“ Komşunu Sev Ama Bahçe Duvarını Yıkma.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“ Komşunu Sev Ama Bahçe Duvarını Yıkma.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsan tek başına yaşayan bir varlık değildir. Başka insanlarla iletişim içinde olma gereksinimi duyan, duygularını ve düşüncelerini paylaşmak isteyen, sevgi görmek ve saygıyı hak eden kimsedir. Toplumsal ilişkilerde en önemli şeylerden biri de komşuluk ilişkileridir. Evinin hemen yakınında olan, iyi gününde, kötü gününde insanın yardımına koşacak olan kimseler, komşulardır. Bunun için komşular ile arayı iyi tutmak gerekir.


 

 Birlikte güzel günler geçirmek, çay içmek, kahve içmek ve muhabbet ederek gün içinde yaşadıklarımızı konuşmak kişinin içini açar. Komşuluk ilişkileri kurmak her ne kadar insanın ruhu için iyi olsa da aradaki ilişkileri dengede tutmak gerekir. Gereğinden fazla samimiyet, muhabbet kısa zaman sonra can ciğer olduğunuz komşularınızla aranızı açabilir. Elbette gelinip gidilmeli, duygular paylaşılmalı, zor günlerde birbirine yardımcı olunmalıdır ama bunu abartmadan yapmak gerekir. Sürekli komşuda vakit geçirmek, komşunun her özeline girmek, ona her özelini açmak bir zaman sonra komşu ile aranızın kötü olmasına neden olur.





Bunun için de komşunu sev ama bahçe duvarını yıkma, aradaki mesafeyi koru denmek istenmiştir bu sözle. Komşuluk ilişkilerinde mesafeli olmanın önemi ile ilgili şu söz de önemlidir:“ İnsanlarla münasebetin, ateşle münasebetin gibi olsun, çok uzaklaşma donarsın, çok yaklaşma yanarsın.” Bu söz insan ilişkilerinin her alanında önemli olan ve mesafeli olmanın faydasını anlatan bir sözdür.

 

Kul Hakkı İle İlgili Kompozisyon Örneği

 Kul Hakkı İle İlgili Kompozisyon Hakkı



Bir kulun başka bir kulun  hakkını yemesine kul hakkı denilir. Kul hakkının yenmesi, ihmal edilmesi Yüce Allah tarafından muhakkak sorulacaktır. Yüce Allah’ın  rahmeti ve bağışlayıcılığı çoktur ama   Allah,  bilerek isteyerek acımasızca kul hakkına girilmesini hoş görmemiştir. İnsanoğlu insan olduğu için hataları olabilir. Hatasız kul olmaz ama kul hakkına dikkat etmek ise elimizde olan bir şeydir. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah bu konu ile ilgili şunu söylemiştir:  “Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder. " demiştir.  Kul hakkı ile ilgili günahımız varsa gidip o kuldan helallik istemeliyiz ve bizi bağışlaması için ondan af dilemeliyiz. 



Günlük yaşantımızda bile o kadar çok kul hakkına giriyoruz ki. Örneğin; bize misafir olarak gelen bir yakınımız evden gider gitmez onun arkasından başlıyoruz konuşmaya. Bu konuşma saatlerce belki de sabaha kadar sürüyor. Sonra kendimizi avutmak ya da savunmak için şunları söylüyoruz: Ben kötü anlamda demedim, bunlar gerçekler diyerek başlıyoruz boş boş konuşmaya. O kişinin arkasından değil de yüzüne karşı konuşsak daha doğru bir davranış olur ve hem de kul hakkına girmemiş oluruz. Tüyü çıkmamış yetim ve öksüzlerin hakkını yemek, devlet malını çalma, bir kimseye rüşvet verilmesi, rüşvet alınması, liyakatsız kişilerin başa geçmesi ve hak edenin hakkını alamaması en büyük kul hakkıdır.  İnsanlara iftira atmak, münafıklık yapmak, kişilerin arasında laf taşımak, görmediğin bir şeyi görmüş gibi de anlatmak İslam dininde son derece yanlış eylemlerdir. Bunlar da kul hakkına girer. 





İnsan ya olduğu gibi görünmeli, ya da göründüğü gibi olmalıdır. Müslüman dediğin kimse elinden, dilinden emin olduğun kimsedir. Müslüman olan kişi , Allah’a inanan kişi kul hakkı yemez, hırsızlık yapmaz, yalan söylemez. Dürüst ve güvenilir olur. Bunun için bizler de her zaman emin kişiler olmalıyız. Can yakmamalı, ah almamalıyız. Kul hakkına girer başkalarının emeğini çalmamalıyız, düşünce hırsızlığı yapmamalıyız, para hırsızlığı yapmamalıyız  ve kötü olan, kul hakkına girecek şeylerden ısrarla kaçınmalıyız. Sevgili Peygamberiz kul hakkı ile ilgili şunu söylemiştir:


" Kim birinin hakkını yediyse ahirette zor duruma düşmemek için o kişinin gönlünü alın, helalleşin. Borcu olan bir kişi cennete giremez. "

"Seni İki Şey Anlatır. Hiçbir Şeyin Yokken Gösterdiğin Sabır Ve Her Şeyin Varken Gösterdiğin Tavır." Sözü İle İlgili Kompozisyon Örneği

 

“Seni İki Şey Anlatır. Hiçbir Şeyin Yokken Gösterdiğin Sabır Ve Her Şeyin Varken Gösterdiğin Tavır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Örneği

 


İnsanı belli eden iki durum vardır. Bunlardan birincisi Mevlana’nın da dediği gibi bir şeyimiz yokken gösterdiğimiz sabırdır. Sabırlı olan, onca yokluğa rağmen onuru ile hayata tutunan ve kendini küçük durumlara düşürecek hareketlerde bulunmayan kimse,  gösterdiği sabrın karşılığını gün gelecek misliyle alacaktır. Kimi insanlar vardır çok sabırsızdır ve istediği olmayınca hem kendisine hem de çevredekilere dili ile, davranışları ile zarar verir.




 Kimi insanlar da vardır. Yaşadığı zorluk ne olursa olsun acılarını içine atar, sabır ile iyi günleri bekler ve dua ederek yaşamaya devam eder. İşte böyle kimseler de hem kendine iyilik etmiş olur, hem de kimsenin kalbini kırmamış olur, İnsanlarla ilişkilerini heba etmemiş olur. Bir de şöyle bir durum vardır. İnsan maddi olarak çok iyi bir yere gelebilir. İşte burada dikkat edilmesi gereken en önemli ayrıntı kendini bilmektir. Kendini bilmekten kasıt insan olarak kalabilmek, kibirlenmemek, merhametli olmaya ve alçakgönüllü olmaya insan gibi devam edebilmektir.



