İçimizdeki Müzik Kitabı İle İlgili Özlü Sözler

 

İçimizdeki Müzik Kitabı İle İlgili Özlü Sözler


İçimizdeki Müzik kitabı  fiziksel engelli bir çocuğun diğer çocuklardan farklı olmadığını kanıtlamak için bıkmadan çalıştığını anlatan duygu dolu bir kitaptır. Kitapta geçen sözler şunlardır:

“Tüm çocuklar özeldir.”

"Bazen kafamda bir ''sil' tuşu olsun istiyorum.."

“Bana bakan insanlar sorunlarımın uzun listesini yaptıktan sonra, belki oldukça güzel gülümseyişimi ve gamzelerimi fark edebilirler. Gamzelerim bence çok havalı.”

 “Birkaç tuşa bastım ve cihaz benim hiçbir zaman söyleyemeyeceğim yeni kelimeleri seslendirdi. Sizi seviyorum.”

“Birisi benim de söylemek istediklerimi başımın üzerindeki baloncuklara yazsa, böylece insanlar ne düşündüğümü bilse?”

“Sessizlik nasıl bu kadar gürültülü olabilirdi?”



“Düşüncelerin kelimelere ihtiyacı vardı. Kelimelerin de sese.”

“Kapısı ve anahtarı olmayan bir kafeste yaşıyor gibiyim. Ve kimseye beni buradan nasıl çıkaracağını anlatamıyorum.”

“"Müzik çok güçlüdür. Bizi anılarımıza götürür. Ruh halimizi etkiler ve karşılaştığımız problemlere karşı alacağımız tavrı belirler."

“Sonunda ağladım çünkü hiçbir zaman hiç kimseye gerçekte ne düşündüğümü anlatamıyordum.”

“Sanırım hiçbir şeyi unutmamak güzel bir şey, hayatımın her anı kafamın içinde.”


 

“Ama bir insan teşhis tablosundaki isimlerden çok daha fazlasıdır.”

“Muhtemelen kelimeleri babamdan daha önce kalbimle öğrendim.

“Kelimeler kar taneleri gibi etrafımda uçuşuyor. Her biri narin ve eşsiz, yere düşmeden avcumda eriyip gidiyor.”

““Sanki hayatımın arka planında durmaksızın devam eden bir müzikal vardı. Neredeyse renkleri duyuyor ve müzikle birlikte imgelerin kokusunu alıyordum.”

“Nerdeyse her gün altına yaptığı için tüm sınıf hayvanat bahçesindeki maymun kafesi gibi kokar. Yine de görevliler ona karşı çok sabırlıdır. Lastik eldivenlerini takıp Carl'ı temizler, üstünü değiştirir ve her zaman eşofman giyer ve tekrar sandalyesine oturturlar. Bu görevliler madalyayı hak ediyor. Bizimle uğraşmak hiç kolay değil.”

 “Vücudunun nasıl göründüğü ile beyninin nasıl çalıştığı arasında bir bağlantı yoktur!”

“Şimdi kendine acıyormuş gibi yapmaktan vazgeç ve çalışmaya başla.”



“Ve eminim ki tüm bu insanlar kelimelerin gücünün farkında değildi. Oysa ben farkındaydım.”

“Müzik çok güçlüdür, bizi anılarımıza götürür. Ruh halimizi etkiler ve karşılaştığımız problemlere karşı alacağımız tavrı belirler.”

“Herkes kendisini ifade etmek için kelimeleri kullanıyordu. Ben hariç. Ve eminim ki tüm bu insanlar kelimelerin gücünün farkında değildi. Oysa ben farkındaydım. Düşüncelerin kelimelere ihtiyacı vardır. Kelimelerin de sese. Yıkandığı zaman annemin saçının kokusunu seviyorum.”

“Sihirli baş parmaklara sahibim. Vücudumun geri kalanı, düğmeleri yanlış iliklere geçirilmiş bir ceket gibi.”

“Karmaşık şeyleri anlamakta güçlük çekse de Maria insanları ve onları hislerini anlayabilir.”

"Uçabilsen ne yapardın ?"..... _"Gitmeye korkardım," "Düşmekten mi korkardın?" "Hayır. Çok iyi hissettirmesinden ve sonra uçup gitmekten."

Öfke İle İlgili Özdeyişler

 

Öfke İle İlgili Özdeyişler


Öfke insani bir duygudur. Allah’ın bize verdiği en özel duygulardan biridir. Nasıl ki mutlu olmak insan için gerekliyse öfkelenmek de gereklidir. Burada önemli olan öfke anında konuşabilmeyi başarmak, öfkene hakim olmak ve kimseye dilinle ve elinle zarar vermeden hayır demeyi bilmek, sorunlarını dile getirebilmektir.

Öfke ile ilgili söylenmiş sözler şunlardır:

“ Öfkeyi besleyen, yine öfkedir.” Alain.

Öfkenin en iyi ilacı, onu geciktirmektir.” Seneca

“ Rüzgar ateşi, öfke ise isyanı körükler.” Victor Hugo

“ Öfkeli bir adamı susturmak istiyorsanız önce siz susunuz.” Voltaire.



“ Yenilmez düşman öfke,  şifası olmayan hastalık hırstır.” Hint atasözü.

“ Gülümsemeyi öfkeye tercih eden daima daha güçlüdür.”

“ İki şiddetli yangın karşılaşıp birleşince,  onları kızdıran şeyi de yakıp tüketirler.” William Shakespeara.

“ Öfke ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı, ve iradene sahip olasın.” Şeyh Edebali.

“Sinirli olunduğu zaman her şey sabrı taşırıyor, incitiyor, ateşi yükseltiyor. Frederic Amiel.




“Herkes öfkelenebilir. Ne var ki doğru nedenle, hak eden kişiye doğru zamanda ve uygun sürece öfkelenmek zordur.” Aristo.

“Öfkeyle geçen bir dakikanız, mutluluğunuzdan çalınmış altmış saniyedir.” Ralph Waldo Emerson

“Hayatta sevinç, öfke, hüzün ve yüz çeşit duygu içindeyiz ama bu duyguların tümü, vaktimizin ancak yüzde birini oluşturur. Yüzde doksan dokuzu ise beklemekle geçer.” Osamu Dazai

“Sabırlı adamın, öfkesinden sakının.” John Dryden.




Çocuk Olmak Zor Mudur?

 

Çocuk Olmak Zor Mudur?

 

Çocuk olmak, çocukluğunu yaşatabilmeye önem veren aile içinde olmak çok önemlidir. Çocuk olmanın kolaylığını ya da zorluğunu belirleyen şey  nasıl bir ailede dünyaya geldiğinle alakalıdır. Çocuğu dünyaya getiren ebeveynlerin eğitim durumu, ruhsal durumu, aile içindeki huzurun olup olmadığı o çocuğun yaşantısının zor olup olmadığı üzerinde doğrudan etkilidir.

