Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

“Güneş Girmeyen Eve Doktor Girer.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“Güneş Girmeyen Eve Doktor Girer.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Güneş   dünyamızı hem ısıtır, hem de aydınlatır. İnsan vücudu güneşsiz bir ortamda kaldığı zaman çeşitli rahatsızlıklara maruz kalır. Güneş almayan kemiklerimiz, ellerimiz, kollarımız bir zaman sonra halsizleşmeye başlar. Güneş almadığımız zaman vücudumuzda d vitamini eksikliği başlar ve d vitamini eksikliği de çeşitli hastalıklara neden olur. Onun için  mutlaka güneş almalıyız, güneşli günlerde, özellikle de öğle saatlerinde on beş yirmi dakika kollarımızı, ayak bileklerimizi güneşe maruz bırakmalı ve güneşin faydasını ruhumuzda hissetmeliyiz.

 Güneş girmeyen eve doktor girer atasözü ile anlatılmak istenen de  şudur: Güneş sağlık, demek yaşam demektir. Güneşli günlerde dışarı çıkıp güneşin faydalı ışınlarından mutlaka faydalanmalıyız. Eve tıkanıp kalırsak güneşten mahrum kalırız. Yeterli güneş ışınlarını vücudumuz alamadığı zaman da çeşitli hastalıklar çıkar bedenimizde. Güneş sadece beden sağlığı için değil ruh sağlığımız için iyi bir şeydir.

 Güneşli günlerde ruhumuz açılır, daha bir mutlu ve daha bir yaşam dolu oluruz. Atalarımız evi bile alacaksan güneye bakan, güneşe bakan taraftan al der. Çünkü güneye bakan evin çoğu yeri güneş ile iç içe olduğu için  insan için hem ekonomik olur hem de sağlıklı olur. Bunun için güneş giren eve doktor girmez,  güneş girmeyen evden de doktor eksik olmaz.


“Ben Matematikten Korkacağıma Matematik Benden Korksun.” Sözünden Hareketle “Zorluklar Karşısında Nasıl Bir Tutum İçinde Olmalıyız?” Konulu Kısa Bir Kompozisyon Yazınız.

 “Ben Matematikten Korkacağıma Matematik Benden Korksun.” (İbni Sina) Sözünden Hareketle “Zorluklar Karşısında  Nasıl Bir Tutum İçinde Olmalıyız?” Konulu Kısa Bir Kompozisyon Yazınız.


İnsan çalışmadığı en basit bir konuda bile bilgi ve fikir sahibi olamaz.  Çünkü her şey önce okuma ile, araştırma ile başlar. Harfleri öğrenmeden okumayı yapamayız ya da rakamları öğrenmeden matematik ile ilgili en ufak toplama ve çıkarma işlemini bile anlamayız. Önce çalışmaya gönül vermek, kafa yormak gerekir. Yorulmadan, emek etmeden, alın terimiz damla damla sayfalara dökülmeden bir şeyi hemen başaracağımızı sanmak büyük bir yanılgıdır. Ben matematikten korkacağıma matematik benden korsun der büyük bilim insanı İbni Sina. Bu sözü ile insanın en ufak zorluklarda yılmaması gerektiğini söyler.

 Matematikten korkmaya gerek yoktur. Yeter ki onun formüllerini, kurallarını en iyi şekilde öğrenmeye, araştırmaya, sorgulamaya  başlamalıdır insan.  İçine girdikten sonra, çeşitli çalışmalar yaptıktan sonra  ve o dersinin özünü iyi kavradıktan sonra matematikle ilgili çoğu soruları yapar hale gelir insan ve hatta matematik alanında bile uzman hale gelebilir. Yeter ki çalışmayı bırakmayalım ve yeter ki azimle, sabırla, kararlılıkla yolumuza gidelim ve gittiğimiz yollarda karşımıza çıkan en ufak bir zorlukta hemen pes etmeyelim. Zorluklar karşısında hemen teslimiyetçi olmamalıyız. Başarısızlığa hemen kabul etmemeliyiz.


Başaracağım, yapabileceğim ve bunun için de önce çok çalışacağım diyerek kendimizi içten motive etmeliyiz ve çok çalışmalıyız. Tüm bunları yaptıktan sonra başarı da yavaş yavaş bizimle gelmeye başlayacak ve daha sonra daha büyük başarılara imza atmış olacağız. Yani her şeyde olduğu için  matematikte de yöntem ve tekniği iyi bilmek ve uygulamak önemlidir. Gerisi hayli hayli gelir.

“Er Adıyla, Deve Havuduyla Söylenir.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Er Adıyla,  Deve  Havuduyla  Söylenir.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Yiğit insan yaptığı yiğitliklerle ve adı ile anılır. Devenin de hörgücü büyük olduğu için o da büyüklüğü ile tanınır. Er adıyla, deve havuduyla tanınır atasözü ile anlatılmak istenen de şudur:  İnsan adının anılmasını sağlayacak işlere imza atmalıdır. Yani güzel işler yapmalı, arkasında güzel anılar bırakmalıdır. Yiğit olmak emek ister, yürek ister, cesaret ister. Yiğit insanlar, korkak olmadığı için, başka insanların yararına da iyi şeyler yaptığı için o kişilerin adları asla unutulmaz ve o kişiler hayatta olmasalar bile adları hafızalarımızdan silinmezler.

Örneğin; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk,  Kurtuluş Savaşı sırasında hayatlarını kaybeden kadın kahramanlarımız, Mehmetçiklerimiz yiğit insanlardır. Ya da iyi bir doktor, iyi bir öğretmen, iyi bir hakim yaptığı işleri korkusuzca ve adam gibi yaptığı için aynı zamanda da bu insanlar yetenekli olduğu için onlar unutulmaz. Bu insanların adları bir okula, bir camiye bile verilebilir ki o insanların bizler için yaptığı fedakarlıklar unutulmasın. 

