Kısa hikaye örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kısa hikaye örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ailesi ve Arkadaşları Tarafından Dışlanan Engelli Bir Çocuğun Başarı Hikayesi

 

Ailesi ve Arkadaşları Tarafından Dışlanan Engelli Bir Çocuğun Başarı Hikayesi

 

Alican  konuşma engelli olduğu için kendini çok iyi ifade edemiyor ve ailesi tarafından, arkadaşları tarafından dışlanıyordu. Özel eğitim almaya yeni başlayan on iki yaşındaki Alican ailesinin ve arkadaşlarının onu dışlamasına dayanamıyor, gece yatağına yattığı zaman hıçkırarak ağlıyordu. Kimi insanların ona acıyan gözlerle bakması onu daha da kahrediyordu. Çünkü onun düşüncelerine göre o da normal bir insandı. İnsanın fiziki kusurlarının yeterli olmayışı onun kalbinin olmaması anlamına mı geliyordu, neden anlamıyorlardı ailesi, arkadaşları ve yakın çevresi, neden diyor neden diyor ve bu duruma bir anlam veremiyordu.

 

Özel eğitime yakın bir zamanda yeni bir öğretmen gelmişti. Adı da Esra Öğretmendi. Esra Öğretmenin de kendi yakın çevresinde de engelli bireyler olduğu için bu öğretmenliği yapmaya başlamış, sabırlı, azimli, kararlı ve öğrencilerini koşulsuz seven bir öğretmendi. Alican’ı daha ilk günden çok sevmiş, onun sabrını, derse olan ilgisini, çabasını başarı ile takdir etmişti. Alican’ın güveni işte o zaman gelmişti ve öğretmeni ile beden dili ile iyi bir iletişim kurmaya başlamış, sürekli kitap okumaya başlamış ve zihnini sürekli kitaplarla meşgul etmeye başlamıştı. Alican günlerce odasına kapanıyor, durmadan çalışıyordu. Bir sabah Esra Öğretmen okula geldiğinde Alican ona bir şey göstereceğini beden dili ile ifade etmeye çalıştı. Öğretmeni heyecanlanmıştı. Alican bir yıldır yazdığı engelli bir bireyin yaşamı diye roman yazmış ve edebi dili ustalıkla kullanmış, engelli çocuklar ile ilgili duygularını ifade eden muhteşem bir kitap yazmıştı. Öğretmen bunu hemen okul müdürüne söyledi.

 

 Okul Müdürü de bunu Milli Eğitim Bakanı’na gönderdiğinde yazılan eseri Bakan da çok beğenmişti ve bu kitabın en kısa zamanda ülkenin her kütüphanesine ve her okuluna gönderilmesini emretmiş, Alican kısa zamanda ünlü olmuştu. Ailesi, arkadaşları ona güvenmeyerek büyük hata ettiklerini anlamışlardı ama Alican bunlara  aldırmıyordu artık. Çünkü o bir yazar, o bir kendine güvenen, kendini kanıtlamış diğer insanlardan farkı olmayan bir çocuktu. Biricikti, değerliydi, insandı her şeyden önce. Keşke herkes de önce ona insan olduğu için değer verseydi.

Cumhuriyet, Millet, Bağımsızlık, Cihan, Öğrenciler, Aslı, Hayal, Gerçek, Okul, Tören, Başarı, Sınıf, Milli Egemenlik Kelimelerinden Kısa Bir Hikaye Örneği

 

Cumhuriyet,  Millet, Bağımsızlık, Cihan,  Öğrenciler, Aslı, Hayal, Gerçek, Okul, Tören, Başarı, Sınıf, Milli Egemenlik Kelimelerinden Kısa Bir Hikaye Örneği


Aslı bugün çok heyecanlıydı. Çünkü yarın cumhuriyetin ilan edilişinin 100. yılıydı. Onun için öğretmenleri  100. yıla özgü güzel bir program hazırlamış, ortaokul ikinci sınıf öğrencisi olan Aslı da bu programda  cumhuriyet ile ilgili şiirini okulda okuyacaktı. Onun için hem mutlu hem heyecanlıydı. Akşam olduğunda babası gelmiş, annesi sofrayı kurarak hep birlikte yemeğe oturmuşlardı. Hem yemek yeniyor, hem de televizyonda yarın kutlanacak olan cumhuriyet ile ilgili reklamlar şimdiden yapılmaya başlanmıştı. 


Aslı’nın babası bu reklamları izleyince duygulanmış ve şunları söylemişti: Ne zorluklar çekmiş Mustafa Kemal Paşa, silah arkadaşları ve kahraman vatan evlatları. Bağımsız olmayacaktık. Onlar olmasaydı bu millet de olmayacaktı belki. Köle olacaktık başka milletlerin egemenliği altında. Ama olmadık işte hayalini gerçekleştirmişti Mustafa Kemal. Kimse ona inanmamış, o kendine inanmış, kendi gerçeklerinin peşinden koşmuş ve cumhuriyeti ilan etmişti dedi. 


Aslı, babası ve annesi hem duygulandılar hem de sevinçle yemeklerini yiyip herkes odasına gitti. Aslı erkenden uydu ve sabah erkenden kalktı. Okula vardığında tüm öğrenciler oradaydı. Kutlama birazdan başlayacaktı ve Aslı çok ama çok heyecanlıydı. Beyaz bir gömlek, kırmızı bir pantolon giymiş, saçını özenle taramıştı. Bugüne özel çok güzel olmuştu Aslı. 


Arkadaşı Cihan onu görmüş ve ne kadar güzel olmuşsun Aslı dediğinde Aslı heyecanlanmış ve utanmıştı. Çünkü Cihan da onunla aynı şiiri okuyacaktı. Dört kıtasını Aslı dört kıtasını Cihan okuyacaktı. Cihan da siyah bir takım giyinmiş ve çok yakışıklı olmuştu. Program başlamış ve sıra iki arkadaşa gelmişti. İkisi de heyecanla kürsüye doğru gitti ve çok güzel sesleri ile görü bir şekilde Cumhuriyet şiirini okudular. Şiiri şu şekildeydi:

 

Yaşanmıştı önünde altı asır zorluk,
Yıkıldı bir kavak gibi büyük imparatorluk.
Yankılandı her tarafında vatanın
İşitince sevindi Türkler varlığını "Ata"nın.

Bağırdı kadın, erkek; savaşımız var, savaşımız!
"İndirilemez ay-yıldızlı bayrağımız",
Herkes çareler aradı kendi yolunda
Tek bir çözüm vardı; savaşmak vatan uğruna!

Döndü bulutlar yurtta yağmura,
Can verdi yıkılan kavağım vatan yolunda
Kökü sağlamdı, dallarında yaprak,
Kavağın canlanması, çınlattı; Batı'ya kulak!

Çektiler Mehmetçikler kılıçları kınından
Kahramanca çarpıştılar, Kurtuluş Savaşı'nda
Artık geri dönülmez bir parola;
İstiklâl, cumhuriyet ve hürriyet yolunda!

Köküdür kavağımın cumhuriyet,
Dallarında istiklâl ve hürriyet.
Artık hiç eksik olmaz kavağımda;
Türk genci var oldukça yurdumda!

Güvenmiştir Atatürk Türk gencine;
Yücelt, koru, sahip çık vatanına diye
Asla terk etme cumhuriyeti;
Türk genci korumalı hürriyetini!

Atasını seven gençler
Filizlenmeli yurdumda
İhtilal çıktığı anda,
Koş, hiç düşünmeden vatan yoluna!

