Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

“Hocanın Yap Dediğini Yap, Yaptığını Yapma.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 “Hocanın Yap Dediğini Yap, Yaptığını Yapma.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon




Öğretmen hep iyi şeyler öğrettiği için ondan öğrendiklerimizi hayatımızda uygulamaya geçirmeliyiz. Eğitimciler öğrencilerine ders anlatır, yol gösterir ve öğrencilerin hem mutlu olması için hem de akademik açıdan başarılı olması için elinden geleni yapar. Kimi eğitimciler çocuklara güzel öğütler verirler ama kendileri dedikleri şeyleri yapmazlar. İşte bu durumda çocuk öğretmeninin dediği şeyi yapmalı ama yaptığı şeyi yapmamalıdır.

 Öğretmeninin örnek olan davranışını yapmalı, öğretmeninin örnek olmayan özelliklerini ise yapmamalıdır. Eğitimci kimsenin söyledikleri ile yaptıkları arasında tutarlılık olmalıdır. Öğrencilerine önder olmalıdır. Böyle yapıldığı zaman öğrenciler öğretmenlerini örnek alır ve kendilerini her alanda geliştirmek için çalışmaya devam ederler. Ne yazık ki her eğitimcinin dedikleri ile yaptıkları uyumlu olmadığı için burada da çocuklara kötü örnek olurlar. Örneğin öğretmen derste öfke kontrolünü anlatmaya başladı diyelim. Bu konuyu güzelce çocuklara anlatırken bir çocuk hocanın dikkatini çekecek aykırı bir davranış sergilediğinde öğretmen öfke krizlerine girip o çocuğun psikolojini alt üst ediyorsa işte burada öğretmen tutarlı davranmıyor demektir. Az önce öfkeli olmamız gerektiğini söyleyen öğretmen kendisi bunu uygulamıyor. Bu durumda öğrenciler de öyle öğretmenleri fazla ciddiye almazlar. Çocuklar böyle kimseleri kendilerine örnek almamalı, daha iyi olan kişilerin peşinden gitmelidirler. İnsanın en zor başarabildiği şey söylediklerini hayata geçirebilmesidir. Sürekli birilerine akıl verir, şunu yap bunu yap diye insanlara moral veririz ama kendimizi bunu bir türlü yapmalıyız.

 İşte bizler de günlük hayatımızda yaptıklarımız ise söylediklerimizde bir bütün olmalıyız ki çocuklarımız bizlerden de  esinlenip güzel bir davranış sergilesinler. Yani hem söyleyip hem yaparsak daha verimli sonuçlar alırız ki bu da günlük hayatımıza katkı sağlar ve kendimizi daha iyi hissederiz.

 

“Dünya Malı Dünyada Kalır.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 “Dünya Malı Dünyada Kalır.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon




Bu dünyanın gelip geçici olduğunun farkında oluruz ama insan olduğumuz için hırslarımız, öfkelerimiz bir türlü bitmez. Dünya malına düşkün oluruz. Az bir malımızı olduğu zaman daha fazlasını isteriz, daha fazlasına sahip olduğumuz zaman ise daha da çoğunu isteriz. Dünya malının dünyada kalacağını da biliriz ama uygulamada bunu bilmezmiş gibi yaparız. 

İnsan aç gözlü olmamalıdır. Bu dünyada paylaşmayı bilsek, kibirli olmasak ben değil de biz anlayışı içinde hareket etsek dünyamız daha güzel olur ve dünya malı da herkese yeter. Hiç kimse öldükten sonra sahip olduğu malları öte dünyaya götüremeyecektir. Onun için iyilik yapacaksak dünyadayken yapmalıyız. Yaşarken kıymet bilmeliyiz. Yaşarken yardımsever insan olmalıyız ve para ile kafayı bozmamalıyız. İnsanın gözünü doyuracak olan bir avuç kara topraktır. Nasıl ki topraktan geldiysek geri de toprağa gideceğiz. Onun için dünya malına tapmamak gerekir, acımasız olmamak gerekir.

 Her şeyden önce iyi bir insan , merhametli insan olmak gerekir. Bunların bilincinde olursak ve ona göre hareket edersek aslında bu dünyanın o kadar da önemli bir yer olmadığının farkında oluruz. İyilik peşinde koşmalıyız, yoksullara yardım etmeliyiz ve ne kadar cömert olursak Allah bize daha fazlasını verecektir. Yeter ki paylaşmasını bilelim ve dünya malı için ahiret hayatımızı tehlikeye atmayalım.

"Ağır Taş Yerinden Oynamaz." Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Ağır Taş Yerinden Oynamaz Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.




 

Ağırbaşlı insanlar nerede, nasıl davranacağını bilen ve ona göre hareket eden kimselerdir. Böyle kimseler onun bunun lafı ile hareket etmeyen, sözlerinde ve davranışlarında ölçülü olan, kimsenin oyuncağı haline gelmeyen insanlardır. Böyle kimseleri hırpalamaya kimsenin gücü yetmez. Hafif insan değildir böyleleri.

Kendilerinden emin olan, soğukkanlı kimselerdir. Mesela böyle kişileri hemen gaza getiremezsiniz. Onlar kendileri neyi nasıl şekilde yapacağını en iyi bilen insanlardır. Ağırbaşlı insanlar toplum içinde abuk sabuk konuşmalar yapmayan,  yeri geldiğinde mantığı ile hareket eden, yeri geldiğinde duyguları ile hareket eden insanlardır. Böyle Ağırbaşlı insanlar birinin sözü ile hemen gaza gelmeyen, temkinli,  konuştuğu dinlenen, tutarlı kimselerdir. Toplum tarafından da böyle kimseler sevilir ve sayılır. Çünkü hal ve hareketleri ile insanların sevgisini ve güvenini kazanmış insanlardır onlar. Bu özelliklerinden dolayı başkaları onları çabucak yıkamazlar, çabucak yenemezler. Çünkü dirençli ve güçlü kimselerdir bunlar. Bizler de ağırbaşlı olmalıyız, tutarlı olmalıyız ve kendimize karşı olan saygımızı kaybetmemek için nerede nasıl davranacağımızı bilmeliyiz. Kimsenin bizi hırpalamasına, bizi elinde oynatmasına müsaade etmemeliyiz. Girdiğimiz  bir ortamda az ve öz konuşmalıyız.