Er insan adı ile söylenir çünkü o kişinin adı toplum tarafından değer haline gelmiştir, emek olarak, sevgi olarak, fedakarlık olarak görülmektedir. Bizler de elimizden geldiği kadar yiğit insanlar olmalıyız. Hakkın , adaletin yanında durmalıyız, Doğruluktan ve dürüstlükten yana olmalıyız. Adımızın anılmasını sağlayacak işler yapmalıyız.

“Fazla Aş, Ya Karın Ağrıtır, Ya Baş.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Fazla Aş, Ya Karın Ağrıtır, Ya Baş.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsan için  en önemli olan şey sağlığının  yerinde olmasıdır. İnsanın sağlığı yerinde olmadığı zaman  önüne dünya kadar malı sersen de hiçbir manası yoktur. Onun için sağlığımıza dikkat etmek gerekir. Sağlığımıza dikkat etmenin  yolu da fazla yememekten geçer. Fazla aş ya karın ağrıtır, ya baş atasözü ile anlatılmak ve verilmek istenen mesaj da şudur: Gereğinden fazla tüketilen yemek insanı rahatsız eder.  Kişi çok fazla yediği zaman ya karnı ağrır, ya başı ağrır.




 Fazla  yemeyi alışkanlık haline getirmiş kimselerde bir zaman sonra  farklı hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. Bu hastalıkların kimisi kronik hastalıklar olurken kimisi de bir anda hayatımızın son bulmasına neden olabilir. Onun için nefsimize hakim olmalıyız, irademiz sağlam olmalıdır. Çok fazla yiyerek kendimizi tehlikeye atmamalıyız. Fazla  yemenin zararı ile sevgili Peygamber  Efendimiz Hz. Muhammed  de şu sözü söylemiştir:


"Kalplerinizi çok yemekle öldürmeyin. Fazla suyun ekinleri öldürdüğü gibi, muhakkak fazla yemekle de kalp ölür."

İbn-i Sina da az yemenin önemi ile ilgili şu sözü söylemiştir:

“Şifasız hastalık yoktur; irade eksikliğinden başka. Değersiz bitki yoktur; tanınmamasından başka.”

İşte bu sözlerden de yola çıkarak çok fazla yemek yememeliyiz ve  sağlığımızı kendi elimizle kötü hale getirmemeliyiz.

“Cesurun Ayakları Dayanmak, Korkağın Ayakları Kaçmak İçin Yaratılmıştır.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 “Cesurun Ayakları Dayanmak, Korkağın Ayakları Kaçmak İçin Yaratılmıştır.” (Hz. Ali) Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.



Nice yiğitler vardır ki vatan için, millet için, onur ve şereflerini  korumak için ne acılar çekmiş, ne sürgünler yemiştir.  Korkusuz, yürekli cesur insanlardır  bunlar.  Haksızlığa karşı boyun eğmeyen, adaletsizliğin olduğu yerde sesini kısmayan adam gibi adam olandır cesur insanlar. Cesurun ayakları dayanmak, korkağın ayakları kaçmak için yaratılmıştır der Hz. Ali. Gerçekten de cesur insanlar her şeyden kolay kolay yılmayan, önünde büyük engeller  olsa bile o engelleri aşmak için ömrünü harcayan, yalana, hileye başvurmayan, dürüst insanlardır onlar. Onlar korkak ve kaypak olanlara göre daha dirayetli kimselerdir.  Çıkarları için kendilerini satmayan, onurunu ayaklar altına almayan, dünya malına tamah etmeyenlerdir.  Onun  için ayakları, yürekleri, beyinleri, iradeleri daha güçlü daha dayanıklıdır.


 Korkaklar ise haksızlık karşısında susarlar, çıkarları ne tarafa değişirse oraya giderler,  güçlü ve zalim olanın yanında dururlar, güç merkezi değiştikçe de fırıldak olurlar. En ufak bir zorlukta dayanamazlar ve  korkudan kaçacak delik ararlar. Oysa cesur insanlar korkmaz, sonunda ölüm bile olsa doğruluktan, dürüstlükten, güvenilir ve emin insan olmaktan asla ve asla ayrılmazlar. Çünkü onların yaşam sebebi  insanca yaşamak, insan onuruna yakışan bir hayat sürmek, haksızlıklara karşı mazlumun hakkını aramak ve mazlumun, yetimin, öksüzün hakkını zalimlere yedirmemektedir. Onun için yüksek ruhlu, yüksek kalitede , yüce insanlardır, alçakgönüllü ve  merhametli kimselerdir cesur insanlar. 


Ekmeğini helalinden kazanmak için çalışırlar. Haram mal yemeyen, alın teri ile hayatını  geçindirmeye bakan yürekli insanlardır. Yılmadan, yorulmadan, nefesinin son damlasına kadar bileğinin gücü ile, ayaklarının gücü ile hayatını yaşayan ve kendisine saygısı olan, kendi mahremine saygısı olan  değerlerdir cesur kimseler. Onlara  göre haksızlığa karşı susmak kendine ihanet etmektir, kendi değerlerini yok saymaktır. İşte biz de her zaman cesur, dürüst ve güzel ahlaklı bireyler olmalıyız ve güzel ahlaklı ve cesur çocuklar yetiştirmeliyiz.