 

Elbette mutlu bir ailede dünyaya geldiysen, sevgiyi iliklerine kadar hissedebiliyorsan, maddi olarak hiç kimseye muhtaç olmuyorsan, çocuk olarak dışarılarda evimin geçimini sağlamak zorunda kalmıyorsan çocuk olmak hiç de kolay değildir aksine çok güzeldir. Çünkü geçim derdin yok, sorumlulukların yok. Sadece ye, iç, eğlen, gez, dolaş. Mutsuz bir ailede dünyaya gelen çocuğun yaşantısı ise zor olacaktır. O çocuk için çocuk olmak hiç de zevk verici bir duygu olmayacaktır. Aile içinde şiddet varsa, ailedeki ebeveynler sorumluluklarını yerine getirmiyorsa, çocuğa altından kalkamayacağı sorumluluklar veriliyorsa çocuk olmak çok sıkıcı ve can yakan bir durumdur.

 

 Yani çocuk olmanın zor ya da kolaylığını belirleyen ana etken ailenin durumu, ailenin mutluluğu ya da ailenin mutsuzluğudur. Keşke her çocuk mutlu olabilse ve mutlu ailelerde yaşam sürülse. Böylece sağlıklı çocuklar olur, gülen gözler olur, hiçbir çocuk acı çekmez.

İyi Bir İnsan Olmak İçin Neler Yapıyorsun Konulu Konuşma

 

İyi Bir İnsan Olmak İçin Neler Yapıyorsun Konulu Konuşma


İyi insanlar sağlam karaktere sahip, dürüst ve güvenilir insanlardır. Böyle insanların yanında herkes kalmak ister, böyle insanlara  herkes akıl danışmak ister.

Sevgili öğretmenim,

İyi bir insan olmak için ilk olarak beni yetiştirip bugünlere getiren anne ve babama karşı saygıda kusur etmemeye çalışıyorum. Babam bir kömür işçisi ve yerin altında saatlerce bizim için çalışıp, akşam yüzünün karası ile eve geldiğinde ona baktığım zaman çok duygulanıyorum ama aynı zamanda onur duyuyorum onun  evladı olduğum için. Çünkü onun yüzündeki iz çalışma izidir ve bu asla kir değildir. Onun için onu çok seviyorum ve en büyük iyiliği bence babam hak ediyor diye düşünüyorum.  Bunun için de iyi bir insan olmak için önce babama ve canım anneme saygılı oluyorum ve onların bir dediğini iki etmiyorum. İyi insan olmak için önce ailene iyi davranman gerek diye düşünüyorum. Ödevlerimi yapıyorum, kardeşime ödevlerinde yardımcı oluyorum, anneme sofra kurmada yardımcı oluyorum, babamın çayını veriyorum ve yüzünü yıkadığında hemen ona havlu uzatıyorum. Bu bence iyi insan olmanın koşullarından biridir.


Sevgili öğretmenim,

İyi bir insan olmak için kimseye yalan söylemiyorum. Özellikle de aileme ve sizlere. Arkadaşlarım arasında asla laf getirip götürmüyorum ve insanların arasını bozacak şekilde kışkırtıcı sözler söylemiyorum. Annem evde kek , kurabiye yaptığı zaman canı çeken arkadaşlarımla bunu hemen paylaşıyorum ve paylaştığım için de çok mutlu oluyorum. Yolda bir kedi gördüğüm zaman onu korkutup kaçırmıyorum ve hemen bir kaba mama koyup oradan uzaklaşıyorum. Yolda askerlerimizi gördüğüm zaman onların karşısında saygı ile eğiliyorum ve daha sonra onlara asker selamı veriyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Çünkü onlara iyi davranmak bence vatana ve millete karşı da iyi davranmak, vatanı ve milleti de çok sevmek demektir.

 

Öğretmenim,

İyi insan olmak için derslerime çok çalışıyorum ve başarılı da oluyorum. Çünkü ülkemin daha çok kalkınmaya ihtiyacı var. Ben de ileride iyi bir mühendis olup ülkeme yeni teknolojik ürünler kazandırmak ve ekip arkadaşlarımla muhteşem icatlar ortaya çıkarmayı düşünüyorum. Bunun için de çok ama çok çalışıyorum. Komşularımıza kibar davranıyorum, insanları asla incitmiyorum ve yaptığım bir iyiliği beklenti içine girmeden yapıyorum. Eğer ki beklenti içine girersem bunun bana yakışan bir davranış olmadığını düşünüyorum ve hemen bu düşüncemden vazgeçip eski ben oluyorum. Bencil olmuyorum, paylaşmayı biliyorum, merhametli oluyorum ve her şeyden önce insanların güvenini kazanmak için elimden geleni yapıyorum. Aklıma gelenler bunlardır. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim öğretmenim.

Su İsrafını Önlemek İle İlgili Konuşma

 

Su İsrafını Önlemek İle İlgili Konuşma


Her bilinçli vatandaşın su israfı konusunda kararlı olması gerekir. Küresel ısınmanın etkisiyle havalar iyice ısınmaya başlamış, kutuplardaki buzullar erimeye başlamıştır. Bu da dünyamızı büyük bir tehlikenin beklediğinin göstergesidir. Onun için sularımızı israf etmekten kaçınmalıyız.


Sevgili öğretmenim,

Su israfını önlemek isteyen bir kişi bunu ilk olarak kendi evinden başlamalıdır. Çeşmelerden bir damla su dahi boş yere akıtılmamalıdır. Bulaşıklar elde yıkanacağına bulaşık makinesinde yıkanmalı, çamaşırlarda çamaşır makinesinde yıkanmalıdır. Fazla kirli olmayan kıyafetler uzun saatli çalışma programlarında yıkanmamalıdır. İhtiyaç değilse her gün banyo yapılıp birçok su boş yere israf edilmemelidir.


 İnsanlar zevk olsun diye evlerinin önüne havuz yapmamalı, başka insanların da bu dünyada hakkı olduğunu unutmamalıdır. Yani görgüsüzlük ve şatafata son verilerek geleceğimiz düşünülmeli, bunun için de sular hemen tüketilmemelidir. Çeşmeden abdest alan büyüklerimiz çeşmeyi çok az miktarda açmalıdı e abdestini almalıdır, boş yere şarıl şarıl sular akıtılmamalıdır.

