Hayatta Ne İstediğinize Karar Verin, Kalkın Ve Başarana Kadar Asla Vazgeçmeyin Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Hayatta Ne İstediğinize Karar Verin, Kalkın Ve Başarana Kadar Asla Vazgeçmeyin Konulu Kompozisyon Yazınız.


 

Hayatta her zaman bir hedefimiz olmalıdır. İnsan,  hedefleri olduğu zaman hayata daha umutla ve daha coşku ile bağlanır. Hedefi olmayan insanın yaşama sevinci de olmaz. Öncelikle hedeflerimizin ne olduğunu belirlemeliyiz. Örneğin; hedefimiz iyi bir anne ya da baba olmaksa çocuklarımızla çok iyi iletişim halinde olmalıyız, onlara zaman ayırmalıyız, sevgiyi ve ilgiyi onlardan eksik etmemeliyiz. Onları topluma sağlıklı bir birey olarak kazandırmak için sonuna kadar mücadele etmeliyiz, eğitimlerini tamamlamasını sağlamalıyız.


Diğer bir örnek olarak ise; hedefimiz öğretmen olmak ise öncelikle derslerimize çok çalışmalıyız. Sabırla ve azimle yolumuza devam etmeliyiz. Sınavlardan istediğimizi puanı almak için çok çalışmalıyız. İçimizde çocuk sevgisi olmalıdır, bilgiyi paylaşma sevgisi olmalıdır. Bunun için de çalışmalıyız ve amacımıza ulaşana kadar durmadan yolumuza devam etmeliyiz. Hayattaki hedeflere ulaşmak ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız:

 

“Eğer siz bir konuda kararlı iseniz, işin yarısından çoğunu başarmışsınız demektir. Şunu daima aklınızda tutun; başarma konusunda kararlı olmanız her şeyden çok daha önemlidir.” Abraham Lincoln





 Boş duran, çalışmayı sevmeyen insanlar kısa zamanda içine kapanık ve sosyal yaşamdan da uzak durmaya başlarlar. Çünkü bir amacı yoktur, geleceğe dair hayalleri yoktur böyle kimselerin. Mutlu olamazlar, mutlu olamadıkları gibi çevresine de zararları dokunur. İnsan ben yapamama, başaramam gibi olumsuz düşüncelere sahip olmamalıdır. Yapacağım, başaracağım diye inançla yola koyulmalıyız. Bunun için de bir an önce silkelenip kendimize gelmeliyiz ve amaçlarımıza ulaşana kadar çıktığımız yoldan asla geri dönmemeliyiz.

“Bir Yanda Mutluluk Ve Refah İçindeki Çocuklar, Diğer Yanda İse Afrika Çocukları Vardı.” Bu Söz İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Bir Yanda Mutluluk Ve Refah  İçindeki Çocuklar, Diğer Yanda İse Afrika Çocukları Vardı.”  Bu Söz İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Kıtlık, günümüz dünya sorunlarının en önemlilerinden biridir. Her ne kadar çoğumuz bunu yaşamıyor ve görmüyorsak da bunu yaşayan onca Afrika ülkesi, onca masum ve aç çocuklarımız vardır. Dünya nüfusunun bir  çoğu açlık sınırında bir çoğu da  ne acı ki açlıktan hayata veda ediyor. Afrika’da yeteri kadar iyi beslenemeyen annelerin çocukları da yetersiz bir kilo ile dünyaya gelmektedir. Daha ana karnında başlıyor açlık, yaşam mücadelesi ve sefalet. Orada evler sağlam değil, su kaynakları yok, bizim evlerimizdeki gibi çeşmeler yok, doğalgaz yok, tüp yok. 


İnsanoğlunun yaşam mücadelesi ile başlıyor orada her zorluk. Okul yok, çocuklar okula gitmek için kilometrelerce yol yürüyor, servis aracı falan da yok hani. Annelerin çocuklarına beslenme koyacak, yapacak hiçbir şeyi yok evde. Oynayacakları tek bir topları bile yok. Belki topun ne olduğunu bile bilmeyen, topun neye benzediğini bile bilmeyen çocuklar var orada. gözü yaşlı, günahsız çocuklar.

 

Beş yaşın altındaki çocukların  yarısı açlık sebebi ile ölmektedir dünya genelinde. Yeterli ve dengeli beslenmeden yoksun kalan bu çocuklarımızın bir kısmı vefat ederken,  bir kısmı da yarı aç yarı tok olduğu için çeşitli sağlık problemleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Gelişimsel bozukluklar, beyin gelişimlerinin eksik olması, vücut gelişimlerinin eksik olması ..vb gibi. Tüberküloz, sıtma, AIDS  nedeni ile ölen binlerce çocuk…. Dünya nüfusuna yetecek kadar gıda varken ne yazık ki israf yüzünden buradaki çocuklar, açlık ile mücadele ediyor. Bizler çocuklarımıza zorla yemek yedirirken oradaki masum yavrucaklar ise bir tek ekmek kırıntısını bile bulamıyorlar.

 

 Bizim karnımız çok yemekten şişerken, onların karnı ise açlıktan şişmektedir. Onların göz ardı edilmesi, israfın dünyaya egemen olması ne insanlığa sığar ne Müslümanlığa. Bir yanda rahat ve mutlu yaşayan çocuklar. Aileleri yanında , her türlü istekleri ve ihtiyaçları gideriliyor üstüne bir de her şeyi de beğenmiyor çocuklarımız. Buldukları ile yetinmeyip daha fazlasını istiyorlar. Ya öbür taraftaki çocuklar ne olacak. Onlar insan değil mi? Onların da hakkı değil mi insanca yaşamak? Onların da hakkı vardır elbette. 






Çocukça yaşamak, aç kalmadan;  eğitimini tamamlayabilmek geri kalmadan ve insanca yaşamak diğerlerinden farkı olmadan. Bunu sağlamak çok zor değildir bence. Geçen gün internetten izlediğim bir videoda gözlerim yaşardı. Biz  ne için yaşıyoruz diye sorguladım kendimi? Gönüllü, kahraman doktorlarımızdan biri Afrika’ya gıda götürmüş ve oradaki susuzluktan ölen bir çocuğa su içiriyordu videoda.

 

Çocuğun o masum gözlerini, o yalvarır bakışlarını görmeliydiniz arkadaşlar. Gözleri ile teşekkür ediyordu doktora, doktor dayanamayarak ağladı. O çocuk ise suyu kana kana içti. Su yok, ekmek yok oralarda. Biz ise yetinmeyi bilmeyen insanlara dönüştük. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir diyen bir Peygamber’in ümmetiyiz ama ne yazık ki söz konusu israf olunca bu durumu hiç önemsemiyoruz. Gelin birlik olalım, kol kola verelim ve dünya çocuklarının ,çocukluğunu yaşaması için, aç kalmaması için israfa karşı gelelim ve oraya yardımlar gönderelim, insanlığa yakışır, insanca yaşamak olsun tek dileğimiz.

