“Altın Pas Tutmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Altın Pas Tutmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Hayatımıza  anlam yükleyen, onlarla vakit geçirdiğimiz zaman kendimizi iyi hissettiğimiz, bizi mutlu eden kişiler vardır. Bu kişiler dürüst olan, güvenilir ve saygıyı hak eden insanlardır. İnsan öyle kimselerin yanında olduğu zaman kendini daha çok sever ve kendine verdiği değer de artar. Altın pas tutmaz atasözü ile anlatılmak istenen ;  Şerefli olan insanlara, kul hakkı yemeyen, haram nedir bilmeyen haysiyetli insanlara kimse çamur atamaz. Onlara çamur atılmaya kalkışılsa bile atanın zalim olduğu, haysiyetsiz kişi olduğu mutlaka ortaya çıkar.

 Onurlu olan insanlar hayatları boyunca iyilikten yana olduğu için, insan haklarından ve adaletten yana olduğu için, milletin malını yemediği için öyle kimselere ne kadar leke sürmeye çalışılırsa çalışılsın o insanlara hiçbir şey olmaz. Çünkü onların adam gibi adam olduğu er geç ortaya çıkar. Çünkü onlar altın gibidir, ne  kadar kirletmeye çalışırsanız çalışın altın değerinden asla bir şey kaybetmeyecektir. Bu durumda zararı görecek olan kişi öyle insanlara iftira atan yalancı kişiler olur. Yalanları ortaya çıktığı zaman da kimsenin yüzüne bakamayacak hale gelir ve kendi  başlarına kalırlar. O insanlara bir daha hiç kimse güvenmez ve onunla  olmak istemez. İşte tüm bunlardan dolayı her zaman şerefimizle yaşamalıyız. 


Başımız dimdik, kimseye eğilip bükülmeyen, üç günlük dünya için onurunu kaybetmeyen insanlar olmalıyız. Onurlu insanlara çamur atanları ise affetmemeliyiz ve hadi bir kere yaptı oldu bitti deyip onurlu insanların hakkını yememeliyiz.

“Cahile Tevazu Gerekmez.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Cahile Tevazu Gerekmez.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Tevazu sahibi kimseler  alçakgönüllü olanlardır. Onlar hem bilgili, hem çalışkan hem de iyi niyetli kimselerdir. En ufak bir iltifatta havalara çıkmayan, kibirli olmayanlardır. Cahil insanlar ise kendilerini geliştirmemiş ve gelişmekte ve ilerlemekte direten , olumlu anlamda yeniliklere karşı gelen, yeni bir bilgiye, yeni bir buluşa karşı olan kimselerdir. Cahil insanlar her şeyin en iyisini bilir ve kendilerini dünyanın en akıllı, en zeki insanları zannederler ve dışarıdan bakıldığında acınacak halde olduğunu bir türlü anlamayan, bilgisiz, kendi karanlığına hapsolmuş zavallı kimselerdir. 

Cahil insanlara fazla tevazu göstermek ise iyi niyetin kötüye kullanılmasına neden olur. Çünkü cahil kişi hemen tepelere çıkar ve kendini tevazu sahibi insanla eş tutar ve o kimseye akıl vermeye çalışır, yalan yanlış öğrendiği bilgiler ile  insanlara yol göstermeye çalışır  ama kimse onu önemsemez. Tevazu sahibi olgun kimseler iyi niyetli olsalar bile böyle insanlara çok fazla sabırlı olmamalıdır. Çünkü cahil insanlara çok yüzü verilirse kendilerini kaybeder ve saçma sapan konuşmalarına, akıl vermelerine devam ederler. 

Fazla tevazu göstermenin iyi bir şey olmadığını şu sözle de açıklayabiliriz: “Fazla tevazunun sonu vasat insandan nasihat dinlemektir.” Der İbn-i Haldun. İşte tüm bunlardan dolayı fazla tevazu sahibi olmamalıyız. Karşımızdaki kişinin cahil olup olmadığına göre hareket etmeliyiz.

İleride Olmak İstediğiniz Meslek ve Sebepleri İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 İleride Olmak İstediğiniz Meslek ve Sebepleri  İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.



Her bireyin geleceğine dair hayalleri ve amaçları vardır. Her insan kendi sevdiği işi yaparsa bu hem toplumlar için hem de ülkeler için büyük fayda sağlar. Bir de herkes yatkın olduğu ve sevdiği işi yapınca o işin tadına doyum olmaz. Benim ileride olmak istediğim meslek kütüphanecidir. Kütüphanede çalışan bir memur olarak hayatıma devam isterim. Kütüphaneci olmak isteyişim sebepleri ise şunlardır: Her gün orada gelen öğrenciler ile vakit geçireceğim  için çok mutlu olurdum.

Genç ve öğrenmeye meraklı, zeki çocuklar için elimden gelen her türlü işi yapmaya çalışırdım. Onların araştırdığı, bulmak istediği kitaplar konusunda onlara yardımcı olmak isterim. Ben de oradaki kitapları okuyarak hem kendi genel kültürüme katkı sağlamış olurum, hem çevremi de öğrendiğim bilgiler ile aydınlatmaya çalışırdım. Bana bir kitap hakkında soru sorulduğu zaman o kitap hakkında öğrendiklerimizi çevreme en iyi şekilde anlatmaya çalışırım.