“Can Çıkmayınca Huy Çıkmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Can Çıkmayınca Huy Çıkmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İnsan, kişilik özelliklerini kolay kolay değiştiremez. Kişilik yapımızda olumsuz huylarımız vardır ve bu huylarımız bazı insanları  rahatsız eder ve onları çileden çıkarır. Kişi kötü huylarından vazgeçmeli ve kendini iyileştirmeye çalışmalı, kişilik yapısındaki  olumsuzlukları gidermeye çalışmalıdır. Olgun insan olmanın yollarını aramalıyız ve  daha olumlu daha pozitif insan yolma yolunda eğilim göstermeliyiz. Kimi insanlar vardır ki  herkesin hayatına burnunu sokmak ister ve her söze verilecek bir cevabı vardır.


  Böyle insanlarda özel yaşama saygı diye bir şey yoktur, her şeyi merak ederler, başka insanların da kendisi gibi olmasını isterler, insanların şekli ile kıyafeti ile alay eder ve böyle insanların dili de hiç durmaz. Bu insanlara ne yaparsanız yapın bunlar kolay kolay değişmez. Çünkü huyları böyledir ve huy da kolay kolay değişmez.  İnsan kötü huylarını adet edinmemelidir.  İradesi ile hareket etmelidir ve kendini geliştirmek ve iyi yönde değiştirmek için kitap okumalı gerekirse bunun  için destek almalıdır.



 Kötü huya sahip olan  insanlar yaşadığı çevre tarafından da sevilmezler ve insanlar bu kişilerden çabuk soğur ve öyle insanlardan uzak durmaya çalışırlar. İşte tüm bunlara dahil olmamak için iyi insan olmaya çalışmalıyız, kimi kötü huylarımız varsa onları törpülemeye çalışmalıyız. Kendimizi geliştirmek ve değiştirmek için çok çalışmalıyız ve güzel huylara, güzel ahlaka sahip olmalıyız.

Dünya Etik Haftası İle İlgili Kompozisyon Örneği

 Dünya  Etik Haftası   İle İlgili Kompozisyon Örneği



 

Etik kavramı bizim kültürümüzde ahlak olarak geçmektedir. Dünya Etik Günü  25 Mayıs tarihinde kutlanmaya başlanır. Etik kavramının anlamı şudur: Kelime anlamıyla 'etik' Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden türemiştir, özgün Yunanca kullanımı 'Etika'dır,  Etiğin bir başka anlamı ise meslek ahlakı olarak geçer.


 Her ne kadar her toplumun kendine özgü farklı ahlak kuralları olsa da bazı ortak kurallar ve değerler vardır. Örneğin; Hırsızlık yapmak, işe hile karıştırmak, mesleğini kötüye kullanmak, fikir hırsızlığı, hak edene hak ettiğini vermemek,  insan haklarını ihlal etmek,  yalan söylemek  toplumların kabul etmediği temel ahlaki kurallardır. Bu ahlaki kurallara uyulduğu zaman toplumda da karmaşa çıkmaz, dünyada da karmaşa çıkmaz ve insanlar etik davranışlarda bulunarak yaşamaya devam ederler.

 İçinde yaşadığımız toplumun kendine göre ahlak kuralları vardır. Bu ahlak kurallarına uyulmadığı zaman çeşitli yaptırımlar ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu ahlak kuralları toplumun temel yapısını oluşturduğu için, toplumun beliğini koruduğu için  o kurallara uymak gerekir. 

Bir de insanın kendi içinde ahlakı olmalıdır. İllaki toplumun kuralları diye bu kurallara uymak doğru olmaz. Kişi özünde güzel ahlaklı olmalı, mesleki ahlaki olmalı, yalan söylememeli, dürüst olmalı ve insanların güvenini boşa çıkarmamalıdır. Etik kavramını içselleştirdiğimiz ve bu hayatımızda uygulamaya koyduğumuz zaman gerçek anlamda ahlaklı ve iyi birer bireyler olmuş oluruz. Yeter ki bu bilinç düzeyinde olalım ve etik değerleri  yaşatmaya ve yaşamaya devam edelim.

 

“Yalnız Taş Duvar Olmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Yalnız Taş Duvar Olmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanlar sosyal bir varlık olduğu için, her gereksinimlerini kendi başlarına karşılayamadıkları için mutlaka başka insanın yardımına ihtiyaç duyarlar.  Sadece taştan ev yapıldığını hayal etmeye çalışalım. Taşları yan yana dizelim, taşları üstü üste dizelim, çapraz dizelim tüm bunların hepsini yaptığımız halde o taşlardan kesinlikle bir ev yapılamaz. Çünkü taş tek başına evin olmasını sağlamaz. Aynı zamanda taşın yanında su olmalıdır, çimento olmalıdır, inşaat için gerekli olan başka inşaat malzemeleri olmalıdır ki ev olsun.


 İşte insanlar için de aynı durum geçerlidir. İnsanoğlu yalnız başına her şeyi yapabilecek bir güce sahip değildir. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah dünyayı öyle bir düzende yaratmıştır, her insana farklı beceriler, farklı yetenekler vermiştir. Bu farklılıklar bir araya gelerek insanlığın, insanın ortak yaşam alanı olmuş, insanlar birbirinden öğrendiği şeyler sayesinde daha düzenli bir hayat yaşamaya başlamışlar, herkes ihtiyaçlarını karşılamak için birbirinden yardım almış ve böylece dünya düzeni de kurulmuş ve bu düzen bu şekilde devam etmektedir. Kiminin mesleği öğretmenlik olmuş, kimisi doktorluk, kimisi, terci, kimisi çiftçi olmuş ve her insan birbirine yardım etmiş ve herkes birbirinden faydalanmıştır ve hayatın zorlukları da daha kolay olmuştur.