Size Uzaktan Gelen Bir Misafiri Nasıl Ağırlarsınız? Bu Konu Hakkında Kompozisyon Yazınız .

 Size Uzaktan Gelen Bir Misafiri Nasıl Ağırlarsınız?  Bu Konu Hakkında Kompozisyon Yazınız.


Her kültürün kendine has değerleri, özellikleri vardır. Türk kültürünün o kadar çok gelenek, görenekleri, kültürel özellikleri vardır ki bunları saymakla bitiremeyiz. Bunlardan biri de misafirperverliktir.  Atalarımız misafire, misafirliğe çok önem vermiş, yolda kalmış, yoluna zamanında ulaşamamış yoksul kimseler , darda düşmüş kimseler Tanrı misafiri olarak kabul edilmiştir. Atalarımız sırf misafir için  yolların kenarlarına kervansaraylar, hanlar inşa etmişlerdir. 



Misafir demek bereket demektir bizim kültürümüzde. Sıcaklık demek, samimiyet demek, bir parça ekmeği misafir ile paylaşmak demektir. Biz anlayışı vardır bizim kültürümüzde, bencillikten uzak insanlığa yakışır şekilde. Bizlere uzaktan gelen misafir , geleceğini haber verirse aile bireyleri ilk olarak ayrıntılı bir hazırlığa başlar. Önce evin odaları tertemiz olur. Gelen misafir temiz ve güzel bir yerde konaklasın diye. Daha sonra misafir için yapılmış yorganlar, yastıklar, çarşaflar dışarıya güneşe bırakılarak hava alması sağlanır.






 Çarşaflar, yastık yüzleri evimizdeki en iyi deterjan ve yumuşatıcı ile bir güzel yıkanır, kurutulur, ütülenir ve mis gibi kokusu ile misafire hazırlanır. Çok önemlidir misafir bizim için. Onun en ufak  üzülmesine, endişeye kapılmasına, size de yük oldum gibi şeyler söylemesine  izin verilmez kültürümüzde. Daha sonra anneler kızları ile birlikte geleneksel yemeklerini, geleneksel tatlılarını yaparlar. Börekler, sarmalar, dolmalar, baklavalar, kadayıflar hazırlanır.   Değişik çorba türleri, salatalar yapılır. Kuruyemişler alınır ve misafiri en iyi şekilde ağırlamaya çalışırız. Gelen misafire karşı güler yüzlü ve samimi davranılır. 



Samimi olmayan davranış misafirin rahatsız olmasına neden olur ve gelen misafir suratı bir karış olan kimselerin evinde de bir saniye bile durmak istemez zaten. Misafir gelince hal hatır sorulur. Önce bir yorgunluk kahvesi ya da çay hazırlanır. Daha sonra ana yemeğe geçilir. Yemekler sofraya koyulur, içecekler konulur ve güzel bir şekilde yemekler yenilir. Misafire iş yaptırılmamaya çalışılır. Sen yoldan geldin, otur dinlen der aile bireyler misafire. Onun en iyi şekilde rahat etmesi sağlanır ve daha çok birçok hizmet yapılır.

Hayalimdeki Oyun Alanı Konulu Bir Yazı Yazınız.

 Hayalimdeki Oyun Alanı Konulu Bir Yazı Yazınız.



Oyun oynamak çocukların vazgeçilmezidir. Oyun oynayarak öğrenir çocuklar hayatı. Kendilerini her zaman daha iyi ifade etmek için çeşitli oyunlar oynayarak kendilerini geliştirirler. Benim hayalimdeki oyun alanı şudur: Yaşadığım eve yakın bir yerde kocaman bir oyun parkı istiyorum. Bu oyun parkına çocuklar dışında kimsenin girmemesini isterim. Çocukların anne ya da babaları oyun alanın dışında olan sandalyelerde oturmalı ve çocuklarını beklemelidir. Oyun parkının güvenli bir yerde olmasını isterim. Sürekli arabaların geçtiği yerde olmasını istemem. Oyun parkının çevresinin meyve ağaçları ile kaplı olmasını isterim.


 Şeftali, kiraz, elma ağaçları ile çevrili bir oyun parkı isterim. Oyun parkının ortasında ise kocaman bir oyun havuzu olmalıdır. Bu oyun havuzu çimenlerle kaplı olmalı ve buranın beli aralıklarla belediye çalışanları tarafından ilaçlanmasını isterim. Çünkü burada zararlı böceklerin olmasını istemem. Bu oyun alanın içinde çok sayıda oyuncak olmasını isterim. Oyuncak uçaklar, helikopterler, arabalar, trenler olmasını isterim. Kız çocukları için ise rengarenk oyuncak kız ve erkek bebekleri, çatal, kaşık, tencere gibi mutfakta kullanılan mutfak oyuncaklarının olmasını isterim. Oyun havuzunun biraz ötesinde çocuklar için yapılmış salıncakların olmasını isterim. 


Salıncakta oturağın yumuşak ve bizi rahatsız etmeyen özellikte olmasını isterim. Ayrıca salıncağın güvenliğinin de olmasını isterim. Çünkü çok hızlı sallandığımız zaman bir anda yere çakılmak istemem. Rengarenk tahterevalliler olmasını, kaydıraklar olmasını ve bize uygun spor aletlerinin olmasını isterim. Koca oyun alanının içinde basketbol sahası, voleybol sahası ve küçük bir futbol sahası olmasını isterim. Parkın kenar bölümlerinde ise gül, hatmi çiçekleri, papatyalar, menekşeler gibi rengarenk çiçekler olsa çok mutlu olurum. Çünkü o çiçeklere bakıp da oynamak bana ayrı bir mutluluk kaynağı olur. 





Tüm çocukların bu alanda kuşlar gibi özgürce oynamasını ve yorgunluktan eve gidip sağlıklı yemekler yemelerini isterim.

 

“Konusu Sevgide Özgür, Saygıda Mecbursun.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Konusu,  "Sevgide Özgür, Saygıda Mecbursun.”  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Sevgi, saygı, hoşgörü, samimiyet, merhamet vb gibi kavramlar insanlar arası ilişkilerde önemli yer tutar. İnsan içinde yaşadığı toplumda kendine yakın, samimi olan kişileri sever ve onlar için elinden gelen her türlü fedakarlığı da yapar. Mesela insanın ailesi kadar önemli bir şey yoktur dünyada. Çünkü ailemiz, anne ve babamız en çok sevdiğimiz kişilerdir. Onları hem severiz, hem de onlara saygı gösteririz. 


