Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Teknolojinin Gelişmesinin Aile İçi İletişime Olumsuz Etkisini Anlatan Bir Yazı Yazınız.

 Teknolojinin Gelişmesinin Aile İçi İletişime Olumsuz Etkisini Anlatan Bir Yazı Yazınız.

 

Teknoloji yıllar içerisinde gelişmiş ve gelişmeye de devam etmektedir. Teknolojinin gelişmesinin her ne kadar olumlu yanları olsa da aile içi iletişim de olumsuz yanları da olmuştur. Amacına uygun kullanıldığı zaman, eğitici  videolar izlendiği zaman,  değerlerimiz , benliğimiz  kaybedilmediği zaman teknoloji iyi bir şeydir ama ne yazık ki teknolojiyi çoğumuz boş zaman geçirme aracı olarak görüyoruz, eğlence amaçlı kullanıyoruz. Teknolojinin hayatımıza bu kadar hızla girmesinden dolayı çocuklar ve anne ve babalar arasında iletişim sağlıklı kurulmamaya başlanmıştır. Şimdi en küçüğünden tutun da en büyüğüne kadar herkesin elinde bir cep telefonu, tablet  var.


 Çocuklar cep telefonundaki oyunları indirmekten, o oyunlarla vakit öldürdüklerinden dolayı derslerine daha az çalışmaya başlamıştır ve dışarı bile çıkmamaya başlamışlardır. Teknolojinin  faydasız bir şekilde kullanılması çocukların asosyal olmasına neden olmuş ve çocuklar anne ve babası ile bile konuşamaz, iletişim kuramaz hale gelmişlerdir. Eskiden aile içi sohbetler kurulurdu, kitap okuma saatleri yapılırdı ve güzel anılardan bahsedilir ve birlikte sosyal bir ortam sağlanırdı. Herkes bildiği bir kitaptan aklında kalanları anlatır, güzel ve neşeli zamanlar geçirilirdi. Şimdi ise durum tam tersi oldu. Anne ve balar sosyal medyayı gereksiz kullanmaya başladı. İnstagram, facebook gibi sosyal medyanın gereğinden fazla kullanılması  aile bireylerinin çocukları ile ilgilenmemesine neden oldu ve bu ve bunun gibi nice sorunlar ortaya çıktı. Çocuklar telefon bağımlısı oldu, anne ve babalar sosyal medyası bağımlısı oldu ve gerekli, gereksiz her şey sanal ortamda yaşanmaya başladı. Bu da haliyle aile denen o kutsal kurumun yavaş yavaş bozulmasına neden oldu.


 Teknoloji bu şekilde kullanılmaya devam ederse aile içi iletişim daha da kötü bir hale gelecek ve herkes gergin, asosyal bir kimseye dönüşecektir. Aile denen kurumun bozulmaması için temeller sağlam  atılmalıdır. Anne ve babalar bilinçli  insanlar olmalı, çocukları ile ilgilenmeli ve onların ellerine teknoloji bir cihaz verip onları kendi hallerine bırakmamalıdır. Yoksa durum daha vahim bir hale gelecek o zaman da pişman olunsa bile iş işte geçmiş olacaktır. Elbette teknoloji ye karşı değilim  her şeyde ölçü olduğu gibi teknoloji kullanımında da ölçülü olmalıyız ve  vaktimizi ailemiz ile iletişim kurarak, göz göze gelerek, güzel anılar biriktirerek geçirmeliyiz.

 

“Sen Uzattığın Eli Tutmayan Ele Mi Dargınsın. Yoksa Onu Tutmayacak Birine Uzattığın İçin Kendine Mi? Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Sen Uzattığın Eli Tutmayan Ele Mi Dargınsın. Yoksa Onu Tutmayacak Birine Uzattığın İçin Kendine Mi? (Mevlana) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



 

 Sevmek, sevilmek, saygı görmek, ait olmak, ait olduğunu hissetmek, sahip olduğunu hissettirebilmek, insanca bir yaşam sürmek ve her şeyden önce insan olarak kalmak büyük bir incelik, büyük bir  değerdir. Sevmek isteriz  ama sevmek için sizi sevenleri sevmek gerekir. Bize değer vermeyen, sevdiğimiz halde bizi yanında istemeyen ve bizi dışlayan insanların yanında kalmak çile çekmekten başka bir şey değildir.

 

 Boşa geçen zaman, boş yere harcanan ve dilden dökülen sözcükler, boşa geçen  her an kişinin kendinden uzaklaşmasına ve kendini de değersiz hissetmesine sebep olur. Çünkü bu boş anlarımızı bizi sevmeyen insanlara ayırdığımız için pişman oluruz sonradan. Der ki Mevlana Hazretleri:  Sen uzattığın eli tutmayan ele mi dargınsın. Yoksa onu tutmayacak birine uzattığın için kendine mi? İşte burada kişinin dargın olduğu kişi karşı taraftaki kişi değildir kendisidir. Çünkü eli yanlış kişiye uzatmıştır, sevgiyi, ilgiyi, değeri yanlış kişide aramıştır e bunun sonucunda da hayal kırıklığına uğramış ve kendini kötü hissetmiştir.

 

Bırakın bizi sevenlere uzatalım ellerimizi, bırakın bize değer veren kişilere verelim gönlümüzü, samimiyetimizi ve insanlığımızı.  İşte bunları yaptığımız zaman hem yanlış kişiden insanlık beklememiş oluruz hem de bize değer veren kişiler ile birlikte olup kendimizi daha çok değerli hisseder ve severiz.

“Komşusu Açken Tok Yatan Bizden Değildir.” Sözünü Kısaca Açıklayınız. Bu Sözde Hangi Değerler Öğütlenmiştir? Açıklayınız

 “Komşusu Açken Tok Yatan  Bizden Değildir.” (Hz. Muhammed) Sözünü Kısaca Açıklayınız. Bu Sözde Hangi Değerler Öğütlenmiştir.? Açıklayınız.

 

Alemlere rahmet olarak gönderilen, güvenilirliği ile , yaşadığı hayat ile ümmetine örnek olan büyük insan Hz. Muhammed Mustafa efendimizdir. Peygamber Efendimiz  her zaman tok gönüllü bir insan olmuş, kendisi açken bir başkasının aç yatmasına asla gönlü razı olmamıştır. İnsan nasıl ki kendi nefsini düşünüyorsa, kendi aile bireylerini düşünüyorsa bu düşünceyi yardıma muhtaç olan komşusu için de düşünmelidir. Komşularımız bizim en yakınlarımız, zor günlerde can yoldaşımız, elimiz, ayağımız kolumuzdur. Onların çektiği en ufak bir maddi sıkıntıdan hemen haberdar olmalıyız ve onlara elimizden geldiği kadar yardım etmeye çalışmalıyız.