 

Sevgili öğretmenim

Gün içinde yediğimiz sebze ve meyveler bir kap içinde yıkanmalıdır. Bozuk musluklar tamir edilmeli,   su arıtma cihazı kullanılmalı, diş fırçalarken su boş yere akıtılmamalı, iş yerlerinde tonlarca su heba edilmemelidir. Duş jeli yerine doğal sabun kullanılmalı,  su ısınana kadar akan su bir kovada biriktirilmeli,  duş süresi kısaltılmalı, gereksiz yere sifon çekilmemelidir. Devlet kurumlarında boş yere su israfı yapılmamalı, her çocuk bu konuda bilinçlendirilmeli ve geleceğimiz adına güzel yatırımlar yapılmalıdır. Suyumuzu hoyratça değil verimli bir  şekilde kullanmak hepimizin faydasına olacaktır. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Bir Dilek Hakkınız Olsaydı Dünyada Neyi Değiştirmek İsterdiniz?

 

Bir Dilek Hakkınız Olsaydı Dünyada Neyi Değiştirmek İsterdiniz?


Bir dilek hakkım olsaydı dünyada ilk olarak adaletsizliklerin önüne geçmek isterdim ve hak edene hakkını vermeyi başarırdım. Dünyada adalet denen bir şey yoktur. Eğer adalet gerçek anlamda olsaydı bugün dünyada savaşlar yaşanmazdı, yoksulluktan ve açlıkta masum çocuklar ölmez ve yaşamaya devam ederdi. Bir yerde adalet yoksa orada insanlıktan bahsedilemez. Adaletin olmadığı dünyada haklı olan haksız olana her türlü kötülüğü, işkenceyi ve zalimliği yapar. Zulme uğrayan taraf ise gücü olmadığı için sadece sesini çıkarabilir ama onun dışında elinden bir şey gelmez. 


Bundan dolayı da adaletsizliğe gücü yetmediği için mecburen zalimlere boyun eğmek zorunda kalır. Dünyada adalet olursa herkes hakkını alır ve hiç kimse zulme uğramaz. Böylece kimse yakınlarını yüksek makamlara bedavadan getirmez. Herkes bir yere gelecekse bu ancak alın teri ve çalışmak sayesinde olur. Eğer adalet olursa dünya daha güzel ve yaşanılır bir yere dönüşecektir. Kimse hakkım yenildi diye üzülmeyecek, zalimler zulmüne devam edemeyecektir. Zalim olan ve adalet dağıtıyorum diyerek diğer ülkeleri kandıran bazı ülkeler bunu başaramayacak ve savaşlar yapamayacaktır. Savaşlar olmadığı için de masum halk yaşamaya devam edecek, çocuklar ölmeyecek, çocuklar yaşamaya devam edecek ve dünya tam bir cennet bahçesine dönüşecektir.


 Yeter ki her yerde adalet olsun, yeter ki her yerde adalet hakkı ile uygulansın. Herkese adalet olsun. Bu devlet yöneticilerinden tutun da en alttaki tabakaya kadar inmeli ve kimseye özel bir ayrıcalık tanınmamalıdır. Adaletin önemi ile ilgili şu söz de asla ve asla unutulmamalıdır:

“Ne zulüm ne merhamet sadece adalet.” (Anonim)

Ya da diğer bir özlü sözümüz şudur:

“Kılıcın yapamadığını adalet yapar .”der Kanuni Sultan Süleyman. İşte bunun için dünyada bir şeyi değiştirmek isteseydim bu kesinlikle adaletsizliğin adalet ile yer değiştirmesi olurdu.

Neden Gülmeliyiz Konulu Konuşma

 

Neden Gülmeliyiz Konulu Konuşma


Gülmek insanı mutlu eder, insana moral veriri ve insanın kendini iyi hissetmesini sağlar. Elbette her zaman gülemeyiz ama yine de  yaşadığımız her şeye rağmen yüzümüzden tebessümü eksik etmemeliyiz. Katı bir şekilde durmaya devam edersek bu yüzümüze de yansır ve yüzümüz hep asık kalır. Bunun için gülmeye devam etmeliyiz.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Gülmek çok güçlü bir araçtır çünkü kendimizi daha iyi hissederiz ve daha üretken oluruz. Gülen insanların daha uzun ömürlü olduğuna dair de bilgiler rardır. Çünkü gülmek insanın içindeki sıkıntıların giderilmesine yardımcı olur, kişiyi  gün içindeki iş yoğunluğunun stresinden kurtarır ve kişinin kendisini daha pozitif duygulara götürür.  Zaten yaşadığımız dünya çok stresli bir yerdir. Bir de sürekli üzüntülü olursak stresimizi iki katına çıkartmış oluruz. Gülmeliyiz çünkü gülmek zihnimizi açar ve bize daha güzel hayaller kurdurur, amaçlarımıza ulaşmak için daha istekli ve daha çalışkan oluruz. 


Güldüğümüz zaman bütünsel algılamamızı da sağlamış oluruz. Bütünsel algılamadan kasıt şudur: Yapılan araştırmalara göre gülen insanların ayrıntılara odaklanmaktan çok büyük resmi görme yeteneklerinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yani insan genele odaklanır ve küçük ayrıntılarla kendini yormaz.  Gülümseyen insanın dikkati de çabuk dağılmaz ve yapacağı işlere daha iyi odaklanır. Başka insanlar üzerinde de daha sempatik bir algı oluştururuz. Zoraki bir gülümseme bile bizi kendimize getirebilir ve üç günlük dünyada asık suratlı yaşamanın bir anlamı olmadığını anlayabiliriz.  

 

 Gülmek bulaşıcıdır . Gülerek başka insanları da mutlu edebiliriz ve onların da gülmesine katkıda bulunabiliriz. Her şeye rağmen gülmeyi unutmamalıyız. Hele hele gülümseyen insanlar bir de merhametli ve yardımsever insanlarda onlara gülmek daha çok yakışır. Gülmek insanlarla aramızdaki samimiyeti artırır ve daha etkili bir iletişim kurmamızı sağlar. Gülmek ile ilgili şu söz de çok anlamlıdır: "Gülmek için mutlu olmayı beklemeyin, belki de gülmeden ölürsünüz." der .Victor Hugo. İş işten geçmeden, anın kıymetini bilerek, gülmeye devam ederek yaşama anlam katmalıyız. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür derim, anlatacaklarım bu kadardı.

