2. Bir Dil Öğrenmek Neden Önemlidir?

 

2. Bir Dil Öğrenmek Neden Önemlidir?


İnsan ne kadar çok dil bilirse o kadar çok bilgili, kültürlü olur. Farklı diller sayesinde farklı kavramlar öğrenir ve bu da hafızasını daha da güçlendirir. İkinci dili öğrenen insan üçüncü dili de daha çabuk öğrenir. İnsan küçük yaşlarda ne kadar çok dil öğrenirse öğrencilik hayatı da o kadar kolay geçer. 


Hayat bakış açın değişir, olaylara bakış açın değişir. İnsan iş piyasasında diğer dil bilmeyenlere nazaran daha kolay iş bulur. İş bulma sıkıntısı yaşamadığın için kendi gelirini kazanıp kimseye muhtaç olmadan kendi ayakların üzerinde durabilirsin. Kişinin kendine olan güveni artar ve daha farklı dilleri öğrenme yolculuğu başlar. Farklı kültürleri daha yakından tanıma fırsatı yakalamış olursun. Yeni arkadaşlıklar, yeni dostluklar ve yeni ortamların olur.


 İkinci bir idil öğrenen insanın yaratıcılığı da gelişir, analitik düşünme becerisi gelişir, sorgulama becerisi gelişir. Yurt dışı deneyimi kazanmanızı sağlar. İnsan birden fazla dil bilince kariyerinden de ilerleme sağlar ve bu da ona kolaylıklar sağlar. Ne olursa olsun birden fazla dil öğrenmeli ve hayat boyu öğrenme olmalıdır. Böyle olduğu zaman kişi hem başarılı olur, hem mutlu olur hem de toplum içinde saygın biri olur.

Adalet ve Sorumluluk İle İlgili Konuşma

 Adalet ve Sorumluluk İle İlgili Konuşma


Adaletin yerine gelmesi için her insanın, her yöneticinin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlar!

 

Bir toplumda adalet olmadığı zaman insan hakları olmadığı zaman, haksızlık karşısında susulduğu zaman o toplum çürümeye başlar ve toplumun birimlerinde de bozulmalar başlar. Bunun en büyük zararını yine toplumun kendisi çeker. Çünkü adaletin olmadığı yerde kaos oluşur ve herkes kendi adaletini aramaya başladığı zaman da devletin düzeni bozulur ve düzeni tekrar sağlamak zor olur. Düzenin hiç bozulmaması için adaletin tam anlamı ile uygulanması her bir kişinin sorumluluklarını yerine getirmesi, hak edene hakkının verilmesi, liyakatın her iş yerinde olması gerekir.

 

Adalet en çok da devlet yöneticilerine yakışır. Eğer ki devletin en başındaki kurum adaleti sağlamazsa devletin diğer kurumları da büyük olan kurumu örnek alır ve bu da devlet işlerinde aksamalara, haksızlıklara ve can yakmalara neden olabilir.


Sevgili öğretmenim!


Adaletsizliğe uğramış insanı bir düşünün. Yok yere iftira atılmış, hapse girmiş bir insanı düşünün. Hiçbir suçu olmadığı halde sadece iftira yüzünden suça mahkum edilmiş bir insanın hakkını arayamayan, haksız kişiyi değil de haktan yana olanı hapse atan, doğrunun yanında değil yanlışın yanında olan hakimlere, savcılara güven olmaz. İşte bunun içindir ki her hakim, savcı, avukat olan kişiler adaleti hakkı ile yerine getirmeli ve tarafsız olmalıdır. Adalet konusunda suçlu olan babanızın oğlu bile olsa affedilmemelidir.

 

Çünkü adalet bir kez sekteye uğradı mı bir daha onu toparlamak zor olur. Bunun için herkes sorumluluğunu yerine getirmeli ve adaletin peşinden koşmalıdır. Adaletin önemi ile ilgili şu söz de bize hakkın ne kadar değerli olduğunu, doğruluğun ve dürüstlüğün ne kadar önemli olduğunu anlatır: "Haksızlık karşısında eğilmeyiniz, çünkü hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz." İşte adaletli olmak onurlu olmak, şerefli olmaktır. Adaletli olan herkese selam olsun. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Adaletle kalmamız umudu ile…

Barış İle İlgili 2. Metin Örneği

 

Barış İle İlgili Metin Yazınız.


Dünyada barışın olması insanlığı yaşatır. Dünyada savaş olduğu zaman kan, gözyaşı ve ayrılıklar ortaya çıkar. İnsanın insana güveni olmaz. Savaş insanlığa hiçbir zaman fayda sağlamamıştır. Nice çocukları anasız, babasız, nice anne babaları evlatsız, vatansız bırakmıştır. Bunun için her yere barışın hakim olması gerekir. İnsanların barış içinde yaşamaları için birlik, beraberlik ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. 


Bir devlet başka bir devletin sınırlarına göz dikmemelidir. Savaşlarda olan masum insanlara oluyor ve barış yok oluyor. İşte bunların olmaması için barış içinde olunmalı, barışa evet, savaşa hayır denmelidir. Barışın olduğu yerde huzur ve güven ortamı vardır. Barışın olmadığı yerde korku vardır, endişe vardır, öfke vardır, ön yargı vardır. Ne güzel demiş Yunus Emre

“Gelin danış olalım,

İşi kolay kılalım,

Sevelim sevilelim,

Bu dünya kimseye kalmaz.”


Gerçekten de bu dünya kimseye kalmayacaktır. Onun için insanların kanı akmasın, kimse vatanından ayrı kalmasın, herkes birbirine sevgi ile saygı ile yaklaşsın ve yaşayan insanlık olsun, yaşayan insan olsun. Barışın ne kadar değerli bir şey olduğunu şu söz de çok güzel ifade eder: “"Barış bir hayal değildir; barış bir seçenektir! Ya barışı seçer, akıllı ve meleksi olduğunu ispat edersin ya da savaşı seçer, aptal ve şeytani olduğunu kanıtlarsın." 

Paylaşmak İle İlgili Özdeyişler

 

Paylaşmak İle İlgili Özdeyişler


Paylaşmak olunca sevgi olur, paylaşmak olunca birlik ve dayanışma olur. İnsana yakışan en güzel yardımsever özellik paylaşımcı olmaktır.