 


Efendimiz bu sözü ile yardım etmenin ne denli büyük bir erdem olduğuna değinmiştir. Ayrıca kendimizi aç olan komşumuzun yerine koyarak empati kurma becerisine de sahip olmalıyız ve  onun için de daha hassas ve daha insani bir düşünce içinde olmalıyız. Yardımsever olmak, dayanışma içinde olmak, iş birliği ile zor durumda olan komşularımızın halinden anlamak ve onlara yardım etmek en büyük insanlık örneğidir. Komşusu açken tok yatan kişi insan kavramının içine giremez. Komşusu aç olarak yatarken kendinin karnı şişen bir kimse iyi bir Müslüman da olamaz. Müslüman din kardeşinin halinden anlayan, onun zor gününde yardım eden kimse olmalıdır aynı zamanda. İ

 

İslam dini öyle güzel, öyle muhteşem bir dindir ki onu iyi anlayan, onu iyi araştıran  bir Müslüman da dininin gereklerine göre hareket eder ve komşusu açken tok yatmaz ve hemen komşusu için harekete geçer ve onun için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapar. Böyle olunca da Müslümanlar arasındaki sevgi ve muhabbet de çoğalır ve başka ülkelere de örnek insanlar olunur. Efendimizin bu anlamlı sözünden  yardımseverlik, empati kurma, dayanışma içinde olma gibi değerler ön plana çıkmaktadır. Unutmayalım ki komşularımızın bizim üzerimizde hakkı vardır, bizim de komşularımızın üzerinde hakkımız vardır. Onun için kim bir zora düşerse  ona yardım etmeli ve bu yardımlaşma da  her zaman devam etmelidir.

“Dostun Üzüntüsüne Acı Duyabilirsin. Bu Kolaydır; Ama Dostun Başarısına Sempati Duyabilmek, Sağlam Bir Karakter Gerektirir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Dostun Üzüntüsüne Acı Duyabilirsin. Bu Kolaydır; Ama Dostun Başarısına Sempati Duyabilmek, Sağlam Bir Karakter Gerektirir.” (Oscar Wilde) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Birinin başına üzücü bir olay geldiğinde insan olarak ilk tepkimiz elbette üzülmek olur. Keşke o kişinin başına böyle üzücü bir olay gelmeseydi, keşke   o kişi daha dikkatli olsaydı falan deriz. Kişi sadece dostunun acısına üzülmez ki insan olan kişi  acı olan, insanı üzen her şeye üzülebilir. Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Çünkü onlar dostumuzdur ve zor anlarında dostlarımızın da yanında olmamız gerekir. Dostun acısına acı duymak ve kendimizi onun yerine koymak ve onun gibi hissetmek kolaydır ama dostun başarısına sempati duyabilmek ise sağlam bir karakter gerektirir.

 

Kendini bilen, insancıl düşünen ve insan olan kişi dostunun sadece kötü günlerinde değil iyi günlerinde de yanında olmalıdır. Kişi dostunun başarısına da sevinmeli ve onun başarısını da kendi başarısı gibi görmeli ve onun başarısına yürekten sevinmelidir. İşte böyle yapıldığı zaman sağlam bir karaktere sahip oluruz ve gerçek bir dost oluruz. Böyle olan dostluklar da bir ömür sürer. Sevdiğimiz arkadaşlarımızın, dostlarımızın , yakınlarımızın başarılı olması  bizi daha çok mutlu etmelidir ve içimizde kesinlikle kıskançlık duygusu uyanmamalıdır.

 


 İçimizde sevgi, mutluluk olmalıdır. Sanki biz bir şeyi başardık gibi sevinmeliyiz. İşte bunu yaptığımız zaman karakteri oturmuş , sağlam bir kişilik oluruz. Bu yürekten yatığımız zaman daha kendimiz olur  bizi biz yapan değere sahip oluruz.

“Hayatın En Büyük Hataları, Başarıya Ne Kadar Yaklaştıklarını Bilmeyen İnsanların Vazgeçmelerinden Dolayı Olur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Hayatın En Büyük Hataları, Başarıya Ne Kadar Yaklaştıklarını Bilmeyen İnsanların Vazgeçmelerinden Dolayı Olur.” ( Thomas Alva Edıson) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

İnsanlığı ileriye götürecek olan, insana  zorlu yollardan sonra aydınlık yolları gösteren ve toplumları ayakta tutacak olan şeyler güzel ahlak ve sıkı bir çalışma sayesinde olur. Çalışmak, alın teri dökmek, amacı uğrunda sonuna kadar mücadele ederek hedefine ulaşmak kişiyi mutlu eder. Kimi insanlar vardır ki o kadar çalışır, emek eder, her türlü zorluğun üstesinden gelir ve son birkaç tane daha zorluk kalır  ve işte o anda o çalışan, mücadeleci insanlar başarıya ramak kala olan birkaç zorluğa dayanamazlar ve pes ederler. Pes ettikleri için de asıl amaca ne kadar yaklaştıklarının farkında bile olmadan yenilgiye ve başarısızlığa uğrarlar.

 

Hayatın en büyük hataları, başarıya ne kadar yaklaştıklarını bilmeyen insanların vazgeçmelerinden dolayı olur der ampulü icat eden, büyük bilim insanı Edison. Kendisi de ampulü bulmadan önce defalarca deney yapmış ve çoğunda başarısız olduğu halde kararlılığından ve çalışmasından asla vazgeçmeden yoluna devam etmiştir. Hatalarından ders çıkarmış ve inatla tekrar deneyler yapmaya başlamış ve gece gündüz uyumadan yaptığı bu deneyler en sonunda cevap bulmuş ve o büyük bilim insanı elektriği, ampulü bularak dünyamıza aydınlığı, ışığı, teknolojiyi, bilimi getirmiştir. Bu başarının  bedeli elbette kolay olmamıştır. Kendisine belki inanmayanalar olmuştur, yaptığı deneyi küçümseyenler onunla alay edenler olmuştur ama o kimseye aldırmadan yoluna devam etmiştir ve başarının verdiği muhteşem hazza ulaşmak için insanlığa büyük icat getirmiştir ve insanlığı çeşitli zorluklardan kurtarmış ve hayatımızı kolaylaştırmıştır. Bugün tüm kadınlarımızın, dedelerimizin dilinde hep Edison için rahmet okunur. Elektriği kim bulduysa yeri de aydınlık olsun derdi eski büyüklerimiz. Edison hem elektriği bulmuş hem de insanların yaşamını kolaylaştırmış, bir taşla birden fazla kuş vurmuş ve amacına ulaşabilmiştir.


İşte bizler de kendimize onu örnek almalıyız ve amacımıza ulaşana kadar pes etmemeliyiz ve başarının bizimle olması için son nefesimize kadar mücadele etmeliyiz. Bu yolda elbette çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalacağız önemli olan o zorluklarında üstesinden gelip insanlığa faydalı işler yapabilmek ve faydalı eserler bırakabilmektir önemli olan. Yeter ki isteyin, emek edin ve azim ve sabırla yoğrulun gerisi kendiliğinden gelecektir Allah’ın da izni ile.

