Bilginin Önemi İle İlgili Kompozisyon Örneği

 Bilginin Önemi İle İlgili Kompozisyon Örneği


Bilgi; İnsanın aklının alabileceği gerçek, olgu ve ilkelerin tümüdür. Diğer bir ifade  bir konu ya da iş konusunda öğrenilen ya da öğretilen şeylerdir. Bilgi edinmek, bilgi öğrenmek deriz ya işte tüm bunlar bilginin önemi ile ilgilidir. İnsanlar merak ettiği konuları, öğrenmek istedikleri şeyleri çalışarak, okuyarak bilgi edinerek öğrenirler. Bilgimiz olmayan bir konu hakkında ne yorum yapabiliriz ne bide kaç cümle yazabiliriz. 



Bilgi, bilimsel araştırmaların verisidir. Yaşamımızın kolaylaşması için, bilim ve teknolojiden yaralanmak için, bilim ve teknoloji konusunda çalışmalar yapılması için bilgi önemli unsurlardan biridir. Bilgi her şeyin başlangıcıdır aslında. Bilgili olmak için de öğrenmek gerekir. Okumak gerekir. Kuranı Kerimin bile ilk emri oku ile başlar. Çünkü insan okuyarak bilgi sahibi olur ve hayatta kendi yaşamını sürdürebilir.  Bilgi, bilim ile iç içe olan bir kavramdır. Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda onların bilgiye ve bilime ne kadar fazla önem verdiğini görürüz. Çünkü tüm gelişmeler, icatlar bilgi ve bilimin sayesinde olmuştur ve olmaya da devam edecektir. 



Elbette her konu hakkında bilgi sahibi olamayız ama kişi kendini geliştirmek için, gündemden ve dünyadaki gelişmelerden haberdar olmak için bilgi edinmeli, okumalı, araştırmalıdır. Bilgi olmadan , bilgi öğrenmeden kendimizi geliştiremeyiz ve hep bir yanımız eksik kalır. Bilgi sahibi olan insan ise kendini daha çok geliştirir ve yaşama farklı açılardan bakmayı bilir.  Bilgili olan kişi aynı zamanda güçlü de olur. Çünkü bilgi aynı zamanda güçtür. Her  ülke ya da  ülkeler de bilgiyi elinde bulundurmak yani gücü elinde bulundurmak ister. İşte tüm bunlar için bilgi çok önemlidir. 






Bizler de bir birey olarak kendimizi geliştirmek için, içinde yaşadığımız dünyaya faydalı olmak için çok okumalıyız, bilimsel araştırmalar yapmalıyız, güncel olayları takip etmeliyiz ve kendimize iyilik için  yeni bilgiler  öğrenmekten asla vazgeçmemeliyiz. Unutmayalım ki “  Genel bir kural olarak, yaşamdaki en başarılı insan, en iyi bilgiye sahip olandır.” Benjamin Disraeli

“İnsanın Büyüklüğü Kanaatten Gelir. Kişi, Zor Günlerinde Bile Açgözlülükten Uzak Kalmalıdır.” Cicero’nun Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“İnsanın Büyüklüğü Kanaatten Gelir. Kişi, Zor Günlerinde Bile  Açgözlülükten Uzak Kalmalıdır.”  Cicero’nun  Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Bitmek bilmeyen mal hırsı, daha fazlasına sahip olma, en iyisine sahip olma isteği, elimdeki ile yetinemem bunun için de kimseyle bir şeyimi paylaşamam bencilliği ne yazık ki insanları insanlığından uzaklaştırmaya başlamış ve insanlık da ağır ağır  ölmeye başlamıştır. İnsanın büyüklüğü elindekiler ile yetinmekten geçer. 

Yetinmeyi bilmelidir insanoğlu. Başka insanların da kendileri  gibi ihtiyaçları olduğunu düşünerek empati kurma becerisine sahip olmalı ve yardıma muhtaç olan insanlara da elinden geldiği kadar desteğini esirgememelidir. Kişi zor günler geçirse dahi açgözlü olmaktan uzak durmalıdır. Kendi ailesine baktığı gibi komşusunun çocuklarına da yardım etmelidir. İnsan olana yakışan tavır da budur zaten. Aç kalma korkusu, her şeyim bitecek korkusu insanı açgözlülüğe  sürüklemektedir. Bu da hem insanın  kendisine zarar verir hem de kalbine zarar verir. İnsan tok gönüllü olmasını bilmelidir.  Açgözlülük ile ilgili şu sözü de çok severim:

" Öfkeyle sevgiyi, kötülüğü iyilikle yen;  Açgözlülüğü cömertlikle yalanı gerçekle yen." 






 Tok gönüllü olan insan kendini bilen insandır. Sadece yemekle karı doymaz, ya da fazla eşya alınarak daha güçlü, daha zengin olunmaz. Önemli olan insanca yaşamaya çalışmak ve insan olarak kalabilmektir.

 


İçinde Yağmur, Tavşan, İpek, Göl, Araba Kelimelerinin Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.

  İçinde Yağmur, Tavşan, İpek, Göl, Araba Kelimelerinin Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.


 

Cuma günü okulumuz bittiği için Cuma gecesinden dedemlerin köyüne gelmiştik. Annemin tatil günü olmadığı için o köye gelememişti. Babam ve ben bir günlüğüne gelmiştik. Köyümüzün adı ise Şenyurt Köyüdür.  Sivas’ta yaşadığım için  buraların köyü daha bir güzel olur. Memleketimi çok sevdiğim için köyüme de hayran biriyimdir.  Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Tuna. Henüz sekiz yaşında, üçüncü sınıf öğrencisiyim.  Babamın adı Emin, annemin adı ise Hatice’dir. Babamın mesleği öğretmenlik, anneminki ise doktor. Neyse hikayeme kaldığım yerden devam edeyim.