Türk genci şehitlerini anmalı
Gazilerine yardımda bulunmalı
Tarihi hatırlamalı, bundan ders çıkarıp,
Türk istiklâl ve cumhuriyetini sonsuza dek hatırlamalı!  (Canan AYHAN)


Şiirlerini okuyan iki genç alkışlar eşliğinde sınıflarına uğurlandılar. Tören bittikten sonra öğretmen cumhuriyetin nasıl önemli bir erdem olduğunu, cumhuriyetin milli egemenlik olduğunu, kadına verilen değer olduğunu, eğitim olduğunu, akıl ve bilimi temel aldığını anlattı öğrencilere. Başarılı bir şekilde şiirlerini okudukları için Cihan ve Aslı2ya da teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı. Böylece 100 yıllık dev çınar cumhuriyetin d devam etmesi için hep birlikte farklı şiirler, şarkılar okundu ve güzel bir gün geçmiş oldu.

Fedakarlık İle İlgili Hikaye

 

Fedakarlık İle İlgili Hikaye


İki arkadaş, iki can dostun öyküsüdür bu. Şule ve Nisa. Şule ve Nisa üniversitede tanışmışlardı. Şule Nisa’nın iki buçuk yaşındaki kızını ilk gördüğünde onu çok sevmiş ve bu tatlı ve melek yüzlü kız kim demişti. Nisa’nın eşi Mete Bey ise benim kızım demişti. O günden sonra Şule Mete abisine kızınız çok tatlı ve çok güzel demiş, o küçük kıza bağlanmış, onu çok sevmişti. Daha sonra Şule  küçük kız Meryem’in annesi ile tanışmıştı. Şule ve Nisa ilk bakışta birbirlerini fazla sevmemişlerdi. Ta ki Şule Meryem’e gerçek anlamda sevgisini gösterene kadar. Başlarda Şule’yi fazla samimi bulmayan Nisa onu gerçekten tanıdığında hiç de kötü biri olmadığını anlamış ve ikisi çok yakın dost olmuşlardı.. 


Şule öğretmenlik bölümünü okurken, Nisa ise eşi ile üniversitenin bir bölümünde çay ocağı işletiyor, üniversiteli öğrencilere çay satıyorlar, oralet satıyorlardı. Şule Balıkesir’den Maraş’a okumaya gelmişti. Nisa da aslen Maraşlıydı zaten. İki yakın arkadaş, iki yakın dost olmuşlardı. Nisa’nın küçük kızı iki dostluk kurulmasını hazırlamıştı. Şule üniversitede dört yıl okumuş ve o dört yıl boyunca Nisa ona elinden gelen her türlü yardımı yapmış, Nisa da ona sevgi ile bağlanmış, onun bu iyiliğini asla unutamayacağını söylemişti. Üniversite bitmiş, Şule;  öğretmen olarak başka bir şehre atanmıştı. O artık kadrolu bir öğretmendi. Her ne kadar Nisa ile ayrılmış olsa da  birbirlerini hiç bırakmamışlardı. Daha çok telefonda konuşuyordu ama dostluk hiç bitmiyordu.


 Aradan  altı yedi ay geçmişti ki bir gün Şule Nisa’nın bir trafik kazası geçirdiğini duydu ve ilk biletle hemen Maraş’a gitti. Nisa çok kötü kaza yapmıştı. Belde çatlak, kürek kemiklerinde eziklik, kolda kırıklık vardı ve bakıma ihtiyaç vardı. Nisa bunu duyar duymaz okuldan iki haftalığına rapor aldı ve soluğu can dostunun yanında aldı. Şimdi fedakarlık zamanıydı. Hemen Maraş’a gitti ve can dostunu buldu. Sonra onun bakımını üstlendi ve on beş gün boyunca arkadaşı için her türlü sorumluluğu üzerine aldı. Nisa’nın anne ve babası o çok küçükken vefat etmiş, kardeşleri ise işlerimiz yoğun diye gelmemişti. Şule kardeşten öte olmuştu onun için. Küçük Meryem'e de Şule bakıyor, Mete abisi ise işine devam ediyordu. Mete Bey evini geçindirmek zorunda olduğu için Nisa'ya zaman ayıramazdı. Çünkü onun kadrolu bir işi yoktu.


Daha sonra  Şule okuldan izin alarak bir on beş günlük rapor daha aldı ve arkadaşı ayağa kalkana kadar elinden gelen her türlü işi yaptı. Onun yemeğini yediriyor, onu tuvalete götürüyor, ona sevgisini ve samimiyetini her türlü hissettiriyordu. İşte gerçek fedakarlık örneği buydu. Bir ay sonra görev yerine geri döndü Şule. Nisa da yavaş yavaş iyileşti ve iki arkadaş her geçen gün birbirine daha çok bağlandı ve her zaman birbirleri için özverili olmaya devam ettiler. Biliyorlardı gerçek fedakarlık emek etmek, kendi çıkarlarından yeri geldiğinde ödün vermek ve gerçek sevmekti.

Çobansız Sürüyü (Koyunu) Kurt Kapar Sözü İle İlgili Hikaye

 Çobansız  Sürüyü (Koyunu) Kurt Kapar Sözü İle İlgili Hikaye

 Atasözünün anlamı şudur: Birlikte yapılan bir işten ayrılanlar zarara uğrar. Koruyucusunu kaybeden kendini tehlikeden koruyamaz.


 

Çobansız koyunu kurt kapar sözü ile ilgili hikaye:

Arkadaşım Mehmet, Ahmet, Ömür ve ben okula doğru gidiyorduk. Okula vardığımızda zil çaldı ve sınıflarımıza girdik. Herkes sırasında oturuyordu ama  Kerem’de  bir tuhaflık vardı. Uykusunu iyi alamamış gibi gözlerinin altı morarmış, kendinden geçmiş bir vaziyetteydi. Geçmiş olsun Kerem bir sıkıntı mı  var diye sorduğumda hiçbir şey yok iyi uymadım diye beni geçiştirdi. Daha sonra öğretmen geldi, dersini işlemeye başladı ama o da arkadaşımızda bir tuhaflık olduğunu anladı ve hayırdır oğlum gözlerin neden bu halde dedi. Yok bir şey öğretmenim dedi ama öğretmenimiz buna inanmadı. Zil çaldı ve teneffüse çıktık.

 

 Dışarıda oynama başladık ama yanımıza Kerem gelmemişti. Kerem’i merak ettim ve sınıfa geldim, sınıfta da yoktu, okulun arka tarafına baktım orda da yoktu. Tam umudumu kesmiştim ki Kerem okulun  arka tarafından dışarı çıkmış bir arabayla gelen  yabancı kişiler ile konuşuyordu. Bunu gördüğümde çok şaşırdım ve hemen koşarak bu durumu öğretmenime bildirdim. Zil çaldı Kerem sınıfa girdi ve öğretmen onu alıp sınıf dışında özel konuşmuştu. Kerem’e o kişilerle arkadaşlık yapmaması gerektiğini, o kişilerin Kerem’i bu hale getirdiğini anlatmış ama Kerem onu hiç dinlememişti. Mehmet, Ahmet, Ömür ve ben  okul çıkışı Kerem’i aramıza aldık ve onun yabancı kişiler ile neden buluştuğunu sorduğumuzda onlar bana yasaklı madde satıyor ben de kullanıyorum dedi.

 

Biz de bunun doğru olmadığını, hemen polise söylemesi gerektiğini söyledik ama Kerem’in bizi umursamadı. Öğretmene bir şey derseniz, polise beni şikayet ederseniz kendime daha kötü şeyler yaparım diye bizi tehdit etmeye başladı ve biz de kimseye söyleyemedik korkudan ama çok üzülüyorduk onun bu haline. Daha sonraları Kerem iyice kötü olmaya başlamış, zayıflamaya, hasta olmaya başlamıştı.  Ne öğretmeni dinledi, ne de bizi. En sonunda o yabancı kişiler ile gitti ve bir daha da okula geri dönmedi.

Doğa İle İlgili Kısa Hikaye Örneği

 Doğa İle İlgili Kısa Hikaye Örneği

İlkbahar gelmişti. Her yer yemyeşildi. Mis gibi bahar havasını penceremden odama dolmuştu. Baharın Babam hafta sonu bizi doğa gezisine çıkarmıştı. Kardeşim, annem ve ablamla harika bir doğa gezisine başlamıştık. Kayseri Yahyalı Aladağlara doğru yol adlık. Arabamıza et, köfte, sucuk, ve içecekleri de koymuştuk. Hem piknik hem de doğa gezisine gidiyorduk.  Aladağlar bizim yaylamızdır.


