Geleneksel Türk Tiyatrosunun Toplumdaki Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Geleneksel  Türk Tiyatrosunun Toplumdaki Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Geleneksel Türk Tiyatrosu, yazılı bir  metne dayanmayan, içinde dansları olan, şarkıları olan, söz oyunları yer alan gösterilerden meydana gelir.  Türklerin toplumsal yaşamında önemli bir yere sahiptir. Geleneksel Türk Tiyatrosunun Meddah, Kukla ve Orta Oyunu gibi türleri vardır. Yine baktığımızda kaynağını  köylünün oyun çıkartma geleneğinden alan Köy Seyirlik Oyunları, yaren sohbetleri,  Mevlevi ayinleri gibi yöresel etkinlikler de yapılır. Bu tür tiyatrolarda genelde güldürü ön planda olur. Oraya gelen izleyiciler hem gülmek, hem de düşünmek ve verilen mesajı almak için gelirler. Güldürünün arkadaşında yatan temel etken ise insanı düşünmeye yönlendirmesidir. Topluma mesaj vermek amacı ile , onları sorgulamaya ve düşündürmeye yönelik harekete geçirmesi ile Geleneksel Türk Tiyatrosu bizim toplum için hem ilgi çekicidir hem de çok önemlidir. Geleneksel Türk Tiyatrosu yazılı olmadığı için doğaçlamalara yer verilir.

 




 Oyuncuların içinden geldiği gibi konuya hakim olarak doğaçlama yapması da izleyicileri ayrı bir mutlu eder. Yapılan doğaçlamalar da ince bir zeka ve düşünme yeteneği gerektirir. Hepimizin ortak sorunları, yanlışlarımız, bilgisizliklerimiz, bazen bilerek isteyerek yaptığımız hatalar da tiyatroda net bir şekilde oyuncular tarafından sergilenir. Bu tür tiyatroda sadece göze değil kulağa da hitap edilir. Konuya uygun müzikler çalarak insanları etkilemek ve amaca odaklandırmak da ayrı bir önem taşır. Bu tür tiyatrolarda kişiler tip özelliği taşır. Okumamış, cahil kimseleri, okumuş ama henüz kendini aydın olarak yetiştirememiş yarı aydınları anlatır bu tiyatro. (Tıpkı karagöz ve Hacivat oyunu gibi. Karagöz cahil olan kişiyi temsil eder, Hacivat da yarı aydın olan kişiyi temsil eder.)

 

Karşıt karakterler birlikte verilir. Cahil, aydın, iyi kötü, güzel çirkin gibi. Bu da tolumun ilgisini çok çeker ve toplum tarafından merakla ve ilgi ile izlenmeye devam eder. Herkes bu tür tiyatrolardan kendine göre bir mesaj çıkarır. Toplumu güldüren, eğlendiren, güldürürken düşündüren Geleneksel Türk Tiyatrosu toplumun vazgeçilmezi olarak yaşanmaya ve yaşatılmaya devam eder. Oyuncuların seyirci ile  kurduğu organik bağ,  gerektiği zaman kurguya seyirciyi de dahil etme, İroni ve taşlamayı, söz ve hareket güldürüsünü eğlendirme amacıyla kullanma, Hacivat ve Karagöz oyununda yer alan  Kız Arama, İş Arama, Ev Arama, Kılık Değiştirme, Ölüp Dirilme,  Kız Kaçırma, Kızın Bulunması vb gibi oyunların da sergilenmesi toplumun, insanların ilgisini daha çok çeker ve Geleneksel Türk Tiyatrosuna olan ilgi de daha çok artar.

 

Nezaket İster İskarpin Giysin İster Çarık Bastığı Yeri Çamurlamaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

Nezaket İster İskarpin Giysin İster Çarık Bastığı Yeri Çamurlamaz.” (Cenap Şehabeddin) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanlar  akıllı bir  varlıktır. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirler ama gel gör ki bazen bilerek, karşıdaki kişilerin duygularını görmezden gelerek o kimselere kaba davranabilir ve o kimselerin kalplerini kırabilir bazı  kimseler. Oysa insanlık dili nezaketli olmak şeklinde olsaydı şu anda hiç kimsenin kalbi kırık olmaz, insanlar birbirine karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı şekilde, mutlu bir halde yaşamaya devam ederlerdi.

 

Nezaketin olduğu yerde insan vardır, insanca davranışlar içinde olan kimse vardır.” Nezaket ister iskarpin giysin ister çarık bastığı yeri çamurlamaz .”der Cenap Şehabettin. Burada anlatılmak istenen şudur: Eğer bir insan nazik biri değilse o kimsenin ne kadar güzel giyindiği, nasıl  güzel göründüğü hiç önemli değildir. O insan ister en güzel ayakkabıları giysin, en  güzel kıyafetleri giysin , en güzel evlerde otursun, en iyi arabalarda gezsin insan olmadığı sürece bunların hiçbir anlamı olmaz. Ama öyle insanlar da vardır ki üzerinde giyecek bir kıyafeti bile yoktur, giydiği ayakkabı yırtıktır, oturduğu ev yıkık döküktür ama o insanın yüreğine bir baktığımızda yürek altın gibidir, elmas gibi parlaktır ve işte orada aydınlığı, insanlığı ve insanı en yakından görebiliriz. İnsanın nasıl göründüğü hiç önemli değildir önemli olan insanın nazik olmasıdır, toplum içindeki kişilerle konuşurken kendini bilen, haddini bilen, kalp kırmayan kimse olması önemlidir.

 

Nazik insanlar girdiği ortamda çabuk sevilen ve değeri bilinen insanlardır. Böyle kimseler girdiği yeri çamurlamaz aksine oraya güzellikler saçar ve o kimselerin olduğu yerde mutluluk ve güven duygusu olur.

 

Boşnak Atasözleri

 Boşnak  Atasözleri


 

Her milletin az ya da atalarından kalma atasözleri vardır. Bu atasözleri insanlığa mesaj vermek amacıyla yazılmıştır. Kimi atasözlerinde  öğüt verme vardır, kimilerinde tehlikeye dikkat çekme vardır, kimilerinde arkadaşlığın önemi, kimilerinde insanların vefasızlığı ve çıkarları ve daha sayamadığımız çok sayıda konu vardır.


 Her milletin atasözü olduğu gibi Boşnakların da kendilerine has atasözleri şunlardır:


*Okuyan bilir, tasarruf edenin malı olur.”

“Körü körüne almak, inanmaktır.”