Savaşta Çocuk Olmak Kompozisyon

 

Savaşta Çocuk Olmak Kompozisyon

 Savaşta çocuk olmak korkuların en acısını yaşamak, acıların en büyüğünü yaşamaktır. Ölecek miyim, yaralı mı kalacağım,  ailemi bir daha göremeyecek miyim, vatan topraklarımda başka ülkeler mi olacak, ben ölmezsem tek başıma nasıl yaşayacağım, kim bakacak bana, kim tutacak elimi, kim sarılacak bana diye sorular sorar savaştaki masum yavrular. Ailesini kaybeden bir çocuk ilk fırsatta büyük şok yaşar ve ağlamamaya çalışır belki. O küçücük haliyle ben cesurum der ama ona uzanan bir sevgi eli gördüğü zaman, ona sarılan koca bir yürek gördüğü zaman boşaltır içini ve işte o zaman başlar hıçkırarak ağlamaya, bağıra bağıra ağlamaya.  Anne, baba, abi, abla nerdesin demeye…

 

Savaşı yaşayamayan insanlar o çocuğun ruh halini, aklından neler geçirdiğini anlayamazlar. Çünkü savaşı yaşayan orada bulunan masum halk, hiçbir günahı olmayan masum çocuklardır. Bu suç bizim suçumuzdur, bu günah hepimizin günahıdır. Çocukları bu hale getiren, onları korkutan, onları yaralayan, savaşa neden olan herkes lanet olsun, ölsün insanlık eğer bir çocuk korku içinde soğuktan titriyor ve ağlıyorsa, yok olsun bu dünya bir çocuk anne öbür dünyada ekmek verecekler mi vereceklerse hemen ölelim diyorsa. İnsan haklarından barıştan medeniyetten bahseden ama savaşa neden olan ülkelere yazıklar olsun, lanet olsun.

 

Kim verecek bunun hesabını, kim bu ayıbı örtecek. Asla örtülemez bu ayıp. Çünkü giden bir daha gelmeyecektir, ayrılıklar bir daha birleşmeye dönmeyecektir. Zalimler için yaşasın cehennem diye söz boşa denilmemiştir. Çocukları yok eden, çocukları üzen, canlarını yakan bir dünya olmasın daha iyi. Çünkü her çocuk sevilmeye, sıcak bir yuvaya ve sıcak bir ekmeğe ihtiyaç duyar. Ne güzel barış içinde yaşamak varken neden çocukların gözündeki bu korku, neden çocukların yüreğindeki bu ayrılık acısı. Ne gerek var savaşlara. Yok olsun savaşlar, var olsun barışlar. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamak varken diyen Nazım Hikmet boşa söylememiştir bu sözü..

 Ya da Yunus Emre boşa dememiş şu sözü:

Gelin danış olalım, işi kolay kılalım, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz. Bu sözün anlamını  idrak edin ey zalimler, ey çocukları öldüren hain eller…. Savaşa hayır, çocukların yaşamasına evet diyerek çılgınca bağırmalı ve sesimizi dünyaya duyurmalıyız. Yoksa bu savaşlar bitmeyecek. Daha fazla savaşlara seyirci kalmamak umuduyla...

Günlük Hayatta İnsanlar Güçlü İletişim Kurmak İçin Dili Nasıl Kullanmalıyız?

 

Günlük Hayatta İnsanlar Güçlü İletişim Kurmak İçin Dili Nasıl Kullanmalıyız?


 Dil, kimliğimizin hem yapıcı unsuru hem de özüdür. Günlük hayatta insanlar güçlü iletişim kurmak için dilini doğru kullanmalıdır. Ana dilini doğru kullanan insanlar toplum içinde kendini daha ifade ederler ve karşı taraf da onu daha iyi anlar. Dilimizi etkili bir şekilde konuşmalıyız. İnsanları kırmadan, incitmeden güzel bir iletişim dilini tercih etmeliyiz. Kaba konuşan, nezaket kurallarına dikkat etmeden konuşmaya doğrudan dalan insanlar toplum tarafından çok sevilmezler. Oysa dilini doğru kullanan, hal ve hareketlerine toplum içinde dikkat eden, jest ve mimiklerini güzel ve etkili kullanmak kişinin doğru anlaşılmasını sağlar. 


Sağlıklı iletişim kurmak için, güzel arkadaşlıklar, dostluklar kurmak için dilimizi de doğru kullanmalıyız. Sevgimizi, kızgınlıklarımızı, her türlü ruh halimizi ve düşüncemizi dille ifade ettiğimizi de hatırdan çıkarmamak gerekir. Dilsiz ne hayalden, ne tasarıdan, ne hâlden ve ne de geçmişten söz edebiliriz. Bireysel dünyamızın da dille ve onun verdiği imkânlarla oluştuğunu unutmamalıyız. Dil, her alanda kimliğimizin özüdür. Geçmişimiz onunla oluşmuş geleceğimiz de onunla şekillenecektir. Konuşarak anlaşmak, konuşarak sorunları çözmek dilimizi etkin kullandığımızın göstergesidir.


Kelime dağarcığı gelişmemiş insanlar bir sorun karşısında hemen şiddete başvururlar. Böyle kimselerin şiddete başvurmalarının nedeni dilini iyi kullanmayı bilmediklerinden dolayıdır. Konuşarak sorunlarını halletmeye çalışan insanlar her zaman bir sıfır öndedir. Çünkü böyle insanlar kendilerini yetiştirmiş, geliştirmiş, çok okumuş insanlardır. Yani ana dilini konuşmayı iyi bilen kimselerdir. Konuşma becerisine sahip olan insanlar iletişim kurmayı başarabilen kimselerdir.

Askerdeki Abiye Mektup Örneği

 

Askerdeki Abiye Mektup Örneği


Evimizin neşesi, anne , babamın gözünün nuru, benim de en kıymetlim canım abim,

Sen askere gittiğinde beri evde bir sessizlik oldu. Çünkü benim senden başka hiç kardeşim yok. Sen evdeyken bazen birbirimizle didişiyorduk ya işte ben o günleri bile çok özledim abim. Sen vatanını ve milletini korumak için bu kutsal vazifeni yapmak için şu anda nöbettesin. Belki uykunu bile iyi alamamışsındır ama söz konusu vatan olunca senin nasıl fedakarlıklar yaptığını tahmin edebiliyorum.

Canım abim,

Nasılsın abim, neler yapıyorsun orada, asker arkadaşların nasıl onlar da iyiler mi? Onlara bağlama çalıyor musun? Askerlik türküleri söylüyor musun abim? Senin sesini duymayı çok özledim. Komutanların nasıl iyiler mi? Size nasıl davranıyorlar? Onlara da çok selam yolla. 


Bu vatan size emanet. Siz bu uğurda canınınız bile feda etmekten çekinmeyeceksiniz. Bunu biliyorum ama ben yine de senin bir an önce askerden dönüp evimize gelmeni umuyorum. Çünkü sen gelince annem sobada kestane yapacakmış. Sen kestaneyi çok sevdiğin için annemin boğazından geçmiyormuş. Emre gelince yaparım ancak diyor. Seni çok özledik abim. Bir an önce gel ve buradaki mutlu aile yaşantımıza devam edelim. İnşallah vatani görevini hakkı ile yapıp memleketimize dönersin. Oradaki herkese selamlarımı yolluyorum. Vatan size emanet. Allah’a emanet olun abim.

 

         Kardeşin Faruk.