 Kütüphaneci olmayı çok seviyorum çünkü akşama kadar kitaplarla iç içe olacağım. Kütüphanemize yeni gelen kitapların kokusunu tıpkı fırından yeni çıkmış ekmekler gibi koklayacağım ve her bir sayfasını özenle açıp okuyacağım. Kitapları raflara yerleştirmeyi de çok seviyorum. Her konu hakkında bilgi sahibi olamam ama en azından ilgimi çeken baka kitaplarda okuyarak kendimi geliştirirdim. Bu sayede hem mutlu olur hem de bilgi sahibi olurdum. Hayata daha emin adımlarla yol almak için, daha çok merak eder ve daha çok kitap okurdum. Bunun için de mesleğim bana bu fırsatı en iyi şekilde sağlardı. İşte tüm bunlardan dolayı kütüphaneci olmak isterdim.

“Her Ağaca Dayanılmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Örneği Hazırlayınız.

 “Her Ağaca Dayanılmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Örneği Hazırlayınız.

 


İnsan  yeme içme, barınma ihtiyacı içinde olan bir canlıdır. Her ne kadar bunlar fiziksel ihtiyaçlar olsa da bir de sosyal gereksinimlerimiz vardır.  İşte bu ihtiyaçların karşılanması da ruh ile olur. İnsan ruhunu da başka şeylerle doldurmak ister. Sevme, sevilme, ait olmak, güven duyma, güven kazanabilme gibi. Zor iştir herkese güvenebilmek ve herkesin bize güvenebilmesini sağlamak.

 Güven duyulan bir insansanız elbette kendinizle guru duymalısınız  bu güzel bir şeydir ama herkese güvenmek ve herkesi kendiniz gibi zannetmek iyi bir şey değildir. Çünkü pişman olacağınız insanlara güven duymak hayatınızın hatası olabilir. Her ağaca dayanılmaz atasözü ile atalarımız şunu anlatmak istemiştir: Her ağaç insan yükünü taşıyacak bir güçte değildir. Onun için de her ağaca yaslanmamak gerekir. Buradan bize verilmek istenen mesaj ise herkese güvenmemiz gerektiğidir.


Herkese güvendiğimiz zaman ya hayal kırıklığı yaşarız ya da insanlardan hepsinden nefret etmeye başlarız. Bir insanı iyice tanımadan onunla her şeyimizi paylaşmamalıyız, her açıdan o kişiye çabucak kanmamalıyız. Onun için de akıllı olmalıyız ve güven veren ve güvenimizi kazanmış insanlara dayanmalıyız. Bunu yaptığımız zaman hem üzülmemiş oluruz hem de sağlam dostluklarımız hayat boyu devam eder.

 

“Akraba İle Ye, İç, Alışveriş Etme.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“Akraba İle Ye, İç, Alışveriş Etme.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Yanımızda her zaman olmasını istediğimiz, zor günlerimizde de bizim arkamızda dağ gibi duran kişiler akrabalarımızdır. Kimi akrabalar vefasızdır, yabancı bir kimseden bile kötüdür ama iyi akrabalar ise gerçekten aile olmanın özel duygularını size hissettirir. Bu durum kişisine göre, insan olanına göre değişir.



 Her ne kadar akrabalarımız ile  güzel vakit geçirmek istesek de, onlarla iç içe olmak istesek de alışveriş konusunda, para konusunda onlarla iç içe olmamalıyız. Çünkü araya para girdiği zaman aramız bozulabilir ve iyi olan ilişkiler kötüye, düşmanlığa varacak düzeye gelebilir. Atalarımız akraba ile ye, iç, alışveriş etme sözü ile şunu anlatmak istemiştir: Akrabalar alışveriş sırasında herkes de kendi çıkarlarını  koruyacağından dolayı kimse hakkının yenmesini istemez. Bu durumda ara bozulabilir ve iyi olan dostluklar da kötüye dönüşür.

 Atasözümüz her ne kadar bunu ifade etse de bu atasözünden akrabalar ile hiç alışveriş edilmeyeceği anlamı çıkarılmamalıdır. Çünkü gerçek akrabalık, gerçek sevgi, gerçek samimiyet de zor günlerde ortaya çıkar. İyi olan akrabalarımız ile, sadece kendi çıkarını düşünmeyen, akrabalarımız ile alışveriş yapılabilir ama aradaki dostluk bozulmadan, sevgi ve saygı azalmadan bu iş gayet de güzel yapılabilir ve hatta aramızdaki bağların daha güçlü olmasını sağlayabilir.

 


“Düşmez Kalkmaz Bir Allah.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Düşmez Kalkmaz Bir Allah.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Hayatımızda yaptığımız en büyük yanlışlardan biri de ne oldum delisi olmaktır. Azıcık bir paramız olsa, elimize azıcık bir kudret verilse hemen şımarmaya, kibirlenmeye başlarız. Bu hepimiz için geçerli olmayabilir ama insanların çoğu bunu yapar. İnsanoğlunun fıtratında vardır bir anda değişmeye başlamak ve şımarmaya başlamak.



Önemli olan aynı değerde kalabilmek, özünden uzaklaşmamaktır. İnsan olarak kalabilmek, tevazu göstermek çok az insanın gösterdiği erdemli davranışlardır. Düşmez kalkmaz bir Allah atasözü ile anlatılmak istenen de insanın başına her an her şey gelebileceği anlamına gelir. Çok zengin olup bir anda yoksul duruma düşebiliriz, ya da çok yoksul olup şans eseri bir anda yükselebilir ve zengin olabiliriz. Düşmez kalkmaz, değişmeyen hep şefkati ve merhameti ile kullarına büyüklük yapan ise Yüce Allah’tır. O her zaman  tektir, büyüktür, ondan başka büyük olan kimse yoktur. O dur alemlerin Rabbi olan, odur  insanı zengin ya da fakir yapan.

