Gelecek Nesillere Önemli Bir Mesaj Bırakmak İsteseydiniz Bu Mesajlar Neler Olurdu?

 Gelecek Nesillere Önemli Bir Mesaj Bırakmak İsteseydiniz Bu Mesajlar Neler Olurdu?


Gelecek nesillerin iyi yetişmesi için önce aileleri tarafından güzel ahlaklı yetiştirilmesi gerekir. Yalan söylemeyen, sorumluluklarını yerine getiren, adaletten ayrılmayan, insan haklarına önem veren nesiller yetiştirmek en büyük görevimiz olmalıdır. Gelecek nesillere bir mesaj bırakmak isteseydim şunları yazardım: Aklı ve bilimi rehber edinmeleri ve bilim, fen yolundan ayrılmamaları gerektiğini söylerdim. Bunun için de çok çalışıp, üretken ve başarılı yetişkinler olmasını isterdim. Vatanına ve milletine bağlı, vatanı ve milletinin her alanda gelişmesi için elinden gelen fedakarlıkları yerine getiren nesiller isterdim. Sözde değil uygulamada vatansever olmaları gerektiğini söylerdim. İnsana, insan olduğu değer veren bir nesil olmalarını isterdim.


Gelenek ve göreneklerine bağlı, kültürel zenginliğine sahip çıkan ve milli benliğini kaybetmeyen gençler olurlarsa onları kimse yıkamaz. Onun için akıllı olmaları gerektiği, sorgulayıcı bireyler olmaları gerektiğini mesaj olarak bırakırdım. Empati kurma becerisine sahip , içinde canlı sevgisi taşıyan insanlar olmalarını isterdim. Bilimi insanlığın faydasına kullanmalarını isterdim. Ülkelerini her alanda geliştirmek için çok çalışmalarını,  sürekli ithal yerine ihracatın artırılması gerektiğini bunun için de yeni fikirler üreterek yeni işler ortaya çıkarmalarını isterdim. 


Başka milletleri yaşam tarzı olarak değil de bilim ve fen olarak örnek almalarını isterdim. Bencil bireyler olmamaları, sosyal bireyler olmaları, aile kurumunun devam etmesini ve aileye verilen önemin artmasını isterdim. Adalet, eşitlik, hak, hukuk gibi kavramları içselleştirmeleri gerektiğini söylerdim. Adaletli, insan haklarına saygılı, alçakgönüllü, kendini bilen, özünü kaybetmeyen insanlar olarak kalmalarını isterdim. Haksızlık karşısında hiçbir zaman susmamaları gerektiğini söylerdim.  Ana diline sahip çıkmaları gerektiğini ve yabancı sözcükleri günlük yaşamlarında kullanmamalarını söylerdim vb.

Atatürk’ün Bilime Verdiği Önem İle İlgili Sözlerini Araştırınız.

 Atatürk’ün Bilime Verdiği Önem İle İlgili Sözlerini Araştırınız.


Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından biri de halkın egemenliği, akılcılık, bilim ve fen olmuştur. Mustafa Kemal bilime o kadar çok önem vermiştir ki bunu sözlerinde sık sık dile getirmiştir. Mustafa Kemal’in bilim ile ilgili sözleri şunlardır:


“Ben askerî deha filân bilmiyorum. Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur: Vaziyeti iyice tespit etmek sonra bu vaziyet karşısında alınacak tedbirin ne olduğuna karar vermek.”

 “Bu millet ve memleket ilme irfana çok muhtaç; tahsil yapmış diploma almış gelmiş olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu bir şey olmaktan başka parti eğitim ve öğretim görmek için ilim ve fen almak için Avrupa´ya Amerika´ya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz ve göndereceğiz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa sanat nerede varsa gidip öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye ok zayıf kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur.”

 

  “İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki beni bilim adamları aydınlatsınlar. Onun için siz kendi ilminize irfanınıza güveniyorsanız bana söyleyiniz sosyal ilimlerin güzel (yapıcı) yönlerini gösteriniz ben takip edeyim.”

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”

“ Allah dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri bu kadar güzellikleri insanlar istifade etsin varlık içinde yaşasın diye yaratmıştır ve azamî derecede faydalanabilmek için de bütün yaratıklardan esirgediği zekâyı akıllı insanlara vermiştir.”

“Gözlerimizi kapayıp yalnız yaşadığımızı varsayamayız. Ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile ilgilenmeksizin yaşayamayız. Tersine gelişmiş uygarlaşmış bir ulus olarak uygarlık alanının üzerinde yaşayacağız: bu yaşam ancak bilim ve fenle olur. Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için bağ ve koşul yoktur. “


“Ülkemizin en bayındır en latif en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı yenen zaferin sırrı nerededir bilir misiniz? Orduların yönetiminde bilim ve fen ilkelerini kılavuz edinmektir. Ulusumuzu yetiştirmek için temel olan okullarımızın yüksekokullarımızın kurulmasında aynı yolu izleyeceğiz.”

“Dünyada her şey için yaşam için başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir fendir. Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak aymazlık bilgisizlik doğru yoldan çıkmışlıktır. Yalnız bilimin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki evrelerinin gelişimini anlamak ve ilerlemelerini izlemek koşuldur. Bin iki bin binlerce yıl önceki bilim ve fen dilinin çizdiği genel kuralları şu kadar bin yıl önce bugün aynı biçimde uygulamaya kalkışmak elbette bilim ve fennin içinde bulunmak değildir. “

Bir Toplumun Mutluluğu Ve Huzuru Sizce Neye Bağlıdır?

 Bir Toplumun  Mutluluğu Ve Huzuru Sizce Neye Bağlıdır?


Bir toplumun huzuru ve mutluluğu güzel ahlaklı ve eğitimli insanlarının oluşuna bağlıdır. Toplumları ayaktan tutan en temel değer güzel ahlaktır. Dürüst ve güvenilir insanların olması, çalışkan ve başarılı insanların çalışıp o toplumu ileriye taşıması, toplum içinde birlik, beraberlik, dayanışma olması, sevgi ve merhamet dolu insanların olması bir toplumun mutlu ve huzurlu olmasını sağlar. Mutlu ve huzurlu olan toplumlarda güzel işler yaparlar. 


Bilim ve fenni kendine rehber edinmiş toplumlar buna güzel ahlakı da ekledikleri zaman daha çok gelişirler ve ilerlerler. Toplumda ahlaki temel çöktüyse, insanlar her tülü kötü alışkanlıklara sahipse o toplumda ne kadar çok insan sayısı olursa olsun hiçbir işe yaramaz. O toplum huzursuz ve kaosun eksik olmadığı bir toplum olur. Bir toplumun huzur ve mutluluğu özgür düşünceye, insan haklarının tam anlamı ile uygulanıp uygulanmadığına da bağlıdır. Eğer ki toplumda adalet yoksa insanlık da yoktur demektir. 


Adalet varsa toplumda huzur ve mutluluk da vardır. Çünkü mağdur olan yoktur ve insana verilen önem fazladır. İçinde yaşadığımız toplumun mutlu ve huzurlu olması için birey olarak herkes üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli, çalışkan, üretken, ahlaklı olunmalıdır. Tüm bunlar olduğu zaman o toplumun gelişip kalkınması, mutlu ve huzurlu olması da kaçınılmaz olacaktır.