Günlük Yazmanın Kişiye ve Yaşamına Etkisi Konulu Konuşma

 

Günlük  Yazmanın Kişiye ve  Yaşamına Etkisi Konulu Konuşma

 

Günlük tutmak, gün içinde yaşadığımız olaylar yazıya geçirmek kişinin kendini mutlu etmesini sağlar. İçimizdeki duygu ve düşünceleri yazıya dökmek kişiye farklı bir enerji sağlar. Günlük tutarak ruh halimiz daha iyi olur ve sanki üzerimizden günün yorgunluğunu atmışız gibi bir hisse kapılırız.

 

Sevgili öğretmenim,

Bence okuma yazmayı bilen herkes günlük tutmalıdır. Çünkü tuttuğumuz günlükleri ileride okuduğumuz zaman geçmişte neler yaşamışız, ne gibi olaylar başımızdan geçmiş bunları okuruz ve okurken hem tebessüm ederiz, hem üzülebiliriz, hem gülebiliriz hem de duygulanabiliriz. Günlük tutarak ekran bağımlılığından da bir nebze olsun kurtulabiliriz. Yani yazarak kendimizi daha iyi ifade ederiz. Yazdığımız yazılarımız da bizim gün içinde başka insanlarla daha iyi iletişim kurmamızı sağlar, kelime dağarcığımız günlük tutarak daha iyi hale getirebiliriz. Duygularımızı daha iyi anlayabiliriz. Eleştirel düşünme ve problem çözme yeteneğimiz gelişir. Hafızamız güçlenir. Daha duyarlı bir insan oluruz ve farkındalık kazanırız. Günlük tutarak hayata dair kaygılarımızı azaltmış oluruz. Bu sayede daha rahat ve daha esnek bir insan oluruz. Uykumuz daha düzenli hale gelebilir. Çünkü bir iç dökmeden sonra gelecek olan uyku bize kendimizi daha iyi hissettirir ve sabah daha dinç bir şekilde kalkarız. Daha dikkatli oluruz.

 

Sevdiğimiz insanlardan ayrılmak zorunda kaldığımızda bu durum ayrılık sürecimizi, ayrılık acımızı dindirebiliriz. Günlük tutarak olmak istediğimiz kişiye dönüşebiliriz. Günlüğe gün içinde yaptığımız hataları, doğruları da yazarak daha iyi bir insan olma eğilimi gösterebiliriz. Bunun için mutlaka günlük tutmalıyız ve yaşamımıza bunun nasıl olumlu etki ettiğine de şahit olabiliriz. Anlatacaklarım  bu kadardı. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Zorbalığı Durdurmanın Yolları Nelerdir Konulu Konuşma

 

Zorbalığı Durdurmanın Yolları Nelerdir Konulu Konuşma


Zorbalık bilinçli bir şekilde başkalarına sözel saldırı, fiziksel taciz veya daha ince bir baskı metodu olan manipülasyon yoluyla zarar verme davranışıdır. Zorbalık özellikle okullarda, arkadaş çevresinde daha çok olmaktadır. Zorbalık yapan çocuklar çok acımasız olabiliyorlar ve zorbalık yaptıkları çocuğun psikolojisini yerle bir ediyorlar.


Sevgili öğretmenim,

 Zorbalığın yok edilmesi için ailelerin merhametli çocuk yetiştirilmesi gerekir. Bilinçli, eğitimli, empati kurma becerisine sahip çocuklar yetiştirilmelidir. Zorbalığı durdurmanın yolları şunlardır: Çocuklarımıza önce saygılı olmayı öğretebiliriz. Saygılı olmayı bilen çocuk başka çocukların yaşamına karışmayacak, başka çocuklara saldırmayacak ve daha iyi insan olma eğilimi gösterecektir. Çocuklar arasında sevgi ve saygıya dayalı oyunlar oynatılmalı ve böylece çocuklar bu oyundan olumlu anlamda etkilenmelidir.

 

 Çocuklara sevgi, hoşgörü, birbirini olduğu gibi kabul etme, hoşgörüye dayalı kitaplar okutulmalıdır. Anne ve babalar çocuklarına davranışları ile aile içinde ve dışında örnek olmalıdır. Bir öfke anında çocuklara  öfkelerini  nasıl yenmeleri konusunda aileler destek olmalı, gerekirse bir uzmandan yardım alınmalıdır. Çocuğun kendine güven duyması sağlanmalıdır. İletişim kanalları açık tutulmalıdır ve çocuk ailesi ile her şeyini paylaşabilmelidir. Paylaşabilen çocuk böylece kendini de zorbalıktan korumuş olur ve ailesini haberdar etmiş olur.

 

Çocuklara  hayır demesini öğretmeliyiz. Gerektiği zaman sesini yükseltmesi gerektiğini bilmelidir. Onun için çocuğu cesaretlendirmeliyiz ve evde küçük oyunlar oynayarak onu gerçek yaşama hazırlamalıyız. Öğretmenlerden, danışmanlardan gerekli yardımlar alınız. Televizyonlarda bu konu ile ilgili reklamlar yapılmalı, sinema filmleri çekilmeli ve zorbalığa hep birlikte hayır denmelidir. Hiçbir çocuğun zorbalık yüzünden incinmesine müsaade edilmemelidir. Anlatacaklarım bu kadardı. Teşekkür ederim.

Ebeveynler Öğrencilerin Başarısız Olmasına İzin Vermelidir Konulu Konuşma

 

Ebeveynler Öğrencilerin Başarısız Olmasına İzin Vermelidir Konulu Konuşma


Her çocuğun anlama düzeyi ve kapasitesi farklıdır. Her çocuk mükemmel bir zekaya sahip olmak zorunda değildir. Çocukları çalış diyerek zorlamak da doğru değildir. Çünkü zorlama ile yapılan çalışma bir yere kadar onları başarılı yapabilir ama bir yerden sonra da onları geriye götürebilir.

Sevgili öğretmenim, anne ve babalar çocuklarının başarısız olmalarına izin vermelidir. Onları sıkmamalı, onlara çok çalış, başarılı olman gerekir, geri kalacaksın diyerek çocukları bunaltmamalıdır. Bırakalım çocukları kendi haline ve çalışmadıkları zaman neler olabileceğini kendileri görsünler. Çünkü çalışmadıkları zaman başarısız olacaklardır. Başarısız oldukları zaman üzülecekler, kendilerini mutsuz hissedeceklerdir. Aklını kullanabilen, hatalarından ders çıkarabilen, burnu sürten öğrenciler anne ve baba baskısı olmadan daha iyi çalışmaya başlayacaklardır ve kendi çalışmalarının sonucunda da daha başarılı notlar alacaklardır.

