyük bir bela almış olur, ah almış olur. Bunların olmaması için de yetim malı yenmemeli, yetimin hakkı yetime verilmelidir.


10.  Taş ıraktan gelmez: Taş ağır olduğu için uzak bir yerden atılmaz. Yakın bir yerden atılır. Kötülük de uzak yerden gelemez . Kötülüğün geldiği yer de  yakınlarımızdır. Çünkü insan en büyük kötülüğü  yakınlarından görür.

 

Çocuk Yetiştirmek İle İlgili Özlü Sözler

 Çocuk Yetiştirmek İle İlgili Özlü Sözler


 

Çocuklarımız sevmeye, sevilmeye layık olan, aydınlık bir gelecek kurmayı hak eden en değerli hazinelerimizdir. Anne ve babalar çocuk yetiştirirken çok dikkatli olmalı ve çocuklarına iyi yönde örnek olmalıdır. Kendimizin yapmadığı olumlu davranışları çocuklarımızdan beklememeliyiz. Çünkü biz ne yaparsak çocuklarımız da onu yapacaktır. Çocuklara önce iyi bir insan olmayı öğretmeli ve daha sonra ise onların hayatta başarılı olmaları için, hayata karşı tutunmaları için özdenetimlerinin olmasını sağlamalıyız. Çünkü onlar  gelecekteki yeni nesillere yön verecek büyük kişilere dönüşecektir. 


Çocuklarımıza değer vermeliyiz, onları koşulsuz sevmeliyiz. Onları şiddetle eğitmek en büyük acizliktir. Onları şiddetle değil sevgi ile eğitmeliyiz ve onları o kadar çok sevmeliyiz ki onlar da kendi yaşamlarında başkalarını sevmeyi öğrensinler ve insanlığı yaşatsınlar.


Çocuk yetiştirmek ile ilgili özlü sözler şunlardır:


* “Çocuklar büyüklerin sözünü dinlemekte hiçbir zaman başarılı olmadılar, öte yandan, büyükleri taklit etmekte hiç başarısız olmadılar.”  James Baldwin.


* “Çocukların yarın neye dönüşeceklerinden korkuyoruz, ama onların bugün de birer birey olduklarını unutuyoruz.”  Stacia Tauscher.


* “Çocuklarımızı seviyorsak ve gelişmelerini istiyorsak, onlara daha az değil, daha çok zaman ve oyun oynama fırsatı tanımalıyız. Yine de politika yapıcılar ve güçlü hayırseverler bizi ters yöne doğru itmeye devam ediyor. Daha fazla eğitim, daha fazla test, çocuklara daha fazla yetişkin yönelim ve daha az serbest oyun fırsatı veriyoruz. Bizi ne bekliyor, farkında mıyız? “ Peter Gray.


* “Okul öncesi çocuklarımızın yapacağı işler muhtemelen henüz mevcut olmadığından, önceliğimiz onlara uyum sağlama, sorgulama, sorgulama ve işbirliği yapma becerilerini öğretmektir… yaşam becerileri. Alfabe gibi katı kavramlardan çok daha kullanışlı.”  Caroline Bellouse.


* “Çocuklarınıza özdenetim kazandırın. Kötü eğilimleri doğru ve mantıklı bir iradeye tabi tutma alışkanlığı edinsinler. Böylece kendi geleceklerini çok güzel şekillendirirler.” Benjamin Franklin.


* “Sevgi en yüce iletişim biçimidir. İhtiyaçlar hiyerarşisinde sevgi, kişinin insanlığının yüce geliştirici ajanı olarak durur. Bu nedenle, sevgi öğretimi tüm çocukluk müfredatının temelini oluşturmalıdır. Diğer tüm konular bu tür öğretimden doğal olarak gelişmelidir.”  Ashley Montagu.


* “Bir çocuğu cesaretlendirmek, aşağıdaki kritik yaşam mesajlarından bir veya daha fazlasının sözle veya eylem yoluyla geldiği anlamına gelir: Sana inanıyorum, sana güveniyorum, bunun üstesinden gelebileceğini biliyorum, Dinleniyorsun, İlgileniyorsun çünkü sen benim için çok önemlisin. “ Barbara Coloroso.


* ““Bir toplumun asıl ruhunu en iyi gösteren şey o toplumda çocuklara nasıl davranıldığıdır.”  Nelson Mandela, Eski Güney Afrika Başkanı.