 “Dostunuza dişlerinizi göstermenizin en güzel yolu, gülümsemektir.”

“Ev kilitliyse, kapalıdır.”


“İnsanoğlu her şeye doyar ama yaşamaya doyamaz.

“Ev toprağın üstüne değil, kadının üstünde durur.”

“Çapasız ekmek olmaz.”

“Derin su temiz, sığ su ise bulanıktır.”

 

“Alışkanlıklar iyi birer kul, ama kötü efendilerdir.”

“İhtiyacı olmayanı satın alan, ihtiyacı olanını da satar.”

“Senin için yalan söyleyen, sana da yalan söyler.”

 

“Söz dinlemeye vakti olmayanın, pişmanlık için çok vakti olur.”

“Aceleyle evlenenin pişmanlığı ağır olur.”

“Başkasının kuyusunu kazan, içine kendi düşer.”

“Kedinin olmadığı yerde, fareler cirit atar.”


“Elindeki serçe, gökyüzündeki güvercinden daha iyidir.”

“Zorluk yoksa kazanç da yok.”

“Dilsizin dili yalancının dilinden iyidir.”

“Bir gün olması, hiç olmamasından iyidir.”

“Köpek köyü için değil kendisi için havlar.”


“Mal bitti, arkadaş gitti.”

“Nerede duman varsa, orada ateş de vardır.”

“Kimin evi neredeyse dünyanın merkezi de orasıdır.”

“Yaşlıların çok olduğu yerde, çocuklar şımarık olur.”


“Sabah akşamdan akıllıdır.”

“Soran hata yapmaz.”

“Her parlayan altın değildir.”

“Talihsizlik hiçbir zaman yalnız gelmez.

“Kan , su değildir.”

“ Düşün, sonra söyle.”

“Ben Sporcunun Zeki, Çevik ve Aynı Zamanda Ahlaklısını Severim.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Hazırlayınız.

 “Ben Sporcunun  Zeki, Çevik ve Aynı Zamanda  Ahlaklısını Severim.” ( Mustafa Kemal Atatürk) Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Hazırlayınız.

 

Spor yapmanın insan sağlığını nasıl da olumlu etkilediğini, , spor sayesinde insanın ruhunun nasıl da gençleştiğini ve mutlu olduğunu az çok hepimiz biliriz. Spor yapan sağlıklı olur, stresini atar, kendini gün içinde daha zinde  hisseder ve işlerine de daha iyi odaklanır. Spor yapmanın çok sayıda faydaları vardır. Bunları saymakla da bitiremeyiz. Bir de bu işi profesyonel olarak yapanlar vardır. İşte onlara sporcu deriz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk  her sanat dalına, her spor dalına önem verdiği gibi sporculara da çok önem vermiştir. Sporcuların sadece iyi bir oyuncu olması, çok yetenekli olması, çok başarılı olması tek başına bir anlam ifade etmez onun için.

 

Atatürk’e göre sporcuyu sporcu yapan asıl erdem onun zeki, çevik ve aynı zamanda güzel ahlaklı olmasıdır. Sporcu dediğin kişi zeki olmalıdır. Kitap okumalı, araştırmalı, ülkesindeki ve dünyasındaki gelişmelere kayıtsız kalmamalı, yeri geldiği zaman ülke sorunları için de kafasını yormalıdır. Okudukça sorgulamalı, sorguladıkça da okumaya ve çalışmaya devam etmelidir. Sporcu olan kişi aynı zamanda çevik olmalıdır. Yani hızlı ve  hedefini tam ortasından vuran kişi olmalıdır. Tembel , yavaş hareket eden, uyuşuk kimse olmamalıdır. İşte böyle olduğu zaman daha etkili, daha güçlü ve daha atak bir kişi olur. Sporcu dediğin tüm bunların yanında  en önemli özellik olan, insanı insan yapan değerlerin başı olan güzel ahlaka sahip olmalıdır.

 

 Bir insanda, bir sporcuda ya da başka bir mesleği yapan kişi ya da kişilerde ahlak yoksa o kişiler alanında ne denli başarı olursa olsun bunun  toplum için hiçbir faydası olmaz. Sporcu da güzel ahlaklı olmalı, centilmen olmalı ve işini yaparken arkadaşlarına karşı nazik olmalı, terbiyeli olmalı ve ahlakini her ne olursa olsun kaybetmemelidir. Eline, diline sahip olmalıdır. İstikrarlı, tutarlı, insanlara yardım eden, kimseye tepeden bakmayan, öfkesine hakim olan ve insan gibi insan olan biri olmalıdır. İşte tüm bunları yaptığı zaman sporcu gerçek anlamda bir kahraman olmuş olur ve o kişi sporcu kavramını da hak etmiş olur.

Vatanımız Uğruna Canlarını Feda Eden 15 Temmuz Şehitlerine Teşekkür Niteliğinde Bir Mektup Yazınız.

 Vatanımız Uğruna Canlarını Feda Eden 15 Temmuz Şehitlerine Teşekkür Niteliğinde Bir Mektup Yazınız.


İçlerinde vatan sevgisi daha küçük yaşlarda başlamış olan,  Anadolu analarının bin bir zorlukla büyütüp  vatan için evlatlarını feda ettiği siz sevgili ve kıymetli şehitlerimiz!

 

Bir akşam günüydü sizlerin canını feda ettiği  gün. Her zamanki gibi sıradan bir gün başlamış ve devam ediyordu. Bir anda ortaya çıkan darbe girişimi sonrası ne yapacağınızı hiç düşünmeden çıktınız yollara. Kimisi abdestini aldı attı kendini sokaklara, kimisi ise evdekiler  ile vedalaşmadan düştü yollara. Ülkemizi yok etmek isteyen, bölüp yıkmak isteyen terör örgütü Fetö’ye karşı  geldiniz ve bu vatanı onlara yani kötü niyetli vatan düşmanlarına teslim etmemek için canınınız bu yolda, vatan yolunda, millet yolunda feda ettiniz sevgili  vatansever, kahraman evlatlarımız.