 Orada papatyalar olur, kuzu kulakları olur, değişik otlar, çiçekler olur. Arabayla giderken bir çeşme başında mola verdik Aladağların buz gibi berrak suyunu kana kana içtik. Her yer mis gibi kokuyordu. Yarpuz kokusu ve papatya kokusu birbirine karışmış bizi bir hoş etmişti. Suyumuzu içtikten sonra arabaya binip daha yukarılara gittik ve Aladağların yemyeşil alanlarını doya doya gezdik. Daha sonra karnımız acıktı ve pikniğimiz yaptık. Mangal yaptığımız yeri temiz bıraktık ve çöpleri oraya bırakmadık. Getirdiğimiz poşete çöpleri koyduk ve Aladağları tertemiz bıraktık. Akşama kadar top oynadık, kırlarda koştuk, temiz havaya doyduk ve en sonunda yorgun düştük. 


Hepimiz arabamıza binip evimize geldik. Harika bir doğa gezisi olmuştu benim için. Orada değişik ağaç türlerini görmüştüm, değişik bitkiler görmüştüm. Günüm yorucu ve muhteşem bir temiz havayı içime çekerek geçmişti. Doğayla iç içe olmak insana ayrı bir mutluluk veriyor, günlük stresimizi, dertlerimizi bir kenarda bırakıyorduk.

100 Yıllık Cumhuriyet Konulu Hikaye Örneği

 100 Yıllık Cumhuriyet Konulu Hikaye Örneği

Bugün sabah erkenden kalkmıştım.  İçim içime sığmıyordu. Mutluluktan gözlerin parlıyor kızım Ayşe diye seslendi annem. Neden olduğunu çok iyi biliyorsun dedim o da bana ben de seninle aynı duygular içindeyim benim canım kızım dedim. Bugün 100 yıllık  tarihi bir gün. Bugün cumhuriyetin 100. yılına gireceğiz ve bu muhteşem bir duygu dedi. Cumhuriyet demek egemenlik dedi annem, kadınlara değer verilmesi, eğitimi ve öğretimin daha önemli hale gelmesi, milletin iradesi dedi. Hemen kahvaltıları yaptık ve meydana doğru hızlı adımlarla gittik. Okulumuzdan arkadaşlarım da gelmişti. Bugün Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923 ‘te ilan ettiği cumhuriyetimizin, demokrasi şöleniydi. Dışarısı çok güzeldi. Güneş doğmuş, hava ise pırıl pırıldı. Türk bayrakları ve Mustafa Kemal resimleri asılıydı her yerde. Mehmetçik resimleri ile ayrı bir güzellik katıyordu bu havaya. Halk da yavaştan alanı doldurmaya başlamıştı.

 

İnsanlar coşku ile akın akın geliyordu meydana, Ellerinde Türk bayrakları, balonlar olan çocuklar, nineneler, dedeler, gaziler, askerler, öğretmenler, avukatlar, doktorlar, çiftçiler bugün cumhuriyet için dolduruyordu meydanı. Kolay kazanılmamıştı bağımsızlık, kolay elde edilmemişti egemenlik. Ne çileler çekmişti Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve kahraman Mehmetçiklerimiz. Onun için onurluyduk, gururluyduk ve mutluyduk. Az sonra Cumhurbaşkanımız, bakanlar, her siyasi partinin milletvekilleri doldurdu alanları ve başladı Cumhuriyet şarkısı. Herkes bir ağızdan cumhuriyet şarkısını bağıra bağıra söylemeye başladı ve gözlerimiz doldu, duygu dolu anlar yaşandı. Ey Yükselen yeni nesil, gelecek bizimdir. Cumhuriyeti atamızdan aldık bizlere emanettir. Karanlıklar korkun bizden Türk genciyiz biz. Vatanın ve milletin geleceği biz. Atasının izinde, cumhuriyet yolunda elinde bayrağıyla Türk genciyiz biz diye sesler yükseldi ve içim mutluluktan coşmuştu.

 

Ne güzel bir şölendi bu böyle. Herkes birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmuştu. Bugün koca çınarımız cumhuriyetimiz 100 yaşındaydı. Koca bir asırdı onun yaşı. Ne badireler atlatmıştı bu günlere gelene kadar cumhuriyetimiz. Cumhurbaşkanımız kürsüde Mustafa Kemal’i, silah arkadaşlarını ve vatanın kıymetli evlatlarını andı. Daha sonra şiirler okundu, şarkılar söylendi, gösteriler yapıldı ve hep birlikte Yaşasın cumhuriyet, sonunda sen de 100 yaşına girdin, 100 yıllık oldun cumhuriyet naraları ile mutluluktan bağırmaya başladılar. Çok güzel ve anlamlı bir gün geçmişti. Çok yorulmuştuk. Sesimiz gitmişti ama cumhuriyet için değerdi. Atalarımın kanı ile sulanan bu topraklara ve cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkacağıma söz verdim içimden. Ruhlarınız şad olsun bu vatan için kan dökenler, bu vatan uğruna şehit olanlar. Emanetiniz emanetimizdir.

Yardımseverlik, Paylaşma Duygularını Öne Çıkaran Bir Hikaye Yazınız.

 Yardımseverlik, Paylaşma Duygularını Öne Çıkaran Bir Hikaye Yazınız.


Arkadaşlarla okula gidiyorduk. Hava bugün çok soğuktu. O kadar soğuktu ki soğuk içime işlemeye başladı ve hemen hafiften öksürmeye başladım. Montumun önünü iyice kapattım ve karnımı üşütmeyeyim dedim. Arkadaşım Ali, Mehmet ve Mustafa’yı çağırıp hep birlikte okul yoluna koyulduk. Onlar da üzerini sıkı sıkı giyinmişti. Sivas’ın soğuğu bir başkadır. Memleketim diye demiyorum gerçekten çok dondurucu bir ayazı vardır. Okula doğru giderken mahallemize yeni taşınmış olan bir arkadaşımız da okulun giriş kapısından girmek üzereydi. Annemin söylediğine göre çocuk annesi ile yaşıyordu. Babası başka bir ülkede  çalışmak zorunda olduğu için yanlarında değilmiş. Daha yeni iş bulmuş ve Almanya’ya gitmiş.


 Onun için de maddi durumları çok kötüymüş. Çocuk okula girdi. Hemen hızlı adımlarla yüzünü görmek için öne geçtim ve yüzünü gördüm. Masum bir çocuğa benziyordu.  Çocuğa baktım eli yüzü kıpkırmızı olmuştu, soğuktan elleri titriyordu. Üzerinde okul kazağı ve incecik bir hırka vardı. Onu öyle görünce içim bir tuhaf oldu. Kendimi kötü hissettim, suçlu hissettim. Halbuki o da çocuktu ve tüm çocukla üşümemeliydi dedim içimden. Daha sonra okula vardık ve dersler işlendi. Okul çıkışı koşarak eve gittim ve anneme olanları anlattım. Yeni komşumuz olan çocuğun durumunu söyledim ve annem de bu duruma çok üzüldü. Hemen komşu arkadaşlarını aradı ve bu aile için ne yapabiliriz diye bizim evde toplandırlar. Önce yeni taşınan çocuğa onu kışın sıcak tutacak kaliteli bir mont ve ayakkabı alındı. Eldiven ve bere alındı. Daha sonra komşu teyzeler markete gidip onların ev için gereksinimleri ne ise onları almış Bir pazartesi günü  çocuk okuldayken annemler çocuğun annesi ile tanışmak için evlerine gitmiş ve tanışmışlar. Annemler yaptıkları kışlık gıdalardan da koca bir paket yapmışalar yani evlerindeki şeyleri o komşumuz ile paylaşmışlar Kadıncağız çok mahcup olmuş ve neden zahmet ettiniz demiş ama annemin dediğine göre gözleri parladı zavallının dedi.