* ““Çocukta ruh ve beden eğitimi ve gelişimi beraber yürütülmelidir.” İbni Sina


* “Bebeğin yaptığı şeyi gözlemlerken, takdir ederken ve eğlenirken her ebeveynin ve öğretmenin hissedebileceği zevki aktarmaya çalışıyorum. Bu tutum, eğitim ortamımızı endişeden neşeye dönüştürür. Yapabilecekleri ve doğal olarak yaptıkları için takdir edilen ve bundan zevk alan bir çocuğun faydaları hakkında kimse tartışabilir mi?  Bu konunun o kadar basit, o kadar önemli olduğuna ve abartılamayacak kadar önemli olduğuna inanıyorum.”  Magda Gerber.


* “Küçük bir çocuk için oynamak ve öğrenmek arasında bir ayrım yoktur; ‘sadece eğlence için’ yaptığı şeyler ile ‘eğitici’ olan şeyler arasında. Çocuk yaşarken öğrenir ve yaşamanın keyifli olan herhangi bir bölümü de oyundur. “ Penelope Leach.





*“Sağlam çocuklar yetiştirmek, arızalı insanları düzeltmekten kolaydır.” – Frederick Douglass.


*“Dünyadaki dürüst ve gerçek sözlerin neredeyse tamamı çocuklar tarafından söylenmektedir.”   Oliver Wendell Holmes.


* “Çocuklar size pek çok şey öğretebilir. Mesela sabrınızın sınırının ne olduğunu!” –Franklin P. Jones.


* “Oyunlardan sanki ciddi öğrenmenin yorgunluğunu atmak için yapılan faaliyetmiş gibi söz edilir. Oysa oyun, çocuklar için ciddi öğrenme demektir. Oynamak aslında çocukluk sırasında icra edilen bir meslektir.”  Fred Rogers.


* ““Çocuklarınıza verebileceğiniz en iyi hediyeler sorumluluğun temelleri ve özgürlüğün kanatlarıdır.”  Danis Waitley.


* “Her zaman çocuklarınıza iyi geceler öpücüğü verin, çoktan uyumuş olsalar bile.”  H. Jackson Brown.


* “Çocuklar yaş çimento gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır.”  Haim Ginot.

“İncittiğiniz İnsanın Ve Kırdığınız Kalbin Ahından Korkun.” Hz. Muhammed’in Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “İncittiğiniz İnsanın Ve Kırdığınız Kalbin Ahından Korkun.” Hz. Muhammed’in Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Bu dünyanın gelip geçici olduğunu her insan bilir. Kimse sonsuza kadar bir yaşam sürmeyecektir ve her canlı  elbette bir gün ölümü tadacaktır. Bu insanoğlu için kaçınılmaz bir durumdur. Yaşadığımız bu kısacık ömürde ise iyi insan olmak varken, merhametli insan olmak varken neden kötü oluyoruz, kıskanç oluyoruz ve sevgiden yoksun oluyoruz?  Bunları insan olan kişilerin düşünmesi gerekir. Ne kadar yaşayacağımızı bile bilmediğimiz bu hayatta  mal, mülk sevdasına düşmek yerine gönüller kazanmanın peşine düşsek daha iyi olur. 



Kalp kırmak, hele hele iyi insanın, mazlum insanın kalbini kırmak, ahını almak insanoğlunun kendine ettiği en büyük kötülük ve en büyük zulümdür.  Çünkü iyi insanların ahı er geç tutar ve işte o zaman da mutlu bir sonla yaşam sona ermez. Öldükten sonra  da o zalimlik yapılan kişinin hakkı Yüce Allah tarafından sorulur ve kimsenin hakkı kimsede kalmaz.



 Alemlere rahmet olarak gönderilen, Müslümanların  önderi olan, insanlığa her davranışı ile örnek olan Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa insanları incitmemek gerektiğini, tatlı dilli, güler yüzlü insan olmak gerektiğini söylemiştir. Büyük insan, güvenilir insan Hz. Muhammed hayatı boyunca iyilik için, adalet için, merhamet için  ve  Müslümanlığın yayılması için uğraşmıştır. Her yönü ile dünyaya örnek olması gereken Peygamber Efendimiz kırdığımız kalbin ahından sakınmamız gerektiğini söylemiştir. Kırılan kalbin ahı  hemen olmasa da gün gelir tutar.  Ahı alınmayacak kişilere örnek vermek gerekirse; anne ve babaya iyi davranılmalı, onların ahı alınmamalıdır. Yetim ve öksüzlerin hakkı yenmemelidir. Bize iyilik eden insanların güveni boşa çıkarılmamalı ve onları incitecek her türlü  söz ve hareketlerden kaçınmalıyız. 