Tüm kudret onun elindedir. O dilerse her şey olur ya da hiçbir şey olmaz. Onun için üç günlük dünya malına tamah etmeden yaşamalıyız. Hepimizin iyi ve kötü günleri olabilir. Kötü duruma düştüğümüz zaman pes etmeden tekrar çalışmaya, başarmaya devam etmeliyiz. İnsan olduğumuzu unutmamalıyız, olağanüstü güçlere sahip değiliz, sadece insanız ve iyi de bizim için kötü de bizim içindir. Her zaman şefkatli olmalıyız, güzel ahlaklı olmalıyız maddi durumumuz ne kadar iyi olursa olsun şımarmadan mütevazi bir hayat  sürmeye çalışmalıyız.

“Başa Gelmeyince Bilinmez.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“Başa Gelmeyince Bilinmez.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Herkesin kendine göre sorunları vardır. Kimimiz büyük ve  acı olaylar yaşarız ve o acıların etkisinden kolay kolay kurtulamayız.  Örneğin; Çok sevdiğimiz birini bir anda kaybetmek insana çok acı verir ve kişi sevdiği kişinin ölüm haberi sonrası yıkılır ve büyük bir psikolojik sorun  yaşayabilir. 

Ya da  çok basit sorun yaşarız ve bunu hemen atlatırız . Çünkü yaşadığımız basit bir sorun bizi çok kötü etkilemez. Bir insanın başına can yakan bir olay geldiği zaman onu çok iyi anlamayabiliriz. O kişinin başına gelen olaya üzülürüz, duygulanırız ama o kişi  kadar  etkilenmeyiz. Ancak kendimiz  de  o kişinin yaşadığı ağır ve acı bir olay yaşadığımız zaman o insanın duygularını, yaşadıklarını daha iyi anlarız. Çünkü bir şey başa gelmeyince bilinmez.

 Başa gelince bilinmez atasözü ile anlatılmak istenen şudur: İnsan, başkalarının uğradığı olumsuzlukların acı taraflarını gerektiği kadar anlayamaz. Ancak bu acıyı tattığında anlar. Allah kimseye acı yaşatmasın ama olayın özü budur. Onun için insanların  ne yaşadıklarını, ne acılar çektiğini bilmeden onları yargılamamalıyız. Elimizden geldiği kadar kendimizi onların yerine koymalı ve onların bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorarak gönüllerini almalıyız.



Düşünsenize hiçbir suçu olmayan bir insanın bir iftira sonrası yıllarca hapiste yatması, eşinden, çocuklarından ayrı kalması, boşa giden ömrü, hayalleri. İşte o kişinin halini ancak onunla benzer ya da ona yakın bir olumsuz olay yaşayan kişi ya da kişiler anlayabilir. Tıpkı Nasreddin Hocanın eşekten düşenin halini eşek anlar dediği gibi. Durum gerçekten de onun dediğinden ibarettir.


Dün Zekiydim, Dünyayı Değiştirmek İsterdim. Ama Bugün Akıllıyım. Kendimi Değiştiriyorum. Sözü İle İlgili Kompozisyon

 Dün Zekiydim, Dünyayı Değiştirmek İsterdim. Ama Bugün Akıllıyım. Kendimi Değiştiriyorum. (Mevlana) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



 İnsan hamken dünyayı değiştirmek ister, dünyaya yön vermek ister. İnsan olgunlaşmadığı için kendini çok zeki zanneder ve zekası ile her şeye gücünün yetebileceğini zanneder. Zekilik tek başına bir anlam ifade etmez. Ne zamanki  aklı kullanmaya başladığımızda, dünyayı daha iyi tanımaya başladığımızda, kusurlarımız olduğunu, mükemmel olmayacağımızı bilmeye başladığımızda işte o zaman  değişiriz, ilerleriz ve kendimize katkı sağlarız. İnsanları değiştirmeye çalışmak, onların hayatına yön vermeye çalışmak kimsenin haddine değildir.


 Aklımızı kullanmaya başladığımız zaman dışarıdaki hiçbir şeye gücümüzün yetmeyeceğini anlarız. Ne zaman ki kendimizi değiştirmeye çalıştığımızda, yenilemeye çalıştığımızda işte o zaman hayatımıza, kendimize iyilik etmiş oluyoruz, dünyamız da değişmiş oluruz. Zeka ancak akıl ile birleştiği zaman, kişi kendini bildiği zaman  yani kendini değiştirdiği zaman dünyanın da değişebileceğini görür. Çünkü kendini değiştirmiştir bir kere, kendine çeki düzen vermiştir.

 Kendini olumlu yönde değiştirdiği için  daha olgun olur, daha mütevazi olur ve daha akıllı ve daha da zeki olmuş olur.  İnsanın kendini olumlu yönde değiştirmesi ve ilerletmesi kadar güzel bir şey yoktur. Hatalarının farkına varması, onlardan ders çıkarması, çok bilmişlik yapmaması insana yakışan tavırlardır. Kendimizi değiştirdiğimiz zaman diğer insanlarla olan ilişkilerimiz ve iletişim biçimlerimiz de olumlu yönde değişmeye başlar. Daha çok şey öğreniriz, daha alçakgönüllü insan oluruz ve sürekli araştırma ve bilgi öğrenme peşinde koşarız. Yeter ki aklımızla her herkesi her şeyi değiştireceğimizi zannetmeyelim.

 

Konusu Adalet Olan Bir Deneme Yazınız.

 Konusu Adalet Olan Bir Deneme Yazınız.