“Bazen Küçük Şeylerden Ne Müthiş Sonuçlar Alındığını Gördükçe İçimden Küçük Şey Diye Bir Kavram Olmadığını Düşünüyorum.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 “Bazen Küçük Şeylerden  Ne Müthiş  Sonuçlar Alındığını Gördükçe  İçimden Küçük Şey Diye Bir Kavram  Olmadığını Düşünüyorum.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon  Yazınız.

 

Sevmek, yardım etmek, empati kurabilmek, düşenin elinden tutup kaldırmak,  merhametli olmak, acıyı paylaşabilmek insana ait olan, insani duygulardır. Aslında küçük şey diye bir şey yoktur. Bazen küçük şeylerden ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe, içimden küçük şey diye bir kavram olmadığını düşünüyorum der  Bruce Barton. Çünkü bazen yaptığımız iyiliklerin, küçük dokunuşların insanın hayatına nasıl bir şekilde tesir ettiğini ve onları nasıl mutlu ettiğini biz bile tahmin edemeyebiliriz. Örneğin; Normal zamanlarda hiçbir sıkıntısı yokken  bir anda maddi sorunlarla karşı karşıya gelen bir komşumuzun o anlık ihtiyaçlarını elimizden geldiği kadar karşılayabilmek ve ona yardım etmek çok insani bir davranıştır. Yapılan bu iyilik o komşumuz tarafından unutulmaz ve bu davranış onun için ömür boyu değerli bir hediye olarak kalır zihninde. Yapılan iyiliğin küçüğü büyüğü olmaz. Çünkü küçük hediye diye bir şey yoktur.

 

Başka bir örnek olarak şunu söyleyebilirim:  Hiç anne ve baba sevgisi  almamış, bu özel duyguyu ruhunun  derinliklerinde hiç hissetmemiş  bir çocuğun boynu bükük şekilde okulun bahçesinde oturduğunu gördükçe onun yanına gidip ona canı gönülden sarılmak, onun başını okşamak ve onun küçük ellerini sevgi ile öpmek o çocuk için ne denli büyük bir mucize  olur ve çocuk ve kişi arasında büyük bir sevgi ortaya çıkar. Çocuk kendini de seven birilerinin olduğunu, sevilmek duygusunun ne kadar da güzel bir duygu olduğunu o anda hisseder ve sevinçten göklere çıkmak ister. Çünkü o sevgi küçük bir sevgi değildir, çünkü o dokunuş, o hissiyat küçümsenecek bir şey değildir. Önemli olan ince düşünebilmek, insanların yaralarına merhem olabilmektir. Sevdiklerimizi, yakınlarımızı, bizi sevenleri mutlu etmek için illaki pahalı pahalı hediyeler almamız şart değildir.

 

Mesela anneler günü geldiği zaman bir çocuğun annesine kendi kafasından iki kıtalık şiir yazması, kendi mahallesinin dağlarından annesine bir demet papatya toplaması o çocuğun annesinde müthiş bir  duygu uyandırır ve annenin çocuğa olan sevgisi, ilgisi iki katına çıkar. Çocuk ve anne arasında inanılmaz duygu geçişleri olur. Küçük dediğimiz şeylerden büyük mucizeler ortaya çıkar ve bunun nasıl bir güzel sonuç sağladığını iyiliği yapan kişi bile tahmin edemeyebilir. Zor günlerinde yardım edelim insanlara, sevgiye muhtaç olduklarında saralım küçük bir çocuğun kalp yarasını, halini hatırını soralım ana ve babaların, öğretmenlerin. İşte bunlar yapıldığı zaman küçük şey diye bir şey olmadığını anlayacaksınız.


Geleneksel Türk Tiyatrosunun Toplumdaki Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Geleneksel  Türk Tiyatrosunun Toplumdaki Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Geleneksel Türk Tiyatrosu, yazılı bir  metne dayanmayan, içinde dansları olan, şarkıları olan, söz oyunları yer alan gösterilerden meydana gelir.  Türklerin toplumsal yaşamında önemli bir yere sahiptir. Geleneksel Türk Tiyatrosunun Meddah, Kukla ve Orta Oyunu gibi türleri vardır. Yine baktığımızda kaynağını  köylünün oyun çıkartma geleneğinden alan Köy Seyirlik Oyunları, yaren sohbetleri,  Mevlevi ayinleri gibi yöresel etkinlikler de yapılır. Bu tür tiyatrolarda genelde güldürü ön planda olur. Oraya gelen izleyiciler hem gülmek, hem de düşünmek ve verilen mesajı almak için gelirler. Güldürünün arkadaşında yatan temel etken ise insanı düşünmeye yönlendirmesidir. Topluma mesaj vermek amacı ile , onları sorgulamaya ve düşündürmeye yönelik harekete geçirmesi ile Geleneksel Türk Tiyatrosu bizim toplum için hem ilgi çekicidir hem de çok önemlidir. Geleneksel Türk Tiyatrosu yazılı olmadığı için doğaçlamalara yer verilir.

 




 Oyuncuların içinden geldiği gibi konuya hakim olarak doğaçlama yapması da izleyicileri ayrı bir mutlu eder. Yapılan doğaçlamalar da ince bir zeka ve düşünme yeteneği gerektirir. Hepimizin ortak sorunları, yanlışlarımız, bilgisizliklerimiz, bazen bilerek isteyerek yaptığımız hatalar da tiyatroda net bir şekilde oyuncular tarafından sergilenir. Bu tür tiyatroda sadece göze değil kulağa da hitap edilir. Konuya uygun müzikler çalarak insanları etkilemek ve amaca odaklandırmak da ayrı bir önem taşır. Bu tür tiyatrolarda kişiler tip özelliği taşır. Okumamış, cahil kimseleri, okumuş ama henüz kendini aydın olarak yetiştirememiş yarı aydınları anlatır bu tiyatro. (Tıpkı karagöz ve Hacivat oyunu gibi. Karagöz cahil olan kişiyi temsil eder, Hacivat da yarı aydın olan kişiyi temsil eder.)

 

Karşıt karakterler birlikte verilir. Cahil, aydın, iyi kötü, güzel çirkin gibi. Bu da tolumun ilgisini çok çeker ve toplum tarafından merakla ve ilgi ile izlenmeye devam eder. Herkes bu tür tiyatrolardan kendine göre bir mesaj çıkarır. Toplumu güldüren, eğlendiren, güldürürken düşündüren Geleneksel Türk Tiyatrosu toplumun vazgeçilmezi olarak yaşanmaya ve yaşatılmaya devam eder. Oyuncuların seyirci ile  kurduğu organik bağ,  gerektiği zaman kurguya seyirciyi de dahil etme, İroni ve taşlamayı, söz ve hareket güldürüsünü eğlendirme amacıyla kullanma, Hacivat ve Karagöz oyununda yer alan  Kız Arama, İş Arama, Ev Arama, Kılık Değiştirme, Ölüp Dirilme,  Kız Kaçırma, Kızın Bulunması vb gibi oyunların da sergilenmesi toplumun, insanların ilgisini daha çok çeker ve Geleneksel Türk Tiyatrosuna olan ilgi de daha çok artar.