 O kadar mutlu oldu ki anlatamam Hüseyin dedi. Ben daha çok mutlu oldum annem dedim ve sarıldım ve benim güzel gözlü melek anneme. O günden sonra çocukla arkadaş olduk, dost olduk. Adı Aydın’mış. Gerçekten de aydın yüzlü ve başarılı bir çocuktu. Zor günlerde yardımlaşma, paylaşma  ve dayanışma ne güzel oluyordu. İnsanlar nasıl da insanlığını gösterebiliyordu. bu günlerde. Yardımlaşma ve paylaşma güzel dostlukların da oluşmasını sağlıyordu.

Vatan Sevgisi İle İlgili Hikaye Örneği (2)

 Vatan Sevgisi İle İlgili Hikaye Yazınız.


 Yıllar önceydi. Bugün okula gidecektim. Atanmış bir Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak okulda ilk gün dersime başlayacaktım ama aklıma yıllar öncesi geldi ve bir anda oturdum ve dalıp gittim. Annemi, babamı hatırladım, çocukluğumu hatırladım. Bir sabah kalktığımda annem erkenden kalkmış, mutfağa yönelmiş ve çayı demlemişti. Bugün 10 Kasım olduğu için annem çok üzgündü. 


Mustafa Kemal Atatürk vefat ettiği için ona olan sevgimiz ve özlemimiz her 10 Kasım’da artıyor ve ailece üzülüyorduk. Annem dedi ki: Bak Ahmet Atamız bizim vatanımız için ne çileler çekti , kimse ona inanmazken o büyük bir vatan kurdu ve düşmana vermedi bu vatanı diyerek ağlamaya başladı. Sana düşen de bu vatanı çok sevmek ve çok çalışmak dedi. Babam da bana dönerek: Bu vatan için nice şehitlerin kanları aktı,  Mehmet Akif boşa dememiş: “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” diyerek İstiklal Marşı’ndan bir dize söyledi ve hepimiz duygulandık ve babama şunu dedim: Merak etme baba ben büyüyünce iyi bir öğretmen olacağım ve öğrencilerime önce vatan sevgisini aşılayacağım dedim. 


Onlar da güldü ve mutlu oldular. Şu anda babam ve annem hayatta yok. Bir trafik kazasında ikisini kaybettim ama onlara yakışır bir evlat olmaya çalıştım hayatım boyunca. Benim öğretmen olduğumu göremediler ama yalnız değilim. Çünkü benim ailem öğrencilerim olacak ve onlar birlikte vatan için çok çalışacağız diyerek yola koyuldum. Okula vardım. Pırıl pırıl öğrenciler vardı karşımda. Gözleri parlayan sevgiye ve ilgiye muhtaç olan muhteşem çocuklar... Hepsi ile tek tek tanıştım ve zaman içinde hepsini çok iyi tanıdım ve çok sevdim. Ben onlara vatan sevgisini anlattım ve davranışlarımla örnek oldum. Onlar da kendine düşen sorumlulukları yerine getirdi ve beni utandırmadılar. Hepsi de başarılı ve çalışkan oldular. Onları daha sonra Anıtkabir’e götürdüm ve Atalarına olan sevgilerini orada da belli ettiler. Çanakkale'ye götürdüm ve oradaki şehit mezarlarını gezdirdim ve nasıl bir ecdadın çocukları olduğunu onlara hissettirdim zannımca. Gidecek yerlerimiz henüz bitmedi ama devam edecek.


Gezilerden sonra okulumuza döndük. Çocuklarım vatanlarının daha çok gelişmesi için derslerine çok çalıştılar ve iyi notlar aldılar. Yıl sonunda baktım ki masalarda ve sıralarda tek bir çizik yok, sınıflarını temiz tuttular, okulu temiz tuttular ve sorumluluk sahibi çocuklar oldular. Çünkü vatanını seven okul eşyalarını da korurdu, ödevlerini de yapardı.... Onların her birinin vatansever bir çocuk olması için hayatımın sonuna kadar mücadeleme devam edeceğim. Çünkü vatansever olurlarsa bu vatan kolay yıkılmaz ve daha da güçlenir, gelişir ve dünyanın en gelişmiş ülkesi oluruz. Dünyanın en vatansever milleti oluruz inşallah.

 

Sen İşten Korkma İş Senden Korksun Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

  Sen İşten Korkma İş Senden Korksun Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

 

Başka bir şehirden yeni gelin gelmişti Emine. Üniversiteyi bitirir bitirmez sevdiği adamla evlenmişti. Emine Diş Hekimi olmuş, eşi ise mühendisti. Her sabah işine gidip gelen Emine ev işlerini fazla anlamıyor, çok iyi yemek yapmayı bilmiyordu. Eşi onu her şeye rağmen çok seviyor ve her şeyin zamanla öğrenilmesi gerektiğini bunun için üzülmeye değmediğini Emine’ye anlatıyordu.

 

 Kayınvalidesi Emine’nin beceriksiz olduğunu orda burada söylüyor sadece okumakla iş olmuyor  diyordu. Bu sözler Emine’nin kulağına geldiğinde Emine’nin canı acıyordu. Halbuki harika bir diş hekimiydi ve işini de muhteşem yapıyordu. Emine hem ev işini hem de kendi ana işini dört elle daha iyi yapmak için kendini geliştirmeye, okumaya, araştırmaya devam etti. Ev yemeklerini yapan bir siteye girdi ve oradan çok çeşitli yemekler yapmayı öğrendi. Muhteşem yemekler yapmaya başlamıştı. Eşi Selami Bey de Emine’nin yemeklerine bayılıyor hatta annesininkinden bile daha güzel yaptığını söylüyordu. Kayınvalidesi de Emine için söylediklerinden pişman olmuş, ondan özür dilemişti. İşten korkmamış, kaçmamıştı Emine. Aksine üstüne üstüne gitti ve çoğu kişiden de daha iyi yemekler, salatalar, tatlılar, börekler yaptı. İş ondan korkmaya başlamıştı.

 

 Kocaman doktor olmuş bir hanımefendi elbette yemek yapmayı da öğrenecek ve kendini mutlu edecek, kendine değer verecekti. Başkalarının çok iyi yemek yapıyorsun sözlerine de çok kulak asmadı. Çünkü o kendini zaten biliyordu sadece geçmişinde fazla yemek bilmediği için kötü yaparım diye çekinmişti ve artık endişe duyacağı hiçbir şey de kalmamıştı.

Baş Başa Vermeyince Taş Yerinden Oynamaz Atasözü İle İlgili Hikaye

 Baş Başa Vermeyince Taş Yerinden Oynamaz Atasözü İle İlgili Hikaye

 

Not: Atasözünün anlamı; Aynı işten anlayanlar veya yakın kimseler güç birliği yaptığında zor işler kolaylıkla halledilebilir.

 

Sonbahar mevsimi gelmiş, annem kış hazırlıklarına başlamıştı. Kış için bahçemizde babamın ektiği, emek edip alın teri döktüğü domatesler, biberler, salatalıklar olmuş ve fazlası ise turşu yapılmak için toplanacaktı. Kardeşim, ablam ve ben okula gittiğimiz için anne ve babam tarladaki o kadar ürünü toplamakta güçlük çekecekti. Kendimi ve ailemi tanıtmayı unuttum bu arada.  Ben Ayşe. 14 yaşındayım. Ablam Merve 17 yaşında . Kardeşim Muhammed ise 9 yaşında. Babam Ahmet 45 yaşında annem ise Gül ise 41 yaşında. Mutlu ve küçük bir aileyiz. Babam devlet memuru annem ise ev hanımı. Evde bahçe işleri ile uğraşır.