Özellikle de bir topluluk içinde iyi bir insanın gönlünü kırdığınız zaman, onlara tepeden baktığınız zaman ve öyle insanların hakkını yediğiniz zaman bunun hesabı elbette bu dünya ile sınırlı kalmaz.  Kimi insanlar vardır ki hayata hep tepeden bakarlar. Kendilerine iyilik eden insanların canını acıtıp ona kötü davranırlar. Böyle insanlarda acıma duygusu ve vefa duygusu yoktur ne yazık ki. İnsan olma kemaline ermiş bu kimseler kırdıkları kalplerin ahı ile nasıl yaşayacaklar acaba? Bunu da bir düşünmek gerekir. 



Hayatımız boyunca iyi insan olmak için çalışmalıyız. İnsanların liyakâtına göre değil insani davranışlarına göre onlara değer vermeliyiz. Mazlum ve temiz insanların gönlünü kırmamalıyız.  Bir kalp kırdığımız zaman da hemen utanmasını bilmeli ve özür dileyerek kırdığımız kalbi onarmaya çalışmalıyız. Gönül kırmak ile ilgili sevgili Yunus Emre’nin şu dörtlüğü bana hep yol gösterici göstermiştir:


“Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi.

Elin yüzün yumaz değil.”

 

“Vicdanınız Rahatsa Özgürsünüz Demektir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Vicdanınız Rahatsa Özgürsünüz Demektir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Vicdan;  kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç. Özgürlük; herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu. Huzur bulmanın, mutlu olmanın en önemli taraflarından biri de insanın vicdanında yara olmamasıdır.


 

Özgürlük  yalnız istediklerini yapabilmek değildir. Özgürlüğü  değerli kılan eylem başkalarına zarar vermemekten geçer. Bunun yolu da vicdan rahatlığıdır. Allah’ın yarattığı hiçbir canlıya zarar vermemek, doğayı korumak,  çevreyi korumak, insana, insanlığa kötülük etmemek  bireye yakışa en önemli erdemlerdendir. Örneğin;  yetim ve öksüz hakkı yemiyorsanız vicdanınız rahattır, kimsenin arkasından atıp tutmuyorsanız vicdanınız rahattır, içinizde yaşadığınız doğaya zarar vermiyorsanız gece yatağınıza huzur içinde gidersiniz. Bir insanın, bir masumun canını yaktıysanız, ah aldıysanız vicdanınız rahat değildir, zaten rahat da olmamalıdır. İnsan vicdanı rahat olduğu zaman gerçek mutluluğa ve gerçek özgürlüğe ulaşır. Çocukları mutlu etmek, bir yaşlının elinden tutup ihtiyaçlarını karşılamak, sokakta gördüğünüz bir hayvanı sevebilmek kişiyi değerli kılar ve kişinin gerçek özgür olmasını sağlar.







  Sevmek, sevilmek, saygı göstermek, saygı görebilmek,  kalp kırmamak, gönüllere girmek  ..vb işte bunlar olduğu zaman  özgür oluru ve özgürlüğü yaşamanın tadını da biliriz. Adalete önem veren, insan haklarına önem veren, her şeyden önce insana değer veren biriyseniz  vicdanınız rahattır ve özgürsünüzdür.  Yeter ki insan olarak kalmaya devam edebilelim ve insana yakışır tavırları asla elden bırakmayalım.

 

Yeni Yılda Ülkemizin Gelişmesi İçin Beklentileriniz Ve Yapmanız Gereken İşler Nelerdir? Bu Konu Hakkında Kompozisyon Yazınız.

 Yeni Yılda Ülkemizin Gelişmesi İçin Beklentileriniz Ve Yapmanız Gereken İşler   Nelerdir?  Bu Konu Hakkında Kompozisyon Yazınız.