Atatürk’ün Liderlik Özelliklerini Yansıtan Sözleri

 Atatürk’ün Liderlik Özelliklerini Yansıtan Sözleri


Mustafa Kemal Atatürk büyük bir liderdir çünkü vatanını kurtuluşa götürmüş ve vatanının bağımsızlığı için her türlü zorluğa göğüs germiş ve her türlü yeniliğe öncülük etmiştir.

Atatürk'ün liderlik özelliklerini yansıtan sözleri şunlardır:


“Amaç sadece kazanmaksa savaşta; hiçbir taraf yoktur ki kaybettim desin… Kaybetmek de bir erdemdir sadece bunu onurlu olarak kabul edebilmelisin.”

“Âcizler için imkansız, korkaklar için müthiş gözüken şeyler kahramanlar için idealdir.”

"Bir millet, bir memleket için kurtuluş ve selamet istiyorsak, bunu yalnız bir şahıstan hiçbir zaman istememelidir. Bir milletin muvaffakiyeti, milletin bütün kuvvetlerinin bir istikamette birleşmesi, teşekkül etmesiyle mümkündür."



“Milletler üzüntü ve keder bilmemelidir. Önderlerin (Liderlerin) vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir.”

“Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.”

“Bir millet, bir memleket için kurtuluş, esenlik ve muvaffakiyet istiyorsak bunu yalnız bir şahıstan hiçbir vakit istememeliyiz. Umumi kurtuluşu, gene umumi gayret temin eder ve bir millet, bir toplum yalnız bir ferdin gayretiyle bir adım bile atamaz.”


“Ne kadar zengin ve refah içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir davranışa hak kazanamaz.”

"Harp, zaruri ve hayatı olmalı. Hakiki kanâatım şudur; milleti harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım. "Öldüreceğiz" diyenlere, "ölmeyeceğiz" diye harbe görebiliriz. Lakin milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, harp bir cinayettir."

“Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören hakiki alimler çıkabilir."

“Umutsuz durumlar yoktur Umutsuz insanlar vardır. Ben hiç-bir zaman Umudumu yitirmedim.”

Vatan Sevgisi Konulu Konuşma Örneği

 Vatan Sevgisi Konulu Konuşma Örneği


Bana göre sevgilerin en kıymetlisi, en yücesi vatan sevgisidir. Her şeye sahip olabilirsiniz ama vatanınızda özgür değilseniz hiçbir şeye sahip değilsinizdir aslında.

Sevgili dinleyiciler!

Vatan toprakları kolay kazanılmış topraklar değildir. Milli Mücadele yıllarında zorluklar ile mücadele eden Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve vatanın kahraman evlatları bu vatanı çok sevdikleri için o zorluklara katlanmışlar, sabırlı olmuşlar, azimli olmuşlar ve vatanı işgalden kurtarmışlardır. Vatanını seven, vatanına sahip çıkan kişi vatanı için çalışır, üretir, yorulur, alın teri döker.


Vatan sevgisi sadece vatanımı çok seviyorum deyip eline telefonu alıp saatlerce oyun oynamak, televizyondan magazin haberlerini, spor haberlerini takip etmek demek değildir. İnsan vatanını gerçekten seviyorsa  o insanın yaşı kaç olursa olsun üzerine düşen sorumlulukları en iyi şekilde yerine getiriyorsa işte burada vatan sevgisinden bahsedilebilir. Dürüst ve güvenilir olmak, örnek davranışlar sergilemek, vatanın doğal ve tarihi güzelliklerine zarar vermemek, içinde yaşadığın çevreyi temiz tutmak, ağaç dallarını kırmamak, suyu kirletmemek, toprağı kirletmemek, vatan topraklarının her yerini tertemiz tutmak da bir vatan sevgisidir.


Başka bir devletin altında esaret altında yaşamak, ana dilini konuşamamak, kültürünü yaşayamamak, bayrağının özgürce dalgalandığına şahit olamamak insanı derinden yaralar. İşte bunların yaşanmaması için vatana sahip çıkmak, vatan için çok çalışmak gerekir. Vatanın değeri o vatan kaybedilmeden önce bilinirse anlam kazanır. Vatan kaybedildikten sonra eyvah etmenin anlamı kalmaz. Yani son pişmanlık fayda etmez artık.

 

Sevgili dinleyiciler!

Vatanını seven insan vatanı için fedakarlık yapan insandır. Yeri geldiğinde sabahlara kadar uyumayıp ilim ve fen yolundan giden insandır. Vatanını seven insan aklı ve bilimi esas alan insandır. Vatanını seven insan vatanını geliştirmek için çok çalışan, vatanı bayındır hale getirmek için uğraşan kimsedir.


 Namık Kemal’in vatan sevgisi ile ilgili şu sözü çok manalıdır: İnsan vatanını sever; çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde bulur.” İşte bundan dolayı vatan sevgisi içimizde daim olmalı, vatana yaraşır evlatlar olunmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi  “Vatan sevgisi ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgardır.” Ruhlarımızı arındırmak için vatana dört elle sarılıp onu daha çok geliştirmeye bakmalıyız.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor konuşmama burada son veriyorum.

Bir İnsanın Uzun Yaşaması Mı Yoksa Ömrünü Değerlendirerek Yaşaması Mı Daha Önemlidir?

 Bir İnsanın Uzun Yaşaması Yoksa Ömrünü Değerlendirerek Yaşaması Mı Daha Önemlidir?


İnsanın ne kadar yaşayacağını en iyi Allah bilir ama insanın iradesi denen de bir şey vardır ve bu iradeyi de bu aklı da ona Yüce Allah vermiştir. Bir insan kendi iradesi ile kendini geliştirebilir, başarılı bir insan olabilir. Ya da yine kendi iradesi ile hiçbir iş yapmaz, yerinde saymaya devam eder ve boş bir hayat geçirmiş olur. Bir insanın uzun bir ömür yaşaması değil yaşadığı ömürde neler yaptığı önemlidir.


 Bir insan yaşadığı süre boyunca sorumluluklarını yerine getirmesi, bir işi bitirdiğinde hemen başka bir işe geçmesi, hayatını dolu dolu geçirmesi, insanların ahını almaması, can yakmaması, iyi olması, cömert olması, merhametli olması, ülkesi için bir şeyler yapması ve geride adının yaşamaya devam etmesi o insanın ne kadar değerli olduğunu gösterir. Belki o insanın ömrü az olmuştur ama o az ömrüne başarı dolu yılları doldurmuş ve geride büyük bir iz bırakmıştır. 


İşte burada uzun ömürlü olmak önemli olmuyor önemli olan kısacık ömründe neler yaptığın oluyor. Öte yandan uzun ömürlü olup hayatını dedikodu ile, kıskançlık ile,  kötü alışkanlıklar ile, çalışmamak ile geçiren insanların ise ne kendisine ne de başka birine faydası vardır. Böyle insanlar ancak toplumun başına bela olur . Bu tip insanlar olmasa da olur. Onun için uzun ömür değil önemli olan çalışmak, üretken olmak ve boş durmamaktır. 