Hafta sonu olduğu için sabah erkenden kalkmıştık. Pencereden dışarıyı seyretmeye başlamıştım ki bir anda gelen yağmur  beni şaşkına uğrattı. Yağmur  o kadar güzel yağıyordu ki köydeki ağaçlar, otlar, hayvanlar suya doymuştu bugün.  Yağmur dindikten sonra Ninem ipek şalını başına geçirerek beni tavukların olduğu yere götürdü. Tavuklar kümeslerinde bir güzel yatıyordu. Ninem kapılarını açtı ve tavuklar mutlulukla dışarı çıktılar. Ben de ninemle hemen yumurta toplamaya koyulduk. Ninemin tavuğu çok olduğu için kümeste yirmi tane yumurta vardı.  Yumurtaları toplamak çok güzel bir duyguydu. Biz yumurtaları toplarken babamla dedem arabaya binip köyü gezeceklerini söyledi. 



Ben de onlara katılmak istediğimi söyledim. Dedem iki elini kocaman açarak gel bakalım buraya asla parçası diyerek beni kucakladı ve arabanın arka koltuğuna oturttu. Başladık araba ile köyümüzü gezmeye. Köyümüzde fazla insan kalmıştı. Gençler iş bulmak için şehir merkezlerinde yaşadığı için köyde de genelde yaşlı anne ve babalar kalıyordu. Araba ile giderken  köyün virajlı yollarına da girdik. Dağları seyrederek gidiyorduk ki bir anda karşımıza çıkan tavşan hızlı adımlarla yokuşu tırmanıp kaçtı. İnsanlardan korkuyordu anlaşılan. Çok sevimli ve pamuk gibi bir hayvandı.  Yolumuza devam ederken köydeki göllerden de geçtik. Sabah yağan yağmurun bereketi göllere iyi gelmişti anlaşılan. Göller yağmurla dolduğu için pek de bir parlaktı bugün. 



Dedem ve babam arabadan inerek köyün yakınındaki çeşmeden getirdikleri damacanalara su doldurdular. Buradaki çeşmenin suyu daha lezzetli ve daha yumuşak oluyormuş öyle dedi dedeciğim. Suyumuzu doldurduktan sonra arabaya binerek ninemin yanına gittik. Evin kapısından girdiğimde o kadar güzel kokular geliyordu ki çok acıkmıştım. Karnım da guruldamaya başlamıştı zaten yolda. Hemen eve gidip ninemin yaptığı sıcak ekmeklerden ve  pişirdiği köy tavuğundan bir güzel yedim. Yanında bol köpüklü ayran. Oh mis gibiydi her şeyin tadı. Köyün yemekleri bile bir başkaydı. 







Ninem kestiği ev tavuğundan anneme ayırmıştı bir biraz.  Yemekleri yedikten sonra güzel de bir çay içip yatağıma doğru giderken dedem bana seslendi. Gel bakalım buraya harçlığını unuttun deyip bana harçlık verdi. Çok mutlu olup dedeme sarıldım. Daha sonra ninemin benim için hazırladığı yer yatağına bir güzel yatarak uyumuşum. Sabah uyananınca da kahvaltımızı yapıp  çok sevdiğim ninem ve dedemle vedalaşıp babam ile birlikte evimizin yoluna koyulduk. Anneme köyden yumurta, tavuk, süt, tereyağı, yoğurt, ceviz ve daha bir sürü şey götürmüştüm. Çok güzel bir gün geçirmiştim ve bu günü asla unutmayacaktım.

Edebim Elvermez Edepsizlik Edene, Susmak En Güzel Cevap, Edebi Elden Gidene. Yunus Emre’nin Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Edebim Elvermez Edepsizlik Edene, Susmak En Güzel Cevap, Edebi Elden Gidene. Yunus Emre’nin Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsan olabilmenin en güzel erdemlerinden biri de edepli olmayı bilmektir. Kişi nerede, nasıl ve ne şekilde davranacağının bilincinde olmalıdır. Edepli insanlar kalbi temiz olan, güzel ahlaklı insanlardır. Böyle insanlar sinirli anlarında bile ağzını bozmayan,  tartıştığı insanlara  karşı bile nezaketini kaybetmeyenlerdir. Utanmayı bilen, çok konuşmaktan, çok bilmişlikten sakınan insanlardır. İnsanı sinir eden, çeşitli jest ve mimikler yaparak karşıdaki kişinin çıldırmasını sağlayan, haya nedir, utanma nedir bilmeyen kimseler ise edepsiz insanlardır. 




Böyle insanlar haksız durumdayken kendilerini haklı çıkarmak için her türlü utanmazlığı  yapan kimselerdir. Böyle insanlarla tartışmaya da girilemez. Çünkü tartışmaya girildiği zaman kendilerini haklı çıkaran ve karşısındaki kişiyi lafları ile, hareketleri ile yerin dibine batıran kötün insanlar edepsizdir. Yunus Emre de edepli olan kişi edepsiz olana karşı kendi kişiliğini, karakterini yerler altına almaması gerektiğini söylemek istememiştir. Edepli olan, terbiyeli olan kişinin güzel ahlakını bozmadan kalitesini bozmadan insan olarak kalması gerektiğini belirtmiştir. Yani edepsiz kişilere karşı sabırlı olmalıyız ve onlara karşı vereceğimiz en güzel cevap ise susmak olmalıdır. 


Sevgiyi, saygıyı hayatımızdan eksik etmemeliyiz. Edepsiz insanların iyi olması için onları güzel davranışlarda bulunmaya davet etmeliyiz. Davetimize kaba bir karşılık buluyorsak da onları kendi hallerine bırakmalıyız.

Edep İle İlgili Özlü Sözler

 Edep İle İlgili Özlü Sözler


Edep  kelimesi  toplumda oluşan töreye uygun davranış. İkinci anlamı ise utanma, sıkılma, çekinme gibi anlamlara gelir. Edepli insan, nerede nasıl hareket edeceğini bilen, güzel ahlak sınırlarını aşmayan kimsedir. Edepli insanlar yeri geldiği zaman utanmayı bilen , haddini bilen iyi insanlardır. Edepsiz insanda ise utanma ve haya yoktur. Edepsiz insan arsızca davranışlar içinde bulunmaya devam eder ve bundan da en ufak bir rahatsızlık duymaz.