Paylaşmak ile ilgili özdeyişler şunlardır:

Birlik ruhunu kaybeden toplumlar her şeyini kaybederler. (Muhammed Saki Erol)

Bir başkasının yaşamasına yardım etmeyen yaşadığını bilemez. Jackson Brown

Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez. Mevlana

Paylaşılan bir sevinç iki kat olur, paylaşılan bir acı yarıya iner. (Cicero)


Yalnız yiyen felaket gününde de yalnızdır. Rig Veda

Bir dert atlatıldıktan sonra, insana bir kazanç olur. Goethe

Mutluluk fedakârlıktı, paylaşmaktı ve en önemlisi karşısındakini mutlu etmek adına bir ömrü hiçe saymaktı. Ümmiye Yılmaz Erçevik


Mutluluk, bir dostla paylaşılmadıkça yarımdır. Francis Bacon

İnsanların bizim için harekete geçmesin den çok, duygularımızı paylaşmasını isteriz. George Eliot

Hayata tahammül edebilmek için, onu mutlaka bir kadınla paylaşmak gerekir. F. Kölcsey

Paylaşılan bir sevinç iki kat olur, paylaşılan acı da yarıya iner. Alman Atasözü

Mesut olmak istiyorsak başkalarına da saadet vermeye mecburuz, zira saadeti verirken biz de alırız. Moore

Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır, sevgi insanlarla paylaştığımız sürece değerlidir. Murat Ertan

Mutluluğu tatmanın yegane çaresi onu paylaşmaktır; çünkü mutluluk ikiz doğar. Lord Byron

Paylaşılacak dostlarınız yoksa iyi şeylere sahip olmanın bir zevki de yoktur. Seneca


Paylaşmanın asaletini, bencilliğin çirkinliğine değişmem. Ernest Renan

Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden yoksun kalınca, hiçbir zevki tatmamaya karar verdim. Montaigne

Ön Yargılarımızdan Nasıl Kurtulabiliriz? Açıklayınız.

 

Ön Yargılarımızdan Nasıl Kurtulabiliriz? Açıklayınız.

 Ön yargı; bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm, peşin fikre ön yargı denilir. Hiç tanımadığımız insanlar hakkında hemen yorum yapmak, onun kişilik analizini iki dakikada ortaya koymak, onun hakkında yorum yapmak bir ön yargıdır. Aslında ön yargı insanı, insani değerlerinden uzaklaştıran peşin fikirdir.


Ön yargılarımızdan şu şekilde kurtulabiliriz:


*Ön yargılarımızdan kurtulmak için öncelikle güzel ahlaklı bir insan olmak, kimsenin arkasından konuşmamak, tanımadığımız bir kimseyi hemen yargılamak gerekir

* Aileden kalma kimi ön yargılı konuşmaları bırakmalıyız ve in yargılı olmama bilinci içinde hareket etmeliyiz.

* Hiç tanımadığımız insanlar hakkında hemen yorum yapmamalıyız.

* Hiç denemediğimiz bir şeyi başaramayacağım diye kestirip atmamalıyız ve önce denemeliyiz ve sonra yorum yapmalıyız.


* Birey kendini eğitmelidir ve bununla ilgili çok sayıda kitap okumalıdır.

* Açık fikirli olmak gerekir. Başka bireylerin yaşam içinde yaptığı farklı davranışlara açık olmak gerekir ve onları anlamak gerekir. Yani hoşgörülü olmak gerekir.

* Empati kurabilme yetisine sahip olmak gerekir.

*Yeri geldiği zaman kendi düşüncelerimizde yanlışlar olabileceğini düşünmeliyiz ve kendi düşüncelerimiz de sorgulamalıyız.

*Kendini olumlu düşünmeye yönlendirmek gerekir.

*Kişi kendi içindeki önyargılara neden olan durumları net bir şekilde görmelidir.


*Kişinin kendisine inanarak önyargılardan kurtulma için mücadele etmelidir.

*Yeri geldiği uzmanlardan yardım alınmalıdır.

*Önyargılı insanlar için en başarılı yöntemlerden biri de bilişsel davranışçı terapi yöntemidir. Bu yöntem ile  hastaların önyargılarının nedenlerini anlayarak durumu kontrol altına alabilmeyi öğrenmekte ve daha sağlıklı bir hayat sürdürebilmektedir.

Başınızdan Geçen Bir Anınızı Anlatınız.

 

Başınızdan Geçen Bir Anınızı Anlatınız.


Sabah erkenden kalmıştık. Annem, kardeşlerim ve ben bugün ormana gidecektik. Annem hepimize birer tane yumurta kaynattı, peynir, domates, salatalık, yeşil soğan ve ekmek koydu. Termosa da güzel bir çay demledi, şekeri de aldık ve çıktık orman yoluna doğru yürüyüşe. Ormana vardığımızda her yer yemyeşildi ve orman mis gibi kokuyordu. Sessiz ve doğal bir ortam insanın içine huzur veriyordu. Çeşitli kuş sesleri, rengarenk çiçekler, farklı ağaç türleri ormanı daha da güzelleştiriyordu. Ormandan badem toplamaya başlamıştık.. Sonbahara doğru bademler kurumaya başlıyor ve bizde ormandaki bademler topluyorduk. Hemen ağaca çıktık ve ağaçlardan badem toplamaya başladık. Bir çok bademimiz olmuştu. Hemen birkaç tane kırıp tadına baktık ve harika bir tadı vardı.


 Daha sonra annem hadi çocuklar yoruldunuz yemek vakti dedi  kurt gibi acıkmıştım. Annemin  getirdiği yiyecekleri çok güzel bir şekilde yedik. Daha sonra annem şimdi de ormandan adaçayı ve dağ çayı toplama vakti çocuklar dedi. Kimse yanımdan uzaklaşmasın ve birbirimize yakın olalım dedi. Ben de tamam anne deyip hemen çay aramaya başladık ve ama ben git gide uzaklaşıyordum. Bir şey olmaz hemen onları bulurum diye daha da uzaklaşmıştım. Bir de baktım ki annemler görünmüyordu. Büyük hata etmiştim. Annem bana uzaklaşma demişti ve ben onu dinlememiştim. Hemen bağırdım, ağladım ama sesimi duyan yoktu. Az sonra ormandan köpek sesleri duyulmaya başladı. Köpekler beş taneydi ve bana doğru geliyordu. O anda herhalde artık sonum geldi öleceğim dedim ve kafayı yemiş gibiydim. Bağırmaya başladım ama nasıl bağırma…


Neyse ki sesimi kardeşlerim duymuş ve koşarak gelerek köpekleri kovalamaya başlamışlardı. Annem de yetişmişti ve köpeklerin sahibi olan çoban da arkadan köpeklerini alıp gitmişti. Çok korkmuştum. Hayatımda unutamayacağım bir gün olmuştu. Bir daha kalabalıktan asla ayrılmayacaktım. Eee...  Atalarımız boşuna dememişti sürüden ayrılanı kurt kapar ama Neyse ki kurda değil de köpeklere yem olmamıştım şükürler olsun. Bu bana büyük bir ders oldu ama unutamayacağım da bir anım oldu.