Yıllar çok çabuk geçip gidiyor. Geçen yıl yaşadığımız anılar sanki bugünmüş gibi geliyor bize. Ömür de böylece hızla akıp gidiyor. Bu yıl da artık bize veda etmek üzere. Yaşadığımız güzel anılar, kötü günler geride kaldı. Yeni bir yıl bekliyor artık bizi.  2022’ye sayılı günler kala içinde bulunduğumuz yıla hoşça kal diyeceğiz. Yeni yıl demek; yeni umutlar, yeni hedefler, yeni hayaller demektir. Ülkemiz, topraklarının her bir köşesi cennet gibi olan ülkemiz bizim en değerli hazinemizdir. Atalarımız ülkemiz için canlarını feda etti. 


Nice kahraman yiğitler, nice fedakar koca yürekli kadın kahramanlarımız ülkemiz için canını feda etti. Onun için de ülkemize sahip çıkmalı ve ülkemizin her alanda gelişmesi için mücadele etmek hepimize düşer. Yeni yılda ülkemin daha iyi yerlere gelmesi için beklentilerimiz ve yapmamız gereken şunlardır. 


Yeni yılda ülkemin ekonomik açıdan daha iyi yerlere gelmesini umuyorum. Devlet büyüklerimizin ülkemiz için  daha çok çalışmasını ve Türk parasının değer kazanmasını istiyorum. Dolar karşısında günden güne eriyen paramızın eski ki değerine kavuşmasını çok isterim. Ülkemin eğitim alanında, ekonomik anlamda, kültürel anlamda daha iyi yerlere gelmesini istiyorum. Yerli üretime daha çok önem verilmesini istiyorum. Ülkemizde doğmuş, büyümüş bilim insanlarının başka ülkelere gitmek yerine kendi ülkelerinde kalıp bizlere destek olmasını istiyorum. Bu zor günlerde ülke olarak birlik, beraberlik ve dayanışmanın daha da güçlenmesini istiyorum.







 Virüsün dünyadan  yok olup gitmesini umuyorum. Sevdiklerimizle birlikte güzel ve güneşli günlerin daim olmasını istiyorum. Siyasetçilerin birbirlerine karşı kaba bir dil kullanmamasını daha kibar olmasını istiyorum. Yerli üretimin ön planda olmasını ve ülkemizin her alanda gelişmek için herkesin taşın altına elini koyması gerektiğine inanıyorum. Bizim yapmamız gereken işler ise şunlardır. Bizler ise öğrenciysek üzerimize düşen görevleri yapmalıyız ve çalışmayı, kitap okumayı ihmal etmemeliyiz. İşimiz ne ise o işte en iyisi olmaya çalışmalıyız ve vatana hizmet etmekten asla kaçınmamalıyız.

“Çocuklarınıza Dilini Tutmasını Öğretin; Konuşmasını Nasıl Olsa Öğrenecektir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Çocuklarınıza Dilini Tutmasını Öğretin; Konuşmasını Nasıl Olsa Öğrenecektir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Bir toplumun, bir ülkenin hatta dünyanın geleceğine yön veren, hayatı anlamlaştıran, gülen gözleri , güzel yüzleri  ve çevresine saçtıkları neşe ile hepimizin enerji kaynağı olan kıymetli  hazinelerimiz çocuklarımızdır. Sevmeyi en çok hak eden, ilgiye en çok muhtaç olan, ailesi ile bütün içinde olmayı isteyen ve  manevi huzuru ailesinde bulan çocuklarımız bizim her şeyimizdir.  Bir çocuğa bırakılacak en büyük hazine  ona sevgiyi hissettirebilmek, saygıyı ise yaşattırabilmektir. Anne , baba olarak onlara güzel örnek olmalıyız. Çünkü onların ilk örnek aldığı kişiler onların yetişmesinde büyük rol oynayan aile bireyleridir.



 Evlatlarımıza ilk öğreteceğimiz şey güzel ahlaklı olmak, insan olabilmek ve diline hakim olabilmeyi öğretebilmektir. İşte burada da görev yine biz büyüklere düşer. Biz bunları yaptığımız takdirde çocuk da bizi örnek alarak iyi bir insan olma yolunda ilerleyecek ve dilini tutmasını bilecektir. Çocuklara önce nerde, nasıl konuşması gerektiğini öğretmeliyiz. Onların çocukluğunu çocuk gibi yaşayabilmesini sağlamalıyız, çocukça düşünceler, çocukça hayallerine saygı duymalıyız. Çocukları çok bilmiş, çevresine, büyüklerine saygısız biri olarak yetiştirmemeliyiz. Çocuk çocukluğunu yapmalıdır. Onlara yakışan şey de zaten çocukluğunu çevresine yansıtabilmektir.  Çocuklarımızın  iyi bir konuşmacı ve iyi bir dinleyici olması için onlarla ilgilenmeliyiz, birlikte güzel vakitler geçirmeliyiz. Onları kalp kıran, bencil bir kimse olan, çevresine duyarsız kimseler haline getirmemek için mücadele etmeliyiz. 