Kaypak olmamalıyız, olgun bir insan olmalıyız. Ağırbaşlılığın önemi ile ilgili şu özlü sözü de unutmamalıyız:  “Bence ağırbaşlılık, düşünmeden girişilen davranışlardan çok daha yarar sağlar insana.” Stefan Zweig

“Hürriyet Olmayan Bir Memlekette Ölüm ve Çöküş Vardır. Her İlerleyişin ve Kurtuluşun Anası Hürriyettir.” Sözü İle Kompozisyon

 “Hürriyet Olmayan Bir Memlekette Ölüm ve Çöküş Vardır. Her İlerleyişin ve Kurtuluşun Anası Hürriyettir.” Sözü İle Kompozisyon



Ne kadar gelişmiş bir ülkede yaşarsanız yaşayın, ne kadar zengin bir ortamda bulunursanız bulunun  var olduğunuz topraklar kendinize ait değilse, bir başka devletin egemenliği altında köle olarak hayat sürüyorsanız o zenginliğin, o bolluğun zerre kadar değeri yoktur. İnsanın ana dilini istediği gibi kullanamaması, ana dilini konuşan insanların yaban ellerde az olması, kültürünü yaşamamak, gelenek ve göreneklerine sahip çıkamamak, bağımsızlığından mahrum kalmak kişiyi esir eder ve kişi bu durumda asla gerçek anlamda mutlu olamaz.

 Mustafa Kemal de hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır, her ilerleyişin anası hürriyettir sözü ile bağımsızlığın her şeyden daha üstün ve daha önemli olduğunu ifade etmek istemiştir. Bağımsızlıktan yoksun kaldığımız zaman ölmüş sayılırız, memleket diye bir şey kalmaz ve memleketimiz yıkık dökük harabeden farksız olur. Çünkü insanları bağımsız değildir. Her ilerleyişin anası hürriyettir. Bağımsızlık olunca, özgürlük olunca bilim ve teknoloji gelişir, farklı düşünceler ortaya çıkar ve her alanda gelişme hız kazanır.

 Bağımsızlık yoksa ölüm vardır, bağımsızlık yoksa esaret vardır, insanlarda hayat sevinci kalmamıştır, ruh kalmamıştır ve hayatın hiçbir anlamı kalmamıştır. Onun için özgürlüğümüzün kıymetini, ülkemizin kıymetini ve cumhuriyetimizin de kıymetini bilmeliyiz.

Öğretmene Değer Vermezsek Ne Olur? Konulu Kompozisyon

 Öğretmene Değer Vermezsek Ne Olur? Konulu Kompozisyon




Bir toplumun geleceğini inşa eden, yetiştirdiği çocuklar ile onların geleceğe yön vermesine katkı sağlayan öğretmenler bu dünyadaki en fedakâr ve en değerli kimselerdir. Öğretmenlik zor ve aynı zamanda bu mesleğe gönül vermiş kişilerin yaptığı büyük bir hizmettir. Bir kere bu mesleği yapmaya gönüllü olmak ve çocukları çok sevmek gerekir. Zaten çoğu öğretmen de çocuk ruhludur ve içlerindeki güzel coşku ömür boyu devam eder. Bir ülkeyi karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan, bir toplumu cahillikten güzel yarınlara götürecek olan kişi öğretmendir.

 Bizler öğretmene değer vermediğimiz takdirde, onun sözlerine kulak asmayıp ona saygısızlık yaptığımız zaman kara cahilliğimiz ile kalırız ve bir adım öte gidemeyiz.  Öğretmene gereken önem verilmediği zaman, öğretmen değersizleştirilmeye çalışıldığı zaman öğretmen de kendini bir süre sonra değersiz hissetmeye başlar ve toplumu değiştirmek için herhangi bir çaba göstermemeye başlar, kendini geliştirmez ve ne de olsa kimse beni sevmiyor, kimse benim görüşlerime değer vermiyor duygusu ile içe kapanır . Böylece öğretmenin içindeki öğretmenlik coşkusu kaybolur ve bir millet de işte böyle eğitimsiz kalır, işte böyle cahil kalır ve sonra da hiçbir alanda ilerleme kaydedilmez.  Ne çocuklarımız erdemli bireyler olur, ne yetişkinlerimiz olgun insan olur ve daha çok şey… Toplumda ne yazık ki öğretmenlere gereken değer verilmemektedir. Mesela biri kız istemeye gittiğinde şöyle bir tabir vardır ya. Kızlar şunu der: “ “Beni ne doktorlar ne mühendisler istedi de varmadım denilir. Oysa beni ne öğretmenler istedi de varmadım tabirini ne yazık ki duyamadık çoğu zaman. 

İşte bu söz de bile öğretmene verilen değeri ortadır. Yani öğretmen kavramı sözde bile geçmemektedir.  Ya da bir çocuk sınava girdiği zaman ailesi istediğimiz bölümü kazanmadın bari öğretmenliği seç der gibi öğretmenliği küçümseyen sözler kullanırlar. Bunlar son derece yanlış ve cahilce sözlerdir. Öğretmene değer verilmediği zaman öğretmenlik mesleği çekici gelmemeye başlanır bir süre sonra. Öğretmenlerin meslek başarısı azalmaya başlar. Sevgiye olan inançları, öğrenmeye olan inançları zamanla azalmaya ve yok olmaya başlar.

Öğretmene gereken değer verilmediği zaman çok büyük yıkımlar olur. Eğitim ve öğretimden yoksun bir millet ortaya çıkar. Cahiller topluluğu olarak gezmeye ve boş atmaya devam ederiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi toplumun düşmanı cehalete, cehaletin düşmanı ise öğretmendir der baş öğretmenimiz.

 Aristo ise öğretmenlerin önemi ile ilgili şunu söylemiştir: “Çocukların öğretmenleri, onların ebeveynlerinden daha fazla onurlandırılmalıdır. Çünkü anne ve babalar çocuklarına sadece yaşam verirler, öğretmenler ise iyi yaşama sanatını.”  Aristo’nun öğrencisi Büyük İskender de şunu söylemiştir: “Bana can verdiği için babama, iyi yaşamımı için de öğretmenime minnettarım.” Öğretmenlik mesleği işte bu sözlerdeki kadar çok ama çok kıymetlidir.