 

Sevgili öğretmenim


Anne ve babalar çocukları da strese sokmaktadırlar, kendilerini de. Sanki çocuğun yerine kendisi sınava girecekmiş gibi çocuğa hazır her türlü bilgiyi hazırlamakta, onların yerine özetler çıkarmakta ve çocuklarının başarılı olmaları için her türlü sorumluluğun altına girmektedirler. Bu başta iyi bir şeymiş gibi görünebilir ama çocuklarını hazıra alıştırdıklarının farkında bile olmayabilirler. Çalışmak isteyen çocuk kimsenin söz söylemesine gerek kalmadan kalkar çalışır, anlamadığı yerleri ise büyüklerine sorar. Böylece kendi emeği ile bir şey yapmış olmanın da mutluluğunu yaşar. Elbette anne ve babalar çocuğa anlamadıkları konularda yardım etsinler, onları çalıştırsınlar ama onların yerine sınava kendileri girecekmiş gibi tüm sorumluluğu almasınlar. 


Sorumluluk fazlası ile çocuğun olmalıdır. Çocuk zorlanmalı, terlemeli, sıkılmalı ama yine de kendi çalışmalı, kendi başarmalıdır. Ebeveynler bunu yaptıkları zaman hem kendileri rahatlayacaklar, hem de çocukları rahatlayacaktır. Konuşacaklarım bu kadardı. Lütfen çocukları rahat bırakalım, çalışmıyorlarsa uyaralım ama onların her sorumluluğunu anne ve babalar yapmasın. Teşekkür ederim.

Mutlu Bir Hayat İçin Neler Gereklidir?

 

Mutlu  Bir Hayat İçin Neler Gereklidir?


İnsanın mutlu bir yaşamı olması için öncelikle kendi ile barışı olması gerekir. Yani psikolojisinin sağlam olması gerekir. Mutlu bir hata için mutlu bir ailede olmak gerekir. Anne ve baba çocuklarını sevmeli, onlara değer vermeli ve onları her hali ile kabul etmelidir. Anne ve baba birbirine sadakatlı olmalı, ailede huzuru kaçıracak davranışlardan kaçınılmalıdır. Mutlu bir hayat için insanı meşgul edecek bir işi olması gerekir. Çalışmayan insan, üretmeyen insan hayatta hiçbir işe yaramaz.


 Çalışmamak kişiyi bir süre sonra depresyona sürükler ve kişi mutlu olamaz. Bunun için mutlaka çalışmalı, üzerimize düşen sorumlulukları da yerine getirmeliyiz. Planlı, programlı ve disiplinli olmalıyız. Mutlu olmak için başka insanları da mutlu etmeye çalışmalıyız ve empati kurma becerisine sahip olmalıyız. Mutlu olmak için aile geçimini sağlayan büyüklerin geliri iyi olmalıdır. Kimseye muhtaç olmadığımız zaman mutlu oluruz.


 Dedikodudan uzak durursak, insanlara kötülük etmezsek, doğru, dürüst ve güvenilir bir insan olursak mutlu oluruz. Mutlu hayat için anın kıymetni bilmek gerekir. Yani mutlu olacağım diye yarınları beklememeliyiz, kendimiz mutlu edecek bir şey muhakkak bulmalıyız. Mutlu olmak için kitap okumalıyız, gündemdeki ve dünyadaki gelişmelere seyirci kalmamalıyız. Aklımızı kullanmalı ve bilim yolundan gitmeliyiz. Ülkemizi, vatanımız korumalı ve sahip çıkmalıyız. Özgür ve bağımsız bir ülkede yaşayabilmeliyiz. Ana dilimizi özgürce konuşabilmeliyiz. Yardımsever olmalıyız, merhametli olmalıyız. Beklenti içine girmeden kendi ayaklarımız üzerinde durmayı başarmalıyız. 


Sevdiklerimize zaman ayırmalıyız, tutumlu olmalıyız, yeri geldiği zaman da cömert olmasını bilmeliyiz. Kendimize zaman ayırmasını bilmeliyiz. Sevdiğimiz bir müzik aletini çalıp öğrenmeliyiz. Bir spor dalında kursa gitmeliyiz. Yeterli ve dengeli beslenmeliyiz, kaliteli bir uyku uyumalıyız, mutlu olduğumuz kişilerle vakit geçirmeliyiz, bize değer vermeyen vefasız insanların peşinden gitmemeliyiz, müzik dinlemeliyiz, sağlam dostluklar kurmalıyız, güven vermeyi güven duymayı öğrenmeliyiz. Bizi hak etmeyen insanlara karşı abartılı fedakarlıklardan kaçınmalıyız. Yoksul insanlara yardım etmeliyiz. Hayatta başımıza ne gelirse gelsin umudumuzu asla yitirmemeliyiz.

Zenginlik ve Mutluluk Arasındaki İlişkiyi Açıklayınız.

 

Zenginlik ve Mutluluk Arasındaki İlişkiyi Açıklayınız.


İnsan kendi emeği ile kazanıp kariyer sahibi olunca başarılı olur ve mutlu olur. Çalışan, emek eden, üreten insanlar çalıştığı için iyi yerlere gelir ve bunun sonucunda da iyi paralar kazanır. Parasına sahip çıkan, yeri geldiği zaman harcamasını, yeri geldiği zaman da birikim yapmasını bilen yani aklını kullanan insanlar zengin olur. Zengin olmak için girişimci bir ruh da önemlidir tabi ki.


 İnsan zengin olunca kimseye muhtaç kalmaz. Kendi gereksinimlerini, ailesinin gereksinimlerini alır, yer, içer, gezer, tozar ve hayatın tadını çıkarır. Zengin olunca haliyle mutluluk da kendiliğinden gelir. Mutlu olmakta zenginliğin önemi büyüktür. Parası olan, malı mülkü olan, kimseye muhtaç olmayan insanlar kendi parası ile güzel bir yaşamı hak ederler. Dolayısıyla da mutlu olurlar. Çalışmayan kimseler ise tembel tembel hayatına devam eder, ona buna para için yalvarmak zorunda kalır ve kendi gereksinimlerini ve ailesinin gereksinimlerini karşılayamadığı için mutsuz olur. Bu mutsuzluk da insana öfke, gerginlik, üzüntü getirir. 


Bunun sonucunda da aile içinde de huzursuzluklar baş göstermeye başlar. Parasızlık kötü bir şeydir. Allah mert insana da namert insana da muhtaç etmesin. En iyi kazanç kendi kazancımız ve kazandığımız ile mutlu olmamızdır. Zenginlik mutluluk getirir. Yeter ki zengin olanlar aklını kullansın, parasını kötü yollarda harcamasın, sahip olduğu ailesinin kıymetini bilsin. Benliğini kaybetmeden, değerlerini kaybetmeden şükretmeyi bilen zengin insandan mutlusu yoktur. Çünkü zenginlik mutluluktur.