Ömrün kısa olsa bile sürekli alın teri dökmeye devam etmek, çalışarak anı değerlendirmek gerekir. Uzun ömürlü olup çok akıl veren, hiçbir bilgi sahibi olmayan, kültürlü olmayan o kadar çok insan vardır ki bunları say say tükenmez. Bundan dolayı ömrün uzunluğu değil ömrün niteliği, o ömürde neler yapıp yapılmadığı önemlidir.

Sana Yapılmasını İstemediğin Bir Şeyi Bir Başkasına Yapma Sözü İle İlgili 2. Kompozisyon

 Sana Yapılmasını İstemediğin Bir Şeyi Bir Başkasına Yapma Sözü İle 2.  İlgili Kompozisyon


İnsan kendisini bir başkasının yerine koymayı bilmeli, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başka bir kimseye yapmamalıdır. Konfüçyus’un bu özlü sözü  empati kurmanın ne kadar önemli olduğunu anlatan bir sözdür. Bir de Rus edebiyatının dev yazarı Tolstoy empati kurmanın önemi ile ilgili şu sözü söyler: “İnsan acı duyabiliyorsa canlı, başkasının acısını hissedebiliyorsa ya da duyabiliyorsa insandır.”

 

Empati kurmak insanı daha iyi insan yapar. Empati kurduğumuz zaman başka kişilerin yaşadığı acıları, kötü anıları anlayabiliriz. Empati kurmaktan yoksun kalmış bireyler içinde insana dair sevgi izleri, merhamet izleri taşımayan bencil kişilerdir. Bencil insanlar sadece kendini düşündüğü için ilkelce hareket ederler. Bu da böyle insanların sevilmemesine, toplum tarafından dışlanmasına neden olabilir.  Örneğin; Biri acı çektiği zaman, bir yakınını kaybettiği zaman ona hemen sus artık ağlama, ölenle ölünmüyor gibi onu avuttuğunu sandığımız boş cümleler kurmamalıyız. Çünkü eşekten düşenin halini ancak eşekten düşen anlar diye boşa dememiş Nasrettin Hoca. Siz de bir yakınınızı kaybettiğiniz zaman size de aynı söz söylense insanın zoruna gider ve canı sıkılır. İşte burada empati kurarak davranmak gerekir. O kişiyi anlamak, acısını çekmesine müsaade etmek,  yanında sessizce oturmak, bizden bir isteği varsa onu yerine getirmeye çalışmak en doğrusu olur.

 

İnsanları anlayıp dinlemeden hüküm vermemek gerekir. Alay etmek, aşağılamak, dedikodu yaparak kokuşmuş ve çürümüş davranışlar içinde olmak, birisinin acısına içten içe sevinmek empatiden yoksun olan dar düşünceli cahil kimselerin özellikleridir. Empati kurulduğu zaman daha sıcak ilişkiler kurulur, arkadaşlık ve dostluk bağları daha çok gelişir. Ön yargılar zamanla yok olur ve barış ve kardeşlik dolu bir sosyal çevre edinmiş olunur.

Empati İle İlgili Özdeyişler ve Atasözleri

 Empati İle İlgili Özdeyişler ve Atasözleri

 

İnsan kendini bir başkasının yerine koyabilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Dışarıdan insanları yargılamak, eleştirmek kolaydır ama onların yerine kendimizi koyduğumuz zaman iş değişir. İşte burada da sadece kendini düşünen bencil insanlardan olmamak gerekir. Empati kurmak insanı insan yapar ve hoşgörü ve sevgi ortamını geliştirir.

 

Empati ile ilgili özdeyişler şunlardır:


İnsanın büyüklüğü, kendini ne kadar karşısındaki kişinin yerine koyduğu ile ölçülür. (Jane Adams)

"Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz."  Necip Fazı Kısakürek

“Birine "insan" demek için onun empati becerisinin iyi düzeyde olması gerekir.” (Haruki Murakami)

“Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi bir başkasına yapma.” (Konfüçyüs)

“Aynı dili konuşmak değil, aynı duygulara sahip olmak karşınızdakiyle anlaşmanızı sağlar.” (Hz. Mevlana)

“İnsanın büyüklüğü, kendini ne kadar karşısındaki kişinin yerine koyduğu ile ölçülür. “(Jane Adams)

“Empati kurmak bir erdemdir fakat empati kurarken yol gösteren ve yargılayan bir konuma düşülmemelidir.” (Gary Bauer)

 

 “Hepimizin zaafları vardır bu nedenle birbirimizin olumsuz yanlarını hoş görelim.” (Voltaire)

“İnsanlık merhamet ve empati yoksunluğundan dolayı vahşet konusunda büyük bir kapasiteye sahip.” (Annie Lennox).

“Kişi kendine reva görmediği herhangi bir şeyi başkasına gördüğü vakit kamil olamaz.” (Hz. Ali)

İnsanların beni anlamaması bende kaygı yaratmaz ancak ben insanları anlayamadığım zaman endişe duyarım. (Konfüçyüs)

 

 “Birine şefkat göstermenin yolu empatiden geçer, empati ise diğerlerini gözetmeyi gerektirir.” (Daniel Goleman).

“Dünyaya anlayış ile yaklaştığınız zaman dünya da size anlayışla yaklaşacaktır.” (Hegel).

“Barış pahalı bir şey değildir, barış için gerekenler yalnızca sevgi, empati ve vicdandır.” (La Edri)

 

“İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır, başkasının acısını hissedebiliyorsa insandır.” Tolstoy

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Hz. Muhammed).

“Kendini karşındakinin yerine koy. Ağlayan birine "gül" demeyi ve inleyen birine "sus" demeyi terk et. Ağlayan kişiye omuz ol,  inleyene ise çare.” (Hz. Mevlana)

 

 Empati İle İlgili atasözleri şunlardır:

 

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.

Gülme komşuna, gelir başına.

Açkalan, dünyayı anlar. (Kore atasözü)

Başarılı bir çoban koyunları gibi düşünür. (İngiliz atasözü)

Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi makoseninin içine bak. (Kızılderili atasözü)

 Hatasız kul olmaz.

Başa gelinmeyince bilinmez.

Bugün bana ise, yarın sana.

Canı, canla ölçmeli.

15 Temmuz Demokrasi Zaferinin Kazanıldığı Gece İle İlgili Duygu ve Düşüncelerinizi Anlatan Yazı

 15 Temmuz Demokrasi Zaferinin Kazanıldığı Gece İle İlgili Duygu ve Düşüncelerinizi Anlatan Bilgilendirici Yazı


15 Temmuz 2016 tarihinde ülkemiz büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalmıştı. Akşam evde yemeğimizi yemiş, çayımızı içiyorken son dakika haberleri ile sarsılmıştık. Darbe oluyor, asker darbe yapmış deniliyordu başta. Bu darbe Türk demokrasisini hedef alıyordu. O akşam halk cumhurbaşkanının da talebi ile sokaklara dökülmüş, düşmana fırsat vermemişti. Halkın üzerine bombalar yağdıran, Gazi Meclise bombalar yağdıran, sivil halkı bile görmezden gelen hain darbeciler ülkemizi içten bölmeye çalışıyorlar ve demokrasiye büyük bir darbe vurmaya çalışıyorlardı.