Sevmediğimiz, sıcaklık duymadığımız kimseler de olabilir. Mesela en yakın komşumuzu ya da komşumuzun çocuğunu sevmek zorunda değiliz. Çünkü herkesi sevmeye mecbur değiliz ama komşumuzun ne yaptığına, nasıl konuştuğuna, hangi özelliklere sahip olup olmadığına karışamayız . Bunun için de ona saygı duymak zorundayız. Herkesi sevmeyebiliriz ama herkese saygı göstermek insanlık görevimizdir. Çünkü kimsenin başka birinin yaşamına müdahale etme hakkı yoktur. Ya da başka bir örnek verebiliriz. A kişisinin siyasi görüşü ve b kişisinin siyasi görüşü farklı olabilir. A kişisi tutup da b kişisine sen neden o partiye oy verdin diye karışamaz. Kendisinin sevmediği bir partiyi karşıdaki kişi de sevmeyecek diye yanlış bir tutuma sahip olamaz. Çünkü herkesin görüşü farklıdır ve buna saygı duymak da insana yakışan özelliktir.  





 İnsan ilişkilerinde çok dikkatli olmalıyız ve herkese saygılı olmak zorundayız. Yoksa ilişkiler bozulur  ve kötü bir iletişim kurulmuş olur. Böyle olunca insanlar bizden soğumaya başlar. Sevgide özgürüz. Kimi sevip sevmeyeceğimize kendi irademiz karar verir. Ama kime saygı gösterip göstermeyeceğimiz ise insana yakışan bir tutum değildir. Doğru olan herkese saygılı olmak ve hoşgörülü davranmaktır.

 

Samimiyet İle İlgili Özlü Sözler

 Samimiyet İle İlgili Özlü Sözler


Samimiyetin olduğu yerde muhabbet vardır, içtenlik vardır. Sevgi vardır, sıcaklık vardır. Yapmacık olmak , yalandan seviyormuş gibi yapmak samimi insanların yapmadığı şeylerdir. Samimi olmak yürek ister, cesaret ister ve güzel kalp ister. Bunun için her zaman samimi olmalıyız. Özümüzde, sözümüzde ve insan ilişkilerinde samimiyetten yana olmalıyız ve herkes ile samimiyet kurulmayacağının da farkında olmalıyız.

 

* “Samimilik, bir iç açılışıdır. Pek az insanda bulunur.”  La Rochefoucauld.

* “Samimi bir denemeden elde edilen en küçük sonuç, en iyi kopyadan daha değerlidir. R. Cousinet

* “Bir dostun veya arkadaşın bir vilayete vali olursa, artık kendisinin vali olmazdan önce, sana gösterdiği sevgi ve samimiyetin onda birine sahip ol.” İmamı Şerif

* “Herkese karşı kibar ol, fakat pek az kişiyle samimi ol. George Mason



* “Akıllı bir kişi, samimiyetin dünyadaki en etkili kuvvet olduğunu anlar ve onunla müttefik olur.”  Frank Crane

Pek tabi olmaya gelmez terbiyesiz derler. Pek samimi olmaya gelmez saygısız derler. Cenap Şahabettin

* “Samimiyetin devam etmesi, yakınlarımızın kalplerinin bize karşı soğumasına mani olur. Vicent de Paul

“Davanıza bir adam kazandırmak istiyorsanız önce onu samimi bir arkadaş olduğunuza inandırmalısınız. “ Abraham Lincoln.




“Eğer söz söyleyen adam, söylediği şeye samimiyetle inanıyor ve samimiyetle anlatıyorsa, taşlardan mavi çimen çıkardığını iddia etse de, kendisine inanacak kimseler bulunur.” Dale Carnegie

“Bir şeye samimiyetle inanan insan, yalnız menfaatlerinin kılavuzluğu ile ilerleyen doksan dokuz kişiye bedeldir.” John Stuart Mili

“Samimiyet istiyorum artık, boğuldum dili süslü ama yürekleri boş insanlardan.” Nazım Hikmet

* “Sordum, aşkın  sırrı nedir? Dedi: Yâr'da yok olmaktır. Sordum, Yârin isteği nedir? Dedi: Samimi olmaktır. Sordum, samimiyet nedir? Dedi: Hep yâre bakmaktır. Sordum, bu nasıl olacak? Dedi: Nefsi bırakmaktır. Sen ve Ben gafletini aşıp, "biz " olanların rızkıdır aşk”  Hz. Mevlana 








 “Bizimle konuşanların, samimiliğinden ne kadar şüphe etsek de daima onların bize, başkalarına karşı olduğundan daha doğru, söylediklerini sanırız.”  François de La Rochefaucauld

“Samimi olmak en güzel keramettir. Bırakın uçmak kuşlara münhasır olsun.” Ah Muhsin Ünlü 

“Samimiyet, dilimiz ile kalbimizin bir olmasıdır.” İbrahim Tenekeci 

Beni ya şımartın ya da kapı dışarı edin! Yarı içtenliğe dayanmam zor benim... - Oğuz Atay Samimiyet yoksa; bilgi, birikim, liyakat, ehliyet, tecrübe vs. sahipsiz aksesuardan ibarettir. - Hz. Mevlana 

 

Dünya Barışı İçin Bir Mektup Yazınız.

 Dünya Barışı İçin Bir Mektup Yazınız.

 

Dünyayı yöneten, dünyanın dengesine yön veren tüm dünya liderlerine, başkanlarına buradan, yaşadığım ülke olan Türkiye’den   merhaba  diyorum.

 Sevgili dünya liderleri, siyasetçileri, başkanları!

 

Ben henüz on üçüne yeni ayak basmış bir bireyim. Adım Erdem. Sizlere dünya barışı ile ilgili mektubumu şu anda bir dağ köyünden yazıyorum.  Dünyada barışın olmasını, çocukların mutlu olmasını, kadın cinayetlerinin son bulmasını istiyorum. Savaşların bitmesini, tek bir çocuğun bile savaş yüzünden burnunun kanamasını istemiyorum. Siyasi çıkarlarınızı bir kenara bırakıp daha adil bir dünya, daha insancıl bir dünyada yaşamak tüm çocukların hakkı değil mi sizce?   Eski ki düşmanlıkları bir kenara bırakıp daha huzurlu bir dünyada, barış dolu içinde yaşamak daha iyi değil mi? O savaşın içindeki bebekleri, çocukları, yaşlıları düşünüp empati kurun bir kere lütfen. Sizin çocuklarınız, sevdikleriniz o savaşların ortasında kalsaydı nasıl olurdu? Düşünmesi bile acı değil mi? Öyleyse beklemeyelim, bir an önce savaşlara dur diyelim.