Elinizde Sihirli bir Değnek Olsaydı Dünyada Neleri Değiştirmek İsterdiniz Anlatınız.

 

Elinizde Sihirli bir Değnek Olsaydı Dünyada Neleri Değiştirmek İsterdiniz Anlatınız.


Elimde sihirli bir değnek olsaydı gece yatağa aç olarak yatmış dünyanın her yerindeki çocuklara ulaşmak isterdim. Onları uykusundan kaldırmadan rüyasında istediği her şeyi yedirir, doyurur ve uyandıklarında kendilerini karnı tok ve dinç olarak kalmalarını sağlardım. Uyandıkları zaman da etraflarında istedikleri kadar yiyecek, içecek olmasını sağlardım ve onların yüzündeki tebessümü, sevinci ve gözlerindeki o masum bakışı görmek isterdim. Savaşta hayatını kaybetmiş çocukları hayata döndürürdüm ve onların hayatının elinden alınmasına neden olan devlet yetkililerine gerekli olan en büyük cezayı verirdim.

 

 Çocukları ölen  anne ve babaların da yaşam geri döndürülmesini sağlardım. Savaşa hemen son verirdim ve savaşı başlatan devletlerin dünyadan yok edilmesini sağlardım ama devletin içindeki sivil insanlara, suçu olmayan insanlara asla zarar vermezdim. Zamanında ailesi desteklemediği için, maddi imkanı olmadığı için okula gitmemiş  ama içinde hep okuma merakı, okuma istediği kalmış kişileri tekrar eski yaşına götürür ve onların okumasını ve mutlu olmasını, iyib ir meslek sahibi olmasını sağlardım. Yaptığı hataların geri dönüşü olmayan ve vicdan azabı çeken insanlara son bir şans daha verir ve onların da dürüst, ahlaklı ve mutlu insanlar olmasını sağlardım. İklimleri eski düzenine getirirdim ve her mevsim kendi özelliğini göstersin isterdim. Küresel ısınmayı ortadan kaldırırdım. Doğayı tertemiz hale getirirdim. Havayı, suyu ve toprağı tertemiz yapardım. Kimyasal atıkları dünyadan yok ederdim.

 

 Hiç kimse yoksul olmasın , herkes çalışarak aklını kullanarak kendi iş yerini kursun, kendi mesleğini yapsın ve kula kulluk edilmesin diye elimden geleni yapardım. Ne kadar silah, tank, bomba varsa bunların hepsini yok ederdim onun yerine dünyanın her yerini çiçeklerle, ağaçlarla donatırdım. Dünyaya barışı, sevgiyi, dayanışmayı getirirdim. Çalışmayan insanlara ayrıcalık tanımazdım. Liyakatla işe alırdım ve şu bakanın kızı, şu başkanın kızı diye kimseye bedavadan kadro vermezdim ve herkes emeği ile başa geçsin diye mücadele ederdim. Her insanın kendini güzel hissetmesini sağlardım.

Hayalini Kurduğunuz Dünyayı Bize Kısaca Anlatınız.

 

Hayalini Kurduğunuz Dünyayı Bize Kısaca Anlatınız.


Bir çocuğun hayalindeki dünyayı çocuk şu şekilde açıklıyor:

Hayalini kurduğum dünyada savaşların olmamasını isterdim. Savaşlar olmadığı zaman bizim gibi çocuklar da ağlamasın, ailesinden ayrılmasın isterdim.  Ayrıca savaşta birçok çocuk arkadaşlarımız hayatını kaybediyor, bazı çocuk kardeşlerimiz ise yaralı olarak yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Benim hayalimdeki dünyada hiçbir çocuk daha doğrusu hiçbir insan savaş yüzünden ölsün istemiyorum. Dünyada barış olsun. İnsanlar birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşamaya, kardeşçe el el e olmaya devam etsin. Herkesin yüzü gülsün. İnsanlar mutluluktan ağlasın isterdim. Herkesin kahkahaları her yerden duyulsun ve sevgi dolu bir dünya olsun isterdim.


 Kimse kimseye yardım etmek zorunda kalmasın. Her insan kendine yetebilsin isterdim. Yani kimse kimseden bir şey istemek zorunda kalmasın isterdim. Her çocuk istediğini bedava yesin ve para vermek zorunda kalmasın. Gökkuşağı gibi kaydıraklar olsun isterdim. Eğlence yerleri bedava olsun isterdim.  Çevrede bir tane bile çöp olmamasını isterdim. Her yerin yemyeşil olmasını isterdim.  Doğal kaynakları boş yere tüketmemek isterdim. Herkes tasarruflu olsun isterdim. Doğaya zarar verilmesin isterdim. Kimse kimseye lakap takmasın, çalışkan olanlar tembel olanları küçük görmesin her öğrenci çalışkan olsun ve her öğrenci öğretmeninin gözünde değerli olsun isterdim. Bir arkadaşımızın kıyafeti yırtık diye, ayakkabısı su alıyor diye kimsenin ona acıyan gözlerle bakmasını istemezdim. Onun yerine herkesin ayakkabısı iyi olsun, herkesin kıyafetleri yeni, parlak ve tertemiz olsun isterdim. Anne ve baları çocuklara sürekli ödev yap ödev yap demesinler isterdim. Aile içinde çocuğa hiç bir şekilde şiddet uygulanmasın, aileler hep mutlu olsun, acı kayıplarımız olmasın isterdim. İnsana sadece insan olduğu içinde eğer verilen bir dünyamda yaşam isterdim. 


İnsanların kibar olmasını isterdim. Küfür edilmemesini, küfür ile belden aşağı şakalar yapılmamasını isterdim. Empati kurma becerisine sahip, çok okuyan, çok çalışan insanların olduğu, bilime ve sanata önem verildiği bir dünyada olmak isterdim. Hiç kimse cahil olmasın herkes çalışkan, üretken ve mutlu olsun isterdim. İstediğim zaman yağmur yağsın, istediğim zaman rüzgar essin, kar yağsın ve mutlu  olalım hep birlikte. Kimse kimseye karşı ön yargılı olmasın, hoşgörülü insanlar olalım, insanların fiziksel özellikleri ile dalga geçmeyelim, kimseyi kırmayalım, merhametli insanlar olalım isterdim.

Atatürk’ün Çocuk Sevgisi İle İlgili Konuşma

 

Atatürk’ün Çocuk Sevgisi İle İlgili Konuşma

Mustafa Kemal Atatürk hayatı boyunca sevdiği kişilere çocuk diye seslenirmiş. Çünkü o çocukları çok sever, onlara çok değer verirmiş. Çünkü onun yaşamında çocuk  sevgi, masumluk, doğallık demekmiş.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım.