 Bizi yok etmek isteyenlere millet olarak çok güzel bir cevap verdik o gece. Sabaha doğru zafer haberi geldi ve şükürler olsun ki darbe girişimi daha fazla can almadan sonlandırıldı. Çok sayıda şehidimiz ve gazimiz de vardı bu hain darbe akşamında.  Millet birlik, beraberlik ve dayanışma ile birlik içinde olmuş, dünyaya büyük bir vatanseverlik örneği gösterilmiştir o gece. Düşmana göz açtırılmamış, halk sokaklarda beklemiş ve demokrasiye darbe vurulamamıştır.  Kazandığımız gece sevinçten gözyaşlarına boğuldum. Çünkü o gece hepimiz birlik içinde olmuştuk. Vatanımıza sahip çıktığımız için milletimle gurur duymuştum. Aynı zamanda kayıplarımız olduğu için de çok üzülmüştüm. Vatanını seven görevini en iyi yapandır demiş Mustafa Kemal. İşte halkımız da bunun örneğini bir güzel göstermişti. Vatan için canını seve seve veren kadınlarımız, erkeklerimiz, çocuklarımız olmuştu. Onların kaybı beni derinden etkiledi. 


Bizim gibi toplumları, bizim gibi milletleri yıkmanın kolay olmadığını, vatan sevgisi ve iman gücü sayesinde her türlü kötülüğe karşı, bölünmeye karşı her zaman bir olacağımızı dünyaya göstermiştik. Çok şükür ki ülkem bölünmemiş,  darbecilere teslim edilmemişti. Allah ülkeme bir daha böyle günler yaşatmasın inşallah.

Atatürk, Milli Mücadele Yıllarında Neler Yapmış? Araştırınız.

 Atatürk, Milli Mücadele Yıllarında Neler Yapmış? Araştırınız.


Milli Mücadele yıllarında Anadolu halkı çok yoksul bir haldeydi. Üretim yok denecek kadar azdı, sanayi gelişmemişti, ulaşım gelişmemişti. Bir yandan savaş bir yandan yoksulluk Anadolu halkının belini bükmeye başlamış ama halk yine de bağımsızlık için elinden geleni yapmaya devam etmiş ve ülkeyi düşmana teslim etmemiştir. Bu zorluklar içinde bir kişi vardı. Kurtuluş Savaşı’nın sembolü,  umudu, aydınlığı olan bir kişi. İşte o kişi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'tü. Mustafa Kemal milli mücadele yıllarında ülkemizin bağımsızlığı elden gitmesin diye halk ile birlik olmuş, halkı örgütlemiş ve İtilaf Devletlerine vatanı teslim etmemiştir. 


 Mustafa Kemal Atatürk Türk Ulusal Hareketine öncülük ve önderlik etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesinde büyük başarılara imza atmıştır. 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. Mustafa Kemal Çanakkale Cephesinde askerlerine Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" demiştir. Bu emir savaşın ve cephenin kaderini değiştirmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması ile İtilaf Devletleri devletimizi egemenliği altına almak istemişti.


 Ateşkesteki maddelerin hepsi İtilaf Devletleri’nin lehineydi. Bu da Osmanlı’yı yok saymak demekti. Bunun kabul edilmemesi için Mustafa Kemal ve silah arkadaşları bağımsızlık ateşini yakarak bir kıvılcım başlatmış ve yol kurtuluşa doğru gitmiştir. Ülkenin içinde bulunduğu ağır şartlar karşısında, ve bu kargaşa ortamında ciddi ve gerçek kararın ne olabileceğini kısa sürede tespit eden Mustafa Kemal Paşa, amacını “Millî egemenliğe dayanan, kayıtsız, şartsız yeni bir Türk Devleti kurmak” şeklinde belirlemiştir. 


Samsun’da kısa bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra Havza’ya geçen Mustafa Kemal Paşa, Türk milletinin birlik ve beraberliğini sağlamak için toplantılar yapmıştır. Çeşitli genelgeler yayımlanmış ve kongreler yapılmıştır. Havza Genelgesi, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongresi yapılmıştır.  Kongrelerde vatanın ve milletin bağımsızlığı için çeşitli kararlar alınmış ve düşmana boyun eğilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Umudunu hiçbir zaman yitirmemiş ve her zaman vatanı için mücadele etmiştir.

Nasıl Bir Doğada ve Sosyal Çevrede Yaşamak İsterdiniz Konulu 2. Kompozisyon Örneği

 Nasıl Bir Doğada ve Sosyal Çevrede Yaşamak İsterdiniz?


Doğayla savaş halindeyiz, kazanırsak kaybedeceğiz diye bir söz vardır. Umarım kazanmayız. Çünkü doğayı yok eden, doğaya en büyük zararı veren insandır. İnsan doğa ile savaş halinde olduğu zaman kendi sonunu getirmiş olur. Bunun için doğa ile savaş içinde olmak yerine doğa ile barış içinde olmak gerekir ve doğaya yapılan kötülüklerden vazgeçilmesi gerekir.


İnsanların ormanlara zarar vermediği, ağaçları kesmediği, rengarenk çiçeklerin solmadığı,  suyunun, toprağının, havasının temiz olduğu bir doğal çevrede yaşamak isterdim. Ağaçların kesilip yerlerine apartmanlar, iş yerleri yapılmadığı, herkesin kendine göre müstakil bir evi olduğu, atıkların geri dönüşüme gönderildiği, hiçbir atığın boşa gitmediği bir doğada yaşamak isterdim. Yemyeşil bir çevrede yaşamak isterdim. Sabah uyandığımda ağaçları, çiçekleri görmek isterdim. Kuş cıvıltıları ile uyanmak isterdim. Temiz bir doğal çevrede yaşamak isterdim.


İnsanların birbirine dürüst olduğu, güvenilir insanların olduğu, eğitimli ve bilinçli insanların olduğu, tebessüm eden insanların olduğu bir sosyal çevrede yaşamak isterdim. İnsanların malı ile mülkü ile gösteriş yapmadığı, insanlığı ile kendini belli ettiği, yüzüne gülüp arkandan dedikodu etmeyen insanların olduğu bir sosyal çevrede yaşamak isterdim. Sevgi, birlik, beraberlik ve dayanışmanın olduğu, merhamet duygusunun etkisini yitirmediği, ben  değil biz anlayışı ile birbirine yardım eden insanların olduğu bir sosyal çevrede yaşamak beni çok mutlu ve güçlü yapardı.

Hayvan Sevgisi İle İlgili Konuşma Örneği

 Hayvan Sevgisi İle İlgili Konuşma Örneği

 

İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır, bir başkasının acısını hissedebiliyorsa insandır der Tolstoy. Nasıl ki insanlar sevme ve sevilmeye ihtiyaç duyarsa, merhamete ihtiyaç duyarsa hayvanlar da bu duygulara ihtiyaç duyar çünkü onlar da canlıdır, onlar da sevgiyi ya da sevgisizliği hissedebilir. Onun için hayvanlara eziyet etmemek gerekir, şefkat göstermek gerekir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

 

Gün içinde okula gidip gelirken, çarşıya alışveriş yapmaya giderken, sokakta oyun oynarken karşımıza değişik hayvanlar çıkar. Kediler, köpekler, tavuklar, horozlar vb.