Dünyamızın, ülkelerin en büyük sorunu adalettir. Bir toplumda adalet yoksa ahlak da yoktur der bir düşünür. Gerçekten de adaletin olmadığı yerde ahlakın olmaması da doğaldır. Adalet olmadığı zaman, güçlü olan güçsüz ve masum olanın hakkına göz koyduğu zaman işte orada toplum parçalanma noktasına gelmiş demektir. Emeği ile, alın teri ile , bilek gücü ile  üç beş kuruş kazanıp çocuğuna, eşine ekmek parası götüren nice yiğitler vardır. Böyle insanlara gösterilen adaletsizliğin ahı bir gün öyle bir çıkar ki  zalimliği yapan insanlar zalimlik gösterdiği kişilerden daha beter durumlara düşer. Bir toplumda adalet yoksa insan hakları da yoktur,  eşitlik de yoktur.  Adalet sağlanmadığı zaman toplumda birçok problemler ortaya çıkar.


 Toplumda huzursuzluk ortaya çıkar, anarşi ortaya çıkar,  hırsızlık olayları, gasp olayları çıkar. İnsanlar kendi hakkını kendileri aramaya başladığı zaman çeşitli çete türleri ortaya çıkar. Devletin kanunları bir işe yaramadığı zaman, devlet adaleti  hakkı ile yürütmediği zaman devletliğini de kaybetmiş olur. Onun için bir devletin temel yapı taşı adalet ile sağlanır. Devlet adaleti sağladıktan sonra insanların  niyeti de adil olmalıdır. Adalet duygusu insanlarda bilinçli bir şekilde olmalıdır. Kimsenin canını yakmamak, ahını almamak, adaleti hakkı ile uygulamak insan olana yakışan tavırlardır.  Adalet duygusunu çocuklarımıza küçük yaşlardayken vermemiz gerekir. 

Haksızlık karşısında susmamak, hak ettiğini hak edene vermek, insana insan gibi davranmak adaletin olmazsa olmazlarındandır. Adalet yerinde ve zamanında olmalıdır. Bir adalet gecikiyorsa o adalet olmaktan çıkar.  Adaletin gecikmesi de bir adaletsizliktir aslında. Onun için her zaman haktan yana, hak edenden yana durmalıyız. Haksızlık karşısında eğilip bükülmemeliyiz, sonuna kadar hakkımızı aramalıyız. Adaletin önemi ile ilgili şu sözleri de bilmek insanı adalete karşı daha motive eder:

“Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir.”  Hadis-i Şerif

“Mühendislik hesaplarına uyulmadan yapılan bir bina nasıl yıkılırsa, edebi bir kanun olan adaletten mahrum bulunan imparatorluklar da öylece çökerler.” (Lacordaire)

“Güneş Girmeyen Eve Doktor Girer.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

“Güneş Girmeyen Eve Doktor Girer.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Güneş   dünyamızı hem ısıtır, hem de aydınlatır. İnsan vücudu güneşsiz bir ortamda kaldığı zaman çeşitli rahatsızlıklara maruz kalır. Güneş almayan kemiklerimiz, ellerimiz, kollarımız bir zaman sonra halsizleşmeye başlar. Güneş almadığımız zaman vücudumuzda d vitamini eksikliği başlar ve d vitamini eksikliği de çeşitli hastalıklara neden olur. Onun için  mutlaka güneş almalıyız, güneşli günlerde, özellikle de öğle saatlerinde on beş yirmi dakika kollarımızı, ayak bileklerimizi güneşe maruz bırakmalı ve güneşin faydasını ruhumuzda hissetmeliyiz.

 Güneş girmeyen eve doktor girer atasözü ile anlatılmak istenen de  şudur: Güneş sağlık, demek yaşam demektir. Güneşli günlerde dışarı çıkıp güneşin faydalı ışınlarından mutlaka faydalanmalıyız. Eve tıkanıp kalırsak güneşten mahrum kalırız. Yeterli güneş ışınlarını vücudumuz alamadığı zaman da çeşitli hastalıklar çıkar bedenimizde. Güneş sadece beden sağlığı için değil ruh sağlığımız için iyi bir şeydir.

 Güneşli günlerde ruhumuz açılır, daha bir mutlu ve daha bir yaşam dolu oluruz. Atalarımız evi bile alacaksan güneye bakan, güneşe bakan taraftan al der. Çünkü güneye bakan evin çoğu yeri güneş ile iç içe olduğu için  insan için hem ekonomik olur hem de sağlıklı olur. Bunun için güneş giren eve doktor girmez,  güneş girmeyen evden de doktor eksik olmaz.


İnternet Kullanımı Gençler İçin Yararlı mıdır, Zararlı mıdır? Bu Konu İle İlgili Münazara Çalışması Hazırlayınız.

 İnternet Kullanımı Gençler İçin Yararlı mıdır, Zararlı mıdır? Bu Konu İle İlgili Münazara Çalışması Hazırlayınız.



İnternet kullanımı hayatımızın vazgeçilmezi haline  gelmiştir. İnternet sayesinde hiç bilmediğimiz diyarlara gider olduk, hiç bilmediğimiz ülkelerden haberler alır olduk, ülkemizde olup biten,  dünyada olup biten her türlü bilgiye erişimimiz de internet sayesinde olmuştur. İnternet kullanımı gençler için yararlı mı zararlı mı konusuna geçecek olursak internet doğru kullanıldığı zaman, gençleri güzel ahlaka, iyiliğe ve doğruluğa yönlendirdiği zaman iyi bir şeydir. Eğitim ve öğretim amacı ile yararlanıldığı zaman, kültürel anlamda yararlanıldığı zaman , yeni bilgiler öğrenme isteği içinde olan gençler için elbette faydalıdır. 

