Verilen Bir İşi Zamanında Yapmanın Önemi Konulu Kompozisyon


Verilen Bir İşi Zamanında Yapmanın Önemi Konulu Konuşma


İnsanı değerli kılan en önemli erdemlerden biri de onun  sorumluluk sahibi güvenilir biri  olmasıdır. Bir iş bize başkası tarafından verilip o işin zamanında yapılması isteniyorsa burada sorumluluklarımız devreye girer. Çünkü insanlar bize güvenmiş ve iş vermiştir. Bize düşen de o iş ya da işleri zamanında yapmak, sorumlulukları hakkı ile yerine getirip insanların bize olan güvenini de boşa çıkarmamaktır. Verilen işi zamanında yaptığımız zaman hem çalışkan, hem üretken insan oluruz.


Ertelemediğimiz için kafamızda kaygı kalmaz ve rahatlarız. Böylece yaptığımız işten de verim alırız. Kimi insanlar vardır ki işleri biriktirirler ve zamanında yapmadıkları için de  yapılan iş verimli olmaz, düzenli olmaz. Bunun için de  birey verilen işi zamanında yapmak için disiplinli olmalı, planlı ve programlı olmalıdır. Atalarımız bir işin zamanında yapılması ile ilgili şu sözü söylemiştir: ”Terazi var; tartı var; her şeyin bir vakti var.” Yani her iş zamanında yapılmalı, işe olan değer verilmeli ve iş ahlakına sahip olunmalıdır. Verilen iş zamanında yapıldığı zaman insanlar tarafından sevilen, sayılan ve güvenilen biri oluruz.


 Böylece insanlar bizimle iş yapmak isterler ve bizlere olan güveni de sarsılmamış olur. Zamanında verilen görevi yapmayan insanlar ise stresli olur, stres de beraberinde başarısızlığı getirir. İşte bunların olmaması için sorumluluk sahibi, nitelikli ve üretken bireyler olma yolunda ilerlemeliyiz.


Oyun Oynamak Sadece Kazandığın Zaman Mı Eğlencelidir?

 

Oyun Oynamak  Sadece Kazandığın Zaman Mı Eğlencelidir?


Oyun oynamayı, oyundan zevk almayı en çok da çocuklar sever. Oyun oynamak daha çok kazandığın zaman eğlenceli olur ama kazanamadığın zaman da insanı sosyal yaşamın içine sürükler, çocuğun arkadaşları ile iletişim kurmasını sağlar, kaybetme duygusunu yaşarız. Oyunu  kaybetme duygusu da bazen  iyidir çünkü bizi tekrar başarıya götürür ve oyunda daha başarılı olmak için daha çok çaba gösteririz. Elbette kazanan kişi mutlu olur ama sürekli sadece bir kişi kazanıyorsa o kişide kazanmaktan bir süre sonra bıkar ve oynadığı oyun ona sıkıcı gelebilir.


 Oysa oyunda kazanmak, kaybetmek olursa yani karışık olursa kişi daha aktif olur, daha heyecanlı olur ve oyuna daha çok motive olur. Bunun için hem kazanmak, hem de kaybetmek oyunda zevkli hale gelebilir. Sadece kazandığın zaman oyun oynamak eğlenceli olmaz. Çünkü oyun demek heyecan demek, mutluluk demek, stresli olmak demek, kaygılı olmak demek, amaca giden yol ve bu yollar üzerinde karşılaştığın tatlı zorluklar demektir. Bu da çocuğa müthiş zevk veriri ve çocuklar bir araya gelerek muhteşem bir eğlence şöleni oluşur. 


Oyunda çocuklar konuşur, tartışır, ağlar, güler ama sonunda mutlaka bir şey öğrenir. Hayata yaşamın hazırlığıdır aslında oyun. Bunun için de oyun oynamak güzeldir ama sadece kazandığın zaman zevk almak doğru olmaz bence. Çünkü kaybetmek de değerlidir ve seni kazandırmaya mücadelesine götürür.

Büyükanne ve Büyükbaba İle Vakit Geçirmenin Önemi

 

Büyükanne ve Büyükbaba İle Vakit Geçirmenin Önemi


Büyükanne ve büyük baba torunları için büyük bir hazinedir. Çünkü onlar torunlarına asla kıyamazlar ve onları çok severler. Onlarla vakit geçirdikleri zaman, onların seviyesine indikleri zaman çocuklar kendilerini büyük bir manevi zenginlik içinde bulurlar. Çünkü torunlarına en iyi bakacak olan, onları en iyi koruyacak olan kişiler çocuğun anne ve babasından sonra dedesi ve büyük annesidir. Büyükanne ve büyükbaba sevgisini tatmış çocuklar kendilerine güvenirler, kendilerini severler.


Çünkü arkada onlara kol kanat germiş olan kocaman bir ailesi vardır. Büyükler torunlarını maddi anlamda da destek olurlar ve onların ihtiyaç duyduğu şeyleri alıp onları mutlu etmesini bilirler. Torunlarına karşı sabırlı ve şefkatli oldukları için torunları da onları çok sever ve onların yanından bir türlü ayrılmak istemezler. Onlar torunları ile doyasıya vakit geçirir ve deneyimlerini torunlarına anlatarak onları da hayata hazırlamaya başlar. Büyükanne ve dedenin torunlarına anlattığı masallar, hikayeler, destanlar çocukları çok etkiler ve çocuklar büyüdükleri zaman bile bu güzel anıları asla unutmazlar ve bu güzel anıların onların gelişimine büyük katkısı olur.


Büyükbaba toruna el becerilerini öğretir, büyükanne onlara sıcacık ekmekler, sarmalar, dolmalar yaparak lezzetli yemekler hazırlar ve çocuklar da bunlardan memnun olurlar. Onlar torunlarını yargılamadan önce dinlemeyi tercihe derler ve torunlarına yanlışlarını sevgi dili ile anlatırlar ve torunları da bundan dolayı onlara daha çok bağlanırlar. Sevginin, merhametin, hoşgörünün en güzel örneğidir büyükanne ve dede. Onlarla geçirilen zaman çok eğitici ve öğretici olur ve kişinin kendini daha olumlu hissetmesini sağlar.

Okul Temalı Konuşma Örneği

 

Okul Temalı Konuşma Örneği


Okul; okuyup yazma öğretiminden başlayarak en yüksek düzeyde bilim ve sanat bilgisi vermeye değin çeşitli derecede toplu öğretimin yapıldığı, verildiği yer. Okullar eğitim ve öğretimin verildiği, bilinçli insanların yetiştirildiği, insan olmanın öğretildiği yerdir.