 

Annem bahçe işlerini çok sever. Bugün de ürünler toplanacaktı. Bugün okul olmadığı için ablam ve kardeşlerimle birlikte sabah erkenden kalktık. Ablam odamıza gelip bizimle sessizce konuştu ve şunları söyledi. Kardeşlerim o kadar ürünü annem ve babam tek başına halledemez. Bizler de onlara yardım edelim dedi ama henüz annem ve babam kalkmamıştı. Tarlamız eve yakın olduğu için kahvaltı bile yapmadan hemen tarlaya gittik. Saat henüz sabahın altısıydı. Hemen ürünleri toplamaya başladık. Saat on ikiye kadar çok çalıştık ve alnımızdan terler akmaya başladı. Dinlenmek için oturduğumuzda annem ve babam da gelmişti. Bizim çalıştığımız görmüşler ve bize kahvaltılık yiyecekler getirmişti. Bize sarıldılar ve çok mutlu oldular. Duygulanmışlardı. Baş başa vermeyince taş yerinden oynamaz demişti babam. Bize yardım ettiniz ve işin çoğu kısmını bitirdiniz artık siz eve annenle ben çalışmaya devam diyerek bizi eve yolladılar. Daha sonra biz eve geldik ve hemen duş yaptık. Sonra güzel bir öğle uykusuna daldık.

 

Uyandığımızda annem ve babam gelmişti. Babam çarşıya uğramış ve etli ekmek yaptırmış, ayran almıştı. Onları afiyetle yedik ve o gün çok yorucu ve mutlu geçti. Zor olan işler baş başa verilince halledilmişti. Biz onlara yardım etmeseydik çok yorulacaklar ve ve belki de hasta olacaklardı. Baş başa vermeyince taş yerinden oynamayacak, olan ürünler belki de kısa zamanda toplanamayacağı için çürüyecekti. Allah2tan biz akıllık yapıp ailemize yardım etmiştik ve işin üstesinden gelmiştik evelallah.

Yanlış Anlaşılma Konulu Okulda Geçen Bir Hikaye Yazınız.

 Yanlış Anlaşılma Konulu Okulda Geçen Bir Hikaye Yazınız.

 

Sabah erkenden kalktığımda gece yatakta üşüdüğümü hissettim. Üzerim açık kalmıştı. Sonbahar mevsimi kendini göstermeye başlamıştı. Annemin demlediği çayın buram buram kokusu odama geliyordu. Bugün okul zamanıydı. Hemen kalkıp elimi, yüzümü yıkadım ve kahvaltıya oturdum. Kahvaltıda annem mis gibi pişi yapmıştı yanında da kahvaltılık ürünlerden koymuştu. Karnımı doyurup hemen üstümü giyindim, çantamı hazırladım ve okul yolunu tuttum. Necla ve Meryem de bana katılarak okula doğru vardık. Okul bahçesi tıklım tıklımdı. Anne babalar, çocuklar okulu kuşatmışlardı sanki.

 

 Okul zili çaldı ve sınıfa girdik. Sınıfımıza bu yeni bir kız gelmişti. Adı Yeşim’di. Yeşim çok güzel, sarı saçları, mavi gözleri olan bir kızdı. Bana doğru baktı ve selamlaştık. Daha sonra onunla konuşmaya çalıştım ama o çok konuşmak istemedi. Kendini bir şey zannediyordu galiba. Havalıydı gibi gelmişti. Sinir oldum ve ona ters ters bakmaya başladım. Teneffüs zili çaldığında Yeşim arkadaşlarımın ve benim yanıma geldi. Merhaba diyecekken mer- haa- baa diyerek kekelemeye başladı. Biz de bizimle  dalga geçiyor diye bastırdık kahkahayı. Bizim gülmemiz için onun çok ağrına gitmiş olacak ki sırasına oturdu ve ağlamaya başladı.  O sırada koridordan geçmekte olan Şule Öğretmen Yeşim ile konuştu ve neden ağladığını sordu. O ise konuşmaya çalıştı ama konuşamadı daha çok kötü oldu. İşte o anda anladık nasıl bir hata ettiğimizi. Yeşim gerçekten kekemeydi. Bizimle gerçekten konuşmak istemişti ama biz özellikle de ben onu yanlış anlamıştım ve hemen kendine gel Esra dedim. Kendine gel ve git kızdan özür dile dedim.

 

Hemen iç sesimi dinleyip Yeşim’den özür diledim ve okulumuza hoş geldin güzel arkadaşım kusura bakma seni yanlış anladım dedim. O da beni affetti ve sarıldı. O günden sonra sınıfımdaki en yakın arkadaşım olmuştu Yeşim artık. Bir daha insanları tanımadan onlara karşı ön yargılı olmayacaktım ve yanlış anlamalarıma, yanlış algılamalarıma son verecektim.

Umut, Kaldırım, Muhteşem, Karne, Ay Işığı, Ceviz, Hoşgeldin, Göz, Anne, Mektup Kelimelerinden Bir Hikaye Hazırlayınız.

 Umut, Kaldırım, Muhteşem, Karne, Ay Işığı, Ceviz, Hoş Geldin, Göz, Anne, Mektup Kelimelerinden Bir Hikaye Hazırlayınız.


Hava kararmaya başlamış  ve bir anda yağmur yağmaya başlamıştı. Şimşekler çakıyor, insanlar bir yere kaçışıyordu. Yağmur bir anda yerini doluya bırakmıştı. Bir an önce eve varmak için kaldırımlardan yürümeye başladım. Önce küçük olan dolu sonra  yumurta büyüklüğüne dönüşmüştü. O muhteşem yağmurdan eser kalmamıştı şimdi. Koşarak eve vardım. Evimiz yakındı yoksa yağan dolu başımı yarabilirdi. Çünkü arabaların,, iş yerlerinin camlarını yerle bir etmişti dolu.  Hatta bir tane dede işle göz göze gelmiştik o sırada. Bana gülümsemiş ve çabuk yavrum koş yakalanma bu doluya diyerek benim kurtulmamı istemişti.

 

Eve vardığımda annem açtı kapıyı. Hoş geldin Esma dedi. Hoş bulduk anne dışarı çok kötü çok korktum dedim. Annem de bana sarıldı ve beni ısıttı. Bu yaz mevsiminde neyin dolusu bu dedi. İklimler iyice şaşırdı artık. Küresel ısınmanın etkisi ile ne hangi hava olayının Ne olacağını kestiremiyoruz dedi. Daha sonra yemeğe oturduk ve yemeğimizi yedik. Babam ben küçükken vefat ettiği için annem ve ben yaşıyorduk küçük ama sıcacık yuvamızda. Daha sonra annem dışarıya baktı ay ışığının bize gülümsediğini hayal ettik. Ay vardı dışarda muhteşem görünüyordu. Babam da olsaydı diye geçirdim içimden. Yarın karne verilecekti. Onun için uyuyup uykumu almak ve mutlu bir şekilde karne almaya gitmek istiyordum. Her karne verilişinde herkesin babası yanında oluyordu ve ben de babamı özlüyordum. Nasıl bir duyguydu acaba insanın babası olmak. Baba kokusu nasıldı acaba. Üzülüyordum ama anneme belli etmiyordum. Büyümüştüm ne de olsa. Kocaman kız oldun diyordu benim güzel annem bana, her şeyim umudumdu annem benim bu hayattaki. İyi ki, vardı. İyi ki Allah annemi de almamıştı benden. Umut kelimesi annemdi benim için.