Öğretmenlik yapmak için atamayı bekleyen binlerce öğretmen, öğretmenlik mesleğini okuduğu halde atanamadığı için başka bir mesleği seçen öğretmenlerimizi, okulunda görevini en iyi şekilde yaptığı halde üstleri tarafından azarlanan, değeri yok edilmeye çalışan öğretmenlerimiz ve daha nice aydınlarımız. İşte bunlara değer verilmediği zaman toplum büyük bir hezeyana uğrar ve insan olmayı  da unutmaya başlarız. 

Bu olumsuzlukların  olmaması için eğitime ve öğretmene hak ettiği değer fazlası ile verilmeli, öğretmen maaşları artırılmalı, öğretmenlik mesleğinin ne kadar kutsal olduğu her yerde söylenmeli ve anlatılmalıdır. Şunu unutmayalım ki  eğitim sisteminin bel kemiğini öğretmenler oluşturur.  Öğretmene değer verilmeyen bir toplum çökmeye ve yoksul kalmaya mahkumdur .

“Atatürk’ün Bu Millete Çok Şey Öğretebildim Ama Onlara Uşak Olmayı Bir Türlü Öğretemedim.” Sözü İle İlgili Kompozisyon


“Atatürk’ün Bu Millete Çok Şey Öğretebildim Ama Onlara Uşak Olmayı Bir Türlü Öğretemedim.” Sözü İle İlgili Kompozisyon


Milletimizin asaletli insanları her türlü zorluğa katlanmış, savaşlarda, depremlerde ve diğer birçok felakette her türlüyü çileyi çekmiştir. Özellikle de Kurtuluş Savaşı yıllarında evinde bir dilim ekmeği, içecek bir damla suyu olmayan Anadolu’nun vatansever kadınları, kahraman yiğitleri bu vatan toprakları düşmana kalmasın diye canını feda etmiş ama toprağını feda etmemiştir. Çünkü milletimiz geçmişinden beri bağımsızlığına çok önem vermiş olan ve bunun için de canını vermeye hazır olan değerli bir millet olarak tarihe geçmiştir.

 Mustafa Kemal “Atatürk’ün Bu Millete Çok Şey Öğretebildim Ama Onlara Uşak Olmayı Bir Türlü Öğretemedim sözü ile milletinin bağımsızlığından asla ödün vermediğini, köle olarak yaşamaktansa ölmeyi tercih eden asil ruhlu bir millet olduğunu ifade etmek istemiştir . Gerçekten de Anadolu insanı köleliği asla sevmeyen bundan dolayı bağımsızlık savaşı sonucunda köle olarak yaşayan ülkelere örnek olmuş  millet olarak tarihe adını tarihe yazdırmıştır.

 Bizim milletimizin fertleri hizmetçilik yapmayı sevmez bir yere hizmetçilik yapılacaksa o da sadece vatana yapılır ve vatanın hizmetçileri, vatan bekçileri oluruz. Bu vatan için her şeyimizi feda ederiz ama hiçbir ülkenin de manda ve himayesi altında köle olarak asla yaşamayız. Ya ölürüz ya da hür olarak yaşamaya devam ederiz.

Ahilik Kültürü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Ahilik Kültürü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.




Bir toplumun maddi ve  manevi değerlerinin hepsine bir den kültür denilir. Kültür bir toplumun kimliğidir. Ahilik geleneği de toplumun kimliği oluşmasına katkıda bulunmuştur. Ahilik, Ahi Evran tarafından Hacı Bektaş-ı Veli’nin nasihatleri doğrultusunda kurulmuş olan dayanışma teşkilatıdır. 

 Türk kültür tarihinin önemli bir ögesi olan ahilik geleneği ya da ahilik kültürü eski Türk medeniyet unsurlarının İslam dininin değerleriyle uyumlu kaynaşması sonucunda kurulan esnaf, sanatkar ve üretici birliklerinin ve bu birliklerin uyguladığı siyasi, ahlaki, ekonomi ve felsefi duyguların ve ilkelerin genel adıdır. Burada önemli olan insani değerler etrafında bir olmak, bencilliği değil biz anlayışını yayabilmektir. Dinimiz de zaten birlik olmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı ön plana alan bir din olduğu için ahilik kültürünün bizim için önemi büyüktür. Ahilik geleneğinin kendine ait kuralları ve kurulları bulunur. Bu kurallara uyulduğu zaman işler tıkırında gider, kurallara uymayan ise bu geleneğin güzel yanlarından faydalanamaz ve kimseye de bir faydası olmaz. 

Doğru insan olmak, güvenilir ve ahlaklı insan olmak, bir başkasının menfaatlerini de kendi menfaatin gibi gözetmek esastır. Ahilik kültürü Anadolu’da köylere kadar yayılmıştır Bunun sonucunda da Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması daha kolay olmaya başlamıştır. Göçebe hayat süren Türkmenler yerleşik yaşama geçirilmiş ve bunun soncunda da  hem İslam dinine uyum daha kolay gerçekleşmiş hem de Türklerde şehirciliğin hızlanmasını kolaylaştırmıştır.  Asayişin bozulduğu zamanlarda bile ahilik kültürünün kendi kurumsal yapısında bozulma gerçekleşmemiştir.

 Dini ve ahlaki yapı korunduğu için toplum içindeki bireyler daha huzur  içinde yaşamaya başlamışlardır. Yardımseverlik ve kardeşlik duyguları pekiştirmiştir. Sin ayrımı yapmadan insan olmaya önem verişi de ayrı bir hoşgörü örneğidir. Ahilin kendine ait aşağıdaki kuralları da bu yapının daha güçlenmesini sağlamıştır. Bunlar şu şekildedir:

*Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak

*Cimrilik kapısını bağlamak lütuf kapısını açmak

*Halktan yana kapısını bağlamak Hak’tan yana kapısını açmak

*Herze ve hezeyan kapısını bağlamak, marifet kapısını açmak. (Herze ve hezeyan şu anlama gelir: Abuk sabuk konuşmak, boş konuşmak)

*Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, riyazet (perhiz, nefsin isteklerini kırma)kapısını açmak

*Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rızk kapısını açmak

Kahır ve zulüm kapısını bağlamak, mülâyemet kapısını açmak(şaka yapmak, yumuşak huylu olmak gibi)

İşte tüm bunlar yapıldığı zaman ahilik kültürü bir bütün olarak kendini korumuş ve insanlar arasında sevgi, saygı, yardımlaşma ve dayanışma bağı artmış, güven artmıştır. Gençlerin iyi yetişmesi amaçlanmıştır. Ahilik teşkilatına kimi bilir kişiler Türklerin Rönsans'ı da demektedir.