Onlara karşı daha korumacı bir anlayışla yaklaşmalıyız. Yolda yaralı bir kedi gördüğümüzde onu hemen alıp veterinere götürmeli ve sağlık durumunu kontrol ettirmeliyiz. Yolda aç bir köpek gördüğümüz zaman, susuz bir başka hayvan gördüğümüz zaman onlara su vermeliyiz, mama vermeliyiz ve onların göz göre göre açlıktan ölmesine izin vermemeliyiz. İçinde insanlık olan, içinde merhamet duygusu ve sevgi olan her insan hiçbir hayvana zarar vermez ve onlara karşı daha nazik olur, daha insancıl olur.


Sevgili öğretmenim.

 

Yaz tatilinde İzmir’e teyzemin yanına gitmiştik. İzmir’de hava çok sıcak olduğu için balkon çok sıcaktı ve teyzem balkonu su ile yıkamaya başladı ve o sırada bir güvercin teyzemin elindeki hortumdan akan suyun yanına yaklaştı  ve hortumdan yere akan suyu kana kana içti. Normalde insanlardan korkan hayvanlar kaçar ama bu zavallı güvercin o kadar susuz kalmıştı ki neredeyse ölmek üzereydi. Hemen geri çekildik ve onun suyunu rahatça içmesini izledik ve kesinlikle ses çıkarmadık. Daha sonra içmeye devam etti. Çok içiyordu. Kaç gündür bu sıcakta susuz kalmıştı kim bilir? O kadar üzüldüm ve içim ona karşı sevgi ile doldu ki hemen ekmek kırıntıları  hazırlayıp güvercinin önüne koyduk ama o ekmeğe bakmıyordu ha bire su içmeye devam ediyordu. O içtikçe kendim su içmiş gibi hissediyor ve rahatlıyordum. O kadar mutlu olmuştum ki bu duyguyu tarif etmek imkansızdır. Daha sonra suya doyan güvercin yavaşça havalandı ve bir başka binaya uçtu. Ona hiç kötü davranmadık, onun canını yakmadık. Belki de o bizim uğurumuz, bereketimizdi…

 

Hayvanlara karşı merhametli olmak gerekir. Unutmayalım ki onlar savunmasız küçük bir bebek gibidirler. Onlara karşı her türlü kötülüğü yapabilirsiniz çünkü güç sizin elinizdedir. Onlara karşı her türlü iyiliği de yaparsınız. İşte  burada da Yaşar Kemal’in  İnce Memed adlı romanında bir söz aklıma geldi: İnsan olmak başka iş, insanlık başka iş. İşte burada insanlık devreye giriyor. İnsanlık işin içine girince sevgi olur, paylaşma olur, acıma duygusu olur, Allah korkusu olur. Hayvanları koruyalım, onlara sahip çıkalım, onlara şiddet göstermeyelim. Onların da bu dünyada hakkı olduğunu unutmayalım. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor konuşmamı burada sonlandırıyorum.

Milli Mücadele Yıllarında Askerlerimizin Yaşadığı Zorluklar Nelerdir?

 Milli Mücadele Yıllarında Askerlerimizin Yaşadığı Zorluklar Nelerdir?


Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu halkı bir yandan yoksullukla mücadele derken diğer yandan da düşmanla çarpışmak zorunda kalmıştır. Devletimize karşı güç birliği içinde saldıran düşman kuvvetleri vatan topraklarına göz dikmiş ve vatanımızı iş birliği ile yok etmek için birleşmişlerdir. Bu yıllarda askerlerimiz çok zorluk çekmiş ama yine de vatanı teslim etmemiş, ay yıldızlı al bayrağımızı yere indirmemiş, bağımsızlığımız elden gitmemiştir. Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve vatanın bağrından çıkan kahraman Mehmetçikler sayesinde vatan işgalden kurtarılmış, bağımsızlık elden gitmemiştir.


Kurtuluş Savaşında askerlerimizin yaşadığı zorluklar şunlar olmuştur:


* Düşmanla çarpışma: İtilaf Devletleri bir araya gelerek ülkemizi işgale başlamışlar ve vatanımızın insanlarını köle yapmak istemişlerdir. Topraklarımıza göz diken devletler birleşe birleşe büyümüşler ve var gücü  vatanımıza saldırmışlardır. Birden çok devletle savaşmak zorunda kalan askerlerimiz çok zorluklar çekmiştir.


*Moral ve Motivasyon: Milli Mücadele döneminde askerler, yıllarca süren savaşın getirdiği yorgunlukla mücadele ettiler.  Zaten yorgun olan askerler ve Anadolu halkı  her şeye rağmen milli birlik ve vatanseverlik duygusu ile hareket ettiler.  Vatan sevgisi, iman sevgisi, kazanacaklarına olan inançları askerlerin ve halkın moralini yüksek tuttu.  Mustafa Kemal Atatürk'ün iyi bir lider olması ve halkını, ordusunu ikna edici konuşmalar yapması da bunda çok etkili olmuştur.

* Malzeme ve lojistik sorunlar: Kurtuluş Savaşı yıllarında  ordumuz  sınırlı silah, mühimmat, yiyecek ve diğer malzemelerle mücadele etmek zorundaydı. Lojistik sıkıntılar, askerlerin hareket kabiliyetini sınırlamıştı. Düşmanın her tülü teçhizatı vardı lakin bizim ordumuz teçhizat olarak çok eksikti. Bu da askerlere çeşitli zorluklar yaşatmıştır.


İç Karışıklıklar: Milli Mücadele döneminde Türk ordusu içerideki bazı ayaklanmalarla da karşı karşıya kaldı. Bu, askerlerin savaşın yanı sıra iç karışıklıklarla da başa çıkmalarını gerektirdi. Bu durumda askerlin zorlanmalarına neden oldu.

* Yetersiz sağlık hizmetleri:  Kurtuluş Savaşı yıllarında  sağlık hizmetleri sınırlıydı. Yaralanan askerlerin tedavisi ve hastalıklarla mücadele zorluklarla oluyordu. Yeterli tıbbi ilaçlarımız, tıbbi eşyalarımız yoktu. Bir yandan salgın hastalıklar, bir yandan ağır hava şartları askerleri daha zor duruma sokuyordu. Bu da işi daha zora sokmuştu.


* Finansal Sıkıntılar: Türk Kurtuluş Savaşı, mali kaynakların sınırlı olduğu bir dönemde gerçekleşti. Askerlerin maaşları, silah ve malzemeler için yeterli kaynak bulunması büyük bir sorundu.

*Coğrafi Zorluklar: Ülkemizin coğrafi şartları da çeşitli zorluklara neden olmuştur. Türkiye’nin coğrafi yapısı, askerlerin ilerlemesini engelleyen dağlar, nehirler ve ormanlar gibi doğal engellerle doluydu. Ulaşım gelişmemişti. Yollar iyi değildi, ülkemizde doğru düzgün yol bile yoktu. Tarım gelişmemişti.