Atatürk’ün En Büyük Başarıları Nelerdir Konulu Konuşma Hazırlayınız.

 

Atatürk’ün En Büyük Başarıları Nelerdir Konulu Konuşma Hazırlayınız.

 

Mustafa Kemal Atatürk benim için büyük bir lider, büyük bir öğretmen ve her şeyden önce vatan ve millet sevdalısı bir dehadır.

Sevgili öğretmenim ve değerli arkadaşlarım!

 Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük başarılarından biri de aldığı bir kararı sonuna kadar uygulaması, sabırlı olması, kararlı ve tutarlı olması, disiplinli olmasıdır. Onu diğer liderlerden ayıran en önemli fark da daha farklı bir zekaya sahip olması ve aklına koyduğunu yapana kadar çalışmaya devam etmesidir. Kurtuluş Mücadelesinin ateşini yakmıştır Mustafa Kemal. İnsanlara yol gösterici olmuş, bağımsızlığın he rşeyden önemli olduğunun farkında olan Anadolu halkını uayndırmış, bilinçlenlendirmiş ve onlarla el ele kol kola olarak vatanı işgalden kurttarmıştır.

 

Yanında silah arkadaşları ve vatanın kahraman evlatları ile adını tarihe yazdıran büyük bir komutandır Mustafa Kemal.  Mustafa Kemal’in en büyük başarılarından bir ülkesine cumhuriyeti getirmek olmuştur. Çünkü cumhuriyet büyük bir yenilik ve büyük bir başarıdır. Kazanımların değerlisidir cumhuriyet.


Sevgili öğretmenim,

Mustafa Kemal cumhuriyeti ilan ederek akıl ve bilimi rehber edinmemiz gerektiğini ifade etmiştir. Ülkelerin ancak akıl ve bilimle gelişeceğini, bilimin yolundan gitmemiz gerektiğini söylemiştir gençlere. Onun en büyük başarısı cumhuriyet, en büyük eseri de yine cumhuriyettir. Çünkü cumhuriyet özgürlüktür, cumhuriyet halkın egemenliği, özgür iradesidir. Cumhuriyet kadına verilen değerdir, cumhuriyet köylüye verilen değer, insan verilen değer ve insanın biricik olduğunu kanıtlayan yönetim sistemidir. Hiçbir zaman kendi çıkarlarını düşünmeden her zaman vatan menfaatlerini ön planda tutan bir lider olmuştur Mustafa Kemal.

 

Mustafa Kemal’in en büyük başarılarından biri de yeni insan ortaya çıkarmak, yeni toplum düzeni oluşturmak olmuştur. Bu elbette cesaret isteyen bir karardır. Mustafa Kemal hem çağını hem de çağın ötesini gören bir lider olmuştur. Modern bir cumhuriyet kurulmuştur onun sayesinde. Eğitim, hukuk, toplumsal ve siyasal alanda yenilikler yapmış ve ülkesini  kalkındırmak için var gücü ile çalışmaya devam etmiştir. Köklü değişiklikler yapmış bir liderdir. Çağına uygun, kültürlü, eğitimli, insan hak ve hürriyetini öne alan toplum yapısı oluşturmuştur. İşte Mustafa Kemal’in sayısız başarıları vardır. En büyük başarısı Türkiye Cumhuriyeti’dir diyebiliriz. Beni dinlediğiniz için teşekkür derim.

Hayvanların Neslinin Tükenmesi Konulu Konuşma

 

Hayvanların Neslinin Tükenmesi Konulu Konuşma


Doğa hepimize yetecek kadar nimetler vermiştir ama insanoğlunun gözü doymadığı için hep daha fazlasını istemiş, istemeye de devam etmektedir. Hayvanların nesli tükenmeye başlamış ve hayvan türleri azalmaya başlamıştır.

Sevgili öğretmenim.

Hayvan neslinin tükenmesinin üç tane nedeni vardır. Bunlar;

İklim değişikliği, çevre kirliliği ve habitat kaybıdır. Bunların nedeni insanlardır. İnsanların doymak bilmeyen gözleri, mal hırslarıdır. Hayvanların ve diğer canlıların yaşadığı bölgeye habitat denilir. Hayvanın habitatı kendi özel bölgesi olduğu için orada hayvan gereksinim duyacağı her şeye sahiptir. Eş bulmak, avlanmak, yiyecek bulmak gibi. İşte bu habitat alanlarına insanların girmesi ile, insanların ormanları, yeşil alanları yok etmesi, ağaçları kesmesi, daha çok bina dikmek için daha çok doğal alanların yok edilmesi canlıların habitat alanları tehlikeye sokmuştur. 


Hayvan neslinin tükenmesine neden olan bir diğer faktör ise insanların çevre kirliliğine neden olmasıdır. Sanayileşmenin gelişmesi ile çevreye yayılan kimyasallar çevre kirliliğini artırmış bu da hayvanların temiz bir ortamda yaşamasını tehlikeye atmıştır. Fabrikadan çıkan atıklar havayı, suyu, toprağı zehirlemeye başladı ve bunun zararlarını da hayvanlar çekmeye başladı. Temiz hava, temiz su, temiz toprak olmazsa hayvanlarda ölür ve hayvan nesli yok olmaya başlar.

 

Sevgili öğretmenim,

Hayvan neslinin tükenmesinin bir nedeni ise yine insandan kaynaklanan bir nedendir. O da iklim değişiklikleridir. Küresel ısınma yüzünden iklimlerin dengesi bozulmaya başladı. İnsanlar  kendi eli ile neden olduğu bu değişikliklerden olumsuz etkilenirken hayvanlar haliyle daha olumsuz etkilenmeye başlamıştır. Dünyanın hızla ısınmaya başlaması ile buzullar eriyor ve bu da orada yaşayan hayvanların neslinin tükenmesine neden oluyordur. 


Hayvan neslinin tükenmesi için doğanın ekolojik dengesinin bozulması demek. Bunun zararından etkilenecek olanı yine buna neden olacak insandır. Doğamızın yok olmaması için, hayvanların yok olmaması için birlik, beraberlik ve dayanışma içinde doğaya sahip çıkmalı, bilinçli insanlar olarak doğamızı sevmeli ve yeniden eski haline kavuşturmak için bir an önce çalışmalara başlamalıyız. Benim anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim öğretmenim.

 

Gözden Düşmek Deyimi İle İlgili Konuşma

 

Gözden Düşmek Deyimi İle İlgili Konuşma


Gözden düşmek deyiminin anlamı şudur: Kendisine değer verenlerin sevgilerini ve güvenlerini yitirmek, eskisi gibi sevilmemek ya da değerli bulunmamaktır.