Onlara gelecekte iyi bir meslek sahibi olmayı öğütlemek yerine önce insan olabilmeyi, insanca yaşayabilmeyi öğretmeliyiz ve yaşamımızla da onlara örnek olmalıyız. Büyüklerine saygılı olan, kültürüne, gelenek ve göreneklerine sahip olan, içi sevgi dolu olan, terbiyeli çocuklar yetiştirmeliyiz. Gücünü sevgiden, güzel ahlaktan alan bireyler yetiştirmeliyiz.  Çocuklarımız elbette eğlenecekler, gülecekler, mutluluklarını yaşayacaklar yeri geldiğinde hata yapacaklardır ama  diline hakim olduğu zaman da insan olmayı, insan kalmayı da unutmayacaklardır.  Onlara empati kurma becerisini kazandırmalıyız. Dili ile başkalarını kırmayan, yanlışlıkla kırdığı bir kalbi tamir etmesini bilen vicdanlı ve merhametli bireyler yetiştirmeliyiz.  



Arkadaşlarının fiziksel durumları ile dalga geçmeyen, insana insan olduğu için değer veren bireyler yetiştirmeliyiz. İşte o zaman o çocuklar hayata karşı daha güçlü ve daha umutlu, daha mutlu insanlar olur. Çocuklara dilini tutmasını öğretmeliyiz, konuşmasını nasıl olsa öğrenecektir. Bir rahatsızlığı olmayan çocuk konuşmayı eninde sonunda öğrenecektir. Nasıl ki doğduktan sonra büyüme evresinde dişi çıkmayan çocuk  (istisnai durumlar dışında)  olmuyorsa konuşmayı bilmeyen  çocuk da olamaz.



 Onun için çocuklara önce diline hakim olabilmeyi, dili ile yanlışlar, kalplerde onulmaz yaralar açmamasını öğretmeliyiz. Çünkü o çocuklar ileride büyüyecek ve toplum içine karışıp bir anne, baba, öğretmen, iş adamı, çiftçi, avukat vb olacaktır. Onlar yetişkin olduğu zaman ailesinden öğrendiği  terbiye ile yaşamlarına devam edeceklerdir. İşte tüm bunlardan dolayı çocuklarımıza sahip çıkmalı, onlara insan ilişkilerinde kibar olmayı, nezaketli olmayı öğretmeliyiz. Bunlar olduğu zaman da geleceğimiz daha aydınlık yollara çıkar ve güneşli günler bizimle olur.

 

 

Üretim İle İlgili Özlü Sözler

 Üretim İle İlgili Özlü Sözler


Türkiye Cumhuriyetinin fertleri olarak, ülkemizi her alanda geliştirmeye ve kalkındırmaya muhtacız. Bunun için de yapacağımız il şey yerli üretime destek olmaktır. Kendi ürünümüzü kendimiz ürettiğimiz zaman, kendi teknolojik aletlerimizi kendimiz yaptığımız zaman ülkemizin parasının değeri de düşmez ve paramız bizim elimizde kalır. Bunun için üretim yapmalıyız. Üretimin olması için de eğitim ve öğretime önem vermeli  her bir vatandaşımız bilinçli olmalıdır.







Üretim ile ilgili özlü sözler şunlardır:


* "Burada bir çiftlik kuracağım. Bu çiftlikte hayvanlar yetiştireceğim. Bir küçük ormanın kenarında tarım endüstrimize ait bacalar tütecek." Mustafa Kemal Atatürk


* “Toprağı işleyen ekmeği dişler.” (Atasözü)


* “İnsan eke dursun, zamanla ürün alır.”  (Goethe)


* “Üretmeyen, tüketilmeye mahkûmdur.” (Dinç Tayanç)


* “Tarlada izi olmayanın harmanda sözü (yüzü) olmaz." (Atasözü)


* ” Üretici bir faaliyette olmayanlar, sadece fesat üretirler.” (Lord Braugham)


"Milli ekonominin temeli tarımdır. "


*  "Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışma imkanlarını, asri ve iktisadi tedbirlerle en yüksek seviyeye çıkarmalıyız."