“Ahlak, Toplumun Doğal Bekçisidir.” Sözünü Açıklayınız.

 “Ahlak, Toplumun Doğal Bekçisidir.” Sözünü Açıklayınız.


Ahlakın olduğu yerde bir koruyucuya gerek yoktur. Bir toplumun insanları ahlaklı ise yalan söylemez, dolandırıcılık yapmaz, haram mal yemez. Herkes  alnının teri ile çalıştığından edindiği kazanç ile geçimini sağlar ve kimse kimseye bir zarar vermez. Zalimlik olmaz. Kimse kimseye  kötülük etmez ve her insan namusu ile onuru ile güzel bir yaşam sürmeye başlar.


 Toplumdaki insanlar eğitimli yetiştirilirse, verilen eğitimin içinde her şeyden önce güzel ahlak, dürüstlük ve güven olursa o toplumun insanları da iyi olur. Böylece bekçiye gerek kalmaz. Çünkü o toplumun bekçisi insanların ahlakı olur, erdemli davranışları olur, güzel huyları olur. Zor kullanmaya, yaptırımlara gerek kalmaz. Yeter ki toplum ahlaki olarak kendini geliştirsin ve toplum içindeki insanlar önce dürüst insanlar olsun. Tüm bunlar olduğu zaman ahlak toplumun bekçisi olur, o toplum da kolay kolay dağılmaz. Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde, insanlık içinde güzelce yaşanıp gidilir. 


Ahlakın olmadığı toplumlarda ise bekçiye gerek duyulur. Yasalara gerek duyulur. Zorla uyulan kurallara bekçi olmadığı zaman uyulmaz bu da toplumun insanlarının çürük olduğunu gösterir. Bunun için eğitim çok ama çok önemlidir. İyi bir eğitim almak, iyi bir ailede yetişmek toplumun faydasına olur ve ahlaklı toplumlar var olur.

Çobansız Sürüyü (Koyunu) Kurt Kapar Sözü İle İlgili Hikaye

 Çobansız  Sürüyü (Koyunu) Kurt Kapar Sözü İle İlgili Hikaye

 Atasözünün anlamı şudur: Birlikte yapılan bir işten ayrılanlar zarara uğrar. Koruyucusunu kaybeden kendini tehlikeden koruyamaz.


 

Çobansız koyunu kurt kapar sözü ile ilgili hikaye:

Arkadaşım Mehmet, Ahmet, Ömür ve ben okula doğru gidiyorduk. Okula vardığımızda zil çaldı ve sınıflarımıza girdik. Herkes sırasında oturuyordu ama  Kerem’de  bir tuhaflık vardı. Uykusunu iyi alamamış gibi gözlerinin altı morarmış, kendinden geçmiş bir vaziyetteydi. Geçmiş olsun Kerem bir sıkıntı mı  var diye sorduğumda hiçbir şey yok iyi uymadım diye beni geçiştirdi. Daha sonra öğretmen geldi, dersini işlemeye başladı ama o da arkadaşımızda bir tuhaflık olduğunu anladı ve hayırdır oğlum gözlerin neden bu halde dedi. Yok bir şey öğretmenim dedi ama öğretmenimiz buna inanmadı. Zil çaldı ve teneffüse çıktık.

 

 Dışarıda oynama başladık ama yanımıza Kerem gelmemişti. Kerem’i merak ettim ve sınıfa geldim, sınıfta da yoktu, okulun arka tarafına baktım orda da yoktu. Tam umudumu kesmiştim ki Kerem okulun  arka tarafından dışarı çıkmış bir arabayla gelen  yabancı kişiler ile konuşuyordu. Bunu gördüğümde çok şaşırdım ve hemen koşarak bu durumu öğretmenime bildirdim. Zil çaldı Kerem sınıfa girdi ve öğretmen onu alıp sınıf dışında özel konuşmuştu. Kerem’e o kişilerle arkadaşlık yapmaması gerektiğini, o kişilerin Kerem’i bu hale getirdiğini anlatmış ama Kerem onu hiç dinlememişti. Mehmet, Ahmet, Ömür ve ben  okul çıkışı Kerem’i aramıza aldık ve onun yabancı kişiler ile neden buluştuğunu sorduğumuzda onlar bana yasaklı madde satıyor ben de kullanıyorum dedi.

 

Biz de bunun doğru olmadığını, hemen polise söylemesi gerektiğini söyledik ama Kerem’in bizi umursamadı. Öğretmene bir şey derseniz, polise beni şikayet ederseniz kendime daha kötü şeyler yaparım diye bizi tehdit etmeye başladı ve biz de kimseye söyleyemedik korkudan ama çok üzülüyorduk onun bu haline. Daha sonraları Kerem iyice kötü olmaya başlamış, zayıflamaya, hasta olmaya başlamıştı.  Ne öğretmeni dinledi, ne de bizi. En sonunda o yabancı kişiler ile gitti ve bir daha da okula geri dönmedi.

Aile İçinde Veya Arkadaşlar Arasında Yeri Geldiğinde Fedakarlık Yapmanın Önemi Hakkında Konuşma Yapınız.

 Aile İçinde Veya Arkadaşlar Arasında Yeri Geldiğinde Fedakarlık Yapmanın Önemi Hakkında Konuşma Yapınız.

 

Fedakarlık yapmak insan olmanın en güzel özelliklerinden biridir. Sadece kendini düşünen değil başka insanlar için de kendinden, zevkinden, eğlencesinden ödün veren ve çeşitli sıkıntılara katlanan fedakar insanlara selam olsun diyerek başlatmak isterim konuşmamı.


Sevgili öğretmenim, çok sevdiğim arkadaşlarım!

Hepimiz de en sevdiklerimiz olan aile bireylerine değer veririz ve onları her şeyden çok severiz. Çünkü onlar bizim kan bağı ile bağlı olduğumuz, can bağı ile bağlı olduğumuz sevdiklerimizdir. İnsan sadece ailesi ile olmaz. Bir de başka insanlara ihtiyaç duyar. Çünkü sosyalleşmek için çevremizin olması gerekir. İşte burada da en önemli  olan sevdiklerimiz arkadaşlarımızdır. Onlar da bizim gönül bağı kurduğumuz dostlarımız, yol arkadaşlarımızdır. Onların da kıymetini bilmek ve sevmek gerekir.

 

Sevgili öğretmenim!

 

 Hayat her zaman bize olumlu şeyler yaşatmaz. Bazen çok sıkıntılar yaşayabiliriz ve yaşadığımız bu sıkıntılar karşısındaki sabrımız, özverimiz bizim ne kadar fedakar insan olduğumuzu da gösterir zaman içinde. Mesela canım annem  ağaçtan düşmüştü geçen gün. Ağaçtan düştüğü haberini alır almaz okuldan çıkıp eve koştum. Baktım annem ağrılar içinde kıvranıyor ve hiç kımıldayamıyordu. Kemikleri ezilmiş ve doktor ona on beş gün yerinden hiç kalkamayacağını söylemişti. Acı içinde kıvranıyordu. Onun canı yanıyor benim de yanıyordu. O ağlıyor ben de ağlıyordum. Çünkü o benim canımdı. O bana her zor anımda yardım etmişti. Şimdi sıra bendeydi. Hemen okul kıyafetimi çıkarıp annemin yanına koştum ve onu sarsmadan, canını acıtmadan alnından öptüm ve yanındayım mesajını verdim. 