Görüş ve bilgi paylaşımı açısından fayda sağlar,  internet zaman ve mekandan bağımsızdır, istediğimiz bilgileri istediğimiz zamanda ve mekanda öğrenebilme fırsatına sahip oluruz,  ekonomik ve hızlı haberleşmeye katkı sağlar,  görsel ve işitsel ögeler ile iletişim kalitesini artırır. Yeter ki interneti  güzel emeller için kullanılsın. İnternet  kötü amaçla kullanıldığı zaman, boş zamanı geçirme, ahlaki olmayan videolar izleme, filmler seyretme amaçlı olduğu zaman, kötü alışkanlıklar öğrenildiği zaman internet gençler için son derece zararlıdır. İnternet gençler için şu şekilde zararlar getirebilir. Bir kere yanlış ve zararlı bilgi edinilebilir. Çünkü internet ortamına aktarılan her bilgi doğru ve güvenilir değildir. 

Gençler bilgilerini internet ortamında paylaştıkları zaman başlarına çeşitli olumsuz olaylar gelebilir. Siber zorbalık olur,  sanal dolandırıcılıklar meydana gelir, gençler başlarına bela getirecek  bahis oyunları ile  hayatlarını mahvedebilirler, sağlık sorunları ortaya çıkabilir. İnternet bağımlılığı sonucunda gözde, boyunda, belde, kollarda ve ellerde fiziksel sorunlar ortaya çıkabilir. Bağımlılık gençlerde öfke patlamasına neden olabilir.  


Yabancı kimseler ile iletişim kurulabilir, tanımadığı insanların her sözüne inanarak başlarına olmadık işler açabilirler. Şiddet, nefret ve ırkçılık faaliyetleri olabilir. Bu da gençlerde hoşgörüsüzlüğe neden olur. İnternet doğru kullanılırsa çok sayıda fayda sağlar. Yanlış amaçlar için kullanılırsa internete girdiğinize bin pişman olursanız ve başınıza bin bir tülü belalar açabilirsiniz. Tercih gençlerin kendi iradesi ile olur.

“Ben Matematikten Korkacağıma Matematik Benden Korksun.” Sözünden Hareketle “Zorluklar Karşısında Nasıl Bir Tutum İçinde Olmalıyız?” Konulu Kısa Bir Kompozisyon Yazınız.

 “Ben Matematikten Korkacağıma Matematik Benden Korksun.” (İbni Sina) Sözünden Hareketle “Zorluklar Karşısında  Nasıl Bir Tutum İçinde Olmalıyız?” Konulu Kısa Bir Kompozisyon Yazınız.


İnsan çalışmadığı en basit bir konuda bile bilgi ve fikir sahibi olamaz.  Çünkü her şey önce okuma ile, araştırma ile başlar. Harfleri öğrenmeden okumayı yapamayız ya da rakamları öğrenmeden matematik ile ilgili en ufak toplama ve çıkarma işlemini bile anlamayız. Önce çalışmaya gönül vermek, kafa yormak gerekir. Yorulmadan, emek etmeden, alın terimiz damla damla sayfalara dökülmeden bir şeyi hemen başaracağımızı sanmak büyük bir yanılgıdır. Ben matematikten korkacağıma matematik benden korsun der büyük bilim insanı İbni Sina. Bu sözü ile insanın en ufak zorluklarda yılmaması gerektiğini söyler.

 Matematikten korkmaya gerek yoktur. Yeter ki onun formüllerini, kurallarını en iyi şekilde öğrenmeye, araştırmaya, sorgulamaya  başlamalıdır insan.  İçine girdikten sonra, çeşitli çalışmalar yaptıktan sonra  ve o dersinin özünü iyi kavradıktan sonra matematikle ilgili çoğu soruları yapar hale gelir insan ve hatta matematik alanında bile uzman hale gelebilir. Yeter ki çalışmayı bırakmayalım ve yeter ki azimle, sabırla, kararlılıkla yolumuza gidelim ve gittiğimiz yollarda karşımıza çıkan en ufak bir zorlukta hemen pes etmeyelim. Zorluklar karşısında hemen teslimiyetçi olmamalıyız. Başarısızlığa hemen kabul etmemeliyiz.


Başaracağım, yapabileceğim ve bunun için de önce çok çalışacağım diyerek kendimizi içten motive etmeliyiz ve çok çalışmalıyız. Tüm bunları yaptıktan sonra başarı da yavaş yavaş bizimle gelmeye başlayacak ve daha sonra daha büyük başarılara imza atmış olacağız. Yani her şeyde olduğu için  matematikte de yöntem ve tekniği iyi bilmek ve uygulamak önemlidir. Gerisi hayli hayli gelir.

“Er Adıyla, Deve Havuduyla Söylenir.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Er Adıyla,  Deve  Havuduyla  Söylenir.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Yiğit insan yaptığı yiğitliklerle ve adı ile anılır. Devenin de hörgücü büyük olduğu için o da büyüklüğü ile tanınır. Er adıyla, deve havuduyla tanınır atasözü ile anlatılmak istenen de şudur:  İnsan adının anılmasını sağlayacak işlere imza atmalıdır. Yani güzel işler yapmalı, arkasında güzel anılar bırakmalıdır. Yiğit olmak emek ister, yürek ister, cesaret ister. Yiğit insanlar, korkak olmadığı için, başka insanların yararına da iyi şeyler yaptığı için o kişilerin adları asla unutulmaz ve o kişiler hayatta olmasalar bile adları hafızalarımızdan silinmezler.

Örneğin; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk,  Kurtuluş Savaşı sırasında hayatlarını kaybeden kadın kahramanlarımız, Mehmetçiklerimiz yiğit insanlardır. Ya da iyi bir doktor, iyi bir öğretmen, iyi bir hakim yaptığı işleri korkusuzca ve adam gibi yaptığı için aynı zamanda da bu insanlar yetenekli olduğu için onlar unutulmaz. Bu insanların adları bir okula, bir camiye bile verilebilir ki o insanların bizler için yaptığı fedakarlıklar unutulmasın. 