 

Savaşın olmadığı yerlerdeki çocuklar mutluyken savaşın olduğu yerdeki çocukların acı çekmesi sizleri mutlu ediyor mu? Kan, gözyaşı ve acının olduğu yerde insanlıktan, adaletten bahsedilebilir mi sizce?  Hep birlikte barış için mücadele etsek, barış için alın teri döksek daha iyi olmaz mı?  Savaş olunca fayda gören kimse olmuyor. Silahlar konuşuyor. Silahlar konuşmaya başlayınca da canlar yanıyor, acılar bitmiyor.

 

Sevenler sevdiklerinden ayrılıyor, ayrı kalmak zorunda kalıyor. Silahın olduğu yerde, bombanın olduğu yerde doğamız da yok oluyor. Ormanlarımız, yeşil alanlarımız da yok oluyor ve bunların hepsini de yok eden savaş değildir nedir sizce? Evler yıkılıyor, yuvalar yok oluyor, yetimler oluyor, öksüzler oluyor ve daha birçok kötü sonuç. Savaşın kimseye faydası yoktur. Sevgi ile barış içinde yaşayalım. Kardeşliği, dünya kardeşliğini öğretelim çocuklarımıza, gençlerimize. İlim ve fen yolunda hep birlikte kalkınalım.

 

 Çocukların  barış dolu  dolu bir dünyada yaşamasını sağlayalım. Yüzlerinden gülümseme eksik olmasın, bakışlarındaki aydınlık yok olmasın çocukların. Bunu yapmak zor değildir inanın bana. Hep birlikte olduğumuz sürece de dünya barışı kadar güzel başka güzel  bir şey olabilir mi sizce? Hepinizi selamlıyor, hepinizin dünya barışına katkıda bulunmasını sizden rica ediyorum. Dünyamızın, doğamızın huzura ihtiyacı var savaşa değil.  Hoşça kalın savaşları hep birlikte yok edin.





“Hayat Çok Karmaşık Görünse Bile Bir Yerlerde Seni BekleyenBir Güzellik Mutlaka Vardır.” Sözü ilgili Kompozisyon Yazınız.

 “Hayat Çok Karmaşık Görünse Bile Bir Yerlerde Seni Bekleyen

Bir Güzellik Mutlaka Vardır.”  Sözü ilgili Kompozisyon Yazınız.

 

Hayatta her istediğimiz şeyler her zaman gerçekleşmeyebilir. Hayaller kurarız, o hayallerin gerçekleşmesi için çaba gösteririz ama bazı zamanlar bu çabalarımızın da bir sonucunu alamayız.  Buna şanssızlık mı kader mi denilir bilemiyorum. İstediğimiz olmayınca doğal olarak mutlu da olamayız.





 Tüm bu olumsuzluklara rağmen, hayatın onca karmaşasına rağmen yine de azimle ve sabırla yolumuza devam etmeliyiz. Belki başlarda en güzeli olmayacak, çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalacağız. Ama ne olursa olsun yine de bizim için güzel şeyler olacaktır. Çünkü mutluluk da sonsuza kadar olmaz, mutsuzluk da. İnsan yaşadığı hatalardan ders çıkarmalı ve o hataları tekrarlamamaya çalışmalıdır. Umutsuzluk bize yakışmaz. Umudun olmadığı yerde hayat da bitmiştir zaten. Bunun için onca şeye rağmen yine , yeniden çalışmalıyız, emek etmeliyiz ve bizi bekleyen o muhteşem güzelliklerin ve o anın geleceği günü  sebatla beklemeliyiz.


 Hayat yaşanılan her olumlu ve olumsuz olaylara rağmen yine yaşanmaya ve ümidi elden bırakmamaya değer bir güzelliktir. İşte tüm bunlardan dolayı anı yaşamaya, deneyimlerden yola çıkarak daha dikkatli olmaya devam etmeliyiz ve “Umuda kelepçe vurulmaz”. diyerek de umutla yolumuzda ilerlemeye devam etmeliyiz.

“Cesurlar Bir Kere Ölür, Korkaklar Bin Kere.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Cesurlar Bir Kere Ölür, Korkaklar Bin Kere.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Korkusuz, yürekli kimselere cesur denilir. Çabucak korkan kişiye de korkak denilir. Cesur insanlar hayatlarında yeni bir şey  denemekten korkmayan, girişimci kimselerdir. Denemekten zarar gelmez mantığı ile hareket ederler. İşin sonunda zarara da uğrasalar gün gelir kazanan taraf olurlar. Çünkü denemekten, merak etmekten yılmazlar ve kararlılıkla işlerini sonuna kadar götürürler. Başarısız olunca da hayal kırıklığına uğramazlar, çünkü yapabilirim, yapamaya da bilirim ama önemli olan denemek derler. Korkak kimseler de ya yapamazsam, ya olmazsa mantığı  ile hareket ederler ve girişimci olmazlar.



 Bunun sonucunda hayatında yeni şeylerin farkına varmazlar. Hata yapmaktan korktukları için büyük zaferlerin de tadını çıkaramazlar. Kendine güvenmelidir insan. Yanlış da olsa, sonunda yenilgiye de uğrasam bunun sorumluluğu benim diyebilmeli ve istikrarla yeni işler yapmaktan korkmamalıdır. Cesur insanlar girişimleri sonucunda başarıya ulaştıkları için hem kendilerine fayda sağlar hem de içinde yaşadığı topluma. Buna toplumumuzdan çok sayıda girişimci , kadınlarımızı örnek verebiliriz. Mesela; Aksaray’da yaşayan 55 yaşındaki hafif zihinsel engelli kadın girişimcilerimizden  Döndü Birgin İŞKUR'un projesine başvurup hibe desteği ile  aldığı koyunlarla kendi çiftliğini ve mandırasını kurmuştur. Hazırladığı projenin onaylanması üzerine 33 bin lira hibe desteğiyle koyun almış ve yavrulayan hayvanları sayesinde 55 bin liraya mal ettiği mandırasını da yapmıştır. Şu anda 70 koyuna sahiptir. Bu başarılı ve girişimci teyzemiz Döndü Birgin, eşinin de geçen yıl işinden çıkarılmasından ötürü evini tüm masraflarını tek başına üstlenmektedir. . Çocukları ve torunlarının eğitim masrafını da buradan karşıladığını belirten Döndü Hanımın bu girişimciliği bir cesurluk örneğidir.