Sevgili öğretmenim

 

Okulda hayata hazırlık başlar. Okul demek öğretmenler demek, müdür demek, okulun içindeki diğer personeller demektir. Okul demek hem öğrenip hem de eğlenilen yer demektir. Bizler çoğu bilgiyi okuldan öğretiriz ve okul sayesinde milli kültürümüzü daha iyi koruruz ve milli benliğimizi kaybetmeyiz. Okullar biz çocukların sosyalleştiği yerdir. Çünkü sabahtan akşama kadar arkadaşlarımızla oynarız, bilgi alışverişi yaparız, öğretmenlerimizle konuşuruz, onları dinleriz, bir sorunumuz olduğu zaman okuldaki eğitimcilerle anlatırız ve kendimizi orada en samimi halimizle ortaya koyarız. Çünkü okul doğal öğrenme ortamıdır, bilgidir, gelecektir. Okulun önemi ile ilgili şu sözde çok anlamlıdır: “Okulları olan bir milletin istikbali emniyettedir.” Der. Otto von Bismarck

 

Sevgili öğretmenimi

Okul olmasaydı çocukların sosyalleşeceği bir ortam olmazdı. Evde verilen eğitim yetersiz kalırdı ve insanlar sağlıklı iletişim kuramaz, güzel ve eğlenceli ortamlar kurulamazdı. Bir de öğrenme en iyi yaparak yaşayarak sağlanır. Bunu bize sağlayan yine de okul ortamıdır. Çünkü öğretmenlerimizle göz teması kuruyoruz, konuşuyoruz ve orada kendimizi daha iyi ifade ediyoruz. Oysa evde bir yere kadar insan kendini eğitebilir, motive edebilir. Bir yerden sonra ise kişi sıkılmaya başlar ve herhangi bir ilerleme olmaz. Bunun için okul bizim ikinci evimiz, bilgi kaynağımız, hayat hazırlığımızdır. Bunun için mutlaka her çocuk okuluna gitmeli ve eğitimini okulunda tamamlamalıdır. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Savaşların Sonucunda Ne Olur?

 

Savaşların Sonucunda Neler Olur?


Savaş insanlık adına utanç verici bir durumdur. Zorunluk olmadıkça yapılan savaşlar cinayetten başka bir şey değildir. Çünkü savaşlarda en çok insanlık kayıp eder. Çünkü olan insana olur. Ölümler, yaralanmalar, yıkımlar, çevre kirliliği olur. Savaş demek çocukları yok etmek, kadınları korkutmak, insanları ana vatanlarından zorla başka yerlere sürüklemek, zalimlik ve zulüm demektir. Savaşların sonucunda can kaybı olur, mal kaybı olur. Savaş sırasında bombalar patlar, silahlar patlar ve atılan her bir bomba gökyüzüne çıkar ve doğa kirlenir. Yetimler ve öksüzler kalır geride. Ya da gözü yaşlı analar, babalar, dedeler, nineler kalır. 


Salgın hastalıklar ortaya çıkan, insanlarda kalıcı hasarlar olur ve savaşı yaşayanlar savaşın etkisinden uzun yıllar kurtulamadığı için hep endişe içinde yaşamaya devam eder ve bu da insanların psikolojilerini yerle bir eder. Evleri yıkılan, şehirleri yerle bir edilen insanlar vatanları için ya ölür ya kalır ya da başka yerlere mülteci olarak gitmek zorunda kalır. Bunun sonucunda da yeni sorunlar meydana gelir. Savaş insanlığı yok eder, ahlakı yok eder, duyguları ve merhameti yok eder. Savaş ülkeleri yoksullaştırır ve savaştan  dünyanın diğer ülkeleri de dolaylı olarak zarar görmeye başlar. 


Savaşların toplumların çöküşüne neden olur, güven ortamı yerini güvensizliğe bırakır, alt yapı çöker, haberleşme ve iletişimde sorunlar meydana gelir, ulaşımda sorunlar çıkar. Ülkelerin ekonomisinde gerileme olur. Savaşlar yerine dünya barışı sağlanmalıdır ve savaşta kullanılan tanklar, tüfekler müzik aleti yapılmalı ve dünyaya barış, kardeşlik yayılmalıdır.

Okul Müdürü Olsan Ne Yaparsın?

 

Okul Müdürü Olsan Ne Yaparsın?


Herhangi bir kurumda yöneticilik yapmayı çok severdim. En sevdiğim kurumlardır eğitim öğretim kurumlarıdır. Bunun için güzel bir okulda okul müdürü olmak isterdim. Okul müdürü olunca okulun her türlü bakımının yapılmasını sağlardım. Okulda eksik olan eşyaların alınması için milli eğitimden yardım isterdim. Çocukların güzel bir ortamda olması için, evlerine mutlu dönebilmeleri için onlara elimden geldiği kadar güler yüzlü olurdum. Okulun günlük işlerini denetler, öğretenleri, personelleri, öğrencileri ve okula gelen velileri iyi bir şekilde yönetmeye çalışırdım ve onlara her şeyi ben biliyorum gibi davranmazdım ve her zaman mütevazi bir insan olurdum. Öğretmenlere, hizmetlere güler yüzlü olur ve onların bana ihtiyacı olduğunda onlara destek olurdum. 


Öğrenci velilerinin şikayetçi olduğu öğretmenlerimiz varsa o öğretmenlerimizle konuşur ve çocuklar konusunda hassas olmaları gerektiğini söylerdim. Milli Eğitimin amaçları doğrultusunda hareket ederdim. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilere hayırseverlerin yardım etmesini sağlardım. Okulumun başarısını yükseltmek için öğretmenlerle, öğrencilerle sağlıklı bir iletişim kurardım ve asla kaba olmazdım. Okulumun bütçesini boş yere harcamazdım. Elimde olan parayı okulun gereksinimleri için harcardım. Okulumuzun çevresine öğrencilerin istediği halı saha maçı yapılacak yer, basketbol oynanacak yerler yapardım. Zümre toplantılarını takip ederdim. Seminer çalışmalarını düzenlerdim. Zamanı iyi değerlendirirdim. Kendimi geliştirirdim, okulumu geliştirirdim, iletişim becerilerimi geliştirirdim. Kendime güvenirdim. Hiç kimseye haksızlık yapmazdım. Hak olana hakkını verirdim ve liyakatsızlık yapmazdım. 


Yeniliklere açık bir müdür olurdum. Çocuklara şiddet uygulanmasına kesinlikle müsaade etmezdim. Hiç bir zaman kendi çıkarlarımı düşünmezdim, başka insanların etkisinde kalmazdım ve kendi kararlarımı verebilecek bir lider olurdum. Kurumun imkanlarını yine kurum için kullanırdım. Veliler ile iyi bir iletişim kurardım. Cezayı baskı aracı olarak kullanmazdım. Mesleğini, öğrencileri seven bir müdür olurdum. Okulda çalışan arkadaşlarımla iyi bir ekip olurdum, ben değil biz düşüncesi ile hareket  ederdim. Adaletli, dürüst ve güvenilir bir insan, güvenilir bir müdür olurdum. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim

Para Hakkında Ne Düşünüyorsun Konulu Konuşma

 

Para Hakkında Ne Düşünüyorsun Konulu Konuşma


İnsanların istek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için paraya ihtiyaçları vardır. Paran olmadığı zaman yoksul olursun ve başka insanlara el açmak zorunda kalırsın. Bana göre para; insanın mutlu olmasını sağlayan, onun geçimine katkı sağlayan araçtır ama asla bir amaç olamaz. Çünkü para ile sadece belirli şeyleri yapabiliriz ama her şeyi yapamayız. Her insan az çok parasının olmasını ister. Kimi insanlar ise çok parasının olmasını ister. Parası sayesinde dikkat çekmek, değer görmek isteyen, çevre yapmak isteyen insanlar da olabilir.