 

Sizler ki bizim için, bu topraklar için düşmanla göz göze geldiniz ve düşmanın hain kurşunları ile oracıkta can verdiniz. Düşman acımak bilmiyordu. Halkın üstüne çoluk çocuk, genç yaşlı demeden bombalar yağdırıyor ve  gecemiz kabus bir geceye dönüşüyordu o gece. Yok olma tehlikesi ile , başka ülkelerin güdümüne girme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştık o gece. Eğer ki siz kahraman vatan evlatları bu uğurda savaşmasaydınız belki o gece ülkemiz çok büyük bir zarar uğrayacak ve demokrasimiz büyük bir darbe alacaktı. Korkmadan, yılmadan, yorulmadan devam ettiğiniz mücadelenize ve sonucu hayatınızın sonlanması da olsa dönmediniz bu yoldan kahraman vatan evlatları. Vatanımız kazandı o gece. Yıkılmadı birliğimiz, daim oldu dayanışmamız ve sağ sol ayrımı yapmadan milletçe el ele olduk o gece.


Kıymetli vatan evlatları!

Bu vatan size çok şey borçlu. Bizlere emanet ettiğiniz bu toprakları asla düşmanlara vermeyeceğiz. Dilimizi, dinimizi, kimliğimizi kaybetmeyeceğiz ve ülkemizde sizler sayesinde özgürce, demokrasi şöleni ile yaşamaya devam edeceğiz. Sizlerin aileleri artık bizim de ailemiz olmuştur. Emanetleriniz emanetimizdir,. Sizleri minnetle, özlemle ve şükranla anıyorum vatanın cesur yiğitleri, kadınları, gençleri.

“Ulular Köprü Olsa Basıp Geçme.” Atasözünü Sınıf Ortamında Tartışınız. Konu İle İlgili Edindiğiniz Bilgiler Doğrultusunda Bir Konuşma Yapınız.

 “Ulular Köprü Olsa Basıp Geçme.” Atasözünü Sınıf Ortamında Tartışınız. Konu İle İlgili Edindiğiniz Bilgiler Doğrultusunda  Bir Konuşma Yapınız.

 Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

 Bu atasözünü açıklamadan önce sizlere ilk olarak ulu kavramının ne anlama geldiğini söylemek isterim.

Ulu kelimesi dilimizde iki anlama gelir. Birinci anlamı;  erdemleri yönünden çok büyük, ulaşılamayacak denli yüce demekken ikinci anlamı ise yararlı işler yapmış, büyük kimse demektir. Ulular kelimesinden kasıt ise bizden büyük olan, bizden deneyimli olan kimseleri kast eder.  Bizden yaşça büyük olan ve hayatın bin bir zorluklarına katlanmış, yeri gelmiş güzel günler görmüş, yeri gelmiş acı günler görmüş büyük kimseler biz toy insanlar için son derece değerli insanlardır. Onlar bizim için her türlü fedakarlığı yapan, bizi yeri geldiği zaman uyaran ve yeri geldiği zaman da kendi yanlışlarımızı yapmamıza izin veren kıymetlilerimizdir. Bizden yaşça ve akıl olarak büyük insanları küçümsememeliyiz ve onların engin bilgi birikiminden ve görüşlerinden her zaman faydalanmalıyız.

 Sevgili arkadaşlarım!

 Büyüklere asla saygıda kusur etmemeliyiz. Ulular köprü olsa basıp geçme der atalarımız. Gerçekten de büyüklerimiz her zaman başımızın üstünde taşınmalı, onlara karşı nazik davranılmalıdır. Bizim için bir büyük kişi nasihat ettiği zaman o nasihate kulak vermeliyiz, kulak tıkamaya çalışmamalıyız. Emin olun ki büyüklerimiz bizim her zaman iyiliğimizi isteyen ve bizi kötü insanlardan, kötü alışkanlıklardan korumaya çalışan fedakar ve cefakar kimselerdir. Onların sözlerine değer vermeliyiz . Özellikle de anne ve babalarımız, öğretmenlerimiz, çevremizde bizde yaşça büyük ve hayatın içinden geçmiş olgun insanları dinlemeliyiz ve bu ne diyor acaba diye de düşünmeden geçmemeliyiz. Büyük insanları dinlediğimiz zaman ve onların birikimlerinden faydalandığımız zaman belki hayatımızda daha az hata yaparız ve daha doğru işler yapmak için de kendimizde güç buluruz.

 


Yeter ki onlara kulak verelim, onları sevelim ve onlara karşı asla bilgiçlik taslamayalım. Onlara karşı yapılan en ufak bir saygısızlık onların kalbini yaralar, belki size kin tutma sizi affeder ama kırılan kalplerini onarmak da kolay olmaz. Onların gözünden düşmemek için onlara her zaman iyi davranmalıyız ve onların hayır duasını alarak işimize, yolumuza devam etmeliyiz. İşte bunu yaptığımız zaman kendimize de büyük bir iyilik etmiş oluruz. Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür eder, saygılarımız sunarım.

Korona Virüssüz Günler Mi Geliyor? Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

Korona Virüssüz Günler Mi Geliyor? Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 

Hayatımıza girmesi ile çok sayıda insanın canını almış, çok sayıda insanda kalıcı hasarlar bırakmış olan korona virüsün bitmesi  her insan için mutluluk ve umut demektir. Virüs süresinde evlerine kapanmak zorunda kalan insanlar bu süreçte çok sıkıntılar çekmiştir.  Virüsten dolayı çoğu iş yerleri kapanmış, çoğu insan işsiz kalmış ve kimileri en sevdiklerini kaybetmiş, kimileri ise sevdiğine bile doyamadan ayrılmıştır bu dünyadan. Dünya için karamsar bir tablo oluşturmuş olan korona virüs  dünyanın başına bela olmuş ve daha birçok olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Virüsün insanın akciğerinde tahribata yol açtığı görülmüş ve sadece akciğerle kalmayıp kalbe ve diğer organlara da zararlı etkisi görülmüştür. 


Tüm dünya ülkelerini esir almış olan virüs iki yıllık bir sürenin sonucunda azalmaya başlamış ve ülkemiz olan Türkiye’de de son zamanlarda etkisi kaybolmaya başlamıştır. Ülkemizde de hemen hemen çoğu kişi bu virüse yakalanmış ve elbette ilaçların geliştirilmesi ile de ölüm vakaları azalmaya başlamıştır. Almanya’da yaşayan ama Türk bilim insanı olan, aynı zamanda karı kocanın  buldukları aşının etkisi Çinlilerin bulduğu aşıdan daha etkili olmuş ve Biontech aşısı yüzden doksan, doksan beşe kadar virüse karşı koruma sağlamaya başlamıştır. Bu bilim insanları buldukları aşı ile aynı zamanda çok zengin olmuşlar ve zenginlik sıralamasında da yerlerini almışlardır. Bu kişilerin Türk olması da bizi ayrıca gururlandırmaktadır. Virüssüz günlerin gelmesi an meselesi gibi.