“Tembel Öğrenci Deyip Hor Görmek” İle İlgili Kompozisyon

 “Tembel Öğrenci Deyip Hor Görmek” İle İlgili Kompozisyon




Ön yargı, tüm insanları birbirinden soğutan ve hoşgörüyü etkisiz kılan büyük bir yanılgıdır. Öğrenciler arasında çalışkan, tembel ayrımı yapmak, öğrencilerin ailelerin kim olduğunun daha önemli olması, tembel öğrencilere söz hakkı fazla verilmemesi yapılan en büyük yanlışlardan biridir. Elbette bunu her öğretmen için ya da her aile için genellemiyoruz ama ne yazık ki böyle üzücü tablolar ile de karşı karşıya kalabiliyoruz. 

Çocuklar arasında ayrım yapmak ve bunları o masum yavrulara hissettirmek onların iç dünyasında nasıl bir yara açıyor peki bunun farkında oluyor muyuz? Olmuyoruz elbette . Ne de olsa vicdan duygumuzu kaybettik, hoşgörüyü kaybettik ve empati kurmayı kaybettik. Geçenlerde bin (1000)  kitap adlı bir uygulamada bir gencin şöyle bir alıntısını okudum ve çok hoşuma gitti. Şöyle yazıyordu tembel öğrenciler için: “Tembel öğrenciler arkaya oturtulur, dersten bırakılır, söz hakkı değil; düşük not verilir bu öğrencilere. Onları dinlemeye, anlamaya layık gören az insan vardır. Onlarda saklı hazineler aranmaz, aileleri aranır. “Gelin alın, işe yaramaz artık bu.” der gibi. Hayat o sıralarda öğretir aslında her şeyi… ama görene, ama bilene… Sonra, “Neden çoğaldı bu kötü insanlar.” Derler, yakınırlar… Ya tımarhaneye tıkarlar, ya hapishaneye. Batmış olana el uzatıp göklere çıkarmak yerine yerin dibine sokarlar. Böyle tüketirler bir nesli, böyle değersiz kılarlar insanı. İnsan ki “Eşref-i mahlukat” dediği Yaradan’ın. Yaradan en şerefli kılarken yaratılan onursuz kılar insanı, şerefsiz kılar. Yazacak çok şey var ve yazılmamış çok şey… 

Gerçekten de tembel öğrencilere karşı çoğumuzda ön yargılı bir tutum vardır. Aslında onların elinden tutsak onların iç dünyasına girsek ne kadar da zengin bir dünyaları ve zengin hayalleri olduğunun farkına varırız. Yeter ki bu çocuklarımızın farkına varalım, yeter ki onları da koşulsuz sevelim ve ellerinden tutup birlikte güdelim güzel yarınlara doğru

 

“Çok Söz Yalansız, Çok Para Haramsız Olmaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Çok Söz Yalansız, Çok Para Haramsız Olmaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.




Çok konuşmak bir olayı bir zaman sonra abartılı hale getirmeye başlar. İnsan çok konuştuğu zaman onun içine yalanlar da girmeye başlar ve olmamış bir şeyi, yaşanmamış bir olayı, söylenmemiş bir sözü ha bire konuşmaya, anlatmaya başlarız. Anlattığımız şeyin içine yalan girmeye başlayınca orada konuşmanın da bir anlamı olmaz. Onun için toplum içinde hal ve hareketlerimize  dikkat etmeliyiz. Bir olayı nasıl şekilde anlatmak gerekiyorsa o şekilde anlatmalıyız. 

Kendi kafamızdan yeni laflar uydurmamalıyız ve insanları da kendi kafamızdaki abartılara  inandırmaya çalışmamalıyız. Özelliklede bizim gibi toplumlarda bir olayı gereğinden fazla abartılarak anlatılır ve bunu yapmaktan da zevk alınır.  Çok söz yalanlı olur çok malın içine de haram girmiştir. Bir insan bir gecede ya da bir yılda bir anda milyon dolarlık olamaz. Kendi alın teri ile çalışan bir insan hemen zengin olamaz. Çok zengin olanların malında da muhtemelen faiz vardır, haram vardır kısacası karışık işler vardır. Çok para haramsız olmadığı için kazancımız helal olmalıdır.  Çok ve gereksiz konuşan kimse bir zaman sonra  yalan da  söylemeye başlar. 

Gereğinden fazla servete sahip olan kimse de başkasının hakkını yer. Böyle olmaması için ilk olarak az konuşmalıyız, işimize haram bulaştırmamalıyız ve işlerimizde dürüst ve güvenilir insan olmalıyız.  Yalan ve haksız kazanç erdemli insanların yapmayacağı şeylerdir, bu gibi olumsuz şeylerden kaçınmalı, kendimizi ve ailemizi de bu durumlara hiç bulaştırmamalıyız.

“Merhamet, Her Zaman İntikamdan Daha Asildir.” Sözü İle Kompozisyon

 “Merhamet, Her Zaman İntikamdan Daha  Asildir.” Sözü İle Kompozisyon




İçinde yaşadığı doğaya, birlikte yaşadığı insanlara, hayvanlara karşı hoşgörülü olan, merhametli olan, yüreğinden merhameti eksik etmeyen insanlardan olmak gerekir. İçinde merhamet duygusu olan kişi ufak bir karıncaya dahi zarar vermez. Bilir ki o karınca da bir canlıdır ve onun da bu doğada yaşam hakkı vardır. İnsanlar merhametli olduğu zaman daha güzel bir görünüme kavuşur.  Merhametli olduğumuz kişilerden bazen kötülük görebiliriz. 

Acıdığımız insanlar, evimizin içine girmiş, ekmeğimizi yemiş, aşımızı içmiş ve bizi iyice tanımış olan kimseler bazen bile en büyük darbeyi atan ve bizi hayal kırıklığına uğratan kimseler olabilir. İşte burada da atalarımızın dediği gibi merhametten maraz doğar sözü devreye girer ama yine de her şeye rağmen merhametli olmak böyle kimselerden intikam almaktan daha iyidir. İntikam kişiye hırs yaptırır, kişinin içindeki kötü duyguları ortaya çıkarır ve insanı yorar. İntikam almak insanı bedenen ve ruhen de yorar. Oysa affetmeyi bilsek ama yapılanları unutmasak bizim için daha sağlıklı olur ve daha mutlu oluruz. Yapılan yanlışlara karşı bundan sonra daha uyanık olmak gerekir ama yine de içimizdeki merhamet güneşini söndürmediğimiz zaman insani yönlerimiz de öldürmemiş oluruz.