Sevgili öğretmenim

Benim için para önemli bir şeydir. Çünkü paran olmadığı zaman aç kalırsın ve başkalarına muhtaç olursun. Sürekli başkalarından yardım almak da kişinin onuruna dokunur. Onun için öğrenci olarak şimdiden derslerime çok çalışmalıyım, sorumlulukları yerine getirmeliyim ki ileride kendime yeteyim, aileme yardım edeyim. Bu da ancak belirli bir meslek sahibi olursam gerçekleşir. Kendi mesleğimi yaparak, kendi kazancımı sağladığım zaman hayata karşı duruşum daha dik olur ve daha huzurlu olurum. Paran olmadığı zaman sefil olursun, üzgün olursun ve hayat çekilmez olur. Paran olmadığı zaman çevren de olmaz ve kimse bizi yanında görmek istemez.


 Bunun için para önemli bir şeydir yeter ki helali ile kazanılsın, yeter ki alın teri ile kazanılsın. Alın teri ile kazanılmayan para ise onursuzluktur, şahsiyetsizliktir. Yeterli param olsun, kendi ayaklarım üzerinde durayım fazlasına gerek yok. Bu kadar benim için yeterlidir. Para konusunda düşüncelerim bunlardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Ebeveynler Çocuğun En İyi Arkadaşı Olmalı Mıdır Konulu Konuşma

 

Ebeveynler Çocuğun En İyi Arkadaşı Olmalı Mıdır Konulu Konuşma


Anne ve baba çocuğun en değerli hazinesidir. Çocukların en önemli gereksinimi sevgidir, ait olmadır, güvendir. Bunu sağlayan ebeveynlerin çocukları da daha mutlu ve daha sağlıklı olurlar.

Sevgili öğretmenim,

Ebeveynler çocukların arkadaşı olamaz, olmamalıdır da. Çünkü çocukların kendi akranları, arkadaşları vardır zaten. Onlar kendi aşıtları ile oynamalı ve vakit geçirmeyi daha çok severler. Çocuklar anne ve babaya ihtiyaç duyarlar. Onun için anne ve baba çocuğa arkadaş olamaz olsa olsa rol model olur, iyi bir anne, iyi bir baba, iyi bir eğitici olabilir. Çocukların güven duygusu geliştirebilmeleri için onlara anne, baba figürü gerekir. Çocuklar ebeveynlerinin sınırlarını test ederler ve sınır da iyi bir şeydir. Yani anne ve baba yeri geldiği zaman çocuğuna sınır koymasını bilmeli, onunla arkadaş olmamalı, onunla iyi bir iletişim kuran, çocuğu yargılamadan önce dinlemeyi tercih eden, onu başkaları ile kıyaslamayan ve olduğu gibi kabul eden kişiler olmalıdır.


 İşte böyle olduğu zaman daha sağlıklı ilişki kurulmuş olur ve daha sağlıklı bir aile ortamı yaratılmış olur. Çocuklara sınır koymak hem kendi sınırlarını da öğretir, hem de başka insanların yaşamına saygı duymayı da öğrenir. Ayrıca sınır koymak bir de güven duygusu verir. Çocuklar gelişmekte olan varlıklardır. Onların anne ve babanın yönlendirmesine ihtiyacı vardır fakat bu yönlendirmeyi sevgi ve şefkat çerçevesinde yapmak gerekir. Yani emir vererek, kaba davranarak çocuk yönlendirilmez. Çocukların kesinlikle anne, babaya ihtiyaç vardır. Sevgi içerisinde onlara sınır koymak en mantıklı olanıdır. Çocuğa baskı kurmadan onunla güzel iletişim kurulmalı, onu sevdiğimizi ona hissettirmeliyiz. Ebeveynler çocuğa en iyi arkadaş olamaz. Çocuğa en iyi arkadaş kendi yaş grubunda olan çocuklardır anne, baba değildir. Anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

İnsanların Farklı Kültürlere Sahip Olmasının Nedenleri Nelerdir?

 

İnsanların Farklı Kültürlere Sahip Olmasının Nedenleri Nelerdir?


Bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin hepsine birden kültür denilir. Her toplumun kültürü kendi yaşayış tarzına göre farklı hale gelmiştir. Bunu süreç  yani kültürler zaman içerisinde insanların kendi yaşayış tarzı ile de belirlenmiş, coğrafi konum belirlemiş, tarih belirlemiş, din, dil, ekonomi, sosyal yapı belirlemiştir. Coğrafi konum şu şekilde kültürlerin farklı olmasını sağlamıştır. Dünyanın farklı gölgelerinde yaşanan iklim koşulları, ulaşım koşulları, toprağı, bitki örtüsü farklıdır. Bu toplumların farklı kültürde olmasını sağlamıştır. Örneğin soğuk iklimlerde yaşayan insanlar daha soğukkanlıdır, sert bir mizaç yapısına sahip  ve daha  dışa kapalıdır. 


Sıcak bölgelerde yaşayan insanların daha sıcakkanlı ve iletişime açık olduğunu görebiliriz. İnsanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle birlikte artık kültür kavramı daha net bir şekilde kendini ortaya koymuş yaşadığımız coğrafya ile insanların geçim kaynağı, giyim tarzı, insani ilişkilerini etkilemiştir. Örneğin ülkemizde bile her yörenin kendine has tarzı ve kültürü vardır. Mesela Karadeniz Bölgesi ile Akdeniz Bölgesinde yaşayan insanlar farklıdır. Karadeniz’de yaşayanlar daha dışa kapalı, daha tutucu iken  Akdeniz’de yaşayanlar daha sıcakkanlıdırlar. Her yörenin kendine şivesi vardır. Her yörenin kendine göre yöresel lezzetleri vardır. Yöresel oyunları vardır, yemekleri, tatlıları farklıdır. Kültür karakterimizi,  yaşamımızı  ve düşünce kalıplarımızı etkiler. Mesela bizim ülkemizde sarılmak, el öpmek normaldir ama Japon kültüründe bu durum hoş karşılanmayabilir. Çünkü bu durum bizim kültürümüze özgüdür. Her ülkenin kendine özgü ana dili vardır ve ana dil, ana dilin özellikleri de her kültürün kendine özgü olduğunu gösterir.


 Her ülkenin dini, yaşayış tarzı ve inançları da yine kültürel farklılıkların olmasını sağlamıştır ama temelde bütün dinlerin de evrensel sözler söylediğiniz görebiliriz. Örneğin insan öldürmek, hırsızlık yapmak  her toplumda yanlış olarak kabul edilir  bu da kültürel benzerliklerin de olduğunu gösterir. Her toplumun tarihi de farklıdır. Her toplum farklı kültürlerle iletişim halinde olmuş ve bu da kültürel çeşitliliğin, kültürel farklılığın olmasını sağlamıştır. Zengin bir ekonomiye sahip olan ülkeler bilim ve kültüre daha çok önem veriri ve bu da yeni kültürlerin oluşmasını sağlayabilir. Farklı sosyal yapılar farklı kültürlerin oluşmasını sağlar.