Edep ile ilgili özlü sözler: 

“Her şey çok olunca ucuzlar; edep bunun aksinedir, o çoğaldıkça değeri artar. Şems-i Tebrizi


“Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter.”    Mehmet Akif ERSOY.


* “Bir insanın nasıl güldüğünden edebine neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın. “ Hz. Mevlana


* “Bütün yaşam değerleri modasını kaybeder. Modası kaybolmayan tek değer edep, haya, saygı ve namustur. “  Hatun Muazzez Cebi


* “Edep bir damladır, damladı mı yok olur. “  Hz. Ali (r.a)


* “Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz. “  Hz. Ali (r.a)


* “Edebim el vermez edepsizlik yapana, susmak en güzel cevaptır edebi elden gidene.”  Yunus Emre.


* “Güzeli güzel eden edeptir, edep güzeli sevmeye sebeptir. Mevlana


* Utanmak insan ruhunda asıldır. İnsanı insan olarak muhafaza eden de budur.   Nasır-ı Hüsrev


* “Eğer Adem oğlunun edebi yoksa adem değildir. İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir. Göz gezdir ve Allah’ın kelamına “Kuran’ın  tamamına bak, Kuran’ın anlamı edeptir.” “Eğer şeytanı ayaklarınızın altında görmek istiyorsanız gözünüzü açın ve biliniz ki şeytanın katili edeptir. Mevlana






* “Edep döküntüleri altın döküntülerinden daha hayırlıdır.  Hz. Osman (r.a)


* “Utancı giden kimsenin kalbi ölür.  Hz. Ömer (r.a)


* “Utanmak insan ruhunda asıldır. İnsanı insan olarak muhafaza eden de budur.   Nasır-ı Hüsrev


* “Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırak kardeşim tahsili; git önce edep, haya öğren.”   ‎Mehmet Akif Ersoy


* “Edep, dinin gerçeklerini bilmedeki ince anlayış, dünyanın geçici ve aldatıcı zevklerine aldanmadan Allah’ ı hatırlatan bilgiler edinmek için yapılan eğitimdir.”   Hasan Basri


Kar Tatili İle İlgili Kısa Hikâye Örneği

 

Kar Tatili İle İlgili Kısa Hikâye Örneği


Bugün hava çok rüzgarlıydı. Rüzgar evleri  yıkacak gibi esiyor, dışarıdaki rüzgarın uğultusu odama kadar geliyordu. Böyle havalardan her zaman korkmuşumdur. Onun için de rüzgarlı havalarda zorunlu olmadığım sürece fazla dışarı çıkmam. Okul servisi evimin önüne bırakıp gittikten sonra koşarak eve girdim. Eve geldiğimde annemin yaptığı yemeklerin kokusu her yere yayılmıştı. Bu koku mis gibiydi. Kek kokusu geliyordu içeriden. Bir de yaprak sarması kokusu. Okuldan geldiğim için canavar gibi açtım. Hemen mutfağa koştum. Canım annem çok güzel yemekler hazırlamıştı. 


Elimi yüzümü yıkadıktan sonra doğruca mutfağa anneme sofra kurmada yardım etmeye gittim. Sofrayı bir güzel kurduk. Akşama doğru ailece birlikte yemeğimizi yerken dışarıdaki rüzgarda durmuştu. Rüzgar yerini serin  ve ılık bir havaya bırakmıştı. Dışarı baktığımda o da ne?  Aman Allah'ım! Çok mutlu olduğum bir şey oluyordu. Kar yağmaya başlamıştı. Ardahan'da kar çok yağar. Hele soğukları var ya işte o soğukları  insanı tir tir titretir. Yavaş yavaş başlayan kar geceye doğru daha da artmış ve dışarısı bembeyaz olmuştu. Kar çok yağmıştı. Haberlerde  yoğun kar yağışı sebebiyle yarın tatil olacağı söyleniyordu. Haberi duyar duymaz uykum kaçtı ve mutluluktan o gün geç saate kadar uyumadım. Sabah olunca ise hemen sokağa çıktım. Arkadaşlarım Efe, Aslı, Dilara çoktan dışarıya çıkmış kar topu oynuyordu. Beni de yanlarına çağırdılar. Geç kaldın Buğra diyerek bana güldüler. Hemen kar topu savaşına başladık.





 İki saat aralıksız kar topu oynadık. O kadar zevkli bir gün olmuştu ki bu günü hayatım boyunca unutamamam. Kar topundan sonra kardan adamlarımızı yaptık. Daha sona yüksek yamaçlardan aşağıya doğru yarım saat kadar kaydık.  Karda kaymak çok heyecan vericiydi. En sonunda üşüdüğümüzü hissettik ve dağılarak evlere kaçıştık. Eve girdiğimde annem sobada kestane yapmıştı. Sobanın üzerinde de dağ çayı demlenmişti. Hemen kestaneleri yemeye koyuldum. Daha sonra güzel bir dağ çayı ile içim bayram etti. En sonunda da yorgunluktan düşüp yatağa kendimi zor attım. Güzel bir kar tatili geçirdiğim için o gün çok mutlu olmuştum.

Kültürümüze Yerleşmiş Çay İle İlgili Cümleler Verilmiştir. Yarım Bırakılan Cümleleri Metinle İlişkilendirerek Tamamlayınız.

 Kültürümüze Yerleşmiş Çay İle İlgili Cümleler Verilmiştir. Yarım Bırakılan Cümleleri Metinle İlişkilendirerek Tamamlayınız.


·       * Çay sohbettir  çünkü çayla birlikte en güzel sohbetlere otururuz. Hele bir de sevdiğimiz insanlar yanımızdaysa o çayın tadı daha da bir başka olur. Tek başına çay içmenin bana göre fazla tadı olmaz. Oysa arkadaşlarımızla, ailemizle,  içtiğimiz çay insana daha lezzetli gelir ve o çayın tadına doyum olmaz. İnsan kederlendiği zaman da sohbet edecek birini arar. Sohbet edecek kişiyi bulduğu zaman da çay içerek kederini az da olsa unutmaya çalışır ve çay içerek rahatlar. Kültürümüzde çayın tadı sohbetle olur. Çay bizim en önemli ve en lezzetli içeceklerimizden biridir. Ayrıca çayın çok sayıda faydası da vardır.