 Böyle nice kadın girişimcilerimiz, erkek girişimcilerimiz vardır. Korkmadığı için, başaracağına inandığı için emeğinin karşılığını almıştır ve sabırla işine devam etmektedir. Pasta yapmak onun için zevk olan başka bir kadınımız pastane açmış, araba tamirciliğinden anlayan bir başka kadınımız kendi araba tamir dükkanını açmış ve daha çok sayıda böyle kimselere örnek sayabiliriz. Korkak kimseler ise yerinde saymaya devam eder ve hem kendini geliştiremez hem de sürekli başarısız olacağım endişesi ile kendini yer bitirir, bunun sonucunda bir kazancı ya da mutluluğu da olmaz.

 

Türkçeyi Doğru Kullanmazsak Ne Gibi Sorunlar Olur? Konulu Kompozisyon Yazınız.

 

Türkçeyi Doğru Kullanmazsak Ne Gibi Sorunlar Olur? Konulu Kompozisyon Yazınız.

Dil bir milletin en önemli kimliğidir. Türk dili dünya dilleri arasında önemli bir yere sahiptir. Milletleri millet yapan en önemli araç dildir. Çünkü insan aynı dili konuştuğu insanları daha iyi anlar ve daha iyi anlatır. Ama dilimizi iyi anlamayıp onu yanlış kullanırsak işte o zaman büyük sorunlar ile karşı karşıya geliriz. Türkçeyi doğru kullanmadığımız zaman kelimeler gerçek anlamından uzaklaşmaya başlar. 


Bir zaman sonra gün içinde kullandığımız yanlış kelimeleri doğru olarak kabul etmeye başlarız ve bunun sonucunda da dilin gerçek yapısı bozulur, kelimeler yanlış yazılmaya, yanlış konuşulmaya devam eder ve bunun sonucunda da dil ana unsurundan, öz yapısından uzaklaşıp yok olmaya mahkum kalır. Dili doğru kullanmadığımız zaman kişiler arası iletişim kurmada da bir takım sorunlar yaşamaya başlarız. Türkçeyi düzgün konuşan ile konuşmayan arasındaki fark arttığı zaman her iki kesimde birbirini anlamamaya başlar ve bu da dile büyük zarar verir.







 Nasıl ki gün içinde topluluk içine çıkacağımız zaman, bir düğüne, bir törene gideceğimiz zaman giydiğimiz kıyafete, yaptığımız makyaja ne kadar önem veriyorsak işte dile de daha fazla önem vermeliyiz. O topluluk karşısında dilimizi nasıl daha güzel konuşabiliriz, kendimizi en iyi ve en güzel bir şekilde nasıl daha iyi ifade edebiliriz gibi kaygıları da taşımalıyız.

Öğretmenlik İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Öğretmenlik İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Öğretmenler, bir toplumun geleceğine ışık tutan aydın kimselerdir. Öğretmenlik mesleği sadece meslek değil aynı zamanda gönüllü insan yetiştirme, insana şekil verme ve onu iyi insan haline dönüştürme işidir. Zor iştir öğretmenlik,  onu hakkı ile yapana. Öğretmen olmak için ilk olarak sevmek gerekir. Kuşları, böcekleri, doğadaki tüm canlıları ve en önemlisi de öğrencileri. Çocukları sevmek gerekir, çocuğun dilinden anlamak ve ona sıcaklığını hissettirebilmektir öğretmenlik.

 

 İşine aşkla bağlanan, yetiştirdiği çocuklar ile topluma katkı sağlayan ve toplumların yükselmesini sağlayan değerlerdir öğretmenlerimiz. Kendi sorunlarına sınıf ortamına aktarmayan, çalışkan, tembel ayrımı yapmadan tüm çocukları kucaklayabilen, çocuklarla etkili bir iletişim kuran, onlara yaparak yaşayarak hayatı öğretendir öğretmen. Hoşgörü ortamını doğuran, yanlışın da doğrunun da biz insanlar için olduğunu söyleyen ve mükemmel olmak gibi saplantılı kafaya sahip olmamaktır öğretmenlik.  Yeri geldiğinde anne, yeri geldiğinde baba, yerinde geldiğinde sınıfın , okulun hizmetlisi, yeri geldiğinde arkadaştır öğretmenlik.

 

Bugün çevremize şöyle bir baktığımızda  iyi insanlar, başarılı , mutlu ve kendine güvenen insanlar görüyorsak bunu öğretmenlere borçluyuz. Her ne kadar eğitim ailede başlasa da bu eğitimi ve güzel ahlakı devam ettiren saygıdeğer, elleri öpülesi öğretmenlerimiz sayesindedir. Sabretmek, güler yüzlü olmak, çocukların seviyesine inebilmek iyi bir öğretmenin en önemli özelliğidir.  Öğretmenler bir milletin kurtarıcılarıdır.  Öğretmen ile ilgili şu söz de çok önemlidir:


* “Bir öğretmen ebediyete hükmeden insandır Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinemez.”  Henry Adams

Bizleri yetiştiren ve bugünlere getiren kıymetli öğretmenlerimizin değerini bilmeli onlara hak ettikleri sevgi verilmeli, saygıda kusur edilmemelidir.





Memleket İsterim Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Memleket İsterim Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Memleketim benim  yaşama sevincim, memleketim benim nefes alışım, memleketim ana dilimi  özgürce konuşabildiğim,  topraklarım kısaca her şeyimdir.  Memleketinden ayrı kaldığı zaman anlar insan o yerin ne kadar değerli olduğunu, topraklarının en büyük hazine olduğunu, insanın en iyi dost olduğunu.  Sularının billur gibi olduğu , nehirlerinin, göllerinin kurumadığı,  ağaçlarının, toprağının kimyasal ilaçlarla zarar görmediği  bir memleket isterim. Kadın – erkek ayrımının olmadığı, kadın cinayetlerinin son bulduğu,  çocukların öksüz bırakılmadığı memleket isterim. 


Dağlarında çiçeklerin rengarenk açtığı, kuşların her sabah güzel sesler çıkararak uçuştuğu, insanların eskisi gibi sevgi ve dayanışma ile işlerini çözdüğü bir memleket isterim. İnsanların siyasi görüşlerinden dolayı ayrıştırılmadığı, hoşgörü ortamının  , tahammül etmenin daha fazla  olduğu bir memleket isterim. Orman yangınlarının olmadığı, hiçbir canlının zarar görmediği, çocukların sevinçten gözleri parladığı  bir memleket benim isteğim. Terör olaylarının son bulduğu, Mehmetçiklerimizin güçlü olduğu, ordumuzun dünyanın en güçlü ordusu olduğu, eğitime, öğretime çok önem verildiği bir memleket  isterim.