 İnsanlar o kadar çok bunaldık ki artık akrabalar, eş dost birbirine sarılmak istiyor, birbiri ile gidip gelmek ve eski neşeli günlerin tekrar  gelmesi umuluyor. İnsan en çok da bu karamsar günlerde insana muhtaç olmuş ve insanlar ile bir arada olmanın önemi daha anlaşılmıştır. Virüs bittiği zaman yine eskisi gibi olacağız. Maske zorunluluğu olmadan, mis gibi temiz havayı içimize çekerek iş yerlerimize gideceğiz, çocuklarımız okullarda maske takmak zorunda kalmayacak, insanlar birbirine sarılabilecek ve birbiri ile yakın temas kurabilecek. İşte bunlar çok güzel umutlar ve hayata geçecek uygulamalardır. Virüssüz günlere tekrar kavuşmak umudu ile kalın sağlıcakla.

Ramazan Bayramının Müslümanlar İçin Anlam Ve Önemi Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 Ramazan Bayramının Müslümanlar İçin Anlam Ve Önemi Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 


Dertlerin paylaşıldığı, mutlulukların paylaşıldığı, insanların en güzel duyguları ile bir araya geldiği, yardımlaşmanın ve dayanışmanın bugünlerde ruhumuza daha çok işlediği güzel ve anlamlı günün adıdır bayram. Her milletin kendine özgü bayramları vardır. Biz Müslümanların da  kutladığı ve bizim için çok önemli olan iki dini bayramımız vardır.  Milli bayramlarımız ise ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’ne has olan bayramlarımızdır. Dini bayramlarımızın ilki Ramazan Bayramı ikincisi ise Kurban Bayramıdır. Ramazan Bayramı bir aylık süren bir orucun sonucunda , Müslümanların sabır ve iradelerine hakim olup Yüce Allah için tuttuğu orucun sonucunda onlara verilmiş olan büyük armağandır.  Sabrın sonu selamet olur derler ya işte Ramazan Bayramı da bizler için selamet günü, sevinç günü, heyecan ve coşku günüdür. Birlikteliğin, ailelerin , akrabaların, eşin dostun en çok da bu günlerde bir araya gelip güzel sofraların kurulduğu, anlamlı sohbetlerin yapıldığı günün adıdır Ramazan Bayramı.

 

Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hz. Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin tef çalıp oynadığını gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hz. Ebu Bekir, Resulullah'ın evinde böyle şey yapılmasının uygun olmayacağını bildirerek, onların susmalarını söyledi. Peygamber efendimiz, Hz. Ebu Bekir’e, (Onlara mani olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir) buyurdu. (Buhari) Bunun için bayramlarımızda mutluluğumuzu yaşamalıyız ve onu en iyi şekilde  geçirmeliyiz.

Ramazan Bayramında ilk  olarak sabah erkenden kalkılır ve daha sonra bayram namazına gidilir. Bayram namazı kılındıktan sonra camilerimizin dışında bayramlaşmak için uzun kuyruklar oluşur ve işte bu muazzam görüntüyü izlemek ve bayramlaşmak insanı daha bir mutlu eder ve iyi ki Müslümanım , iyi ki  böyle anlamlı bayramlarımız var ve iyi ki bizi bir araya getiren, küslerin barıştırıldığı, sevinçlerin paylaşıldığı  ve sabrımızın sonucunu aldığımız bayramlarımız var deriz. Bayram namazından dönen büyüklerimiz evlerine vardığında çok güzel bir kahvaltı sofrası kurulmuş olur. Komşular ile akrabalar ile yapılan bu güzel kahvaltılarda yüzlerde tebessüm, mutluluk ve bayramın coşkusu vardır. Küçükler büyüklerin ellerini öpmek ve harçlığına bir an önce kavuşmak için sıraya girer bu günde. En çok da çocukların sevdiği ve şekere doyduğu bayramdır Ramazan Bayramı.

 

 Bu günlerde yakınımızda olmayan akrabalarımızı, eş ve dostlarımızı mutlaka aramalı ve onlara hal hatır sormalıyız. Maddi durumu olmayan, yoksul kimselerin bu bayramı mutlu bir şekilde geçirmesi için onlara imkanımız el verdiği kadar yardım etmeliyiz ve desteğimizi esirgememeliyiz. Özelliklede yoksul olan çocukları bu bayramda harçlığa boğmalıyız ve onlara güzel kıyafetler, güzel yiyecekler almalıyız ve onların gönlünü kazanmalıyız. İşte  Ramazan Bayramı  bu güzel şeyler yapıldığı zaman bayram olur ve bayramın önemi ve anlamı bir kez daha anlaşılır. Bayram mutluluk günüdür, sevgilerin paylaşıldığı, mutlulukların paylaşıldığı, güzelliklerin dışa vurulduğu, günahtan, dedikodudan, riyakarlıktan uzak durulan gündür . Bu bayramı kendimize vesile kılarak her zaman iyi ve güzel ahlaklı bireyler olarak, iyi bir Müslüman olarak hayatımıza devam etmeliyiz. Şimdiden herkesin bayramı kutlu, mutlu ve mübarek olsun.

“Sesini Değil Sözünü Yükselt! Yağmurlardır Yaprakları Büyüten, Gök Gürültüleri Değil.” (Mevlana) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“Sesini Değil Sözünü Yükselt! Yağmurlardır  Yaprakları Büyüten, Gök Gürültüleri Değil.” (Mevlana) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsan dilini nasıl kullanacağını iyi bilmelidir. Diline sahip olmayan, herkesi kıran , döken kimseden insanlara fayda gelmez. Yırtıcı bir dile değil yumuşatıcı, gönül alıcı bir dile sahip olmalıyız. İnsan sesini değil sözünü yükseltmelidir. Yani sözü ile kalitesini, kişiliğini ortaya koymalıdır. Yağmurlar nasıl ki inceden inceden  sessiz bir şekilde yağıp yaprakları büyütürse  insan da kibar olduğu zaman , şiddete başvurmadığı zaman, nazik olduğu zaman daha insan olur ve daha olgunlaşmış kimseye dönüşür.