 Varlıklı olduğun zaman  iyi olmaya devam edebiliyorsan, varlıksız olduğun zaman da sabırla güneşli günleri bekleyebiliyorsan işte o zaman mutlu olursun ve hayatta dik duruşlu olursun. Böyle olunca da toplum tarafından sevilen ve sayılan kimse olursun. Allah katında da gösterdiğin sabrın ve  iyiliğin karşılığını gün gelince alırsın. Hangi duruma düşersek düşelim iyi insan olarak, insanca yaşamak için var olalım. Yarınların bize neler getireceğini kestiremeyiz ama sabırlı olmak ve insanca yaşamak bizim her zaman sahip olacağımız özellikler olmalıdır.

 


Yetenekli Olduğunuz Bir Alan Var Mı? Yeteneklerinizi Geliştirmek İçin Neler Yapıyorsunuz. Arkadaşlarınıza Açıklayınız.

 Yetenekli Olduğunuz Bir Alan Var Mı? Yeteneklerinizi Geliştirmek İçin Neler Yapıyorsunuz. Arkadaşlarınıza Açıklayınız.


İnsanların farklı farklı yetenekleri vardır. Bu yeteneklerinin daha iyi gelişmesi için onun üstüne gitmesi gerekir. Yeteneklerimizi geliştirerek çok iyi yerlere gelebiliriz. Yetenekli olduğum alan  çok iyi bağlama çalmaktır. Küçük yaşlardan beri bağlama çalmaya ilgim vardı zaten.  Türkü söylemeyi, dinlemeyi çok severdim ve sevmeye de devam ediyorum. Daha iyi türkü söylemek için, bağlama çalmayı da sevdiğim için  bu alanın üstüne gittim.

 

Önce bir bağlama kursuna yazıldım ve orada belli bir süre bağlama eğitimi aldım. Zaten bağlama çalma yeteneğim küçük yaşlarda vardı ama eğitimi de aldıktan sonra daha iyi çalmaya başladım.  Bu alanda yeteneklerimi geliştirmek için şunları yapıyorum: Müzikten hiçbir zaman kendimi koparmıyorum. Gün içinde müzik dinlemeye ve söylemeye devam ediyorum.  Nota bilgisine yeteri kadar hakim olabilmek için sürekli tekrarlar yaparak yoğun bir şekilde çalışmaya devam ediyorum. Bağlama ustalarını dinliyorum. İnternetten bağlama virtiözlerini dinliyorum. Geleneksel müziğe daha çok ilgim olduğu için o tür müzikleri daha çok araştırıyorum ve takip ediyorum.  Bağlama alanında her yörenin kendine özgü farklılıklarını araştırıyorum.



Günde bir saat bağlama  tekniği egzersizleri yapıyorum ve bu konuda düzenli olmaya gayret gösteriyorum.  Bağlama çalmak için ruh halimin de uygun olması gerekir. Bunun için de sağlığıma ve uyku düzenime dikkat ediyorum. Bağlama ustalarının bağlamayı nasıl çaldığına, kullandığına ve jest ve mimiklerine dikkat ederek kendimi geliştirmeye ve bu alanda ilerlemeye devam ediyorum.

“ Hayatta Hep Mutlu Olursam, Hayalini, Kuracak Neyim Kalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Örneği

“ Hayatta Hep Mutlu Olursam, Hayalini, Kuracak Neyim Kalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Örneği


Yaşanacak ömrün süresini biz belirleyemeyiz. Her ne kadar alacağımız tedbirler olsa da yaşam bize armağan edilmiş ve zamanı gelince sona erecek olan bir süreçtir. Yaşadığımız bu süre içinde de güzel günlerimiz , dertli anlarımız elbette olacaktır. İnsan her zaman mutlu olmaz, her zaman mutsuz da olmaz. Ama bazı insanlar vardır ki hayatta hep mutlu olayım isterler. Hiç acı çekmeyim, hiç sıkıntım olmasın, her şeyim dört dörtlük olsun ve mutluluk benimle olsun. Ne yazık ki bu ancak hayaller dünyasında olur.

 

  İnsan hep mutlu olsa, hiç sıkıntıları olmasa yaşamı nasıl öğrenecek?  Yaşamın o zorlu şartlarını tecrübe edinmeden , hatalarından ders çıkarmadan yaşam öğrenilmez ki. Elbette mutsuz günlerimiz de olacak ki hayal edecek bir şeylerimiz var olmaya devam etsin. Hep mutlu olsak hiç maddi ya da manevi sıkıntı çekmesek yürüdüğümüz bu zorlu yollarda karşımıza bin bir çeşit problemler çıkmasa bugün bu kadar güçlü olamazdık. İnsanı güçlü kılan, insanı olgun yapan ve hayata daha geniş açıdan bakmasını sağlayan şeyler yaşadığı her  şeydir. Bu,  iyi günler de olur, kötü günler de olur. Hayat her şeyi ile bize sunulmuş bir sürpriz kutusudur. Bu kutudan bazen acı olaylar, bazen de tatlı olaylar çıkar. Önemli olan bunları anlayabilmek, sorgulayabilmek ve hayallerimizi kurmaya devam edebilmektir. Hayalini kuracak hiç bir şeyimiz kalmamış olsa, her istediğimize ulaşmış olsak bile hayata bağlayacak olan ne olur o zaman?





 

 Hayat sıradanlaşmaya başlar ve kişi anın keyfini çıkaramaz, yaşamı coşkulu bir şekilde yaşayamaz. Bunun sonucunda da yaşam;   kurak, renksiz, havasız bir döngü içinde kendini i tekrarlar durur. Hayal kurmak güzeldir, hayal kurmaktır insanı yaşama bağlayan. Onun için hayal kurmaktan vazgeçmemeliyiz, yaşamdan kendimizi soyutlamamalıyız.