 Sanatta, sporda, kültürde devrim yaptığımız, ekonomide, eğitimde dünya sıralamasında zirvede olduğumuz, herkesin iş bulup mutlu olacağı bir memleket isterim. Her baba evine ekmek götürebilsin, hiçbir baba çocuğuma yeterli değilim, ona bir şey yapamıyorum demesin. Yuvalar yıkılmasın, aile birliği bozulmasın. Huzurun, sevginin, saygının daim olduğu , insanların birbirini çok sevdiği bir memleket isterim.

“Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar.” Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.

 “Yalancının  Mumu  Yatsıya Kadar Yanar.” Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.


Bu yıl üniversiteyi bitirip sınava  girmiştim. Dört yıllık  eğitim fakültesini bitirip Türkçe Öğretmeni olarak hayatıma devam edecektim artık. Çok çalıştım bu sınavı kazanmak için, alın teri döktüm yıllarca ama gel gör ki istenilen puanı alamadığım için ne yazık ki kadrolu öğretmen olamamıştım. Babam ise kadrolu öğretmen olmamı çok istiyordu. Bana sınavı kazanıp kazanmadığımı sorduğu zaman ona kazandım diye çok büyük bir yalan söyledim. Ona yalan söylediğim için,  içim içimi kemiriyordu ama gerçekleri söylesem de büyük hayal kırıklığı yaşayacak ve çok üzülecekti.

 

Tayinim Şırnak’a çıktı dedim. Arkadaşın da oraya çıkmış baba diye ona yalan söylemeye devam ettim. Babam yaşlı olduğu için ve okuma , yazması olmadığı için onu kandırmıştım. Çok üzülüyordum hatta yalanı o kadar genişlettim ki en sonunda bunu da yaptım. Ne mi yaptım? Anlatayım o zaman. Babama onun Şırnak’a kadar gelmemesini, arkadaşımın babasının bizi oraya götüreceğini, boş yere masrafa gerek olmadığını söyledim. Babam ;  dürüst babam, adam gibi adam koca yürekli babam  inanmıştı bana hemen. Tamam güzel kızım Hülya dedi. Zaten maddi durumu da iyi olmadığı için o da dünden razı olmuştu gelmemeye. Gerçekten cebinde beş kuruşu yoktu. Zor günler yaşıyordu ailemiz bu aralar.

 

Babam emekliydi ama o para yetmiyordu artık bize. Gıdalar , eşyalar her şey pahalanıyordu günden güne. Gelgelelim bizim bu yalanın sonunda neler olacağına. Tayinim çıkmadığı için Şırnak olayı falan da yalandı aslında. Kayseri merkezde bir yerde ücretli öğretmenlik yapıp ev kiralamıştık arkadaşlarımla kendimize. Ben, Sema ve Betül üçümüz de ücretli öğretmenlik yapacaktık ama onların aileleri gerçekleri biliyordu sadece benim ailem inanmıyordu.  Derken evi tuttuk . Bir yerde ücretli öğretmenlik yapmaya başladım. Babam aradığında iyiyim deyip geçiştiriyor ve hemen telefonu yalanım ortaya çıkmasın diye kapatıyordum. Yaklaşık iki ay böyle geçti.  Bir gün yine babamdan telefon geldi.

 

Bu kez telefon Kayseri’nin bir köyünden değil Şırnak’tan geliyordu. Şırnak’a tayinim çıktı diye babamı kandırmıştım  ya o da bana sürpriz olsun diye komşumuz Mehmet Amca’nın arabası ile Şırnak’a gitmiş. Oraya vardığında kızı ile karşılaşacağını düşünen zavallı babam okul müdürünün ona her şeyi, anlatması ile  burada Hülya adında bir öğretmenimiz yok demesiyle yalanım gün yüzüne çıkmıştı. Yerin altına girsem de  bu yalanım çıkmasa diye dua ederken Yalancının mumu yatsıya kadar yanmıştı ne yazık ki. Babamın sesi telefonda çok kötü geliyordu. Ona gerçekleri anlattığımda ihanete uğramış gibi hissediyorum kendimi dedi ve koca adam telefonda ağlayınca ben de dayanamadım ağladım. Ondan binlerce kez özür diledim. Yanıma geldiğinde ayaklarına kapandım ve babam benim canım babam dedim.





 

O ise bana neden böyle bir şe yaptığımı, gerçeklerin er geç ortaya çıkacağını söyledi. Ona her şeyi anlattım. Beni sakinleştirdi ve elimden tutup gözlerime baktı ve konuşmaya başladı: Bana bak Hülya, gözlerimizin içine bak yavrum dedi. Kızacak, bağıracak zannettim. Ellerim titremeye başladı ve  elimi tutup beni bağrına bastı. Bu dünyada hiçbir şey senden daha değerli değil, atanamamış olabilirsin ama doğru olman , yalancı olmaman benim için en büyük değerdir. Üzülme yavrum dedi. 


Bunu duyduğumda hıçkırıklarımı saklayamadım daha fazla ve bağıra bağıra ağlamaya başladım. O da bana sarıldı ve hayatım boyunca bir daha asla ona, o değerli insana ihanet etmedim, yalan söylemedim. Bu arada o olayın üzerinden on yıl geçti ve ben şu an  7 yıllık kadrolu öğretmenim. Hem de nerde biliyor musunuz? Şırnak’ın güzel mi güzel bir köyünde.  Kendi isteğimle orayı istedim ve buranın samimi insanlarını, yemeklerini  çok sevdim. En çok da öğretmen olmayı ve hayatımdan yalanı sonsuza kadar çıkarmayı.

Vefa İle İlgili Hikaye Yazınız.

 Vefa İle İlgili Hikaye  Yazınız.


Sevginin ve Vefanın Gücü


Mehmet Bey sekiz çocuğu   ve eşi ile küçük bir evde yaşayan aile babasıydı. Geçimini bahçe işlerinden kazandığı para ile sağlıyordu. Koca bir bahçesi vardı. Bu bahçe elma bahçesiydi. Mehmet Bey kış günleri hariç diğer günler erkenden kalkar ve bahçesine koşardı. Elma ağaçlarının diplerini temizler ve çıkan kötü otları da evdeki ineklerine götürürdü. Bahçe işlerinden her ne kadar yorulsa da  alın teri ile helalinden evine ekmek götürmek onu mutlu ediyordu. Mehmet Bey  yine bir gün bahçeden evine doğru yola koyulmaya çalışırken yolda yaralı bir köpek gördü. Köpek kanlar içindeydi. 