 

 Gök gürültüleri değildir insanı  güzel kılan ve onu özel yapan. Önemli olan sakin kalabilmek, sakince hareket edebilmek ve kalp kırmamaktır. İşte böyle olduğu zaman kişi ne kendisini üzmüş olur, ne de çevresine zarar vermiş olur. Sesini yükselten insanların sadece sesi duyulur ama ne anlatmak istediğini kimse anlamaz. Çünkü böyle kimselerin sesi sinek vızıltısı gibi gelir. Oysa sözü ile , davranışları ile güzel bir ahlak içinde olan kimseye de herkes hayranlıkla bakar ve böyle kimseler  her zaman aranan, sevilen ve sayılan kimseler olur.

 

 Nefret dilini kullanan, bağırıp çağırmakla insanları korkutacağını sanan kimi kabadayılar ise sadece  bağırmaya, gürlemeye devam eder ama bir adım öteye gidemez. Ne insanların gönlünü alır ne de insanlığa bir katkısı olur. Bu şekilde olmamak için yağmur gibi olmalıyız ve sevgi dilini hayatımızdan eksik etmemeliyiz.

“İyiliğin Toplum Hayatındaki Önemi Hakkında Bir Konuşma Yapınız.”

 “İyiliğin Toplum Hayatındaki Önemi Hakkında Bir Konuşma Yapınız.”

 

Sevgili öğretmenim ve değerli sınıf arkadaşlarım! Bugün sizlere iyiliğin toplum hayatındaki önemi ile ilgili konuşmamı sunacağım.

Öncelikle konuya şöyle bir giriş yapmak isterim:

Aslında her insan doğuştan iyidir ama onları kötü yapan yaşadıkları çevre koşulları, ailenin onlara karşı tutum ve davranışları, kendilerinin kendi öz benliğine karşı saygılı olmayışı, özgüven eksikliği, tembellik, kolaya kaçma vb insanı değerinden uzaklaştıran ve insanın kendi öz bilincinin eksik kalmasına neden olan sebeplerdir. İnsan istediği zaman ve kalbini kötülüklerden tamamen arındırdığı zaman iyi insan olma vasfına ulaşır. İyilik aslında o kadar zor ve ulaşılamaz bir şey değildir. İyi olmak istersin, bunun için paylaşmayı bilirsin, zor günler içinde toplumla uyum içinde olup dayanışmayı bilirsin, zalimlerin yanında değil ezilen ve mazlum olanın yanında durursun, adaletten ve insan haklarından yana olursun ve daha bir çok şeyi yaptığın zaman iyi insan olma kabiliyetine erişirsin. İşte bunları yaptığın zaman da toplum içinde gözde olan kişiye dönüşürsün ve toplum seni her zaman başının üzerinde taşır ve sana olan sevgi, saygı hiçbir zaman eksilmez. 


İyi insanlar bu dünyadan göçüp gittiklerinde bile unutulmaz . Çünkü böyle kimselerin yaptığı eserler, bıraktığı kitaplar, aldığı gönüller ve yardım ettiği insanlar iyi insanların peşini asla bırakmazlar ve iyi insanlar  iyi olarak anılmaya devam ederler. İyi insanlar her zaman aranan kimselerdir. Kendimizi onların yanında huzur içinde hissederiz ve onların sevgisine, ilgisine ihtiyaç duyarız. Onlar kim zor günler geçirirse hemen yardım ederler ve güzel kalpleri asla kirlenmez ve her zaman temiz ruhlu, yüksek ruhlu olmaya devam ederler. İyilik ile ilgili şu sözü de unutmamak gerekir:

“İyiliğin şerefi çabuk yapılmasındadır.” Hz. Ali. Bu söz ile de iyiliğin ertelenmemesi gerektiği söylenmektedir. Türk masallarından iyiliğe şunu örnek verebilirim:

 Aslan ve fare ile ilgili masal oldukça ünlüdür. Bir gün ormanların kralı, hayvanların baş tacı ve aynı zamanda çok korktuğu aslan kral  hayatını kaybetmiş  ve yerine yavru aslan geçmiş. Yavru aslan da babası gibi hayvanların başı olmuş tüm hayvanlar kendinden korkmuş. Bir gün küçük bir fare yavru aslana giderek bana kalacak bir yer verin, ben de siz zor durma düştüğünüz zaman yardım ederim demiş. Aslan büyük bir kahkaha atarak fareyi küçümsemiş ve farenin kendisine yardım edeceğini aklının ucundan bile geçirmemiş o anda. Bir gün aslan kral ormanda gezinirken avcıların tuzağına düşmüş . Büyük bir tuzağa giren aslan ne yapacağını şaşırmış ve kendisini o tuzaktan bir tülü dışarı .çıkaramamış. Oradan geçmekte olan o minik fare aslan kralın düştüğü tuzağı görmüş ve tuzağın iplerini dişleri ile parçalamış ve böylece aslan da  tuzaktan kurtulmuş. Yani yapılan iyilik karşılığını bulmuş ve fare aslan krala olan borcunu ödemiş hem de iyi bir hayvan olduğunu kanıtlamış. İyiliğin küçüğü büyüğü olmuş. Onun için elimizden geldiği kadar her zaman iyilikten yana olmalıyız ve hiç kimseyi de küçük görmeden yolumuza devam etmeliyiz. 

Değerli öğretmenim ve sevgili arkadaşlarım konuşmamın sonuna kadar beni sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

İyilik İle İlgili Güzel ve Düşündürücü Anlamlı Sözler

 İyilik İle İlgili Güzel ve  Düşündürücü Anlamlı Sözler

 


Bazı zamanlar canımız sıkıldığında başlarız yakınmaya. İnsanlar neden iyilikten anlamıyor, neden hep kötülük düşünüyor ve yapılan iyiliklere neden karşılık vermiyor diye. Oysa yapılan iyiliğin karşılıksız olarak yapıldığı zaman anlam kazandığını unuturuz. Kalben karşılıksız iyilik yaptığımız zaman bu yakınmalar da zaman içinde geçecek ve  gerçek anlamda iyi insan olma yolunda adım atmış olacağız. Kötüler kötü olarak kalmaya devam etsin ama iyiler de kötülerin yüzünden iyiliğini, insanlığını kaybetmesin ve insan olarak kalmaya devam etsin. Dünyamız ancak böyle güzel bir yere dönüşür ve eninde sonunda kazanan iyiler olur, sevgi olur, paylaşma olur ve merhamet olur.