 

 

Hemen yatağıma gittim ve uyudum. Rüyamda dolu yağıyor ve ben de ağlıyordum Sabah güneşi odama dolmuştu. Annem sabah bahçeden topladığı yaş cevizleri sepete koymuş giderken bunları da öğretmenine götürelim Esma o yaş cevizi çok seviyormuş dedi. Olur anne dedim. Birlikte süslendik çıktık karne almaya. Daha sonra karneler verildi. Öğretmen anneme cevizler için ve benim gibi bir çocuk yetiştirdiği için sarılıp teşekkür etti. Veda zamanı geldi ve ayrıldık okuldan. Çok güzel bir gün geçmişti benim için çünkü arkadaşlarımla sarılmış, ağlaşmıştık ama geri kavuşacaktık günü gelince…

Azimle Yüce Dağlar Devrilir Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

 Azimle Yüce Dağlar Devrilir Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

 Sonbahar mevsimi gelmiş, havalar soğumaya yavaş yavaş başlamıştı. Artık sabahları sıcak değil soğuk oluyordu. Babam sabah erkenden kalkmış bizi de uyandırmıştı. Annem kahvaltıyı hazırlamış, çayın mis gibi kokusu odama kadar gelmişti. Hemen kahvaltıya koştum. Annem hey ufaklık önce el yüz yıkanacak unuttun mu dedi. Ben de zoraki gülümsemeyle  yüzümü yıkadım ve tekrar sofraya geldim. Bu sabah babamın canı sıkkındı. Onun üzüntülü olduğunu yüzündeki acı tebessümden anlayabiliyordum. İş yerindeki patronu artık ona ihtiyaç olmadığını ve zorunlu olarak onu işten çıkarmak zorunda kaldığını söylemişti. Babam bunu bizimle paylaşırken sesi titriyor ama yine ağlamamak için kendi tutuyordu.


 Annem babamın elini tuttu ve canın sağ olsun Mithat dedi. Üzülme birlik oluruz, beraber oluruz bunun da bir yoluna bakarız elbet dedi. Daha sonra babam beni, Mustafa ve ablamı okula bıraktı. Kayseri’nin soğuğu da bir başkaydı. Hemen okula girdim ve doğruca sınıfıma gittim. Aklım babamda kalmıştı. Nasıl geçineceğiz ne yaparız bu kış diye üzülmeye başladım ve daha sonra öğretmenim geldi ve ders başladı. Ders bittiğinde babam ve annem okula gelmişti. İkisinin de gözleri parlıyordu. Çünkü benim becerikli annem babama bir konuda fikir vermişti. Annemin çarşıda babasından kalma küçük bir dükkanı varmış. Dedem babamın işten çıkarıldığını duyunca o dükkan senin Mithat ne yaparsan yap demiş. Annem çok becerikli olduğu için oraya küçük bir pastane açmayı planlamış. Hep birlikte pasta, börek, kek , sarma, mantı dolma yapılıp satılacakmış. Bunu duyduğumda çok mutlu oldum. Hemen işe başlandı.

 

Önce dükkan yıkandı ve pırıl pırıl oldu. Daha sonra babam devletten üç yüz bin kadar kredi çekti ve bizim minik aile pastanemiz kuruldu. He bu arada babam yanına  iş araya genç birini de aldı ve böylece o kişiye de bir ekmek kapısı açılmış oldu. Babam ve annem azmi ile her gün muhteşem yemekler, pastalar yaptı. Okul çıkışı dükkanımız dolup taşıyordu. Çektiğimiz kredinin kat kat fazlasını kazanmaya başladık. Pastanemizin adını azim pastanesiydi. Daha sonra babam bizim pastaneyi büyüttü ve kocaman ünlü bir pastaneye dönüştü.  Pastanemizin farklı şehirlerde de şubeleri açıldı ve hem maddi olarak hem ruh olarak zengin bir aile olmuştuk ve kimseye el açmak zorunda kalmamıştık. Azimle yüce dağlar devrilmiş, azmin kararlığı karşısında umutsuzluğa yer dahi verilmemişti.

Bir Çocuğun Aile İçi İlişkilerini Anlatan Bir Hikâye Tasarlayınız.

 Bir Çocuğun Aile İçi İlişkilerini Anlatan Bir Hikâye Tasarlayınız.

 

Asya’nın babası mühendis, annesi ev hanımıydı. Asya ve iki küçük kız kardeşi olmak üzere evde üç kardeş vardı. Yaşadıkları şehir İstanbul’du.  Asya on iki yaşında, Mine, dokuz yaşında, Ela ise yedi yaşındaydı.  Güzel kızların annesi sabah erkenden kalkar evini temizler ve çocuklarına mis gibi enfes kahvaltılık yiyecekler yapardı. Anne Eyşan Hanım üç tane güzel kız çocuğuna sahip olduğu için çok mutluydu. Baba Hasan Bey ise mühendisti. Sabah erkenden işe gider, işten gelince ise üç tane gül gibi kız çocukları ile ilgilenir, anne akşam yemeğini yapar ve çok güzel anlar geçirirlerdi.

 

Bir gün baba yine iş yerinden çıkmış evine gelmişti. Hasan Bey çok yorgun olduğu için uzanmıştı. Asya’nın ertesi günü matematikten sınavı olduğu için babasının yanına gidip anlamadığı konuları babasına sormaya başladı. Hasan Bey şu anda başım ağrıyor Asya biraz sonra gel dedi. Asya ise babacığım sınav yarın ve benim uyku saatim yaklaşıyor lütfen yardım eder misin dedi. İşten yeni gelmiş olan babası yorgun ve sinirli olduğu için kızına sinirlendi ve şimdi git diye bağırmaya başladı ve Asya’nın yüzüne hafifçe vurdu. Asya babası böyle yaptığı için çok korkmuştu ve hemen babasının yanından uzaklaşıp ağlamaya başladı. Babası yorgun olabilirdi ama ona bağırmaya hele hele vurmaya hiç hakkı yoktu. Hasan Bey ilk defa böyle bir hata yapmıştı ve kızına böyle davrandığı için canı yanmış, yanına gidip özür dilemişti. Hasan Bey tam elini kaldırıp Asya’ya sarılacağı zaman Asya babam yine vuracak korkusu ile geri çekilmişti. Hasan Bey nasıl bir hata yaptığını fark etmişti. Çocuğu korkmuştu ve babası yine ona vuracak zannetmişti. Hemen Asya’ya sarıldı ve ondan özür diledi. Kızına sarıldı, onun başını okşadı. Hemen yarınki sınava çalıştılar.


Saat gece yarısına kadar çalışıp konuları bir güzel bitirdiler. Biraz geç yatılmıştı ama sınavın hakkı verilmişti. Hasan Bey Asya’yı öptü ve onu uykuya gönderdi. Bir daha böyle bir hata yapmadı ve yaptığı şeyin çok yanlış olduğu inancı ile gece boyu vicdan azabı çekti. Sabah olduğunda herkes işine gitti ve Asya akşama doğru eve gelerek sevinçle babasına sarıldı ve babacığım sınavım çok iyi geçti  ve mutlu bir akşam yemeği yiyerek günü muhteşem geçirdiler.

15 Temmuz Gecesi Kahramanlık Gösteren Bir İnsanın Hikayesini Defterinize Yazınız

 15 Temmuz Gecesi Kahramanlık Gösteren Bir İnsanın Hikayesini Defterinize Yazınız

 

Kişiler: Ömer Halis Demir, vatansever askerler ve vatansever komutanlar ve Türk halkı

Yer: İstanbul

Olay: 15 Temmuz Darbe Girişiminde Bulunma

Not: 15 Temmuz Darbe Girişimi veya 2016 Türkiye Askerî Darbe Teşebbüsü, darbe metninde yer aldığı isimle Yurtta Sulh Harekâtı, 15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini  Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından Türkiye’de  yaşanan askeri darbe  girişimidir.

 

Ömer Halisdemir’in Hayat Hikayesi:

Kahraman Bir Yiğidin Öyküsü

 Ömer Halisdemir 20 Şubat 1974 yılında Niğde’de dünyaya gelmiştir. Yedi çocuklu bir ailede dünyaya gelmiştir. Çocukluğunu Niğde’de geçirmiştir. Büyüdüğü zaman kahraman bir Türk askeri olmuştur.  Astsubay olan Ömer Halisdemir Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde  ülkemiz sınırları içinde ve dışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Askerlik görevini yapmaya devam etmiştir.  Hatice Hanım ile evlenmiş ve iki tane çocuğu dünyaya gelmiştir. Çocuklarının adları Elifnur ve Doğan Ertuğrul’dur.