* “Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun.  (Sakıp Sabancı)


* “Fırsatını bulduğum her an mutlaka bir şeyler üretirim, bir şeyler üretmek yaşadığımı hissettiriyor." (Hale Kayalar)


* “Üretim; insanların gerçek gereksinmelerine göre değil, sermaye yatırımlarının kar etmesi ilkesine göre yönlendirilir." (Erich Fromm)


* “Zengin ülkelerde üretim maliyetleri düştüğünden, denetim altına alınmış tüketim için üretilen insana yatırım yapılmaktadır. “ (Ivan Illich)



Bir Ülkenin Gelişmesi İçin Üretimin Önemi İle İlgili Kompozisyon Örneği

 Bir Ülkenin Gelişmesi İçin Üretimin Önemi İle İlgili  Kompozisyon Örneği


Üretim;  topraktan, hayvanlardan, bitkilerden vb. ürün sağlama, mal ve hizmet olarak yeni şeyler ortaya koyma, üretme işidir. Toplumbilim olarak üretimin anlamı ise ; insanların, toplumun yaşaması ve gelişmesi için zorunlu olan nesneleri elde etmek ereğiyle doğal çevrelerini değiştirme etkinlikleri ve süreci. Bir ülke ne kadar çok yerli mal üretirse o ülke kendi ekonomisine büyük katkı sağlar. Başka ülkelerden  satın almak yerine kendi ürettiğimiz ürünleri, eşyaları satarsak daha çok gelişir ve kalkınırız. Sürekli  ithalat etmeye başlayıp ihracatı azaltırsak bunun sonucunda da ülke ekonomisi büyük zarar görür.


 

Ülkemizin gelişip kalkınması için el birliği ile hareket etmeli ve yerli üretime destek olmalıyız. Bunun için de ülkemizin yetiştirdiği değerli bilim insanlarını başka ülkelere beyin göçü vermek yerine kendi ülkemizde kalmalarını sağlayarak üretimde öyle bilim insanlarının zekasından, görüşlerinden faydalanırsak ülkemiz adına büyük iyilik etmiş oluruz. Yerli sanayiye yönelmeliyiz, yerli üretime geçmeliyiz. Her şeyin olamasa da çoğu şeyin yerli üretim ile olmasını sağlamalıyız ve bunun için de toplum olarak dayanışma ve işbirliği için de çalışmaya ve en yakın zaman da kalkınmaya başlamalıyız ki ülkemiz güçlü ve gelişmiş ülkeler arasında yer alabilsin.

 

 Ülke olarak doğrudan yabancı yatırımlara bel bağlamamalıyız. Kendi tıbbi cihazlarımızı, kendi hijyen ürünlerimizi , kimya, gıda, tarım, yenilenebilir enerji kaynaklarımızı yapmaya, geliştirmeye devam etmeliyiz. Ülkemizin orta gelir tuzağından kurtulması için üretkenlik ve katma değer artışına dayalı bir şekilde yerli üretimi çeşitlendirmeye ve güçlendirmeye  gereksinimi vardır.  Bunları yapmadığımız zaman ülke ekonomisi büyük bir darbe alır.


Tüm bu olumsuzlukların olmaması için uzun vadeli planlar yapılmalı ve yerli üretime daha fazla önem verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de yerli üretime önem vermiş, yerli üretimin öncülerinden biri olmuştur. Paramızın değerinin düşmemesi için de şu sözü söylemiştir:

 

“Türkler! Türk malı alınız, Türk malı kullanınız; Türk parası, Türk toprağında kalsın" Mustafa Kemal.  İşte bunun için de tutumlu olmalı, yerli malı kullanmalı, geleceğe dair önlem amacı ile ülkemiz için yatırımlar yapılmalı  ve yerli malı üretilmelidir.

 

Bilginin Önemi İle İlgili Kompozisyon Örneği

 Bilginin Önemi İle İlgili Kompozisyon Örneği


Bilgi; İnsanın aklının alabileceği gerçek, olgu ve ilkelerin tümüdür. Diğer bir ifade  bir konu ya da iş konusunda öğrenilen ya da öğretilen şeylerdir. Bilgi edinmek, bilgi öğrenmek deriz ya işte tüm bunlar bilginin önemi ile ilgilidir. İnsanlar merak ettiği konuları, öğrenmek istedikleri şeyleri çalışarak, okuyarak bilgi edinerek öğrenirler. Bilgimiz olmayan bir konu hakkında ne yorum yapabiliriz ne bide kaç cümle yazabiliriz. 