Sevgili öğretmenim,

İnsanın ailesi içinde, okul okul içinde, toplum içinde yaptıkları davranışlar onun nasıl bir karakterde insan olduğunu ortaya koyar. Yani insan kendi eli ile kendini rezil eder de  vezir  de eder. Bizler öğrenci olarak davranışlarımıza dikkat etmediğimiz zaman, sorumluklarımızı yerine getirmediğimiz zaman, öğretmenimize saygısızlık yaptığımız zaman, arkadaşlarımızla kaba konuştuğumuz zaman onların gözünden düşeriz ve değerimizi kaybederiz. 


Gözden, gönülden düşen insana artık eskisi kadar  aynı sevgi verilmez, aynı saygı duyulmaz. Gözden düşmemek için her zaman dürüst, güvenilir ve ahlaklı insanlar olmalıyız. Ailemize, öğretmenlerimize, sınıf arkadaşlarımıza saygıda kusur etmemeliyiz Her zaman nezaket sahibi insanlar olmalıyız. Örneğin; bize sırrını veren insanın o sırrını herkesle paylaşırsak o insanın gözünde zerre kadar değerimiz kalmaz, aile içindeki özel bilgileri başkaları paylaşırsak ailemizin gözünden düşeriz, öğretmenimiz ders anlatırken onu dinlemeyip gevşek hareketler yaparsak öğretmenimizin gözünden düşeriz, kibirli olursak, merhametli olmazsak, yalan söylersek insanların gözünden düşeriz ve bize artık eskisi kadar samimi davranan yakınlarımız olmaz ve bizde yalnızlaşmaya başlarız.

 Gözden düşmemek için hareketlerimize çeki düzen vermeli, olgun, kendini bilen akıllı bir insan olmalıyız. Yani nerede nasıl davranacağımızı bilmeliyiz. İnsanın gözden düşmesi aslında gönülden düşmesi ile aynı anlamı içerir. Gözden düşmek ile ilgili şu sözde çok önemlidir: "Ağaçtan düşen yaprak nasıl ki kurumaya mahkumsa, gönülden düşen de unutulmaya mahkumdur." der Necip Fazıl Kısakürek. Gerçekten de durumun özeti budur. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Kusur Bulmak İçin Bakma Birine Bulmak İçin Bakarsan Bulursun; Kusurunu Örtmeye Marifet Edin Kendini İşte O Zaman Kusursuz Olursun Kompozisyon

 

Kusur Bulmak İçin Bakma Birine Bulmak İçin Bakarsan Bulursun; Kusurunu Örtmeye Marifet Edin Kendini İşte O Zaman Kusursuz Olursun Kompozisyon

 

İnsanoğlu kusurları ile bir  bütündür. Hiçbir insan dört dörtlük değildir. Niyeti açık aramak olan insanlar içlerindeki sinsiliği , kötülüğü, kokuşmuşluğu ortaya çıkarmak için herkeste bir kusur arama çabası içine girerler. Birinde kusur aramak istersek o kusuru her türlü bulabiliriz. Çünkü kusursuz insan yoktur, henüz doğmamıştır.

 

Hani bir söz vardır kusursuz insan henüz doğmamış olan ya da ölmüş olandır diye. İşte gerçekten de olay bundan ibarettir. Yaşayan her insanın kusurları olmaya devam edecektir. Kusur bulmak için bakma birine bulmak istersen gerçekten bulursun. Önemli olan o kusurları kapatmayı bilmektir. Yani kusur gören gözlerini kör et diyor Mevlana bu anlamlı sözünde. Kusur gören gözler kör olduğu zaman kimseyi kusurlu görmeyiz ve aciz olduğumuzun farkına varırız. Bilge insanlar kusur aramak yerine kusuru kapatırlar. Çünkü bilge insanlar insan-ı kamil yani olgun insan olmuşlardır. İnsanların fiziksel görünümleri ile dalga geçmek, konuşmaları ile, dalga geçmek, evi ile, arabası ile dalga geçmek, yoksulluğu ile dalga geçmek büyük ayıptır.

 

 Oysa insana yakışan kusur aramak değil kusurları yok etmek, kusur kapatmada gece gibi olmaktır. Başka insanların kusurunu kapattığımız sürece daha iyi bir insan olma yolunda ilerleriz ve işte o zaman kusurlarımız yok olmaya başlar. Kusur arayan insan kibirli insandır, kibirli insan da Allah'ın en sevmediğidir. İblis de kibri yüzünden kovulmuştu zaten. İşte bunun için kusur aramak yerine her insanda bir anlam aramalı, her insanı kusurları ile kabul etmelidir gerçekten iyi olan insan.

Kibirli Davranmak İnsanları Yalnızlaştırır, Böyle Davranarak Neler Kaybederiz Bu Tip İnsanlara Karşı Nasıl Yaklaşmalıyız?

 

Kibirli Davranmak İnsanları Yalnızlaştırır,  Böyle Davranarak Neler Kaybederiz Bu Tip İnsanlara Karşı Nasıl Yaklaşmalıyız?


Kibirli davranmak insanın kendine olan güven eksikliğinden , kendi içindeki aşağılık duygusu psikolojisinden kaynaklanan bir durumdur. Kibir sarımsak kokusu gibidir, saklayamazsınız, ses tonunuzdan bile anlaşılır. Akıllı insan, kendini bilen insan kimseyi hor görmez ve herkese hoşgörü ve merhametle yaklaşır. Kibirli insanların yanına kimse gelmek istemez ve herkes bu tip insanlardan uzak durur, sevilip sayılmazlar. Toplum tarafından yalnızlığa itilirler. 


Çünkü yalnız kalmayı kendi davranışları ile, kendi şımarıklıkları ile tercih etmiş insanlardır böyle insanlar. Kibirli davranmamalıyız. Kibirli davranarak sevdiklerimizi, bizi sevenleri kaybederiz ve onların gözünden düşeriz. Bizimle kimse muhatap olmak istemez ve bizden kaçarlar. Kibirli insanlara karşı biz de kendi değerimizi bilmeli onların karşısında kendimiz ezdirmemeliyiz. Kendi değerimizi bilmeliyiz ve istenmediğimiz yerde kesinlikle durmamalıyız. Kendimize haddini bilen, iyi insanlar, iyi arkadaşlar bulmalıyız ve onların değerini bilmeli, onlara gereken sevgi ve saygı göstermeliyiz. Kibrin ne kadar kötü bir şey olduğunu şu sözle de anlayabiliriz:


“ Kibir, kendinden habersiz, kendini bilmeyen insanın durumudur. Tıpkı güneşten haberi olmayan buzun kendini bir şey zannetmesi gibi…”  Mevlana. İşte kibir bu kadar boş bir şeydir. Yalnız kalmak istemiyorsak, mutlu bir yaşam sürmek istiyorsak kibirli olmamalıyız, insan olmalıyız ve her insanın biricik ve değerli olduğunu kabul etmeliyiz.