 Bazı insanların kalbi katılaşmıştır ve merhametten nasibini almamışlardır. Böyle insanlara bile merhametli olmak gerekir. Çünkü merhametli olmak intikam almaktan daha iyidir insanın canı merhametli olunca daha az sıkılır. İntikamda ise öfke ve hırs gözümüzü bürümüştür ve intikam bazen istenilmeyen sonuçlara bile yol açabilir. Ondan dolayı merhametli olmak her zaman daha asilce davranış olur.

“El Yarası Geçer, Dil Yarası Geçmez.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Örneği

“El Yarası Geçer, Dil Yarası Geçmez.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Örneği



Bu dünyada güzel bir anı bırakmak istiyorsak insanların kalbini kırmamak en güzel anı olur. Bazen bir kötü bakışımız, kötü jest ve mimiklerimiz, kalp kırıcı konuşmalarımız insanları olumsuz etkiler ve insanlar incinir. Oysa güzel bir şekilde insanca yaşamak, birlik ve beraberlik içinde olmak, gönül kırmak yerine gönül almayı bilmek, geçinmeye gönüllü olmak insanlar arası sevgiyi ve saygıyı artırır. El yarası geçer ama dil yarası geçmez.

 Çünkü dilimizle  birini kırdığımız zaman, canını acıttığımız zaman kırılan insan bunu unutmaz ve kalbinde hep bir burukluk olur  içi kolay kolay soğumaz. Onun için toplum içindeki davranışlarımıza dikkat etmeliyiz. Ağzımıza gelen her şeyi bir anda boşalarak söylememeliyiz. Kendimizi dizginlemesini bilmeliyiz ve konuşmalarımızda ölçüyü kaçırmamalıyız. İnsanların hassas olduğu konularda onların kusurlarını bulup kalplerini kırmamalıyız. Örneğin bir insan zor durumdayken ona yardım etmiş olabiliriz ve o kişiyi o zor durumundan kurtarmış olabiliriz. Günü gelip bu olay açıldığı zaman ben sana en zor anında yardım etmiştim, senin beş paran yoktu, ezik seni dediğimizde o kişinin kalbi incinmiş olur ve yaptığımız iyiliğin de hiçbir anlamı kalmamış olur. 


Bir kere kalp kırılmıştır ve kırılan  kalbi düzeltmek de imkansız olmayacaktır ama çok zaman alacaktır. Onun için baştan dilimizi tutmalıyız ve baştan insanları kıracak hareketlerden kaçınmalıyız.


“Güzel Gören , Güzel Düşünür, Güzel Düşünen Hayattan Zevk Alır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Güzel Gören, Güzel Düşünür, Güzel Düşünen Hayattan Zevk Alır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




Bir şeyi güzel ya da çirkin diye nitelendirmek kişinin bakış açısı ile ilgilidir. Onun için bir olay hakkında yorum yapacağımız zaman ilk olarak bakış açılarımızı değiştirmemiz gerekir. Yani hemen ön yargılı olmamak gerekir, güzel düşünmek ve iyi niyetli olmak gerekir. İnsan bir olaya olumlu baktığı zaman yani güzel düşündüğü zaman kendini boş yere strese sokmamış olur. 

Güzel düşündüğümüz zaman da hayattan zevk almaya başlarız. İnsanlara, hayvanlara güzel bakmak gerekir. Kimsede kusur bulmamak gerekir. Kusur gören gözlerimizi kör ettiğimiz zaman işte o zaman mutlu oluruz ve kendimize yöneliriz. İnsanların iyi özelliklerine odaklanmalıyız. Onların yanlışlarını hoş görmeli ve en ufak bir yanlışta bir kişiyi etiketlememeliyiz. İnsan güzel düşündüğü zaman, kalbini tüm sinsi düşüncelerden arındırdığı zaman daha hayat dolu olur ve kendini daha zinde hisseder. Güzel gören insan bir süre sonra güzel yani olumlu düşünmeye başlar. 

Hayata olumlu yönden bakmak,  şer gibi görünen şeylerin ardında bir hayır olduğunu görmek kişiyi motive eder ve olumsuz olaylara karşı bile kişinin daha dirençli olmasını sağlar. Böyle olduğu zaman da kişi daha sağlam adımlarla hayatına mutlu bir şekilde devam eder ve hayattan zevk alır. En ufak bir olumsuzlukta da hemen yıkılmaz.

 

“Ananın İlki Olmaktansa Dağda Tilki Olmak Yeğdir.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 “Ananın İlki Olmaktansa Dağda Tilki Olmak Yeğdir.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon



Çocuklar dünyanın en tatlı varlıklarıdır. Onlar hayata neşe katan, hayatı anlamlaştıran güzelliklerin dışa yansımasıdır. Çocuk dünyaya getirmek, onun sorumluluklarını üstlenmek hem kolay hem de zordur aslında. Kimi ailelerde kimi evin en büyük olan çocukları çocukları aile tarafından deneme tahtası olarak kullanılır. İlk çocuk olduğun için büyük sensin, sen daha olgun ol, sen daha akıllı ol gibi ilk çocuklara nasihatler verilir, psikolojik baskılar yapılır.

 Atalarımız da  ilk çocukların  ailenin yükünü omuzladıkları için, sorumlulukları da üzerine aldıkları için onlar için “Ananın ilki olmaktansa dağda tilki olmak yeğdir.” atasözü ile ilk çocuk olmanın zorluğunu anlatmak istemiştir. Oysa çocuğumuz ilk çocuk diye, evin en büyüğü diye tüm sorumluluklar ona yüklenmemelidir. O ne de olsa büyük ve daha iyi olması gerekir gibi yanlış bir düşünce ile onların çocukluğunu yaşamasına engel olmamalıyız. Anne ve babalar bu konuda dikkatli olmalı, aile içindeki sorumluluklar paylaşılmalı ve ilk çocuğa da diğer çocuklara gücü yettiği kadar görev verilmeli, fazlası yapılmamalıdır. 