 Bir insan hem  hakim, hem savcı, hem çiftçi, hem mühendis olamaz. Herkes farklıdır ve bu farklılıklar sayesinde insanlar  kendi  ihtiyaçlarını gidermektedir. Onun için de yalnız taş duvar olmaz, insan da yalnız her gereksinimlerini  yerine getiremez.

“Alçak Uçan Yüce Konar, Yüce Uçan Alçak Konar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Alçak Uçan Yüce Konar, Yüce Uçan Alçak Konar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Yüksekten uçan kuşlar  çok yorulur, yıpranır ve yere indiği zaman kuşta derman kalmaz. Yere indiği zaman da bir daha yüksekten uçmaya kalktığında  zorlanmaya ve daha çabuk yorulmaya başlar. Alçaktan uçan kuşlar ise fazla yorulmadığı için  gerektiğinde daha kolay yükselebilirler ve sürekli yüksekten uçanlar kadar zorlanmazlar.


 Alçak uçan yüce konar; yüce uçan alçak konar atasözü ile anlatılmak istenen ve verilmek istenen mesaj da şudur: Alçakgönüllü olan insanlar başkalarına kibirli davranmadığı için, her zaman güzel ahlaklı ve iyi oldukları için böyle kimseleri toplum el üstünde tutar ve toplum tarafından her zaman değerli şahıs olarak nitelendirilirler. Böyle kimseler her zaman yüceltilir ve onların saygınlığı toplum içinde hiçbir zaman azalmaz. Alçakgönüllü olmayan, insanlara tepeden bakan, onlara burnunu kıvıran ve insanların hiçbir şeyini beğenmeyen kendini beğenmiş zavallı kimseler de böyle olduğu için toplumda hiçbir değere sahip olmazlar ve toplum tarafından dışlanırlar ve asla yüceltilmezler.


  İşte bu durumda olmamak için her zaman alçakgönüllü insan olmalıyız, insanların kalbine girmeliyiz, onların gönüllerinde yer edinmeliyiz ve bizi gördükleri zaman insanların içi gülmeli, yüzü aydınlanmalıdır. Kimseyi hor görmemeliyiz, kendimizi de diğer insanlar gibi görmeliyiz ve kimsenin kimseden üstün olmadığının bilincinde olan mütevazi insanlar olmalıyız.

“Toprağı İşleyen, Ekmeği Dişler.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Toprağı İşleyen, Ekmeği Dişler.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

İşini hakkı ile yapan, çalışan, alın teri döken insanlar yaptığı işin sonucundan fayda görür ve  emek ettiği işin  sonunda kazandığı para ile o paranın tadını alır. İnsan ancak çalıştığı zaman, bir iş üzerine kafa yorduğu zaman, toprağını işlediği zaman  bunun karşılığını alır ve başka kimselere muhtaç olmaz. Bu atasözüne bir çiftçiden örnek verelim. Çiftçi olan kişi bahar geldiği zaman toprağını sürdürürse, ağaçlarının  bakımını yaparsa, toprağı ekilebilir ve dikilebilir hale getirirse oraya ekilen hasattan da büyük fayda sağlar. Çünkü bu işte alın teri dökülmüştür,  o emektar çiftçi sabah geç saatlere kadar uyumamıştır.


 Çiftçi olan kişi sabah ezanında kalkıp bir iki lokma atıştırdıktan sonra hemen tarlasına koşmuş, tohumunu ekmiştir, fidanlarını  dikmiştir. Yani çok çalışmıştır, üretmiştir ve Yüce Allah da çalışan kimselere yardım ettiği için çalışmanın faydasını  sonbahara doğru ürünlerini satarak görürü ve yaptığı işten büyük kâr sağlamış olur. Bu atasözü ile anlatılmak ve bizlere verilmek istenen mesaj da şudur: Bir amaçları olan ve bu amacı çalışmak olan kişiler yaptığı çalışmanın sonucunda, ektiği hasadın sonucunda  orada yetişen ürünlerin tadına bakarlar, o ürünleri satıp ailesini geçindirebilir ve kendi ayakları üzerinde mutlu bir şekilde durabilirler.

Yeter ki toprağımızı işleyen ve onun için emek edelim, ondan gelebilecek güzelliklerden de haliyle faydalanıp mutlu oluruz. Toprağını işeyen ekmeğini de bir güzel dişlemiş olur.

“Çocuklarımıza Hayat Boyu Yol Gösterecek Kaynak, Onlara Hiçbir Şeyin Bozamayacağı Güzel Alışkanlıklar Kazandırmaktır. ”Sözü İle İlgili Kompozisyon Örneği

 “Çocuklarımıza Hayat Boyu Yol Gösterecek Kaynak, Onlara Hiçbir Şeyin Bozamayacağı Güzel Alışkanlıklar Kazandırmaktır Sözü İle İlgili Kompozisyon Örneği


 

Çocuk dünyaya getirmek, onun her türlü fiziksel gereksinimleri karşılayabilmek, duygusal gereksinimlerini  karşılayabilmek büyük bir emek  ve fedakarlık ister. Gerçekten çocuk bakmak, onu topluma kazandırmak, onun  iyi bir insan olması için var gücümüzle mücadele etmek biz anne ve babalar için zorlu bir yolculuktur. Allah’ın izni ile dünyaya gelmesine vesile olduğumuz çocuklarımıza bakmak her ne kadar zorlu bir süreç olsa da onlarsız yaşamanın da bir tadı olmaz. Çünkü çocuktur sofranın tadı tuzu, çocuktur insanı şenlendiren ve mutlu eden gerçek şey.