Çocuk sevgisi insan sevgisi için ihtiyaçtır. Çocuklar geleceğin güvencesi, hayatın neşesidir. Bizleri güldüren, eğlendiren, yeri geldiği zaman düşündüren küçük ama büyük bir düşünce gücüne sahip değerlerdir. Mustafa kemal Atatürk de milletinin her bir çocuğunu çok sever ve onlara sevgisini her fırsatta dile getirir ve gösterirdi. İçinde çocuk sevgisi olmasa 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı diye bir bayram aklına hiç gelir miydi? Elbette gelmezdi. Çünkü o çocukları geleceğin aydınları, geleceğin mirasçıları olarak görmüşlerdir. Onların güzel ahlaklı olmasını, iyi eğitim almasını ve ileriki yaşamında mutlu olmalarını istemiştir.

 

Sevgili öğretmenim!

Mustafa Kemal Atatürk’ün bir çocuğu olmamıştır ama içindeki çocuk boşluğunu evlatlık çocuklar alarak, onları okutarak dindirmeye çalışmıştır. Onun çocuk sevgisi ile ilgili küçük bir anısını anlatacağım. Bir gün  Mustafa Kemal Ülkü adındaki evlatlık çocuğunu kucağına almış oturuyordu. Çocukla şakalaşmaya başladılar. Çocuk kahkahalar atarak Mustafa Kemal’in saçlarını çekiyor, burnuna yapışıyor, minicik elleri ile Atatürk’e tokatlar atıyordu. Atatürk de onun gibi çocukça tavırlar sergiliyor, gülüyor, başını yalandan korumaya çalışıyordu. Atatürk bir ara yanındaki Hasan Rıza Soyak'a  dönerek: “Çocukluk ne güzel şey… Çocuklar ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin? Riyakârlık bilmemeleri, bütün istek ve arzularını içlerinden geldiği gibi açıklamalardır.


İşte Atatürk’ün çocuk sevgisi bu kadar güzel ve anlamlıydı. O çocukları her zaman sevmiştir ve her zaman onları çok ama çok değerli kılmış, bunu yaptıkları ile de kanıtlamıştır zaten. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Başarıda Çalışmak Mı Şans Mı Önemlidir? Konulu Konuşma

 Başarıda Çalışmak Mı Şans Mı Önemlidir? Konulu Konuşma Örneği


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!


Başarılı olmak için şans değil gayret gerekir. İnsan ancak çalışarak belirli bir yelere gelir, kendini geliştirir ve topluma faydalı olur. Mustafa Kemal Atatürk “ Zafer, zafer benimdir diyebilenindir, başarı ise başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyebilenindir.” der. Yani başarmak için çalışmak gerekir. Amacın ne ise onun için fedakarlık göstermen gerekir. İnsan oturduğu yerde hayat benim de yüzüme gülse, ben de zengin olsam, başarılı olsam gibi garip cümleler kuruyorsa kesinlikle başarı o kişiye gelmez. Çünkü başarı şans değil başarı alın teri işidir.

 

 Başarılı olmak için disiplinli olmak, planlı ve programlı olmak gerekir. Yeri geldiği zaman eğlencemizden vazgeçebilmek, yeri geldiği zaman uykumuzdan vazgeçebilmektir başarı. Çünkü hiç kimse başarı merdivenine elleri cebinde yürüyerek çıkmamıştır. Okumuştur, araştırmıştır, girişimci olmuştur. Hayallerinin peşinde koşmuş ve o hayalinin gerçekleşmesi için sonuna kadar mücadele etmiş ve en sonunda işte başardım demiştir. Başarı ancak ve ancak çalışma ile olabilir.


Sevgili arkadaşlarım!


Şansla başarı olmaz olsa bile bu kısa zamanda fark edilir ve işin başına gerçekten hak eden, çalışan getirilir. Yani başarıda şans diye bir şey yoktur. Yorulmak diye, başın ağrıması diye bir şey vardır. Alın teri ve durmadan hareket halinde olmak ve yola devam etmek vardır. Azim, tutarlılık, disiplin ve gayret vardır. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür derim. Başarı dolu yıllarımızın olması dileği ile…

“Bir Toplum Kendisini Değiştirmedikçe Allah Da Onları Değiştirmez. “Bu Ayeti İnsan Sorumluluğu ve Kader İlişkisi Bakımından Açıklayınız.

 

“Bir Toplum Kendisini Değiştirmedikçe Allah Da Onları Değiştirmez. “Bu Ayeti İnsan Sorumluluğu ve Kader İlişkisi Bakımından Açıklayınız.

 

Toplumlar kendilerini iyi yönde değiştirmediği zaman( Toplumda adalet olmadığı zaman, eşitlik olmadığı zaman, insan hakları olmadığı zaman, birlik, birlik, beraberlik ve dayanışma olmadığı zaman) o toplumların ahlaki açıdan çökmesi uzun sürmez. Bir toplum güzel ahlaklı bireyler yetiştirmiyorsa, dürüst ve güvenilir bireyler yetiştirmiyorsa, eğitime zerre kadar önem vermiyorsa, o toplumun insanları aklını iyi ve güzel şeyler için kullanmıyorsa o toplumların değişmesi güçtür. Yani olumlu yönde değişmesi güçtür ve gerilemesi, dağılması ve parçalanması ise kolaydır. Onlar değişmediği sürece Allah da o toplumu değiştirmez ve o toplum karanlık dünyasında gerilemeye ve yok olmaya devam eder.

 

İşte bu ayette anlatılan insanların kendi iradeleri kapsamında kendilerini geliştirmek için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiği ile ilgili bir durumdur. Allah insanlara akıl vermiştir ki iyiyi ve kötüyü ayırt edebilsin. İnsan aklını kullanmadığı zaman, okumadığı, araştırmadığı zaman, kulaktan dolma bilgilerle hareket ettiği zaman cahilleşir ve duyduklarını doğru kabul eder ve kendi hiçbir çaba sarf etmez. Bu insanların sayısı toplumda arttığı zaman da o toplumda hiçbir gelişme ve ilerleme söz konusu olamaz. Yani insan kendi kaderini kendi çabası ile belirler. Çalışır, uğraşır ve iyi bir yerlere gelir. Çalışmaz, emek etmez ve geri kalmaya devam eder. Yani kendi kaderimizi kendimiz tayin ederiz ve Allah da bizlerin neler yapacağını ya da neler yapmayacağını önceden bilir zaten. Toplumlar kendilerini değiştirmelidir.