Aile içindeki sorumlulukların sadece bir kişinin üstlenip diğerlerinin hiçbir şey yapmamasına göz yummamak gerekir. Bunu yaptığımız zaman ilk çocuk da mutlu olur ve kendini değerli hisseder. Aile bireylerindeki diğer kişiler de görevi eşit olarak paylaştıkları için adil bir dağılım olur ve mutluluklar sürer gider.

Sizce Öğretmen ve Öğrenci İlişkileri Nasıl Olmalıdır? Konulu Kompozisyon

 Sizce Öğretmen ve Öğrenci İlişkileri Nasıl Olmalıdır? Konulu Kompozisyon   

  


Öğretmen ve öğrenci eğitim ve öğretim sürecinde birbirini tamamlayan bir bütündür. Öğretmen öğrencileri için elinden gelen her türlü özveriyi göstermeli, öğrenciler de öğretmenin özverisine karşı üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Öğretmen ve öğrenci arasında sevgi ve saygı olmalıdır. Öğretmen öğrencileri arasında hiçbir ayrım gözetmeden onları sevmeli ve onlara ilgi göstermelidir. Sadece çalışkan öğrenciler ön planda tutulmamalı, fazla konuşmayan, çekingen ve tembel öğrenciler ile de öğretmen aynı şekilde ilgilenmeli ve onları da çok sevmelidir. Öğrenciler de öğretmenlere karşı saygılı olmalı ve ahlaklı olmalıdır.

 Öğretmenlerinin değerli olduğunu ona hissettirmeli ve öğretmenlerini kıracak davranışlardan kaçınmalıdırlar. Öğretmen ve öğrenci arasında belirli bir mesafe olmalı ama ölçülü düzeyde de samimiyet olmalıdır. Öğretmenler öğretmen olarak kalmalı, öğrenci de öğrenciliğini yapmalıdır. Öğretmen öğrencilerine karşı hoşgörülü olmalı, en ufak bir sorunda öğrencilerini fiziksel ya da psikolojik olarak cezalandırmamalıdır. Öğrencilerin seviyesine inmeli, kendini öğrencilerinin yerine koyarak empati kurmalı ve öğrencileri için çok çalışmalıdır. Öğretmen ve öğrenci arasında iş birliği olmalı, ortak anlayış olmalı ve birlikte güzel işler ortaya çıkarılmalıdır. Tüm bunlar karşılıklı sevgi ve saygı olduğu zaman gerçekleşir. İyi bir öğretmen hemen telaşa kapılmamalı, bir olay karşısında sakinliğini koruyabilmelidir. Öğretmen ön yargılı olmamalı, tutarlı davranışlar sergilemelidir. Öğretmen ve öğrencisi arasında  önemsenme duygusu olmalı, öğretmen ve öğrenci arasında açıklık olmalı ve her iki tarafta birbirini anlayacağı şekilde iletişim kurmaya çalışmalıdır.

 Öğretmen öğrenciye emirler yağdırmamalı, onun bilgisi ile alay etmemeli ve öğrenciyi mutsuz edecek mimik hareketlerinden kaçınmalıdır. Sürekli ahlak dersi vermeye çalışmak, sürekli çocuğu eleştirmek öğrenci ve öğretmen arasında iletişimde sorunlar ortaya çıkarır. Öğrencilere ad takılıp alay edilmemelidir. Öğretmen öğrenciye güven vermeli ve öğrencinin kendini değerli bir birey olarak hissetmesi sağlanmalıdır. Tüm bunlar olduğu zaman öğretmen ve öğrenci ilişkisi de sağlıklı olur.                     

“Âlim Olmak Kolay Adam Olmak Zordur.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 “Âlim Olmak Kolay Adam Olmak Zordur.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon




İnsan çalıştığı zaman, okuduğu zaman, kendini geliştirip bir bilim insanı, bir öğretmen, bir doktor ya da bir hakim olabilir. Bunlara çalışılarak ulaşılır ve kişi bir meslek sahibi olur. Herkesin kendine göre ilgi ve yetenekleri vardır ve bununla ilgili çalıştıkları zaman mutlaka bir bir meslek sahibi olabilir, iyi yerlere gelebilir ama asıl önemli olan hangi mesleği yaparsanız yapın insan olarak kalabilmektir.

 İnsani duygulara sahip olabilmektir. Mesela merhametli olmak, vicdanlı olmak, empati kurabilmek, hoşgörülü olmak işte bunlardır insan olanda aranan. Sözde alim olmak değil gerçekten alim olmak gerekir. Alim diyebileceğimiz kişi topluma önder olmuş, örnek olmuş, güzel ahlaklı olmuş kimseler olmalıdır. İşte böyle olduğu zaman o kişi iyi biri olmuş olabilir. İnsan okuyarak bilim adamı olabilir ama mayası bozuk bir insansa bilgilerini kötü yolda kullandığı zaman o bilim insanın ortaya koyduğu buluş insanlığa zarar verir, canlılara zarar verir, doğaya zarar verir ve daha çok olumsuz sonuçlar ortaya çıkarır.

 Onun önce ahlak olmalıdır bir bilim insanında. Yani bilimin de ahlakı olmalıdır ve bu ahlak ile yola devam edilmeli ve insanlığa faydalı buluşlar yapılmalıdır. Tüm bunlar yapıldığı zaman, insan olarak kalındığı zaman işte o zaman dünya daha güzel bir yer olur ve insanlık ölmez.

“Öğretmenler Işık Kaynağıdır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Öğretmenler Işık Kaynağıdır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Tüm gücünü sonuna kadar öğrencileri için kullanan, yeri geldiği zaman hasta hali ile bile öğrencilerine ders anlata anlata sesi kısılan değerli öğretmenler bir toplumu, ülkeyi hatta dünyayı değiştirebilecek güçte olan kimselerdir. Cehaletin ortadan kalkması için durmadan çalışmaya, üretmeye devam eden ve bunun için de of bile demeyen öğretmenler öğrencileri için, içinde yaşadığı toplum için bir ışık kaynağı, bir yol gösteren ve insanları aydınlatan kişidir. Nasıl ki güneş dünyamızı aydınlatan ve ısıtan bir ışık kaynağı ise öğretmenler de insanlığın gelişmesi, insanın birey olması, kendini geliştirmesi için ona yol gösteren, onun elinden tutan bir aydınlatıcı, değiştirici, yön verici kişidir.