 Çocuklarımıza  hayat boyu yol gösterecek kaynak, onlara hiçbir şeyin bozamayacağı güzel alışkanlıklar kazandırmaktır der Sdney Smith. Gerçekten de  çocuklara yapabileceğimiz en büyük yatırım onlara güzel ve faydalı alışkanlıklar kazandırmaktır. Onların  ne istediği de çok önemlidir. Hangi mesleği yapmak istediği, gün içinde zamanını nasıl kullanacağı onların görüşleri alarak yapılmalıdır. Özellikle de küçük yaşlarda kazandırılan kitap okuma alışkanlığı çocukların ileriki yaşamında vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelecektir. Haftanın belli günleri yürüyüş yapmak, sağlıklı yemekler tüketmek, kuruyemişler tüketmek, güzel ve ahlaklı insan olarak yetişmek çocuklarda alışkanlığa dönüştüğü zaman  bu onlar için büyük bir hazine değerinde olacaktır.

Eğitici ve öğretici alışkanlıklar kazandırıldığı zaman toplum da  gelişecek ve sağlıklı, eğitimli, bilinçli ve ahlaklı nesiller ortaya çıkacaktır. İşte bunların nedeni de güzel alışkanlıklar kazanmanın sayesinde olacaktır. Küçükken yapılan her güzel alışkanlık geleceğe ekilen umut tohumları, sevgi pınarları sayesinde bize dünyamıza geri dönecek ve dünyamız da daha aydınlık ve daha güzel bir dünya olacaktır.

“Sakınılan Göze Çöp Batar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Sakınılan Göze Çöp Batar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

İnsan olduğumuz için sağlığımıza dikkat ederiz, psikolojimizin yerinde olmasını isteriz, maddi bir sıkıntı yaşamamak isteriz, isteriz de isteriz. Tüm bunları istemek ve hayatımıza devam etmek, günlük yorgunluklardan sonra evimizde rahat bir uyku çekmek, dinlenmek, eğlenmek herkesin hakkıdır. Tüm bu isteklerimizin yanında sevdiklerimizin de başına bir şey gelsin istemeyiz ve onları korumak, desteklemek için elimizden gelen her türlü fedakarlığı yapmaya çalışırız


Bunları yaparken bazı şeylerde abartıya kaçmaya başlarız. Örneğin; Çocuğumuz ile ilgili konularda anneler olarak çok hassas oluruz. Aman üşümesin, ama hastalanmasın, yorulmasın, çabuk hasta olur. Dışarıya çok fazla çıkmasın, kimse ile arkadaşlık kurmasın vb. Çocuğu dışarıdan sakınırız, kendimizden sakınırız ve hal böyle olunca en ufak bir şeyde çocuk hemen hasta olur, dışarıya çıkılmadığı için o çocuğun hiç arkadaşı olmaz ve bu durumda çocuk asosyal olur ve arkadaşlarından mahrum kalır. Çocukluğunu çocukça yaşayamadığı için, düşmediği için, bir yeri kirlenmediği için bunların da zevkine varamaz ve en ufak sorunlarda hastalıklar başlar, rahatsızlıklar başlar. Bu kadar abartıya gerek yoktur hayatta.

 Elbette çocuklarımızı  korumalıyız, sevmeliyiz ve onların iyiliğini istemeliyiz ama onun yaşam hakkına karışmadan, onun adına karar vermeden ve onun da hatalar yaparak, deneme yanılma yoluyla hayatı öğrenmesine izin vererek, sakınmadan, korkmadan ona destek olmalıyız. Sakınılan göze bata sözü ile de anlatılmak istenen şudur: Esirgediğimiz, üzerine hassasiyetle titrediğimiz şeye bir şekilde zarar görür. Buradan olmaz, oradan olur, oradan olmaz öbür yerden olur. Onun için bir şeyi aşırı şekilde sakınmamalıyız. Bu bir sevdiğimiz olabilir, en sevdiğimiz eşyamız olabilir vb.

“Parayla Dost Bulunmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Parayla Dost Bulunmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 


 Para insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için önemli bir araçtır ama asla amaç değildir. Elbette geçimimizi sağlamak için, karnımızı doyurmak, kimseye muhtaç olmamak için para hepimize gerekir. Çünkü para olmayınca hayatımızda çeşitli sıkıntılar baş gösterir. Para ile arkadaş kazanmak, dost olmak,  çevre edinmek doğru bir şey değildir. Parayla dost bulunmaz der atalarımız. Bu atasözünde bizlere anlatılmak istenen ve verilmek istenen mesaj şudur: Para önemli bir araç olsa da her şeyi alabilecek güce sahip bir şey değildir.

 


İnsanları para ile satın alamazsınız. Eğer para ile arkadaşlık, dostluk olsaydı en zenginler en yoksul duruma düştüğü zaman önce en yakınları onları terk etmezdi, o güvendikleri, emin oldukları arkadaşları, yakın çevreleri onları bir başına bırakıp gitmezdi. Sadakatı, dostluğu, güveni, samimiyeti, doğruluğu asla para ile satın alamazsınız. Bunlar sevgi ve gönül işi ile kazanılır. Bunlar menfaatsiz kazanılan özel duygular ve davranışlardır. İnsanların sizinle arkadaş, dost olmasını istiyorsanız önce onların güvenini kazanmalısınız. Güvenini kazandığınız biri sizi paranız olmasa  da sever ve  size her daim güven duyar.

 

Önemli olan para değil karşılıklı anlayış, sevgi, saygı ve emin insan olmaktır. Mesela bir komşunuz size bir eşyasını emanet edebiliyorsa, acil bir işi çıktığında çocuğunu size emanet edebiliyor ve gözü kapalı bir şekilde işine güvenle gidebiliyorsa, size olan güveni tamsa işte burada paralı olmanızın hiçbir önemi yoktur. Çünkü komşunuz sizin paranıza değil sizin insanlığınıza, dürüstlüğünüze, namuslu olmanıza güvenmiştir. İşte böyle insanların umutlarını ve güvenini boşa çıkarmamalısınız. Dostlarımızı para ile değil güven ile bulmalıyız. Onlarla aramızdaki en güçlü bağ sevgi, saygı, itibar ve güvenden geçer.