Ömer Halisdemir askerlik görevine devam ettiği bir akşamüzeri ilginç bir oalyla karşılaşmıştır. Ülkemiz o akşam darbe tehlikesi ile karşı karşıya kalmış ve büyük bir bir tehlike atlatmıştır.  İstanbul’da akşam dokuz gibi başlayan darbe girişimi ülkemizi büyük bir tehlike ile karşı karşıya getirmiştir. Muğla’da Marmaris’te ülkemizin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da suikast girişiminde bulunulmuştur. Cumhurbaşkanı o gece gazeteci  Hande Fırat’ı telefondan görüntülü arayarak milletini sokağa davet etmiş ve darbecilere fırsat verilmemesi gerektiğini söylemiştir. Halk sokağa dökülmüştür. O gece görevini yapanlardan biri de Niğdeli Ömer Halisdemir’dir.15 Temmuz gecesi darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olan Ömer asker darbe yanlısı olan Tuğgeneral Semih Terzi’yi komutanından aldığı emir ile göğsünden vurmuştur. 


Vatan tehlikede olduğu için canını hiçe saymıştır ve darbeci askerler tarafından kurşun yağdırılarak şehit edilmiştir. Kendisine vur emrini  Özel Kuvvetler komutanı komutanı Zekai Aksakallı vermiştir.  Ömer Halisdemir darbe yanlısı generali vurduktan sonra kendisi de diğer darbeci askerler tarafından oracıkta vurulmuş ve şehit olmuştur.  Askerimizin vurulduğu nokta çiçeklerle süslenmiştir. 4 Ağustos 2016'da başlayan Fırat Kalkanı Operasyonu’na katılan Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı askerler ise üniformalarına "Şehit Ömer Halisdemir" yazan apoletler takmıştır.


 Ülkesini kahramanca savunan Ömer Halisdemir vatanı için şehit olmuş ve vatanı düşman askerlerine teslim etmemiştir.  Ömer Halisdemir darbenin seyrini değiştirmiş olan büyük bir kahraman, değerli bir vatan evladı olarak kalplerde yaşamaya devam edecektir.

19 Mayıs İle İlgili Hikaye Örneği

 19 Mayıs İle İlgili Hikaye Örneği


Türk milletinin Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Samsun’da başlattığı bağımsızlık mücadelesinin kutlandığı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla bugün tüm yurtta coşkulu kutlamalar düzenleniyor. Öğretmenimizin 19 Mayıs hazırlığı günler öncesinden başlamıştı. Çok güzel bir gösteri olan  19 Mayıs gösterimizi hazırlamış ve gençler olarak bu gösteriyi en güzel şekilde yapmak için günler öncesinden hazırlıklara başlamıştık.

 

 Derken o gün geldi ve işte bugün 19 Mayıs Atatürk’ün Anma Gençlik ve Spor Bayramı. Yaşadığımız şehir olan Kayseri’den  çıktık Ankara’ya doğru. Önce sabah erken saatlerinde ülkemizin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrini yani Anıtkabir’i ziyaret ettik. Elimizde karanfil ve güllerle ona olan sevgimizi, bağlığımızı göstermek için çıktık bu yola. Daha sonra Anıtkabir’den çıkıp gösterimizi yapacağımız alana geldik.  Önce milli marşımız İstiklal Marşı’nı hep bir ağızdan söyledik daha sonra bir dakikalık saygı duruşunu yaptık ve sonra başladık gösterilere. Gösterimizi izlemeye cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, vali ve daha çok sayıda halktan insanlar gelmişti. Elimizde Türk bayrakları eşliğinde yürüyüşümüzü düzenledik ve daha sonra gösterimizi yaptık.

 

Çok beğenildi gösterimizi ve alkışlar yağdı bizim için. Çok mutlu olmuştuk. Gösterimiz bittikten sonra Öğretmenimiz Kayseri’den geldiğimiz otobüs ile bizi yemeğe götürdü  ve çok güzel bir yemek yedik. Sonra Ankara’nın tarihi ve turistik yerlerini gezdik ve çok yorulduk. Ardından otobüse binip Kayseri’ye doğru yola çıktık. Her şey çok güzel oldu ve yorucu ama yorgunluğa değen bir gün oldu.

“İşte Geldi Benim Bayramım 23 Nisan” Konulu Hikaye Yazınız.

 “İşte Geldi Benim Bayramım 23 Nisan”  Konulu Hikaye Yazınız.


Babam tır şoförü olduğu için bu hafta izne çıkmıştı. Bayramda oğlumun yanında olacağım demişti. Çünkü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıydı üç gün sonra. Bu bayramda babamın yanımda olmasını istiyordum. Çünkü diğer bayramlarda  arkadaşlarımın babası yanındayken benim babam hep yolda oluyordu. Akşama babama geleceği için annem çok güzel yemekler yapmıştı. Sarma, dolma, kuru fasulye, pilav, yanında da baklava açmıştı.


 Hem babamın gelmesi için bayram olacaktı hem de 23 Nisan’ın gelmesi. Bu bayramı bize Mustafa Kemal Atatürk hediye etmişti. Öğretmenimiz dedi ki: “Mustafa Kemal çocukları çok seviyor, milletinin çocuklarına çok değer verdiği için siz çocuklara bu bayramı hediye etmiştir.” Yani o gün hem millet meclisi açılmış hem de bizim bayramımız olduğu söylenmiş. Bunu duyduğumda çok sevinmiştim. Akşam oldu ve kapı vuruldu. Kapıyı koşarak açtım ve gelen babamdı. Kollarını açarak beni bağrına bastı ve bir çok hediye getirdi. Günler çabucak geçti ve geldi 23 Nisan. Bayramlığımı giymiştim. Babam bana gittiği şehirlerden çok güzel bayramlık almıştı. Beyaz gömlek, siyah ceket, siyah pantolon ve bembeyaz çoraplar… Üzerimi giyindim ve canım babamın o büyük ellerinden tutarak tören alanına vardım. 


Okulumuzu bir gün önceden Türk bayrakları, Ata2nın bayrakları, balonlar ve diğer süs eşyaları ile süslemiştik. Şimdi bayram zamanıydı. Öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımız konuşmalar yaptı . Ben de 23 Nisan ile ilgili şiir okudum . Herkes beni alkışladı. Öğretmen bana dönerek: Tebrik ederim Osman çok güzel okudun, babanın gelmesi sana yaramış diyerek başımı okşadı. Törenden sonra babam beni alıp alış veriş merkezine götürdü. Orada dondurma aldı, horoz şekeri aldı, pasta aldı, kuru yemiş alı ve bir de yemek ısmarladı. İki bayramı birden yaşadım o gün. Hem 23 Nisandı hem de babamın yanındaydım. Sen ne güzel bir adammışsın koca Atam. Senin sayende babamla oldum ve hem de 23 Nisan Bayramını doyasıya yaşadım o gün.

 

Dilimize Sahip Çıkmak İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.

 Dilimize Sahip Çıkmak İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.


Sabahın ilk ışıklarıyla annemin o kibar ve güzel sesi ile uyanmıştım. Annem hadi Elif kalk kızım okul zamanı dediğinde hemen kalktım ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltıya oturdum. Annem sabahın erken saatlerinde bizden önce kalkmış ve mis gibi börekler yapmıştı. Hemen sofraya oturduk. Kardeşim Buğlem de kahvaltıya gelerek kahvaltımıza başladık. Kardeşim hepimize dönerek good morning family diyerek bizlerin ağzını açık bıraktı. Ne oluyor hayırdır dedim kardeşime dönerek. Söylediğin cümlenin Türkçesi varken neden İngilizce konuşArak sohbeti başlatıyorsun diyerek tepki gösterdim. Kardeşim de gülerek zevk olsun diye yaptım ablacığım kızma dedim. Ben de bunu şimdi zevk olsun diyerek yaparsak ileriki zamanlarda dilimizin kelimelerini, cümlelerini unutmaya başlarız ve hep yabancı kelimeler ile kendimizi kuşatırız dedim.