 


“Dünyada Her Şeye Değer Biçmek Mümkündür Fakat Öğretmenin Eserine Asla Değer Biçilemez.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


“Dünyada Her Şeye Değer Biçmek Mümkündür Fakat Öğretmenin Eserine Asla Değer Biçilemez.” Sokrat

 

Eğitim ve öğretime önem verilmeyen, gelişmeyi ,ilerlemeyi kabul etmeyen milletler yakın zamanda yok olur. Eğitim ve öğretimin temel belirleyicisi, ana unsuru ise öğretmenlerdir. Bir ülkenin her açıdan gelişmesinin temelini atan kimseler de öğretmenlerdir. Çok güçlü bir ordunuz olabilir bunun nedeni öğretmenlerdir, çok sayıda bilim insanınız  olabilir. Bunun nedeni öğretmenlerdir. Ülkenizdeki okuma yazma seviyesi yüksek seviyelerdedir. İşte bunun ve daha birçok şeyin nedeni de öğretmenlerdir. Çünkü nitelikli öğretmenlerin elinden çıkan çocuklar dünyada başarılı işlere de imza atan kimseler olur.


 Dünyada her şeye değer biçilebilir. Şunun fiyatı şu kadardır, bunun fiyatı bu kadardır gibi ama öğretmene asla değer biçilemez. Çünkü onun emekleri, onun uğraşları para ile ölçülemez. Onun manevi hizmetleri, gönüllü hizmetleri güzel yürekleri sayesinde olur. Öğrencilerinin kalbine dokunan, onların dilinden anlayan ve onların gelecekte iyi bir insan olmasını, başarılı olmasını sağlayan değerli öğretmenlerdir. Öğretmen dünyaya çok sayıda eser bırakır. Bıraktığı eserleri ise güzel ahlaklı yetiştirdiği çocuklardır. Ülkesine, dünyaya faydalı işler yapmış başarılı kimseler ya da çok başarılı olamamış ama merhametli, insan olma özelliğini kazanmış, erdemli kimselerdir öğretmenlerin eseri.


 Öğretmenler de her canlı gibi bu dünyada yok olup giderler ama onların yetiştirdiği nesillerden yeni öğreticiler, yeni eğitimciler kaldığı yerden güzel işler yapmaya devam ederler. Yeni öğretmenler de  gelecek nesilleri  yetiştirir, onlara  şekil verir ve çok güzel bir tablo ortaya çıkar.  Öğretmenlerin hayatımızda  ne kadar etkili olduğunu ve onların değerlerine paha biçilemeyeceğini şu örnekle de anlayabiliriz. Öğretmenler her yıl çok sayıda öğrenci okutur, yetiştirir ve onların insan olması için, iyi olması ve başarılı olması için mücadele eder ve onlara model olur. Böyle bir öğretmenin yetiştirdiği çocuk da ileride baba olacak, komşu olacak, akraba olacak vb. Bu öğrenci de öğretmeninden öğrendiği güzel olan ne varsa bunları yaşamında başkalarına aktaracak ve o başka kimseler de güzel şeyler öğrenecek ve güzel işler yapacak ve bu sürekli olarak devam edecek ve kısır  bir döngüye girmeden güzellikler olmaya devam edecektir. 




Kısacası öğretmenin bir çocuğu bile güzel ahlaklı ve başarılı yapması sonucunda bu güzellikten çok sayıda insan etkilenecek ve etkilenenler de kendilerini geliştirmek ve iyi insan olmak için ellerinden geleni yapacaklardır. İşte tüm bunlara paha biçilemez. Çünkü öğretmenin yaptığı bir işin sonunun nerelere kadar gittiğini ve insanların yaşamında nasıl güzel bir etki bıraktığını tahmin bile edemezsiniz.

Dumlupınar Şehitliği’ni Ziyarete Gittiğinizi Düşününüz. Şehitlerimize Duygu Ve Düşüncelerinizi İfade Eden Bir Mektup Yazınız.

 Dumlupınar Şehitliği’ni Ziyarete Gittiğinizi Düşününüz. Şehitlerimize Duygu Ve Düşüncelerinizi İfade Eden Bir Mektup Yazınız.


Vatanın kurtuluşu uğruna canını veren ve vatan yolunda şehit olan aziz şehitlerimiz!


Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile vatanı kurtarmak için yola çıktınız.  Ağır ve zor bir savaştı bu. İngilizler, Yunanlılar bir olup vatan topraklarından atmak istediği atalarımızı sizler kurtardınız. Allah yolunda, vatan yolunda şehit oldunuz. Ardınıza bile bakmadan çıktınız bu kutlu yola. Kiminiz belki ailenin tek çocuğu kiminiz belki kalabalık bir  ailenin şen çocuğuydunuz.

 

Kiminiz yeni nişanlanmış, kiminiz yeni evlenmişti. Belki yeni baba olan bile vardı aranızda. Belki de henüz yaşı on sekiz bile olmayan çocuk askerler de vardı. Önce vatan dediniz, önce namus, önce onur dediniz. Savaşın, topların sesi geliyor sanki kulağıma. “Allah Allah” nidalarını duyar gibiyim.  O sesleriniz, vatanın kurtuluşu için dua eden o seslerinizi duyar gibiyim kahraman askerlerim! Silah kalmadı belki o anda elinizde, yiyecek bir kuru ekmeğiniz bile yok, ayaklarınız nasır bağlamış, duymuyor artık ne acı ne keder.

 

 İçinizdeki  ateş başka. Vatan aşkı ile yanıyor yüreğiniz. Ondandır fiziksel acıyı duymayışınız. Düşmanı yerle bir edince ulaşıyorsunuz zafere. Milletiniz size minnettar. Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir zaman unutulmayacak olan vatan evlatlarısınız. Sizlere layık olmak için, vatanıma hizmet edeceğim. Bunun için de ilk olarak derslerime çok çalışacağım, sorumluluklarımı yerine getireceğim, askerlik görevim gelince askerliğimi yapacağım. Vatanıma asla ihanet etmeyeceğim. Vatanıma zarar vermek isteyen iç ve dış tehditlere boyun eğmeyeceğim. Her zaman devletimizin, milletimizin yanında olacağım.





 Vatanım tehlike altında olduğu zaman gözümü bile kırpmadan şehit olacağım. Bu vatan toprakları sizin kanınız ile kazanıldı. İşte bu toprakları gözüm gibi koruyacağım askerlerim.   Ben ileride baba olunca çocuklarıma sizin kahramanlıklarınızdan bahsedeceğim. Çocuklarımız da vatansever yetiştirip ilim v efen yolunda ilerlemesini sağlayarak ülkemin daha çok güçlü olmasını sağlayacağım. Sizleri çok seviyorum, mekanlarınız cennet olsun, kabriniz nur ile dolsun. Mektubuma son verirken hepinize ayrı ayrı şükranlarımı sunarım. Sizi asla unutmayacak ve unutturmayacağız.