Zorbalık İle İlgili Sözler

 

Zorbalık İle İlgili Sözler


Toplum olarak zorbalığın her türlüsüne karşı çıkmalıyız. Zorbayı eğitmeli, zorbalığa uğrayana ise yardım etmeliyiz. Her insanın insan gibi yaşamaya hakkı vardır. Kimse kimseye zorbalık etmemeli, sevginin, saygının ve merhametin temeli de önce ailede sonra da okulda atılmalıdır.

 

Zorbalık ile ilgili özlü sözler şunlardır:

“Sevgi zorbayı zarafetiyle devirir.” Paulo Coelho

“Zorbalar kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar. ”Tolstoy

“Zorbalık karşısında duyarsız kalan bir toplum, zehirlenmiş demektir.” Dostoyevski.

“Ahlâkı zayıf, terbiyesi kıt toplum; içindeki zorbalara ve soygunculara hayranlık duyar.” A. Mauroi

“Zorbalar ve katiller hep vardır. Bir süre için yenilmez görünebilirler ama sonunda daima yenilirler.” Gandhi

 

“Doğruluk güçsüzdür, güce başvurmaz, doğruluktan yoksun güç zorbalıktır.” Blaise Pascal.

“Irmakların suyu taşları sürükler. Bir gün silinip yok olur zorbalar. Gece uzun da olsa. Güneş mutlak doğar.” Bertol Brecht

“Neden hoşgörü, düşünceye saygı gibi özelliklerin yerini saldırganlık, çılgınlık ve zorbalıklar almaktadır?” Cahit Zarifoğlu

“Zorbalık ve hile takva elbisesine büründüğü gün tarihin en büyük faciası gerçekleşmiş oldu.” Dr. Ali Şeriati

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölmeye mahkûmdur.” Amie Kaufman

“Tanrı’nın insanlara niçin el verdiğini söyleyebilir misin bana? Ben sana söyleyeyim: zorbalara karşı kaldırsın diye.”  Nikos Kazancakis

Zorbalara fırsat verildi mi olacağı budur. Artık haksızlığın büyüklüğüne bakılmaz, kendilerini haklı gösterecek delillere bakılır. İskender

“Zorbalara direnmektir devrim. Bir çocuğun annesinin çantasından aldığı paraları altına gizlediğini söylememiştir dövülen hiçbir halı.” Sunay Akın

“Tek tek insanlar, zorbalık karşısında sinerler. Genel kuraldır bu.” Zülfü Livaneli.

 

 

“Yok etmek sadece zorbaların ve cahillerin işidir. Sizden olmayanları yok etmek yerine, bilginin ve fikrin gücüyle, sizin gibi düşünmesini sağlamalısınız.” George Orwell

“İnsan dünyaya önem vermez ve ölüme aldırmazsa yeryüzündeki zorbalara, krallara da önem vermez. Altına taş gibi, kılıca sopa gibi bakar.” Yusuf el-Karadavi

“Zorbalık, günün modası gereği, başı çekiyor. Kaşıkla göz oymaktan, ırza geçmeye, linçe kadar.” Tomris Uyar.

“Toplumumuz siber zorbalığın ne olduğunu fark etmedikçe, binlerce sessiz kurbanın çektiği acı devam edecektir.” Anna Maria Chavez.

Ben tam kudret sahibiyim emrederim, itaat ederler deme. Çünkü Allah, her zorbayı alçaltır, her kibirliyi hakir eder bırakır. Hz. Ali.

“Dünya böyledir: Sinsiler zorbaları yüceltir, üçkağıtçılar hırsızlara cömert davranır, yalancılar sapıklar için duygusal şarkılar söyler. Buna karşılık çulsuzlar garibanları dolandırır, dindarlar inançlıları lanetler, mazbutlar iffetlileri iğfal eder.” Murat Menteş

Zorbalık Nedir, Okullarda Zorbalık Nasıl Engellenir, Zorbalık Yaşayan İnsanlar Neler Hissederler?

 

Zorbalık Nedir,  Okullarda Zorbalık Nasıl Engellenir, Zorbalık Yaşayan İnsanlar Neler Hissederler?

Zorbalık; Daha üstün konumda ya da güçlü olanın karşısındakini genellikle istediklerini yaptırmak amacıyla etkilemesi, ezmesi ve gözünü korkutmasıdır. Güçlü olanın güçsüz olana uyguladığı her türlü şiddet türüdür aslında zorbalık. Zorbalığın en çok yaşandığı yerlerde ise okullardır ve okul içinde ise öğrenciler arasında yaşanır.

Okullarda zorbalığın engellenmesi ve ailelerin bilinçli ve merhametli, empati kurabilen çocuklar yetiştirmeleri gerekir. Okullarda zorbalık ile ilgili eğitimle verilmeli ve çocukların birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşaması sağlanmalıdır. Zorbalığa maruz kalan çocukla zorbalığı yapan çocuk aynı anda konuşturulmamalı ikisi de ayrı ayrı odalara alınıp konuşturulmalıdır. İkisini aynı anda görüşmeye aldığımız zaman kurban olan çocuk zorbalığı yapan çocuktan korkabilir ve bu durumda gerçekleri söylemeyebilir. Bunun için öğretmen ve müdürün bu konuda hassas davranması gerekir. 


Zorbalığı yapan öğrenciye gereken yaptırım uygulanmalı ve aynı şeyleri bir daha yapmaması sağlanmalıdır. Bu konuda her iki çocuk da okul rehber öğretmeninden deste almalıdır. Öğrencilerin yapması gereken en önemli şey, neler olup bittiğini açık ve net bir şekilde ebeveynleri ve öğretmenleriyle paylaşmasıdır. Ebeveynler ve öğretmenler ise bu süreçte zorbalığa uğrayan çocuğa karşı anlayışlı ve ılımlı bir şekilde yaklaşarak zorbalıkla nasıl mücadele edebileceğini göstermelidirler. Yaşça daha büyük öğrenciler de kendilerinden küçük öğrencilere yol gösterici olmalıdır. Okullarda çocuklara zorbalıkla nasıl başa çıkılacağı öğretilmelidir. Çocuk eğitilmeli,  okullarda ve evlerde zorbalık engellenmelidir. Genellikle benlik saygısı düşük olan çocuklar kendilerini daha iyi hissetmek için zorbalık yaparlar. Popüler ve çok sevilen çocuklarda bile bu durumla karşılaşabilir. Bunun için okul ve aile bu konuda işbirliği içinde olmalıdır. 