 

Nezaket İster İskarpin Giysin İster Çarık Bastığı Yeri Çamurlamaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

Nezaket İster İskarpin Giysin İster Çarık Bastığı Yeri Çamurlamaz.” (Cenap Şehabeddin) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanlar  akıllı bir  varlıktır. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirler ama gel gör ki bazen bilerek, karşıdaki kişilerin duygularını görmezden gelerek o kimselere kaba davranabilir ve o kimselerin kalplerini kırabilir bazı  kimseler. Oysa insanlık dili nezaketli olmak şeklinde olsaydı şu anda hiç kimsenin kalbi kırık olmaz, insanlar birbirine karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı şekilde, mutlu bir halde yaşamaya devam ederlerdi.

 

Nezaketin olduğu yerde insan vardır, insanca davranışlar içinde olan kimse vardır.” Nezaket ister iskarpin giysin ister çarık bastığı yeri çamurlamaz .”der Cenap Şehabettin. Burada anlatılmak istenen şudur: Eğer bir insan nazik biri değilse o kimsenin ne kadar güzel giyindiği, nasıl  güzel göründüğü hiç önemli değildir. O insan ister en güzel ayakkabıları giysin, en  güzel kıyafetleri giysin , en güzel evlerde otursun, en iyi arabalarda gezsin insan olmadığı sürece bunların hiçbir anlamı olmaz. Ama öyle insanlar da vardır ki üzerinde giyecek bir kıyafeti bile yoktur, giydiği ayakkabı yırtıktır, oturduğu ev yıkık döküktür ama o insanın yüreğine bir baktığımızda yürek altın gibidir, elmas gibi parlaktır ve işte orada aydınlığı, insanlığı ve insanı en yakından görebiliriz. İnsanın nasıl göründüğü hiç önemli değildir önemli olan insanın nazik olmasıdır, toplum içindeki kişilerle konuşurken kendini bilen, haddini bilen, kalp kırmayan kimse olması önemlidir.

 

Nazik insanlar girdiği ortamda çabuk sevilen ve değeri bilinen insanlardır. Böyle kimseler girdiği yeri çamurlamaz aksine oraya güzellikler saçar ve o kimselerin olduğu yerde mutluluk ve güven duygusu olur.

 

“Ben Sporcunun Zeki, Çevik ve Aynı Zamanda Ahlaklısını Severim.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Hazırlayınız.

 “Ben Sporcunun  Zeki, Çevik ve Aynı Zamanda  Ahlaklısını Severim.” ( Mustafa Kemal Atatürk) Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Hazırlayınız.

 

Spor yapmanın insan sağlığını nasıl da olumlu etkilediğini, , spor sayesinde insanın ruhunun nasıl da gençleştiğini ve mutlu olduğunu az çok hepimiz biliriz. Spor yapan sağlıklı olur, stresini atar, kendini gün içinde daha zinde  hisseder ve işlerine de daha iyi odaklanır. Spor yapmanın çok sayıda faydaları vardır. Bunları saymakla da bitiremeyiz. Bir de bu işi profesyonel olarak yapanlar vardır. İşte onlara sporcu deriz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk  her sanat dalına, her spor dalına önem verdiği gibi sporculara da çok önem vermiştir. Sporcuların sadece iyi bir oyuncu olması, çok yetenekli olması, çok başarılı olması tek başına bir anlam ifade etmez onun için.

 

Atatürk’e göre sporcuyu sporcu yapan asıl erdem onun zeki, çevik ve aynı zamanda güzel ahlaklı olmasıdır. Sporcu dediğin kişi zeki olmalıdır. Kitap okumalı, araştırmalı, ülkesindeki ve dünyasındaki gelişmelere kayıtsız kalmamalı, yeri geldiği zaman ülke sorunları için de kafasını yormalıdır. Okudukça sorgulamalı, sorguladıkça da okumaya ve çalışmaya devam etmelidir. Sporcu olan kişi aynı zamanda çevik olmalıdır. Yani hızlı ve  hedefini tam ortasından vuran kişi olmalıdır. Tembel , yavaş hareket eden, uyuşuk kimse olmamalıdır. İşte böyle olduğu zaman daha etkili, daha güçlü ve daha atak bir kişi olur. Sporcu dediğin tüm bunların yanında  en önemli özellik olan, insanı insan yapan değerlerin başı olan güzel ahlaka sahip olmalıdır.

 

 Bir insanda, bir sporcuda ya da başka bir mesleği yapan kişi ya da kişilerde ahlak yoksa o kişiler alanında ne denli başarı olursa olsun bunun  toplum için hiçbir faydası olmaz. Sporcu da güzel ahlaklı olmalı, centilmen olmalı ve işini yaparken arkadaşlarına karşı nazik olmalı, terbiyeli olmalı ve ahlakini her ne olursa olsun kaybetmemelidir. Eline, diline sahip olmalıdır. İstikrarlı, tutarlı, insanlara yardım eden, kimseye tepeden bakmayan, öfkesine hakim olan ve insan gibi insan olan biri olmalıdır. İşte tüm bunları yaptığı zaman sporcu gerçek anlamda bir kahraman olmuş olur ve o kişi sporcu kavramını da hak etmiş olur.

Korona Virüssüz Günler Mi Geliyor? Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

Korona Virüssüz Günler Mi Geliyor? Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 

Hayatımıza girmesi ile çok sayıda insanın canını almış, çok sayıda insanda kalıcı hasarlar bırakmış olan korona virüsün bitmesi  her insan için mutluluk ve umut demektir. Virüs süresinde evlerine kapanmak zorunda kalan insanlar bu süreçte çok sıkıntılar çekmiştir.  Virüsten dolayı çoğu iş yerleri kapanmış, çoğu insan işsiz kalmış ve kimileri en sevdiklerini kaybetmiş, kimileri ise sevdiğine bile doyamadan ayrılmıştır bu dünyadan. Dünya için karamsar bir tablo oluşturmuş olan korona virüs  dünyanın başına bela olmuş ve daha birçok olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Virüsün insanın akciğerinde tahribata yol açtığı görülmüş ve sadece akciğerle kalmayıp kalbe ve diğer organlara da zararlı etkisi görülmüştür. 