“Kahramanlık, Vatan Sevgisi” Gibi Duygulara Sahip Olmayan Biri Savaşabilir mi? Neden?

 “Kahramanlık, Vatan Sevgisi” Gibi Duygulara Sahip Olmayan Biri Savaşabilir Mi? Neden?

 

Her milleti bilmem ama bizim kıymetli insanlarımız için, güçlü milletimiz için vatan sevgisi, vatana bağlılık insanın en önemli  amacıdır. Vatanını sevmeyen, vatanını korumaktan aciz olan millet ya milletler kısa sürede yok olmaya mahkum kalmışlardır. Bizim yürekli askerlerimiz, emektar kadınlarımız, deneyimli büyüklerimiz kahraman olayım, bana kahraman desinler diye değil de vatan sağ olsun, vatanım kurtulsun da gelecek kurtulsun, diye hareket ederek yola çıkarlar.

 

Bu yolculuk sonunda yaşamlarını kaybedenler şehit olur, kalanlar ise gazi olur zaten. Kahramanlık vasfını onlara millet verir.  İşte o zaman ölümsüz kahraman olur o vatansever evlatlar. İçinde zerre kadar vatan sevgisi olmayan kimsenin,   vatana bağlılığı da  söz konusu olmaz.  Ülkelerinde savaş çıktığı için savaşa katılmak istemezler ama savaş zorunlu olunca istemeyerek de olsa savaşmaya gider. Gittiği savaşta başarı ile dönemez. Çünkü ülkesini korumak için, vatan topraklarını korumak için canını koymamıştır ortaya.  Hep geri planda kalmış, savaşıyor gibi yaparak göz boyamaya çalışmıştır böyle kimseler. Haliyle böyle ülkenin tembel insanları da  savaştan yenilgi ile döner ülkelerine. Tabi ülke diye bir şey kaldıysa.





 

 Kısacası kahramanlık duygularına, vatan sevgisi gibi duygulara, vatanım benim namusum, onurum gibi duygulara kapılmayan insanlar savaşsa bile bu yeterli olmaz. Çünkü tüm gücünü, yüreğini, alın terini koymamıştır ortaya. Korkak davranmıştır. Korkak olduğu için de korkak olmayanlar onları egemenliği altına alır ve böyle olunca da köle olarak başka devletlerin egemenliği altında yaşamaya devam eder böyle millet ya böyle milletlerin fertleri. Vatan için cengaver insanlar yetişmelidir bir ülkede. “Ya istiklal ya ölüm” parolası ile yola koyulmalıdır vatanın kahraman ve koca yürekli insanları.

 

Öğretmenlerin Öğrenciler Üzerindeki Etkisi Okulla Sınırlı Mıdır? Tartışınız.

 Öğretmenlerin Öğrenciler Üzerindeki Etkisi Okulla Sınırlı Mıdır? Tartışınız.


Öğretmenler yaptıkları ile, yaşattıkları ile öğrencilerin aklından çıkmayan ve onların ömür boyu hayatlarında iz bırakan değerlerdir. İçinde çocuk sevgisi , insan sevgisi olan ve çocuklara hayal gücünü ve öğrenme sevgisini aşılayan öğretmenler hiçbir zaman unutulmaz. Öğretmenlerin öğrenciler üzerindeki etkisi okulla sınırlı olamaz. Yüzü güleç  olan, öğrencilerine gülen gözlerle bakan ve onları geleceğe hazırlamak için ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapan öğretmenler asla unutulmaz.


 İnsanın ilk eğitimi aldığı yer her ne kadar aile olsa da bu süreci devam ettirecek olan kişiler öğretmenlerdir. Öğretmenlerimizi bizim anne ve babamız gibi bize yakın olan, bizi  seven ve bizi yargılamadan dinleyen, kabul eden hoşgörülü insanlardır.  İçinde şefkat ve merhamet olan, başka insanlara karşı nazik olan, dilini iyi kullanan ve güzel ahlaklı olan öğretmenler çocuklar için güzel örnek olur. Böyle kimseler asla unutulmaz. Ondan güzel şeyler gören öğrenci de gelecekte bir meslek sahibi olduğunda öğretmeni gibi iyi insan olmaya, nazik olmaya özen gösterir.




 İyi öğretmenler öğrencileri için alın teri döken, onlar için gece gündüz durmadan çalışan kimselerdir. Böyle öğretmenler olduğu zaman da çocuklar bunun farkına varır ve o öğretmenlerinin emeğini hayatları boyunca unutmazlar. Mesela çevremize baktığımızda yaşlı teyzelerden, dedelerden hep şunu duyarım: “Bizim bir öğretmenimiz vardı ki öyle kibar öyle iyi insandı ki. Benim kimi yeteneklerimi o öğretmen ortaya çıkardı ve benim geleceğim için beni aydınlattı, gerekli yerlere yönlendirdi. 


İyi insan olmamız için, dürüst ve güvenilir insanlar olmamız için uğraştı ve kendisi de asla yalan söylemezdi, güvenilir ve dürüsttü gibi laflar duyarız büyüklerimizden. İşte üstünden yıllar geçse de iyi öğretmenler, böyle güzel insanlar yaşamlarımızda kalıcı bir iz bırakır.

“İyi Öğretmen Çocuğa Hayal Gücü Ve Öğrenme Sevgisi Aşılar.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “İyi Öğretmen  Çocuğa  Hayal Gücü Ve Öğrenme Sevgisi Aşılar.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Eğitim ve öğretimin ana mimarı öğretmenler bir ulusun, bir milletin en önemli değerleridir. İnsan yetiştirmek, insana şekil verip onları geleceğe hazırlamak dünyanın en zor aynı zamanda da en özel işidir.  Nitelikli öğretmen, öğrencisi için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan, onun geleceğinin iyi ve aydınlık olması için emek eden kimsedir. İyi öğretmen öğrencilerine hayal gücü aşılar. Çocuk öğretmeninden öğrendiği bilgileri yaparak yaşayarak anlar.