Zorbalığa zorbalıkla karşılık verilmemelidir. Çocuklar birbirine saygılı olmayı öğrenmeli ve birbirlerini olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmelidir. Çocuklar arasında sevgi ve saygıya dayalı eğitici oyunlar oynatılmalıdır. Çocuklarda zorbalığı önleyecek türden kitaplar alınmalı ve bu kitaplar hakkında çocukların o kitapları anlatması sağlanmalı ve çocuklar konuşturulmalıdır. Öğretmenler, okul müdürü, hizmetliler, aile çocuklara örnek bir rol model olmalıdır. Zorbalık karşısında öğrencilerin nasıl tepki verileceği onlara öğretilmelidir. Çocuklara zorbalıkla ilgili tiyatrolar yaptırılmalı ve çocuklara rol verilerek zorbalığın nasıl kötü bir duygu olduğu onlara yaşatılmalıdır.  Böylece empati kuran çocuklar çok olur ve zorbalıktan uzak durulur. Çocuklara karşı iletişim kanalları açık olmalı ve onları sevgi ile ilgi ile dinlemelidir büyükler. Seslerini  yükseltilmesi için çocuklara cesaret verilmeli ve kendilerine güven duyması sağlanmalıdır. 


Zorbalığa uğrayan çocuklar kendilerini çaresiz hissederler ve yalnız hissederek  büyük bir yıkım yaşarlar. Çocuklarda fiziksel olarak karın ağrısı, baş ağrısı ve yorgunluk görülür. Bıkmış bir görünümde olurlar ve kimseyle fazla konuşmak istemezler. İçine kapanır ve asosyal bir kişilik olurlar. Çocuğun kendisine olan özsaygısı ve özgüveni azalır. Kendini yetersiz hissetmeye başlayan çocukta değişik psikolojik sorunlar ortaya çıkar. Böyle olunca çocuğun okul başarısında da düşüş gözlemlenir. Zorbalığa maruz kalan çocukta da zorba davranışlar görülmeye başlanabilir. Kimi çocuklarda ise saldırganlık olur, öfke nöbetleri olur. Bunların olmaması için okul ve aile işbirliği içinde hareket etmeli ve çocuklarımız çocukluğunu mutlu bir şekilde yaşamalı ve her çocuk tebessüm eden gözleri ile dünyaya yön vermelidir.

Kitap Daha Çok Gençlikte Mi Yaşlılıkta Mı Okunmalıdır?

 

Kitap Daha Çok Gençlikte Mi Yaşlılıkta Mı Okunmalıdır?


İnsan yaşamına olumlu yönde etki eden kitaplar vardır. Bazen okuduğunuz bir kitap en zor yanınızda en büyük dostunuz olabilir ve sizi hayata tekrar bağlayıp daha güçlü kılabilir. Çünkü kitaplar insanı harekete geçiren, ona motivasyon kaynağı olan değerli hazinelerdir. Kitap her yaşta okunmalıdır ama gençlikte okunduğu zaman yaşlılıkta daha kültürlü, daha deneyimli ve daha bilgili insanlar olursunuz. Çünkü gençlikte zihin daha aktiftir, daha üretkendir ve okuduğumuz her şeyi daha iyi kavrarız. Yaşlandıkça beyin zamanla küçülmeye başladığı için sadece yaşlanıldığı zaman okunulan kitap belli bir miktarda fayda sağlar.


 Oysa gençlikte okuyup, biriktirip kültür zengini insan olmak varken neden yaşlılığımıza kadar dünyamızı karanlık bir yere hapsedelim. Bunun için kitap her gün okunmalı, okuduğumuz kitaplar üzerine kitap arkadaşlarımız ile söyleşiler yapmalı ve okuduğumuz kitapları böylece daha iyi kavrayarak daha çok öğrenmiş, daha çok kitap okumanın hazzını da yaşamış oluruz. Kitap daha çok gençlikte okunmalı ve zaten bizde bağımlılık yapan kitaplar yaşlanıldığı zaman da vazgeçilmezimiz olacaktır. Kitap gençlikte okunmalıdır çünkü; Kişisel gelişimize katkı sağlar ve kendimizi daha iyi geliştirebiliriz. Hayal gücü ve yaratıcı özelliğimiz gelişir, sorgulama becerimiz gelişir, daha çok bilgili ve eğitimli oluruz. İnsanlar ile iletişimimiz daha iyi olur ve kendimizi toplum içinde daha iyi ifade ederiz. 


Yaşlılıkta okunan kitap ise bize huzur verir, stresimizi atarız ve geçmişimize dair pişmanlık çekmek yerine huzur dolu bir yaşlılık yaşarız ve kendimizi daha olgun ve daha genel kültürü yüksek insan olarak hissederiz. Yaşlılıkta okunan kitap da bireyin zihnini daha aktif tutar ve unutkan olmamasını sağlar. Böylece daha dolu dolu bir yaşam geçirilmiş olur.

Haritada Kaybolmak Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (1)

 

Haritada Kaybolmak Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları


1) Chris, CHAGRIN HOBİ VE TUHAFLIK ÇEŞİTLERİ dükkanının sahibinin hangi renge bayıldığını söylemiştir?

A) Kırmızı 

B) Sarı

C) Mavi

D) Yeşil

 

2) Francis, Hırçın Marvin hakkında nasıl bir söylemde bulunmuştur?

A) Dünyanın en kısa burunu

B) Dünyanın en düz kafası

C) Dünyanın en küçük kulağı

D) Dünyanın en uzun sakalı

 

3) Chagrin Hobi ve Tuhaflık Çeşitleri dükkanında kaç tane figür vardır?

A) 4

B) 3

C) 5

D) 2

 

4) Alt kardeşlerin yediği şekerin adı nedir?

A) Çikolatalı şeker

B) Seneduks

C) Marmelatlı şeker

D) Sütlü şeker

 

5) Alt kardeşler yaşlanmadan önce yaşları kaçtır?

A) Chris 11, Francis 12

B) Chris 13, Francis 14

C) Chris 12, Francis 11

D) Chris 10, Francis 9

 

6) Chagrin Hobi ve Tuhaflık Çeşitleri dükkanında hangi figürün baltası vardır?

A) Hırçın Marvin

B) Gezgin Tim

C) Sulugöz Teresa

D) Mutlu Joel

 

7) Francis’ in nasıl bir huyu vardır?

A) Her şeye dokunma huyu

B) Her şeyi kırma huyu

C) Hiçbir şeyi beğenmeme huyu

D) Her yeri temizleme huyu

 

8) Seneduks ilacının içinde hangi madde yoktur?

A) Sukeleri

B) Malta palamudu

C) Yağ

D) Glikoz

 

9) Alt kardeşler giderek yaşlanmalarından dolayı toprak rulosunu seçmişti. Buna göre toprak rulosundan ne çıkmıştı?

A) Dümdüz bir kum

B) Dünya Haritası

C) Ithaca ilçesinin haritası

D) Yaşadıkları ülkenin haritası


 

10) Babaanne Alt neresini kırarak ölmüştür?

A) Kalçasını

B) Kafasını

C) Burnunu

D) Ayağını

 

11) Alt kardeşler haritada hata yaptıkça ömürleri kaç yıl uzar?