 

İyilik ile ilgili anlamlı sözler şunlardır:

 

“Karşılığında kötülük göreceğinizi hiç düşünmeden iyilik ediniz. “ Hz. Ali

“Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan insanlara iyilikle bak eğer saçların güzel olsun istiyorsan bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından ince bir bedense isteğin ekmeğini açlarla bölüş ve güzel dudaklara sahip olmak için sadece güzel sözler söyle.” Audrey Hepburn

“İyilik insanın emniyet kemeridir. “ Lokman Hekim.

 “Yanlış yapma fırsatı günde bin kez bulunur iyilik yapma fırsatı yılda bir kez gelir onun için bu fırsat kaçırılmamalıdır. “ Voltaire

“Gördüğünüz iyiliği unutmayın ona karşılık siz de bir iyilik edin ama kötüleri de sizden uzaklaştırmanın bir yolunu bulun.”  Ezop

“İyiliğin şerefi çabuk yapılmasındadır. “ Hz. Ömer (r.a.)

“İyiliği yalnız iyiler anlar kötülüğü herkes.” Cenap Şehabeddin

“İyiliği gizlemek kötülüğü gizlemekten daha üstündür. “Ebubekir Ferra

“İyilik etmesini bilmeyen insana bildiği başka şeylerden hayır gelmez. “ Montaigne.

 

“İyi bir şeyler yapmak için önce iyilere inanmak gerekir. “Wolfgang Van Goethe

“İnsanın ömrü boyunca yönetmesi gereken bir düsturu var mıdır bu olsa olsa iyilik ve sevgi düsturudur. “Confucius.

“Dünyada yapılacak en büyük iyilik korku içinde yaşayan bir insanın güvenliğini sağlamaktır.” Beydeba.

“Bir iyiliği hiçbir zaman çok erken yapamazsın çünkü hiçbir zaman ne vakit çok geç olduğunu bilemezsin.” Ralph Waldo Emerson.


“Birinden iyilik gören kimse bu iyiliği hiç unutmamalıdır birisine iyilik yapan ise yaptığı iyiliği hiç hatırlamamalıdır.” Charron.

“Ah bütün bu iyi eserleri yazanlar yazdıkları iyiliklerin yarısını yapsalardı daha güzel bir dünyada yaşıyor olurduk.” Heinrich von Kleist.

“İnsanlara gelince onlardan teşekkür beklemeden elinden gelen iyiliği yap bazı tek tük can sıkıcılıklar olursa da genelde hep iyi bir ilişki kalır. “ Wolfgang Van Goethe


“Güneş ışık ve sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez. Sen de güneş gibi ol beklenilen iyiliği senden istenilmeden yap.” Epictetos.

“Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa onun mükafatını görür. Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa onun cezasını görür. “ Zilzal Suresi

“İyilik yapma kabiliyetinde olup da yapmayan insan suç işlemiş sayılır. “Johann Heinrich Pestalozzi

“İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.” Atasözünü Açıklayınız.

 “İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.” Atasözünü Açıklayınız.

 

İyi insanlar iyi olarak kalmaya devam ettiği sürece, yüreklerindeki o muhteşem güzel duyguları dışa vurdukları zaman ve insanlığa güzel örnek  oldukları zaman  dünyamız daha da da güzel olmaya devam edecek ve kötülerin kazanmayacağı bir dünya olacaktır. İyilik karşılıksız yapılan bir yardım olmalıdır. Birine iyilik ettiğiniz zaman ondan hemen ya da daha sonra  karşılık beklerseniz bu çıkara dönüşür ve bu durumda iyilik etmemiş olursunuz.


 İyi olan kişi yaptığı iyiliği hiçbir menfaat gözetmeden yaparsa ve elinden geldiği kadar da iyi olmaya devam ederse alemlerin Rabbi olan Yüce Allah bunu görür ve o kişinin işlerini rast getirir. Bazen yapılan iyiliklere karşı öyle vefasızlıklar görürüz ki neye uğradığımızı şaşırırız. Elbette karşılığında iyilik beklemeyiz ama iyilik yaptığımız kişilerin de en azından kötülük yapmamasını bekleriz ve bu da en doğal hakkımızdır. İnsan sonucu her ne olursa olsun her zaman iyilikten yana olmaya devam etmeli ve iyi olanların her zaman kazanamasa da Allah katında kazandığı bilinmeli ve önemli olan Allah’ın katında değerli olmak ve iyi olmaya devam edebilmektir.

İyilik et denize at balık bilmeze Halik bilir sözü de buradan gelmektedir. Sen iyi olmaya devam et muhakkak o iyiliğinin karşılığını hem bu dünyada alacaksındır hem de öteki dünyada alacaksındır. İyilikten bir şey kaybetmeyiz belki gönlümüz yara alır, insanlara güvenimiz azalır ve hayata karşı daha da kırgın olabiliriz ama kötü bir insan olarak hayatımıza da devam etmemiş oluruz. Bir zaman sonra o kırgınlıkların da hepsi geçer ama yapılan iyilik ise asla unutulmaz ve size kötülük yapan kişi de yaptıklarından er geç pişman olmaya başlar.

Masalların Sonunda İyilerin Kazanması Sizde Hangi Duyguyu Uyandırıyor? Açıklayınız.

 Masalların  Sonunda İyilerin Kazanması Sizde  Hangi Duyguyu Uyandırıyor? Açıklayınız.

 

Masallarda olağanüstü olaylar vardır ve  çocuklar için, gençler için ve hatta yetişkinler için bile masallar hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. En sıkıntılı zamanlarımızda,  problemlerimizin çözülemeyeceği anlarda bazen masallara sığınırız ve bu durum da geçici olur.  Elbette masalların gerçekle fazla ilgisi yoktur ama bazen masalları kurtarıcımız gibi görebiliriz.

 

Masalların sonunda iyilerin kazanması ben de mutluluk duygusunun oluşmasını sağlar. İçim kıpır kıpır olur ve heyecanlı ve coşkulu olurum. Kötü niyetli kimselerin istediği amaca ulaşamaması, iyilerin ise azim ile çalışarak hedeflerine ulaşması ve dünyaya iyiliği yaymaya devam etmesi beni çok mutlu eder ve adaletin, güzel ahlakın, iyiliğin her daim en önemli erdem olduğunu hatırlatır bana. Masallarda iyi insanlar kazanmak için iyi olmaya devam eder ve yalandan, kötü işler yapmaktan uzak dururlar. Masalda geçen kahramanlar elbette sadece insanlar değildir ama masaldaki kahraman her kim olursa olsun burada insanlığa mesaj vardır ve iyi olanların  kazandığı, bizleri iyiliğe yönelttiği duygular yer alır.