 

 Çocuğun geleceğine dair hayalleri vardır.  Çocuk bu hayalleri kurarak yaşama sıkı sıkıya bağlanır ve hayalleri onun için en özel duygular olur.  Öğretmen bu hayallerin gerçekleşmesi için çocuğun elinden tutar, onun hayalinin ne olduğunu çocuğun ağzından dinler ve hayallerinin gerçekleşmesi için de ona yol gösterici kişi olur. Hayal gücü gelişen çocuk daha sonra istediklerini gerçekleştirmek için çok çalışır ve öğretmeni ile birlikte aydınlık yollara ulaşır. Öğretmen yapıcı bir kimse ise, çocuğu kırmadan, incitmeden ona bilgileri öğretiyorsa çocukta öğrenme sevgisi de artar.

 

Çocuk öğretmeninden fazla bilgi öğrenmek için daha çok meraklı olur ve öğretmeninin peşini bırakmaz ve sorgulayıcı, meraklı bir insana dönüşür. Böyle öğretmenler olduğu sürece de öğrenciler daha çalışkan daha bilgili ve daha meraklı olur. Öğrenme sevgisi gelişen öğrenciler ülkelerinin gelişmesi için de var gücü ile çok çalışır ve ülkesini kalkındırır. 




Böyle ülkenin çocukları da hem kendi yaşadıkları topluma hem de içinde yaşadığı dünyaya faydalı olan işler yapar. İşte tüm bunların olmasını sağlayan da ,iyi ve nitelikli öğretmenlerdir. Öğretmenlerimizin ne kadar değerli ve milletine faydalı olduğunu Gazi Mustafa Kemal’in şu sözünden de anlayabiliriz:

“Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.”

Barış İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Barış İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanların birbirine olan güvensizliği, bitmek bilmeyen hırs ve menfaatleri, devletlerin sürekli olaylar çıkarıp savaşa devam etmesi, bitmek bilmeyen ayrılıklar, acılar, özlemler ne yazık ki barışı sağlamamaktadır. Barış demek güven ortamı demek, var olduğun dünyada her insanın özgürce , mutluluk ve huzur içinde acı çekmeden, işkencelere maruz kalmadan yaşayabilmesi demektir. Dünyada yeteri kadar kaynak varken insanların gözü ne yazık ki bir türlü doymaz. Hep daha fazlasını ister insanoğlu.

 

Benim ülkem daha çok gelişsin, ülkemin insanları daha rahat etsin, daha mutlu olsun vb. Oysa dünya insanları rahat etsin, kaynaklardan herkes faydalanabilsin, hiçbir bebek, çocuk açlıktan ölmesin, savaştan yok olmasın, ailesinden ayrı kalmasın. Dünya böyle olsa daha yaşanılır, daha güvenilir bir yaşam alanı içinde olmaz mıyız ? Mutluluğu , huzuru sadece kendimiz için değil dünyada yaşayan her insan için düşünmeliyiz. Herkes  savaşsız ortamda büyüsün, herkes ailesi ile birlikte olsun, mutlu olsun, gülen yüzler olsun çevremizde;  ağlayan masumlar değil. Aydınlık, barış dolu yarınlar beklesin bizi. Yeter ki birlik, beraberlik içinde olalım. Yeter ki savaşa hayır, barışa sonsuzluk diyelim. Birlikte çalışalım dünyamız için, birlikte çalışalım barış için. Barış iklimi yayılsın dünyanın bir cundan diğer ucuna. Kalpler bir olsun, gönüller bir olsun.





 

 

Yollarımız barış çiçekleri ile donansın, kalbimiz sevgi ile.  Silahlar sussun, sevgi çiçekleri dile gelsin.  İçinde yaşadığımız doğa savaşın yıkıcı etkilerine maruz kalmasın, barışın ikliminde yenilikler, yeşillikler dolsun dünyamıza. İşte böyle olduğu zaman daha güzel olmaz mı dünyamız. Ne demiş Sevgili Yunus:

“ Gelin danış olalım; işi kolay kılalım. Sevelim, sevilelim. Bu dünya hiç kimseye kalmaz.”

Mustafa Kemal Atatürk İle Mektup Arkadaşı Olduğunuzu Düşünerek Ona Göndereceğiniz Bir Mektup Yazınız.

 Mustafa Kemal Atatürk İle  Mektup Arkadaşı Olduğunuzu Düşünerek Ona Göndereceğiniz Bir Mektup Yazınız.


 Büyük Türk Milleti’nin  her zaman yanında olan, Milli Mücadeleyi başarı ile sonlandırmış olup yaptığı yeniliklere doymayan ve kalkınmaya ve ilerlemeye durmadan devam eden  milletin kıymetli evladı saygıdeğer insan , baş komutan Mustafa Kemal’im!


 Şu anda Sivas’ın bir dağ köyünden yazıyorum sana bu mektubu Paşam.

Sevgili Atam!


Köyümüz küçük ve bir o kadarda şirin bir köydür. Şu anda köyümde sonbahar mevsiminin yağmurları var. Nazlı nazlı yağıyor yağmurlar. Ben de küçük evimizin sobalı odasından dışarıyı seyrederek sana bu mektubu yazıyorum. Anam sobaya odun atıyor, sobanın fırınında patatesler pişiyor, kardeşlerim birbiri ile kavgaya başlamış bile. Onlara bakarak gülümsüyor ve sana olan mektubu yazmaya devam ediyorum.

 

Büyük komutan, büyük lider, Mustafa Kemal Atatürk’üm!


Vatanı için her türlü  zorluklara göğüs germiş kahraman bir insansın sen. Yılmamış, yenilmemiş bir azmin simgesi oldun bende.  Liderliğin ile, aydınlık yollar açtın bize, karanlığa giden yolda yeni umutlar oldun bize. Bugün Türkiye Cumhuriyeti varsa, özgür ve bağımsızsa  bu senin ve kahraman askerlerimizin sayesindedir. Ordu yok dediler, kurulur dedin, para yok dediler bulunur dedin. Ülkemiz  yok olmasın diye, düşman;  topraklarımıza göz koymasın bizi yakıp yok etmesin diye çalıştın sen hep. Ülkeni her alanda geliştirmeye çalıştın. Sadece askeri alanda güçlü olmak yetmezdi senin için.