Onlar ki kendilerinden her türlü tavizi verip yetiştirdiği öğrencilerin insan olarak kalabilmeleri için, onların ilk olarak güzel ahlaklı bireyler olması  ter döken değerli aydınlarımızdır. Bir toplumda cehalet sular seller gibi akıyorsa o toplumda yeteri kadar öğretmene değer verilmiyor demektir. Oysa öğretmen içinde yaşadığı çevredeki insanları olumlu anlamda değiştirmek ve geliştirmek için durmadan çalışır ve tıpkı bir arının çiçek çiçek gezdiği gibi öğretmen de her öğrencisi için elinden gelen her türlü emeği sarf eder ve her bir öğrencisinin başarılı olması için elinden geldiği kadar onların seviyesine iner ve bunu yapmaktan da asla yorulmaz. Çünkü o öğretmendir, çünkü o ışık saçan ve kendini bitiren ve ama toplumu ayağa kaldıran, şahlandıran ve geliştiren büyük bir hazinedir. Öğretmenler mesleğini gönüllü yapan, kendini insan yetiştirmeye adan neferlerdir. Gazi, Mustafa Kemal kıymetli öğretmenlerimizin değerli olduğunu anlatmak için şu sözü söylemiştir:” "Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır." 

Kişi bir şeyleri merak etmek isterse, yeni bilgiler öğrenmek için çabalarsa mutlaka bir öğretmenin peşine takılmalı ve onun bilgilerinden, onun ışığından faydalanarak kendi hayat yolculuğuna başlamalıdır. Bunu yaptığı zaman hem çalışan kişi başarılı ve mutlu olacak hem de ona yardım eden öğretmen kendini iyi hissedecek ve işe yaramanın verdiği o muhteşem duygu öğretmenlerin daha çok insana faydalı olacak, daha çok yüreğe dokunmasını sağlayacaktır. Bir ışık kaynağı bulmak istiyorsanız hemen öğretmenlerin peşine takılın ve onların engin bilgilerinden faydalanmak için onlardan öğrenmeye devam edin. İşte o zaman ışık yayan kişinin yanında siz de ışık yaymaya başlarsınız yavaştan.

“İyi Bir Vicdan, En İyi Yastıktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “İyi Bir Vicdan, En İyi Yastıktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




İnsan vicdanlı davrandığı zaman, merhametli olduğu zaman kendine yakışanı yaptığı için onurlu bir davranış sergilemiş olur. Vicdanı olan insan içindeki kötülüğü öldürür ve hak olanı arar ve bulur. Bunun için de kötüyü ve zalimi savunmaz. Her zaman dürüstlükten, haktan ve adaletten yana olan olur vicdan sahibi kimse. İyi bir vicdan, en iyi yastıktır çünkü vicdanımız rahat ettikten sonra yastığa başımızı koyduğumuz zaman mutlu oluruz. 

Mutlu oluruz çünkü kul hakkı yememiş olarak hayatımıza devam ediyoruzdur, mutlu oluruz ah almamışızdır, can yakmamışızdır. Adaletsizliğin karşısında sessiz kalmamışızdır. İşte tüm kötülükleri bir başka insana ya da bir başka canlıya yapmadığımız zaman içimizde kanayan yara da olmaz. Birine iftira attığımız zaman, birinin hakkını yediğimiz zaman, küçük bir canlıya zarar verdiğimiz zaman işte o zaman vicdanımız sızlar. Eğer ki yaptığımız kötülüklerde vicdanımız sızlamıyorsa o halde insan olma vasfına da henüz erişememişizdir. İnsanı mutlu eden en kıymetli hazine vicdan rahatlığıdır. Para bugün olur yarın olmaz, ya da bugün olmaz yarın olur ama insanlık olmadığı zaman işte burada ciddi bir sıkıntı vardır demektir. Vicdanını kaybeden insandan her türlü zorbalığı ve kötülüğü bekleyebiliriz. Çünkü onların içinde merhamet duygusu kalmamıştır, sevgi yok olmuştur ve o kimse ruhsuz bir varlığa dönüşmüştür.

 Gece yastığa başımızı koyup huzur içinde bir uyku uyumak istiyorsak vicdanımızı rahatlatan her güzelliğin yanında olmalıyız, kötülüklerden uzak durmalı içimizdeki insani duyguları daha ön plana çıkarmalıyız. İşte o zaman dokunmayın keyfimize.

“Bir Dirhem İlim, Bin Okka Edebe Muhtaçtır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Bir Dirhem İlim, Bin Okka Edebe Muhtaçtır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon


İlim yolunda olmak, insanlara faydalı eserler ortaya çıkarmak, insanlığa faydalı buluşlar geliştirmek çok büyük bir başarıdır. Başarılı insanlar bu yaptığı çalışmalar sayesinde insanlığın gelişmesine ve ilerlemesine fayda sağlar. İnsanlık bilim ve teknoloji alanında gelişir. Bunlar güzeldir ama bunu gerçekleştirirken  ilim insanlarının, bilim insanlarının yapacağı işlerde  akıl ve edep kavramlarını da ortak noktada buluşturması gerekir. Bir dirhem ilim, bin okka edebe muhtaçtır sözü ile anlatılmak istenen; Önemli olanın önce edep sonra arkasından gelecek olan büyük çalışmalar olduğudur.

 Bir iş edep ile yapıldığı zaman, insanlığın faydasına yapıldığı zaman iyi olur. Mesela atom bombasını insanlığın faydasına bulan Albert Eınstein bunu savaşlarda insanlar ölsün, yıkımlar olsun, acılar olsun diye yapmamıştır. Aksine insanlığın katkısına işler yapılsın diye atom bombasını bulmuştur. Yani burada edep kavramı devreye girmektedir. İşler edep çerçevesinde yapıldığı zaman, insanlığa büyük kötülükler yapılmadığı zaman ortaya çıkan bilimin ve ilimin herkese faydası olur ve herkes ortak noktada insan olma noktasında birleşir. Birlik, beraberlik içinde, barış içinde yaşama duygusunu hisseder ve dünyaya hep birlikte yeni şeyler katar insanlar. Yapılan ilimde, ortaya çıkarılan buluşlarda insanlığın zararına bir şey varsa orada edep yoktur ve o ilimin hiç bir anlamı yoktur. Bilimde etik olmalıdır. Yani bilimin ahlaki yönü de olmalıdır. Mesela belli bir deneyler yapmak için hayvanlara eziyet yapılmamalı, insanlar örnek olarak o  acı veren deneylerde kullanılmamalıdır.