A) 20

B) 15

C)5

D) 10

 

12) Alt kardeşlerin peşine takılan kişinin ismi nedir?

A) Michael

B) Antony

C) Bruce

D) Wrangel

 

13) Wrangel’in en gözde yardımcılarının isimleri nedir?

A) Max ve Nix

B) Henry ve Phil

C) Ted ve Ned

D) Paco ve Buddy

 

14) Mutlu Joel’in mesleği nedir?

A) Oduncu

B) Doktor

C) Rehber

D) Berber


 

15) Haritadaki  ilk bilmecenin cevabı nedir?

A) Pakistan

B) İzlanda

C) Danimarka

D) Mali

 

 16) James T. Wrangel Alt kardeşlere sürekli nasıl hitap ediyordu?

A) Bayım

B) Beyler

C)Dostum

D) Çocuklar

 

17) James T. Wrangel Alt kardeşlere verdiği teklifi kabul ederlerse ikisine kaç TL vereceğini iddia etti?

A) 1 milyon TL

B) Bin TL

C) İki bin TL

D) 3 milyon TL

 

18) James T. Wrangel Alt kardeşlerin kaç haftada öleceğini söylemişti?

A) 4 haftada

B) 5 haftada

C) 6 haftada

D) 7 haftada

 

19) Chris beden eğitimi dersinde hangi alanda çok iyi performans göstermiştir?

A) Futbol

B) Beyzbol

C) Tenis

D) Basketbol

 

20) Alt kardeşlerin haritasının çalınmasıyla haritanın yerini kim gösterdi?

A) Sulugöz Teresa

B) Gezgin Tim

C) Mutlu Joel

D) Hırçın Marvin

 

21) Alt kardeşlerin kaçmak için bindiği kamyonun rengi nedir?

A) Beyaz

B) Kahverengi

C) Sarı

D) Mavi

 

 

22) Alt kardeşlerin bindiği kamyonda hangi malzemeler vardır?

A) Taş

B) Kereste

C) Demir

D) Tuğla

 

23) Chris balık tutarken kahvaltı hazır mı diye bakmaya gitmiştir. Chris gittikten sonra oltasına hangi figür takılmıştır?

A) Mutlu Joel

B) Hırçın Marvin

C)Sulugöz Teresa

D) Gezgin Tim

 

24) Chris yanlış seçeneğe dokununca on yılını yitirmişti. Dokunduğu yanlış ülke aşağıdakilerden hangisidir?

A)Çad

B) Alaska

C) Pakistan

D) Cezayir

 

25) Ted ve Ned’in aracının adı nedir?

A) Cip

B) Kamyon

C) Minibüs

D) Taksi

 

26) Chris kaç yaşında ölüme çok yaklaşmıştır?

A) 71

B) 82

C) 91

D) 89


 

27 Mutlu Joel’in Alt kardeşlerin minibüsten kurtulmaları için fırlattığı madde ne idi?

A) Kağıt fişek

B) Bomba

C) Silah

D) Havai fişek

 

28) Alt kardeşlerin tekrardan çocukluğuna dönüşmeleri için son bilmecede nereye gitmişti?

A) Timbuktu Seyehat Ofisi

B) Chagrin Hobi ve Tuhaflık Çeşitleri

C) Market

D) Lokanta

 

29) Gezgin Tim Wrangel, Ted ve Ned’i hangi adaya yollamıştır?

A) Heybeliada

B) Wrangelada

C) Bozcaada

D) Gökçeada

 

30) Kitabın yazarı kimdir?

A) La Fontaine

B) Vladimir Tumanov

C) David Stabler

D) Muzaffer İzgü

Not: Bu soruları hazırlayan beşinci sınıf öğrencisidir.

 

 

 Cevaplar:

1. b  2. d  3.a  4.b 5.c 6.d 7.a  8.c  9.b 10.a  11.d  12.d  13.c   14.a   15.b   16.b  17. a  18.c  19.d  20.d  21.c  22. B  23.b   24.a   25.c   26.c   27. A   28. A   29.b   30. b

Öğretmenliğin Önemi İle İlgili Kompozisyon

 

Öğretmenliğin Önemi İle İlgili Kompozisyon


Toplumların gelişip kalkınmasındaki en büyük etkenlerden biri de öğretmenlerdir. Çünkü toplumun her ferdini yetiştiren, onları geleceğe hazırlayan, onların iyi bir insan olmasını, adaletli ve ahlaklı bir insan olmasını sağlayan kişiler ilk olarak aileler daha sonra ise öğretmenlerdir. Öğretmendir bir çocuğa şefkat gösterip onun içindeki gizli hazineyi ortaya çıkaran ve onu topluma katan, öğretmendir hayatında hiç sevgi görmemiş, saygı duyulmamış bir çocuğa ana, baba merhametini gösteren ve ona kendisini değerli hissettiren. Öğretmendir geleceğin aydınlarını, geleceğin bilim insanlarını yetiştiren ve onları değerli kılan.


 Elbette her meslek biricik ve özeldir ama öğretmenlik tüm mesleklerin içinde bana göre en özel ve en kutsal olanıdır. Çünkü ortada insan yetiştirme, insanı topluma kazandırma, insana şahsiyet sahibi olmayı öğretme vardır. Yani insana insan olmayı öğreten, empati kurma becerisini öğreten, sorgulama becerisini kazandıran kişidir öğretmendir. Bunun için dünyada öğretmenlik mesleği çok ayrı ve özel bir yere sahiptir. Çünkü dünyayı değiştirecek olan, iyiye ve güzele götürecek olan kişiler öğretmenlerin ellerinden çıkan değerli hazinelerdir.


 Bunun için öğretmene en büyük değer verilmeli, öğretmenlik mesleğinin kutsallığı çok iyi anlaşılmalı ve benimsenmelidir. “Bir öğretmen ebediyete hükmeden insandır Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinemez.” Der Henry Adams. Çünkü öğretmenin elinden çıkan eserler yani öğrenciler çok iyi yerlere gelir ve dünyaya büyük katkı sağlayan bilim insanları olurlar, doktor olurlar, avukat olurlar, çiftçi olurlar ve bu kişiler alanlarında uzmanlaşıp dünyayı daha güzel bir hale getirebilirler. İşte bunu sağlayan da öğretmenlerdir. Öğretmenlik mesleğinin ne kadar önemli olduğunu bu sözlerde de anlayabiliriz.

Halil Cibran’ın Ermiş Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Halil Cibran’ın Ermiş Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitap okunması gereken ve içinde size ince mesajlar veren bir kitaptır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Gerçekten de aynada kendini seyreden sevecenlik taşa döner ve kendine methiyeler düzen iyi bir edim, felaketlere gebedir.”

" Pişmanlık sınırsızca insanı uykusundan uyandırıp kendine bakmasına neden olur."



"Amacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla yürürken iyisinizdir. Ama bu yolda topalladınız diye kötü olmazsınız. Topallayanlar bile geriye doğru gitmezler.”