 

İlim ve fen yolundan, Allah yolundan gitmelidir. Her din çalışmayı emreder. Her din güzel ahlaklı olmayı, dürüst ve güvenilir olmayı emreder. Toplumlar bunu yaptığı zaman daha huzur içinde yaşar ve cahil kalmazlar. Bunu yapamayanlar için başka bir toplum tarafından yok edilmeye mahkum kalırlar. Değişmek isteyenleri Allah değiştirir, değişmek istemeyenler ise körelmeye, çürümeye ve yok olmaya devam eder. Seçim toplumun elindedir. Ya var olur ilerler, gelişir, huzurlu olur. Ya da aklını kullanmaz, sorumluluklarını yerine getirmez, bozulur, yok olur.

Okumanın İnsana Sağladığı Faydalar Nelerdir? Anlatınız.

 

Okumanın İnsana Sağladığı Faydalar Nelerdir? Anlatınız.


“Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça gaflet ve bu gafletten doğacak felaketler azalmaz.” der  Benjamin Franklin. Okumak insanı gafletten uyandırır, kendine getirir. Kişinin daha çok bilgiye ulaşmasını sağlar, daha kültürlü ve donanımlı olmasını sağlar. Kelime hazineniz gelişir, muhakeme yeteneğiniz gelişir ve toplum içinde  kendinizi daha iyi bir şekilde ifade edersiniz ve kendinize olan güvenini de okuma sayesinde artar. 


Okumayı sevmeyen, hayatı boyunca bir kitap dahi okumamış insanların ne kendisine ne de içinde yaşadığı topluma faydası olur. Okumaya ne gerek var ben hayatı okumuşum gibi gereksiz insanlar ve gereksiz sözler de duyabilirsiniz ama ne yazık ki lafla peynir gemisi yürümez. Ne olursa okuma sayesinde, bilim ve fen sayesinde olur. Akıllı insan çalışır, okur, bilimi kendine rehber edinir. Okumayan milletler kısa zamanda gerilemeye ve dağılmaya başlar. Bunun için okumak, bilinçli vatandaşlar olmak gerekir. Vatanını ve milletini seven insan da çok okur. Okumak düşünce gücümüzü de geliştirir. Okuma sayesinde bir olaya farklı bakış açıları getirebiliriz, sorgulamayı öğreniriz.


 Okumanın faydalarını kısaca şu şekilde sırlayabiliriz:

* Analitik düşünme becerisi gelişir.

*Hafıza gelişir.

*Zihni harekete geçirir ve uyarır.

*Kelime dağarcığınız gelişir.

* Odaklanmaya yardımcı olur.

*Yazma beceriniz gelişir.

*Bilgi seviyeniz artar ve daha kültürlü olursunuz.

*Stresiniz azalır ve kendinizi daha dolu hissedersiniz.


*Okuma sayesinde dev yazarlar ile konuşuyormuş gibi hissedersiniz. Örneğin; Dostoyevski, Tolstoy gibi yazarların eserlerini okurken bu yazarlar ile konuşuyor, onlarla aynı duyguları yaşıyor gibi hissedersiniz.

*Empati kurma beceriniz gelişir.

*Sorgulama beceriniz gelişir.

*Daha güzel ahlaklı insan olma yolunda ilerleseniz

*Cahil kalmazsınız.

* Ne kadar eksik olduğunuzun farkına varırsınız ve bunun için daha çok öğrenme istediği duyarsınız.


*Merak duygunuz artar.

* İnsan daha bilgeleşir.

*Alçakgönüllü  olur ve insanlara tepeden bakmaz.

* Bildiklerini bilmeyenlere anlatır.

*Bilenle bilmeyen arasındaki far ortaya çıkar.

 

“Tiyatrosu Olan Bir Memlekette Kötülükler, Yanlışlıklar Sürüp Gitmez, Çünkü Yaşamın Bir Örneği Olan Sahnede Aktörler İnsanlara Ayna Olur.” Sözü İle Kompozisyon

 

“Tiyatrosu Olan Bir Memlekette  Kötülükler, Yanlışlıklar Sürüp Gitmez, Çünkü Yaşamın Bir Örneği Olan Sahnede Aktörler İnsanlara Ayna Olur.” Sözü İle Kompozisyon


Toplumların gelişmesinde ve kültürlerarası etkileşimde çok önemli yer tutan tiyatro, uygarlık tarihinin en köklü ve eski sanat dallarından biridir. Tiyatrosu olan memlekette ülkenin gündeminde olan her konuya değinilmeye çalışılır. Oyuncular halkın refah düzeyi ile, sosyal yaşamı ile, siyasi yaşamı ile ilgili değişik türde oyunlar oynayıp halka ışık tutarlar. Tiyatrosu olan memlekette kötülükler, yanlışlıklar sürüp gitmez çünkü yaşamın bir örneği olan sahnede aktörler insanlara ayna olurlar.  Tiyatroya giden insan kendini görür aslında. Bunun için tiyatrolar toplumun ortak değeri, ortak duyguları, olaylara bakış açılarını değerlendikleri yerlerdir.


 Tiyatro; birey ve toplum arasındaki bağı en güzel şekilde yansıtmasıyla bir ayna görevi görür ve insana kendini tanıma ve sorgulama imkanı sunar. Temel değerlerimizi, kültürel ve manevi zenginliklerimizi koruyabileceğimiz ve gelecek nesillere aktarabileceğimiz etkili bir sanat dalıdır tiyatro. Mustafa Kemal Atatürk sanatın önemi ile ilgili şu sözü söylemiştir: “Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”  İşte tiyatro da sanatın önemli dallarından birisidir. Orada hayata dair her şeyi öğreniriz. Böylece yanlışlarımızdan ders alır, iyi olan yönlerimizi ise daha da geliştirmek için çabalarız. Daha kibar, daha bilinçli, daha eğitimli, daha yardımsever ve empati kurabilen insanlar oluruz. Bize bunları yaptıran ise tiyatro olur. İşte tiyatro insanlara bu şekilde etki eden büyük bir sanat dalıdır. Sahnede olan oyuncular oyunlarını güzel bir şekilde sergiler. 


Kimi zaman görevini iyi yapmayan siyasetçilere mesaj veririler, kimi zaman görevini iyi yapmayan eğitimcilere ya da başka dallarında çalışanlara mesaj verirler. Bazen bizler güldürüp bazen de ağlatılar. Bazen güldürürken düşündürür, bazen de öfkelendirirken düşündürürler. Herkes izlediği şeyde kendine dair bir şeyler bulur. Bundan dolayı da kötülükler ve yanlışlar uzun sürmez ve insanlar kendilerini iyi yönde değiştirmek ve geliştirmek için çabalarlar.

Haberleşme Araçlarının Önemi Hakkında Düşüncelerinizi Yazınız.

 Haberleşme Araçlarının Önemi Hakkında Düşüncelerinizi Yazınız.