 Eğitim işlerine çok önem verdin. Eğitimle olur her şey dedin ve bunun için de geçtin kara tahtanın başına. İlk başöğretmenimiz oldun Gazi Mustafa Kemal’im. Dayanışmanın olduğu yerde kimse yıkamadı, yok edemedi bizi Paşam. Yine, yeniden diyerek koyuldunuz yola. Sonunda ölüm dahi olsa korkmadınız vatan için çarpışmaktan. Ben de Salik Bozuk gibi seni görmeyi çok isterdim. Senin sınıf arkadaşın, yaverin  olmak isterdim ama kısmette mektup arkadaşı olmak varmış be Paşam.


Sevgili Mustafa Kemal Paşam!

Nasıl bu kadar çalışkan olabiliyorsun? Hem çalışkan, hem ileri görüşlü, hem aydın ve daha sayamadığım birçok  güzel vasıflar. Senin gibi bir insanla aynı memlekette yaşadığım için kendimle gurur duyuyorum. İyi ki başka milletin çocuğu değilsin. İyi ki bizimsin ve bizim olmaya da devam edeceksin. Ben ve tüm arkadaşlarım seni çok seviyoruz. Sana çok şey borçluyuz. Sana olan sevgimiz asla azalmayacak, saygımız daim olacak. Senin ilke ve inkılaplarına sadık kalacağım. Sınıf arkadaşlarım ile birlikte ülkemizi her alanda geliştirmek için mücadele edeceğiz.




Şimdi babam çağırıyor beni Paşam. Dışarıda beni bekleyen çok sayıda koyunlarımız var. Onları otlatmam gerekiyor. Köylüyüm ve köylü olduğum için de çok mutluyum. Sen hep dersin zaten: “ Köylü milletin efendisidir.” İşte bu söze layık olmak için çok çalışacağım, hayvancılıkta, çiftçilikte ülkemi en iyi yerlere getirmek için çok emek edeceğim. Ben bu işlerle uğraşmayı çok seviyorum. Hem okuyacağım hem de sevdiğim işi kendi vatan topraklarımda özgürce yapacağım. Mektubuma son verirken sizlere selam eder, ellerinizden öperim kıymetli mektup arkadaşım Gazi Mustafa Kemal Paşa.

“Savaşın Çocuklar Üzerindeki Etkileri” Konulu Uluslararası Bir Konferansa Davetli Olduğunuzu Düşünün. Yapacağınız Bu Konuşmanın Metnini Aşağıya Yazınız.

 “Savaşın Çocuklar Üzerindeki Etkileri” Konulu Uluslararası Bir Konferansa Davetli Olduğunuzu Düşünün. Yapacağınız Bu Konuşmanın Metnini  Aşağıya Yazınız.


Çocuklarımız;  geleceğimiz, umudumuz, baharı bize müjdeleyen  tomurcuklanmış güllerimiz, her şeyimiz.

Sevgili büyüklerim, değerli dinleyiciler!

Beni dinlemeye geldiğiniz için öncelikle hepinize şimdiden teşekkür ederim. Biliyorsunuz ki çocuklar bir dünyanın kurtarıcılarıdır, umutlarıdır, hayalleridir, baharıdır. Onlar ki en savunmasız, en masum canlardır  ve dünyanın en güzel halidir bana göre. Sevilmeye, saygı görmeye en çok ihtiyacı olan onlardır. Başlarının okşanması, güzel bir söz, samimiyettir onların istediği tek şey. Ayrıca  savaşların olmaması, yakınlarının yok olmaması, oyun alanlarının yerle bir olmaması.  Savaşlar ahhh! O dünyayı yerle bir eden, doğayı yıkıp geçen, çocukların psikolojisini yerle bir eden o zalim savaşlar, o hain savaşlar. Savaşlardan en çok etkilenen o körpe kuzular, masum yavrulardır.

 

  Savaşların çocuklar üzerinde yıkıcı etkileri şunlardır: Psikolojik travmalar, fizyolojik sorunlar, sosyal problemler ve daha sayamayacağımız çok sayıda olumsuzluklar vardır. Yaralanma, engelli kalma,  kötü muamele görme, anne, babasının, kardeşlerinin yok olması ya da yaralanması, en yakın çocukluk arkadaşının gözleri önünde katledilmesi, evlerinin ani bir sesle gelen gürültü ile yok oluvermesi,   çocukların çatışmalarda kullanılması, hastalıklar, sefalet ve daha çok sayıda kötü şeylere maruz kalma. İşte savaş çocuklarımızda, bu genç beyinlerimizde çok sayıda kötü etki bırakmaktadır. Savaşın yıkıcı etkilerine maruz kalan çocuk bu olumsuz etkiyi yıllarca üzerinden atamamaktadır.  Çekinme, kimse ile konuşmama, kimseye güvenmeme, en ufak bir sesten bile ürkme savaşın onda bıraktığı kalcı izli davranışlardır.

 

  Savaşlar sonucunda ailesini kaybeden çocuk, çocukluğunu yaşayamayan çocuklar bir daha eski hallerine asla dönemezler. Bakımevlerinde büyümek, aileden ayrı kalmak, yoksulluk içinde yaşam sürmek onların  hayatlarının, dengelerinin bozulmasına neden olur. Savaşın acımasız yönü en çok da çocukları vurur. Ülkelerin bitmek bilmeyen hırsları, toprak kavgaları, sınır kavgaları , politik çatışmalar en çok da çocuklara darbe vurur.

 

Sevgili dinleyiciler, sevgili ülke başkanları!

Lütfen savaşlara hep birlikte dur diyelim. Bir yanda sıcak yatağında, anne ve babası yanında huzur ve güven içinde olan çocuklar; diğer yanda savaşın ortasına atılan ve başına gelmedik olay kalmayan, ailesinden ayrı düşürülen, bombaların arasında korkudan tir tir titreyen melek yüzlü çocuklar. Sizlere soruyorum. Onların da hakkı değil midir? Barış ve güven içinde, huzur içinde yaşamak. Diğer çocuklar insan da onlar insan değil midir, onlar çocuk değil midir? Onların duyguları yok mudur, çocukluğunu yaşamaya, çocuk oyunları oynamaya hakkı yok mudur ? Bir de bu şekilde baksak dünyaya. Empati kursak, tüm çocukların mutlu olması için el birliği ile barışı dünyamıza hakim kılsak daha iyi olmaz mı?  Savaşlar yok olsun artık, çocuklar ölmesin, aileleri yanında olsun artık.