·       Çay eşitliktir çünkü  çay sayesinde herkes bir araya gelir. Herkes onun tadına bakabilir  ve  içebilir.  Ortak duygular, düşünceler ifade edilir. Çay sayesinde herkesin başarısı kutlanır. Dertleri varsa dertleri dinlenir. Samimi bir ortam oluşturulur ve  insanlar birbirine daha candan ve daha yakın davranır.


·       Çay davettir çünkü çay insanları bir araya getirir.  Eve  davet ettiğimiz misafirler, evine gittiğimiz misafirler çay ile ortamı şenlendirir. Ocakta kaynayan ve demlenen çayın kokusu insana mutluluk verir.  Çay insanları bir araya getirir. Küsleri barıştırır.  Sorunları olan kimselerin sorunlarına çare olur. Yani çay insana iyi gelir . Çayın insan ilişkilerinde çok önemli bir işlevi vardır. O da insanları mutlu etmek, kişinin stresini atmasını sağlamak, sohbete doymak, özlem gidermek ve daha birçok faydaları vardır.




Hayvan Sevgisi İle İlgili Hikâye Örneği Yazınız.

 Hayvan Sevgisi İle İlgili Hikâye Örneği Yazınız.


İş çıkışı  arabamla eve doğru yol alıyordum.  Bugün de öğrencilerimle güzel bir vakit geçirmiştim. Onlarla olmak bana çok iyi geliyordu. Öğrencilerime bir şeyler öğretebilmek, onlara iyi yönde örnek olmak beni çok mutlu ediyordu. Ben onları seviyordum onlar da beni seviyordu. İyi ki öğretmen olmuşum diye arabamı çalıştırıp eve doğru gitmeye başladım. Araba ile giderken önümden hızla geçen araba  son anda frene bassa da  bir köpeğe çarpmıştı. O nasıl hızdı öyle. Zavallı köpek oracıkta yere yığılmıştı.  Arabasından inen adam hemen köpeğe yardım etmeye başladı. Ben de arabadan inip köpeğin durumuna baktım.


 Adam acelesi olduğu için hızlı gittiğini söylese de bu bana mantıklı gelmiyordu. Hiçbir şey  bir canlının hayatından daha değerli olamazdı.  Adam köpeğin fazla bir şeyi olmadığını ileri sürerek köpeği orda bırakıp arabasına binip hızla oradan uzaklaştı. Ben ile köpek baş başa kalmıştık. Bana masumca bakıyordu. Sanki beni al, beni sev , beni koru diyordu bana. Bırakır mıydım hiç onu oracıkta. Hemen köpeği yavaşça yerinden kaldırdım. Yerinden kaldırır kaldırmaz köpek öyle bir inledi ki size anlatamam.


 Az önce köpeğin bir şeyi yok diyen adam da  onun bu durumuna hiç dikkat etmemişti. Aynı durum kendi yakınlarının başına gelse adam yine de  arabasına binip gider miydi acaba? Tabi bu da ayrı bir konu. Köpeği i tam arabama koyacakken oradan geçen öğrencilerim koşarak yanıma geldi. Öğretmenim ne oldu bu köpeğe ,canı çok acıyor ne kadar masum dediler. Ben de onlara olanları anlattım.  Ayşe ve Melih de köpeğin durumuna çok üzüldüler. Hemen çantalarındaki sudan çıkarıp köpeğe verdiler.  Köpeğin başını okşayıp ona sevgi gösterdiler. Merhametliydi benim öğrencilerim. İçinde hayvan sevgisi olan çocuklardı. 


Hayvanları sevmeyen başka canlıları da sevmez diye anlatmıştım onlara. Daha sonra köpeği arabama koyduğum gibi veterinere götürdüm. Köpeğime hemen bir serum taktılar. Ayağında hafif burkulma olduğu için orayı da bir  güzel sardılar. Daha sonra köpeği evime aldım. Evimin bahçesinde eşim ona çok güzel bir kulübe yaptı. Kahverengi gözleri ile evimizin  tatlı minnoşu olmuştu bu tatlı köpek. Başı biraz uzun, üst çenede üç, alt çenede dört dişi bulunuyordu. 





Ön ayakları  beş arka ayakları ise dört parmaklıydı. Keskin dişleri ile kendisini koruyabilme özelliğine sahip bu şirin köpeğimiz zaman içinde büyümeye ve aslan gibi olmaya başladı. Onu o kadar çok seviyordum ki onsuz vakit geçirmez hale gelmiştik. Kendisini o kadar çok sevdiriyordu ki anlatamam. Çok sadık ve vefalı bir dost olmuştu bana. İyi ki onunla karşılaşmıştım ve o benim olmuştum . Bundan büyük mutluluk yoktu benim için. Ne kadar güzel bir duyguydu bir hayvanı sevebilmek , ona bağlanmak ve onunla yaşamak. Hayvan sevgisini öğrencilerime  anlatmış ve onların da bir hayvan sahibi olmasını sağladığım için kendimle gurur duyuyordum artık. Köpeğimin adını da Karabaş koymuştum .

 

Hayvanları Ve Doğayı Seven İnsanların Kişilik Özellikleriyle İlgili Neler Söyleyebilirsiniz. Çevrenizden Örnekler Vererek Açıklayınız.

 Hayvanları Ve Doğayı Seven İnsanların  Kişilik  Özellikleriyle İlgili  Neler Söyleyebilirsiniz. Çevrenizden Örnekler Vererek Açıklayınız.


İnsan içinde yaşadığı doğanın kıymetini bilmelidir. Çünkü içinde yaşadığımız bu evren, bu doğa bizlere çok sayıda armağanlar vermektedir. Temiz havayı içimize çekmek,  güzel bir doğada yaşayarak  mutlu olmak hepimizin isteğidir. Hayvanları ve doğayı seven insanların kişilik özellikleri şunlardır:


*İçinde hayvan ve doğa sevgisi olan kişi merhametli bir kimsedir. Kimseye kolay kolay kötülük yapmaz ve kötülük de düşünmez.