“Dostunuz ne içindir ki onu zaman öldürmek için arayasınız? Onu hep yaşanası zamanlarla arayın. Çünkü o sizin ihtiyacınızı karşılamak için vardır, boşluğunuzu doldurmak için değil.”

“Sizler şarkılar söylediniz bana yalnızlığımda ve ben özlemlerinizden bir kule yaptım gökyüzünde. Ama şimdi uykumuz kaçtı, düşümüz bitti ve artık şafak vakti değil. Öğle vakti yaklaştı ve mahmurluğumuz kemale ermiş güne döndü; ayrılmak zorundayız. Eğer belleğin alacakaranlığında bir kez daha buluşacak olursak, yine birlikte konuşacağız ve siz bana daha derin bir şarkı söyleyeceksiniz. Eğer ellerimiz bir başka düşte buluşacak olursa gökyüzünde bir başka kule yapacağız.”

“Kıyafetleriniz güzelliğinizin büyük kısmını kapatırken güzel olmayanı saklamaktan aciz. "

“Acılarınızın çoğu kendi seçiminizdir. Acı, içinizdeki hekimin hasta nefsinizi sağaltmakta kullandığı acı iksirdir.”



“Davulun sesini boğabilir, lirin tellerini gevşetebilirsiniz ama tarlakuşuna şakımamasını kim buyurabilir?

“Günleriniz dertsiz, geceleriniz eksiksiz ve hüzünsüz olduğu zaman değil. Tam tersine, bütün bunlar yaşamınızı kuşatmışken, çıplak ve tüm bağlardan kurtulmuş olarak hepsinin üzerine yükseldiğiniz zaman özgürsünüz gerçekten.”

“Dans ederseniz kimsenin prangalarına takılmadan, çekinmeniz gereken bir yasa olabilir mi? Giysinizi yırtıp atar ama kimsenin yolu üzerine bırakmazsanız kim yargılayabilir sizi?”

Öğretmen Konulu Konuşma

 

Öğretmen Konulu Konuşma


Şefkati ile insanları iyileştiren, şefkati ile öğrencileri kendine bağlayan, vatan ve milletinin çocukları için her türlü fedakarlığı yapan ve bunu yaparken de asla şikayet etmeyen kişidir öğretmendir. Öğretmen; öğrencileri arasında hiç bir ayrım yapmayan, onları olduğu gibi kabul eden ve sevendir.


Sevgili öğretmenim,


Dünyanın tüm öğretmenleri sevilmeye ve saygı duyulmaya layık kimselerdir. Her insan öğretmen olamaz. Öğretmen olmak için çocuk sevgisine sahip olan, çocuklara karşı hoşgörülü ve samimi olman gerekir. Ne yazık ki her insan öğretmen olamıyor. Geçen gün bir öğretmenin öğrencisine gösterdiği şiddet karşısında şok olmuştum. O kadar üzüldüm ki bunu anlatmak çok zor bir şey. Bence herkes öğretmen olmasın. Çünkü öğretmenlik kutsal bir meslektir. Bu görevi yerine hakkı ile yerine getiremeyenler görevden derhal alınsın ve gerçek öğretmenliği hak edenlere bu görev verilsin. Öğretmen örnek insandır. Toplum tarafından saygı duyulan, el üstünde tutlan kişidir. Bunun için öğretmenlerin davranışları ile öğrencilerine ve topluma örnek olması gerekir. Öğretmenler bir ulusun kurtarıcı neferlerdir, aydınlarıdır. Çünkü onlar insana şekil veren, insandan güzel aydın kafalar ortaya çıkaran ışıklardır. Bunun için öğretmenlere gereken değer verilmeli ve onlar çok sevilmelidir.

 

Sevgili öğretmenim,

Sizin ilk geldiğiniz günü hatılıyorum da sınıfta soba yanmamıştı da o gün o sobanın yanması için nasıl çalışmıştınız da sobayı yakıp sınıfı sımsıcak yapmıştınız. Hiç üşümemiştik o gün. Aslında siz gönüllerimize sıcaklık yaymıştınız o gün. Geldiğiniz günden beri canla, başla bizim için çalıştınız. Sadece öğretmen olmadınız bize. Yeri  geldi anne, yeri geldi baba, yeri geldi en yakın arkadaş oldunuz. Sizlerin hakkını ne yapsak ödeyemeyiz. Bizler de öğrenciler olarak üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirmeliyiz ve sizin bize gösterdiğiniz emeklerin karşılığını çalışarak, vatanımızı yükseltip iyi yerlere getirerek göstermeliyiz. Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmenler ile ilgili şu sözü de bana her zaman yol gösterici olmuştur:

 

“"Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır." İşte öğretmenler bu kadar değerli ve şimdinin umudu, geleceğin neferlerini yetiştiren büyük değerlerdir. Anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum sevgili öğretmenim...

Marifet İltifata Tabidir Sözü İle İlgili Konuşma

 

Marifet İltifata Tabidir Sözü İle İlgili Konuşma


Başarılı bir kimse, desteklenir, takdir edilir ve övülürse daha iyi işler yapar anlamında kullanılmış bir atasözüdür.

 

Sevgili öğretmenim,

Başarılı olmak için çalışmak gerekir. Çalışıp güzel işler yapan, kendine ve topluma faydalı olan insanlar el üstünde tutulur ve çok sevilirler. Başarılı insanlara hak ettikleri değer verilirse onlar çok daha başarılı işlere imza atabilirler. Başarılı insanlar takdir edilmezse, motive edilmezse onlar yalnız başına kalır ve daha güzel işler yapmak için içinden bir heyecan ve umut kalmaz.

 

Oysa onlara destek verilirse, onlar övülürse daha güzel şeyler ortaya çıkarabilir. Bu biz öğrenciler için de geçerli bir durumdur. Örneğin; Bizler öğrenci olarak ödevlerimizi yerine getiririz ve anne ve babamıza ödevlerimizi yaptığımız , şu kadar soru çözdüğümüzü, şu kadar ders çalıştığımızı söyleriz. Onlardan olumlu bir dönüş ve pekiştireç almadığımız zaman üzülürüz ve çalışma hevesimiz kırılır. Bu durumda üzülürüz ve kendi içimize kapanırız. Oysa ailelerimiz bize destek olursa, bize aferin oğlum, aferin kızım derlerse biz daha da gayretle çalışırız ve daha başarılı bir öğrenci olabiliriz.

 

 Böyle olunca da marifet iltifata tabi olur. Toplum içinde de yetenekli ve başarılı insanların arkasında durmalıyız ve onların daha güzel işler yapmaları için onlara gereken değeri vermeliyiz ve böyle kimselerin başımızın üzerinde yeri olmalıdır. Anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Pencerenize Yaralı Bir Kuş Konduğunu Görseniz Neler Yaparsınız?

 

Pencerenize Yaralı Bir Kuş Konduğunu Görseniz Neler Yaparsınız?