 

 Bırakalım düşmanlığı bir kenara, savaşı bir kenara. Hepimiz özgür olalım kendi ülkemizde, kendi  vatan topraklarımızda. Kimse kimsenin toprağına göz koymasın, hiçbir ülke kendi içinde de savaşlar çıkarmasın, kan , göz yaşı ve acı olmasın sonumuz. Mutlu yüzler, gülen gözler, aydınlık bakışlar sarsın etrafımızı. Çocuklar mutluluktan ağlasın, mutlulukla oynasın oyunlarını . Savaşlar o lanet olası savaşlar bir daha olmasın ve hep mutlu olalım sonsuza kadar. Beni sabırla dinlediğiniz için siz kıymetli dinleyicilere teşekkür ederim, konuşmalarıma duyarlı olacağınıza inanarak sözlerimi burada bitiriyor, saygılarımı ve sevgilerimi tüm dünya çocuklarına ve sizlere  sunar, savaşsız günler dilerim.

Atatürk’ün “ Özgürlük Ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir.” Sözünü Yorumlayınız.

 Atatürk’ün  “ Özgürlük Ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir.” Sözünü Yorumlayınız.


 Karakter; bir nesnenin, bir ferdin  ya da topluluğun kendine özgü olan, onu başkalarından ayıran temel belirti, onun davranışlarını belirleyen ana özelliktir. Her bireyin kendine özgü karakteri ve kişisel özellikleri vardır. Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk özgürlüğün ve bağımsızlığın onun ana karakteri olduğunu söylemek istemiştir.


 Mustafa Kemal'i Mustafa Kemal yapan asıl meziyet onun özgürlüğünü ve bağımsızlığını asla tehlikeye atmamasından kaynaklanır. Özgürlüğün ve bağımsızlığın olmadığı yerde yaşamanın da anlamı yoktur. Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında bağımsızlığın elden gitmemesi için kahraman vatan evlatları ile birlikte olup onlara liderlik etmiş, ülkenin birliğinin  ve dirliğinin bozulmaması için çok çalışmıştır. Başka bir milletin egemenliği altına girmemenin yolu özgürlüğe ve bağımsızlığa sahip çıkmaktan geçer. Özgürlük ve bağımsızlık hepimizin karakteridir çünkü.  Türkiye Cumhuriyeti kurulurken alınan kararlar özgürlük ve bağımsızlık doğrultusunda alınmıştır.




 Vatan topraklarının düşman işgalinden kurtulması, ülkemizin geleceği için yapılan yenilikler, inkılapların hepsi birden bağımsızlık ve özgürlüğe dayanarak yapılmıştır. Bağımsız olmasaydık, özgür olmasaydık bu yeniliklerin hiç birisi de yapılamaz ve Türkiye Cumhuriyeti diye bir ülke olmazdı. Mustafa Kemal ve tüm milletimizin karakterinde özgürlük ve bağımsızlık asla vazgeçemeyeceğimiz değerlerdir.

“Cumhuriyet, Düşüncesi Hür, Anlayışı Hür, Vicdanı Hür Nesiller İster.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Cumhuriyet, Düşüncesi Hür, Anlayışı Hür, Vicdanı Hür Nesiller İster.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Cumhuriyet;  milletin  egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi. Cumhuriyet ile yönetilen rejimlerde tek bir kişinin hakimiyeti  yoktur. Yönetim eskiden olduğu gibi babadan oğula şeklinde değildir.  Yönetme yetkisini alan kişi halkın iradesi ile başa geçer ve ülkeyi yönetir. Halk başa getirdiği yöneticiyi beğenmezse indirmesini de yine seçimler aracılığı ile halleder.


 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna öncü olan, büyük fedakarlıklar yapmış olan rahmetli Mustafa Kemal Atatürk halkın iradesine, çoğunluğun görüşüne, demokrasiye çok önem vermiştir. Bunun için de yeri ve zamanı geldiği zaman 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan etmiş ve ülkemizin yeni yönetim sistemi cumhuriyet olmuştur.


Cumhuriyet düşüncesi hür olan insanlar ister. Liyakat ister. Hak edenin hak ettiği yere torpil ile değil seçim ile gelmesini sağlar. Kimse kimsenin düşünce özgürlüğüne karşı gelmez. Herkes , başkalarına zarar vermeden özgürce istediği kişiyi başa getirir, istemediğini getirmez. Cumhuriyet de azınlığın görüşüne de önem verilir ve azınlığın da görüşleri dinlenir. Cumhuriyetin olduğu ülkelerde hoşgörülü insanlar, vicdanı hür insanlar olur. Baskı ve zorbalık olmaz, boyun eğme olmaz.  İnsan haklarına, adalete ve eşitliğe önem verilir.





 

 İnsanlar düşüncelerinde ve düşündüklerini açıklamada hür olur. Doğruluk, hoşgörü olur  ve insanın kendine olan öz saygısı  daha çok artar. Cumhuriyet sayesinde , onu gerçek anlamda sahiplenenler sayesinde toplum bilinci oluşur.  Özgür düşünce olduğu için bilim ve fen de o ülkelerde gelişir ve o ülkeler gelişmiş bir ülke haline gelir. Özgür düşüncenin olduğu yerde sanat, spor, eğitim, kültür vb  de gelişir.


 Ülke her yönden gelişmeye ve ilerlemeye açık olur. Cumhuriyetin olduğu ülkelerde gelişmesinin önünde bir set olmaz çünkü özgürlük vardır, halkın iradesi vardır, çoğunluğun iradesine yöneticileri başa geçirse de azınlığın kararlarına da saygı vardır, tahammül etme vardır. İşte bizler çocuklarımız fikri hür, vicdanı hür yetiştirmeliyiz. Onların görüşlerine saygılı olmalıyız ve kendi düşüncelerimizi onlara empoze etmeye çalışmamalıyız.

 

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.

 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.


Sonbahar mevsimi demek havaların yavaş yavaş kendini değiştirmesi, sıcaktan soğuğa geçiş demektir. Gündüz hava bir anda ısınır, akşama doğru bir anda soğur  hava bu mevsimde . Havalar soğumaya başlasa da  gündüzleri ara ara sıcak olur ve bu sıcak da insanın hoşuna gider. Ne de olsa artık havalar soğuyacağı için bu sıcaktan bunalmayız ve daha çok isteriz sıcağın gitmemesini. Yine bir sonbahar mevsiminde yine bir bayram kutlaması yaklaşıyordu benim güzel memleketime. Babam akşam işten geldiğinde  heyecanlı  bir şekilde konuşmaya başladı. Bana dönerek ; Ada kızım haftaya Cumhuriyet Bayramı , neler hissediyorsun? Dedi.