Hemen süt ısıttım ve kaşıkla ağzına verdim. İlaçlarını gün gün içirdim ve onun iyi olması için her gün Allah’a dua ettim.  Onun yapamadığı şeylerde ona yardım ettim ve bundan da asla şımarmadım. Çünkü fedakarlık sırası, insan olma sırası bendeydi ve ben de annem için öyle yaptım. Annem kısa zamanda iyileşti ve ben bu süreçte bir kez olsun of bile demedim. Çünkü anneye olan borç, anneye olan vefa asla ödenmez. Annem iyileşti ve ayağa kalktı. Onun İçin çok mutluyum.


Sevgili arkadaşlarım!


Ne olursa olsun fedakarlık yapmak bir insan olmanın gereğidir. Belki başlarda yorulacağız, zorlanacağız ama sonu güzel olacaktır. Ben en sevdiğim arkadaşlarım için de yeri geldiği zaman fedakarlıklar yaptım. Mesela bir arkadaşım bir gün bisikletten düşüp her yeri yara olmuştu ve günlerce okula gelmemişti. Ben onun ödevlerini kendim yazdım ve ona okulda gördüğümüz dersleri anlattım. O şimdi iyi ve bizim aramız da çok iyi. Çok iyi dost olduk ve birbirimizin her zor anında yanında olmaya başladık. Ben de hasta olduğum zaman o bana yardım etti ve elinden gelen fedakarlığı gösterdi.


Sevgili öğretmenim, sevgili arkadaşlarım!


İşte fedakarlığın örneklerini ben kendi hayatımdan böyle hazırladım. Bence fedakar insanlar aslında kendine saygısı olan, insan seven kimselerdir. İçlerinde acıma duygusu olan, merhamet olanlardır, empati kurabilme becerisine sahip insanlardır. Bencil olmamak gerekir. Fedakarlıktan kaçmamak gerekir. Fedakar olarak daha iyi dostluklar, daha iyi arkadaşlıklar kurulabilir ve daha örnek bir insan olunabilir.


Bana saygı gösterip beni dinlediğiniz için hepinize minnettarım, iyi ki varsınız. Hepinizin karşısına fedakar insanların çıkması dileği ile….

5 Tane Özdeyiş ve Anlamları

 5 Tane Özdeyiş ve Anlamları


1) “Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır. “(ALBERT EINSTEIN):Ülkelerin geleceği o ülkenin göreceği eğitime bağlıdır. Eğitim sayesinde insan değişir daha doğrusu verilen eğitim insanı olumlu yönde değiştirmek zorundadır. Nitelikli eğitim verilmelidir. İnsan eğitim alırken güzel ahlaklı olmayı, dürüst ve güvenilir bir insan olmayı da öğrenmelidir. Bununla birlikte akademik bilgiler de öğrenildiği zaman o ülkenin insanları daha bilinçli, daha iyi insanlar olacaktır. Eğitimden yoksun olan milletler ise kısa zamanda gerileyecek ve cahil kalmaya devam edecektir.

 

2) “Çocuğa küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur.”( ETIENNE GILSON): Çocuğa küçük şeylerden zevk almasını öğretmek gerekir. Mesela kendi başına bir yapabileceği bir sorumluluk verilmelidir. Kendi odasını toplama, oyuncaklarını kaldırma, kumbarasında para biriktirme gibi. Çocuk bu küçük şeyleri yaptığı zaman mutlu olacaktır. Çocuğa her istediğini vermek onu mutlu etmez aksine onu şımartır ve hayattan zevk almamasına sebep olur. Bunun için çocuklara küçük şeylerden zevk almasını öğretmek gerekir.

 

3) “Dedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir.” (JORNEİLLE): İşi gücü olmayan insanların en sevdiği şey dedikodu yapmaktır. Dedikodu yapan insanlar kendini geliştirmemiş, insanların arkasından konuşacak kadar korkak kimselerdir. Bu kimseler itibar etmemek gerekir. Basit insanlar dedikodu yaparak değerli vakitlerini boş yere harcarlar.


4) “Dünyada her şeye değer biçmek mümkündür, fakat öğretmenin eserine asla değer biçilemez.” (SOKRAT): Öğretmenin bir insan yetiştirir ve o yetiştirdiği insan da dünyaya faydalı olabilir ve çok büyük işlere imza atabilir. Öğretmenin yetiştirdiği çocuklar geleceğin aydın yüzleri, gelişimin öncüleridir. Onun için öğretmenin yetiştirdiği esere paha biçilemez.


5) “Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur.” (ZİYA GÖKALP): Bir şeyi düşünmek ve konuşmak kolaydır ama önemli olan o düşündüğümüz ve konuştuğumuz şeyi hayata geçirebilmektir. Bunu yaptığımız zaman zor olanını başarmış oluruz ve böylece düşündüklerimiz ve konuştuklarımız lafta kalmamış olur. Hele bir de başarı ile sonuçlandırırsak her şey daha güzel ve daha iyi olur.

Yaz Dostum Şarkısı Bize Hangi Erdemli Davranışları Yapmamızı Öğütlüyor?

 Yaz Dostum Şarkısı Bize Hangi Erdemli Davranışları Yapmamızı Öğütlüyor?


Barış Manço’nun şarkısı yaz dostum insana dair olan, insanlığa dair olan güzel mesajlar verir.

Şarkının sözleri ve yorumu aşağıdaki şekildedir:

Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet Ağa bir gün öder hesabı

Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet Ağa bir gün öder hesabı

Yaz dostum Barış söyler kendi
Bir dеrs alır mı
Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı
Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış
Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmеli Mehmet Ağa bir gün öder hesabı.

 

 * Güzel sevmeyene adam denilmez. Buradaki güzellikten kastedilen şey güzel davranışlar, güzel ahlaklı insanlar, iyi ve doğru olan her şeydir. Selam almayan kişi verilen selamı almıyorsa ona adam denilmez. Çünkü o insanlıktan henüz nasibini almamış kimsedir. Verilen selamı almak incelik ve nezakettir. Ölünce bizi kefene saracaklar. Yani öbür dünyaya hiçbir şey götürmeyeceğiz. Onun bu dünyada çok fazla mal hırsına kapılmamak gerekir, dünyanın gelip geçici olduğunu her daim aklımızda bulundurmalıyız. Boşa geçmiş ömre yaşam denilmez. Çünkü boşa geçmiş yaşam kişinin tembelliğinin ve zayıf olduğunu göstergesidir. 