 

 

“Gönülsüz Yenen Aş, Ya Karın Ağrıtır, Ya Baş.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Gönülsüz Yenen Aş, Ya Karın Ağrıtır, Ya Baş.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Yemeği genelde gönülsüz yiyen çocuklar olur ama gönülsüz yedikleri için de karınları ağrır, başları ağrır, konuşurlar da  konuşurlar ağrımız var diye. Bu atasözü ile açıklanmak ve verilmek istenen mesaj ise şudur: Bir insana zorla yemek yedirirseniz kişi o yediği yemekten ne tat alır ne de lezzet. İsteksiz yenen yemek nasıl ki insana dokunur, onu rahatsız eder ise gönülsüz yapılan işin sonu da iyi olmaz ve bir verim alınamaz.

Yani bir insana bir şeyi zorla yaptırmak iyi olmaz. Zorla yaptırıldığı zaman da ondan olumlu  bir sonuç  beklemeyin. Bu atasözü ile ilgili şu örneği de vermek istiyorum: Bir çocuğa zorla ders çalış, çok çalış, sürekli çalış diyerek o çocuğu zorlarsak ve o çocuk da velisinden korktuğu için gönülsüzce çalışmaya başlarsa o çalışmanın sonucundan verim alınamaz. Çocuğumuza yaptırdığımız bir deneme sınavında çocuk bu sınava isteksiz girmişse çok sayıda yanlışı çıkar.


 Dolayısı ile her iş gönül ile yapılmalı, isteyerek, azmedilerek yapılır. Zorla kimseye bir şey yaptırılmaz, yaptırılsa bile güzel işler, başarılı sonuçlar ortaya çıkmaz. Onun için aş da gönüllü yenmeli, iş de gönüllü yapılmalıdır.

“Cahile Söz Anlatmak, Deveye Hendek Atlatmaktan Zordur.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“Cahile Söz  Anlatmak,  Deveye  Hendek Atlatmaktan Zordur.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Deveye yapısı, korkusu ve inadı sebebiyle  ne  kadar uğraşırsak uğraşalım hendek atlatamayız. Cahil insanların inadı, bilgisizliği, bilgiçliği ise deveden daha beterdir. Deveye atlatamadığımız hendek  ise cahil insana anlatamadığımız ise sözdür. Cahil insana ne kadar doğruyu anlatmaya çalışırsanız çalışın o yine bildiği yoldan gidecek ve kendi gittiği yolun en doğrusu olduğunu  savunmaya devam edecek ve kendini olumlu yönde geliştirecek en ufak bir harekette bulunmayacaktır. Cahilin aklı ermediği için ona bir şeyi anlatmak güçtür. Çünkü cahiller her şeyi kendilerinin bildiğini zannederler.

Cahil insanlar;  az bilirler ama çok savunurlar,  her konuda  çok fazla konuşurlar ve her şeyi bildiğini sanırlar,  her şeye kafayı çok yorma kafayı yersin deyip kolaycılığa kaçarlar, araştırmazlar, yeni bir şey öğrenmezler, yeniliğe karşı çok dirençlidir ve  bütün bu yeniliklere karşı gelirler, az düşünürler ve çok söz ederler,  bir de cahil kelimesinden nefret ederler ve aydın kimseleri cahil olarak nitelendirirler ve kendilerini dünyanın en akıllı ve zeki insanlar olduğunu söylerler, sabit fikirlidirler ve fikirlerini değiştirmek için en ufak bir çaba içine girmezler.

 Kendi karanlığında boğulmaya gönüllü olan bilgisiz  kimselerdir.  Herhangi bir konu hakkında uzmanından bile daha fazla bilgiye sahipmiş gibi boş boş konuşmaya devam ederler  ama sonuç sadece boşluk, cahillik ve gereksizliktir. Onun için cahil kişiler ile vakit geçirip değerli vaktimizi onlar için boş yere harcamamalı, bilgili, aydın, öğrenmeye meraklı ve eleştirilere açık olan, doğruyu bulmak isteyen kişiler ile vakit geçirmeliyiz.

“Hesabı Pak Olanın Yüzü Ak Olur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Hesabı Pak Olanın Yüzü Ak Olur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

Pak kelimesi sözcükte temiz, arınmış anlamlarına gelir. Dürüst insanlar, işlerinde hileye başvurmayan güzel insanların yüzü de ak olur , aydın olur. Hesabı pak olanın yüzü ak olur atasözü ile anlatılmak istenen de şudur: Güvenilir ve dürüst olan kimseler, doğruluktan şaşmayan, kanunlara uygun iş yapan kimseler kötü olmaz. Onlar her zaman  doğruluktan yana olurlar ve asla kötü işlere, yasalara uygun olmayan işlere başvurmazlar.

 Onun için de böyle kimseler toplum tarafından sevilir, iş arkadaşları tarafından sevilir, aile bireyleri tarafından sevilir vb. Yaptığımız iş her ne olursa olsun alın teri ile yapılmış, helali ile yapılmış olsun. Hırsızlık yapan, yalan dolana başvuran, devlet malı yiyen insanın işi gücü de rast gitmez ve gününde birinde yaptığı hileler  ortaya çıkar. İşte böyle insanların yüzü de kara olur ve toplum tarafından böyle insanlara değer verilmez ve toplum öyle kimseleri dışlar. Her zaman iyilikten, doğruluktan dürüstlükten yana olmalıyız.