Pencereme yaralı bir kuş konduğunu gördüğümde ilk olarak çok heyecanlanırdım. Yaralı kuş benim pencereme gelmiş ve benden yardım istiyor diye düşünürdüm. O yaralı kuşu Allah bana göndermiş, benim o kuşa yardım etmemi istemiştir diye düşünürdüm. Hemen o kuşu korkutmadan, incitmeden yavaşça elime alırdım ve balkonuma çıkarırdım. Babamı çağırır ve kuşun yarasını sarmak için onunla birlikte hareket ederdim. Annemden temiz bir beyaz sargı bezi isterdim ve o kuşun yaralı yerini incitmeden babamla birlikte sarardım. 


Daha sonra kuşu balkonda bir yere koyardım ve onun aç olup olmadığını anlamak için onun önüne kuş yemi dökerdim ve yemesini sağlardım. Hemen bir kaba temiz su koyardım. Hava çok sıcak olduğu için susuzdur diye düşündürdüm ve o suyu kana kana içmesini hayranlıkla ve duygusallıkla izlerdim. Onun o yaralı yerine baktıkça içim acırdı ve ağlayabilirdim. Onu okşardım, onu öpmeye çalışırdım ve o iyileşene kadar her gün bakımını en güzel şekilde yapardım. Kuş iyileştiği zaman onu özgürlüğüne kavuştururdum. 


Onu uçurmak ve kendi ailesinin yanına göndermek için elimden gelen fedakarlığı gösterirdim. Kuş özgürlüğüne kavuşunca ben de kendimi daha özgür ve daha mutlu hissederdim. Bu da beni daha iyi hissettirir ve insan olmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu bir kere daha hissederdim.

Vatanını Sevmek ve Sahip Çıkmak Bize Ne Kazandırır? Ayrıca Vatan Sevgisi Olmayan Birisini Hayal Edin. Ona Vatan Sevgisini Kazandırmak Ne Yapabiliriz?

 

Vatanını Sevmek ve Sahip Çıkmak Bize Ne Kazandırır? Ayrıca Vatan Sevgisi Olmayan Birisini Hayal Edin. Ona Vatan Sevgisini Kazandırmak Ne Yapabiliriz?


Vatanını seven ve vatanına sahip çıkan bir insan kendini mutlu ve özgür hisseder. Vatanını koruyan insan başka ülkelerin egemenliği altında yaşamak zorunda kalmaz. Vatanını seven insan vatanı için çok çalışır ve onu her alanda geliştirmeye doğru adımlar atar. Vatanını seven insan vatanı için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapar, çalışır, yorulur ve üretken kimse olur. Vatanını seven insanlar akıl ve bilimi kendine rehber edinmelidir. Vatanına sahip çıkmazsan o vatan başka devletlerin eline geçer ve özgürlüğün yok olur.


 Bağımsızlık elden gidince, vatan elden gidince ana dil gider, din gider, kültür yok olur. Bunun için vatanımızı her zaman çok sevmeli, onu kanımızın son damlasına kadar korumalıyız.  Vatanımı seversem vatanıma daha çok bağlanırım ve onu korumak için var gücümle mücadele ederim. Kendimi daha özgüvenli ve daha güçlü hissederim. Başka ülkelerin kölesi olmadığım için, özgür vatanda yaşadığım için, atalarımın emanetine sahip çıktığım için kendimi mutlu ve güçlü hissederim. Vatan sevgisi imandan gelir. Vatan sevgisi olmayan birine vatan sevgisini aşılamak için ona şunları derdim: Kendi vatanının işgal altında olduğunu düşün, ana dilini konuşturmuyorlar, dini inancını yaşayamıyorsun, özgür değilsin, bayrağın yerler altında ve yabancı askerler bayrağını ayaklarının altına almış ve sana bakarak sinir bozucu bir şekilde gülüyor. Bu durumda neler hissederdin? Onların öyle gülmesine müsaade etmezdin elbette. 


İşte bunun için vatanını sevmek ve korumak çok güzel bir duygudur. Vatan topraklarında nefes alabilirsin, gelenek ve göreneklerini yaşayabilirsin, okuluna özgürce gidebilirsin gibi sözler söyleyerek onu vatan sevgisinin nasıl güzel bir duygu olduğunu hissettirmeye çalışırdım. Ayrıca Mustafa Kemal'in vatan sevgisi ile ilgili şu sözünü de ona söylerdim:

“Vatan sevgisi ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgardır.” Sözünü de unutmamak gerekir derdim.

Gurbet Nedir, Gurbetin Zorlukları Nelerdir Konulu Konuşma

 

Gurbet Nedir, Gurbetin Zorlukları Nelerdir Konulu Konuşma

 

İnsanın doğup büyüdüğü, aile ocağının bulunduğu yerden uzak, yabancı yere gurbet denilir. Ya da doğup büyüdüğün yerden ayrılıp farklı bir yerde yaşamaya başlama gurbettir aslında.

 Sevgili öğretmenim,

İnsan yaşadığı memleketten ayrılmak zorunda kalabilir. Çünkü yaşadığı yerde elverişli koşullar olmayabilir. Örneğin iş bulmak zor olabilir bu da ailenin geçimini sağlamayabilir. Onun için kişi doğup büyüdüğü yeri terk etmek, başka bir yerde yaşamak zorunda kalabilir.


Gurbete düşünce gurbetin de kendine göre zorlukları vardır. Oraya uyum hemen olmaz. Orada ev bulmak, iş bulmak da bir süreç ister. Kişi memleketinin havasını, suyunu, toprağını özler. Memleketinde geçirdiği güzel günlere hasret duyar ve içini bir hüzün kaplar. Çünkü hiç bir yer insanın kendi doğup büyüdüğü yer kadar özel ve güzel olamaz. İnsan ileriki yıllarda bile maddi olarak ne kadar iyi duruma gelirse gelsin yine de memleketine olan hasreti hiç bitmez. En ufak boş bir zamanda tatil olarak hemen memlekete gidilir.

 

Çünkü memleket kişinin anıları, umutları, hayatının başlangıç aşamasının olduğu yerdir. Ana babadan uzak kalmak, yakın arkadaşlardan uzak kalmak, sevdiğinden belirli bir süre ayrı kalmak, doğal yaşamın güzelliklerine hasret kalmak gurbetin zorluklarından biridir. Gittiğin yerdeki kültüre hemen alışamama, insanların memleketindeki gibi samimi olmaması, biz değil ben anlayışı ile hareket etmesi, herkesin kendi derdine düşmesi ve kimsenin olmaması gurbetin acılarındandır. Kendinizi öksüz gibi yetim gibi hissedersiniz gurbet ellerde. Kimse kimsenin umurunda değildir. Herkes yaşam telaşı içerisindedir burada.

 

 Hani bir şarkı vardır ya Gurbet o kadar acı ki ne varsa içinde, hepsi bana yabancı, hepsi başka biçimde diye işte gurbet şarkıda anlatıldığı gibi zordur, acılarla doludur, hayatın zorlukları ile doludur ama ne yapalım hayat mecbur bırakırsa gurbete gidilecek ve zorluklarına da katlanılacaktır. Zorunlu olmadıkça Allah kimseyi memleketinden ayrı koymasın. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.