Bir araba köpeğe çarpmış ve  zavallı köpeğin yarasına bile bakmadan onu oracıkta koyuvermişti.  Ne acımasız , zalim insanlara kaldık diye söylendi Mehmet Bey. Köpek acıdan inim inim inliyordu. Canı yanıyordu belli ki. Mehmet Bey hemen üzerindeki gömleği çıkartıp köpeğin kanayan ayağına sardı, onu kucakladığı gibi hemen hastaneye  veteriner hekime götürdü. Veteriner Hekim Ceyhun Bey köpeğin yaralarını sardı, ona ağrı giderici ilaçlar içirdikten ve iğnesini yaptıktan sonra köpeği Mehmet Bey’e verdi. Mehmet Bey köpeği alıp evine götürdü. Artık onun sahibi olmuştu. Köpeğin adını da Karabaş koydu. Karabaş günler sonra iyileşti ve sahibinin peşinden hiç ayrılmamaya karar verdi. Sahibini çok seviyor , ona komik hareketler yapıyordu. 








Mehmet Bey’in elini yalıyor, ona doğru sokuluyor ve onun sıcaklığını hissediyordu. Mehmet Bey ve ailesi de bu tatlı ve gürbüz köpeğe çok alışmışlardı. Mehmet Bey bir gün yine evden çıktı ve bahçesine doğru iş yapmaya gitti. Karabaş bırakır mıydı hiç onu. O da hemen arkasından gitti ama Mehmet onu fark etmedi bile. Bahçesine geldiğinde yere düşen elmaları toplamaya başladı.  O kadar yorulmuştu ki yere düşen son elmayı da kovaya koyduktan sonra tam oradan ayrılacakken bir kurt sesi ile  irkildi.  Kurt Mehmet Bey’in 30- 35 adım uzağındaydı. Neye uğradığını şaşıran Mehmet Bey korkudan tiril tiril titremeye başladı. Neredeyse orada bayılacak ve kurda yem olacaktı. Kurt çok vahşi bakıyordu. Sanki bir an önce şu adamı yiyeyim de şölenimi bitireyim der gibi.


 Ulumaya başladı vahşi kurt. Bizim Karabaş durur mu? Bahçenin biraz ötesinde olan koca köpek Karabaş tüm gücü ile havlamaya ve koşmaya başladı. Yanında başka köpek arkadaşları  Karabaş’ın sesine geldiler. Kurt üç tane köpeği karşısında görünce hızla oradan uzaklaştı. Mehmet Bey işte o zaman rahat bir nefes aldı. Hemen Karabaş'a sarıldı, onu öptü ve onun ne kadar vefalı bir köpek olduğunu anladı. Bazen insanlardan bile daha vefalı olmuyor muydu hayvanlar.  O savunmasız ve masum varlıklar. İşte Karabaş da o güzel ve vefalı hayvanlardan biriydi zaten.




 

Orman Ve Orman Yangınları İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Orman Ve Orman Yangınları İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Çam ağaçlarının,  göknar ağaçlarının  selvi ağaçlarının  koca çınarların, badem ağaçlarının ve sayamadığımız binlerce ağaç türlerinin; sincap,  Çakır kuşu, gukuk kuşu, çalıkuşu, baykuşların, saksağanların ve daha binlerce canlı türünün dünyadan yok olup gittiğini düşünün. Sabah kalktınız , okula doğru yürüyorsunuz ve çevrenizdeki bir tane yeşil alan yok, ağaç yok, çeşitli sesler çıkaran sevimli serçeler, gece olduğunda çatınıza çıkan kargalar yok. Dışarıda sadece insanlar, arabalar, betondan yapılmış apartmanlar var. Dışarıda bir canlılık yok. Doğayı güzelleştiren, ona canlılık katan rengarenk çiçekler yok. Böyle bir dünya düşündüğümüzde ne kadar da sıkıcı bir yer olurdu yaşadığımız yer değil mi çocuklar?  Ormanlar oksijeni bol, güneşi bol, toprağı bol ormanlarımız.  Bakımsızlıktan kuruyan ağaçları, susuzluktan ölen hayvanları ve daha neler neler… Ne mi oldu ormanlarımıza? Haydi birlikte göz atalım. 


Özellikle bu yıl  yaz tatilinde her gün bir şehirden kara haber geldi ormanlarımızdan. Sönmek bilmeyen yangınlar , bitmek bilmeyen çileler, orada canlı canlı yanan kaplumbağalar, anasının karnından çıkalı henüz üç ay olmuş yavru inekler, tavşanlar ve daha çok sayıda canlar yandı orda. Oracıkta küsüverdiler hayata, veda ettiler dünyalarına, veda ettiler cennet vatanlarına. Yaşlı bir ninenin evine kadar yaklaşan yangına karşı orada kalması, umut var deyip bir kova ilesu alıp yanan yerlere dökmesi, evinin yandığını görüp yanan yerin dışarısına yere eski bir yorgan , yastığını serip buırası benim vatanım burada öleceğim diyerek günlerini orda geçirmesi, yaşlı bir amcanın yanan ormanlara arkasını dönüp son bir kez bakıp elveda vatanım, elveda emek ettiğim , yıllarımı verdiğim toprağım der gibi bakması… Yürekleri yaktı bu görüntüler yakmasına ama biraz daha önlem alsak, daha dikkatli olsak iyi olmaz mıydı sanki. Yanmazdı o zaman belki ormanlarımız, kalmazdı evinden ayrı o yaşlı teyze, ya da bakmazdı arkasına o yaşlı amca. Şu anda orada, o yeşil cennetlerinde yaşamaya devam ederlerdi belki. Orman yangınları bittikten sonra bir ağacın kökü yeniden yeşillenmiş, o kara görüntünün içinden bir çiçek filizlenip açmıştı, hayata inat , kötü insanlara, bilinçsiz insanlara inat dercesine. Umut var  diyor o küçük çiçek. Umut varsa her şey güzel olur o zaman. Gelin ormanlarımızı birlikte yeniden var edelim ve ormanları koruma bilincini toplum bilincine dönüştürelim.

 




 Ormanların faydalarının ne olduğuna bakalım bir de. Ormanların faydaları şunlardır: Ormanlar; nefes almamızı sağlayan, bizlerin yaşam olanı olan topraklarımız, ağaçlarımızdır. Sadece ağaçlar değil ağaçlardan fazlasıdır ormanlarımız. Bizleri serinletir, ruhumuzu iyileştirir, gündelik yaşamın sıkıntılarını atmamıza neden olan, piknik yaptığımız güzel yaşam alanlarımızdır. Yağmurun yağmasına yardım olan ciğerlerimizdir ormanlar. Yeraltı sularının oluşmasını sağlar, oksjen kaynağıdır, erozyonu önleyen yerlerdir. Bugün kullandığımız odunun, kağıdın, oturduğumuz sıraların, masaların ana kaynağı,  hammaddesidir ormanlarımız. İşi olmayan bir kimseye iş kapısıdır, alın terinin karşılığını verecek kapıdır ormanlarımız. Tıp, kimya kozmetik,  ve boya sanayinin hammaddesini oluşturan birçok ürün; ormandaki ağaçların kökünden, gövdesinden, dalından, yaprağından elde edilmektedir. Ve daha çok sayıda faydası vardır ormanların insana, insanlığa ve doğaya. İşte tüm bunları göz önüne alarak ağaç dikelim, ormanlarımızı yakmak yerine onları koruyalım. Sürekli oraları yeşillendirelim, oralarda yakıcı eşyalar bırakmayalım ve birçok canın yanmasına sebep olup insana, insanlığa ihanet etmeyelim.