Devlet malına göz dikmemeliyiz. Onda bir sürü yetim ve öksüzün hakkının olduğunu düşünerek hareket etmeliyiz ve en ufak bir haram lokmayı dahi boğazımızdan geçirmemeliyiz, çocuklarımıza da yedirmemeliyiz. Böyle olduğumuz zaman ak oluruz, pak oluruz, ruhumuz da mutlu olur, vicdanımızda da en ufak bir rahatsızlık duymayız. Niyetimiz temiz olmalıdır, kalbimiz doğruluk ve dürüstlük üzerine atmalı, haram yollara başvurulmamalıdır.

 

“Bol Bol Yiyen, Bel Bel Bakar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Bol Bol Yiyen, Bel Bel Bakar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İnsan her zaman  tutumlu olmalıdır. Tutumlu olmadığımız zaman gün gelir başkalarına el açmak zorunda kalırız ve el açtığımız kimseler de bize yardım etmeyebilir   ve bize şunu söyleyebilir: “Sen de her şeyini bir anda harcamasaydın, bana mı güvendin de harcadın, ben sana yardım falan edemem.” diyerek bize haddimizi bildirebilir. Bol bol yiyen, bel bel bakar demiş atalarımız. Bol keseden yemeye devam ettiğimiz zaman, geleceğimizi düşünmediğimiz zaman, her şeye fazla fazla harcama yaptığımız zaman  ileride daha zor günler bizi bekler ve büyük bir maddi sıkıntı içine gireriz.

Sadece maddi sıkıntı değil manevi sıkıntı içine de gireriz. Elimizde, avucumuzda üç kuruşumuz kalmadığı zaman ruh sağlığımız da bozulur ve ortada dımdızlak kalırız.  Devamlı savurganlık yapan kişi, bir zaman sonra harcayacak mal varlığı kalmadığı zaman büyük sıkıntılar ile karşı karşıya kalabilir. İşte bu zor durumlara düşmemek için akıllı olmalıyız. Her zaman bir yerlerde birikimimiz olmalıdır. Örneğin elimizde beş bin liramız var diyelim. Bu beş bin liranın hepsini bir günde harcarsak ertesi güne elimizde hiçbir şey kalmaz. O günde arabamızda bir sorun çıktı diyelim. Arabamızın tamirine verecek bir kuruşumuz kalmadığı için zor duruma düşeriz ve çevremize bön bön bakarız ve pişmanlık duyarız ve ama iş işten geçmiş olur. 

Pişman olmamak için, kimseye muhtaç olmamak için tutumlu olmalıyız, elimizdeki her şeyin değerini bilmeliyiz ve her şeyde ölçülü olmalıyız. Bunu yaptığımız zaman hem kendimize güvenimiz artar, hem namerde muhtaç olmayız , hem de mutlu bir şekilde yaşama devam ederiz.

Anne Yüreği İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Anne Yüreği  İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Anneler;  bir toplumun geleceğini belirleyen, geleceğimiz için sağlıklı ve başarılı nesiller yetiştiren, çocukları için her türlü zorluğa tahammül edebilen ve çocuklarını koşulsuz seven değerli insanlardır. Çocuklarına karşı yüreği her zaman sevgi ile dolu olan, onların en ufak hatasında da en büyük hatasında da anne olduğunu kanıtlayan ve onları affedebilen, kırılsa bile bunu belli etmemeye çalışan, çocuğum her ne olursa olsun benim yüzümden üzülmesin diyen tek canlı türüdür  onlar Gerçekten ana yüreği bir başka atar çocuğu için. Hep deriz ya  yemez yedirir, giymez giydirir, yeri gelir sabahlara kadar uyumaz. Sanki bu söz klasik bir sözmüş gibi olur ama onların yaptığı bu fedakarlıkları, onların çektiği onca eziyeti acaba hangimiz yapabiliriz.


 Düşünsenize  Anadolu’da yaşayan, çocukları için her türlü zorluğa katlanan, sekiz dokuz çocuk büyütmüş anneleri. Geçim sıkıntısı çeken, ben yemeyim de çocuğumun önce karnı doysun , ben zaten büyüdüm onun büyümeye ve gelişmeye ihtiyacı var o yesin, o içsin diyen kıymetli kişiler canımızdan bile çok sevdiğimiz, annelerimizdir. Kolay değildir anne olmak, kolay değildir kendi dünyaya getirmediği halde bir çocuğa yürekten annelik yapmak ve  kendi canından , kanından olmadığı halde anneliğe gönül vermiş, içinde insanlık ölmemiş, elleri öpülesi analar olmak. Sabır işidir annelik, yürek işidir, şefkat  ve merhameti ile çocuklarına hizmet etmektir annelik.


 Yeri geldiğinde her acıya katlanmak,  çocuklarının peşinde pervane olmak ve onlar için canını gözü kırpmadan verebilmektir annelik. Çocuklarını dünyaya getirmiş ve onları büyütmüş, sağlıklı, eğitimli ve güzel ahlakı yetiştirmiş, topluma kazandırmış olan doğuran ya da doğurmadan gönüllü annelik yapan tüm değerli annelerin günü kutlu olsun. İyi ki varsınız,  hep siz var olun. Biz sizin yüreğinizdeyiz bunu biliyoruz ama sizler bizim her zaman yüreğimizdesiniz ve olmaya da devam edeceksiniz. Hayatını kaybeden annelerimizin kabri de nurla dolsun, yerleri cennet bahçelerinin en güzel köşeleri olsun.