*  Fedakar insanlardır.


* Duygusal  ve duyarlı insanlardır.


* Çalışkan insanlardır.


*  Yardımlaşmayı ve dayanışmayı seven biridir. Bir sokak kedisi ya da bir yavru köpek  gördüğü zaman onlara yardım eder. Hele hele yaralı bir hayvan gördükleri zaman böyle insanların içi çok acır ve hemen hayvana müdahale eder ve o hayvanları alıp veterinere götürerek bir canın kurtulmasını sağlar. İçinde hayvan sevgisi olan insanlar can olan, nefes alana önem verirler. Bunun için de insancıl düşünen kimselerdir.


* Hayvanlar için barınaklar yaparlar. Empati kurabilen saygıdeğer kimselerdir.


* Doğayı seven insan doğaya asla zarar vermez. Çöplerini oraya buraya savurmak yerine çöp kutusuna atar.


* Doğayı seven kimse her yıl elinden geldiği kadar fidan diker ve doğaya katkı sağlayarak insanlığını bir kez daha ortaya koymuş olur.





* Doğayı seven insan gideceği yer  az zaman alıyorsa yürüyerek gider ve boşu boşuna araba kullanarak doğaya zarar vermez.


* İçinde hayvan sevgisi ve doğa sevgisi olan kişi insan olan kişidir. Karakteri oturmuş, sağlam duruşlu, iyimser, sevgi dolu ve gönlü temiz insanlardır.


Çevremde gördüğüm komşum Fatma Teyze vardır. Fatma Teyze’nin beş tane kedisi vardır. Bu kediler sokak kedisidir ve onlara her gün mama vermekte, ciğer vermekte ve onları koşulsuz sevmektedir. Fatma Teyze ayrıca çevresini temiz tutan, çevresine zarar vermeyen doğa sevdalısı bir kimsedir. Bunun için de mahalleli tarafından da çok sevilen saygıdeğer, merhametli bir kimsedir.

 

Hayvanlar Olmasaydı Hayatımızda Ne Gibi Değişiklikler Olurdu? Arkadaşlarınızla Tartışınız.

 Hayvanlar Olmasaydı Hayatımızda Ne Gibi Değişiklikler Olurdu? Arkadaşlarınızla Tartışınız.

 

İnsanların en yakın dostu olan hayvanlara sevgi   yüzyıllar  boyunca değişmemiştir. Doğanın dengesi ancak hayvanların varlığı ile mümkündür. Hayvanlar olmasaydı ekosistemin dengesi de bozulurdu.  Çocukları sevmenin özünde bile hayvan sevgisi vardır. Şehirlerdeki kirlilik,    deniz  kirliliği, orman yangınları, küresel  ısınma sorunları, orman yangınları dünyanın dengesini sağlayan hayvan varlıklarını yok etmektedir. Oysa her türden hayvan yeryüzünün ekolojik dengesini doğal yolla sağlamaktadır.  Hayvanlara karşı acımasız olan kimse insanlıktan nasibini almamıştır.


Hayvanlar olmasaydı hayatımızda şunlar değişirdi:

 

İnsanlardan sıkıldığımız zaman sığınacağımız, seveceğimiz, ilgi göstereceğimiz ve bizi seven bir hayvanımız olmazdı. Yalnız başımıza sıkıcı bir yaşam sürerdik.  Hayvanların doğaya, insanlığa nasıl katkı sağladığını şu örneklerle de açıklayabiliriz:

Örneğin bal  arıları;  baldan daha önemli olan tozlaşmayı sağlamaktadır. Tozlaşma bitki yaşamını etkileyen baş faktördür.  Bizi ve hayvanları besleyecek olan bitkiler tozlaşma ile var olabilir.  Bir diğer örnek vereceğim hayvan ise planktonlardır.  Fotosentez yetenekleri sayesinde oksijen üretmekte ve dünyaya dağıtmakta önemli rol oynarlar. Dünya oksijenin yarısını borçlu olduğumuz planktonlar, derin bir nefes  almamızı sağlayan canlı türüdür. Bir diğer hayvanlar ise primatlardır. Primatlar da Ormanların bahçıvanları gibi hareket eder  ve doğal tohum taşıyıcılarımızdır. 



Bir diğer hayvan ise kelebeklerdir. Güzel kanatları ile ve renkleri  ile bizi mutlu eden,  polen dağıtımını sağlayan kelebekler, iklim değişikliği tahminlerine yardımcı oluyor. Araştırmalara göre; kelebekler Kuzey yarım kürede normalde olduğundan daha erken ortaya çıkıyor. Bu da bilim adamlarının iklim değişikliğinin etkilerini incelemelerine ve bunu önlemek için neler yapabileceklerini bulmalarına yardım ediyor.  Bu ve bunun gibi daha çok sayıda hayvanın doğanın dengesine nasıl katkı sağladığını çoğaltarak açıklayabiliriz.






Ayrıca çeşitli hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından faydalanılmaktadır. Hayvanlar olmadığı zaman bu yiyecekleri alamazdık. Bunları yemediğimiz zaman da bağışıklık sistemimiz güçlü olmaz ve hastalıklara daha çabuk yakalanırdık bulmalarına yardım ediyor.  Bu ve bunun gibi daha çok sayıda hayvanın doğanın dengesine nasıl katkı sağladığını çoğaltarak açıklayabiliriz.



.Onun için hayvanlar insan sağlığı için de çok önemli bir yere sahiptir. Keçi, koyun, inek, manda gibi hayvanların etinden ve sütünden faydalanırız. Tavuk, hindi, kaz gibi hayvanların ise yumurtası insanların beslenmesinde çok önemli  bir yer tutar. Sadece bitkisel beslendiğimiz zaman güçsüz kalırdık. Bunun için de hayvanlar çok önemlidir. Hayvanlar olmasaydı bilim insanları onlara bakarak çeşitli buluşlar yapamazdı. Mesela uçak bulunamazdı. Uçak kuşlara bakılarak  yapılmıştır. İşte burada da hayvanların etkisi çok fazladır.