Telefon, tablet, bilgisayar, radyo gibi haberleşme araçları insan yaşamında büyük çığır açmıştır. Haberleşme araçlarının hayatımıza girmesi ile insan zamandan ve emekten tasarruf sağlamaya başlamıştır.  Örneğin; ailemizden biri başka bir ülke ya da şehre gittiği zaman telefonla onu arayıp konuşabiliyor, hatta görüntülü arama yapıp onun nerede, nasıl bir halde olduğunu da görebiliyoruz. Böyle insanlar sevdiklerinin yüzünü unutmuyor ve sevdiğimiz insanlarla her an iletişim halinde olabiliyoruz. Evdeyken internet üzerinden alışveriş yapabiliyoruz, para yatırabiliyoruz, arkadaşlarımızla sohbet edebiliyoruz.


 Bilgi akışı ve haberleşme sağlanmış oluyor. Dünyada ve ülkemizde olan güncel haberleri takip edebiliyor, yorum yapabiliyor ve üzerine tartışabiliyoruz. Televizyon, internet ve basılı yayınlar aracılığıyla eğitici içerikler sunulur. Bu, eğitim ve bilgiye erişimi kolaylaştırır. Dersimizle ilgili bir konuyu anlamadığımız zaman o konu ile içerik üreten siteleri takip edip ona üye olup dersimize daha iyi çalışıyoruz ve anlamadığımız konuları da böylece daha iyi anlamış oluyoruz. Özellikle dünyada yakın bir zamanda yaşanan korona virüs salgınında uzaktan eğitimin çocuklara çok faydası olmuş, böylece hem eğitimciler, hem de öğrenciler derslerinden geri kalmamıştır. Haberleşme araçları aynı zamanda eğlenmemizi de sağlamaktadır. İstediğimiz dizileri, filmleri, müzikleri, şovları, eğlenceli programları izleyebiliyoruz. Haberleşme araçları sayesinde insanlarda toplumsal farkındalık da oluşmaya başlıyor. 


Haberleşme araçları;  sosyal sorunlar, insan hakları ve çevre gibi konularda toplumsal farkındalığı artırabilir ve toplumsal değişimi teşvik edebilir. İnsanlara gelir kaynağı da olabiliyor. Mesela medya aracılığı ile binlerce insana ekmek kapısı açılmaktadır. İnsanlar kendi içeriklerini üretip hangi alanda program ya yapacaksa bunu yapıp oradan kazanç sağlayabiliyorlar. İşte tüm bunlardan dolayı haberleşme araçları çok ama çok önemlidir.

Levent Bursa’da Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Levent Bursa’da Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları


1) Babası Kamil’e derslerine daha iyi çalışsın diye ne almıştır?

A) Cep telefonu

B) Bisiklet

C) Tablet

D) Futbol topu

 

2) İnegöl köftesi, kestane şekeri, Kemalpaşa tatlısı, Mihaliç peyniri hangi ilimize ait yöresel yiyeceklerdir?

A) Mersin

B) Adana

C) Bursa

D) Trabzon

 

3) Bursa’nın tarihi kaç bin yıl öncesine dayanır?

A) Sekiz bin

B) Yedi bin

C) Dokuz bin

D) Beş bin

 

4)Bursa daha önce  aşağıdaki uygarlıklardan hangisinin eline geçmemiştir?

A) Sümerler

B) Persler

C) Hititler

D) Lidyalılar

 

5) Bursa’nın eski ismi neymiş?

A) Borso

B) Buraso

C)  Prusias

D) Pasris

 

 

6) Osmanlı Devleti2nin kurucus kimdir?

A) Orhan Gazi

B) Osman Gazi

C) Birinci Murat

D) İkinci Selim

 

7) “Beni şu parka kubbenin altına gömün.” diyen Osmanlı padişahı kimdir?

A) Orhan Gazi

B) Kanuni Sultan Süleyman

C) Yavuz Sultan Selim

D) Osman Gazi


 

8) Osman Gazi2nin oğlunun adı nedir?

A) Murat

B) Ali

C) Orhan

D) Selim

 

9) Bursa’daki saat kulesi kaç katlıdır?

A) 5

B) 6

C) 7

D) 8

 

10) Bursa Ulu Cami hangi padişah döneminde yaptırılmıştır?

A) Yıldırım Bayezid

B) Orhan Gazi

C) Osman Gazi

D) Birinci Murat

 

11) Bursa'nın en önemli sembollerinden biri nedir?

A) Sarı Türbe

B) Mavi Türbe

C) Yeşil Türbe

D) Kırmızı Türbe


 

12) Gurabahane-i Laklakan ne demektir?

A) Garip Kediler Evi

B) Güçlü Köpekler Evi

C) Garip Leylekler Evi

D) Kimsesiz Hayvanlar Barınağı

 

13) Hacı Muslihiddin tarafından yaptırılmış olan köprünün adı nedir?

A) Irgandı Köprüsü

B) Galata Köprüsü

C) Yavuz Sultan Selim Köprüsü

D) Boğaziçi Köprüsü

 

14) Çocukların uçan minibüsü diye bindikleri şeyin adı nedir?

A) Metro

B) Tramvay

C) Teleferik

D) Motosiklet

 

15)  Bursa Uludağ’ın yüksekliği kaç metredir_

A) 1455

B) 1809

C) 2023

D) 2543

 

16) Ulucami’nin yapımında çalışan kişilerin adları nedir?

A) Ali ile Veli

B) Karagöz ve Hacivat

C) Melih ve Mustafa

D) Yusuf ve Hasan

 

17)  Mevlit’i kim yazmıştır?

A) Süleyman Çelebi

B) Selim Çelebi

C) Mehmet Çelebi

D) Mustafa Çelebi

 

18) Beyazıt’a neden Yıldırım unvanı verilmiştir?

A) Öfkeli olduğu için

B) Kavgayı sevdiği için

C) Çok hızlı olduğu için

D)Çok cömert olduğu için

 

19) İnegöl köftesi yemeden buradan gitmem diyen çocuğun adı nedir?

A) Levent

B) Mete

C) Kamil

D) Hayri

 

20) Niğbolu Zaferi hangi şehirde kazanılmıştır?

A) Kayseri

B) Bursa

C) İstanbul

D) İzmir


 Cevaplar:

1.c   2)  a   3.  a   4. a   5. c  6. b  7. d  8.c  9.b   10. a  11.c   12. c   13. a   14. c   15. d  16. b   17. a  18. c  19.c  20.

Geri Dönüşümün Önemi Nedir ve Nasıl Aktif Bir Şekilde Geri Dönüşüme Katkı Sağlayabiliriz?

 Geri Dönüşümün Önemi Nedir ve Nasıl Aktif Bir Şekilde Geri Dönüşüme Katkı Sağlayabiliriz.