 Bilimde ahlak kavramı olmalıdır önce. Bilimsel araştırmalarda bilerek ya da bilmeyerek etik sorunlar ortaya çıkabilir ve buna deneyimsizlik deriz  onu deriz bunu deriz. Ya bilerek yapılanlara ne demeli? Örneğin, binlerce sınava giren insanların başarılı olmak için yıllarını verdiği sınavlarda soruların bir takım kişilere önceden verilmesi, mülakatta torpil olması ve emek edenin hakkını alamaması vb. Eş ya da akraba kontenjanının olması ahlaki değildir elbette.

  Belki o çalışanlar ileride büyük işlere imza atacak olan kişiler olacaktı ama edep kavramı yaşamda uygulanmadığı zaman, iş ahlakı yerini almadığı zaman o insanların hayatı ile oynamakta bir edepsizlik değil midir aslında. Bundan dolayı her işte önce edep olmalıdır. Edep olduktan sonra, hak hakkına teslim edildikten herkes elinden geleni yapar ve dünyaya faydalı bir birey olmak için çalışmaya devam eder.

“En İyi Kitapların Okunması, Geçmiş Yüzyılların En Büyük İnsanlarıyla Sohbet Etmek Gibidir.” Konulu Kompozisyon

“En İyi Kitapların Okunması, Geçmiş Yüzyılların En Büyük İnsanlarıyla Sohbet Etmek Gibidir." Konulu Kompozisyon




Günlük iş temposu içinde çoğu zaman kitap okumaya zaman ayıramıyoruz gibi bahanelerle bir süre sonra kitap okuma alışkanlığını tamamen bırakmaya başlarız ve bu alışkanlık zamanla yok olur. Oysa kitap okumaya mutlaka vaktimiz vardır ama biz o vakti haz aldığımız şeyler için harcıyoruzdur. Kitap okumak insanı yormaz aksine kitap okumak insanı iyileştirir ve geçmiş zamana götürür.

En iyi kitapların okunması, geçmiş yüzyılların en büyük insanları ile konuşmak gibidir sözü ile anlatılmak istenen kitap okumak  kişiye o kitabın yazarı ile konuşuyor gibi bir his verir. Ayrıca geçmiş yıllarda yaşanmış olayları kitap okuyarak yaşıyormuş gibi hissederiz. O günlere gider ve o günlerin  ana kahramanları ile, yardımcı kahramanları ile ve kişileri ile o zamanlarda yaşanmış olayları konuşuruz ve bir tür kendimizde o zamana gitmiş oluruz. O yıllardaki büyük insanlar ile sohbet etmek, onların nasıl başarılı olduğunu kendi ağızlarından duymak, onlarla sohbet etmek gibi güzel duygular  okumak sayesinde gelişir. O yüzyılların en başarılı insanları ile bir arada olmak, canlandırma yapmak, empati kurmak kişinin hayal gücünü geliştirir ve beyin içinde küçük bir  gezinti  de okumak sayesinde sağlanmış olur. İnsan okuduğu zaman daha yaratıcı olur, beyin daha iyi çalışır ve  ve  daha bir çok fayda sağlar.

İşte tüm bunlardan dolayı kitap okumayı yaşam alışkanlığı haline getirmeliyiz. Geçmiş yüzyıldaki olayları daha iyi anlamak için, kelime hazinemizi geliştirmek için, hafızamızı güçlendirmek için, o dönemde yaşamış insanların nasıl bir yaşam biçimine sahip olduğunu öğrenmek için, tarihi bilmek için okumak ve öğrenmek gerekir.


“Her İnsanın Kelime Hazinesinin Zenginliği Bilgi ve Tecrübesi Ölçüsünde Çoğalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

“Her İnsanın Kelime Hazinesinin Zenginliği Bilgi ve Tecrübesi Ölçüsünde Çoğalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon



Her insanın kelime hazinesi kişinin kendini geliştirip geliştirmemesi ile ilgili bir durumdur. Bir insan çok yer gezip görüyorsa oralarda mutlaka farklı şeyler görecek ve gezip gördüğü yerler hakkında yeni bilgiler edinecek ve yeni kelimeler öğrenecektir. Çok fazla gezmeyen biri de okuduğu kitaplar sayesinde kelime hazinesini geliştirecek o ölçüde kendini geliştirmiş olacaktır.

 İnsanın yetiştiği ortam, takıldığı arkadaşları, eşi, dostu da onun kelime hazinesinin gelişmesini sağlayacak ya da yetiştiği ortam iyi değilse kelime hazinesi fazla gelişmeyecektir. Kelime hazinesini geliştirmenin en etkili yolu çok okumaktır. Farklı türden kitaplar okuyarak farklı şeyler öğrenebiliriz ve böylece kelime dağarcığımız gelişerek çok değişik türden şeyler öğrenebiliriz. Yaşadığımız deneyimler de bizim kelime dağarcığımızın gelişmesine katkı sağlar ve bizi öğrenmeye teşvik eder. Bunun için kişi kendini devamlı geliştirmeli, okumalı, araştırmalı ve yaşamına bir şekilde yön vermelidir. Yaşadığımız deneyimlerin de kelime hazinemizi geliştirmesine bir örnek verecek olursak; Mesela yeni bir arkadaş ortamına girdiğimiz zaman arkadaşlarımızın hiç bilmediğimiz kelimeler kullandığını duyarız ve bu kelimeler de elbette Türkçedir ama biz ne anlama geldiğini bilmeliyiz. Onlar kendi aralarında konuşurken biz ise bu duruma yabancı kalırız ve kendimizi yalnız hissederek üzülürüz. 

Bunun üzerine kelime dağarcığımız geliştirmek için daha çok okuruz, daha çok çalışırız ve bize bu durum tecrübe olur. Bundan sonra biz kendimizi geliştiririz ve arkadaşlarımızın konuştuğu kelimelerin anlamını bildiğimi zaman mutlu oluruz ve kendi gelişimimize büyük katkı sağlamış oluruz. Kelime hazinemizin gelişmesi için okumalıyız, anlamını bilmediğimiz sözcüklerin anlamına sözlükten bakmalıyız, sesli okuma yapmalıyız, bulmaca çözmeliyiz, kelime oyunları oynamalıyız, yazmalıyız, kelime dağarcığını geliştiren hafıza tekniklerini öğrenmeliyiz,