Evrendeki Tüm Kötülükler Yok Edilemese De Yapılan İyiliklerin Karşılıksız Kalmayacağını Anlatan Metninizi Aşağıdaki Atasözlerini Kullanarak Yazınız. “İyiliğe İyilik Her Kişinin Kârı; Kötülüğe İyilik Er Kişinin Kârı.” İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.”

 Evrendeki Tüm Kötülükler Yok Edilemese  De Yapılan İyiliklerin  Karşılıksız Kalmayacağını Anlatan Metninizi Aşağıdaki Atasözlerini Kullanarak Yazınız.

“İyiliğe İyilik Her Kişinin Kârı; Kötülüğe İyilik Er Kişinin Kârı.”

 İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.”


Dünyada her kötülüğü engelleyemeyiz. Her gün evrende çeşitli olumsuz olaylar olmaktadır. Canı yananlar, can yakanlar, şiddete maruz kalanlar, savaşlar, savaşta yok yere yaşamlarını kaybeden masum insanlar, terör olayları vb. Dünyada o kadar çok kötü olay yaşanmaktadır bunu say say bitiremeyiz. Evrendeki tüm kötülükler yok edilemez. Çünkü elimizde sihirli bir değnek yoktur. Bir anda her şeyi normal düzenine getirecek güç sadece  hayallerde olur. 



Gerçek dünya  güllük gülistanlık bir yer değildir. Kötülüklerin hepsini engelleyemeyiz ama kötülük yapmamak ise bizim elimizde olan bir durumdur. Elimizden geldiği kadar iyi insan olmak, insanlara iyi davranmak, içimizde şefkat ve merhamet duygusunun yaşamasını sağlamak ise elimizde olan bir durumdur. Bir kimseye yaptığımız iyiliği karşılığı olsun diye yapmamalıyız. İnsanın onuruna yakışan davranış biçimi karşılıksız iyilik yapmaktır. Çıkar ilişkilerine dayanan iyiliği çoğu kişi yapar. Önemli olan hiçbir çıkarımız olmadan karşı taraf ya da taraflara iyilik etmek, insanlığın ölmediğini gösterebilmektir. 




Atalarımızın da dediği gibi iyiliğe iyilik her kişinin kârı; kötülüğe iyilik ise er kişinin kârıdır. Ayrıca yaptığımız iyiliklerin değerini kimi insanlar bilmeyebilir. Karşımıza vefasız , iyilik bilmeyen kimseler de çıkabilir. Onun için de şu atasözünü unutmamalıyız: “ İyilik yap denize at; balık bilmezse Halik bilir.” Gerçekten d öyledir. Bizler iyilik yapmaya devam etmeliyiz. İnsanlar iyiliğin değerini anlamasalar bile bunu bilen Yüce Yaradan vardır ve orada her şey kayıt altındadır. Onun için her zaman insan olmaya, iyi olmaya devam etmeliyiz.

 

Çözüm Önerilerinizin Yer Aldığı “Yardımlaşma” Temalı Metninizi Aşağıdaki Özdeyiş, Atasözü Ve Deyimi Kullanarak Yazınız. ( Dünya Kötülük Yapanların Yüzünden Değil, Hiçbir şey Yapmayıp Seyredenler Yüzünden Tehlikeli Bir Yerdir, Baş Başa Vermeyince Taş Yerinden Kalkmaz, Yaraya Merhem Olmak)

 Çözüm Önerilerinizin Yer Aldığı “Yardımlaşma” Temalı Metninizi Aşağıdaki Özdeyiş, Atasözü Ve Deyimi Kullanarak Yazınız.


( Dünya Kötülük Yapanların Yüzünden Değil, Hiçbir şey Yapmayıp Seyredenler Yüzünden Tehlikeli Bir Yerdir, Baş Başa Vermeyince Taş Yerinden Kalkmaz, Yaraya Merhem Olmak)


 

Sokakta yatan , evsiz barksız insanların yerine kendinizi koydunuz mu  hiç? Özellikle  soğuk , karlı ve buzlu havalarda dışarıda yatılır mı hiç? Yiyecek ekmeğiniz yok içecek bir yudum suyunuz yok. Isınacak, başınızı sokacak bir göz odanız bile yok. Düşünmesi bile ne kadar zor ve acı öyle değil mi? Bizim bu düşündüğümüzü yaşayan binlerce, on binlerce insan var . Evsiz insanlara yardım etmek, onların elinden tutup sosyal yaşama katılmalarını sağlamak, mutlu olmalarını sağlamak insanlık olarak hepimizin sorumluluğudur. Hiç kimse isteyerek sokakta yatmaz. Her gün soğuktan hayatını kaybeden, çeşitli hastalıklara yakalanan çok sayıda insanları da haberlerden duymaktayız.


 

Dünya sadece kötülük yapanların yüzünden değil; hiçbir şey yapmayıp seyredenler yüzünden tehlikeli bir yer haline gelmiştir. Evsiz insanların yaşadığı zorlukları, çektiği sıkıntıları gördüğümüz zaman bu duruma seyirci kalmamalıyız. Bugün onların başına gelen kötü bir olay yarın bizim de başımıza gelebilir. Hayatta her şey olabilir ve insan olanın başına her şey gelebilir. İşte onun için evsiz insanlara yardımcı olmalı, elimizden geldiği kadar onlara maddi ve manevi olarak destek olmalıyız. Onları dışlamamalıyız, onlardan korkmamalıyız. Korkmak yerine toplum olarak onları nasıl iyileştirebiliriz, onlara ne gibi yardımlar sağlayabiliriz vb gibi düşünceler ile hareket etmeliyiz. Bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşlarına da destek olmalıyız. Seyretmek yerine bir şeyler yapmalıyız ve insan olduğumuzu insanlık yaparak başkalarına da yansıtmalıyız. Ne demiş atalarımız: “ Baş başa vermeyince taş kalkmaz.” Bizler hep bir olup o taşı kaldırmasını bilmeliyiz. Onların yaşadığı zorlukları en aza indirmeye çalışmalıyız ve dayanışma içinde çalışmalıyız.