Bilgi, bilimsel araştırmaların verisidir. Yaşamımızın kolaylaşması için, bilim ve teknolojiden yaralanmak için, bilim ve teknoloji konusunda çalışmalar yapılması için bilgi önemli unsurlardan biridir. Bilgi her şeyin başlangıcıdır aslında. Bilgili olmak için de öğrenmek gerekir. Okumak gerekir. Kuranı Kerimin bile ilk emri oku ile başlar. Çünkü insan okuyarak bilgi sahibi olur ve hayatta kendi yaşamını sürdürebilir.  Bilgi, bilim ile iç içe olan bir kavramdır. Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda onların bilgiye ve bilime ne kadar fazla önem verdiğini görürüz. Çünkü tüm gelişmeler, icatlar bilgi ve bilimin sayesinde olmuştur ve olmaya da devam edecektir. 



Elbette her konu hakkında bilgi sahibi olamayız ama kişi kendini geliştirmek için, gündemden ve dünyadaki gelişmelerden haberdar olmak için bilgi edinmeli, okumalı, araştırmalıdır. Bilgi olmadan , bilgi öğrenmeden kendimizi geliştiremeyiz ve hep bir yanımız eksik kalır. Bilgi sahibi olan insan ise kendini daha çok geliştirir ve yaşama farklı açılardan bakmayı bilir.  Bilgili olan kişi aynı zamanda güçlü de olur. Çünkü bilgi aynı zamanda güçtür. Her  ülke ya da  ülkeler de bilgiyi elinde bulundurmak yani gücü elinde bulundurmak ister. İşte tüm bunlar için bilgi çok önemlidir. 






Bizler de bir birey olarak kendimizi geliştirmek için, içinde yaşadığımız dünyaya faydalı olmak için çok okumalıyız, bilimsel araştırmalar yapmalıyız, güncel olayları takip etmeliyiz ve kendimize iyilik için  yeni bilgiler  öğrenmekten asla vazgeçmemeliyiz. Unutmayalım ki “  Genel bir kural olarak, yaşamdaki en başarılı insan, en iyi bilgiye sahip olandır.” Benjamin Disraeli

“İnsanın Büyüklüğü Kanaatten Gelir. Kişi, Zor Günlerinde Bile Açgözlülükten Uzak Kalmalıdır.” Cicero’nun Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“İnsanın Büyüklüğü Kanaatten Gelir. Kişi, Zor Günlerinde Bile  Açgözlülükten Uzak Kalmalıdır.”  Cicero’nun  Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Bitmek bilmeyen mal hırsı, daha fazlasına sahip olma, en iyisine sahip olma isteği, elimdeki ile yetinemem bunun için de kimseyle bir şeyimi paylaşamam bencilliği ne yazık ki insanları insanlığından uzaklaştırmaya başlamış ve insanlık da ağır ağır  ölmeye başlamıştır. İnsanın büyüklüğü elindekiler ile yetinmekten geçer. 

Yetinmeyi bilmelidir insanoğlu. Başka insanların da kendileri  gibi ihtiyaçları olduğunu düşünerek empati kurma becerisine sahip olmalı ve yardıma muhtaç olan insanlara da elinden geldiği kadar desteğini esirgememelidir. Kişi zor günler geçirse dahi açgözlü olmaktan uzak durmalıdır. Kendi ailesine baktığı gibi komşusunun çocuklarına da yardım etmelidir. İnsan olana yakışan tavır da budur zaten. Aç kalma korkusu, her şeyim bitecek korkusu insanı açgözlülüğe  sürüklemektedir. Bu da hem insanın  kendisine zarar verir hem de kalbine zarar verir. İnsan tok gönüllü olmasını bilmelidir.  Açgözlülük ile ilgili şu sözü de çok severim:

" Öfkeyle sevgiyi, kötülüğü iyilikle yen;  Açgözlülüğü cömertlikle yalanı gerçekle yen." 






 Tok gönüllü olan insan kendini bilen insandır. Sadece yemekle karı doymaz, ya da fazla eşya alınarak daha güçlü, daha zengin olunmaz. Önemli olan insanca yaşamaya çalışmak ve insan olarak kalabilmektir.