 Ben de bu çok mutlu olduğumuzu, sınıfı bayraklarla donatacağımızı, çeşit çeşit balonlar, süslemeler alarak okulu cumhuriyet şölenine dönüştüreceğimizi söyledim. Annem yemekten sonra çay yapmıştı. Kardeşim Melih’i çaya çağırdı ve konuşmaya başladı. Ne güzel  bir ülkemiz var şükürler olsun dedi annem. Cumhuriyetle, demokrasi ile yönetilen ülkede yaşamamız çok güzel. Cumhuriyetin olduğu yerde halkın iradesi var, seçim var, özgürlük var dedi. İyi ki  Gazi Mustafa Kemal Atatürk ülkemize cumhuriyeti getirmiştir. Şu anda cumhuriyet olmasaydı baskı ile yönetim olurdu, herkes kafasına göre yasa koyar ve haklı kim haksız kim belli olmazdı dedi. Babam da elbette canım kesinlikle sana katılıyorum diye annemi onayladı. 



İnsan haklarına önem verilmez, eşitlik olmazdı dedim ben de . Babam aferin kızım kim anlattı bunları dedi. Ben de öğretmenimiz dedim. Kardeşim Melih babama dönerek şunu sordu? Babacığım cumhuriyetten önce ülkemiz ne ile yönetiliyordu dedi. Babam da saltanat dedi. Saltanatın ne olduğunu bilmeyen Melih’e dönerek şunu dedi: Saltanat demek, hakimiyetin babadan oğula geçmesi, başa geçen kişinin oy çokluğu işle geçmemesi demek dedi. Bunun üzerine Melih bize dönerek şunu dedi: İyi ki cumhuriyet var o zaman , yaşasın cumhuriyet, Mustafa Kemal’i çok seviyorum diye haykırdı. 


Çaylarımızı içtikten sonra hepimiz yatmaya koyulduk. Gece yatağıma gittiğimde şunları düşündüm. Atalarımız bizim için ne kadar çok kan akıtmıştı. Bu vatan, bu topraklar hür olsun diye canlarını feda etmiş, cumhuriyete, demokrasiye katkı sağlamışlardı. İstemediğimiz kötü yöneticiler olduğu zaman halkın oyu ile o yöneticiler indirilebilirdi ve bu muhteşem bir şeydi.  Cumhuriyet özgürlük demekti,  cumhuriyet baskının olmaması , halkın iradesinin ön planda olması demekti. Bunları düşünürken uyudum. Günler geçti ve derken bayram sabahına uyandım. Sabah okul kıyafetlerimizi ve yeni aldığım ayakkabıyı giyerek koşarak tören alanına gittim. En küçüğünden en büyüğüne herkes bu coşkuyu, bayramı kutlamak için gelmiş, yaşasın cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti  diye sesler  memleketim  Kayseri’yi çınlatıyordu. Valimiz cumhuriyet ile ilgili konuşmasını yaptı, daha sonra diğer protokol üyeleri konuşma yaptı, cumhuriyetin önemine değindi. 




Çok güzel bir bayram havasıydı bugün. Cumhuriyet ile ilgili şiirler okundu, yazılar okundu. Müzik öğretmenlerimiz bağlaması ile güzel türküler söyledi. Mustafa Kemal’in sevdiği Bülbülüm Altın Kafeste şarkısı da söylendi ve alkışlar havada uçuştu. Bizler de sekizinci sınıf öğrencileri olarak güzel gösteriler yaptık. Şehitlerimize, gazilerimize ve Mustafa Kemal’e minnet duyguları dile getirildi. Bize cumhuriyeti emanet eden Mustafa Kemal’e çok şey borçlu olduğumuzu düşündüm ve ülkem için artık daha da çok çalışacaktım. Türkçe öğretmenimizin Mustafa Kemal’in şu sözü ile konuşmasını bitirmesi beni çok duygulandırdı:



"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."   İşte bizler de bu sözden etkilenerek  , cumhuriyete , demokrasiye sıkı sıkıya bağlı kalacağımıza  arkadaşlarımızla söz verip daha sonra evlerimize dağıldık.





“Bayrak Bir Milletin Özgürlük Alametidir. Düşmanın Da Olsa Hürmet Lazımdır.” Sözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 “Bayrak Bir Milletin Özgürlük Alametidir. Düşmanın Da Olsa  Hürmet Lazımdır.”  Sözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.


Her ülkenin kendine özgü renkleri, ve şekilleri olan , onlara bir anlam yüklediği bayrağı vardır. Her biri de kendi geçmişlerine uygun renklerle ya da renkle kaplıdır. Bayrak bir milletin bağımsızlığının, hür olduğunun sembolüdür. Her milletin bayrağı da kendisi için manevi değere sahiptir. İster düşmanımız olsun, ister bir adım uzakta farklı bir ülkenin bayrağı olsun, o bayrak yerlerde olduğu zaman ona ayağımızla basmak, saygısızlıkta bulunmak,  insan olan, insanca davranışlarını geliştirmeyi düşünen bir bireye yaklaşmaz.

 

 Mustafa Kemal Atatürk düşmanın da olsa kimsenin bayrağını ayaklar altına almamak gerekir demiştir ve son derece de haklı bir söylemde bulunmuştur. Bayrağa hürmet etmek gerekir, insanların kutsal saydıkları değerlere karşı nazik olunmalıdır. O bayrak o milletin atalarının döktüğü kandır, göz yaşıdır, kaybettikleridir, üzüntüleri, acılarıdır. Ülkemize saldıran bir düşman olduğunda elbette kendimizi savunmalıyız ve düşmana teslim olmamalıyız ve bir ülkenin bayrağına hakaret edilmemeli, maneviyatına zarar verilmemelidir. Saygı gösterilmeli, hoşgörülü bir tavır takınılmalıdır.




 

 Geçmişte olanları bir kenara bırakmalı, savaş ortamını geride bırakıp kardeşçe, dostça yaşayan milletlere dönüşmeli ve sağduyuyu asla kaybetmemeliyiz. İşte böyle olduğumuz zaman daha iyi bir insan, vatanını çok seven ve başkalarının da vatanını, bayrağını sevmesini hoşgörü ile karşılayan bir insan olmuş oluruz.