 Nüfusun artması ve sanayinin gelişmesi ile çevre kirliliği de artmaya başlamıştır. Bundan dolayı da biyoçeşitliliğin azalmaya insan sağlığı olumsuz etkilenmeye ve doğal kaynaklar tükenmeye başlar. Böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmamak için her zaman geri dönüşümden yana olmalıyız. Çünkü geri dönüşüm sayesinde çevre kirliliği azalmaya başlar, ekonomiye katkı sağlanır. Bu sayede hem bilinçli bir insan gibi davranmış oluruz hem de çevreyi korumuş oluruz.


 Tekrar değerlendirilebilen atıkları geri dönüştürerek doğal kaynaklarımızı tüketmeden yeni ürünler elde edebiliriz.  Alınan verilere göre bir ton atık kağıt on yedi ağacın kesilmesini önlemektedir. Bir ton cam yüz litre petrol tasarruf edilmesini sağlar. Geri dönüşüm yapmadığımız zaman kaynaklar hızla tükenmeye başlar ve insan olarak zor durumda kalırız. Geri dönüşüme katkı sağlayarak , üretimdeki işlem sayısı azaltılarak enerji tasarrufu sağlanır. Kağıt, plastik, cam gibi atıklarımızı geri dönüşüm kutularına atmalıyız. 


Devlet bu konuda yeni işler yapmaya başlamıştır. Artık her okulda kağıt kutusu, plastik kutusu, cam kutusu, atık yağlar kutusu, eski kıyafetler kutusu vardır. Bunlardan geri dönüşüm sağlanarak daha temiz bir çevre ortaya çıkar.  Kağıtları kağıt kutusuna, plastikleri plastik kutusuna atmalıyız. Geri dönüşüme katkı sağlayacak  atık olan her şeyi değerlendirmeliyiz. Petrolde dışarıya bağımlı bir ülkeyiz.

 

 Petrol gibi ham maddelerin tüketiminin azalması sonucu, paramız yurtiçinde kalır  ve geri dönüşüm sonucu oluşan ürünlerimizin yurtdışına satılmasıyla da ülkemize döviz girişi sağlanmaktadır. Bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlar. Ülke ekonomisinin iyi olması için, çevrenin kirlenmemesi için geri dönüşümden yana olunmalıdır. Geçmişi değiştiremezsiniz ama geri dönüşüm geleceği değiştirebilir unutmayalım bunu da.

Bu Zamana Kadar Gezmiş Olduğunuz En Güzel Yer Neresiydi, Gerekçeleriyle Anlatınız.

 Bu Zamana Kadar Gezmiş Olduğunuz En Güzel Yer Neresiydi, Gerekçeleriyle Anlatınız.


İnsan farklı yerleri gezip görmek ister. Gördüğümüz her yer bizde bir izlenim bırakır ve bizim kendimizi daha çok geliştirmemizi ve daha mutlu olmamızı sağlar. Bu zamana kadar gezmiş olduğum yerler arasında en beğendiğim yer İzmir’di. Yaz tatilinde İzmir’e gittiğimde iklimini, yeşil alanlarını, denizi çok sevdim. Çünkü doğal ve ilgi çekici bir şehirdi. Konak Meydanı ve Gündoğan Meydanı çok güzel yerlerdi. İzmir Saat Kulesi, Efes Antik Kenti, Kemeraltı Çarşısı,  İzmir Kültürpark,İzmir Arkeoloji Müzesi, Foça’da deniz kıyıları gezip gördüğüm en güzel yerler arasındaydı.

 

Özellikle de sabah erken saatlerinde simidini ve çayını alıp vapurla gezmeye çıkmak, denizi seyretmek, denizin kokusunu içine çekmek güzel bir uygudy. Başta ağır gelen deniz kokusu daha sonra bana ferah bir koku olarak gelmişti.  Balçova’da teleferiğe binerek çok mutlu olmuştum. Teleferiğin olduğu yer ormanlık bir alandı ve aynı zamanda o yerde akşam saat altıya kadar doya doya yürüyüş yapabiliyorduk. Alsancak güzel bir yerdi. Kordon boyu deniz kenarında yürümek, kalabalık insanlara eşlik etmek  ve İzmir’in kendine özgü yemek ve tatlılarını tatmak güzel bir yerdi. İzmir Doğal Yaşam Parkındaki hayvanları gördüm ve hayvanat bahçesi kocamandı.

 

Oraya gitmek de beni ayrı mutlu etti. Ayrıca ulaşım kolay, eğitim alanında kendini geliştirmiş, sağlık alanında gelişmiş bir şehirdi. İnsanları çok kibardı. Mesela kadınlar araba kullanırken erkekler hem yol veriyordu ve bu benim çok hoşuma gitti. Güzel bir gezi ve en beğendim şehirdi İzmir.

Mezun Olunca Nasıl Bir İşte Çalışmak İsterdiniz, Gerekçeleriyle Anlatınız.


 Mezun Olunca Nasıl Bir İşte Çalışmak İsterdiniz, Gerekçeleriyle Anlatınız.


İnsanların ilgi ve isteklerine göre sevdiği meslekler vardır. Ben ileride iyi bir beyin cerrahı olmak istiyorum Beyin cerrahı olmak istiyorum çünkü insan yaşamını kurtarmak ve insanları Allah’ın da izni ile hayata döndürmek bana çok kutsal bir görev gibi geliyor. Ayrıca bilim yolunda, tıp alanında kendimi geliştirmek ve dünyada sayılı beyin cerrahlardan biri olmayı istiyorum. Dikkatli biriyim ve ekiple çalışmayı severim. Sorumluluk almayı seven, uzun süre çalışmaktan sıkılmayan, insanlarla iyi iletişim kuran biriyim.


Yabancı dile yatkınlığım var, matematik ve fen bilimlerini de çok sevdiğim için sayısal bölümden sınava girip iyi bir doktor olmak istiyorum. Beynin içini merak ediyorum, beyni kontrol eden merkezlerin benin neresinde olduğunu görmek istiyorum. Ülkemin insanlarına elimden geldiği kadar hizmet etmek istiyorum ve vatanıma, milletime bağlı bir doktor olmak istiyorum. Beyin cerrahının görevinin şudur: , tümörleri çıkarmak, kronik ağrıyı gidermek, yaraları, damar bozukluklarını, parkinson ve epilepsi gibi hastalıkları tedavi etmek için beyin, omurilik ve periferik sinirler üzerinde ameliyat yapar.


 Üniversite hoca olarak kendimi geliştirmek ve profesör doktor olmak istiyorum. Böylece  kendimi geliştirerek geleceğin doktorlarına da eğitim vermek ve onları da iyi eğitmek istiyorum. İnşallah çok çalışarak iyi bir beyin cerrahı olurum ve insanlara, hayata umut olurum.