 





Herkes bu konuda üzerine düşeni yaptığı zaman bir yaraya merhem olmuş olur ve yarası olan garibin, kimsesiz kimselerin  çektiği sıkıntıların çözümü olur. İçimizde iyilik duyguları olduğu zaman, merhamet olduğu zaman her türlü zorluk aşılır ve insanlık da yaşatılmış olur. Yeter ki birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşamasını bilelim ve kardeşlerimizin elinden tutalım.

Kâmil Gibi Evsizlerin Toplum Tarafından Dışlanmaması İçin Çözüm Önerileriniz Nelerdir?

Kâmil  Gibi Evsizlerin  Toplum Tarafından Dışlanmaması İçin  Çözüm Önerileriniz Nelerdir?


İnsanların başına hayatta her şey gelebilir. İyi bir çevrede doğmamış olabiliriz, anne ve babamız olmayabilir, akrabalarımız bize sahip çıkmayabilir ve daha bir çok olumsuz olaylarla karşılaşabiliriz. Keşke hiç kimse evsiz kalmasa, herkesin kafasını sokacağı bir evi, ısınacağı bir odası olsa ama ne yaık ki yaşanılanlar,  acı kayıplar ve daha niceleri insana her zaman güzel şeyler sunmayabilir. Kâmil de sokakta yaşayan , kimseye zararı olmayan kendi halinde biridir.. Evsiz olduğu için kimse onu evine almamıştır.





 Evsiz kimselerin toplum tarafından dışlanmaması için bizlere ve devlete  düşen görevler   şunlardır:


* Evsiz olan kişiler için konutlar inşa edilmelidir ve onların da sıcacık bir evleri olmaları ve barınma, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını sağlayabileceği koşullar oluşturulmalıdır.


*  Evsizler için acil konaklama merkezileri kurulmalıdır.


* Evsiz insanlar için hep birlik olup baş başa vermeliyiz ve onların da sağlıklı, mutlu olmasını sağlamalıyız.


*  Evsizlerin gereksinimlerini gidermek için sivil toplum kuruluşları üzerine düşen görevleri yerine getirmelidir.


* Evsiz kimselerin;  alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyarıcı madde bağımlılığının ya da ruhsal bozukluğunun olması halinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi olmasına yardımcı olunmalıdır.


* Evsizlere kötü biri gibi bakılmamalı, onlara karşı ön yargılı bir tutum içine girilmemelidir.


* Onlara karşı şefkatli ve merhametli davranılmalıdır.


* Evsiz insanların  meslek edindirme kurslarına katılmasına, yönelik faaliyetlerde bulunulmalıdır.


* Evsiz insanlar ile dalga geçilmemelidir, onlara eziyet edilmemelidir. İnsan onuru ayaklar altına alınmamalı, onlar yapamayacağı işlerde çalıştırılmamalıdır.


* Onların da sosyal yaşama girmeleri için devlet onlara eğitim vermeli ve evsiz kimseler devlet güvencesi altında olmalıdır.


* Evsiz kimselerin;  stresle başa çıkma,  öfke kontrolü, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık sağlayarak tutum ve davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasına yardım edilmelidir.


*  Psikolojik ve sosyolojik sorunları olan kişiler gerekli yerlere yönlendirilmelidir.

Kâmil Adlı Metinden Yola Çıkarak Kâmil Adındaki Kişi Sizin Mahallenizde Yaşıyor Olsaydı Ona Nasıl Davranırdınız? Neden?

 Kâmil Adlı Metinden Yola Çıkarak Kâmil Adındaki Kişi Sizin Mahallenizde Yaşıyor  Olsaydı  Ona Nasıl Davranırdınız?  Neden?


Kâmil, sokaklarda yaşayan, üstü başı kir içinde olan bir adamdır.  Günlerce banyo yapmadığı için, üstü başı kir olduğu için, sokaklarda kaldığı için, merdiven aralarında uyuduğu için  vb.  mahalleli onu benimsememektedir. Ona biraz korku ve biraz da acıma duygusu ile bakmaktadır. Metindeki çocuğun babası ona iyi davranmakta ve Kamil aç kaldığı zaman ona yemek vermekte, onu hamama götürmektedir.  Mahallede birkaç kişi dışında Kamil’e fazla sıcak bakan kimse yoktur. Kâmil bizim mahallede yaşıyor olsaydı ona ön yargı ile yaklaşmazdım ve ondan korkmazdım.



 Ailem ile birlikte ona elimden gelen her türlü fedakarlığı yapardım. Annem onun için yemekler yapar, babam için güzel kıyafetler satın alırdı. Ben de babam ile birlikte onu ziyarete gider ve onunla dertleşirdim. Onun da insan olduğunu ve biricik, değerli bir varlık olduğunu  aklımdan hiçbir zaman çıkarmazdım. Kâmil bizim gibi bir insandır fakat kaderi onu bu hale getirmiş olabilir. Belki anne ve babası küçük yaşta ölmüştür, akrabaları ona sahip çıkmamıştır. Belki daha farklı sorunlar yaşamış ve hafızasını kaybetmiştir ve daha birçok şey aklımıza gelebilir.





 Onun neler yaşadığını, neden bu durumlara düştüğünü bilmeden onu yargılamamalı ve toplumdan uzaklaştırmaya çalışmamalıyız. Ona her zaman iyi davranırdım ve merhametli, yardımsever bir insan olurdum. İnsan olana yakışır tavır ve hareketlerde bulunurdum. Hayatta hiç birimizin başına nerede, ne zaman ve nasıl , neler geleceği belli değildir. Düşmez kalkmaz bir Allah olduğu için ne oldum delisi olmamalıyız, insanlara tepeden bakan şımarık kimseler olmamalıyız. Kâmil bir insan olduğu için insana insan olduğu için değer veriri ve yardım ederdim.

“Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.” Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek” Konulu Tiyatro Metni Yazınız.

 “Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.”  Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek”  Konulu Tiyatro Metni Yazınız.