Tüm dünya ülkelerini esir almış olan virüs iki yıllık bir sürenin sonucunda azalmaya başlamış ve ülkemiz olan Türkiye’de de son zamanlarda etkisi kaybolmaya başlamıştır. Ülkemizde de hemen hemen çoğu kişi bu virüse yakalanmış ve elbette ilaçların geliştirilmesi ile de ölüm vakaları azalmaya başlamıştır. Almanya’da yaşayan ama Türk bilim insanı olan, aynı zamanda karı kocanın  buldukları aşının etkisi Çinlilerin bulduğu aşıdan daha etkili olmuş ve Biontech aşısı yüzden doksan, doksan beşe kadar virüse karşı koruma sağlamaya başlamıştır. Bu bilim insanları buldukları aşı ile aynı zamanda çok zengin olmuşlar ve zenginlik sıralamasında da yerlerini almışlardır. Bu kişilerin Türk olması da bizi ayrıca gururlandırmaktadır. Virüssüz günlerin gelmesi an meselesi gibi.


 İnsanlar o kadar çok bunaldık ki artık akrabalar, eş dost birbirine sarılmak istiyor, birbiri ile gidip gelmek ve eski neşeli günlerin tekrar  gelmesi umuluyor. İnsan en çok da bu karamsar günlerde insana muhtaç olmuş ve insanlar ile bir arada olmanın önemi daha anlaşılmıştır. Virüs bittiği zaman yine eskisi gibi olacağız. Maske zorunluluğu olmadan, mis gibi temiz havayı içimize çekerek iş yerlerimize gideceğiz, çocuklarımız okullarda maske takmak zorunda kalmayacak, insanlar birbirine sarılabilecek ve birbiri ile yakın temas kurabilecek. İşte bunlar çok güzel umutlar ve hayata geçecek uygulamalardır. Virüssüz günlere tekrar kavuşmak umudu ile kalın sağlıcakla.

Ramazan Bayramının Müslümanlar İçin Anlam Ve Önemi Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 Ramazan Bayramının Müslümanlar İçin Anlam Ve Önemi Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 


Dertlerin paylaşıldığı, mutlulukların paylaşıldığı, insanların en güzel duyguları ile bir araya geldiği, yardımlaşmanın ve dayanışmanın bugünlerde ruhumuza daha çok işlediği güzel ve anlamlı günün adıdır bayram. Her milletin kendine özgü bayramları vardır. Biz Müslümanların da  kutladığı ve bizim için çok önemli olan iki dini bayramımız vardır.  Milli bayramlarımız ise ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’ne has olan bayramlarımızdır. Dini bayramlarımızın ilki Ramazan Bayramı ikincisi ise Kurban Bayramıdır. Ramazan Bayramı bir aylık süren bir orucun sonucunda , Müslümanların sabır ve iradelerine hakim olup Yüce Allah için tuttuğu orucun sonucunda onlara verilmiş olan büyük armağandır.  Sabrın sonu selamet olur derler ya işte Ramazan Bayramı da bizler için selamet günü, sevinç günü, heyecan ve coşku günüdür. Birlikteliğin, ailelerin , akrabaların, eşin dostun en çok da bu günlerde bir araya gelip güzel sofraların kurulduğu, anlamlı sohbetlerin yapıldığı günün adıdır Ramazan Bayramı.

 

Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hz. Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin tef çalıp oynadığını gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hz. Ebu Bekir, Resulullah'ın evinde böyle şey yapılmasının uygun olmayacağını bildirerek, onların susmalarını söyledi. Peygamber efendimiz, Hz. Ebu Bekir’e, (Onlara mani olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir) buyurdu. (Buhari) Bunun için bayramlarımızda mutluluğumuzu yaşamalıyız ve onu en iyi şekilde  geçirmeliyiz.

Ramazan Bayramında ilk  olarak sabah erkenden kalkılır ve daha sonra bayram namazına gidilir. Bayram namazı kılındıktan sonra camilerimizin dışında bayramlaşmak için uzun kuyruklar oluşur ve işte bu muazzam görüntüyü izlemek ve bayramlaşmak insanı daha bir mutlu eder ve iyi ki Müslümanım , iyi ki  böyle anlamlı bayramlarımız var ve iyi ki bizi bir araya getiren, küslerin barıştırıldığı, sevinçlerin paylaşıldığı  ve sabrımızın sonucunu aldığımız bayramlarımız var deriz. Bayram namazından dönen büyüklerimiz evlerine vardığında çok güzel bir kahvaltı sofrası kurulmuş olur. Komşular ile akrabalar ile yapılan bu güzel kahvaltılarda yüzlerde tebessüm, mutluluk ve bayramın coşkusu vardır. Küçükler büyüklerin ellerini öpmek ve harçlığına bir an önce kavuşmak için sıraya girer bu günde. En çok da çocukların sevdiği ve şekere doyduğu bayramdır Ramazan Bayramı.

 

 Bu günlerde yakınımızda olmayan akrabalarımızı, eş ve dostlarımızı mutlaka aramalı ve onlara hal hatır sormalıyız. Maddi durumu olmayan, yoksul kimselerin bu bayramı mutlu bir şekilde geçirmesi için onlara imkanımız el verdiği kadar yardım etmeliyiz ve desteğimizi esirgememeliyiz. Özelliklede yoksul olan çocukları bu bayramda harçlığa boğmalıyız ve onlara güzel kıyafetler, güzel yiyecekler almalıyız ve onların gönlünü kazanmalıyız. İşte  Ramazan Bayramı  bu güzel şeyler yapıldığı zaman bayram olur ve bayramın önemi ve anlamı bir kez daha anlaşılır. Bayram mutluluk günüdür, sevgilerin paylaşıldığı, mutlulukların paylaşıldığı, güzelliklerin dışa vurulduğu, günahtan, dedikodudan, riyakarlıktan uzak durulan gündür . Bu bayramı kendimize vesile kılarak her zaman iyi ve güzel ahlaklı bireyler olarak, iyi bir Müslüman olarak hayatımıza devam etmeliyiz. Şimdiden herkesin bayramı kutlu, mutlu ve mübarek olsun.

“Sesini Değil Sözünü Yükselt! Yağmurlardır Yaprakları Büyüten, Gök Gürültüleri Değil.” (Mevlana) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“Sesini Değil Sözünü Yükselt! Yağmurlardır  Yaprakları Büyüten, Gök Gürültüleri Değil.” (Mevlana) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsan dilini nasıl kullanacağını iyi bilmelidir. Diline sahip olmayan, herkesi kıran , döken kimseden insanlara fayda gelmez. Yırtıcı bir dile değil yumuşatıcı, gönül alıcı bir dile sahip olmalıyız. İnsan sesini değil sözünü yükseltmelidir. Yani sözü ile kalitesini, kişiliğini ortaya koymalıdır. Yağmurlar nasıl ki inceden inceden  sessiz bir şekilde yağıp yaprakları büyütürse  insan da kibar olduğu zaman , şiddete başvurmadığı zaman, nazik olduğu zaman daha insan olur ve daha olgunlaşmış kimseye dönüşür.