Bizler iyi olanlar kazandığı zaman sanki kendimiz  o olaylardan kazançlı çıkmış gibi hissederiz ve gerçek yaşamımızda da iyi olarak kalmak için çok çalışırız ve hayat ile ilgili mücadelemize iyi olarak kalmayı hedefleriz her zaman. Bundan dolayı masallarımızda hep iyiler kazansın ve kötüler asla kazanmasın. Bu gerçek yaşamda da böyle olsa dünyamız zaten masallar dünyası olurdu ve hiç kimsenin de canı acımamış olurdu.

Piri Reis Hakkında Araştırma Yapınız.

 Piri Reis Hakkında Araştırma Yapınız.

 

Asıl adı  Muhyiddin Piri Bey olan Piri Reis Osmanlı Türk denizcisi ve kartograftır. Kendisi Karamanlı bir ailenin çocuğu olarak bilinmektedir.  Çeşitli haritalar hazırlamış ve bunları en güzel şekilde resmedebilmiştir. Piri  Reis’in en önemli eseri denizlik ile ilgili yazdığı Kitab-ı Bahriye adlı eseridir. Piri Reis  kendisi gibi denizci olan amcası Kemal Reis ile birlikte İspanya’daki Müslümanlara yardıma gitmiştir. Orada zulme uğrayan Müslümanları amcası ile birlik  olup  Kuzey Afrika’ya taşımıştır.


 Başarılarından dolayı Osmanlı Donanmasında yer almıştır. Venediklilere karşı Osmanlı donanmasında yer alan Piri Reis bu sayede ilk kez savaş kaptanı olarak görev almıştır. Venediklilere karşı başarı sağlanınca Venedikliler barış istemek zorunda kalmıştır. Gezdiği yerlerden ve yaşadığı olaylardan etkilenerek   Kitab-ı Bahriye adlı eserin taslağını hazırlamaya başlamıştır. Çeşitli haritalardan ve kendi gözlemlerinden yola çıkarak ilk dünya haritasını hazırlamıştır. Piri Resi Kitab-ı Bahriye adlı eserini  İbrahim Paşa aracılığı ile  Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a sunmuştur. Osmanlı donanmasında yaptığı son görev idamıyla sonuçlanan Mısır Kaptanlığı oldu. 




Portekizliler ile savaşırken onlardan rüşvet aldığı iddia atıldı ve daha çok sayıda iddialar ortaya atıldı. Tüm bunlardan dolayı Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı üzerine  Kahire’de boynu vurularak idam edilmiştir. Piri Reis idam edildiğinden seksenli yaşlarındaydı. Kendisi idam edildikten sonra  kalan her şeyi devlete geçti ve terekesine devlet el koydu.

Çin Atasözleri

 Çin Atasözleri



İnsanlığa yol göstermek amacı ile yazılmış olan atasözlerimiz vardır. Biz Türklerin atasözleri var ise başka milletlerin kendine özgü atasözleri bulunur ve bu atasözleri  de insanla, insanlığa güzel mesajlar vardır. Yapılması gerekenler , yapılmaması gerekenler, dikkat edilmesi gerekenler gibi bu atasözlerinde anlatılır. 


Çinlilerin kendine göre atasözleri vardır ve onların atasözleri de şunlardır:

 

“Anlatırsanız unuturum,
Gösterirseniz hatırlarım,
Yaptırırsanız anlarım.”

“Akan su asla kokmaz, kapı menteşesi paslanmaz.”

“Aşırı kalabalık tavuk kümesi normalden az yumurta üretir.”

“Akla sırt çevirmektense ölmek daha iyidir.”

“Duyduğuma inanmam; gördüğümün yarısına, yaptığımın tamamına inanırım.”

“Balık mı arıyorsun ağaca tırmanma.”

 

“Dostunun alnındaki sineği baltayla kovalama.”

“Derin olan kuyu değil kısa olan iptir.

“Eğer bir ülkede cücelerin gölgeleri uzamaya başlamışsa güneş batıyor demektir.”

“Evlilik kale gibidir, dışındakiler girmeye, içindekiler çıkmaya uğraşır dururlar.”

“Fidan ekmek için en iyi zaman, yirmi yıl önceydi. Sonraki en iyi zaman ise şimdi.”

“Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenden daha uzağa giderler.”


“Gelin ne kadar hamarat olsa da pirinç yoksa pilav yapamaz.”

“İyi cins ata hafif bir darbe, akıllı insana da ufak bir söz ya da işmar yeterlidir.”

“İnciler kumsalda bulunmazlar, eğer bir tane istiyorsan onun için dalmalısın.

“Güneşin doğuşundan batışına kadar acele edenler uzun yaşamazlar.”

“Mahalledeki bütün köpeklerin aynı anda havlaması asla tesadüf değildir.”

 

“Keder kuşlarının başının üzerinde gezinmesini engelleyemezsin, ama saçına yuva yapmasını engellersin.”

“Kişinin aklından geçeni öğrenmek istersen, söylediklerini dinle.”

 “Kızarmış ördeğin ağzına gelmesini bekleyen çok bekleyecektir.”

“Kızgınlıkta bir an sabırlı olursan, yüz günlük pişmanlıktan kurtulursun.”

“Neden birbirimizi öldürüyoruz ki biraz beklesek zaten kendiliğimizden öleceğiz.”

“Sakın bir kaplanın kuyruğundan tutmayın, tutarsanız da sakın, ama sakın bırakmayın.”

“Sevinçli anında kimseye vaatte bulunma. Öfkeli anında kimseye cevap verme.”

“Tanrım! Değiştirilebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver, değişemeyecek şeyleri kabullenebilmem için sabır ver ve bu ikisini ayırt edebilmem için akıl ver.”



“Rüzgâr yoksa dalga da yoktur.”

“Önünden gelen bir mızraktan korunmak kolaydır fakat arkandan atılan oktan korunamazsın.”

“Oturarak yapabileceğin hiçbir şeyi ayakta, yatarak yapabileceğin hiçbir şeyi oturarak yapma.”

“Zenginlik gübredir. Yalnızca saçıldığında yararlı olur.”

“Yürüyen bir aptal, oturan iki akıllıdan daha çok yol alır.”

“Uzaktaki su, acil susuzluğu gideremez.”

“Kötü bir şey yapmadıysan şeytanların kapını çalmasından korkma.”