 


İçinde Yağmur, Tavşan, İpek, Göl, Araba Kelimelerinin Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.

  İçinde Yağmur, Tavşan, İpek, Göl, Araba Kelimelerinin Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.


 

Cuma günü okulumuz bittiği için Cuma gecesinden dedemlerin köyüne gelmiştik. Annemin tatil günü olmadığı için o köye gelememişti. Babam ve ben bir günlüğüne gelmiştik. Köyümüzün adı ise Şenyurt Köyüdür.  Sivas’ta yaşadığım için  buraların köyü daha bir güzel olur. Memleketimi çok sevdiğim için köyüme de hayran biriyimdir.  Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Tuna. Henüz sekiz yaşında, üçüncü sınıf öğrencisiyim.  Babamın adı Emin, annemin adı ise Hatice’dir. Babamın mesleği öğretmenlik, anneminki ise doktor. Neyse hikayeme kaldığım yerden devam edeyim.


Hafta sonu olduğu için sabah erkenden kalkmıştık. Pencereden dışarıyı seyretmeye başlamıştım ki bir anda gelen yağmur  beni şaşkına uğrattı. Yağmur  o kadar güzel yağıyordu ki köydeki ağaçlar, otlar, hayvanlar suya doymuştu bugün.  Yağmur dindikten sonra Ninem ipek şalını başına geçirerek beni tavukların olduğu yere götürdü. Tavuklar kümeslerinde bir güzel yatıyordu. Ninem kapılarını açtı ve tavuklar mutlulukla dışarı çıktılar. Ben de ninemle hemen yumurta toplamaya koyulduk. Ninemin tavuğu çok olduğu için kümeste yirmi tane yumurta vardı.  Yumurtaları toplamak çok güzel bir duyguydu. Biz yumurtaları toplarken babamla dedem arabaya binip köyü gezeceklerini söyledi. 



Ben de onlara katılmak istediğimi söyledim. Dedem iki elini kocaman açarak gel bakalım buraya asla parçası diyerek beni kucakladı ve arabanın arka koltuğuna oturttu. Başladık araba ile köyümüzü gezmeye. Köyümüzde fazla insan kalmıştı. Gençler iş bulmak için şehir merkezlerinde yaşadığı için köyde de genelde yaşlı anne ve babalar kalıyordu. Araba ile giderken  köyün virajlı yollarına da girdik. Dağları seyrederek gidiyorduk ki bir anda karşımıza çıkan tavşan hızlı adımlarla yokuşu tırmanıp kaçtı. İnsanlardan korkuyordu anlaşılan. Çok sevimli ve pamuk gibi bir hayvandı.  Yolumuza devam ederken köydeki göllerden de geçtik. Sabah yağan yağmurun bereketi göllere iyi gelmişti anlaşılan. Göller yağmurla dolduğu için pek de bir parlaktı bugün. 



Dedem ve babam arabadan inerek köyün yakınındaki çeşmeden getirdikleri damacanalara su doldurdular. Buradaki çeşmenin suyu daha lezzetli ve daha yumuşak oluyormuş öyle dedi dedeciğim. Suyumuzu doldurduktan sonra arabaya binerek ninemin yanına gittik. Evin kapısından girdiğimde o kadar güzel kokular geliyordu ki çok acıkmıştım. Karnım da guruldamaya başlamıştı zaten yolda. Hemen eve gidip ninemin yaptığı sıcak ekmeklerden ve  pişirdiği köy tavuğundan bir güzel yedim. Yanında bol köpüklü ayran. Oh mis gibiydi her şeyin tadı. Köyün yemekleri bile bir başkaydı. 







Ninem kestiği ev tavuğundan anneme ayırmıştı bir biraz.  Yemekleri yedikten sonra güzel de bir çay içip yatağıma doğru giderken dedem bana seslendi. Gel bakalım buraya harçlığını unuttun deyip bana harçlık verdi. Çok mutlu olup dedeme sarıldım. Daha sonra ninemin benim için hazırladığı yer yatağına bir güzel yatarak uyumuşum. Sabah uyananınca da kahvaltımızı yapıp  çok sevdiğim ninem ve dedemle vedalaşıp babam ile birlikte evimizin yoluna koyulduk. Anneme köyden yumurta, tavuk, süt, tereyağı, yoğurt, ceviz ve daha bir sürü şey götürmüştüm. Çok güzel bir gün geçirmiştim ve bu günü asla unutmayacaktım.