 

 Gök gürültüleri değildir insanı  güzel kılan ve onu özel yapan. Önemli olan sakin kalabilmek, sakince hareket edebilmek ve kalp kırmamaktır. İşte böyle olduğu zaman kişi ne kendisini üzmüş olur, ne de çevresine zarar vermiş olur. Sesini yükselten insanların sadece sesi duyulur ama ne anlatmak istediğini kimse anlamaz. Çünkü böyle kimselerin sesi sinek vızıltısı gibi gelir. Oysa sözü ile , davranışları ile güzel bir ahlak içinde olan kimseye de herkes hayranlıkla bakar ve böyle kimseler  her zaman aranan, sevilen ve sayılan kimseler olur.

 

 Nefret dilini kullanan, bağırıp çağırmakla insanları korkutacağını sanan kimi kabadayılar ise sadece  bağırmaya, gürlemeye devam eder ama bir adım öteye gidemez. Ne insanların gönlünü alır ne de insanlığa bir katkısı olur. Bu şekilde olmamak için yağmur gibi olmalıyız ve sevgi dilini hayatımızdan eksik etmemeliyiz.

“İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.” Atasözünü Açıklayınız.

 “İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.” Atasözünü Açıklayınız.

 

İyi insanlar iyi olarak kalmaya devam ettiği sürece, yüreklerindeki o muhteşem güzel duyguları dışa vurdukları zaman ve insanlığa güzel örnek  oldukları zaman  dünyamız daha da da güzel olmaya devam edecek ve kötülerin kazanmayacağı bir dünya olacaktır. İyilik karşılıksız yapılan bir yardım olmalıdır. Birine iyilik ettiğiniz zaman ondan hemen ya da daha sonra  karşılık beklerseniz bu çıkara dönüşür ve bu durumda iyilik etmemiş olursunuz.


 İyi olan kişi yaptığı iyiliği hiçbir menfaat gözetmeden yaparsa ve elinden geldiği kadar da iyi olmaya devam ederse alemlerin Rabbi olan Yüce Allah bunu görür ve o kişinin işlerini rast getirir. Bazen yapılan iyiliklere karşı öyle vefasızlıklar görürüz ki neye uğradığımızı şaşırırız. Elbette karşılığında iyilik beklemeyiz ama iyilik yaptığımız kişilerin de en azından kötülük yapmamasını bekleriz ve bu da en doğal hakkımızdır. İnsan sonucu her ne olursa olsun her zaman iyilikten yana olmaya devam etmeli ve iyi olanların her zaman kazanamasa da Allah katında kazandığı bilinmeli ve önemli olan Allah’ın katında değerli olmak ve iyi olmaya devam edebilmektir.

İyilik et denize at balık bilmeze Halik bilir sözü de buradan gelmektedir. Sen iyi olmaya devam et muhakkak o iyiliğinin karşılığını hem bu dünyada alacaksındır hem de öteki dünyada alacaksındır. İyilikten bir şey kaybetmeyiz belki gönlümüz yara alır, insanlara güvenimiz azalır ve hayata karşı daha da kırgın olabiliriz ama kötü bir insan olarak hayatımıza da devam etmemiş oluruz. Bir zaman sonra o kırgınlıkların da hepsi geçer ama yapılan iyilik ise asla unutulmaz ve size kötülük yapan kişi de yaptıklarından er geç pişman olmaya başlar.

Masalların Sonunda İyilerin Kazanması Sizde Hangi Duyguyu Uyandırıyor? Açıklayınız.

 Masalların  Sonunda İyilerin Kazanması Sizde  Hangi Duyguyu Uyandırıyor? Açıklayınız.

 

Masallarda olağanüstü olaylar vardır ve  çocuklar için, gençler için ve hatta yetişkinler için bile masallar hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. En sıkıntılı zamanlarımızda,  problemlerimizin çözülemeyeceği anlarda bazen masallara sığınırız ve bu durum da geçici olur.  Elbette masalların gerçekle fazla ilgisi yoktur ama bazen masalları kurtarıcımız gibi görebiliriz.

 

Masalların sonunda iyilerin kazanması ben de mutluluk duygusunun oluşmasını sağlar. İçim kıpır kıpır olur ve heyecanlı ve coşkulu olurum. Kötü niyetli kimselerin istediği amaca ulaşamaması, iyilerin ise azim ile çalışarak hedeflerine ulaşması ve dünyaya iyiliği yaymaya devam etmesi beni çok mutlu eder ve adaletin, güzel ahlakın, iyiliğin her daim en önemli erdem olduğunu hatırlatır bana. Masallarda iyi insanlar kazanmak için iyi olmaya devam eder ve yalandan, kötü işler yapmaktan uzak dururlar. Masalda geçen kahramanlar elbette sadece insanlar değildir ama masaldaki kahraman her kim olursa olsun burada insanlığa mesaj vardır ve iyi olanların  kazandığı, bizleri iyiliğe yönelttiği duygular yer alır.


Bizler iyi olanlar kazandığı zaman sanki kendimiz  o olaylardan kazançlı çıkmış gibi hissederiz ve gerçek yaşamımızda da iyi olarak kalmak için çok çalışırız ve hayat ile ilgili mücadelemize iyi olarak kalmayı hedefleriz her zaman. Bundan dolayı masallarımızda hep iyiler kazansın ve kötüler asla kazanmasın. Bu gerçek yaşamda da böyle olsa dünyamız zaten masallar dünyası olurdu ve hiç kimsenin de canı acımamış olurdu.

“Bir Çocuğa Yalan Söyleme Demeyin. Doğruyu Söyle Deyin. Birincisinde Suçlamış İkincisinde Yol Göstermiş Olursunuz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Bir çocuğa yalan söyleme demeyin. Doğruyu söyle deyin. Birincisinde suçlamış ikincisinde yol göstermiş olursunuz.” (Victor Hugo) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Çocuklar geleceğin  büyükleri, yarınlarımızın ışıklarıdır. Onları yetiştirirken çok dikkatli olmak gerekir. Çocuklara nasıl bir eğitim ve terbiye verilirse bu eğitim ve terbiye ileriki yaşamında çocuğa yol gösterecek olandır. Bir çocuğa yalan söyleme diyerek başlamak aslında onu yalan söylemeye teşvik etmek demektir.

 

Yalan söyleme dediğiniz zaman çocuğu doğudan suçlamış olursunuz. Bunun yerine doğru nedir, doğruyu söyle evladım denmelidir. Bu şekilde dendiği zaman çocuk kendisinde suçluluk duygusu hissetmeyecek, kendisine güvenildiğinin farkında olacak ve dolayısıyla da yalana başvurmayacak, doğru ne ise onu söyleyecektir. Hem suçlanmaktan  kurtulmuş olacak hem de çocuğa yol gösterilmiş olacaktır. Özellikle de anne ve babalar çocuklarına en ufak bir hatada   hemen ön yargılı davranırlar. Bunu tüm anne ve babalar olarak genelleyemem ama  çoğu anne ve baba bu şekilde davranır. Böyle davranmak yerine onlara güvenmeyi öğrensek, onlara yol gösterici olsak ve doğruları kendi hareketlerimizle onlara gösterebilsek ve onlara rol model olsak daha iyi olur.