“Bir Çocuğa Yalan Söyleme Demeyin. Doğruyu Söyle Deyin. Birincisinde Suçlamış İkincisinde Yol Göstermiş Olursunuz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Bir çocuğa yalan söyleme demeyin. Doğruyu söyle deyin. Birincisinde suçlamış ikincisinde yol göstermiş olursunuz.” (Victor Hugo) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Çocuklar geleceğin  büyükleri, yarınlarımızın ışıklarıdır. Onları yetiştirirken çok dikkatli olmak gerekir. Çocuklara nasıl bir eğitim ve terbiye verilirse bu eğitim ve terbiye ileriki yaşamında çocuğa yol gösterecek olandır. Bir çocuğa yalan söyleme diyerek başlamak aslında onu yalan söylemeye teşvik etmek demektir.

 

Yalan söyleme dediğiniz zaman çocuğu doğudan suçlamış olursunuz. Bunun yerine doğru nedir, doğruyu söyle evladım denmelidir. Bu şekilde dendiği zaman çocuk kendisinde suçluluk duygusu hissetmeyecek, kendisine güvenildiğinin farkında olacak ve dolayısıyla da yalana başvurmayacak, doğru ne ise onu söyleyecektir. Hem suçlanmaktan  kurtulmuş olacak hem de çocuğa yol gösterilmiş olacaktır. Özellikle de anne ve babalar çocuklarına en ufak bir hatada   hemen ön yargılı davranırlar. Bunu tüm anne ve babalar olarak genelleyemem ama  çoğu anne ve baba bu şekilde davranır. Böyle davranmak yerine onlara güvenmeyi öğrensek, onlara yol gösterici olsak ve doğruları kendi hareketlerimizle onlara gösterebilsek ve onlara rol model olsak daha iyi olur.


Böyle yaptığımız zaman da çocuk nasıl davranması gerektiğini daha iyi bilir ve böylece ahlaki eğitimi de başarı ile geçmiş olur. Yeter ki onları suçlayıcı bir dille üzmeye çalışmayalım ve onlara gerektiği yerde yol gösterip onların geleceklerine iyi yönde hazırlanmasını sağlayalım.

Baharın Size Hissettirdiği Duyguyu Mektup Şeklinde Yazınız.

 Baharın Size Hissettirdiği Duyguyu Mektup Şeklinde Yazınız.

 


Toprağın suya doyduğu, ağaçların tomurcuğa durduğu, güneşli ve güzel günlerin yavaş yavaş hayatımıza yeniden girmeye başladığı mevsimlerin kraliçesi sevgili bahar!

Sen  geldiğin her dönem  insanlara yeniden umut olursun, sevgi olursun, aşk olursun. Yardımlaşmanın, paylaşmanın daha iyi hatırlandığı an olursun..  Sen demek umut demek, sen demek doğaya olan tutku demek, doğanın eşsiz, rengarenk çiçeklerle donanması demek, yavru kuzunun anne kuzuya kavuşması, papatyaların taşın altında bile olsa umutla oradan çıkıvermesi demek, sen demek hayat demektir bahar. Umutların yeşerdiği mevsimsin, Dertlerden sıyrılıp mutluluğa doğru  yeniden diriliş demeksin.  Toprak ananın bütün gücü ile doğaya  hakim olmak için verdiği mücadele demeksin.

Sevgili bahar!

Biz çocuklar sen geldiğin zaman mutluluktan havalara uçarız. Çünkü sen geldiğin zaman annelerimize çiçekler toplarız, çünkü sen geldiğin zaman dışarda akşama kadar yorulup üstümüz başımız kir olur ve senin sayende yorgunluktan tatlı uykulara gideriz ve tatlı rüyalara dalarız.

 

 Sevgili bahar!

Her zorlu ve karanlık günü aydınlığa kavuşturansın,  gönüllere  su serpensin. Yeniden  hayata tutunabilme amacımızsın ve hiçbir şeyin sonsuza kadar kalıcı olmayacağını bize gösteren mevsimsin. Arılar sen geldiğin zaman  peteklerine bal toplar, ağaçlar sen varsan çiçek açar ve sen yoksan ağacın çiçek açma umudu dahi olmaz. Sen varsan her yer mis gibi kokar ve senin kokun doğayı kaplar ve dünyamız sen geldiğin zaman cennet bir yere dönüşür. Suların çağlayanlar gibi aktığı, denizlerin, göllerin , akarsuların coştuğu, toprak ananın yeniden gürlediği mevsimsimin adısın sen. Seni çok seviyorum, ruhuma iyi gelen mevsim, mevsimlerin mevsimi, güzel bahar

 

Uzaktaki Bir Akrabaya Mektup Yazınız.

 Uzaktaki Bir Akrabaya Mektup Yazınız.

 

Bizi her zaman koruyup kollayan ve zor zamanlarda yanımızda olan, maddi ve manevi desteğini bizden hiçbir zaman esirgemeyen sevgili halam! Sana bu mektubu  köy evimizden yazıyorum. Bugün hafta sonu olduğu için babam bizi buraya getirdi. Şu anda Ramazan ayında olduğumuz için hafta sonu orucumuzu burada tutarak geçirelim dedik.  Keşke sen de burada olsaydın da bizimle birlikte iftar açsaydın. Ne çok isterdim burada olmanı kıymetli halam. Biliyorum sen de bizimle olmak isterdin ama görevin gereği Almanya’da olmak zorundasın. 


Nasılsın  güzeller güzeli halam işlerin nasıl gidiyor? Doktorluk çok zor bir meslek ama sen mesleğinde çok iyi olduğun için ve şefkatli olduğun için eminim hastaların seni çok seviyordur. Onlara elinden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyorsundur. Buraya ne zaman geleceksin, seni hepimiz çok özledik. Hastanede vakit nasıl geçiyor? Biliyorum işin çok zor ama yine de gün içinde neler yaptığını çok merak ediyorum. Ayrıca ben de biraz büyüdüğüm zaman senin ziyaretine gelmek istiyorum. Almanya’nın nasıl bir ülke olduğunu merak ediyorum. İnşallah ben de senin gibi çalışkan ve başarılı bir doktor olurum. 


Sağlığına dikkat et, kendini çok sev ve koru çünkü biz seni çok seviyoruz. Sen de bana yaz canın halam olur mu?  Seni Allah’a emanet ediyorum. Babam ve annem de seni çok öpüyor ve bir an önce gelsin artık da özlem giderelim diyor. Ara tatil de gel olur halam?  Seni çok seviyorum. Yeğenin Merve.