Öğrenciler, İstiklal Marşı’nın ardından sınıflara dağılmıştı. Öğretmen derse geldiğinde, sınıftaki öğrenciler ayağa kalkmış, öğretmeni selamladıktan sonra yerlerine oturmuştu. Filiz Öğretmen  dersini bitirdikten sonra teneffüs zilinin çalması ile öğretmenler odasına gitti.


Çocuklar sınıfta kalmışlardı. Ali, Murat, Çiğdem ve Eda konuşmaya başladılar. Konuştukları kişi ise sınıfın en çelimsiz ve  en temiz kalpli kızı Fatmaydı.


Ali:  (Gülmeye başlayarak) Bu Fatma ne zayıf değil mi arkadaşlar? Zayıflıktan neredeyse iskeleti çıkmış gibi.  Fatma tüm bu konuşulanları duyuyordu bu arada.


 Murat:  ( Kahkaha atarak) Evet Ali çok çok zayıf galiba evde hiçbir şey yemiyor, ekmeğiniz de mi yok?


Çiğdem:  (Sinsi sinsi gülümseyerek)  Uğraşmayın şu zavallı kızla, baksanıza acınacak durumda zaten.  (Çiğdem Çantasından çıkardığı kuruyemişlerden ikram ederek dört arkadaş birlikte yemeye başladı.)


Eda: ( Konuşulanların yanlış olduğunu fark ederek)   Biraz da Fatma’ya verelim arkadaşlar. Bu yaptığınız yanlış, bize yakışan erdemler değil.


Ali: ( Dalga geçmeye devam ederek)   Ne yaptık ki sadece şaka yapmıştık.  Şakada mı yasak oldu?


Çiğdem: Bu şaka değil ama.


Ali: (Susarak) Çevresine bakındı.


 Çiğdem:  (Elindeki kuruyemişleri Fatma’ya göstererek )Yer misin dedi.


Fatma: Teşekkür ederim, tokum.


 (Fatma sabahtan beri açtı zaten. Gerçekten de evlerinde yiyecek bir kuru ekmek bile yoktu. Arkadaşlarının dalga geçmesine rağmen onlara kızmamıştı ).


Çiğdem: Sen bilirsin o zaman ( Zil çaldı ve öğretmen sınıfa girdi. Derse başladı.)


Öğretmen Filiz Hanım:   Okuttuğu okuma parçasının ana fikrini bilen var mı? (Herkes el kaldırıyordu. Fatma’nın ise açlıktan el kaldırmaya mecali bile kalmamıştı.)


Öğretmen: Fatma soruma sen cevap verir misin? 


 Fatma :  Yavaşça ayağa kalktı, Bu met- nin- a- na fik-ri ( derken  bir anda yere yığıldı. Kimse ne olduğunu anlamamıştı. Öğretmen hemen koşarak Fatma’yı kucağına aldığı gibi müdür beyin odasına götürdü. Daha sonra okula gelen ambulansla Fatma acile kaldırıldı. Herkes durumunu merak ediyordu Fatma’nın. Ertesi gün öğretmen Fatma’nın durumu hakkında açıklama yaptı.)


Öğretmen Filiz Hanım: Çocuklar, endişe etmeyin. Korkulacak bir şey yok ama üzülecek şey çok .  (Fatma aç olduğu için bayılmış, babası hasta olduğu için çalışmıyormuş. Annesi de yakın zamanda vefat ettiği için kardeşine o bakmak zorunda kalıyormuş. Kardeşine bakmaktan, ev işlerini küçücük yaşta görmekten çok yorulmuş ve bir deri bir kemik kalmış. Üstelik maddi durumları da iyi olmadığı  için yeterli beslenmemiş ve bunun için de bayılmış dedi. Bunu duyan öğrenciler büyük vicdan azabı çekmeye başlamıştı. İlk konuşan Ali oldu.)


Ali: Öğretmene dönerek ağlamaya başladı ve Fatma ile geçtiği dalgayı öğretmene anlattı. Daha sonra  Murat konuştu.


Murat:  (Pişmanlık içinde ağlayarak)Çok pişmanız öğretmenim , biz çok büyük bir hata yaptık. Biz Fatma’nın zayıf olması ile ilgili dalga geçmiştik. Oysa o ne zorluklar çekiyormuş küçücük omuzlarında.


Çiğdem: Öğretmenim büyük bir eşeklik ettik ama hiç bir şey için geç değil. Siz de bize yardım ederseniz, arkadaşımız için bir şeyler yapar ve onun bizi affetmesini sağlayabiliriz.


Eda: Ben dalga geçmeyelim demiştim size arkadaşlar. Ne de olsa o  bizim arkadaşımızdı ama siz beni anlamadınız.


Öğretmen: Evet çocuklar, yaptığınız şey çok yanlış ve çok ayıp. Bir kere zayıf olmak dalga geçilecek bir durum değil. İkincisi insanlar hakkında böyle yargılarda bulunmanız doğru değil. Zayıf olmasının nedeninin  açlıktan da olabileceği hiç aklınıza da mı gelmedi. Bu nasıl bir  duyarsızlıktır.


Sınıf: Sustu ve başını önüne eğdi.


( Daha sonra sınıfça para toplandı ve Fatmaların  evine gidildi. Fatma  için çok güzel bir çiçek  ve çikolata yaptırıldı. Onunla dalga geçen dört öğrenci ondan af diledi.)

 

Fatma:  Affetmek ne demek arkadaşlar. Yapmayın böyle şeyler. Olur biz çocuğuz, üzmeyin kendinizi. Hayatta hepimiz hata yapabiliriz. Önemli olan hatalarımızın farkında olmak ve özü dileyebilmek. Siz özür dilediniz ve ben de affettim. (Böylece Fatma’nın gönlü alınmış oldu  bir daha böyle saçma sapan sulu şakalar, kalp kıran şakalar yapılmadı sınıfta. Ertesi hafta okuldaki tüm öğrenciler seferber oldu ve Fatma ve ailesi için her türlü destek sağlandı. Fatma artık kilo almaya ve boy atmaya başlamıştı. Affettiği arkadaşları ise onun en yakın dostları olmuştu.)