Böyle yaptığımız zaman da çocuk nasıl davranması gerektiğini daha iyi bilir ve böylece ahlaki eğitimi de başarı ile geçmiş olur. Yeter ki onları suçlayıcı bir dille üzmeye çalışmayalım ve onlara gerektiği yerde yol gösterip onların geleceklerine iyi yönde hazırlanmasını sağlayalım.

“Kimle Gezdiğinize, Kimle Arkadaşlık Ettiğinize Dikkat Edin. Çünkü Bülbül Güle, Karga Çöplüğe Götürür.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Kimle Gezdiğinize, Kimle Arkadaşlık Ettiğinize Dikkat edin. Çünkü Bülbül Güle, Karga Çöplüğe Götürür.” Sözünden Anladıklarınızı Kompozisyon Olarak Yazınız.

 


Aile birey için çok önemlidir. Anne ve baba bir çocuğun en güvendiği ve çocuğun anne ve babasından  koşulsuz sevgi beklediği kişilerdir. Her ne kadar aile,  kişi için çok önemli olsa da sadece aile bireyleri ile hayat geçmemektedir. İnsan kendi yaşına uygun, kendi kafasına ve kendi yüreğine eş değer kişilerle olmak ister ve onlarla arkadaşlık, dostluk kurmak ister.  Bazen anne ve babaya bile anlatılmayan duygular arkadaşlara anlatılır ve çözüm yolu da arkadaşlardır. Arkadaşlık kurmak sosyallik açısından çok önemlidir ama kurulan arkadaşlıklarda da güzel ahlak, güven,  sadakat de çok önemlidir.


Yani insan kiminle gezdiğine, kiminle duygu ve düşüncelerini paylaştığına dikkat etmelidir. Kendisi için ilk olarak ahlaklı ve dürüst insanları tercih etmelidir.  Arkadaş seçiminde çok ama çok dikkatli olunmalıdır. İyi arkadaş iyi yola götürürken kötü arkadaş da kötü yola götürür ve kişinin başına ummadığı belalar gelebilir. Onun için kimle arkadaşlık kurmak gerektiğine  dikkat etmek gerekir. Kimi arkadaşlar vardır siz onlarla olduğunuz zaman size çok güzel şeyler öğretebilir ve onunla olduğunuz zaman kötü huylarınız da değiştiğini görebilirsiniz. Kimi arkadaşlar da  vardır size hep zarar veriri ve başınıza türlü türlü belalar açabilir. Sizi kötü alışkanlıklara sürükleyebilir, sizin güveninizi boşa çıkarabilir ve ahlaksız işler peşinde koşarak hayatınızın berbat olmasına neden olabilir.

 

 İşte bunların olmaması için kiminle gezdiğimize dikkat etmeliyiz ve iyi insanlar, karakteri oturmuş ve sağlam duruşlu kimseler ile arkadaşlık kurmalıyız ve bu arkadaşlığı da ömrümüzün sonuna kadar sürdürmeliyiz. Mevlana'nın da dediği kimle gezdiğine , kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle yani iyi olan şeylere götürür, karga ise çöpe yani leşe, kötülüklerin olduğu yere sizi sürükler.

 

“Bir İnsanı Ahlâken Eğitmeden Sadece Zihnen Eğitmek Topluma Bir Bela Kazandırmak Demektir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Bir İnsanı Ahlâken Eğitmeden Sadece Zihnen Eğitmek Topluma Bir Bela  Kazandırmak Demektir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Eğitim toplumların gelişmesine ve ilerlemesine katkı sağlar. Eğitim sadece ders anlatmak,  ders dinlemek , akademik bilgi ve becerilere sahip olmak demek değildir. Eğitim aynı zamanda güzel ahlak demektir, dürüst ve güvenilir, başarılı bireyler ortaya çıkarmak  demektir. Bir toplumu toplum eden en önemli özelliklerden biri de ahlaktır. Ahlak olmazsa toplum da olmaz. Ahlaki eğitim sağlıklı düşünebilen, hisseden ve davranan bireylerin yetiştirilmesi için  olmazsa olmazlardandır. Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bela kazandırmaktır der Amerika Birleşik Devletleri’nin 26. Başkanı  Theodore Roosevelt.


 Sadece zihinsel yönden eğittiğiniz kişiler çok büyük başarılar elde edebilir. Müthiş icatlar ortaya çıkabilir ve ama bu icatları insanların zararına kullanırsa ve insanlığa kötülük ederse işte orada o buluş ya da icadın hiç kimseye faydası olmaz aksine ülkelerin başı beladan kurtulmaz. Bundan dolayı da  önce ahlaki eğitim verilmelidir insanlara. Bilinçli insanların olması, kendini bilen kişilerin toplum içinde yer alması son derece önemlidir. Ahlaki olarak iyi yetişmiş toplumun fertleri zihinsel yönden de iyi yetiştirildiği zaman ortaya harika sonuçlar çıkacaktır. Bunun sonucunda da toplumda bilim ve fen gelişir,  barış dolu, sevgi dolu bir toplum ortaya çıkar. İnsanlar birbirine karşı sevgi ve saygı içerisinde hareket eder. Barış ve huzur ortamı sağlanmış olur.             O toplum ya da toplumlar he türlü güzel ve olumlu değişmelere de açık hale gelerek kalkınır ve ahlaki  ve ekonomik olarak  gelişmiş ülkeler seviyesine çıkar.


Irkçılık yapmamak, hoşgörülü olmak, bilim ve ilimi ahlaki olarak ileri götürmek insana yakışan en temel özelliklerdir.  Siz çocuğunuza küçük yaşta ahlaki eğitim vermediğiniz zaman, empati kurma becerisini öğretmediğiniz zaman, şefkatli ve merhametli yetiştirmediğiniz zaman  o çocuk ileride ne kadar başarılı olursa olsun   toplum tarafından sevilmeyen biri olacaktır ve toplumun başına da bela olacaktır. Onun için önce ahlak öğretilmeli, sonra çocuklarımızın her türlü gelişmesine katkı sağlanmalıdır.

 

Hayalimdeki Ülke Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Hayalimdeki Ülke Konulu Kompozisyon Yazınız.