 Kardeşim bana bakarak  okey diyecek ti kaşlarımı kaldırdığımı gördü ve tamamdır ablacağım dilimizi kullanmada daha dikkatli olacağım diyerek bana söz verdi. Ben de mutlu oldum ve ona sarılarak tebessüm ettim. Daha sonra birlikte okul yoluna koyulduk. Kardeşimin arkadaşları ile birlikte yolda yürürken kızların ağzında sürekli hello, how are you, okey, yes gibi kelimelerin kullanımı sıklaşmış ve hiç kimse günaydın, hayırlı sabahlar, bugün nasılsın gibi cümleler kurmuyordu. Bunu gördüğüm zaman çok üzüldüm ve kardeşimin de ister istemez arkadaşlarından etkilendiğini anladım. Hemen orada durup ses tonumu yükselterek günaydın canım arkadaşlarım, bugün nasılsınız, kendinizi nasıl hissediyorsunuz diye kendi ana dilimde konuşmaya başlayınca hepsi şaşırdı. Kardeşime bakarak ablan neden böyle konuşuyor der gibi şaşırdılar. Oysa şaşırmaları gereken kendileriydi. Çünkü kendi ana dilindeki kelimeleri kullanmıyorlar ve saçma sapan yabancı kelimeler ile ana dilimize zarar veriyorlardı. Oracıkta hemen konuşarak bu yaptıklarının yanlış olduğunu güzel bir şekilde örnekle izah ettim. 


Onlar da hatalarının farkına vardırlar ve  haklısın Elif abla böyle böyle dilimize zarar vereceğiz ve kimliğimizi kaybedeceğiz. Bir daha dikkatli olacağız söz diyerek bana baktılar. Ben de hepinizi çok seviyorum, teşekkür ederim, ana dilimiz konusunda lütfen daha hassas davranalım diyerek onlara gülümsedim. Daha sonra kol kola girerek okul yoluna devam ettik.

Yeni Yıl İle İlgili Hikaye Yazınız.

 Yeni Yıl İle İlgili Hikaye Yazınız.


Her yıl gibi bu yıla da veda ediyorduk. Her yeni yıl ile birlikte bir yıl daha büyüyorduk. Çocuk olmaktan çıkıp ergenliğe doğru adımlar da başlıyordu artık. Bir yıl iyi ve kötü günleri ile akıp gitti ve artık yeni yıla girme zamanı geldi. Yeni yıl geliyordu bunun içinde çok muyluydum. Çünkü yeni yıla ailemle birlikte girecektik. Ailem dediysem sadece annem ve babam değil anneannem, babaannem ve dedelerimde yeni yılda bizde olacaktı. Bu yıla böyle girelim dedik. Bundan dolayı da annem ve yengelerim büyük bir hazırlığa başladılar. Çünkü geniş aile güzel bir yeni yıl geçirmeyi planlıyorduk.



 Onun için hazırlıklar başladı. Önce evimiz bir güzel temizlendi. Evin her yeri pırıl pırıl oldu. Büyüklerimiz ise yaşadığımız şehir olan Malatya’nın bir köyünden geleceklerdi. Onlar geleceği için çok mutlu olmuştum.  Büyüklerimiz akşama doğru geldi. Dedelerim bize kayısı kurusu, üzüm kurusu, ceviz, elma, köy yumurtası, köy yoğurdu, köy sütü, ev yapımı sucuk ve daha çok sayıda güzel ve organik yiyecekler getirdi. O yiyecekleri görünce gözlerim parlamıştı sevinçten. Daha sonra akşam oldu ve yeni yıla girildi. Yeni yıla dedemin o güzel sesi ile girdik. Dedem çok güzel bir kuran okudu. Dedemin o kadar güzel sesi vardır ki onu dinleyenin gözünden bir iki damla yaş gelir. Biz yeni yıla kendi kültürümüz nasılsa o şekilde girmeyi istedik. Batıya özenip onların yaşam şekline özenmek ve onlar gibi şeyler yapmak bizim kültürümüzde yoktu. 


Bunun içinde yeni yılda kuranlar okundu, ilahiler söylendi. Büyük annem çok güzel sıcak bir helva yaptı. Yemekten sonra o güzel helvaları yedik, çayımızı içtik. Vefat edenleri andık ve onların ruhuna güzel dileklerde bulunduk. Daha sonra aramızda koyu bir sohbet başladı ve konu konuyu açarak zaman geçti. Artık yeni yıla girmiştik. Yeni yılın tüm İslam alemine ve insanlığa mutluluk, huzur ve esenlik getirmesini umut ediyorum. Benim için unutulmaz bir gece olmuştu bu yıl. Çünkü ailem gelmişti benim canım geniş ailem.

Vatan Sevgisi Konulu Hikaye Yazınız.

 Vatan Sevgisi Konulu Hikaye Yazınız.


Ülkemizin doğu ve güney bölgelerinde yaşanan terörle çatışmada altı askerimiz hayatını kaybetmişti. O gün okuldan geldiğimde bu haberi duyunca çok üzüldüm. O kahraman şehit abilerimizin de eşleri, çocukları vardı. Onları bekleyen ana ve babaları şimdi büyük acı yaşıyorlardı. Bunları düşündükçe daha çok içim yandı ve ağlamaya başladım. Annem ve babam benim ağladığımı gördüğü zaman çok duygulandılar ve onlar da benim gibi ağladılar. Evde bir sessizlik oldu. Daha sonra herkes odasına çekildi. Benim ise gözüme bir türlü uyku girmiyordu. O kahraman vatan sevdalılarının aileleri için, askerlerimiz için bir şey yapmayı düşünüyordum. Bir kaç saat düşündükten sonra ne yapacağımı buldum ve daha sonra uykuya dalmışım.

 

Sabah uyandığımda gözlerim şişmişti. Hemen elimi yüzümü yıkadım ve kahvaltı canım istemediği için okula koşar adımlarla gittim. Okula vardığımda zil çalmıştı. Hemen sınıfıma girdim. Öğretmen henüz gelmemişti. Ben ise askerlerimiz ile, askerlerimizin aileleri ile ilgili düşüncemi sınıftaki arkadaşlarıma açıkladım. Onlar da bu önerimi kabul ettiler. Öğretmen sınıfa girince ona da anlatmaya başladım düşüncemi: Öğretmenim biz sınıf olarak şehit ailelerinin çocukları için her ay kumbaramızdaki paraların yarısını onlara bırakacağız. Diğer kalan yarısını ise Türk Silahlı Kuvvetlerinde askerlik yapan kahraman askerlerimiz için bağışlayacağız dedim. Öğretmen bu önerimizi duyunca göz yaşlarına boğuldu ve bize bakarak “İşte sizin gibi güzel yürekli vatan evlatları olduğu sürece bu vatanı kimse yıkamaz.” dedi ve hepimize sarıldı. Okuldan çıktıktan sonra annem ve babamın da bana bir sürprizi vardı. Onlar da iş yerlerinde çalışan arkadaşları ile karar vermiş, şehit çocukları için aylık belli bir miktar Türk Silahlı Kuvvetlerine yardım edeceklermiş.

 

 Ayrıca annemin iş yerindeki teyzeler  görevini yapmakta olan kahraman askerlerimiz için kalın çoraplar örecek, yelekler örecek ve onlara en kaliteli kıyafetlerden alarak nöbet tutarken üşümemesini sağlayacaklardı. Bunu duyunca çok mutlu oldum. Daha sonra hepimiz askerlerimiz için, kahraman şehitlerimizin emanetleri için üzerimize düşeni yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Bu vatan var olduğu sürece, askerlerimiz var olduğu sürece içimizdeki  bu vatan sevgisi  asla bitmeyecektir. Bizler yeter ki vatana aşk ile bağlı olalım, onu koruyalım, ona sahip çıkalım. Kahraman şehitlerin emanetini ise vatan sevgisi  gibi sevelim ve onların her zaman yanında olalım.