Er insan adı ile söylenir çünkü o kişinin adı toplum tarafından değer haline gelmiştir, emek olarak, sevgi olarak, fedakarlık olarak görülmektedir. Bizler de elimizden geldiği kadar yiğit insanlar olmalıyız. Hakkın , adaletin yanında durmalıyız, Doğruluktan ve dürüstlükten yana olmalıyız. Adımızın anılmasını sağlayacak işler yapmalıyız.

“Fazla Aş, Ya Karın Ağrıtır, Ya Baş.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Fazla Aş, Ya Karın Ağrıtır, Ya Baş.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsan için  en önemli olan şey sağlığının  yerinde olmasıdır. İnsanın sağlığı yerinde olmadığı zaman  önüne dünya kadar malı sersen de hiçbir manası yoktur. Onun için sağlığımıza dikkat etmek gerekir. Sağlığımıza dikkat etmenin  yolu da fazla yememekten geçer. Fazla aş ya karın ağrıtır, ya baş atasözü ile anlatılmak ve verilmek istenen mesaj da şudur: Gereğinden fazla tüketilen yemek insanı rahatsız eder.  Kişi çok fazla yediği zaman ya karnı ağrır, ya başı ağrır.




 Fazla  yemeyi alışkanlık haline getirmiş kimselerde bir zaman sonra  farklı hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. Bu hastalıkların kimisi kronik hastalıklar olurken kimisi de bir anda hayatımızın son bulmasına neden olabilir. Onun için nefsimize hakim olmalıyız, irademiz sağlam olmalıdır. Çok fazla yiyerek kendimizi tehlikeye atmamalıyız. Fazla  yemenin zararı ile sevgili Peygamber  Efendimiz Hz. Muhammed  de şu sözü söylemiştir:


"Kalplerinizi çok yemekle öldürmeyin. Fazla suyun ekinleri öldürdüğü gibi, muhakkak fazla yemekle de kalp ölür."

İbn-i Sina da az yemenin önemi ile ilgili şu sözü söylemiştir:

“Şifasız hastalık yoktur; irade eksikliğinden başka. Değersiz bitki yoktur; tanınmamasından başka.”

İşte bu sözlerden de yola çıkarak çok fazla yemek yememeliyiz ve  sağlığımızı kendi elimizle kötü hale getirmemeliyiz.

“Cesurun Ayakları Dayanmak, Korkağın Ayakları Kaçmak İçin Yaratılmıştır.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 “Cesurun Ayakları Dayanmak, Korkağın Ayakları Kaçmak İçin Yaratılmıştır.” (Hz. Ali) Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.



Nice yiğitler vardır ki vatan için, millet için, onur ve şereflerini  korumak için ne acılar çekmiş, ne sürgünler yemiştir.  Korkusuz, yürekli cesur insanlardır  bunlar.  Haksızlığa karşı boyun eğmeyen, adaletsizliğin olduğu yerde sesini kısmayan adam gibi adam olandır cesur insanlar. Cesurun ayakları dayanmak, korkağın ayakları kaçmak için yaratılmıştır der Hz. Ali. Gerçekten de cesur insanlar her şeyden kolay kolay yılmayan, önünde büyük engeller  olsa bile o engelleri aşmak için ömrünü harcayan, yalana, hileye başvurmayan, dürüst insanlardır onlar. Onlar korkak ve kaypak olanlara göre daha dirayetli kimselerdir.  Çıkarları için kendilerini satmayan, onurunu ayaklar altına almayan, dünya malına tamah etmeyenlerdir.  Onun  için ayakları, yürekleri, beyinleri, iradeleri daha güçlü daha dayanıklıdır.


 Korkaklar ise haksızlık karşısında susarlar, çıkarları ne tarafa değişirse oraya giderler,  güçlü ve zalim olanın yanında dururlar, güç merkezi değiştikçe de fırıldak olurlar. En ufak bir zorlukta dayanamazlar ve  korkudan kaçacak delik ararlar. Oysa cesur insanlar korkmaz, sonunda ölüm bile olsa doğruluktan, dürüstlükten, güvenilir ve emin insan olmaktan asla ve asla ayrılmazlar. Çünkü onların yaşam sebebi  insanca yaşamak, insan onuruna yakışan bir hayat sürmek, haksızlıklara karşı mazlumun hakkını aramak ve mazlumun, yetimin, öksüzün hakkını zalimlere yedirmemektedir. Onun için yüksek ruhlu, yüksek kalitede , yüce insanlardır, alçakgönüllü ve  merhametli kimselerdir cesur insanlar. 


Ekmeğini helalinden kazanmak için çalışırlar. Haram mal yemeyen, alın teri ile hayatını  geçindirmeye bakan yürekli insanlardır. Yılmadan, yorulmadan, nefesinin son damlasına kadar bileğinin gücü ile, ayaklarının gücü ile hayatını yaşayan ve kendisine saygısı olan, kendi mahremine saygısı olan  değerlerdir cesur kimseler. Onlara  göre haksızlığa karşı susmak kendine ihanet etmektir, kendi değerlerini yok saymaktır. İşte biz de her zaman cesur, dürüst ve güzel ahlaklı bireyler olmalıyız ve güzel ahlaklı ve cesur çocuklar yetiştirmeliyiz.