 


Yaşadığım ülke olan güzel vatanım Türkiye’yi çok seviyorum. Bu topraklarda doğup büyüdüğüm için, bu toprakların havasını aldığım, suyunu içtiğim için memleketimin kıymetini çok iyi bilirim. Hiç kimse memleketinden ayrı bir yere gitmek istemez. Her ne kadar ülkemi çok sevsem de ülkemde olmasını istediğim, hayalini kurduğum şeyler de vardır. Mesela insanlarının  ağaçların dallarını kırmadığı,  karıncaları ezmediği, yerlere çöplerin atılmadığı bir ülkede yaşamak isterdim. İnsan haklarının hiçbir zaman görmezden gelinmediği, adaletin herkese uygulandığı, herkesin eşit olduğu bir ülkede yaşamak isterdim.


Kadınlara ve çocuklara değer verilen , çocuk  yetiştirirken anne ve babaların ruh sağlığının  yerinde olduğu, eşlerin birbirine karşı sevgi ve saygı dolu  olduğu bir ülkede yaşamaktır benim umdum. Havanın, suyun ve toprağın kimyasal atıklarla, çöplerimizle kirletilmediği bir ülkede yaşamak beni çok daha mutlu eder ve ben daha huzurlu olurdum. Kadınlara ve çocuklara şiddetin olmadığı , doğanın korunduğu, bağların, bahçelerin harap edilmediği bir ülkede yaşamak isterdim. Daha çok bina dikilmesi yerine daha çok ağaçların ve yeşil alanların olduğu, denizlerin tertemiz olduğu, göllerin kirletilmediği, ağaçların kesilmediği ve hayvan soylarının yok edilmediği bir ülkede yaşamak beni mutlu ederdi.


Ülkeler arası savaşların yaşanmadığı, sevginin, barışın ve kardeşliğin daim olduğu, dayanışmanın var olduğu, insanların birbirine karşı daha hoşgörülü olduğu bir ülkede yaşamak herkesi mutlu ederdi. İnsanların tasarruflu olduğu, bir tek damla suyu bile boşa israf etmediği, bize çeşitli armağanlar sunan doğanın kıymetinin bilindiği, doğa ile iç içe bir ülkede olmak isterdim. Özgürlüğüme saldırının olmadığı, fikrini söylediği için hapse atılmadığı insanların olduğu, insanların kinden değil sevgiden beslendiği bir ülkedir hayalim. İnsanın insana insan olduğu için değer gördüğü, çıkarların ön planda olmadığı esas olan insanca yaşamanın, insanın biricik olduğu- bilincinde olan kişilerin yaşadığı bir ülkede yaşamak isterdim. Kuş seslerinin çoğaldığı, koyunların, kuzuların, ineklerin doğal hayatla iç içe olduğu, hayvana şiddetin ve istismarın olmadığı bir ülkedir benim umudum.


Kız çocuklarını hor görmeyen, erkek çocuklarını kötü yetiştirmeyen, kadın ve erkek eşitliğinin olduğu, bilinçli insanların yaşadığı yerdir benim hayalimdeki ülkem. Hata yapıldığı zaman özür dilemenin erdemlilik olduğunu bilen ve bunun için de üzüntü duyan ve pişman olan insanların olduğu yerdir benim dünyam. İnsanların kendi benliğini, kendi kültürünü koruduğu ve kendisini sevdiği bir ülkede yaşamak bence çok harika olurdu. Bilime, eğitim ve öğretime önem veren, kültürlü insanların olduğu için, sıcacık gülüşlerini, samimi bakışların olduğu, dostça, insanca bir ülkede yaşamaktır benim hayalim.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının Çocuklarda Etkisi Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının Çocuklarda Etkisi Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 

Mustafa Kemal Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günü hem egemenliğin kutlanması hem de bu özel ve anlamlı günün çocuklara armağan edilmesi gerektiğini düşünmüş ve ondan dolayı 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı ilan edilmiştir. Mustafa Kemal bir milletinin geleceğini aydınlatan ve parlatan tek şeyin çocuklar olduğuna inanmıştır. Çocuklara verilen değer, onlara gösterilen ilgi ve sevgi onların ileride aydın, bilimsel düşünen, ilim ve irfan yolunda ilerleyen kimseler olmasını sağlar. Onun için milletin en değerli varlıkları çocuklardır ve çocuklar olmaya da devam edecektir. Onlar hayatın neşesi, umudu, cesareti, tebessümü, bilgesi kısacası her şeyidir. 


23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı sadece bizim çocuklarımızın için ilan edilmiş  olmasına rağmen dünyanın en ücra köşelerinden bu bayramı kutlamak için gelen binlerce çocuk ülkemize misafir olarak  gelir ve bizim çocuklarımız ile birlikte kaynaşırlar, bir olurlar ve rengarenk görüntüler ve sevgi çiçekleri  ortaya çıkar.   Bu anlamlı ve güzel bayram için veliler çocuklarının mutlu olması için, öğretmenler geleceğin mimarı olan öğrencileri için günler öncesinden hazırlıklara başlar.  Rengarenk kıyafetler alınır, pantolonlar alınır, süsler alınır ve Türk bayrakları eşliğinde o anlamlı güne hazırlanılır.

Çocukların duyguları nasıl diye soracaksınız çocuklar o günden bir  gün önce daha da heyecan içinde olurlar ve kimileri heyecandan gece geç saatlere kadar uyuyamazlar. Çünkü onların bayramı vardır sabah. Bayram demek onların mutluluğunu doyasıya yaşanmak, coşku içinde anlamlı bir gün geçirmektir. 

Sabah olduğunda kahvaltılar yapılır, kıyafetler ütülenmiş olarak giyilir, dişler fırçalanır ve tören alanına varılır. Başlar 23 Nisan etkinlikleri coşku ile. Şiirler okunur, kompozisyonlar okunur, Gazi Mustafa Kemal’e minnet duyar çocuklar o gün. Kendilerine böyle bir bayramı hediye eden büyük lidere olan sevgi bir kat daha artar o gün. Çocuklar oynar, şarkılar söylenir,  danslar edilir, yöresel gösteriler sunulur izleyicilere. Farklı ülkelerin çocukları kendi ana dillerinde şarkılar söyler.  Bizim kıymetli ana dilimiz olan Türkçe  dilinde şarkılar okurlar, şiirler okurlar. Böylece bir kültür kaynaşması, kültür alışverişi de yaşanmış olur  o anlamlı ve özel günde. 

Çocuklar bir başka mutlu olur o gün. Daha bir sevgi dolu, ilgi bekleyen, sevgi bekleyen canlar olurlar. Bu bayramda onların mutlu olmasını sağlamalıyız ve onları o gün sinemaya, değişik gösterilere,  farklı etkinliklere katmalıyız ve çocukların kendi bayramlarını kendi istedikleri gibi yaşamasını sağlamalıyız ve büyüdükleri zaman akıllarında güzel anılar bırakmalıyız. Şimdiden tüm yavrularımızın bayramı kutlu ve mutlu olsun. Hepinizin gözlerinden öperim kıymetli çocuklar.