Hayatında hiçbir iş yapmamış, alın teri dökmemiş insanın ne kendisine ne de başkasına faydası dokunur. Burada çalışmanın önemi vurgulanmış, çalışmak en değerli hazinedir denilmek istenmiştir. Boşa geçmiş hayat boşluktan başka bir şey değildir. Yani değersizdir. Yoksul insanlara yardım etmek gerekir. Bunun için de yardımsever ve merhametli olmak gerekir. Nerede yetim ve öksüz görürsek ona her türlü destek olmalıyız ve iyi insan olmalıyız. Mal biriktirme işi boştur çünkü kimse bu dünyadan öbür dünyaya mal götüremeyecektir. Onun için paylaşmasını bilmek gerekir. Hakkın ve adaletin peşinde koşmalıyız. 


Haklının hakkı yenilmemelidir. Haksızlığa karşı susulmamalıdır. Kısacası yardımsever olmak, iyi insan olmak, hak yememek, adaletli olmak, dünya malına kapılıp iyiliği elden bırakmamak, hayırsever olmak gibi erdemlerden bahsedilmiştir.

Bu şarkının hikayesi de vardır. Sarı Çizmeli Mehmet Ağa sekiz yüzlü yıllarda yaşayan köyün ağasıymış ama köyün babası derlermiş. Çok sevilen ve sayılan bir ağaymış. Sarı Çizmeli Mehmet Ağa herkese hayır yaparmış, yetimin, öksüzün başını okşar ve kimseyi zor durumda bırakmazmış. İhtiyacı olanlar şehre indikleri zaman Mehmet Ağa’nın defteri varmış ona borçlarını yazdırırlarmış hesabı ödemezler Mehmet Ağa çarşıya inince onların hesabını ödermiş. Yeni evlenen çiftlere tarla, toprak hediye dermiş. Gel zaman git zaman Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’nın parası bitmiş, beş parasız kalarak fakir bir hayat sürmeye başlamış.  Parası bitmesine rağmen o çok mutluymuş çünkü hayatı boyunca iyilik yapmış. Fakir bir şekilde ölmüş. Barış Manço da onun hikayesini Kıbrıs'ta dinlemiş ve bu şarkıyı yazmış.

“Bir İnsanın Gerçek Zenginliği Onun Bu Dünyada Yaptığı İyiliklerdir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Bir İnsanın Gerçek Zenginliği Onun Bu Dünyada Yaptığı İyiliklerdir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon


İnsanın gerçek zenginliği bu dünyada yaptığı iyiliklerdir. Ne kadar çok iyilik yaparsak o kadar çok iyi insan oluruz . Böylece hem bu dünyada sevilen sayılan oluruz. Hem de öbür dünya için hazırlık yapmış oluruz ve amel defterimize sevap yazılır. Allah iyilik edenleri, iyilik düşünenleri, kalbinde kin olmayan kullarını çok sever. Yaptığımız iyilikleri karşılık için yapmamalıyız. Allah rızasını gözeterek yapmalıyız. 


İnsan bir başkasının yardıma muhtaç olduğunu görüyor ve elinde ona yardım edecek imkanı olduğu halde etmiyorsa bu insana iyi insandır diyemeyiz. Çünkü iyi bir mümin yardımsever olmalıdır, paylaşmayı bilmelidir, ben değil biz anlayışı içinde hareket etmelidir. Kendini zor durumda olan insanın yerine koyarak empati kurma becerisine sahip olmalıdır. Gerçek zenginlik gönül zenginliğidir. Kalp kırmamak, dedikodu yapmamak, ah almamaktır. Elinde bir parça ekmeğini bir başka yoksul ile paylaşmaktır. Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de cennete önce cömertlerin gireceğini söylemiştir. Çünkü cömert insanlar içinde mal hırsı bulunmayan, bu dünyanın gelip geçici olduğunu bilen ve bunun için de bu dünyaya tapmayan insandır.


 Ölümlü olduğunun farkında olan, içinde insan sevgisi bulunan, merhametli bir insandır. Bu dünyada sürekli iyilik yapmalıyız. Sokak hayvanlarının karnını doyurmalıyız, yetim ve öksüzlerin yanında olmalıyız ve onlara anne, babalık yapmaya çalışmalıyız, yaşlı ve eli tutmayan, gözü görmeyen yakınlarımıza yardımcı olmalıyız. Ettiğimiz yardımları da karşılık beklemeden ve yüze vurmadan yapmalıyız. Yardım ederken kibirli davranışlar içinde bulunmamalıyız. Tüm bunları yaptığımız zaman insan oluruz ve ahirete de hazırlık yapmış oluruz.

Eğitim İle İlgili En Etkileyici Sözler

 Eğitim İle İlgili En Etkileyici Sözler


Eğitimin olduğu yerde çağa ayak uydurma vardır, bilime ve teknolojiye önem vardır, ilerleme vardır, değişme ve gelişme vardır.


Eğitim ile ilgili etkileyici özlü sözler şunlardır:


Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder. Mustafa Kemal Atatürk

Bilginin gücüne inanıyorum, kültürün gücüne inanıyorum; ama eğitimin gücüne, daha çok inanıyorum. Seyyid Kutub

İnsanoğullarının yönetim sanatı üzerinde düşünen herkes, devletlerin geleceğinin gençlerinin eğitimine bağlı olduğu konusunda ikna olmuşlardır. Aristo


Eğitim kıvılcımla ateş yakmaktır. Boş bir kabı doldurmak değildir. Sokrates

Bizi ilgilendiren konu yalnız barışı kurmanın ve korumanın teknik çareleri değil, aynı zamanda kafaları eğitmenin, aydınlatmanın yoludur. Albert Einstein

Eğitim, insanın güç sandığı ya da gerçekten kolay alt edilebilen engelleri, nasıl aşacağını öğretme sanatından başka bir şey değildir. WoIfgang Van Goethe

Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır. Thedore Roosevelt

 

Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran bilim ordusudur. Mustafa Kemal Atatürk

İnsan kuvvetsiz, mukavemetsiz ve istinatsız doğar; onu kuvvetli, mukavemetli bir insan yapacak olan terbiyedir. Jean J. Rousseau.


Eğitimin insanı bozmaması yetmez daha iyiden yana değiştirmesi gerekir. Montaigne

Dünyaya kuş bakışı bakmak için kendinizi eğitin, her şeyin ne kadar küçük ve önemsiz olduğunu göreceksiniz. Ernest Hemingway

Eğitim görmüş bir halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür; idare etmek kolay, köleleştirmek imkânsızdır. L.Brougham

 

Eğitimden yoksun olan insanlar, ölünceye kadar şahsiyetsiz kalmaya mahkumdurlar. Ziya Gökalp

En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır. Mustafa Kemal Atatürk

Bir mermer parçası için heykel traş ne ise ruh için de eğitim odur. Thomas Edison

Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey onun etki alanının dışında kalamaz. Kötü ahlakları iyiye çevirebilir; kötü ilkeleri yıkar ve yerine yenilerini koyar; insanları melekler seviyesine çıkarabilir. Mark Twain 


Eğitim, bir insanın diktatör olmasına değil, önder olmasına yarar. Lord Braugham

Eğitim olgusunun en şaşılacak yanı, yararsız bilgilerden oluşturduğu bilgisizlik dağının yüksekliğidir. Henry Adams