Huy İle İlgili Söylenmiş Özlü Sözler

 Huy İle İlgili Söylenmiş Özlü Sözler


Atalarımız  “Can çıkar huy çıkmaz” diyerek insanın huyunun kolay kolay çıkmayacağını anlatmıştır. İnsanların kendine özgü huyları vardır. Bunlar iyi huylar ve kötü huylardır. İyi huylar toplum tarafından sevilirken kötü huylar insanların istemediği, rahatsız olduğu sözler, davranışlardır. Kişi kendisini iyi bir şekilde değiştirmeye çalışmalı ve kötü huylarından vazgeçmek için diline, sözlerine , hal ve hareketlerine dikkat etmelidir. Yanlışlıkla patavatsızlıklar yapmamalı, birilerine akıl vermeye, birilerine üstünlük göstermeye çalışılmamalıdır. Kötü huyların üzerine gidilmeli ve olgun insan olmak için mücadele edilmelidir. İyi huylarımızı artırmalıyız ve iyi huyumuz bizim dostumuz olmalıdır.


Huy ile ilgili söylenmiş anlamlı sözler şunlardır:

“İnsanların, onları kırılışa uğrattığı halde, canları çıkmadıkça vazgeçmedikleri huyları vardır.” Dostoyevski

“Ay ışığını saçar, köpekse havlar, ulur durur. Ay’ın ne suçu var. Köpeğin işi gücü, huyu  budur.” Mevlana

“Gerçek sebeplerini bilmedikçe, huylarımıza asla hükmümüz geçmez.” Alain

 



“Tedbir gibi akıl, güzel huy gibi asalet olmaz.” Hz. Muhammed.

“İnsan soyunun en korkunç eylemi öldürmek, en kötü huyu ise alışmak.” Zülfü Livaneli.

“Dağların bile yer değiştireceğine inanın ama insanların huylarını değiştireceklerine asla inanmayın. “Hz. Muhammed.

“Edep, terbiye ve iyi huy; Allah’ın nurundan bir taçtır. Onu başına koy, istediğin yere git. Her yerde itibar görürsün.” Şeyh Sadi Şirazi

 

“İnsanlar; akıl, ilim, huy, yoksulluk ve zenginlik yönünden farklı oldukları sürece, birbirleriyle güzel geçinirler. Eğer mezkur sıfatlarda eşit olsalardı, (yükümlülük üstlenmekten kaçarak) helak olurlardı.” Hz. Ali.

“Arlı arından, huylu huyundan vazgeçmez. “Atasözü

“Sende zulüm, haset, hırs,  merhametsizlik ve bunlar gibi kötü huylar olduğu halde, bunlardan dolayı kendine gücenmiyorsun da bunları bir başkasında görünce ürküp rahatsız oluyorsun. Bu ürküş, insanın kendisinden ürkmesidir. Mevlana

“Güzele kırk günde doyulur, güzel huyluya kırk yılda doyulmaz.” Konfüçyus

 

“Kötü huylu, bedbin ve hain karınca bir leğene düşse, ondan çıkamayınca onu delmeye çalışır. Ama nafile karınca leğeni delemez. Kötü insan, kötü düşünceleriyle bir yere varamaz.” Şeyh Sadi Şirazi.

“İnsanlar ne kadar kötü olurlarsa olsunlar onların yüreklerinin köşesinde mutlaka iyi hisler ve temiz duygular vardır. Önemli olan onların bu huylarını açığa vurmaları için imkân ve ortam sağlamaktır.” Reşat Nuri Güntekin.

“Huy, canın altında demişler.” Kemal Tahir.

“Can Çıkmayınca Huy Çıkmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Can Çıkmayınca Huy Çıkmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İnsan, kişilik özelliklerini kolay kolay değiştiremez. Kişilik yapımızda olumsuz huylarımız vardır ve bu huylarımız bazı insanları  rahatsız eder ve onları çileden çıkarır. Kişi kötü huylarından vazgeçmeli ve kendini iyileştirmeye çalışmalı, kişilik yapısındaki  olumsuzlukları gidermeye çalışmalıdır. Olgun insan olmanın yollarını aramalıyız ve  daha olumlu daha pozitif insan yolma yolunda eğilim göstermeliyiz. Kimi insanlar vardır ki  herkesin hayatına burnunu sokmak ister ve her söze verilecek bir cevabı vardır.


  Böyle insanlarda özel yaşama saygı diye bir şey yoktur, her şeyi merak ederler, başka insanların da kendisi gibi olmasını isterler, insanların şekli ile kıyafeti ile alay eder ve böyle insanların dili de hiç durmaz. Bu insanlara ne yaparsanız yapın bunlar kolay kolay değişmez. Çünkü huyları böyledir ve huy da kolay kolay değişmez.  İnsan kötü huylarını adet edinmemelidir.  İradesi ile hareket etmelidir ve kendini geliştirmek ve iyi yönde değiştirmek için kitap okumalı gerekirse bunun  için destek almalıdır.



 Kötü huya sahip olan  insanlar yaşadığı çevre tarafından da sevilmezler ve insanlar bu kişilerden çabuk soğur ve öyle insanlardan uzak durmaya çalışırlar. İşte tüm bunlara dahil olmamak için iyi insan olmaya çalışmalıyız, kimi kötü huylarımız varsa onları törpülemeye çalışmalıyız. Kendimizi geliştirmek ve değiştirmek için çok çalışmalıyız ve güzel huylara, güzel ahlaka sahip olmalıyız.

Dünya Etik Haftası İle İlgili Kompozisyon Örneği

 Dünya  Etik Haftası   İle İlgili Kompozisyon Örneği



 

Etik kavramı bizim kültürümüzde ahlak olarak geçmektedir. Dünya Etik Günü  25 Mayıs tarihinde kutlanmaya başlanır. Etik kavramının anlamı şudur: Kelime anlamıyla 'etik' Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden türemiştir, özgün Yunanca kullanımı 'Etika'dır,  Etiğin bir başka anlamı ise meslek ahlakı olarak geçer.