“Bir Ülkenin Geleceği ve İlerlemesi Sağlam Şirketlere, Güzel Binalara ve Milli Gelirine Değil, o Ülkede Yaşayan İnsanların Ahlaki Değerlerine Bağlıdır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Bir Ülkenin Geleceği ve İlerlemesi Sağlam Şirketlere, Güzel Binalara ve Milli Gelirine Değil, O Ülkede Yaşayan İnsanların Ahlaki Değerlerine Bağlıdır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 


Ülkelerin  her açıdan gelişmiş olması, ilerlemiş olması elbette  muhteşem bir şeydir ama bu ancak güzel ahlak ile bir bütün olursa anlam kazanır.  Ülkelerin geleceğini ve ilerlemesini sağlayan sağlam şirketler, en kaliteli binalar, kişi başına düşen gelirin diğer ülkelerden   fazla olması, her şeyin en iyisine sahip olunması  belirlemez. Bunların içinde  o ülkenin insanlarının ahlakı yoksa, o ülkenin insanları ahlak açıdan seviye olarak çamura batmışsa o ülke ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun hiç  bir önemi olmaz.  

Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi o ülkede yaşayan, o ülkenin insanlarının ahlaki değerlerine bağlıdır. Bir ülkenin insanlarının yaşam kalitesi ne kadar yüksek olursa olsun o insanlarının ağzında küfür varsa, belden aşağı laf vurmalar varsa, her türlü ahlaksızlıklar gözler önünde yaşanıyorsa o ülke yok olmuş demektir. Ahlaksızlığı gören çocuklar da kendi ülkelerine faydasız birer baş belası olacak, karaktersiz ve kişiliksiz kimseler olacaktır.

 

 Ahlak olmazsa insanlık da olmaz. Ahlak yoksa o ülke bitmiş, parçalanmış, yok olmuş demektir. İnsanlar her şeyden önce dilini tutmasını öğrenmeli, insan gibi konuşmalı ve kaba hareketlerde bulunmamalıdır. İnsanlar birbirine tahammül edebilmelidir. Çıkarlar ön planda olduğu zaman ahlaksızlığa, riyakarlığa, dönekliğe başvurulmamalıdır. İnsan öfkesine hakim olabilmeli ve güzel ahlaklı olmalıdır. Bir ülkeyi kurtaracak olan zengin şirketler değildir, son model arabalar ya da harika binalar değildir. Bir ülkeyi kurtaracak olan gençlerdir, yeni nesildir. Onun için de yetişkin insanlar genç insanlara ahlaki açıdan örnek olmalı ve  ahlaki değerlerini kaybetmemelidir.

 Güzel ahlak olduktan sonra diğer güzel şeyler de kendiliğinden gelecektir ve insanlık dayanışması, insanlık sevgisi ortaya çıkacaktır. Yeter ki kalbimizde, bilinç altımızda ahlaksızlık olmasın. Yeter ki dilimiz ve kalbimiz aynı şeyi söylesin. Yani iyiliği, kibar olmayı ve değerli insan olmayı söylesin. Bunlar olunca her şey daha güzel olur ve ülkeler daha çok gelişir, insanları da daha bilinçli ve insani davranışlar içinde olan kimselere dönüşür.

“Ey Yükselen Yeni Nesil! Gelecek Sizindir. Cumhuriyeti Biz Kurduk, Onu Sonsuza Kadar Yaşatacak Olan Sizlersiniz.”

 “Ey Yükselen Yeni Nesil! Gelecek Sizindir. Cumhuriyeti Biz Kurduk, Onu Sonsuza Kadar Yaşatacak Olan Sizlersiniz.”

 

Mustafa Kemal Atatürk yeni nesillere cumhuriyeti emanet etmiştir. Cumhuriyeti devam ettirecek olan, onu sonsuza kadar yaşatacak olan gençlerdir, aydınlık yüzlü, güzel bakan çocuklardır. Gelecek gençlerindir. Onun için de gençler geleceğine umutla bakmalı,  üzerine düşen sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmelidir. Atatürk’ün istediği gençlik demokrasiye önem veren, milletin egemenliğine saygı duyan gençliktir. Gençleri çok sevdiği için onlara 19 Mayıs'ı  hediye etmiştir ve ülkemizde her yıl  19 Mayısta Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanır.

 

Yenilikçi, kendini geliştiren ve olumlu yönde değişen gençliktir. Karanlık fikirler içinde boğulmayan, ülkesine, vatanına ve milletine bağlı olan aydın insanlardır. İnsan ne yaparsa gençlikte daha iyi yapar. Çünkü gençken daha aktif ve daha üretken oluruz. Gençlik aslında  ikinci doğum gibi bir şeydir. Yükselişe geçme, heyecan ve coşkunun en anlamlı olduğu zamanlardır. Mustafa Kemal cumhuriyeti, demokrasiyi gençlere emanet ederek onlara ne kadar çok güvendiğini kanıtlamıştır. Vatanın ve milletin bekçiliğini yapacak olan, gece gündüz demeden vatan için çalışacak olan, alın teri dökecek olan kişiler gençlerdir . Gençler ülkesini içerideki ve dışarıdaki düşmanlara karşı korumalıdır. Milli birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyen kötü niyetli insanlara gençler fırsat vermemelidir.

 

 Bilim yolunda, ilim yolunda aydınlık yarınlara yürüyerek eğitimci, bilinçli ve çalışkan nesiller ortaya çıkmalı ve bu süreç hep böyle devam etmelidir. Biz gençler de Atamızdan aldığımız bu cumhuriyetin kıymetini bilmeliyiz ve Atamızın izinde, Cumhuriyet yolunda elimizde bayrağımızla yürüyen neferler olmalıyız. Unutmayalım kişi Cumhuriyet yoksa hayat da yoktur, özgür irade de yoktur. Onun için Cumhuriyete sahip çıkalım ve onu gençler olarak her zaman diri tutalım.