 

Vatan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Vatan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

Vatan sevgisi, içimizdeki sevgilerin en kutsalı ve en anlamlısıdır. Uğruna kan dökülen yer, yeri geldiği zaman yaşamın anlamını kaybettiği ve onu korumak için  ölmek için,  her han hazır olduğun yerdir. İçinde bulunduğumuz bu topraklar, şehit kanları ile sulanan, Anadolu kadının alın teri ile, emeği ile yoğrulan ve anlam kazanan bu topraklar bizim vatansever milletimiz için çok önemlidir. Düşünsenize vatan elden gidiyor, vatan diye bir şey yok. Başka bir ülke geliyor ve senin toprakların üzerinde hakimiyet kuruyor, din elden gitmiş, dil elden gitmiş, kimlik gitmiş …vb . Vatan gitmiş, atalarımızın bin bir emeği ile , kanları pahasına kazandığı o topraklar düşman elinde. Düşünmesi bile zor değil mi? Çünkü insanın vatanı  , ana toprağıdır, toprak anadır vatan.


 

 Ecdadımız, o zor zamanlarında ayağında bir tek çarığı bile olmayan toy delikanlılarımız, Mehmetçiklerimiz, ayakları yalın ayak, üstlerinde hiçbir şey yok, yarı aç, yarı tok ama vatan söz konusu olduğu zaman bunları bile görmüyor gözleri.  Şehit oluyor bu topraklar için o kınalı kuzular.   O yaman delikanlılar, o körpe kuzular, yiğit adamlar bir ailenin belki en küçük çocuğu, bir ailenin belki ilk göz ağrısı ya da bir ailenin sadece tek çocuğu. Ana, babaları gözünü bile kırpmadan gönderiyor onları savaşa. Gidin diyor, gidin ki namus elden gitmesin, onur elden gitmesin, bağımsızlık  elden gitmesin diyorlar o vatansever atalarımız. Böyle bir ecdadın emanet ettiği bu toprakları korumak bizim elimizde değil de kimin olsun.  Bu güzel toprakları, bahar geldiği zaman kuzuların meleştiği, çiçeklerin rengarenk açıp vatanı güzel görünme kavuşturduğu, tohumların ekildiği , birliğin, dayanışmanın alın terinin sevgi ile birleştiği bu toprakları elbette severiz ve ölene kadar da bu vatan topraklarını koruruz. Bizimdir bu topraklar, bizim atalarımızın emaneti, onuru, namusudur.


 

Vatan sevgisi ile ilgili Mustafa Kemal’in şu sözü de bana her zaman yol gösterici olmuştur:

“Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk.




Bizler, gençler olarak bu vatanı korumak için durmadan , yorulmak bilmeden çalışmalıyız. Bağımsızlık elden gitmesin diye çalışırız, çalışmalıyız da her zaman.
 Vatanı kurtarmanın tek yolu, her bir ferdimizin nitelikli eğitim almasından geçer. Eğitime önem vermelidir ülkemin insanları. İlim yolunda, fen yolunda yükselmelidir  bu vatan toprakları. Yerli üretim ön plana çıkmalı, kendi teknolojik buluşlarımızı kendimiz yapmalıyız, ithalattan çok iharacatı kendimiz yapmalıyız ve öyle güçlü bir ülke olmalıyız ki hiçbir ülkenin manda ve himayesi altında hiçbir zaman olmayalım. Çalıştığımız zaman, bu vatanı geliştirdiğimiz zaman işte o zaman sevmiş oluruz bu toprakları. Çalışmaktır vatan sevgisi, yorulmak, alın teri dökme. Sana emanet edilen bu toprakları çalışarak sonsuza kadar korumaktır vatan sevgisi. Kimseyi vatanından ayrı koyma Allah’ım.

Durmadan Devam ettiğin Sürece Ne Kadar Yavaş Gittiğinin Bir Önemi Yoktur Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız.

 "Durmadan Devam Ettiğin Sürece Ne Kadar Yavaş Gittiğinin Bir

 Önemi Yoktur."  Sözünü Açıklayan Bir Yazı​ Yazınız.


İnsan  için  hayatta en önemli şey çalışmak olmalıdır.  Çünkü   çalışmak  insanı meşgul eden, kafasını boş  işlere vermekten kurtaran,  kişinin bir iş sahibi ve sorumluluk sahibi olmasını sağlayan en önemli uğraşıdır. Çalışmayan, boş duran kimseler hayattan zevk almazlar. Durmadan devam ettiğin sürece ne kadar  yavaş  gittiğinin  bir önemi yoktur. Önemli olan az da olsa bir işi devamlı olarak yapmandır.

 

Örneğin  ; Bir öğrenciyi ele alalım. Mehmet adındaki bir öğrencinin iki hafta sonra matematik sınavı vardır. Mehmet , öğretmen  ders anlattığı sürece onu dinlememiş, ödevlerini zamanında yapmamış, planlı ve programlı çalışmamıştır. Matematikten sınav  olacağı  zaman da sınava bir gün kala aklına gelmiştir sınavının olacağı. Bu durum karşısında hemen çalışmaya başlayan Mehmet sabaha kadar uyumadan matematik konularını çalışır.

 

 Sınav sonucu  açıklandığında  ise notu beklenildiği gibi kötüdür. Çünkü iki aylık konuları bir güne sığdırmaya çalışmıştır. Oysa her gün okuldan geldiği zaman az da olsa çalışmaya devam etseydi o sınavdan mutlaka  geçer  bir not alacaktı. Hayat da böyledir işte. Ne kadar çalışırsak o kadar kendimize faydalı oluruz. Bir işi bir anda yapmamız, ya da tüm günümüzü o işe vermek değildir önemli olan. Bir işi az da olsa devamlı yapmaktır. İbadet için de aynı şeyi söylemiştir Hz. Muhammed.  Efendimizin söylediği söz ise şudur:


“ İbadetin az da olsa devamlı olanı makbuldür.” İşte çalışmak için de aynı şey geçerlidir. Bizler yeter  ki  işlerimizi düzenli olarak adım adım yapalım. Başlarda çok muhteşem sonuçlar alamasak da sonunda güzel şeyler ortaya çıkacaktır.