Teknolojinin Kazandırdıkları ve Kaybettirdikleri Hakkında Düşüncelerinizi Belirtiniz.


 Teknolojinin Kazandırdıkları ve Kaybettirdikleri Hakkında Düşüncelerinizi Belirtiniz.


Teknoloji insan yaşamını daha kolay hale getirmiştir. Zamandan tasarruf sağlanmış, teknoloji sayesinde bir taşla birçok kuş vurulmaya başlanmıştır. Teknoloji her ne kadar hayatımızda birçok işimizde yardımcı oluyorsa kimi teknolojik ürünleri  (telefon, tablet, leptop vbb gibi) ölçüsüz kullanmamız ise bize büyük kayıplara neden olmaktadır.


Teknolojinin kazandırdıkları şunlardır:

Bilgiye daha hızlı ve daha ucuz yolarla ulaşılmaya başlanmıştır, iletişim ve haberleşme imkanı artmıştır, ulaşım gelişmiş ve daha hızlı ve daha  kolay hale gelmiştir, eğitim ve öğretim imkanları artmış, insanlar öğrenmek istediklerini çabucak internet sayesinde öğrenmeye başlamışlardır, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrikli süpürge, fön makinesi vb gibi teknolojik ürünler sayesinde işlerimizi daha çabuk ve daha pratik yapmaya başlamışızdır. Bu da zamandan tasarruf etmemizi sağlamıştır. 


Tıp alanında üretilen cihazlar ile hangi hastalıkların insan vücudunda yer aldığı cihazlar sayesinde görünmeye başlamış ve böylece sağlık alanında büyük gelişmeler sağlanmış ve hastalıklar kısa zamanda tedavi edilmeye başlanmıştır, Sanayi ve endüstri alanındaki teknolojik gelişmeler sayesinde ilerleme sağlanmıştır. alışverişler internet üzerinden yapılmaya başlanmıştır, sevdiğimiz kişileri görmek istediğimiz zaman görüntülü arayabilir ve sevdiklerimizle iletişimimiz devam etmiştir, sosyal medyanın gücü sayesinde dünyanın öbür ucundaki insanların bile hangi koşullarda yaşadığını, farklı ülkeleri ve farklı kültürleri öğrenmeye başlamışızdır.

 

Teknolojinin kaybettirdikleri ise şunlardır:

İnsanlar internette gereğinden fazla zaman geçirmeye başlamış, sosyal medyada iletişim kurma amacından çıkmaya başlamıştır. İnsanlar asosyal olmaya başlamış ve aile bireyleri arasındaki iletişim ve etkileşim zayıflamaya başlamıştır. Çevreye zara veren gazlar ve atıklar çoğalmıştır. İnsanlar kültürel değerlerini kaybetmeye başlamışlardır.  Saatlerce telefon elinden düşmeyen  beyni gelişmekte olan çocukların düşünce gücünü, öğrenme kapasitesini azaltmaya başlamıştır. Kitap okumak, bulmaca çözmek gibi geleneksel güzel alışkanlıklar azalmaya başlamıştır.


 Ana dili konuşmada sorunlar ortaya çıkmıştır. İnsanlar merhaba yerine mrb, selam yerine slm gibi ana dilinden uzaklaşmaya başlamışlar ve dili yanlış kullanmaya başlamışlardır. Teknolojinin fazla kullanılması beyne fiziksel zararlar vermeye başlamıştır. Teknoloji bağımlılığı bağımlılık ikili ilişkileri zedelemekte, iletişimi koparmakta, boşanmalara ve iş kayıplarına sebep olmakta ve kişiyi asosyal bir kimliğe büründürmektedir. Teknoloji bağımlılığı tıpkı sigara ve alkol bağımlığı gibi olmaya başlamış ve insanlar kendi benliğinden, özünden uzaklaşmaya başlamıştır.


 Herkes her yerde yanında telefon taşımakta, her yaptığını sosyal medyada paylaşmakta ve sabah kalkar kalkmaz teknolojik aletlerin başına oturmakta ve gösteriş meraklısı olarak hayatını gözler önüne seren bir nesil oluşmaya başlamıştır. Bu da kültürel değerlerin zayıflamaya başlamasına neden olmuştur. Öfkeli ve gergin bir gençlik ortaya çıkmıştır. İnsanlar tembelliğe alışmaya başlamışlardır. Hareketsiz yaşam insanların obez olmasına neden olmuştur. Yayılan radyasyonlar sayesinde insanların sağlığı olumsuz etkilenmeye başlamış yeni sağlık problemleri ortaya çıkmıştır. İşsizlik artmıştır …vb.

Eğer Başka Birinin Yerine Geçme Hakkınız Olsaydı Bu Kim Olurdu? Nedenleriyle Anlatınız

 

Eğer Başka Birinin Yerine Geçme Hakkınız Olsaydı Bu Kim Olurdu? Nedenleriyle Anlatınız

 

 Başka birinin yerine geçmek ilk bakışta insana ürkütücü gelebilir. Çünkü hepimiz kendine has özellikleri olan ve kendinden vazgeçmeyi aklına bile getirmeyen insanlarız. Toplum içinde kendi özelliklerimiz ile var olur ve bu özelliklerimiz sayesinde toplumda yer edinmeyi başarabiliriz. Ama birinin yerinde olmayı takdir ettiğimiz bir insanı örnek almak olarak kabul edebiliriz. Böyle düşünecek olursak ben Mustafa Kemal Atatürk'ün yerinde olmayı isterdim.

 

Mustafa Kemal Atatürk; etrafını yedi düvelin sardığı, umutların tükendiği, artık hangi devletin himayesi altına girmek daha iyi olur diye düşünüldüğü bir zamanda ortaya çıkmış ve milletine ümit olmuştur. Bir milleti köle olmaktan kurtarmış ve kendi kendini yönetme hakkı tanımıştır. Sadece bunlar mı? Elbette hayır... Atatürk'ün yerinde olmayı istememin daha bir sürü sebebi var. Atatürk ömrü cepheden cepheye geçen bir lider olmasına rağmen okumayı çok sevmiş ve nereye giderse gitsin yanından kitabı eksik etmemiştir. Çocuklara değer vermiş, kadınlara haklarını birçok medeni geçinen devletten daha önce vermiştir. Atatürk sayesinde, köylü toprak ağalarına hizmet etmekten kurtulmuş ve kendi toprağını işlemeye başlamış ve milletin efendisi olmuştur.

 

İşte bu yüzden illa da birinin yerinde olacaksam bu Atatürk olurdu. Onun devrimleri ve açtığı yolda yüz yıla ulaşan Türkiye Cumhuriyeti'ne hizmet etmekten daha kutsal ne olabilir ki?