 Her ne kadar her toplumun kendine özgü farklı ahlak kuralları olsa da bazı ortak kurallar ve değerler vardır. Örneğin; Hırsızlık yapmak, işe hile karıştırmak, mesleğini kötüye kullanmak, fikir hırsızlığı, hak edene hak ettiğini vermemek,  insan haklarını ihlal etmek,  yalan söylemek  toplumların kabul etmediği temel ahlaki kurallardır. Bu ahlaki kurallara uyulduğu zaman toplumda da karmaşa çıkmaz, dünyada da karmaşa çıkmaz ve insanlar etik davranışlarda bulunarak yaşamaya devam ederler.

 İçinde yaşadığımız toplumun kendine göre ahlak kuralları vardır. Bu ahlak kurallarına uyulmadığı zaman çeşitli yaptırımlar ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu ahlak kuralları toplumun temel yapısını oluşturduğu için, toplumun beliğini koruduğu için  o kurallara uymak gerekir. 

Bir de insanın kendi içinde ahlakı olmalıdır. İllaki toplumun kuralları diye bu kurallara uymak doğru olmaz. Kişi özünde güzel ahlaklı olmalı, mesleki ahlaki olmalı, yalan söylememeli, dürüst olmalı ve insanların güvenini boşa çıkarmamalıdır. Etik kavramını içselleştirdiğimiz ve bu hayatımızda uygulamaya koyduğumuz zaman gerçek anlamda ahlaklı ve iyi birer bireyler olmuş oluruz. Yeter ki bu bilinç düzeyinde olalım ve etik değerleri  yaşatmaya ve yaşamaya devam edelim.

 

Meslek Seçiminde Çocuğun Fikri Olmalıdır Konulu Münazara Örneği

 Meslek Seçiminde Çocuğun Fikri  Olmalıdır Konulu Münazara Örneği

Meslek seçiminde çocukların isteği, ilgi ve yetenekleri çok önemlidir. Meslek seçiminde çocukların kendi istediği mesleği seçmesi için önce çocuğumuzun kendi yeteneklerinin farkında olmasını sağlamalıyız. Çocuklar ailelerinin istediği mesleğe yönlendirilmemelidir. Çünkü her çocuk farklıdır ve özeldir. Her çocuğun ilgili olduğu, yetenekli olduğu bir alanda kendini geliştirmesi onun için daha faydalı olur. Çocuklar anne, babaların sigortalattığı canlılar değildir. Onlar her  şeyden  önce insandır ve kendi istekleri, hayalleri ve hedefleri vardır. Onun için meslek seçiminde çocuğun kendi düşünceleri, kendi tercihleri çok önemlidir. 

Elbette her aile büyüğü çocuğunun iyi bir yere gelmesini ister, iyi bir maaşı olsun ister ama kimi aileler sadece meslekten elde edilen  gelire ve mesleğin toplum içindeki statüsüne göre hareket eder ve çocuğun ne düşündüğünü, ne hayal ettiğini merak bile etmezler. Öyle baskıcı aileler vardır ki çocuklar istemediği mesleği yapmak zorunda kalmışlardır ve hayatları boyunca da tam anlamı ile o meslekte mutlu olamamışlardır. Elbette çocuklarımızın  hangi mesleği seçeceği konusunda yönlendirebiliriz ama  sadece fikir verebiliriz, onun dışında onlara şu mesleği yapacaksın diye bir zorlamada bulunmamalıyız.


Onların yaratıcılığını geliştirmeye çalışmalılar,  çocukların eleştirel düşünme becerisine sahip olmalarını katkıda bulunmalılardır ama onların tercihlerine saygı duymalıdırlar. İşte tüm bunlardan dolayı da  meslek  seçiminde çocuğun fikri ailenin fikrinden daha önemlidir.

“Yalnız Taş Duvar Olmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Yalnız Taş Duvar Olmaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanlar sosyal bir varlık olduğu için, her gereksinimlerini kendi başlarına karşılayamadıkları için mutlaka başka insanın yardımına ihtiyaç duyarlar.  Sadece taştan ev yapıldığını hayal etmeye çalışalım. Taşları yan yana dizelim, taşları üstü üste dizelim, çapraz dizelim tüm bunların hepsini yaptığımız halde o taşlardan kesinlikle bir ev yapılamaz. Çünkü taş tek başına evin olmasını sağlamaz. Aynı zamanda taşın yanında su olmalıdır, çimento olmalıdır, inşaat için gerekli olan başka inşaat malzemeleri olmalıdır ki ev olsun.


 İşte insanlar için de aynı durum geçerlidir. İnsanoğlu yalnız başına her şeyi yapabilecek bir güce sahip değildir. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah dünyayı öyle bir düzende yaratmıştır, her insana farklı beceriler, farklı yetenekler vermiştir. Bu farklılıklar bir araya gelerek insanlığın, insanın ortak yaşam alanı olmuş, insanlar birbirinden öğrendiği şeyler sayesinde daha düzenli bir hayat yaşamaya başlamışlar, herkes ihtiyaçlarını karşılamak için birbirinden yardım almış ve böylece dünya düzeni de kurulmuş ve bu düzen bu şekilde devam etmektedir. Kiminin mesleği öğretmenlik olmuş, kimisi doktorluk, kimisi, terci, kimisi çiftçi olmuş ve her insan birbirine yardım etmiş ve herkes birbirinden faydalanmıştır ve hayatın zorlukları da daha kolay olmuştur.

 Bir insan hem  hakim, hem savcı, hem çiftçi, hem mühendis olamaz. Herkes farklıdır ve bu farklılıklar sayesinde insanlar  kendi  ihtiyaçlarını gidermektedir. Onun için de yalnız taş duvar olmaz, insan da yalnız her gereksinimlerini  yerine getiremez.